S [son güncelleme 15 Mart 2016]
S (kıs) [survival rate] ® Yaşama
oranı.
sacculus [sacculus] Balıkların kulak
kapsülünde, utrikulus ve lagena arasında yer alan, genelde en büyük iç kulak
odacığıdır. Bu odacıkta sagitta adı verilen, genellikle en büyük otolit yer
almaktadır. ®
Sagitta.
saç göze [hair
cell] Mekanik algılayıcı kılları olan göze (hücre). Titreşim ve basınç
kılların sinir hücrelerine elektrik sinyali göndermelerine neden olur. Kılların
bir yönde eğilmesi elektrik boşalmasına neden olurken aksi yöne eğilme verilen
elektrik uyarısının azalmasına neden olur. Saç göze bu şekilde uyarı yönünü
belirler. Saç gözeleri içkulakta ve balıkların yanal çizgisinde bulunur.
saç hücre [hair cell] ® Saç göze.
Saçakyüzgeçliler [Crossopterygii, lobe-finned fish] Sarcopterygii
sınıfı altında yer alan akciğerli balıklar (Dipnoi), kolakant (Coelacanth) ile
dörtayak (Tetrapod) canlıları kapsar. Kemikli balıklar olup karasal
omurgalıların ataları olarak kabul edilmektedirler. Türlerinin hemen hepsi
taşlaşmıştır (fosildir). Devon çağından bu yana yaşayanları vardır. Bilinen en
yaygın örneği Latimeria chalumnae’dir.
Yüzgeçleri yuvarlak ve çifttir. Sınıflandırmaları kesin değildir. Nisan 2006’da
gazetelerde de yer alan ve yeni bulunan Tiktaalik roseae‘de bu grupta yer
almaktadır.
saçılma [scattering]
Gelen ya da giden enerji, parçacık ses ve benzerindeki değişme.
saf kültür (aksenik kültür) [axenic culture] Laboratuvarda,
kontrollü ortamda çoğunlukla tek gözeli canlıların (örneğin bir fitoplankton
türünün) saf kültürü.
safra [ballast] 1- Gemilerin su hattına kadar
batırılması ve dengesinin sağlanması için dip kısma (sintineye) konan ağırlık.
safra [weight] 2- ® Kurşun yaka.
safra [weight] 3- Oltaya takılan kurşun.
safra [weight] 4- Yelkenlilerin altına konulan kama şeklinde olup sabit ya
da katlanabilir salma.
safra kesesi [gall bladder] ® Öd kesesi.
safra sarnıcı [ballast tank] Sintinede safra suyunun alındığı
sarnıçlar.
sağa devirli pervane [right hand
propeller] Kıçtan
başa doğru bakıldığında sancağa (sağa) doğru dönen pervane. Tek pervaneli
teknelerde pervane hep sancağa (sağa), çift pervanelilerde ise sancaktaki yine
sancağa (sağa), iskeledeki iskele yönüne (sola) döner.
sağanak [shower] Yere düşen katı ya da sıvı haldeki yağış.
sağım [stripping, hand stripping] ® Sağmak.
sagitta [arrow] 1- Ok anlamındadır. Kıllıçenelilerden olup yüzey-suda (pelajik kesimde) ve
açıkta yaşayan, hızlı yüzebilen çok küçük boylu etçil (yırtıcı) hayvan. Örnek; Sagitta setosa.
sagitta [sagitta] 2- Balıkların kulak kapsüllerinde
yer alan 3 çift (toplam altı) otolitten biridir. Sazangiller (Cyprinidae) ve
Yayınbalığıgiller (Siluridae) hariç en büyük otolittir. Sacculus içinde
bulunur. Yaş tayinleri ve eski kalıntılar ile mide muhtevasında balık türü
tayininde kullanılmaktadır.
sağlay [validation] Bir değer, bulgu ya da
ölçümün doğru olup olmadığının kontrolü. Örnek; yaş tayinlerinde yorumlanan
halkaların belirlenen yıllara ait olup olmadığının doğrulanması.
sağlıklı stok [healthy stock] Üretim düzeyi
yaşam-alanıyla uyumlu olup değişiklikler çerçevesinde hayatta kalması devam
eden stok.
sağma [strip, stripping, hand stripping] ® Sağmak.
sağmak [strip, stripping, hand stripping] Yetiştiricilik amacıyla ve yapay döl almak için olgunlaşmış (kızgın)
balığın karnının hafifçe sıvazlanmasıyla yumurta ve atmığın boşaltılması.
saha araştırması [field research] Balıkların doğal
ortamlarında incelenmesi.
saha çalışması [field work] Balıkların doğal yaşam
alanlarında avlanması ya da örneklenmesi.
sahanlık [shelf] Kıta sahanlığını kısaca belirtmede
kullanılan ad.
sahanlık alanı [shelf area] Denizde 0-
sahanlık faunası [shelf fauna] Kıta sahanlığında
(0-200 metrelerde) yaşayan hayvansal organizmaların bütünü.
sahanlık resifi [shelf reef] Kıta sahanlığı
üzerinde oluşan resif.
sahanlık sınırı [shelf break] Kıta sahanlığı ve kıta
yamacının birleştiği yer. Genellikle
sahil çizgisi [coast line] Deniz sakinken suyun kara
ile birleştiği hat.
sahil güvenlik botu [fishery protection vessel] Balık avı ve aracını (ağ) kontrol eden ve ulusal düzenlemenin uygulanmasını
sağlayan devriye botu, teknesi.
sahil hattı uzunluğu [length of shoreline] Sahil konturunun
uzunluğu.
sahte halka [false annulus] ® Yalancı
halka.
sahte taban [false bottom] ® Yalancı taban.
sahte yumurta [false egg] ® Yalancı yumurta.
sakatlık [deformity, malformation] Balık
vücudunun ya da gövdesinin her hangi bir nedenle (doğuştan ya da sonradan)
normal şeklinin bozulması, biçimsizleşmesidir. Kamburluk, kuyruğun tam gelişmiş
olmaması vb.
sakin Ekvator kuşağı [doldrum] Kuzey yarımkürede kuzeydoğulu, güney yarımkürede güneydoğulu (İngilizcede
trade winds - ticaret rüzgarları, Türkçede Fransızca’dan aktarma olup alize
adıyla anılan) hafif rüzgârların estiği, sakin Ekvator kuşağı.
sakkulus [sacculus] ® Sacculus.
saklanan [ammodytes].
saks organı [organ of sachs] Vücudun arka
kısmındaki elektrik organı. Örnek; Electrophorus.
sal balıkçılığı [raft fishing] Açık suda orkinosların
birikmesi için oluşturulan gölgelik (sal) kullanılarak avlanması.
sal kültürü [raft culture] Sallara bağlanmış
halatların suya file bağlanarak ya da halat olarak bırakılması şeklinde yapılan
midye (besiciliği) yetiştiriciliği.
salamura balık [salted fish] Tuzlu suda koruma ve saklanmaya alınmış balık.
Salaria basilisca (horozbina) [zebra blenny] Tabansal (demersal) olup 2-15 metrelerde rastlanır. Boyu TL=18 cm olabilir.
Deniz çayırları arasında bulunur. Birkaç dişinin yumurtasını erkek bekler.
Yumurtaları yapışkan ve tabansaldır.
Salaria pavo (ibiklihorozbina
balığı) [peacock blenny] Tabansaldır (demersaldır). Acı ve tatlı-suya girer. Boyu TL=13 cm olabilir.
Balıkçılığı kişisel tüketim düzeyindedir. Sığ suda kayalıklar ve deniz
çayırları arasında bulunur. Yumurtaları yapışkan ve tabansaldır.
saldırganlık [aggression] 1- Kendi bölgesini, yavrusunu
korumak için başkasına zarar vermek ya da zarar vermeye yönelmek. Yırtıcı
(predator) davranışı saldırganlık değildir.
saldırganlık [aggressivity] 2- Saldırı ve çatışmaya hazır ya da eğilimli olmak.
salgı [secretion]
Göze (hücre) ya da bezin dışına atılan madde, sıvı.
salgın [epidemic] Popülasyon içerisinde
hızla yayılan hastalık.
salgın hastalık [epidemic] Genellikle aynı anda toplumdaki
bireylerin çoğunda görülen, geniş dağılımlı yaygın ortak hastalık.
salgın yumurtlama [epidemic spawning] Bir popülasyonun
yumurta ve atmığı aynı anda suya bırakmasıdır. Bu yolla döllenme şansı
artırılmakta olup genellikle yumuşakçalardan yassısolungaçlılarda
(Lamellibranchiata) görülmektedir.
salinite [salinity] Tuzluluk. Deniz
suyunun 1 kg’ında çözünmüş halde bulunan iyonların gram cinsinden ağırlığıdır.
salinometre [salinometer] Elektrik iletkenliğini
kullanarak suların tuzluluğunu ölçmede kullanılan alet. ® Tuzluluk
ölçer.
salıverme [release] Avdan sonra balığın
suya geri bırakılmasıdır ve çoğunlukla sportif balıkçılıkta en az zarar vermek
şeklinde uygulanır.
salıverme uyarıcısı [releasing stimulus] Balığın yumurta
bırakmasına yol açan uyarıcı.
salıvermek [backing down] Koruma altında olup (deniz memelisi, deniz kaplumbağası vb gibi) kazaen
avlanan canlıları denize salmak (serbest) bırakmak.
salma [drop keel] Salma omurga’da denmektedir. Teknelerin altına
dengeleyici olarak konulan ek.
salmastra [?] 1- Makine ve boru bağlantı yerlerinde sızdırmazlığı
sağlamak için lifli malzemeden yapılmış urgan conta.
salmastra [gasket] 2- Halat tellerinden saç örgüsü şeklinde örülmüş halat.
Salmo labrax (deniz alası, denizalası
balığı, alabalık) [Black Sea salmon] Karadeniz alabalığı Salmo trutta labrax bilimsel adıyla da tanınmaktadır. Doğu Karadeniz’de yukarı-göçer (anadrom)
balık olup Çıldır gölünde de bulunur. Boyu TL=110 cm olabilir. Deniz, acı-su ve
tatlı-suda yaşar. Nisan-Mayıs aylarında ırmak ve derelere girer.
Salmo salar (som balığı) [Atlantic
salmon] Karadeniz’de
yetiştiriciliğinin denendiği ancak başarısız olan ve o yıllardan sonra dilimize
somon adıyla da giren Atlas Okyanusu’nda yaşayan Alabalıkgil bir türdür. Boyu
TL=150 cm ve ağırlığı
Salmo trutta abanticus (göl alabalığı) [?] Abant gölünde ilk kez 1954’te tanımlanmış olup küçük boylu, en çok 58 cm’ye
ulaşan bir Alabalıkgildir. Yeni bir tür olduğundan şüphe edenler vardır.
Salmo trutta caspius (?) [sea
trout] Yazında
Salmo caspius bilimsel adı da kullanılmaktadır. Hazar Denizi kökenli olup Aras nehrinde
yaşadığı belirtilmektedir. Avrupa kaynakları bunun yeni bir tür olmadığını
ileri sürmektedir. ® Salmo trutta trutta.
Salmo trutta
macrostigma (büyük lekeli alabalık, dağ
alabalığı) [?] Sapanca, Uludağ yöresinde yaşayan alabalık türüdür. En çok TL=60 cm
olabilir. Taban-yüzücü (bentopelajik) olup yukarı-göçerdir (anadromdur).
Salmo trutta trutta (deniz alası, denizalası balığı) [sea trout] Yüzücü (pelajik) yukarı-göçerdir (anadromdur). Tatlı ve acı-suda bulunur.
Boyu TL=150-
Salmonidae (Alabalıkgiller) [salmon and trout] Işınlı-yüzgeçliler
(Actinopterygii) sınıfı, Teleostei arasınıfı, Protacanthopterygii üsttakımı,
Salmoniformes takımı, Alabalıkgiller (Salmonidae) ailesi 3 alt aileye
[Coregoninae (3 cinste 77 tür); Thymallinae (1 cinste 12 tür); Salmoninae (6
cinste 101 tür)] ayrılır. Yaygın bilinen gruplar som balıkları ile
alabalıklardır. Akdeniz sular sisteminde tek türü yaşar. Yumuşak ışınlı balık
ailesidir. Gövde iğ gibidir. Ağız büyük, alt çene yaşlı erkeklerde bazen
kıvrımlıdır. Çenelerde dişler vardır. Sırt yüzgeci tek ve kısadır. Yağ yüzgeci
bulunur. Kuyruk hafif çataldır. Pullar küçük, kaygan ve çok sayıdadır. Sırt
esmer-yeşil, karın ise beyazımsıdır. Gövdede çok sayıda koyu ve kırmızı renkli
noktacıklar vardır. Çoğunluğu 55-90 cm olmak üzere boyları 110 cm’ye kadar
ulaşır. Alabalıkgiller tatlı-suda yumurtlar ancak yaşamlarının büyük bir
kısmını denizde geçirirler (yukarı-göçer –anadromous- balıklardır).
Yırtıcıdırlar, küçük kabuklular, böcekler ve küçük balıklarla beslenirler.
Birkaç yüz kilometre göç edebilirler. Erkekler 2, dişiler 3 yaşından sonra
yumurtlamak için tatlı-sulara girerler, nehir ve ırmak boyunca akıntıya karşı
tırmanarak yumurtlayacakları kesime ulaşırlar. Yumurtlama oksijence zengin
soğuk suda (5-10ºC) çakıllı tabanda
olur. Gençler denizel yaşama geçmeden önce 1-5 yıl tatlı-suda kalırlar. İlk
eşeysel olgunluk 3 yaşında olur.
salpa [salema] ® Sarpa
salpa.
salpalar [Thaliacea] Gömlekliler (Urochordata)
altkabilesinin bir sınıfıdır. Pyrosomida, Salpida ve Doliolida olmak üzere üç
takımı kapsar. Deniz hayvanları olup bütün yaşamlarını su kolonunda askıda
geçirirler. Koloni oluşturan Pyrosomida
salyafora [?] 1- Gemiyi bağlamak için kıyıya halat
vermek üzere güverteye zik-zaklı yayılan ince halat (el incesi).
salyafora [hauling enough chain]
2- Gemi zincirini ırgata vurmak ya
da ayırmak için zincirlikten gerektiği kadar zincir çıkarmak.
salyangoz
[snail] Sarmal kabuklu karındanbacaklı yumuşakça.
salyangozlar [Gastropoda,
snails] ®
Karındanbacaklılar.
sanal popülasyon [virtual population] Yararlanılan
(kullanılmakta olan) stok. Belirli bir anda (zamanda) yaşayan ve ileride
avlanacak balıkların sayısı.
sanal popülasyon analizi [virtual population analysis] ® Sanal popülasyon çözümlemesi.
sanal popülasyon çözümlemesi [virtual
population analysis (VPA)] Geçmiş stok büyüklüğü ve balıkçılık ölüm
payını yaş ya da boy verilerini kullanarak hesaplama düzeni (algoritması).
Bunun için avlanan balık miktarının tam olarak bilindiği var sayılarak stoktaki
en yaşlı balıkların (en yaşlı yaş grubundaki) ölüm oranı ve sayılarından
hareket edilmek suretiyle yukarıdan -en yaşlıdan en gencine doğru kayıpların
eklenmesi suretiyle denizde olması gereken balık sayılarının tahmin
edilmesidir. Bu hesaplama düzenine tertip (cohort) çözümlemesi de denmektedir. ® Tertip
çözümlemesi.
sancak [flag] 1- Bayrak ya da flama.
sancak [starboard] 2- Deniz aracının kıç üstünde dururken yüz, başa doğru
çevrildiğinde deniz aracının sağ tarafı.
sancak alabanda [to put hard over] Dümenin sonuna kadar
sancak tarafına doğru basılması için verilen komut.
Sander lucioperca (sudak balığı, tatlısu levreği, akbalık, uzunlevrek) [zander] Yüzücü (pelajik) olup
ırmak-göçerdir (potamadromdur). Tatlı-suda bulunur, acı-suya girer. Boyu TL=130
cm ve ağırlığı
Sander marinus (denizakbalığı, deniz akbalığı) [estuarine perch] Taban-yüzücüdür
(bentopelajiktir), acı-suda bulunur, nadiren nehirlere girer. Soyunun durumu
hakkında yeterli veri yoktur.
Sander volgensis (berş, sekret balığı) [Volga pikeperch] Tabansal (demersal) olup acı-suya girer. Nehirlerde bulunur. Ticari
balıkçılığı vardır.
sant- (önek) [cent-] Yüz, yüzüncü. Örnek; santrimetre (centimeter) - 1/100 m.
santrifüj [centrifuge] Askı
malzemenin çökeltilmesinde merkezkaçtan yararlanılan, dönme hızı yüksek alet.
sap [peduncle] 1- Sepioidea ve Teuthoidea’da vantuz taşıyan kaslı kısa çubuk.
sap [stipe] 2- Tallus bölümüdür, genelde silindir
biçimindeki sap görünümündedir. Sabitleme tabanı ve tallus’un geri kalanı
arasındaki bölgeyi kapsar (örneğin Laminaria’da).
sapan [?] 1- Balıkçı teknelerinde çok dolu ağı güverteye almak
için kullanılan halat sargı.
sapan [backstrop, backstrap, back board becket, board bridle,
board leg, door legs, sling, door strop] 2- Trol kapısını ağa bağlayan, zincirden ya da yine halattan yapılmış kısa
(>) şeklinde terazi bağı (düzeni).
sapan balığı [thintail
thresher] ® Alopias vulpinus.
sapan balık [aberrant fish] Alışılmış, bilinen doğal tipinden renk, şekil ya da davranış olarak sapan
(ayrılan) balık.
saplı göz [stalked eye] Bir sap üzerinde olan
göz. Örnek; kerevit (Astacus
leptodactylus).
sapma [deviation] Ölçüm değeri ile ortalama arasındaki farktır. Buna standart sapma da
denilebilir.
sapro- (önek) [sapro-] Çürük,
çürümüş.
saprob [saprobic] Organik malzemenin fazla,
oksijenin az olduğu ortamla ilgili.
saprob sistemler [saprobian systems]
Bakteri miktarları açısından balıkçılığa uygun ve uygun olmayan sabrob
sistemler.
polisaprob kuşak |
[polysabrobe zone] |
1 milyon bakteri/ml
(balıkçılığa uygun değil). |
a-mezosaprob kuşak |
[a mesosabrobe zone] |
105-106 bakteri/l
(balıkçılığa uygun değil). |
b-mezosaprob kuşak |
[b mesosabrobe zone] |
105 bakteri/l den
az (balıkçılığa uygun). |
oligosaprob kuşak |
[oligosaprobe zone] |
100 bakteri/l den az
(balıkçılığa uygun). |
saprofaj [saprophagy] Ölü ya da çürümekte olan
malzemeyle beslenme.
saprofit [saprophyte] Çürükçül. Ölü ya da çürümüş organik malzemeyle beslenen.
saprofitler [saprophystes] Çürüyen ya da çürümekte olan dokular üzerinde ya da onlarla beslenerek
yaşayan mantarlar ve bazı bakteriler gibi canlılar.
sapropel [sapropel]
1- Derin
suda oksijensiz koşullarda oluşan çökelti katmanı.
sapropel [sapropel] 2- Göl tabanındaki yapışkan, kokan
çürümüş malzeme.
saprozoik [saprozoic] Çürükçül. Yaşamını yitirmiş,
ölü organizmalarla beslenen.
saprozoik beslenme [saprozoic nutrition] Çözünmüş organik
malzemeden yararlanma ya da beslenmedir.
Sarda sarda (palamut, torik, sivri
balığı) [Atlantic
bonito] Yüzücü (pelajik),
okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Acı-suya girer. 80-
12- 16- 22- 28- 35- |
40- 45- 55- |
sardalya [European
pilchard, cornish duck] 1- ® Sardina pilchardus.
sardalya [Madeiran
sardinella] 2- ® Sardinella
maderensis.
sardalya [round sardinella] 3- ® Sardinella
aurita.
sardalya balığı (sardalye balığı) [European pilchard]
1- ® Sardina
pilchardus.
sardalya balığı [Black Sea sprat] 2- ® Clupeonella cultriventris.
Sardalyagiller (Ringagiller)
[herrings, shads, sardines] ® Clupeidae.
Sardina pilchardus (sardalya, Akdeniz sardalya
balığı, ateş balığı, sardalya balığı) [European pilchard] Avrupa kıyılarında yaşayan, sürü
oluşturan, yüzücü (pelajik) ve okyanus-göçer (okyanodrom) bir balık türüdür.
Acı ve tatlı-suya girer. 10-
Sardinella aurita (büyük sardalya, sardalya,
kulaklısardalya, sardalya) [round sardinella]
Okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Acı-suya girer. 0-
Sardinella maderensis (beneklisardalya, sardalya, tirsi) [Madeiran
sardinella] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyanodromdur). 0-
Sargasso Denizi [Sargasso Sea] Bermuda ve Azor
arasında kalan kuzey Atlas Okyanusu kesimine (200N ve 350N
enlem ile 300W ve 700W boylam arasına) verilen addır.
Yüzen Sargassum cinsi su yosununun
çokça bulunmasından adını almıştır. Deniz ABD’nin doğusu ile Gulf Stream’in
güneyine düşer. Suyu görece sıcak ve tuzlu olup birçok girdap barındırır. Besin
tuzlarınca zengin suyla karışma olmadığı için biyolojik yönden fakirdir. Avrupa
yılan balığının (Anguille anguilla)
yumurtladığı alan olarak bilinir.
Sargassum acinarium (?) [slender sargassum] Sin. Sargassum linifolium. Esmer algdir. Çatal dallıdır. Üst litoral
tabakada yaşar. Elle toplanır. Alginat kaynağı olup beslenme ve eczacılıkta
kullanılabilir. Boyu 1 metreye ulaşabilir. Türkiye'nin Ege kıyılarında bulunur.
Sargassum
linifolium (?) [slender sargassum] ® Sargassum
acinarium.
Sargassum
vulgare (?) [common sargassum] Esmer algdir.Tallus dallı çubuk
gibidir. Birincil ve ikincil dallar bulunur. Büyüme uçtadır. Üreme monogenetik
döngülüdür. Boyu 50 - 70 cm olabilir. Gelgit alanın üst kısmında yaşar.
Türkiye'nin Ege kıyılarında bulunur. Hasad elle yapılır. Tıbbi ve besi olarak
kullanımı vardır.
Sargocentron rubrum (Hindistan balığı,
naylon balığı, asker balığı, sincap balığı) [redcoat] Denizel olup 1-
sargoz [white seabream]
® Diplodus sargus.
sarı ağız balığı [meagre] ® Argyrosomus regius.
sarı kayabalığı [flatsnout goby] 1- ® Neogobius platyrostris.
sarı kayabalığı [mushroom goby] 2- ® Neogobius eurycephalus.
sarı kayabalığı [racer
goby] 3- ® Neogobius gymnotrachelus.
sarı su [yellow water] Hafif sarı ya da
sarımsı su, organik madde bolluğunu ima eder. Akvaryumda oluşmuş organik
maddelerce yüklenmiş sarımsı su karbon filtresi ile giderilir.
sarı yanak kefal [golden grey mullet]
® Liza aurata.
sarıağız (sarıağız balığı) [meagre] ® Argyrosomus regius.
sarıgöz (sarıgöz balığı) [black seabream] ® Spondyliosoma
cantharus.
sarıhani [dusky grouper] ® Epinephelus
marginatus.
sarıkanat [bluefish] 18-
sarıkanatorkinoz balığı [yellowfin tuna] ® Thunnus albacares.
sarıkanatton [yellowfin tuna] ® Thunnus
albacares.
sarıkaya balığı [golden
goby] ® Gobius auratus.
sarıkayış balığı [dusky cusk-eel] ® Parophidion
vassali.
sarıkuyruk (sarıkuyruk balığı) [greater amberjack] ® Seriola
dumerili.
sarıkuyruk istavrit [Mediterranean horse mackerel]
® Trachurus
mediterraneus.
sarıkuyrukistavrit [Mediterranean horse mackerel]
® Trachurus
mediterraneus.
sarıyanak kayabalığı [Lesueur's goby] ® Lesueurigobius suerii.
sarkofaj [sarcophagi] Etle beslenme. Etobur,
karnivor.
sarmal(sı) [spiral] ® Yontu (Karındanbacaklılar).
sarpa [salema] ® Sarpa
salpa.
Sarpa salpa (salpa, sarpa, sarpan, çitari, sarpan balığı) [salema] Taban-yüzücü (bentopelajik) ve okyanus-göçerdir
(okyanodromdur).
sarpan (sarpan
balığı) [salema] ® Sarpa
salpa.
Saurida undosquamis (iskarmoz,
mırlan balığı, zurna balığı, lokum balığı, gümüş balığı) [brushteeth lizardfish] Hint
Okyanusu-Kızıldeniz kökenli (Lessepsian göçmen) olan bu kemikli balık Süveyş
kanalı üzerinden doğu Akdeniz’e yerleşmiştir. Filistin kıyılarında ilk kez
1954-55 yıllarında avda görünmeye başlamış ve daha sonra ekonomik önemi olan
baskın tür haline gelmiştir. İğ şeklinde vücuda sahip olan bu balık Türkiye
kıyılarında yılda iki kez (Mayıs-Temmuz ve Eylül-Ekim aylarında) yumurta
bırakmakta olup sıcak kıyıya yakın suları tercih etmektedir. 1-
savak [weir, drain
box, outlet box, monk] Su akışını başka yöne çevirmek ya da fazla suyu akıtmak
(yani balık çiftlikçiliğinde sabit bir debi sağlamak ve su yüksekliğini
ayarlama ve korumak) için konulan düzen.
savaş boyası [fighting colour] Genellikle kendi
mıntıkasını koruyan erkek balığın aldığı renk deseni.
savaş rengi [fighting colour] ® Savaş
boyası.
savunma [defence] Koruma ve korunmaya ilişkin
işlevsel karmaşıklık olup bireysel ya da sosyal bağın bulunduğu grubun yabancı
tür ya da düşmana karşı savunulmasıdır. Savunma birçok şekilde olur. i) Dar anlamda koruma salgısı
salgılamak, ses çıkartmak ya da düşmanla çatışmak. ii) Saldırı. Düşmana olan eşik mesafenin aşılması durumunda
çatışmak. iii) Savuşmak. Düşmanın
hedefi olmadan önce saklanmak, geri çekilmek. Bunun etken ve edilgen şekilleri
vardır. iv) Kaçmak. v) Saldırıyı önlemek. Bununda birçok
şekli vardır. Korkutucu renk, yan gösterme ve tehdit örnek olarak verilebilir. vi) Yöneltme. Örneğin mürekkep salarak
saklanma yoluyla hedef olmaktan sıyrılmak.
savuşma [avoidance reaction] ® Kaçınma tepkisi.
saydam kuşak [translucent zone] ® Hyalin
halka.
saydam tabaka [cornea] Gözü öreten dış tabakanın saydam
olan ön kısmı. Işığın retinaya düşmesine izin veren ışık geçirgen tabaka.
saydamkaya balığı [transparent
goby] ® Aphia minuta
mediterranea.
sayhe [seiche] ® Seiche.
sayım [census] Sayma, sayma işlemi.
sayma [census] ® Sayım.
sazan [common carp, carp] Tatlı-suda yaşayan, çoğunluk tarafından da bilinen Cyprinidae
(Sazangilller) ailesinden olup yapay olarak da üretilen bol kılçıklı bir
tatlı-su balığı. ® Cyprinus carpio
carpio.
sazan çiçeği [carp pox, Cyprinid Herpes Virus-I (CHV)] Bilinen en eski balık hastalığı olup kültür sazanları ile
akvaryum balıklarında görülür. Hastalık, su sıcaklığının kışın düşmesiyle,
deride küçük süt beyazı lekeler oluşturur. Lekelerin birleşmesi sonucu deride
dikkate değer beyazlanma görülür. ® Balık çiçeği.
Sazangiller [cyprinids] ® Cyprinidae.
sazkaya (sazkaya balığı) [grass goby] ® Zosterisessor
ophiocephalus.
sazkayası balığı [grass goby] ® Zosterisessor
ophiocephalus.
Scaeurgus
unicirrhus (?) [unihorned octopus] Her bir göz üstünde bir kirpik
vardır. Dış solungaç yaprakçıkları 11 ile 14 adettir. Rengi kırmızımsı
kahverengi, sıklıkla yeşilimsi lekeli ve turuncudur. Manto boyu dişilerde en
çok 12 cm’ye; erkeklerde 7,5 cm’ye ulaşır. Bentik tür olup 100 m ile 800 m derinlikler
arasında kumlu çamurlu tabanda, özellikle 100 ile 500 m’ler arasında yaşar.
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Scalpellidae (?) [Scalpellidae]
Total
boyları 1 cm ile 12 cm arasındadır. Scalpellidae ailesi Akdeniz'de iki cinste
birer tür ile temsil edilir.
Scaridae (Papağan-balığıgiller) [parrotfishes] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımı, Labroidei
alttakımı, Scaridae ailesinde 10 cins bulunmaktadır. Ailede küçükten (8-10 cm), büyüğe kadar (yaklaşık 1
m) bireyler yer almaktadır. Papağan balıkları 10
cins ve 80 türü kapsar. En çok
Scartella cristata (horozbina) [molly
miller] Resiflerle birliktedir. 0-
Schaefer modeli [Schaefer model] Ürün ile çabanın
bakışımlı (simetrik) parabol oluşturduğu üretim, modelin temel şeklidir.
Schedophilus
medusophagus (?) [cornish blackfish] Yüzücüdür (pelajiktir). Boyu TL=51 cm olabilir. Balıkçılığı yoktur.
Medüz ve taraklılar ile beslenir.
Schedophilus ovalis (?) [imperial blackfish] Taban-yüzücü (bentopelajik) olup 70-
Schnabel yöntemi [Schnabel method] Bir stoğun büyüklüğünü
saptamaya yarayan bir markalama ve tekrar yakalama yöntemidir. Yöntem markalı
ve markasız avlanan balıkların sayısına dayanır.
Sciaena umbra (işkine,
eşkine, eşkina, mavruşkil balığı, kaya levreği) [brown meager] Tabansaldır (demersaldır).
Sciaenidae (Gölgebalığıgiller) [drums, croakers, hardheads] Actinopterygii-Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Levreklersiler
(Perciformes) takımı, Percoidei alttakımı, Sciaenidae ailesi 70 cinste 275 türü
barındırır. Sırt yüzgeçleri uzundur, neredeyse kuyruğa erişir. Gövde basık ve
pullarla tamamen kaplıdır. Gözler genelde küçüktür. Yüz yuvarlak ya da
sivridir. Ağız iri, eğik olup alttadır (Argyrosomus)
ya da küçük olup tabansal balıklar gibi yataydır ve alttadır (Sciaena, Umbrina). Alt çenede sakalcık olabilir (Umbrina). Dişler genellikle küçük ve tüysüdür (villiforme). Kuyruğun
bir parçası kesilmiş gibidir, eşkenar dörtgendir. Pullar taraksıdır
(ktenoidtir) ancak çemberimsi de (sikloid de) olabilir. Yüzme kesesi iyi
gelişmiştir. Renk değişkendir, gümüş renginden koyu esmere doğrudur. Sırt ve
kuyruk genellikle koyu gridir. Karın ve dışkıl (anal) yüzgeçler sarımsıdır.
Dünya denizlerine yayılmışlardır. Hem tuzlu hem de tatlı-suda yaşarlar.
Tabansal etoburdurlar; omurgasızlar ve küçük balıklarla beslenirler. Orta
boydan büyük boya kadar (2 m) olan balıklardır. Kıyı kesiminde kumlu çamurlu
zeminde yaşarlar. Küçük gruplar halinde bulunurlar. Beslenme ve üreme
süreçlerinde bir araya gelirler. Yüzme keseleriyle ses çıkarırlar. Ses
çıkarmalarını sağlayan kaslar genellikle erkeklerde gelişmiştir.
Scomber japonicus (kolyoz, kolyoz
balığı) [chub mackerel] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyanodromdur). 0-
Scomber scombrus (uskumru) [Atlantic
mackerel] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir
(okyanodromdur). Ac-ısuya girer. Soğuk
ve ılıman suların 0-
Scomberesocidae (Zurnabalığıgiller) [sauries] Actinopterygii-Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Beloniformes takımı, Scomberesocidae ailesi
iki cinste (Cololabis-2 tür, Scomberesox-2 tür) 4 türü barındırır.
Üst-yüzücü (epipelagic) denizel canlılardır. Sıcak
ve ılıman sularda bulunurlar. Yüzerken su dışına sıçrayabilirler. Gövde uzun ve basıktır. Çeneler gaga gibi olup uzun ya da görece kısa olabilir.
Ağız açıklığı küçük, dişler zayıftır (tüysüdür-villiform). Sırt ve dışkıl
(anal) yüzgeç arkada olup bunlardan sonra ise yüzgeççikler bulunur. Çatal olan
kuyruk lobları neredeyse eşittir. Pullar çemberimsidir (sikloittir). Yüzme
keseleri yoktur. Türlerin boyları en az 7,7 cm en çok 50 cm olur.
Scomberesox saurus
saurus (zargana, uskumru turnası, zurna balığı,
zurna, pinnüllü zargana) [Atlantic saury] Yüzücü (pelajik) ve okyanus-göçerdir (okyano-dromdur). 0-
Scomberomorus
commerson (tombak balığı, ceylan balığı, palamut kolyozu) [narrow-barred
Spanish mackerel] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyano-dromdur). 10-
Scombridae (Uskumrugiller) [mackerels, tunas, bonitos] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Levreksiler (Perciformes)
takımının bir ailesidir. Aile ekonomik önemi yüksek 15 cins ve 55 türü
kapsamaktadır. Gövde uzun ve iğ biçimlidir. Bazı cinslerde basıktır. Yüz
sivridir. Yağlı gözkapağı bazen vardır (Scomber).
Ağız büyük; çenelerdeki dişler güçlü ya da zayıftır. İki sırt yüzgeci bulunur.
Öndeki, arkadakinden kısa ve ayrıdır. Kuyruk derin bir şekilde çatallaşmıştır.
Kuyruk sapında karina vardır. Yanal çizgi basittir. Gövde, pullarla tekdüze (Scomber, Scomberomorus) kaplıdır ya da başın arkası ile karın yüzgeçlerinin
çevresi daha kalın pullarla kaplı olup gövdenin geri kalanı çıplaktır (Auxis, Euthynnus, Katsuwonus) ve
ya da küçük pullarla kaplıdır (Thunnus).
Rengi türden türe çizgiler ve sırttaki koyu mavi ya da yeşil lekelerle ayrılır.
Boyları değişken olup
Scophthalmidae (Çivisizkalkan-balığıgiller) [turbots] Actinopterygii-Işınlıyüzgeç-liler
sınıfı, yassıbalıklar (Pleuronectiformes)
takımı Pleuronectoidei alt
takımının bir ailesidir. Ailede Lepidorhombus, Phrynorhombus,
Scophthalmus, Zeugopterus cinsleri
yer almaktadır. Çivisizkalkan-balığıgiller gözleri sol tarafta olan
ekonpmik önemi yüksek, iri sayılabilecek boyda (Psetta maxima 1m) yassı balıklardır. Ağız iri olup uçtadır. Alt
çene öne çıkıktır. Gözlerin yer aldığı
üst tarafın (aslında sol tarafın)rengi değişkendir ve taban rengine göre
de değişiklik gösterir. Kör (alt) taraf genellikle beyazımsıdır. 800 m
derinliğe kadar, kıta sahanlığı ve kıta bayırlarındaki tabanda demersal olup
uyuşukça dolaşan, Kuzey Atlas Okyanusu, Baltık Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’de
yayılmış, bazı türleri sucul yetiştiricilikte kullanılmış balıklardır
Scophthalmus maeoticus (çivili kalkan, karadenizkalkan
balığı, hakiki kalkan, kalkan balığı, dişi kalkan, kalkan) [turbot] ® Psetta
maxima.
Scophthalmus maximus (çivili kalkan, karadenizkalkan
balığı, hakiki kalkan, kalkan balığı, dişi kalkan, kalkan) [turbot] ® Psetta
maxima.
Scophthalmus rhombus (çivisizkalkan,
dişikalkan, çivisizkalkan balığı) [brill] Tabansal (demersal) okyanus-göçerdir (okyanodromdur). 5-
Scorpaena elongata (iskorpit) [slender rockfish] Tabansal (demersal) olup 75-
Scorpaena loppei (?) [Cadenat's rockfish] Tabansaldır (demersaldır) ve 50-
Scorpaena maderensis (iskorpit) [Madeira
rockfish] Tabansal (demersal)
olup acı-suya girer. 20-
Scorpaena notata (benekliiskorpit, altın iskorpit balığı,
kırmızıiskorpit balığı) [small red
scorpionfish] Tabansaldır
(demersaldır). 10-700m derinliklerde rastlanır. Boyu TL=24 cm olabilir.
Ticari balıkçılığı vardır. Kayalık kıyısal kesimde bulunur. Dikenleri ağılıdır
(zehirlidir).
Scorpaena porcus (lipsoz, lipsoz balığı,
iskorpit) [black
scorpionfish] Göçmen olmayan tabansaldır (demersaldır).
Scorpaena scrofa (iskorpit, iskorpit balığı, lipsoz
balığı, kırmızı iskorpit, adabeyi) [largescaled
scorpionfish] Tabansaldır
(demersaldır). Göçmez. 20-
Scorpaenidae (İskorpitgiller) [scorpionfishes, rockfish, firefish] Actinopterygii sınıfı
Scorpaeniformes takımının bir ailesidir. Çoğu denizde yaşar. Denizlerde bilinen
en ağılı (zehirli) balıklardır. Dikenleri zehirli mukus taşır. Tropik ve ılıman
iklimde yer alan sularda yayılmıştır. Geniş bir ailedir. Tabanda dururlar.
Sınıflandırılmaları zor olup henüz yerleşmemiştir. Bir sınıflandırmaya göre 10
alt ailede 388 tür, bir diğerine göre 3 alt ailede 200 tür bulunmaktadır. Baş
büyüktür, dikenlerle donatılmıştır. Gözler nispeten büyüktür. Ağız büyük, eğik
olup öne uzar (protraktil). Her iki çenede küçük tüysü (villiforme) dişler
bulunur. Sırt yüzgeci tek olup sert ve yumuşak ışınlardan oluşur. Sert ve
yumuşak ışınlar V şeklinde bölünmüştür. Kuyruk yüzgeci yuvarlak-laşmıştır,
pullar ktenoid (taraksı-pürtüklü) ya da sikloidtir (çemberimsi-kaygandır).
Yanal çizgi vardır, bazen tam değildir ya da pulsuz olukçuklarla temsil edilir.
Birçok türün gövde ve baş kısmı üzerinde deri parçaları ve dokunaçlar
mevcuttur; zehirli bezler dikensi yapılarla birleşmiştir. Kıyısal türler kırmızımsı
kahverengi ya da az çok koyu sarı, siyah ya da beyaz mermer damarlı olup
yüzgeçler üzerinde lekeler bulunur. Bulunduğu ortamın rengine sahiptir ki bu da
kendini gizlemeyi sağlar. Bütün okyanuslarda sıcak ve soğuk sularda görülür.
Kıta sahanlığının yumuşak ya da kayalıklı kesimlerinde tabancıldır (bentiktir).
Bazı türleri 1,000 m derinliğe kadar iner. Aile büyükten küçüğe balıkları
kapsar. Kabuklularla ve küçük balıklarla
beslenirler.
Scrobicularia plana (?) [peppery furrow] Kabuk yüksekliği (boyu) eninden uzundur. Dıştan
mattır. Dış zar (deri) koyu- sarı-gri, ince ve lifsidir. Eklem (mafsal) sol
kabukta bir asıl dişli; sağ kabukta ise indirgenmiştir. Rengi içte ve dışta
solu beyaz ya da bejdir. Boyu en çok 6,5 cm ve sıklıkla rastlanan boyları 4 cm
ile 5 cm arasındadır. Organik maddenin bol olduğu kumlu-çamurlu kıyısal kesimin
korunaklı körfez ve lagünleri ile mansaplarda görülür. Türkiye'nin Akdeniz ve
Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Scrobiculariidae (?) [?] Kabuk ince, eşit
büyüklükte ve elips şeklindedir. Kancalar küçüktür. Dışta büyüme halkaları
görülür. Her bir kabuktaki eklem (mafsal) 2 asıl ve yan dişlidir. Yanal dişler
bazen bulunmaz. İki kas izi vardır. Manto sinüsü derindir. İç kenarlar
pürüzsüzdür. Kabuğun içi ve dışı beyazdır. Solungaçları yapraksı tiptir. Ayak
iri ancak bisus bulunmaz. Sifonlar farklı büyüklükte olup hareketlidir. Çöken
malzemeyle beslenirler.
Scyliorhinus canicula (küçük kedi balığı, dişlikedi balığı,
kedi balığı, kedibalığı) [small-spotted catshark] Tabansaldır (demersaldır).
10-
Scyliorhinus stellaris (kedi balığı, bozlekelikedi balığı) [nursehound] Mercan resifleriyle ilişkilidir. 1-
Scyllaridae (Cırcırgiller,
cırcırlar) [slipper lobsters] Küçük boydan büyüğe
kadar kabuklulardır (Crustacea). Kabukları kalın, sert ve yassıdır. Renkleri
genellikle gri-esmer gölgelidir. Karın kısımları parlak lekelidir. Akdeniz
sular sisteminde aile bireylerinin 5 türünün boyları 5 cm ile 45 cm arasında
değişmektedir. Sığ kıyısal sulardan 150 m derinliğe kadar yayılırlar ancak
bazen 350 m'ye kadar da inebilirler. Türleri bentiktir, çamurlu ve kalık kumlu
tabanda yaşarlar.
Scyllarides latus (böcek) [Mediterranean
locust lobster] Karapaks iri olup dörtgen yapılı ve neredeyse eni boyuna
eşittir; iri tanecikler ile kaplıdır. Rengi kırmızı kahverengidir. Antencikleri
mavi-mordur. En çok 45 cm olabilir. Sıkça rastlanan boyları 5 ile 35 cm
arasındadır. Kayalık ve kumla kaplı tabanda (demersal) yaşar. 4 m ile 100 m'ler
arasında yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Yaz aylarında
avlanır. Soyu bazı bölgelerde tükenme tehlikesi altındadır.
Scyllarus arctus (?) [small European locust lobster] Karapaks
dikdörtgensidir. Boyu eninden az uzundur. Belirgin gaga burunludur. Boyu 16 cm
olabilir. Sıklıkla 5 - 10 cm boyunda rastlanır. Çamurlu ve kayalık taban ile Posidonia çayırlarında yaşar. 4 m ile 50
m arasında yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Yaz
aylarında avlanır.
Scyllarus
pygmaeus (?) [pygmy locust
lobster] Karapaks dörtgensi olup eni boyundan biraz kısadır. Rengi soluk
kahverengi ve ya da kıllı esmerdir. Boyu en çok 5,5 cm; sıklıkla rastlanan boyu
ise 4 cm kadardır. Kıyıdan (5 m'den) 100 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin
Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Scylliorhinidae (Kedibalığıgiller) [catsharks]
Chondrichthyes-kıkırdaklılar sınıfı, Carcharhiniformes takımının bir ailesidir.
15 cins ve bilinen 110 türü vardır. Gözleri kedi gözünü andırır. İki küçük sırt
yüzgeci geridedir. Çoğu büyükçe olup 60-
scyphozoa (medüzler; deniz
jölelileri) [jellyfish; sea
jellies] Knidlilerin bir sınıfıdır. Okyanussal iri
medüzlerdir. Dokunulunca yakıcı gözeleri acı verir ki bu oluşabilecek alerjik
reaksiyon nedeniyle tehlikeli olabilir. Bazı türleri Akdeniz sular sisteminde
ekonomik önem taşır. Medüzler ile diğer jölelilerin şemsiye çapı 10 cm'den
büyüktür. Kenarları i.i boş dokunaçlı ya da dokunaçsız olabilir. Akdeniz'de 8
ailesi bulunmaktadır. ®
Gerçekmedüzler. ® Denizanası.
sd (kıs) [standard deviation] ® Standard sapma.
secchi derinliği (seki
derinliği) [Secchi depth] Sudaki
ışık geçirgenliğinin bir ölçüsüdür. Uygun bir ipe bağlı olan dairesel Secchi
diski, gözden kaybolup göründüğü ana kadar suya bırakılır ki bu anda su
yüzeyinden itibaren ölçülen ip boyu Secchi derinliğidir.
Secchi disk (seki disk) [Secchi-disc] Sularda (göl, deniz ve
okyanuslarda) bulanıklık ve berraklık durumunu (ışık geçirgenliğini) ölçmeye
yarayan
seçenekli asalak (seçenekli
parazit) [facultative parasite] Asalak olma
zorunluluğu olmayan ancak bazı durumlarda asalak olabilen asalak.
seçenekli bakteriler [facultative
bacteria] Hem oksijenli (örobik) hem de oksijensiz ortamda
(anörobik) yaşayabilen mikroskobik organizmalar.
seçenekli isim [nomen
alternativum (nom. alt.)]
Aynı tür ya da grup için iki isimin birlikte yayınlanması
halinde seçenekli ad.
seçici araç [selective gear] Hedef tür dışında
kalanlardan ancak birkaç tanesinin avlanmasına izin veren ya da avlanmasını
sağlayan araç.
seçici çoğaltma [selective breeding] ® Seçici
yetiştirme.
seçici trol [selective trawl] Avdaki belirli bazı
küçük balık türlerini ya da balık boylarını bir ön-seçme ile ayırt etmek ve bu
yolla tür ya da stoğu korumak amacıyla tasarlanmış trol.
seçici üretme [selective breeding] ® Seçici yetiştirme.
seçici yetiştirme [selective breeding] Yapay üretim
programında belirli bir özelliğin geliştirilmesi için yumurtlatılacak
bireylerin bilinçli seçilmesi.
seçicilik [selectivity] Av aracının belirli cins
(tür seçiciliği) ya da boyu (boy seçiciliği) diğer tür ya da boylara oranla
avlama yeteneğidir. Seçici araç genç balıkların ya da hedeflenmeyen balıkların
kaçmasını olanaklı kılabilir.
seçicilik eğrisi [selectivity curve] Eğer (a) seçiciliği
belirlenmek istenen trol ağının (geniş gözlü) ve (b) araştırma alanındaki (dar
gözlü) torbadaki balıkların boy dağılımları ise o zaman seçicilik eğrisi
(a/a+b).100 oluşturularak hesaplanır. (Y) ekseninde yüzde değerleri, (X)
eksenine de boy değerleri yerleştirildiğinde yatık S şeklinde yüzde seçicilik
eğrisi elde edilir. Buna ağdan (av aracından) kurtulma eğrisi de denilebilir.
Pasif (durağan) ağların seçicilik eğrisi çan şeklindedir. Bu tip ağlar belirli
boyları tutarken bu boylardan daha küçük ve daha büyük olan balıkları etkin
tutmazlar. Bir diğer anlatımla belirli bir boydan daha küçük ve daha büyük
balıklar kurtulurlar.
seçme [selection] 1- Benzerleri birbirinden ayırmak.
seçme [selection] 2- Doğal ortamda her yaş ve boydan hayvanlar ve bitkilerdeki
ölümler yüksektir. Ortama daha az uyum sağlayan bireyler zamanla ve kademeli
olarak yok olurken daha iyi uyum sağlayanların yaşamlarını sürdürmeleri
(seçilmeleri) olayıdır.
seçme [selection] 3- Balıkçılıkta küçük balıklara yaşama olanağı veren büyüklerin
seçilme (avlanma, ayıklanma) olayıdır. ® Trol ağında seçme. ® Solungaç
ağında seçme. ® Bıçak ağzı seçme.
seçme göstergesi [electivity
index] Bir yırtıcının
(predatör) alacağı besini seçme derecesini gösterir. Bir yırtıcının seçme
göstergesi; E=ri - pi/ri + pi ‘dir.
Burada;
ri = i planktonun
midede muhtevasındaki yüzdesi ve pi = i planktonunun örnekteki yüzdesidir. E’nin değeri -1 ile +1 arasında değişmekte olup -1 tamamıyla yemden
kaçınmayı, 0 aktif seçim yapılmadığını
ve +1 ise besinin tamamıyla seçildiği şeklinde yorumlanmaktadır. |
sedenter [sedentary] Bir yere yapışık olup yer değiştirmeden yaşayan.
sediman [sediment] ® Tortul.
sedimentasyon [sedimentation] Çökelme. Tortulların
(sedimanların) bir yerde birikmesi, tortul oluşumu.
sefalik [cephalic] Kafaya ait kafa ile ilgili.
sefalik indeks [cephalic index] ® Kafa-boy göstergesi.
sefalik yüzgeç [cephalic fin, cephalic flipper] ®
Kafadanyüzgeç.
sefalotoraks [cephalothorax] ® Başlıgöğüs.
sefer [expedition] 1- Çalışma ve araştırma yapmak için denize açılma.
sefer [trip] 2- Balıkçı teknesi ya da
araştırma gemisinin limanda olmadığı, denizde olduğu süre.
sefer sıklığı sınırı [trip frequency limit] Belirli bir sürede
yapılabilecek seferlerin sayısal sınırı.
segment [segment, metamer] ® Bölüt.
segmentasyon [segmentation] ® Bölme.
seiche [seiche] Durağan göl suyunun periyodik
salınımına verilen ad. İsviçre’nin Cenova gölünde ilk kez (1869) tespit
edilmiştir. Yöresel bu terim evrensel literature geçmiştir.
seki disk
[Secchi disc] ® Secchi-disk.
sekresyon [secretion]
® Salgı.
sekret balığı [Volga
pikeperch] ® Sander volgensis.
seks oranı [sex ratio] Eşeysel oran. ® Cinsiyet oranı.
seksüel (eşeyli) üreme [sexual reproduction] ® Eşeyli (seksüel) üreme.
seksüel dimorfizm [sexual dimorfism] ® Eşeysel
çift yapısallık.
Selachii [sharks] ® Köpekbalıkları.
selahofobi [selachophobia] Köpek balıklarından
korkma. ® Galeofobi.
selakofobi [selachophobia] ® Selahofobi.
seleksiyon [selection] ® Seçme.
selülöz [cellulose] Büyük ekonomik öneme sahip (kağıt yapımında
kullanılan) karbonhidrattır (glükoz tabanlıdır); genelde kara bitkilerinden
elde edilir fakat aynı zamanda çiçekli bitkilerin ve bazı alglerin (Cladophora) hücre çeperinde bulunur;
yararlanılabilen bir özelliğe sahiptir.
sembiyoz [symbiosis] Ortakyaşarlık. Her iki türünde
yararlandığı birliktelik.Bu, genel hayatta,
organizmaların birbirlerinden karşılıklı faydalandıkları, birleşmiş
organizmalar arasındaki ilişki şeklidir (örneğin liken lifleri arasındaki alg
ve mantarların sembiyoz (ortak yaşarlık) özellikleri gibi. ®
Karşılıklılık. ® Ortakyaşama.
semelpor [semelparous] ® Bir kez
yumurtlayan.
semi- (önek) [semi-] Yarı, yarım, kısmen.
Örnek; semipelajik (semipelagic). Yarı-yüzücü (yarı-pelajik).
Semicassis
undulatum (?) [grooved helmet] ® Phalium
granulatum.
semirtme [raising] Yapay yolla balığın büyümesini
sağlamak.
semirtme havuzu [fattening pond, grow-out pond] Balıkların
pazar boyuna ulaşana kadar büyütüldüğü (tutulduğu) havuz.
sen- (önek) [syn-] Eş. Ortak. Senkron (synchronous)-eşzamanlı.
sepet [basket, ground basket, cover pot, plunge basket] 1- Değişik boyut ve şekilde olup armut ya da ağız
kısmına doğru daralan huni şeklinde (tuzak prensibiyle) yapılmış sepetimsi, belirli büyüklükte açıklıkların bulunduğu pasif av
aracı. Genellikle hangi tür avlanacaksa o isimle anılır. Örnek; ıstakoz sepeti.
sepet [basket] 2- İçerisine balık konulan seyrek
örülmüş derin ve büyükçe kap.
sepet [pot, basket trap] 3- Taşınabilir kafes şeklinde
tuzak. Tuzağın ağız kısmından giren organizma huni şeklindeki ağız düzeneği
nedeniyle bir daha dışarı çıkamaz. Çeşitli boy ve şekilde ağ dahil farklı
malzemeden yapılmış olabilir. Bazen balık dahil çoğunlukla yengeç, ve ıstakoz
avcılığında kullanılır. Yılan balığı avcılığında kullanılan tuzağa pinter
denmektedir.
sepet ve ip [pot-and-line] Sepete bağlanmış olup bir
şamandırası olan ip. Av aracının yerinin bulunmasında kullanılır.
Sepia elegans (?) [elegant cuttlefish] Gövde basıktır.
Çomak kısa ve yayılmış olup 6 ile 8 sıra vantuzludur. Rengi pembemsi
portakaldir Boyu en çok 9 cm (manto uzunluğu); genelde 4 - 7 cm olur. 30 - 450
m derinlikler arasında yaşar. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Sepia officinalis (sübye, mürekkep balığı) [cuttlefish] Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesi, Kafadanbacaklılar (Cephalopoda) sınıfı,
Coleoidea altsınıfı, Decapodiformes üsttakımı, sübyemsiler (Sepiida) takımında
yer alan Sepiidae ailesinin Sepia
cinsi bir türüdür. Boyu en çok 35 cm (manto uzunluğu); geneli 15 - 25 cm
kadardır. Manto uzunluğu
Sepia orbignyana (?) [pink cuttlefish] Gövde az
yassılmıştır. Dokunaç çomağında vantuz bulunur. Rengi pembe-kırmızı olup
renkler düzensizdir. Boyu en çok 12 cm (manto uzunluğu); geneli 5 - 10 cm'dir.
Demersal türdür. 50 -450 m'ler arasında yayılır ancak en çok 80 ile 150 m'ler
arasında boldur. Ömrü 12 - 18 aydır. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
Sepietta neglecta (?) [elegant
bobtail] Kıyısal kuşakta 300 m derinliğe kadar yayılır. Boyu en çok 2,5
cm (manto boyu) olabilir. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Balıkçılığı bilinmiyor.
Sepietta oweniana (?) [common bobtail] Tabansal türdür. 50 m
ile 700 m derinlikler arasında görülür. Boyu en çok 3 cm (manto boyu) olur.
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Sepiidae (?) [cuttlefishes, squids] Manto geniş, güçlü, sırt-karın
yönünde yassıdır. Yüzgeçler dar, uzun (kabaca manto boyunda) olup arka lobları
serbesttir ve orta hatta birleşmezler. Gözler bir zar (kornea) ile örtülüdür.
Sıcak ve ılıman suların kıyısal kuşağında ve kıta sahanlığı yamacında demersal
hayvanlardır. Yumurtlama kıyıya yakın sularda gerçekleşir. Türe bağlı olarak
erinleşmeleri birkaç aydan 3 yıla kadar sürebilir. Balık ve kabuklularla
(Crustacea) beslenirler. ® Mürekkep
balıkları.
Sepiola robusta (?) [robust
bobtail] Kıyısal kesimde tabansaldır. Boyu en çok 2 ile
2,5 cm (manto boyu) olur.
Sepiola
rondeleti (?) [Rondelet’s bobtail] Kıyısal kuşakta tabansaldır
ve 400 m derinliğe kadar yayılır. Boyu en çok 2 ile 2,5 cm (manto boyu) olur.
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Sepiola
steenstrupiana (?) [Steenstrup’s bobtail] Kıyısal
kuşakta bentiktir. Boyu en çok 1,5 ile 2 cm (manto boyu) olur. Türkiye'nin Ege
ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı bilinmiyor.
Sepiolidae (?) [?] Gövde ve yanal yüzgeçler yuvarlaklaşmıştır. Göz kornea
ile örtülüdür. Kılıç (kabuk) çok küçüktür. Yumuşak tabana gömülür.
septum [septum] İnce bölme. ® Bölme.
septum papillaris [septum papillaris] ® Bölmegöz.
serbest dalış [free-diving] Yardımsız, şnorkel, palet ve
maskeyle sığ suda, tüpsüz fakat ağırlık ve dalgıç elbisesiyle yapılan
dalgıçlık.
serbest yüzen [free-swimming] Suda serbestçe hareket eden.
serdümen [steersman] Dümen
kullanmakla görevli tecrübeli denizci, tayfa.
serebellum [cerebellum, little brain] Küçük beyin. Beyincik.
serebrum [cerebrum, brain] Büyük beyin. ® Beyin.
serin-su [cool-water] Sıcaklığı yazın 20-
serin-su balığı [cool-water fish] Sıcaklığı 10-
Seriola dumerili (sarıkuyruk, avcı, sarıkuyruk balığı, avcı balığı) [greater amberjack] Okyanus-göçerdir
(okyanodromdur). 1-
seroloji [serology] Serumların incelenmesi.
serpme [throw net, trow net, cast-net, cover net] Sığ suda balık
avlamak için kullanılan, atıldığında dairesel açılan ve su yüzeyinden uçlara
konulmuş ağırlık nedeniyle dibe çöken ve alttan kapatılarak çekilebilen ağdan
yapılma bir tür av aracı.
serpme ağı
[throw net, trow net, cast-net, cover net] ® Serpme.
serra [saw] Testere.
serra [serra] ® Karın dikeni.
Serranidae (Hanigiller) [grouper] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı Levreksiler (Perciformes)
takımı, Percoidei alttakımı, Percoidea üstailesinin bir ailesidir. Bu ailede Anthiinae, Epinephelinae, Grammistinae,
Liopropomatinae ve Serraninae olmak üzere 5 altaile yer almaktadır. Geniş bir
balık ailesidir ve yaklaşık 64 cins ve 500 kadar türü kapsar. Ailede en küçüğü
4 cm ve en büyüğü 2,7 m ve ağırlığı 400 kg olan (Epinephelus
lanceolatus) balıklar yer
bulmaktadır. Akdeniz’de 14 türü yaşamaktadır. Bodur gövdeli balıklardır.
Ağız büyük, hafif öne çıkıktır (protraktil). Çene kemiği geniştir, balıkla
beslenen türlerde köpek dişleri uzundur. Ancak bunların ön sırası ile iki
çenede yer alan diğer dişler şerit halinde olup tüysüdür (villiforme). Sırt
yüzgeci tektir, 7-12 sert ışınlıdır. Kuyruk çatallaşmıştır. Yanal çizgi genelde
mevcut olup aralıksız devam eder. Pullar küçüktür ve genellikle taraksıdır
(ktenoidtir). Renkleri parlak ve değişkendir. Gövdede açık ya da koyu renkli,
dikey ya da eğik lekeler ve şeritler vardır. Birçok tür hızlı renk
değiştirebilme özelliğine sahiptir. Çoğu, yaşadıkları derinliğe göre değişik
renktedir. Sarı hani balıkları ve hani balıkları genelde demersal balıklar olup
derin sularda, nadiren 300 m’nin ötesindeki tropikal ve alt-tropikal bölgelerde
yaşarlar. Çoğu Hanigiller otlarla kaplı ve kumlu-çamurlu tabanı yeğler. Yine
diğer birçoğu da kayalıklı, mercanlardan oluşmuş sığ kayalıklarda bulunur.
Üreme zamanı hariç, türlerin çoğu yalnız gezer. Çoğu balık yiyen etobur ya da
leşçildir. Ayrıca kabuklular ve omurgasızlarla da beslenirler. Birçok türü aşamalı erseliktir
(hermafrodittir). Önce erkek iken sonra dişiye dönüşürler (protogyre);. Yumurta sayıları yüksektir. Yumurta ve
kurtçukları (larvaları) planktonda yaşar. Ailenin ticari balıkçılıkta önemli
bir yeri vardır.
Serranus cabrilla (asıl hani, hanı balığı, deniz hani
balığı, hani, asılhani balığı, hanoz) [comber] Tabansal (demersal) olup
Serranus hepatus (benekli hani, beneklihani
balığı) [brown comber] Tabansaldır (demersaldır) ve 5-
Serranus scriba (çizgili hani, deniz hani, taş hani
balığı, yazılı hani, yazılıhani balığı, hani, hanoz, Ali bereket) [painted
comber] Tabansaldır (demersaldır). 150 metreye kadar rastlanır.
Boyu TL=45 cm kadar olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Posidonia çayırları ve kayalık tabanda
bulunur.
serrate [saw like] Testeremsi. Testere dişine
benzeyen, tırtıklı.
sert ışın [spine] Balık yüzgecini destekleyen
dikensi ışın. Bölmeli değildir. Sert ışın sayısı Romen rakamlarıyla
verilir.
sert salma [hard release] Stoğu desteklemek vb
amaçla, yeni ortama uyum sağlanmadan, balıkların bir yerden taşınarak ilgi
yerde, alanda salıverilmesi. ® Yumuşak salma.
sert su [hard water] İçerisinde çok yüksek
miktarda çözünmüş kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) ihtiva eden su.
sert taban [hard bottom] Irmak, göl ve denizlerde tabanın kayalık, kaba çakıllı, kumlu killi kısaca
sert olması.
sert taş [hard stone] Otolit. Balıkların
kulak kapsüllerindeki biyolojik kökenli kalsiyum karbonat (CaCO3)
olan ‘aragonite’ kristallerinden oluşan sert yapı.
sertlik [hardness]
1- Sudaki kalsiyum (Ca) ve magnezyum
(Mg) iyonlarının toplam miktarı.
sertlik [hardness] 2- Sudaki kalsiyum (Ca) ve
magnezyum (Mg) iyonlarının konsantrasyonunun ppm ya da mg/l CaCO3
eşdeğeri olarak verilmesidir. Yumuşak sular 0-17; hafif sert sular 18-60; orta
sertlikte sular 61-120; sert sular 121-180 ve çok sert sular 181< ppm ya da
mg/l olarak sınıflandırılır. Farklı ülkeler farklı derecelendirme
kullanmaktadır. İngiliz (clark) sertilik derecesi 14,3 ppm CaCO3;
Amerikan sertlik derecesi 17,1 ppm CaCO3 ve Fransız sertlik derecesi
10,0 ppm CaCO3 iken Alman sertlik derecesi 17,9 ppm CaO’tir.
ses çıkartan [soniferous] Birçok balık su
altında ses çıkartır. Örnek; kırlangıç balığı (Trigla lucerna).
ses dağıtan tabaka [sound scattering layer, sonic scattering layer] Herhangi bir tabaka ya da nesne, çarpan ses dalgalarını dağıtarak
yansıtır.
ses kasları [sonic muscles] Balıkların hava
kesesiyle birleşik olup ses çıkarmada kullanılan kaslar.
sesil [sessile] ® Yapışık.
seston [seston] Suda askıda bulunan organik ve
inorganik parçacıkların bütününe verilen ad.
sestonofaj [sestonophagy, suspensiphagy] Seston ile beslenen, seston yiyen.
seta [seta] Dikencik ya da dikenimsi kılsı
yapı.
seyir [cruising] Denizcilikte bir yerden diğerine gitme.
seyir hızı [cruising speed] Geminin normal seyir koşullarında
yaptığı hız.
Seyir,
Hidrografi ve Oşinografi Dairesi (SHOD) [Turkish Navy-Office of
Navigation, Hydrography and Oceanography] Atalarımızın bahriyeye olan ve kayda geçmiş ve yaygın bilinen ilgisi ünlü
kaptanıderya Piri Reis’e ve onun haritasına uzanır 16. yy). İzleyen süreçte
kayıtlı bir katkı görünmemektedir. Ancak 19. yy’da Karadeniz kıyılarında mesaha
çalışmaları yapıldığı bilinmektedir. Bunu farklı ülkelerle (Rusya ve İngiltere)
Marmara, Ege ve Akdeniz’de yapılan mesaha çalışmaları izlemiştir. İlk
hidrografi kurumu resmen 1909’da “Deniz Mesahaları ve Seyir Bürosu” oluşturulmuş ve zamanının Bahriye
Bakanlığı’na bağlanmıştır. Zamanla yeniden düzenlenen bu büro 1928’de günümüzde
Harita Genel Komutanlığı olan Geodetik Mesahalar Genel Müdürlüğüne bağlanmış ve
bir deniz haritaları şubesi oluşturulmuştur. Bu büro daha sonra 1950’de Seyir
ve Hidrografi Dairesi adıyla yeniden deniz Kuvvetleri Komutanlığına
bağlanmıştır. Bu dairenin adı 1972’de Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi
Başkanlığı olarak değiştirilmiştir. Bugün İstanbul Çubukluda konuşlanmış olan
SHOD’un başlıca görevleri şunlardır:
- Deniz, göl ve uygun ırmaklarda hidrografi,
oseanografi ve jeofiziksel yönlerden mesaha, araştırma ve inceleme işleri
yapmak, - Kurum kuruluş ve kişilerin toplamış oldukları hidrografik, oseanografik ve jeofiziksel mesaha ve araştırmalara ait olup vermekle yükümlü oldukları her türlü veri, plan ve haritaları arşivlenmek, - Hidrografik, oseanografik ve jeofiziksel mesaha ve araştırmalara koordinatörlük yapmak, - Seyir emniyeti ve kolaylığı bakımından gerektiğinde proje ve planlarla deniz trafiği, liman ve su yollarına ait mevzuatın hazırlanmasında, denizde can ve mal emniyetini sağlayacak incelemelerde bulunmak, seyir ve sefer haritaları oluşturmak ve yenilemek, - İlgi alanına giren konularda yurtdışında ülkeyi temsil etmek. |
seyreltme [thinning] Daha iyi büyümeyi
sağlamak için balıkların bir kısmının diğerlerinin yer ve besin gereksinimini
arttırmak için sistemden çekilmesi. Buna thinning out theory (seyreltme kuramı)
denmektedir. ® Büyüme kuramı.
seyreltme kuramı [thinning out theory] ® Büyüme
kuramı.
seyr-ü sefer [?] Gidiş geliş.
seyyar manav terazisi [hand-held scale] ® El terazisi.
sezonsal kapama [seasonal closure] ® Kapalı mevsim.
Shannon göstergesi [Shannon index] H = å (ni/N) log (ni/N) Burada; ni
= beher türün önemsellik değeri (birey sayısı), N = Önemsellik toplamı (toplam
birey sayısıdır). ® Margalef tür çeşitliliği göstergesi. ®
Topluluk çözümlemesi.
Shannon’un genel çeşitlilik
göstergesi [Shannon index of general
diversity] ® Shannon göstergesi.
SHOD (kıs) [Turkish
Navy-Office of Navigation, Hydrography and Oceanography] ® Seyir, Hidrografi ve
Oşinografi Dairesi.
Sicyonia
carinata (?) [Mediterranean rock shrimp] Sin. Sicyonia sculpta. Gövde ağır, kalın ve
sert kabukludur. Rengi koyu zeytin yeşili, bazen kırmızı, kestane rengi ve
esmer beneklidir. sarı halkalıdır. Tam boyu 8 cm, sıkça rastlanan boyu 6 cm
civarındadır. Kumlu çamurlu taban üstünde demersal olup Posidonia çayırlarında 3 m ile 35 m derinliklerde ama daha çok 5 m
derinlikte rastlanır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı
vardır, yem olarak kullanılır.
Sicyonia
sculpta (?) [Mediterranean
rock shrimp] ® Sicyonia carinata.
sicimsi [filiform] Sicime benzeyen,
yuvarlak, ince ve uzun.
sidik torbası [fish bladder] Sidiğin toplandığı torba.
sifon-ağzı [siphonostome] ® Peristome [ağız (açıklığı) çevresi (Karından-bacaklılar)].
sifonoforlar [siphonophores] ® Siphonophora.
sifonsal [siphonal] ® Kanal.
Siganidae (Sokar-balığıgiller,
Çarpan-balığıgiller) [rabbitfishes, spinefoots] Işınlı-yüzgeçliler
(Actinopterygii) sınıfı, Neopterygii altsınıfı, Teleostei arasınıfı,
Acanthhopterygii üsttakımı, Levreksiler (Peciformes) takımının tek cins (Siganus) ve 28 türü içeren bir
ailesidir. Gövde oval yanlardan basıktır. Ağız küçük olup kesici
dişler tek sıradır. Gövde küçük pullarla kaplıdır. Sırt yüzgeci sert ve yumuşak
ışınlıdır. Sert ışınları zehirlidir. Zehirleri bir hayli acı verir ama (alerjik
bir reaksiyon yoksa) insanı öldürmez.
Renk değişken, bazı türlerde koyu tonlar hakimdir. Ailede parlak renkli,
çizgili olanlarda vardır. Hint Okyanusunda tropik ve alt-tropik sularda,
mercanlar ve kıyısal sularda bazıları acı-suda yaşar. Otoburdurlar tabansal yosunlarla
(alglerle) beslenirler. Siganus
cinsinin iki türü (Siganus
luridus ve Siganus rivulatus) Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e
gelmiş (Lessepsian göçmen) ve ilk kez Filistin kıyılarında 1964 yılında
görülmüştür. Eti yenilebilir. Boyları 40 cm olabilir. Çarpan-balığıgillerin bazıları tek gezer diğerleri
sürü oluşturur. Su kolonunda yumurtlarlar.
Siganus luridus (çarpan, esmer
sokar, sokan) [dusky spinefoot] Resiflerle ilişkilidir. 20-
Siganus rivulatus (çilliçarpan balığı,
çarpan balığı, çarpan, beyaz sokar) [marbled
spinefoot] Resiflerle ilişkilidir.
Acı-suya girer.
sigma-t [sigma-t (st)] Deniz suyu yoğunluğunun ifade edilmesinde kullanılan terim ve deyim.
Sihlidgiller [cichlids]
®
Cichlidae.
siklamen [cyclamen] Cyclamen cinsinden bitki olup geçmişte doğal balık bayıltıcısı
(ağılayıcısı-zehirleyicisi) olarak kullanılmıştır.
sikloid [cycloid] Çember. Düzgün kenara sahip.
sikloid pul [cycloid scale, squama cycloidea, çoğ., squamae cycloideae] ® Çember pul.
siklo-ktenoid pul [cyclo-ctenoid scale] Çember (sikloid) pul ile taraksı (ktenoid) pul arasında
yer alan pul. Bunlarda diş olmakla birlikte az ve küçüktür.
siklon [cyclone] Daire. Kuzey yarımkürede saat ibresi
yönünün tersine, güney yarımkürede ise saat ibresi yönündeki döngüler olup
derindeki (besin tuzlarınca zengin) suların yukarıya doğru hareket ettiği,
ışıklı tabakaya ulaştığı (yükselen) denizel sistemdir.
siklonik [cyclonic] Kuzey yarımkürede saat ibresi
yönünün tersine dönen su ya da rüzgâr akıntısı.
sil [cilium, cilia] ® Kirpik.
silaj [fish silage] ® Sıvı-balık.
silici [wiper] Makinelerin temiz tutulmasından
sorumlu gemi personeli.
siliko- (önek) [silico-] Silisyumlu (Si),
silisli.
Silikoflagellata [silicoflagellata] Silis iskeletli,
kamçılı birgözeli (birhücreli) canlılar sınıfı.
silis [silica] Silisyumdioksit (SiO2).
Sillaginidae (Gümüş-sillagogiller) [smelt-whitings, sillaginids,
sand borers, sand-smelts] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes)
takımı, Percoidei alttakımı, Percoidea üstailesi, Sillaginidae ailesi üç cinste
31(?) bilinen türü barındıran, kıyısal tabanda yaşayan deniz balıklarını
içermektedir. Batı Afrika’dan güney Avustralya ve Japonya’ya kadar
yayılmışlardır. Gövde uzunca ve hafif basıktır. Renkleri açık esmer ve gümüşi olup lekelidir.
Kızıldeniz’den Akdeniz’e göçen istilacı tür olarak anılmaktadır. Yumurtlayarak
çoğalırlar. Türe bağlı olarak eşeysel olgunlaşma ve üreme mevsimi
değişmektedir. Akdeniz’de yaşayanların boyları en çok 25 cm’dir. Sıkça
rastlanan boyları ise 15 cm civarındadır.
Sillago sihama (sivriburun gümüş) [silver sillago] Etraf-göçerdir (amfidromdur). Acı-suya girer. 0-
silo kültür [silo culture] Bina içinde ya da
dışarıda büyük dikey yapılar kullanılarak yapılan balık yetiştiriciliği.
silt [silt]
İnorganik çökelti. Tane boyu kum ve kil arasında olup çapı 0,002-0,06 mm
arasındaki tortul (sediman).
siltasyon [siltation] Silt’in çökelmesi.
Silür [Silurian] Jeolojik evre. 441-113 milyon
yıl öncesi dönem. Çoğu ana balık gruplarının erken silür döneminde oluştuğu
düşünülmektedir.
Siluridae (Yayınbalığıgiller) [freshwater catfishes] Actinopterygii –Işınlı-yüzgeçliler sınıfının, Yayınsılar (Siluriformes)
takımının 12 cinsini içeren bir ailesidir. Alt ve üst çenedeki bıyıklarıyla
ünlü, uzun vücutlu balıklardır. Güney Kutbu hariç diğer kıtalarda bir türü
bulunan tatlı-su balıklarıdırlar. Pulları yoktur. Avrupa sularının yerlisi
yayın cinsi Silurus’tur. Tatlımsı
mülayim etlidir. Boyları
silyon feneri [masthead light] Gece seyrinde gemilerin
yaktıkları beyaz fenerler.
simbiyont [symbiont]
Ortakyaşar.
simbiyoz [symbiosis]
Ortak-yaşama.
simpodial
[sympodial] Büyüme şekli ya da asıl büyüme ekseninin (baba
aksın) aniden gelişmesini durdurması ve yan eksenin oluşarak (oğul aksın)
büyümeye devam etmesi ve bunun (kaderin) böyle devam etmesi şeklindeki büyüme.
simpodial büyüme [sympodial growth] Bazı alglerde baba (ana)
eksenin büyümesi birden bire durur ancak büyüme oğul aksların büyümesiyle devam
eder. Bu sürekli tekrarlanmakta olup
sonuçta özel bir dallanma şekli oluşur.
sin- (önek) [syn-] Birleşmiş.
sinagrit [common dentex]
1- ® Dentex dentex.
sinagrit [common seabream] 2- ® Pagrus
pagrus.
sinagrit [pink dentex] 3- ® Dentex gibbosus.
sindirilebilirlik [digestibility] Belirli bir besinin balık
tarafından sindirilebilmesi ve soğurulması (absorbsiyonu).
sindirim [digestion] Alınan besinin kimyasal yolla parçalanarak
vücudun değişik kısımlarına geçebilecek şekle getirilmesi.
sindirme etkinliği [digestion efficiency] Soğurulmayan besinin
oranı.
sinek [artificial fly] 1- Olta ile avcılıkta böcek yem olarak kullanılmaktadır. Böcek
benzeri yalancı yemler genel anlamda sinekle avcılık şeklinde algılanmaktadır.
sinek [fly] 2-
Oltacılıkta yem olarak kullanılan doğal sinek ya da yapay sinek benzeri yalancı
yem.
sinekoloji [synecology] Topluluk (community) ekolojisi. ® Ekoloji. ® Demekoloji. ®
Genekoloji. ® Autekoloji.
sinerji [synergy] Görevdeşlik, birliktelik.
sinerjistik [synergistic] Bir işin yapılmasında aynı yönde etki eden yapı ya da maddeler. Bazı
hormon ya da kimyasallar birlikte olduklarında teker teker yaptıkları etkinin
toplamından çok daha fazla etki oluştururlar. Bu etkileşme ya da olay bu
terimle belirtilir.
singil [golden grey mullet] ® Liza aurata.
sinir [nerve]
Algılama ve tepkime olaylarını ileten ipliksi yapı(lar).
sinistal [sinistral] Sol tarafı üste gelen
yassı balıklar.
sinoptik [synoptic] Geniş alanlar
hakkında özet bilgi veren. Özet niteliğinde, özetlenmiş.
sinoptik ölçek [synoptic scale] Birkaç yüz kilometrelik uzaklığı içeren ölçek.
sinsi erkek [sneaky male, sneak spawner] Yumurtlama
yerine aniden (ok gibi) yaklaşarak dişinin yumurtalarını döllemek için atmık
(sperm) bırakmaya çalışan küçük, baskın olmayan erkek balık.
sintine [bilge] Geminin
içinde sızıntıların biriktiği en alt kısmı. Teknenin su altında kalan iç kısmı.
sintine basmak [bail] Sintinede biriken suyun
boşaltılması. Günümüzden 20-30 yıl öncesinde bu sular doğrudan denize
basılırdı. Bu uygulama artık yasak olup sintine suyunun özel tanklara
aktarılması istenmektedir.
sintine pompası [bilge
pump] Teknenin iç kısmında (sintinede) biriken suyu boşaltmada
kullanılan pompa.
sintopik [syntopic] İki ya da daha çok
türün birlikte bulunması.
Siphonophora (sifonoforlar,
sifonlular) [siphonophores] Knidliler (Cnidaria) kabilesine
dahil omurgasız Hidrozoa sınıfının bir takımıdır. Koloni oluştururlar.
Kolonileri medüz görüntüsündedir. Kırmızı soğuk ışık saçarlar (biyoluminesens).
sirkadyan [circadian] ® Gündevir.
sirkalittoral [circalittoral] Altlittoral (sublittoral)
bölgenin 100-
sirkülasyon [circulation] 1- ®
Deveran.
sirkülasyon [circulation]
2- Dolaşım. Başladığı yere dönen hareket. Örnek; kanın damarlardaki hareketi ile
denizlerde suların dönen akıntı hareketi.
sirkum- (önek) [circum-] Etrafını, çevresini,
saran, dolanan. Örnek; sirkumpolar canlılar (circumpolar organisms) –
dolaykutupsal canlılar, kutupsal kuşakta yaşayan canlılar.
sis [fog]
Askı nem nedeniyle atmosferde görüş uzaklığının bin metrenin altına düştüğü
durum.
sis işareti [fog signal] Teknelerin seyir halinde olup siste durumlarını
belirtmek için düdükle verdikleri işaret.
sis kampanası [fog
bell] Sabit bir yere bağlanmış
geminin yerini belirtmek için çaldığı çan.
sist [cyst] 1- Canlının yaşam döngüsü içerisinde kuru, dayanklı,
aktif olmayan uyku (bekleme) halindeki hareketsiz aşama (evre).
sist [cyst] 2- Organizmanın dokusu içerisinde oluşmuş çoğunlukla
kalın çeperli, içinde bulunduğu dokudan ayrılmış doku yumrusu.
sist [cyst] 3- Thallophyta’daki tüm üreme hücreleri
(sporosist, gametosist, zoidosist).
sistem [system] Nesnelerden ya da maddelerden
oluşan, fizik yasalarına uyan, birbiriyle ilişkili ve bağımlı bir bütünü
oluşturan set.
sistematik [systematic] 1- Dizgeli. Birbiri peşi sıra, sırayla, sistemli.
sistematik [systematic] 2- Canlıların yukarıdan aşağı silsile ilişkileri ve esasına
göre sınıflandırılması. ® Taksonomi.
sistematik örnekleme [systematic sampling] Belirli zaman
aralıklarında aynı yer ve günün aynı saatinde ölçüm yapılması ya da örnek
alınması.
sistokarp [cystocarp] Rhodophyta’da üreme organı (“meyve”) dişi gametofitler tarafından taşınır;
gonimoblast (karposporofit) ve gametofite ait olan koruyucu hücre kabuklarından
oluşmuştur.
sivri [Atlantic
bonito] ® Sarda sarda.
sivri uçlu [acuminate] Karındanbacaklıların
sarmal kabuklarının tepesine ait olan sivri ve keskin ucu.
sivriburun camgöz [Spinner shark] ® Carcharhinus brevipinna.
sivriburun gümüş [silver sillago] ® Sillago
sihama.
sivriburun karagöz [sharpsnout
seabream] ® Diplodus puntazzo.
sivriburuncanavar [shortfin mako] ® Isurus oxyrinchus.
sivriburunkaragöz balığı [sharpsnout
seabream] ® Diplodus puntazzo.
sivriburunvatoz [longnosed
skate] ® Dipturus oxyrinchus.
sivrikuyruk dil [Red sea tonguesole] 1- ® Cynoglossus
sinusarabici.
sivrikuyruk dil [tonguesole] 2- ® Symphurus
nigrescens.
sivrikuyruk kayabalığı [frogface goby] ® Oxyurichthys
papuensis.
Sivri-kuyruklu
dil-balığıgiller [tonguefishes] ®
Cynoglossidae.
sivruşka balığı [starry sturgeon]
® Acipenser stellatus.
siya [held water] Tekneyi kürek çekerek
geriye hareket ettirmek için verilen emir (siya böyle).
siyah kayabalığı [monkey goby] ® Neogobius fluviatilis
fluviatilis.
siyah yüzgeçli köpekbalığı [blacktip reef
shark] ® Charcharhinus
melanopterus.
siyanid balıkçılığı [cyanide fishing] Sodyum siyanid (Na-CºN) ya da diğer siyanid bileşikleriyle balıkların bayıltılarak avlanması.
siyano- (önek) [cyano-] Koyu mavi anlamında önek.
siyanobakteriler
[cyanobakteria] Tek ya da çok hücreli bitkiler olup uzun bir zaman
boyunca 'algler'e dahil edildi ve mavi-yeşil renkleri Cyanophyta divizyonu ile
uyuşmaktadır. Bugün, bunların çok küçük (ince) yapıları prokaryot olduklarını
ve bakterilerle akrabalıkları kabul edilmektedir ki bu da siyanobakteri
teriminin kullanılmasını haklı kılar. Siyanobakteriler hücre ve mikroskobik
ipliciklerden oluşmuş organizmalardır; hem çıplak gözle görülebilen kolonileri
oluşturmak için genelde eşzamanlı olarak değişir hem de belirli bölgelerde “bloom”
patlama oluşturan oldukça önemli popülasyonlara sahiptir. 150’ye yakın cins
1,500 türü kapsar. Türlerin büyük bir kısmı denizde büyür ve dünya genelinde
görülür.
siyanofit
nişastası [amidon
cyanophyceen – cyanamylon]
Karbonhidrat (glükoz tabanlıdır), Siyanobakterilerde bulunur; genelde glikojene
yakındır.
siyanürler [cyanides] Siyanürlü bileşikler.
siyek [urethra] İdrar yolu.
sıcak kanlı [homoiothermal, haematothermal, warm-blooded] Vücut sıcaklıkları çok az değişen hayvan(lar).
sıcak monomiktik [warm monomictic] Sıcaklığı 4oC’nin
altına düşmeyen ve kışın su deveranı olan göl.
sıcak nokta [hotspot, hot-spot] Çevresel yönden tehdit
altında olup birçok yerli türün de bulunduğu tür zengini bölge.
sıcak su [warm water] İçerisinde balıkların
yaşadığı ve yazın sıcaklığı 240C’nin üzerinde olan su kütlesi.
sıcak su kirliliği [thermal
pollution] Doğal düzeyinin üzerinde ısıtılmış (sıcak) suyun alıcı
ortama (nehir, göl, deniz) verilmesiyle ortam sıcaklığının canlıları
etkileyecek düzeyde olması.
sıcak tütsülü [hot smoked] Balığın tütsülenme işleminde
1200C’ye ısıtılması. Sıcak tütsülenmiş balık pişirilmeden
yenilebilir.
sıcak-dövme marka [hot branding] Uygun sıcak nesne ile
yakarak işaretleme. ® Carlin markası. ® Lea markası. ® Petersen markası. ® Pop-ap
marka. ® Solungaç markası. ® Soğuk-dövme
marka. ® Spagetti markası.
sıcaklık anomalisi [temperature anomaly] Bir yerin ortalama
sıcaklığı ile bulunduğu enlemde yer alan bir diğer yerin ortalama sıcaklığı
arasındaki farktır.
sıcaklık değişimi ölçüsü [temperature gradient] Verilen iki nokta arasındaki sıcaklık değişimi oranıdır.
Bu oranın ortalaması iki nokta arasındaki sıcaklık farkının noktalar arası
mesafeye bölünmesiyle elde edilir.
sıcaklık gradyanı [temperature gradient] ® Sıcaklık
değişimi ölçüsü.
sıcaklık profili [temperature profile] Su kolonundaki sıcaklık değişmelerini kesintisiz izlemek için yüzeyden
istenen derinliğe kadar ölçülen su sıcaklıklarını gösteren şekil.
sıcaklık şoku halkası [thermal mark] Önemli sıcaklık
değişikliğinin yarattığı gerginlik sonucu balığın sert aksamlarında (örneğin
otolitte) oluşan halka.
sıcaklık-K ve sıcaklık-L¥ ilişkisi [temperature-K and temperature-L¥
relationship] Canlılar ölümleri azaltmak için iki stratejiden birini
benimsemişlerdir. Bunlardan ilki bireysel büyüme hızını artırmak, ikincisi ise
daha çok yeni kuşak üretmektir. Büyümenin temeli kimyasal reaksiyonlardır.
Hızlı büyüme bu reaksiyonların hızıyla, bu da sıcaklıkla ilişkilidir. Yani
sıcaklık arttıkça büyüme katsayısı K artar. Hızlı büyüyen canlı kısa sürede
sonuşmaz (asimptotik) boyuna yaklaşır. Bunun sonucu ise sıcaklık arttıkça boyca
büyüme azalır. Sıcak suda yaşayan balığın boyu kısa olmak zorundadır.
sıcak-su akvaryumu [warm water aquarium] Su sıcaklığı
kalorifer ya da özel düzenekle sabit tutularak belirli bazı canlılar için en
uygun koşulların sağlandığı akvaryumlardır. Bunlar temelde iki kısma ayrılır.
Birinde canlılar balık, bitki vs ya renkleri ve görüntü güzellikleri dikkate
alınarak bir araya konulur. Diğerinde ise geldikleri doğal ortam yapısı dikkate
alınarak birlikte tutulurlar.
sıçan balığı [rabbit fish] ® Chimaera monstrosa.
sıçrayan kefal [leaping mullet] ® Liza saliens.
sıfır isim [nomen
nullum (nom. null.)] Orijinali belirlenemeyen, değişikliğe
uğramış ve yanlış yazılan geçersiz isim.
sığınak [refuge] 1- Balıkçılığın ulaşamadığı alana
yayılmış olup bu alan dışındaki yüksek balıkçılık baskısına rağmen türü ya da
stoğu ayakta tutan kısım.
sığınak [shelter] 2- ® Korunak.
sıklığa bağlı büyüme [density
dependent growth] Birey sayısı sıklığına
(yoğunluğuna) bağlı büyüme. Örnek; artan ana-baba sayısıyla artan yumurta
sayısının içgöçer (stoğa katılan birey) sayılarının arttığı büyüme. ® Sıklığa bağlı olmayan büyüme.
sıklığa bağlı olmayan büyüme [density
independent growth] Birey
sayısı sıklığına (yoğunluğuna) bağlı olmayan büyüme. Örnek; artan ana-baba
sayısıyla artan yumurta sayısına rağmen iç-göçer (stoğa katılan birey)
sayılarının bir modele göre artmadığı ve aynı kaldığı, bir diğerine göre ise
azaldığı büyüme. Stok sıklığının düzenlendiği (kontrol edildiği) büyüme. ® Sıklığa bağlı büyüme.
sıklık [density] 1- ® Yoğunluk.
sıklık [frequency] 2- Bir ölçümün
tekrarlanma sayısıdır. Örnek;
sınıf [class, classis] 1- Canlıların sınıflandırılmasında takımların birleştirilmesiyle
oluşturulan gruba verilen ad.
sınıf [class, classis] 2- Canlıların
sınıflandırılmasında takım’ın üstünde ve kol’un (kladus) altında yer alan grup.
sınıflama [grading] 1- Elek ya da ağ benzeri aygıtla balıkları boylarına göre ayırma.
sınıflama [grading] 2- Elle, balıkları boy, kalite, sınıf ve türler olarak
ayırmak.
sınıflandırma [classification]
Organizmaların sıradüzenli – hiyerarşik gruplandırılması ya da bu
işlemin kendisi.
sınır [boundary] 1- İki alanı ayıran hat, çizgi.
sınır [limit] 2- Ötesine geçilemeyen
nokta, çizgi, yüzey vs.
sınır noktası [limit reference point] Belirli bir
sınırdan (aşamadan) sonra balıkçılığın geliştirilmesinin istenmediği durum.
Balıkçılığın geliştirilmesi bu noktaya ulaşılmadan durdurulmalıdır.
sınır-aşan stok [transboundary stock] Ulusal hükümranlık
sınırını aşan ve bir diğer ülkenin hükümranlık alanına giren ya da dönen göçmen
stok. Örnek; Karadeniz hamsi balığı.
sınırlayıcı besin tuzu [limiting nutrient] Hayati önemi olup
üretimi kısıtlayan çözünmüş besin (gübre).
sınırlayıcı faktör [limiting factor] 1- Balık yaşamının sürdürülebilmesi için gerekli olandan daha az
bulunan (kıt olan) herhangi bir şey (besin, sıcaklık, O2, yaşam-alan
vs).
sınırlayıcı faktör [limiting factor] 2- Canlı yaşamın sürdürülebilmesi
için ihtiyaç duyulan her hangi bir çevresel etkenin ortamda gerekenden daha az
bulunması nedeniyle canlının yaşam fonksiyonlarını tam olarak
gerçekleştirmesini engelleyen faktör.
sınırsal [marginal] 1- Dar bir alanı tanımlar. Sınırda olan.
sınırsal [peripheral]
2- Tatlı-suda yaşayan fakat tuzlu-suya dayanıklı balıklar. Örnek; Petromyzontidae,
Acipenseridae, Anguillidae, Gobiidae.
sıradüzen [hierarchy]
Organizma ya da ilkelerin yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya işlev ya da
yetki-etki şeklinde dizilmesi, sıralanması.
sırlama [glazing] Çözülmüş balığın kurumadan
korunması için soğuk suya batırılması ya da üstüne soğuk su serpilerek yüzeyde
koruyucu ince buz tabakasının oluşturulması.
sırt [dorsal,
back] 1- Üst kısım.
sırt [dorsal] 2- Balığın üst kısmı.
Olgun yassı balıklarda üst kısım aslında balığın yan tarafıdır.
sırt [dorsal] 3- Kafadanbacaklılarda gövdenin üst kısmı ve kafa (huni ile
karınsal kısmın tersi).
sırt [ridge] 4- İki ırmak sistemini
ayıran hat, yükselti, tepe sırt vb.
sırt ipliği [chorda dorsalis]
Balıklardan itibaren daha yüksek düzeydeki hayvanlarda yalnız cenin
(embriyon) evresinde görülen sonra yerini omurganın aldığı ince uzun kıkırdak
sertliğinde ipliğimsi yapı.
sırt şokeri [backpack shocker] Sığ su ve ırmaklarda
balık örneklemesinde kullanılan sırtta taşınabilir elektroşok cihazı.
sırt yanı [dorsolateral] Balığın sırtı ile yan
tarafının ortasına kadar olan kısmı yani yan tarafın üst kısmı.
sırt yükseltisi [interdorsal ridge] Vücudun sırt yüzgeçleri arasındaki yükselti -kamburumsu kısmı.
sırt yüzgeci [dorsal fin, back-fin] Balığın sırtındaki
yüzgeç. Yassı balıklarda -
Yanyüzergiller (Pleuronectidae) ailesinde anüsün karşısındaki tarafta;
Çullukbalığı-giller’de (Centriscidae) ise, arka kısım balığın altına döndüğü
için, sırt yüzgeci yüzeyin altındadır.
sıvı koruyucu [fluid preservative] Balıkların saklanmasında
kullanılan etanol, izopropanol, formalin gibi sıvılar.
sıvı-balık [fish silage] Çürüme, bozunma ve
mayalanmayı önlemek için asit katılmış ve sıvılaştırılmış balık artıkları.
Hayvan yemi olarak kullanılır.
skalpel [scalpel] Neşter, küçük bıçak.
skiafil [sciaphilic] ® Gölge-sever.
skifomedüz [Scyphomedusae]
Gerçekmedüzgillerin medüz dölü (evresi).
skleroblast [scleroblast] Sünger iğnesini oluşturan göze(ler), hücre(ler).
sklerokronoloji [sclerochronology] Kalsiyum ihtiva eden
otolit, pul, iskelet, solungaç kapağı vb’nin incelenmesiyle canlının geçmiş
yaşam hikayesinin yeniden yapılan-dırıldığı araştırma.
sl (kıs) [standard length] ®
Standart boy.
Smaris chryselis (izmarit) [blotched picarel] ® Spicara maena.
smirida [picarel] ® Spicara
smaris.
smolt [smolt] Tatlı-sudaki gelişmesini
tamamlamış ve gri-gümüşümsü renkte erin birey görünümüne dönüşmüş kabaca 2 yaş
civarındaki som ya da deniz alası.
smolt sonrası [post-smolt] Alabalıkgilin gelişme
aşaması. Nehirden denize geçtikten sonra izleyen kış döneminde birinci yaş
halkasının oluşmasına kadar geçen dönem.
SO (kıs) [Southern Oscillation] ® Güneyli salınım.
sodyum-tio-sulfat [sodium thiosulfate, thiosulfate sodium]
Kimyasal formülü Na2S2O3 olup Winkler
yöntemiyle çözünmüş oksijenin belirlenmesinde titre (titrant) olarak
kullanılır.
soğuğa dayanıklı [cold resistance] Sıfır (
soğuk kanlı [ectotherm, poikilotherm, heterothermic, cold-blooded] Çoğu balıkta olduğu gibi vücut sıcaklığını çevrenin belirlediği yani vücut
sıcaklığı çevre sıcaklığıyla değişen hayvan(lar).
soğuk su [cold water] Yazın sıcaklığı 200C’yi geçmeyen su kütlesi.
soğuk su balığı [cold-water
fish]
soğuk su hastalığı (kuyruk sapı
hastalığı) [cold
water disease] Çoğunlukla 13 0C’den
soğuk suda kalan alabalıkgil balıkların deri ve yüzgeçlerinde doku bozukluğu
(yara/bere) şeklinde görülür. Yüzgeçler koyu ve yırtık bir hal alır; tamamıyla
da kaybedilebilir. Balık beslenmeyi bırakır. ® Kuyruk sapı
hastalığı.
soğuk su vibriyo’su [coldwater Vibrio] Atlantik som
balığında görülen ve Vibrio türlerinin neden olduğu hastalık. Vibrio
100C ’den daha düşük sıcaklıklarda aktif olup vücutta kırmızı
bantlarla birlikte yüzgeçlerin çürüyüp düşmesine yol açar. ® Vibriyo (Vibrio).
soğuk tütsüleme [cold smoking] Proteinlerin
pişirilmemesi için balıkların 330C’den düşük sıcaklıkta
tütsülenmesi.
soğuk tütsülenmiş [cold-smoked] Düşük sıcaklıkta hafif tütsülenmiş balık. Bunlar pişirilerek yenmelidir.
soğuk-dövme marka [cold branding] Soğuk nesne ile
yakarak işaretleme. ® Carlin markası. ® Lea markası. ® Pop-ap marka. ® Petersen
markası. ® Sıcak-dövme marka. ® Solungaç
markası. ® Spagetti markası.
soğukkanlı (ektoterm) [ectotherm] Vücut sıcaklığını çevre sıcaklığının belirlediği
organizmalar. Vücut sıcaklığı çevre sıcaklığına neredeyse eşit olan hayvanlar.
soğuktan ölüm [cold-kill] Sıcaklığın ani
düşmesi sonucu deniz balıklarında görülen ölüm.
soğurarak beslenme [absorptive feeding] Balığın gelişmesinde
besin maddelerinin yumurtalık (ovaryum) salgısından alınması ya da çevreden
vücut yüzeyi yoluyla alınması.
soğurma [absorbtion] 1- Maddelerin (moleküllerin) yüzeyde tutulması.
soğurma [absorbtion] 2- Maddelerin (gaz, sıvı vs) emilmeye
benzer şekilde alınması, tutulması.
soğurma [absorption] 3- Sindirilmiş besinin
bağırsaklarda emilesi.
sokan [dusky spinefoot] ® Siganus
luridus.
Sokar-balığıgiller (Çarpan-balığıgiller) [rabbitfishes, spinefoots] ® Siganidae.
söl [coel] İçi boş, boşluk. Örnek; selenteron
(coelenteron)-selenterelerin vücut boşluğu.
SOLAS (kıs) [International Convention for the Safety of
Life at Sea] Uluslararası Denizde Can
Emniyeti Sözleşmesi.
Solea solea (dil
balığı) [common sole] Tabansal
(demersal) ve okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Acı-suya girer. 0-
Solecurtidae (?) [?] Kabukları eşit ve dikdörtgen
şekillidir. Dış yapısı (yontusu) aslında eş merkezli ya da çaprazidir. Kabukların eklemi genellikle 2 asıl
dişlidir; bazen bunlara yan dişler
eklenir. Kabuklarda iki yaklaştırıcı kas izi vardır. İç kenarlar pürüzsüzdür.
Solungaçlar yapraksı tiptir. Ayak dil gibi; sifonlar uzun ve ayrıktır. Akdeniz
sular siteminde ailenin 12 türü yaşamaktadır.
Solecurtus
strigilatus (?) [rasp short
razor] Sin. Solenocurtus
strigillatus. Kabuk katı olup eni yüksekliğinin (boyunun) yaklaşık 2 katı
kadardır. Dış deri zarsı, esmerimsi olup dökülebilir. Kabuklardaki eklem 2 asıl
diş ve bir kıvrık kancaya sahiptir. Manto sinüsü (yayı) geniş ve derindir.
Rengi dışta pembe, içte beyazdır. Boyu en çok 8 cm olur. Sıklıkla rastlanan
boyu 7 - 7 cm kadardır. Temiz ve ince kumda ve çakıllı kesimlerde görülür.
Organik birikinti ile beslenir. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Avcılığı vardır.
Soleidae (Dilbalığıgiller) [soles,
true soles] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Yanyüzersiler
(Pleuronectiformes) takımı Soleoidei alttakımının bir ailesidir. Ailenin
sistematiği sorunlu olmakla birlikte bugün 28 cinste 135 türün yer aldığı
söylenebilir. Aile Akdeniz’de ise 7 cinste 16 tür ile temsil edilir. Gövdeleri
oval olan yassı balıklardır. Gözler sağ taraf üstüne kayarak yerleşmiştir. Ağız
küçük ve altta olup az çok yay gibi eğiktir. Dişler küçük olup kadife gibidir
ve zor görülür, hatta bazen yoktur. Yüzgeçlerde sert ışın bulunmaz. Kuyruk
yüzgeci ayrıdır. Her iki yüzeyde de (altta üstte) yanal çizgi vardır. Pullar
taraksıdır (ktenoidtir), dokununca kabadır. Gözlerin olduğu tarafta renk koyu
kahverengi, gri lekelidir. Kör (alt) taraf beyazımsıdır. Kıyıdan 1,000 m
derinliğe kadar olan ılıman denizlerin kumlu çamurlu tabanında yaşayan
balıklardır. Kabuklular ve diğer omurgasızlarla beslenirler. Su kolonunda
yumurtlarlar.
Solemya togata (?) [Mediterranean awning clam] Yanlardan basık
kabuklar eşittir. Ön ve arak esner (açılır). Kancalar küçük, arka uca daha
yakın olup belirgin değildir. Kabuk dışı neredeyse pürüzsüzdür. Dış deri (zar)
açık esmer, çok yapışık, kalın ve gösterişli görünümlüdür. Eklem dişsizdir. İç
kenar pürüzsüzdür. Boyu en çok 9,3 cm olurken sıklıkla rastlanan boyları 3 - 4
cm kadardır. Organik maddece zengin, çamurlu ve ince kumlu kesimlerde görülür.
Tabana gömülü yaşar. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında yer yer
(aralıklarla) bulunur. Avcılığı vardır.
Solemyidae (?) [solemyids] Sindirim
sistemleri çok küçüktür ya da yoktur. Beslenme uzantıları çok kısa olup
dışarıya ulaşmaz. Bu tür kükürt oksitleyen bakterilerin konağıdır. Konak
sembiyoz yaşadıklarına kemoototrof yaşama ortamı sağlar ve bunlar H2S indirgerler.
Akdeniz sular sisteminde tek türü bulunmaktadır.
Solen
marginatus (?) [grooved
razor shell, grooved razor clam] Sin. Solen
vagina. Kabuk dikdörtgen yapılı olup sırtsal ve karınsal kenarlar neredense
düzdür. Eklem tek bir asıl dişe indirgenmiştir. Dıştan abuk rengi sarıya çalar,
sıkça esmerdir. Dış deri parlaktır. Kabuk içi beyazdır. Boyu en çok 17 cm
olabilir. Genelde rastlanan boyları 9 ile 11 cm arasındadır. Temiz kumlu ya da
çamurlu tabanda yaşar. Eşeyler ayrı olup yumurtlayıcıdır. Askı yük ile
beslenir. Türkiye'nin tüm kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır. Karadeniz'de
avlanmaz.
Solen marginatus (ustura
midyesi) [razor
clam] Çift kabuklu ve uzuncadır. Sifonu kısadır. Tabanın hemen
altında yaşar. Kendisini çok hızlı gömer. Kabuklarını açıp kapayarak yüzer.
Türkiye sularında Ensis ensis, Solen marginatus, Solen vagina türleri bulunmaktadır.
Solen
vagina
(?) [grooved razor shell, grooved razor clam] ® Solen
marginatus.
Solenidae (usturamidyesigiller;
ustura midyeleri) [razor clams] Kabuklar eşit, dar ve uzamış şekilli olup bir
bıçağı andırmaktadır. Yanlardan eşit değildir. Kabuklar ön ve arkadan açılır
(esner). Dışı genellikle eşmerkezli büyüme halkalıdır. Dış bağ, kabuk enince
uzayan doğrusal bir oluğa yerleşmiştir.
Eklem alçaktır. Manto sinüsü derin değildir. İç kenar pürüzsüzdür.
Solungaçları yapraksı tiptir. Sifonlar kısa, birliktedir. Uçtaki güçlü ve
genişlemiş ayak kuma aniden ve hızla gömülmeye uygundur. Akdeniz sular
sisteminde 6 türü bulunmaktadır.
Solenocera
membranacea (?) [Atlantic
mud shrimp] Yumuşak
gövdelidir. Rengi kızıl turuncu olup az ya da çok şeffaftır. Boyu en çok 12 cm
olup sıkça rastlanan boyu 8 - 10 cm kadardır. Çamurlu tabanda 40 m ile 700
metreler arasında demersaldir. Çoğunluğu 50 m ile 450 m arasında yayılır.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Ticari avcılığı vardır ve iyi
av verir.
Solenocurtus
antiquatus (?) [antique razor clam] ® Azorinus chamasolen.
Solenocurtus
strigillatus (?) [rasp short
razor] ® Solecurtus strigilatus.
sölentereler [Coelenterata, coelenterates] Knidliler (Cnidaria) ve Taraklılar (Ctenophora)
olmak üzere iki hayvan kabilesini içermektedir. Vücut boşluklu hayvanlar olup
iç ve dış olmak üzere iki göze (hücre) tabakasıyla basit doku organizasyonuna
sahiptirler.
soliter [solitary] Tek başına yaşayan,
sürüde olmayan.
solucan inmesi [worm cataract] Asalak (parazit)
Trematoda kurtçuklarının (larvalarının) neden olduğu ve balık gözlerinin
perdelendiği (katarakt) inme hastalığıdır. Buna solucan kataraktı da
denmektedir.
solucan kataraktı [worm cataract] ® Solucan
inmesi.
solucanlar [earthworms]
®
Oligochaeta.
solungaç (galsame) [gill] 1- Bazı diğer hayvanlarla
birlikte midyelerde de solunum organıdır. Sırtsal eksende yar alan 2 yassılmış
solungaç iplikçikleri tek ya da kendi üstüne kıvrılmış olup bunlardan her biri
iki yaprak oluşturur. Yapraklar birçok kirpikten (silden) oluşmakta olup karmaşık
bağlarla birleşmiştir. Dört tip solungaç ayırt edilmektedir. Bunlar i) protobranch - ilkel solungaç, ii) filibranch - lifsi solungaç, iii) eulamellibranch - yapraksı
solungaç, iv) septibranch -
yedi-yapraklı solungaç.
solungaç [gill] 2- Balıkların çiftli
solunum organı. Kafanın arka tarafında solungaç yayı üzerinde ipliksi
uzantılarla kaplıdır. Kandaki gazların çevredeki su arasındaki değiş tokuşunu
sağlar.
solungaç [gill]
3- Suda yaşayan hayvanların solunum organı.
solungaç açıklığı [gill opening] Solungaç odacığına giden, dıştan açıklık. Keski solungaçlılarda
(Elasmobranchii) kafanın her iki tarafında 5-7 solungaç açıklığı vardır ki buna
solungaç yarığı denmektedir. Solungaç açıklığı solunurken alınan suyun
solungaçlardan geçerek tahliyesini sağlamaktadır.
solungaç ağı [gill net] Üstteki mantar yaka ve
alttaki kurşun yaka ile bir perde gibi kıyıya çaprazi olarak çeşitli derinliğe
yerleştirilen bu av aracında ağ göz genişliği avlanan balık boyunu belirler.
Avlama prensibi balıkların hareket halindeyken ağa çarparak kafalarının
solungaç yarığına kadar ağın gözüne geçip balığın kurtulamamasına
dayanmaktadır.
solungaç ağında seçme [gill net selection] Belirli göz
genişliğine sahip bir solungaç ağıyla avlanan bir türe ait balıkların o
bölgedeki aynı türden olan balıkların boy dağılımına oranı (solungaç ağındaki
balıkların boy dağılımı/bölgedeki balıkların boy dağılımı) olup bir çan eğrisi
şeklindedir. ® Seçme. ® Trol ağında seçme. ® Bıçak ağzı
seçme.
solungaç boşluğu [gill cavity] Solungaçların bulunduğu
alan.
solungaç burgusu [gill-helix] Yutağın (farinks)
önünde ileri çıkmış tırmıksı yapılar. Bunlardan biri yutak, diğeri solungaç
kapağı tarafına olan boşluğu iki kısma ayırır. Küçük besin maddeleri (plankton)
ileri çıkmış bu tırmıksılar tarafından tutulur. Sümüğümsü malzemeyle (mukus)
birleştirilerek yutağın arkasına, yemek borusuna iletilir. Örnek; ringagiller
(Clupeidae), hamsigiller (Engraulidae).
solungaç dikenleri [gill raker] Solungaç yayı üzerinde yer
alan tırmığımsı, dikensi çıkıntılar. Besin maddelerinin tutulmasını sağlar.
Solungaç dikenlerinin sayılmasında birinci yayın ön yüzündeki gelişmemiş
olanlar dahil bütün dikenler sayılır.
solungaç dişleri [gill teeth, pharyngeal teeth] Balıklarda gırtlakla ilişkili kemik üzerindeki dişler.
solungaç ipliği [gill filament] Solungaç yayı üzerinde
sıralanmış yumuşak, kırmızı ipliklerdir. Gaz değiş tokuşunu sağlarlar.
solungaç kapağı [gill cover] Operkulum. Kafanın her iki tarafında solungaçları örten vücut
kısmı ve parçaları.
solungaç kesesi [gill pouch] Petromyzontiformes’de
solungaçların bulunduğu ağız boşluğu ve dışarıyla ilintili torba, kese.
solungaç markası [gill clamp] Solungaç kapağına
sıkıştırılarak takılan atkı tipi, kıskaçlı işaret. ® Carlin
markası. ® Lea markası. ® Petersen
markası. ® Pop-up marka. ® Sıcak-dövme marka. ® Soğuk-dövme marka. ® Spagetti
markası.
solungaç odacığı [gill chamber] Kafanın her iki tarafında ve arka kısmında solungaç kapağı ve zarıyla
örtülü kısım.
solungaç odacığında kuluçkalayan [gill chamber brooder] Yumurtalarını
solungaç boşluğunda kuluçkaya alan balık.
solungaç yarığı [gill slit] Keski solungaçlılarda
(Elasmobranchii) kafanın her iki tarafında olup sayısı 5-7 arasında değişen
solungaç açıklığına verilen ad. ® Solungaç açıklığı.
solungaç yayı [gill arch] Solungaçların kıkırdağımsı iskelet desteği. Üzerinde ipliksi uzantılar ile
tırmıksı çıkıntılar bulunur. Bu çıkıntılar kemikli balıklarda (Teleostei)
çoğunlukla 4 tanedir ancak daha çok da olabilir. Örnek; Cyclostomata’da 16
adet.
solungaç yayı [gill arch] Solungaçların
kıkırdağımsı iskelet desteği. Üzerinde ipliksi uzantılar ile tırmıksı
çıkıntılar bulunur. Bu çıkıntılar kemikli balıklarda (Teleostei) çoğunlukla 4
fakat daha çok da olabilir. Örnek; Cyclostomata’da 16 adet.
solungaç zarı [gill membrane] Kafadanbacaklılarda az ya da çok derin zar kollar arasındaki zar.
solungaçsız ve iç-organsız ağırlık
[gilled and gutted weight] Solungaçları ile mide ve bağırsağı çıkartılmış balık ağırlığı. Bu işlem
kuzeyli ülkelerde çoğunlukla denizde yapılır ve çıkartılan malzeme geçmişte
denize atılırdı. Günümüzde bunların azalan girdi nedeniyle balık yemi
endüstrisinde kullanılması sonucu artık saklandığı ve atılmadığı
bilinmektedir.
solunum [respiration] Solunma, nefes alma.
Canlı ile çevresi arasındaki gaz değişimi. Oksijen alınıp karbondioksit
verilmesi.
som [salmon,
Atlantic salmon] Alabalıkgiller familyasının bir ferdi. ® Salmo salar.
som hastalığı [salmon disease] Alabalıkgillerde görülen
bakteriyel bir hastalık.
somit [somite] Vücut kısmı, vücut bölümü.
somon [salmon, Atlantic
salmon] Dilimize
yerleşmiş olan som balığı adı yerine medyanın kullanıma soktuğu yanlış ad. ® Salmo salar.
son [final] Gözlemciye
göre bir olayın en son aşamasını, durumunu tanımlar.
son tur (sarmal) [last tour] Karındanbacaklılarda
en son oluşturulmuş sarmal turu. Hayvan kendisini bunun içine çeker. Çoğu kez
kabuğun temel (kaide) kısmı olarak nitelendirilir.
sonar (kıs) [SOund NAvigation and Ranging (sonar)]
Bu cihaza balıkçılar çoğunlukla su altı radarı demektedir. Yankı iskandilinin
ses dalgalarını istenen belirli (dikey, yatay ya da bunların arasında kalan)
bir açıyla yayan, dinleyen, işleyen sistemdir. ® Su altı radarı.
sonbahar [autumn, fall] Eylülün 21'inde başlayıp Aralığın 21'inde biten süre.
sonbahar hastalığı [autumn sickness]
Hastalık belirti ve nedeni bilinmeyen, sonbaharda görülen öldürücü balık
hastalığı.
sonbahar karışımı [autumn turnover, fall overturn, fall turnover] Sonbaharda havaların soğuması ve rüzgâr etkisiyle yüzeyde soğuyan suyun
ağırlaşarak dibe çökmesi, suyun karışması.
sonbahar yavrusu [autumn
fry] Büyüme mevsimi sonunda (sonbaharda) avlanan yaşama şansı
yüksek yavru balık.
sondan ikinci [penultimate] Sonuncudan önceki.
Sondan ikinci olan.
sonek [suffix] Kelimenin sonuna getirilen ek.
sonuşmaz (asimptot) [asymptote] Bir eğrinin belirli bir değer ya
da sınıra giderek yaklaşması ancak asla bu değer ya da sınıra değmemesi ve
sonsuza uzanmasıdır.
sonuşmaz ağırlık (asimptotik ağırlık) [asymptotic weight] Von Bertalanffy büyüme modelinde stoktaki balıkların sonsuz zamanda
ulaşacağı ağırlık olarak tanımlanmakta olup gözlemlenmiş en ağır balık
değildir.
sonuşmaz boy (asimptotik
boy) [asymptotic
length] Von Bertalanffy büyüme
modelinde stoktaki balıkların sonsuz zamanda ulaşacağı boy olarak tanımlanmakta
olup gözlemlenmiş en boylu balık değildir.
sorgulama ismi [nomen
inquirendum (nom. inq.)] Henüz sorgulanması ve üzerinde araştırılması gereken isim.
sorumlu balıkçılık [responsible fishery] Balıkçılık
kaynaklarının çevreyle uyumlu sürdürülebilir kullanımı.
sosyal kısıtlamalar [social constraints] Balıkçıların
davranışı ya da yerel topluluğun balıkçılığa giriş (geçiş) sınırlaması.
soy [phylum] 1- Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan deyim olup
dalların (kladus) birleşmesinden oluşur. Yazında kol olarak da
adlandırılmaktadır. Eşanlamlı olarak kabile de kullanılmaktadır.
soy [strain] 2- Aynı alanda yaşayan ve aynı
dönemde yumurtlayan fakat birbirlerinden renk ya da hastalıklara dayanıklılık
yönünden ayırt edilebilen bir grup balık.
soygaz [noble gas, inert gas] Ender olup
kimyasal reaksiyonu çok az olan (reaksiyona kolay girmeyen) gazlar (helyum-helium, neon-neon,
argon-argon, kripton-krypton, ve ksenon-xenon, radon ).
soygazlar (asal gazlar) [inert gas (noble gas)] Ender olup kimyasal reaksiyonu çok az olan (reaksiyona kolay girmeyen)
gazlar (helyum-helium - He, neon-neon - Ne, argon-argon
- Ar, kripton-krypton - Kr, ve
ksenon-xenon – Xe, radon-radon - Rn).
soyoluş [phylogeny] Bir ırk ya da soyun
gelişme öyküsü, evrilmesi.
soyu tükenmiş [extinct] Yaşamayan, artık var olmayan.
sölom [coelom, perivisceral cavity] 1- Ana vücut boşluğu. ® Karın boşluğu.
sölom [coelom]
2- İç organları içine alan ikincil vücut boşluğu.
sölomlular [coelomata] Vücut boşluğu olan hayvanlar.
sömürme düzeyi [level of exploitation] Avlanan balık
miktarı ya da balıkçılıktan kaynaklanan ölüm düzeyini sayısal olarak ifade
etmeyen anlatım.
sömürme evresi [exploitation phase] Bir yıllığın avlandığı
süreç.
sömürme kalıbı [exploitation
pattern] Balık
popülasyonu ya da stoğunun yaş bileşimine göre balıkçılık ölümünün dağılımıdır.
Bunu, kullanılan araç, çalışılan alan, mevsim, büyüme ve göç belirler. Av aracındaki
değişiklik ile örneğin ağ göz genişliğinin ya da olta büyüklüğünün ya da hasat
oranının değiştirilen av aracıyla değiştirilmesi bu kalıbı değiştirilebilir.
sömürme oranı [exploitation rate] 1-
Yararlanma ya da kullanma oranı olarak da adlandırılmaktadır. Popülasyonun
belirli bir süreçteki (genellikle bir yıldaki) miktarının avlanan miktarına
oranıdır. Ya da Kısaca E = F/Z ve Z = F + M ‘dir.
E < 0,5 Yetersiz avcılık göstergesi. E @ 0,5 Stoktan en iyi
yararlanma göstergesi ki bu F = M kabulüne dayanır. E > 0,5 Aşırı avcılık – aşırı sömürme göstergesi. |
sömürme oranı [exploitation rate] 2- Popülasyonun
belirli bir süreçte (genellikle bir yıl) sayısal miktarının avlanan miktara
oranıdır. Örneğin yılın başında 1 milyon balığın yıl sonuna kadar 870 bini
avlandı ise yıllık sömürme oranı 0,87’dir.
sömürme şekli [exploitation
pattern] ® Sömürme kalıbı.
sömürü durumu [status
of exploitation] Mevcut bilgi ve veri çerçevesinde mevcut
balıkçılığın stok üzerindeki etkisinin, bilinmeyen (unknown), korunmuş
(protected), sömürülmemiş (not exploited), az sömürülmüş (underexploited), orta
derecede sömürülmüş (moderately exploited), tam sömürülmüş (fully exploited),
aşırı sömürülmüş (over-exploited) terimleri kullanılmak suretiyle
değerlendirilmesidir.
sömürülebilir biyokitle [exploitable biomass] Av aracının stoktan
avlayabileceği kısım.
sömürülebilir yaş [exploitable age] Avlanılabilir
stoktaki herhangi bir yaş.
sörvey [survey] Bilim adamlarının kontrolünde
yapılan örnekleme. Araştırma gemisi kullanılarak bilimsel bir program
çerçevesinde balık vb örnekleme çalışmaları.
söz. bild. (kıs) [pers.
comm.] Sözlü bildirim. Yayınlanmamış
fakat yazarına sözlü iletilmiş bilgi, bulgu.
sp. (kıs) [species, sp.] Tür.
sp. ind. (kıs) [species indeterminate] ® Yeri belirsiz tür.
sp. n. (sp. nov.) (kıs) [species nova] ® Yeni tür.
sp. rev. (kıs) [species revivisco] Daha önceki eşanlamlı adın
tekrar kullanılması.
SPA (kıs) [Sequential Population Analysis] ® Ardışık
popülasyon analizi.
spagetti markası [spaghaetti tag] Bakır telinin yalıtım
malzemesi ve iğne yardımıyla büyük balıklara takılan işaret. ® Carlin
markası. ® Lea markası. ® Petersen
markası. ® Pop-up marka. ® Sıcak-dövme marka. ® Soğuk-dövme marka. ® Solungaç
markası.
Sparidae (İzmaritgiller) [porgies] ®
Centracanthidae.
Sparisoma cretense (iskaroz, papağan balığı) [parrotfish] Resiflerle ilişkilidir. 20-
Sparus aurata (çipura, alyanak)
[gilthead seabream] Tabansaldır (demersaldır). Acı ve tatlı-suya girer. 1-
spat [spat] Küçük istiridyeler için
kullanılır. Veliger (kurtçuk) evresini aşıp bir yere yapışmış istiridye.
spektrofotometre [spectrophotometer] Işığın dalga boyunu hassas ölçen alet. Alet ışık demetinin ortamda yayılma,
yansıma ve geçirgenliğini ölçer.
sperm (atmık) kapsülü [spermathophore] ® Hektokotil.
sperm kanalı (sperma
kanalı) [vas
deferens] ®
Atmık kanalı.
Spermatofita [Spermatophyta] Çiçekli bitkiler.
spermatofor [spermatophore] Atmık (sperm)
kümesinin sarılı olduğu kapsül. Kapsül çiftleşmede dişiye aktarılır. Döllenme
çiftleşmeden çok daha sonra olabilir.
spermatosist [spermatocyste] Erkek eşeylik hücresi ihtiva eden gametosisttir
(erkek eşeylik hücreleri genellikle çoktur).
spermatozoa [spermatozoa] Kamçılı erkeklik
gameti (sperm). Atmık.
spermatozoid
[spermatozoid] Kamçısı oluşmuş erkek eşeylik hücresidir (halen
anterozoit olarak da adlandırılır).
spermatyum [spermatium] Erkek eşeylik hücresidir, kamçılı değildir (Kırmızı
alglerde görülür).
Sphaerechinus granularis (?) [violet sea urchin] Gövde yuvarlak ve
oldukça yüksektir. Koyu mor’dan kırmızımsıya olan dikenler karakteristiktir.
Diken uçları beyaz olup dikenler ya tamamıyla beyaz ya da mordur. Çapı en çok
13 cm, dikenler 2 cm kadardır. Sahanlık alanında 100 m derinliğe kadar yayılır.
Otoburdur. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında yer yer ve Marmara kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
Sphaerocardium paucicostatum (?) [poorly ribbed cockle] ® Acanthocardia paucicostata.
Sphaeronassa mutabilis (?) [changeable nassa] ® Nassarius mutabilis.
Sphoeroides
pachygaster (balon balığı) [blunthead puffer] Tabansaldır (demersaldır). 50-
Sphyraena obtusata (iskarmoz balığı, iskarmoz) [obtuse
barracuda] Resif kesimiyle ilgilidir ve acı suya girer. 20-
Sphyraena sphyraena (turna balığı, iskarmoz, barakuda
balığı) [European
barracuda] Yüzücüdür
(pelajiktir). 0-
Sphyraena viridensis (iskarmoz) [yellowmouth
barracuda] Yüzücüdür (pelajiktir). Boyu TL=140 cm ve ağırlığı
Sphyraenidae (İskarmozgiller) [barracudas]
Actinopterygii sınıfı, Perciformes takımı, Sphyraenidae
ailesi 1 cinste (Sphyraena) 27 türü
barındırmaktadır. Gövde uzun, baş büyük, yüz uzun ve sivridir. Ağız büyüktür,
alt çene üst çeneyi geçer. Dişler kuvvetlidir. İki sırt yüzgeci de kısadır ve
birbirlerinden ayrıdır. Sırt yüzgeçlerinde sert ve yumuşak ışın bulunur. Kuyruk
çatallaşmıştır. Yanal çizgi iyi gelişmiş ve neredeyse düz çizgi halindedir.
Pullar çemberimsidir (sikloidtir). Gümüş renkli gölgelerle sırt gri ve
mavi-yeşil arası bir renktedir, karın daha açık olup beyaza yakındır. Gövdede
şeritler ya da lekeler vardır. Doymak bilmez leşçidir, tropikal ya da ılıman
denizlerde, özellikle kıyı sularında, bazen de 100 m derinliğe kadar yayılır.
Küçük bireyleri sürü halinde gezerken büyükler yalnız gezer. Bazı türlerin boyu
2 m’ye yakındır. Avlanırken hızları 45 km/saate ulaşabilir. Sphyraena
sphyraena türü Akdeniz ve
doğu Atlas Okyanusunda yayılmıştır. Çamurlu sığ sulara girmez.
Sphyrna lewini (çekiç balığı) [scalloped hammerhead] Okyanus-göçerdir (okyanodromdur).
Acı-suya girer. 0-
Sphyrna tudes (çekiç balığı) [smalleye
hammerhead] Taban-yüzücüdür
(bento-pelajiktir). En az
Sphyrna zygaena (çekiç
balığı) [smooth hammerhead] Okyanus-göçerdir (okyanod-romdur). Acı-suya girer. 0-
Sphyrnidae (Çekiçbalığıgiller) [hammerhead sharks, bonnethead, scoophead sharks] Kıkırdaklılar (Chondrichthyes)
sınıfı, Keskisolungaçlılar (Elasmobranchii) altsınıfının Selachimorpha üsttakımıdaki Carcharhiniformes
takımın bir ailesidir. Aile iki cinsi
kapsar (Sphyrna 8 tür) ve Eusphyra 1 tür). Boyları 2-
Spicara chryselis (izmarit) [blotched picarel] ® Spicara
maena.
Spicara flexuosa (izmarit) [blotched picarel] ® Spicara maena.
Spicara maena (beyazgöz
izmarit, beyazgöz balığı,
izmarit, menekşe balığı, melana) [blotched picarel] Yüzücü (pelajik) olup 30-
Spicara smaris (istrangiloz, izmarit balığı,
izmarit, smirida, istrongiloz balığı) [picarel] Yüzücüdür (pelajiktir). 15-
Spirulina subsalsa [sea spirulina] Yaygın
(kozmopolit) türdür. Akdeniz sular sisteminin tüm kıyılarında bulunur. Üst
mediolitoral ve infralitoral katlarda yoğun olarak görülür. Acı-suda da
bulunabilir. Rengi sarımsı ya da paslıdır. İplikcikleri diğer türlerle karışmış
olabilir. Sığ suda ya da bol ışıkta mavi-yeşil görünür. Sarmal kesimlerde
iplikciklerinin çapı 3-5 µm olup boyu çevre koşullarına bağlı olarak birkaç
mm'ye ulaşabilir. Üretimi için deneysel çalışılmaktadır.
Spisula
subtruncata (?) [subtruncate
surf clam] Yakın kıyısal kuşakta kumlu ve kumlu çamurlu taban ile
lagünlerde yaşar. Boyu 3,3 cm olabilir. Türkiye'nin tüm kıyılarında bulunur.
Spondylidae (?) [?] Kabuk
atı ve değirmidir. Yüksekliği (boyu) eninden daha fazladır. Kabuklar eşit
değildir. Sağ kabuğu ile tabana yapışır. Kabuğun dış yüzeyi dikensi, yapraksı
görünümdedir. Kabuk ekleminde iki güçlü diş ve simetrik yerleşmiş iki derin
çukur bulunur. Manto sinüsü yoktur. Solungaçları lifsi tiptir. Askı yük ile
beslenirler. Eşeyler ayrıdır. Akdeniz sular sisteminde ailenin 3 türü
yaşamaktadır.
Spondyliosoma
cantharus (ıskatari,
sarıgöz, sarıgöz balığı, fırtına balığı) [black seabream] Taban-yüzücü (bentopelajik), okyanus-göçerdir
(okyanodromdur). 5-
Spondylus gaederopus (?) [European thorny oyster] Kayalık
ve resifli kuşakta yaşar. Boyu en çok 15 cm olabilir. Türkiye'nin Akdeniz ve
Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Spongia
agaricina (fil
kulağı) [elephant ear] Sin.
Spongia officinalis lamella. Sünger
çoğunlukla kupaya benzer. Dış cidar (ectosome) kum ağla desteklenmiştir. Çapı
genellikle 50 cm civarındadır ancak 1 m'ye de ulaşabilir. Rengi griden koyu
esmeredir. Çoğunlukla 4 - 5 metrelerde ve en fazla 60 m derinliğe kadar
yayılır. Günümüzde dekor amaçlı kullanılmaktadır. Eskiden endüstride cam
malzemenin parlatılmasında kullanılmıştır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında bulunur.
Spongia
officinalis
alt tür adriatica
(banyo süngeri) [Greek bathing sponge] İri ve değişken şekillidir.
Değişen ışıkta yeşilimsi beyazdan siyaha kadar görünebilir. Çapı 35 cm'yi
geçebilir. 50 cm'den 40 m arasında bol ancak 40 - 76 m'ler arasında nadir
görülür. Sünger yıkama işlerinde kullanılır.
Spongia
officinalis alt tür mollissima (Türk fincanı) [Turkey
cup] Sin. Spongia usitatissima. Şekli silindirik
ters koni (huni) gibidir. Tepe kısmı düz merkezde az basıktır. Boyu (yüksekliği
15 - 20 cm kadardır ve 10 - 30 metreler arasında görülür. En iyi temizlik
süngeridir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Spongia officinalis
lamella (fil kulağı) [elephant ear] ® Spongia agaricina.
Spongia
usitatissima (Türk fincanı) [Turkey
cup] ® Spongia
officinalis alt tür mollissima.
Spongia
zimocca (parmaklı sünger) [leather sponge] Sünger iridir. Boyu 20 cm
olabilir. Kalın yaprak ya da bıçağa benzer. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında bulunur.
spor [spor] 1-
Aplanaospor ® Eşeysiz
(aseksüel) üreme
spor [spor] 2-
Hipnospor ® Eşeysiz
(aseksüel) üreme.
spor [spor] 3-
Otospor (autospor) ® Eşeysiz
(aseksüel) üreme.
spor [spor] 4- Doğrudan başka bir hücre ile
kaynaşma olmadan yeni bir birey oluşturma ile sonuçlanan üreme hücresidir
(eşeylik hücresi gamet ile karşılaştırınız).
spor balıkçılığı [sport fishing] Spor amacıyla ya da
kendi tüketimine yönelik yemli ya da yemsiz oltayla yapılan balık
avcılığı.
Sporlular [Sporozoa, spore formers] Hareketten
yoksun olup omurgalı ve omurgasız hayvanlarda asalak (parazit olarak) yaşayan
birgözeliler (birhücreliler) sınıfı. Örnek; sıtma oluşturan Plasmodium.
sporofit [sporophyte] Sporları üreten bireydir.
sporosist [sporocyst] Sporları oluşturan sisttir.
Sporozoa [spore formers] ® Sporlular.
SPR (kıs) [Spawning Potential
Ratio] ®
Üreme potansiyeli oranı.
Sprattus sprattus phalericus [European sprat] ® Sprattus
sprattus sprattus.
Sprattus sprattus
sprattus (çaça,
çaça balığı, karadeniz kilka balığı, palatika, platika balığı) [European sprat] Karadeniz’de yaşayan çaçanın alt tür (Sprattus sprattus phalericus) olduğu belirtilmekle birlikte henüz
kesinleşmiş sayılmaz. 10-
Squalidae (Camgözgiller, köpek balıkları) [spiny dogfishes, spiny sharks, dogfish sharks] Kıkırdaklılar (Chondrichthyes) sınıfı, Squaliformes takımının Cirrhigaleus
(2 tür) ve Squalus (9 tür)
cinslerini kapsayan bir
ailesidir. Boyları küçükten orta boya kadardır (45 cm-1,5 m). Gövdeleri
silindir şeklinde ya da yanlardan hafif basıktır. Yanlarda yer alan gözlerde
zar yoktur. Dişler her iki çenede de benzerlik gösterir ve eşit büyüklüktedir. Sırt yüzgeçlerinin önünde gizlenebilir dikenler
bulunur. Gövdede sertleşmiş deri dişçikler bulunur. Sığ sularda bulunan
türlerin sırtı gri, derin sularda bulunanların ise koyu renkten siyaha
doğrudur; birçok tür ışık saçan organlara sahiptir. Tropikal, sıcak ve ılıman
bölgelerde yayılırlar. Sürü oluşturur, genellikle balıklarla beslenirler. Bazı
türlerinin eti çok beğenilir. Camgözgiller hem besin kaynağı olarak hem de
avcılığı açılarından büyük bir öneme sahiptirler.
Squalus acanthias (mahmuzlu camgöz,
köpek balığı, katran balığı, dikenli köpek balığı, mahmuzlucamgöz) [piked dogfish] Taban-yüzücü (bentopelajik) ve
okyanus-göçerdir (okyanodromdur). 0-1,460 m derinliklerde rastlanır. Acı-suya
girer. Boyu TL=160 cm, ağırlığı
Squalus blainville (gricamgöz
balığı, köpek balığı, mahmuzlu camgöz) [longnose spurdog] Tabansaldır (demersaldır). Acı-suya girer. 16-
Squatina aculeata (keler) [sawback angelshark] Tabansaldır (demersaldır). 30-
Squatina oculata (lekelikeler, keler balığı, keler) [smoothback angelshark] Tabansaldır (demersaldır). 5-
Squatina squatina (keler) [angelshark] Tabansal (demersal), okyanus-göçerdir (okyanodromdur).
Squatinidae (Kelergiller) [angel
sharks] Chondrichthyes sınıfı,
Elasmobranchii altsınıfı, Euselachii süpertakımı, Squatiniformes takımının ailesidir. Ailede bir cins (Squatina) vardır ve 16’dan fazla türü
barındırır. Yassıca orta boylu bireyleri kapsar. Göğüsten ayrılan baş yuvarlak
ya da ovaldir. Bir cinsi ve yazara göre
değişen 13-15 ya da 16 türü vardır. Aile bireylerinin göğüs ve karın yüzgeçleri
yassılaşarak genişlemiş ve üçgenimsi kanat şeklini almıştır. Vücut dikey
eksende yassıdır. Vücudun ön tarafı geniş kuyruk tarafı dardır. Beş çift
solungaç yarıkları alttadır. Gözler sırtta (üstte) yer alır, zarsızdır.
Alt ve üst çenedeki dişler küçüktür. Sırt gri ya da esmerce benekli ve düzensiz
lekeli olup karın kısmı beyazdır. Çoğu
iridir. Boyları genellikle 1,5 m’ye ulaşır. Yalnız Squatina japonica’nın boyu 2 m’dir. Kıta yamacının üst
kısmındaki ılıman sulardan tropikal sulara kadar dağılmışlardır. Tabanda gezerler ve kendilerini kuma
gömerler. Balık, kabuklu ve yumuşakçalarla beslenirler. Saldırgan olmamakla
birlikte üstlerine basıldığında ısırırlar. Canlı doğururlar (ovoviviparous).
Bir batında 13 yavru verirler. Soyları tehlikededir. Bazı türleri elektrik üretir
ve çarpar.
Squilla mantis (peygamber devesi karidesi; zengin karides; erkek
karides) [spottail
mantis shrimp] Sığ kıyısal sularda bulunur. Kendisini kumlu çamurlu
tabana gömer. Gündüz gömülü kalır geceleri avlanmak ve çiftleşmek için kışın
çıkar. Akdeniz'de düzenli olarak İspanya, bazen Ligur Denizi (kuzey-batı
İtalya) ve İtalya'nın Adriyatik kıyılarında, Kıbrıs, Mısır, Fas ve bazen
Fransa, Sicilya, Yugoslavya, Yunanistan, Türkiye ve Tunus’ta, nadiren İsrail'de
ticari avcılığı yapılır. Rengi sari esmer, sırtı mavimsi çıkıntılıdır. Telsonda
2 koyu lekesi vardır. En çok 20 cm boya ulaşır ancak genellikle 12 - 18 cm boylardadır.
200 m derinliğe kadar demersaldir ancak çoğunlukla 50 m'den daha sığ sularda
rastlanır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında görülür.
Squillidae (Peygamber-develeri) [squillid mantis shrimp] Bir peygamber devesi (stomatopoda)
ailesidir. Küçükten orta boydaki bireyleri kapsar. Gövdeleri basıktır
(yassıdır). Uzayan bacak pençelidir (tutucu tırnaklıdır). Gövdenin göğüs ve
karın tarafı sert dikenlidir. Çok sayıda cinsi barındıran ailedir.
SS (kıs) [Suspended Solids] ® Askıda katı
madde
SSB (kıs) [Spawning Stock Biomass] ® Yumurtlayan
stok biyokitlesi.
SSB/R (kıs) [Spawning
Stock Biomass per Recruit] ® İç-göçer başına düşen yumurtlayan stok biyokitlesi.
SST (kıs) [Sea Surface Temperature] Deniz yüzeyi su sıcaklığı.
stabilizasyon [stabilization]
Olay ya da reaksiyonun dengeye (gelmesi) ulaşması.
standard boy [standard length] ® Standart boy.
standard çözelti [standard solution] Konsantrasyonu bilinen çözelti.
standard solüsyon [standard solution] ® Standard
çözelti.
standardizasyon [standardization] Yöntem ve aletleri olduğunca sabit tutma usulü ya da yordamıdır. Standart
olmayan ölçümler ile yıldan yıla olan değişmelerin doğal dalgalanma ve
değişmeden mi yoksa ölçümlerdeki farklılıktan mı geldiği belirlenemez. Farklı
yıllarda farklı ticari teknelerin kiralanmasıyla balıkçılık çalışmalarının
yapılması halinde standartlaşma yoksa elde edilen veriler birbiriyle
karşılaştırılabilir sonuçlar yani değerler vermezler. Bu durum söz konusu
olduğunda tek çıkış yolu vardır. O da kullanılan her bir teknenin standart
seçilecek bir tekneyle aynı yer ve zamanda mümkün olduğunca çok karşılaştırma
avcılığı çalışması yapmasıdır. Bu çalışmalarda elde edilen veriler ile tekneler
için birer düzeltme faktörü oluşturulur ve veriler buna göre ayarlanır.
standart boy [standard length] Balığın burun ucundan
kuyruk yüzgecinin başlangıç yayının ortasına olan uzunluğu. Genellikle balık
bilimciler (ihtiyologlar) tarafından kullanılır. ® Total boy. ® Çatal boy.
standart derinlik [standrd depth] Deniz yüzeyinin altında
olup özellikleri belirlenecek suyun derinliğidir. Uluslar arası Fiziksel
Oseanografi Birliği (International Association of Physical Oceanography)
tarafından önerilen standart derinlikler (metre) şunlardır: 0, 10, 20, 30, 50,
75, 100, 150, 200, 300, 400, 500, 600, 1000, 1200, 1500, 2000, 3000, 4000,
5000, 6000, 7000, 8000, 9000, 10000.
standart sapma [standard deviation] Bir verinin ortalamadan ne kadar saptığının belirlenmesinde ölçüt olarak
kullanılan istatistiki uygulamadır. Variyansın kare köküdür.
statolit [statolith] Büyük bir kısmı aragonit
kristalleri şeklindeki kalsiyum karbonattan (CaCO3) oluşmuş,
balıkların ‘kulak taşlarından’ biri.
steno (önek) [steno-] Dar ya da sınırlı durumu
ima eder.
stenobarik [stenobaric] Basınca, dolayısıyla
derinlik değişmesine dayanıksız.
stenobatik [stenobathic] Sınırlı bir su derinliğinde
yaşayan.
stenobazal [stenobasal] Dar kaidesi olan.
Örnek; Osteichthyes’in alt sınıfı olup çoğu kemikli balığı içeren
Işınlı-yüzgeçlilerin (Actinopterygii) yüzgeçlerinde olduğu gibi.
stenobentik [stenobenthic] Tabanda
derinlik aralığı dar kesimde yaşayan.
stenofaj [stenophagy] Dar bir beslenme
aralığına sahip olan.
stenohalin [stenohaline] Yalnız çok az tuzluluk
değişmesine dayanabilen ya da çok dar bir okyanussal tuzluluk aralığında
yaşayabilen.
stenosalin
[stenosaline] Yalnız çok az
tuzluluk değişmesine dayanabilen ya da çok dar bir karasal tuzluluk aralığında
yaşayabilen.
stenoterm [stenoterm] Belirli bir sıcaklıkta
yaşantısını sürdüren organizmalar.
stenotermal [stenothermal] Yalnız çok dar bir
sıcaklık aralığına dayanabilen organizma.
stenotipik [stenotypic] Verilen belirli, dar
bir çevresel faktör aralığına izin veren yani tolerasyonu - dayanıklılığı
olan.
stenotopik [stenotopic] Sınırlı coğrafi dağılımı
olan.
Stephanolepis diaspros (dikenli
çütre, dikenliçütre
balığı) [reticulated leatherjacket] Tabansaldır (demersaldır) ve 20-50 m’lerde rastlanır. Boyu TL=25 cm
olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Kızıldeniz’den Akdeniz’e göçmüştür.
stereo mikroskop [stereoscopic microcope]
Küçük nesneleri gözü yormayacak şekilde bakış yönünde yükselterek gösteren
mikroskop.
Stichopus regalis (?) [Royal cucumber] Gövde yeterince
yassılmış olup iri kabarcıklar (papiller) sırt ve karın yüzeylerini ayırır.
Rengi yüzeyde açık kahverengi olup sıklıkla küçük beyaz lekelidir. Karın
tarafının rengi ortada boylamasına geniş pembe bantlı olup beyazımsıdır. Boyu
en çok 35 cm; eni 7 cm olabilir. Yaygın bentik türdür. 5 ile 800 m
derinliklerde yayılır. Türkiye'nin Ege ve Marmara Denizi kıyılarında bulunur.
Avcılığı vardır.
stigma [stigma] Euglena’daki kamçı dibinde yer alan renkli leke (benek) gibi olan
ilkel duyu organı.
stigo- (önek) [stygo-] Yeraltı suyu
yaşam-alanıyla ilgili.
stigobiyont [stygobiont] Yeraltı suyunda
yaşayan canlı.
stigofauna [stygofauna] Yeraltındaki çevrede yaşayan hayvanlar.
stoğa katılan başına düşen doğurganlık [fecundity-per-recruit] ® İçgöçer başına düşen doğurganlık.
stoğa katılan başına düşen ürün [yield-per-recruit] ® İçgöçer başına düşen ürün.
stoğa katılan başına düşen ürün çözümlemesi [yield-per-recruit analysis] ® İçgöçer başına düşen ürün çözümlemesi.
stoğa katılan başına düşen yumurtlayan stok biyokitlesi [Spawning Stock Biomass per Recruit (SSB/R)] ® İçgöçer başına düşen yumurtlayan stok
biyokitlesi.
stoğa katılan stoğu [recruit stock] ® İçgöç stoku.
stoğa katılan(lar) [recruit(s)] ® İçgöçer(ler).
stoğa katılanlara göre ağırlık [weight-at-recruitment] ® İçgöçe göre ağırlık.
stoğa katılma [recruitment] ® İçgöç.
stoğa katılma aşırı avcılığı [recruitment overfishing] ® İçgöç aşırı avcılığı.
stoğa katılma boyu [length at recruitment] ® İçgöç boyu.
stoğa katılma düzeyi [recruitment level] ® İçgöç düzeyi.
stoğa katılma eğrisi [recruitment curve, reproduction curve] ® Üreme eğrisi.
stoğa katılma yaşı [age of recruitment] ® İçgöç yaşı.
stoğu artırma [stock enhancement] Kuluçkahanelerde yetiştiricilikle elde edilen çok
sayıdaki genç balıkların doğal stoktaki balık sayısını artırmak için doğaya
salınması.
stoğu iyileştirme [stock enhancement] ® Stoğu artırma.
stok [stock] ® Birim stok.
stok biyokitlesi [stock biomass] Stoktaki balıkların toplam
ağırlığı.
stok destekleme [restocking] Az miktarda balık kalmış su kütlesine stoğu ve
dolayısıyla balıkçılığı desteklemek ve iyileştirmek için (yetiştirilen ya da
avlanan yabani) genç balıkların salıverilmesi.
stok durumu [state of stocks, status] Balık stoğunun
durumu. Koruma altında, yetersiz sömürülmüş, yoğun sömürülmüş, tam sömürülmüş,
aşırı sömürülmüş, tükenmiş, sönmüş=soyu tükenmiş, ticari olarak sönmüş stok
gibi anlatımlardır.
stok içgöç ilişkisi [stock recruitment relationship] Stoğa
katılanların (içgöçerlerin) miktarını ana-baba stoğunun bir fonksiyonu olarak
tahmin eden balıkçılık modeli.
stok içgöç modeli [stock recruitment model] ® Stok içgöç ilişkisi.
stok iyileşmesi [stock recovery] Balıkçılık baskısının
azaltılmasından sonra aşırı avlanmış stokta balık miktarının artması.
stok tahmini [stock assessment] Av istatistikleri,
yaşam öyküsü ve sahadan toplanan verileri kullanarak yararlanılan stoğun mevcut
miktarı ile gelecekte verebileceği av miktarının (bolluğunun) bilim adamlarınca
idari (işletme) amaçlı tahmini ile az ya da aşırı sömürmenin olup olmadığının
belirlenmesidir. Burada iki ana bileşen vardır. Biri stoğun biyolojisi diğeri
balıkçılık faaliyetinin incelenmesidir.
stok tahminine dayalı [stock assessment driven] Stok tahmininin
öncelikli olduğu balıkçılık idaresi.
stok yapısı [stock structure] Stoktaki bireylerin yaş
ya da boy kompozisyonu ile kalıtsal özelliği ve bunun dağılım sınırlarının
yanında eşeysel (cinsiyet) oran vb.’ni kapsar.
stokastik [stochastic] Bileşenleri tesadüfi değişkenlerden etkilenen.
Balıkçılıkta gelecekteki içgöç, bileşenleri açıklanamayan tesadüfi değişken
etkileri içermektedir.
stoklama oranı [stocking rate] Birim alan ya da hacim başına salıverilen balık
sayısıdır.
stoklama politikası [stocking policy] Uygun balık stokları elde etmek için açık suların stoklanma programıdır.
stoklama yoğunluğu [stocking density] Birim alan ya da hacme konulan balıkların sayısı ya da
biyokitlesidir.
stoktan çekilen [removal] Bir stoktan balıkçılık yoluyla
avlananlar ile avlanmayıp ta ölümüne neden olunan balıkların tümü.
Stomatopoda (Peygamber-develeri,
mantis karidesleri) [mantis shrimp] Karides gibi görece küçük ve ıstakoz gibi görece iri,
hareketli ve olup iri gözlü kabukluları (Crustacea) kapsar. Uzun yakalayıcı kavrayıcı bacakları vardır.
Akdeniz'de 9 türü yaşamaktadır ancak bunlardan yalnız Squilla mantis'in ekonomik önemi vardır. Hint Okyanusu- Kızıl Deniz
üzerinden Akdeniz'e göçen Oratosquilla
massavensis potansiyel ticari meta olmaya adaydır. Peygamber develeri
tropik ve alt-tropik denizel sığ sularda yaşayan önemli yırtıcılardandır.
Gözleri çok gelişmiştir. İnsanların gözünde ışığa duyarlı 3 tip hücre varken
bunlarda 16 tiptir. Çok saldırgan olup tek yaşarlar. Yuvalarından nadiren
çıkarlar.
Stomias boa boa (kocaağız balığı) [scaly dragonfish] Derin-yüzücüdür
(batipelajiktir). 200-1,500 m derinliklerde rastlanır. Boyu TL=34-
Stomiidae (Büyükağızlıgiller) [stomiids] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı Stomiiformes
takımının bir ailesidir. Aile 27 cinste
toplam 276 türü kapsamaktadır. Pulsuzdurlar. Ağız ve göz büyüktür. Renkleri
siyaha yakındır. Vücut yapıları değişkendir. En büyüt türü 40 cm kadardır.
Çeneler dişlidir. Çoğunluğun göğüs yüzgeci olmayıp karın yüzgeçleri ardda
(arkadadır). Yırtıcıdırlar ve küçük balıklarla beslenirler. Işık organları
bulunur. Derin denizde yaşarlar. Yumurtalar yüzücüdür ve suyun kaldırma
kuvvetiyle yüzeye yakın kesime kuluçka evresini geçirmek için yükselirler. Erin
birey görünüşünü aldıklarında derine inerler.
Stromateidae (Yıldızbalığıgiller) [butterfishes]
Actinopterygii
sınıfı, Perciformes takımı, Stromateidae ailesinde 3 cinste (Pampus, Peprilus, Stromateus) 17
tür bulunmaktadır. Denizlerde yaşayan kıyısal balıklardır. Sırt yüzgeci tek ve
devamlıdır. Gövde derin ve basıktır. Baş çıplak, derin ve geniştir. Burun kısa
ve küttür. Gözler küçüktür. Ağız uçta sayılır ve aşağıya doğru kıvrıktır.
Dişler küçük ve yassılmıştır. Göğüs yüzgeçleri uzun ve kanada benzer. Kuyruk
yüzgeci genelde çataldır. Yanal çizgi tek olup sırt profiline koşut (paralel)
gider. Pullar çemberimsidir (sikloittir) ve kolay düşer. Rengi gümüşi-mavi
oluşuyla dikkat çeker. Sürü oluşturan yüzücü (pelajik) balıklardır. Boyları 60
cm’ye kadar ulaşır. Sığ suda yaşarlar, bazen nehir ağızlarına girerler. Yumuşak
gövdeli selentereler ve yüzücü kabuklularla beslenirler. Akdeniz’de tek türü
yaşar, boyu en çok 50 cm olur ve çoğunluğunun boyları ise 18-25 cm arasındadır.
Stromateus fiatola (yıldız
balığı) [blue
butterfish] Taban-yüzücüdür (bentopelajiktir) ve 10-
Styela plicata (?) [sea potato] Gövde yumurta şekillidir. Gömlek katı olup kıkırdaksı
yoğunluktadır. Manto turuncu-sarı, sifonlar daha koyudur. Boyu en çok 10 cm ve
genelde rastlanan boyları 6 - 8 cm arasındadır. 0 - 10 m derinliklerde kıyısal
kesimde, çoğunlukla lagünlerde yaşar. Akdeniz türü değildir. Türkiye'nin batı
Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Kullanımı vardır.
Stypocaulon scoparium (?) [seabroom] Sin. Halopteris
scoparia. Esmer algdir. Alg demeti büyük ve dokununca pürüzlüdür. Tallus küçük
çalı görünümündedir. Tek eksenli çoklu-çubuktur. Büyüme uçtadır. Üreme
eş-yapılı digenetik döngülüdür. Boyu 5 - 15 cm'dir. Gel-git bölgesinin üst
kısmında yayılır. Türkiye'nin Ege, Karadeniz'in Kafkasya kıyılarında bulunur.
Elle hasat edilir. Tıbbi kullanımı vardır.
su [water]
Dihidrojen oksit (H2O).
En yüksek yoğunluğa
su altı radarı [sonar] Ses yayan ve nesnelerden yansıyan ses dalgalarını
algılayıp gösteren bir cins yankı iskandili. Bu tür iskandiller dikey, yatay ya
da değişken açıyla kullanılabilmektedir. ® Sonar.
su arıtma [water treatment] Suyun atık ve artıklardan arındırılması işlemi.
su gözenekleri [pore aquifers] Bazı pelajik ahtapotların (Tremoctopus, Ocythoe) kol
zarı kaidesinde küçük boşluklar.
su içeriği [water content] Net ağırlığın yüzdesi
olarak balık ve balık ürünlerindeki su miktarı. Taze alabalığın su içeriği
%80’dir.
su ilerlemesi [transgression] Kara parçasının deniz su
seviyesinin yükselmesi ya da karanın çökmesi sonucu su altında kalması.
su kaybı (dehidrasyon)
[dehydration] Vücut ya da dokudan suyun kaybedilmesi.
su kirliliği [water
pollution] Suyun doğal kalitesinin bozulması.
su kolonu [water column] Yüzeyden tabana kadarki su kütlesi.
su kolonu tabakaları [aquatic layers
in water column] 1- Yüzeyden tabana kadar olan kısma pelajik tabaka
denmektedir. Pelajik terimin kelime anlamı deniz demektir. Su kolonunun farklı
kesimlerini belirtmek için bazı tabaka ya da katman adları kullanılmaktadır.
Sucul tabakalar:
Pelajik [peagic] Fotik [photic] Epipelajik [epipelagic] Afotik [aphotic] Mezopelajik [mesopelagic] |
yüzücü, yüzen ışıklı üst-yüzücü ışıksız orta yüzücü |
Batipelajik [bathyalpelagic] Abisopelajik [abyssopelagic] Hadopelajik [hadopelagic] Demersal [demersal] Bentik [benthic] |
Derin yüzücü Abisay yüzücü Hado yüzücü Tabansal Taban |
su kolonu tabakaları [divisions in
marine habitats] 2- Su kolonu bağlamında denizel
yaşam-alanların belirtilmesinde de özel terimler kullanılmaktadır. ® Denizel
yaşam-alanlar.
su kolonu tabakaları [stratification of water
column] 3- Sucul tabakalardan başka su kolonu ile ilgili
anlatımlarda denizel değişimleri belirten tabakalaşma için de bazı özel
terimler kullanılmaktadır.
Piknoklin [pycnocline] Izopiknal [isopycnal] Kemoklin [chemocline] |
yoğunluk değişimi eşyoğunluk besin tuzları değişimi
|
Haloklin [halocline] Termoklin [thermocline] Termohalin[thermohaline] |
tuzluluk değişimi sıcaklık değişimi sıcakl. ve tuzluluk. deği. |
su kütlesi [water body] Kuşatılmış bir bölgedeki görece büyük su kütlesi.
su piresi [Daphnia, water flea] Akvaryum balığı yemi olarak kullanılan canlı.
Eklembacaklılar (Arthropoda) kabilesi, Kabuklular (Crustacea) altkabilesi, solungaç-ayaklı anlamında
(Branchiopoda) sınıfı, Cladocera (su pireleri) takımı Su-piresigiller
(Daphniidae) ailesinin bir cinsidir. 30’un üstünde türü vardır. Boyu 0,2-0,5 mm
kadardır. Sıcaklığa bağlı olarak 1 yıl kadar yaşar. Filtreleyerek beslenir. En
önemli özelliği bileşik-gözlü olmasıdır. Normal koşullarda döllemesiz
(partenogenez) çoğalır. Çevre koşulları bozulduğunda (soğuk, kuraklık) çoğalma
şekli değişir. Partenojen erkekler oluşur ve çiftleşme sonucu yumurtalar
döllenir. Buna kış yumurtası denir. Bunlarda ekstra kabuk bulunur. Bu kabuk
yumurtanın kötü koşullara dayanmasını ve türün devamını sağlar. Koşullar
düzelince canlı tekrar normal çoğalmaya geçer.
su rengi ve verimlilik [water colur and fertility] Kaba bir
değerlendirmede; mavi renkteki sular çöl’e denk düşen en verimsiz kesimi ima
eder. Bunun bilinen örneklerinden biri Akdeniz’dir. Yeşil renk, suda belli
miktarlarda bitkisel planktonun (fitoplanktonun) varlığını ima eder. Sarı-esmer
ya da yeşil-esmer renkler oldukça verimli su alanlarını ima ederler.
su samuru balıkçılığı [otter fishing] Çin’de eğitilmiş ve
tasmalı su samuru ile yapılan balık avcılığıdır. Su samuru ya avladığı balığı
balıkçıya verir ya da balıkların ağa doğru yüzmesini ve avlanmasını
sağlayabilir. ® Kormoran balıkçılığı.
su sertlik derecesi [degrees of water hardness] Sudaki iyon miktarını gösteren birim. Kademeli olarak en
sert su birimi olan 30’a kadar gider. Derecelendirme faklı ülkelerde farklı
tanımlanmıştır.
1 Alman derecesi = 17,9 ppm CaO. 1 Amerikan derecesi = 17,1 ppm CaCO3. 1 Fransız derecesi = 10,0 ppm CaCO3. 1 İngiliz derecesi = 14,3 ppm CaCO3. |
su toplama hastalığı [pineapple disease, pinecone disease] Vücudun
su-tuz dengesizliğinde (osmoregulation) şişmesi. Çeşitli sıvı vücut boşluğunda
birikir. Belirtileri; uyuşukluk, hava yutma, hızlı soluma ve renk kaybı vs
şeklinde olur.
su toplama havzası [drainage
basin] Bir nehir sisteminde nehir sularının toplandığı (birim)
alan.
su ürünleri fakültesi [Faculty of Fisheries] ® Balıkçılık fakültesi.
su yolu [waterway] Seyir ve seferde kullanılabilen iç-su kütlesi.
su yosunları [algae]
Sularda yaşayan bitkisel organizmalardır. Birçok grubu vardır. Bunlar; diatomlar-Bacillariophycea, yeşil suyosunları-Chlorophycea, esmer su yosunları
Phaeophycea, kırmızı su yosunları-Rhodophyceae, mavi su yosunları-Cyanophycea, sarı-yeşil algler-Xanthophycea ve dinoflagellatlar-Dinophycea. Bunlardan
Cyanophycea -mavi su yosunları gerçek hücre çekirdeklerinin olmaması nedeniyle
günümüzde artık alglere katılmamaktadır. Bu grupların taksonomileri de pek
oturmuş sayılmaz.
sualtı akıntısı [rip current] 1- Dalgaların getirdiği ya da net taşınmayla gelen aşırı suyu açığa
taşıyan eni dar şiddetli akıntı. Akıntı kanal, dalgakıran, düzenli ve düzensiz
sahil kesimlerinde görülebilir.
sualtı akıntısı [sea puss] 2- Kıyı boyunca akan tehlikeli su akıntısı.
sualtı bitkileri [submerged vegetation] Balıklara önemli
yaşam-alan sağlayan tamamıyla suyun altında kalan bitkiler.
suaygırı [hippopotamus] ® Hippopotamus
amphibious.
sub- (önek) [sub-] Alt, altta, altında, aşağı, küçük anlamındadır. Günümüzde yakın, yaklaşık,
daha az, az ya da çok anlamlarında da kullanılmaktadır. Örnek; subkutan
(subcutaneous) - derialtında.
su-basar (longoz)
[river deep spot] Denize akan derelerin taşıdığı
kumların birikerek dere ağzını kapatması sonucu biriken su alanında oluşan özel
ekosistemdir. Avrupa’nın en büyük alanını kaplayan su-basarı (longozu)
Kırklareli ilindeki İğneada su-basarıdır. Bir diğer, tek parça Acarlar su-basarı
Sakarya İli Karasu İlçesindedir. Üçüncü önemli su-basar Sinop Sarıkum’da
bulunmaktadır.
Suberkrub kapısı [Suberkrub otter board] Orta-su trol ağının çekilmesinde kullanılan tamamı demirden yapılmış uçak
kanadı prensibine göre çalışan dikey duruşlu trol kapısı.
subkutan [subcutaneous] Deri altında
olan.
sublitoral
[sublittoral] 1- Göllerde köklü bitkiler sınırından
açığa doğru hipo-limniyon’un üst sınırına, denizlerde gelgit kuşağının alt
sınırından açığa doğru
sublittoral [sub-littoral] 2- Littoral bölgesinin alt (derin) kısmı.
substrat [substrate] Alt tabaka. Taban ya
da taban malzemesi.
sub-terminal [uç-altı konumlu] Balıkların değişik
ağız yapılarından birini belirtmede de kullanılır. Ağız önde ancak burundan
biraz geride ve alttadır.
sub-tropik konverjans (konvergens) [sub-tropical convergence] Tropik bölge
kaynaklı sıcak suyun soğuk bölgeden gelen suyla oluşturduğu batan su ara
tabakası.
sucul [aquatic, hydrophilous] Suya düşkün, suyu seven, su içinde ve yakınında yaşayan ya
da suya ait olan.
sudak balığı [zander] ® Sander lucioperca.
Sudis hyaline (yalancı zurna) [barracudina] Derin-yüzücüdür (batipelajiktir) ve 200-2,000 metre derinliklerde
rastlanır. Boyu TL=100 cm olabilir. Ticari balıkçılığı yoktur. Etoburdur
(karnivordur). Su altı kablolarındaki diş izlerinden kablo ısırıcı olduğu
tahmin edilmektedir.
su-kafalı [hydrocephalus] Bazı kurtçuk (larva) ve
erinleşmemiş kuluçkahane balığı bireylerinin beyin ve omuriliğinde görülen
hacim büyüklüğü.
suküre (hidrosfer) [hydrosphere] Buzul ve kar dahil dünyayı örten su kütlesi ya da
dünyanın sudan oluşan kısmı.
sulak alanlar [wetlands] Islak ya da sürekli su altında kalan turbalık, bataklık
benzeri ortamlar.
supra- (önek) [supra-] Üstünde, üzerinde.
supra oküler [supraocular, supraorbital] Gözün üstünde.
supra oral [supraoral] Ağız üstünde.
supralittoral [supralittoral] Sahilin su etkisindeki
kısmı. ® Katman.
suşi [sushi, sashimi] İnce dilim şeklinde kesilmiş çiğ (çoğunlukla) orkinos balığı eti.
Haşlanmış pirinç, soya sosu ve yeşil hardal ile yenilen bir Japon lezzeti. Taze
hazırlanmış yenir.
sübye [cuttlefish] ® Sepia officinalis.
sübye kabuğu [shell of Sepia] Sübyenin
kalkerleşmiş kabuğu olup gaz karışımı ile dolu küçük boşluklar ihtiva eder ki
bu da hayvana suya batmada neredeyse nötr kaldırma özelliği sağlar. Kabuğun
arka tarafındaki her bir küçük boşluk büyüme halkası olarak görünür.
Sülükler [Hirudinea, leeches] Halkalı solucanlar kabilesinin altsınıfıdır.
Diğer halkalı solucanlara birçok yönden benzemezler. Sırt-karın yönünde
yassıdırlar. Genellikle baş ve kıç emicileri olur. Çoğu tatlı-suda yaşar.
Birkaçı denizde bulunur. Erdişidir (hermafrodittir). Setae yoktur. Çoğunluk
etobur (karnivor) asalaktır. 500 türü tanımlanmıştır. Tıpta kullanılan türleri
vardır.
sülyen [undercoat] Temizlenmiş metal yüzey üzerine sürülen astar boya.
sünger filtre [sponge filter] Biyolojik ve mekanik
filtre görevi yapan akvaryum filtresi. Genişçe köpüğümsü malzeme üstüne
akıtılan sudaki parçacıklar tutulurken aynı zamanda azot emen bakterilerin
oluşmasını sağlar.
sünger yengeçgiller [sponge crabs] ® Dromiidae.
Süngerler [Porifera, sponges] "Gözenekliler"
anlamındaki Porifera filumunda yer alan çok hücreli hayvanlardır. Hücreleri
uzmanlaşmamış olup sinir sistemleri, sindirim ve dolaşım sistemleri yoktur.
Suda sabit dururlar ve suyu filtrelerler. Su soluklanma (inhalant) ve dışa
açılan (ostiol) ve ya da dıştaki gözelerden (ectosom) emilir. Emilen su bir
kanallar sisteminde dolaştırılarak dışarı atılır.Dünyada 5,000 türü bilinmektedir. Bunlardan 150’si
tatlı-suda yaşar. Bunların ancak bir
kaçı (bir düzine kadarı) ekonomik önem taşırlar. Porifera içerisinde 3 sınıf
bulunmaktadır. i- Calcarea (kalsiyumlular); kıyısal olanların kalsiyumlu
iğneleri vardır. ii- Hexactinellida
(silisyumlular); silisyum iğneleri vardır, derin denizde yaşar. iii- Demospongia silisyumlu iğneli ya da iğnesizdir. Akdeniz sular sistemindeki
süngerlerin tamamı Demospongia sınıfına aittir. Günümüzde süngerler aşırı
sömürü ve hastalıklar nedeniyle çok azalmıştır. Popülasyonları geri kazanma
deneyleri yapılmaktadır. Sünger içerisinden su geçen bir kanallar sistemidir ki
bunlara ostia denilmektedir. Türe bağlı olarak iskelet elemanları değişir ve kalsiyum
ve silisyum içeren iğne şeklindeki sözde iskeletle desteklenmiştir. İğneler
esnek ve yapışkan (collagen) organik bir maddeyle (spongin) birbirine
bağlanmıştır. Besin bireysel yutucu gözeler (hücreler) tarafından alınır ve sindirilir.
Eşeysiz (cinsiyetsiz) çoğalma tomurcuklanmayla olur. Eşeyli çoğalmada atmık
(sperm) suya bırakılır. Komşu sünger bunu alarak özel gözelerle yumurtaya götürür.
Döllenmiş yumurta blastula evresinde ya da döllenmeden sonra suya bırakılır.
Kurtçuk (larva) ya hemen yerleşir ya da bir süre plankton olarak yaşar. Süngerlerin
kopan parçaları yenileme yetenekleri yüksektir. Türkiye sularında 37 aileye ait 60 kadar türü
bulunmaktadır. ® Banyo süngeri. ® Euspongia
officinalis.
süper- (önek) [super-] Nitel ve nicel olarak büyük, üstünde, fazla. Örnek; süpersonik
(supersonic)-ses-üstü, sesten hızlı.
süper aile [superfamily] Aile (familya) üstünde yer
alan taksonomik ulam (kategori). İsimlendirmede tavsiye edilen isim sonu
(–oidea)’dir. Türkçede eşanlamlı olarak üstaile de kullanılmaktadır.
süper erkek [supermale, terminal male] ® Uç erkek.
süper gırgır [super seiner] Büyük gırgır gemisi. Üzerinde dondurma, işleme ve
depolama olanakları olan
süper tür [superspecies] Birbirine kalıtsal olarak yakın olmalarına rağmen yine de
aralarında farklılık olan bir grup balık.
süprüntü [litter] Boş alanlara gelişigüzel atılmış katı atık, çer çöp.
sürdürülebilir av [sustainable catch] Çevresel etkenlerin aynı kaldığı kabul edilerek stok
biyokitlesini azaltmadan yıldan yıla stoktan alınan balık sayısı ya da
ağırlığıdır.
sürdürülebilir en yüksek ürün [Maximum Sustainable Yield (MSY)] Sürdürülebilir ürün’de denmektedir. Bütün hakkında bilgi
verir. Robertson Modelinin önce Graham sonra Schaefer tarafından geliştirilerek
balıkçılığa uygulanmış şeklidir. Burada harcanan güç birimi (çaba) başına düşen
ürün, çabanın bir fonksiyonu olarak yazılmaktadır.
sürdürülebilir gizil ürün (sürdürülebilir
potansiyel ürün) [long-term potential yield] Bir balık stokundan değişken çevresel koşullarda
sürdürülebilir düzeyde alınabilecek en yüksek ortalama üründür (hasattır).
sürdürülebilir hasat [sustainable
yield] ® Sürdürülebilir ürün.
sürdürülebilir kullanım [sustainable use] Bir balıkçılığın tamamı ya da
parçasının uzun süreli uygulama oranının her hangi bir azalmaya neden olmayacak
şekilde, gelecek kuşaklara da aktarılabilecek düzeyde kullanılması.
sürdürülebilir potansiyel ürün [long-term potential yield] ® Sürdürülebilir gizil ürün.
sürdürülebilir ürün [sustainable yield, equivalent sustainable yield,
equilibrium yield] 1- Bir stoktan alınan ağırlık cinsinden ürün (hasat),
çevresel etki ve değişmeler hariç, eğer verilen belirli bir balıkçılık
yeğinliği (baskısı) ile denge durumundaysa, stoğun biyokitlesi (balık sayısı ya
da ağırlığı) bir yıldan diğerine değişmez. Buna sürdürülebilir ürün, dengede
sürdürülebilir ürün ya da kısaca denge ürünü de denmektedir. ® Denge avı.
sürdürülebilir ürün [sustainable yield, equivalent sustainable yield, equilibrium yield] 2- Çevresel koşulların aynı kaldığı kabul
edildiğinde stok biyokitlesini azaltmadan o stoktan yıldan yıla avlanabilecek
balıkların sayısı ya da ağırlığıdır.
sürdürülen hasat
[sustained harvest] Zamanla (sürekli) azalma olmadan korunan hasat
hacmidir.
sürdürülen hız [sustained speed, prolonged speed] Bir balığın uzun süre devam ettirebildiği yüzme hızıdır.
Bu süre sonunda balık yorulur ve yorgunluk gerginliğine girer.
sürdürülen kullanım [sustained use] Balıkçılık kaynağının belirli bir süre ya da sürekli
olup kötüleşmesine neden olmadan kullanılmasıdır.
sürekli akıntı [permanent current] Irmak ve okyanus akıntısı gibi
kesintisiz devam eden akıntı.
sürekli balıçılık [continuous fishing] Trol torbasına bağlanan pompa ile avlanan balıkların
güverteye aktarıldığı, ağın güverteye alınmadığı balıkçılık. Bu avcılık ışık
kaynağı ve pompa ile manyetik alan kullanılarak da yapılabilmektedir.
sürekli en yüksek ürün [Maximum Sustainable Yield (MSY)] ® Sürdürülebilir en yüksek ürün.
sürekli hız [sustained speed, prolonged speed] Sürdürülen hız.
sürekli kültür [continuous culture] Yaşlı balıkların sürekli pazarlandığı ve genç bireylerin
ilave edildiği yetiştiricilik ve işletme şekli.
süreklilik prensibi [continuity principle, principle of continuity] Şimdiki durum geçmişin anahtarıdır. Bugünkü
değişkenleri belirleyen fiziksel ve biyolojik faktörler geçmişte de etkiliydi.
süreksizlik [discontinuity] Elemanların belirgin bir şekilde farklılık hatta zıtlık
göstermesi olayı.
sürgen doku [meristem] Büyüyen, bölünebilme yeteneğine
sahip gözelerden (hücrelerden) oluşan doku.
sürgün [shoot] Başka yere dikilmek ya da ekilmek için alınan, yaşama
yeteneği olan bitki parçası. Posidonia
kökü (rizomu) ve sürgününün-filizinin uygun ortama taşınarak aşılanması gibi.
sürü [pod] 1- Bireylerin vücut temasında olduğu (sürtündüğü) balık
topluluğu.
sürü [pod] 2- Belirli bir nedene bağlı olarak
bir araya gelmiş balıklar. Örnek; yumurtlayan balıklar.
sürü [school, shoal] 3- Aynı türden olup hepsi ya da
büyük bir kısmı aynı fizyolojik düzeyde olan, geçici bir süre için bir araya
gelmiş, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde düzenli hareket eden ve kural olarak
biyolojik anlamda sürüdeki balık bireylerinin yararına olan birlikteliktir.
sürü balığı [schoolfish] Sürü oluşturan
balık türü.
sürü davranışı [schooling behaviour] Balıkların sürü
oluşturmasının nedenine ilişkin iki görüş vardır. Birincisi, sürü oluşturma
evrimsel bir sonuçtur. İkincisi ise, sürü vardır çünkü ekolojik yönden
önemlidir.
sürü oluşturmanın yararları [advantages of forming schools] Sürü
oluşturmanın çoklu avantajı vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:
i) Sürüdeki bireylerin besin
bulması daha kolaydır. ii) Sürü yırtıcılara karşı koruma
sağlar. iii) Üremede eş bulmayı kolaylaştırır. |
iv) Kötü çevresel koşullarda yaşama şansını artırır. v) Göçte bireylere enerji tasarrufu
sağlar. |
Sürüklenirgiller [drift fishes, driftfishes, cigarfshes] ® Nomeidae.
sürüklenme [drift] Su akıntısıyla taşınma.
sürüklenme ağı [drift net] Sabit bir yere
bağlanmamış olup yüzen solungaç, fanyalı vb ağ. Bu ağlar kaybolduklarında
(balıkçı tarafından bulunamadıklarında) avlamaya devam etmeleri ve balık
ölümlerine yol açmaları nedeniyle yasaklanmış olup hayalet ya da hortlak ağ
(ghost net) olarak da anılmaktadırlar. Okyanuslarda bu tip ağların en büyükleri
sürüklenme balıkçılığı [drift fishing] Suda yüzebilen bir
seri solungaç vb ağla yapılan avcılık
süslenme [ornamentation] Ya üreme davranışı
gereği ya da yırtıcılardan saklanmak için balık vücudunun kanat, yaprak, süs,
işaret, uzantı ve benzeri görüntüye bürünmesi.
süslü tür [ornamental species] Akvaryum balığı
ticaretinde tutsaklık koşullarında üreyen ve semirtilen balık.
süslü-sazan (koi-sazanı) [koi carp] Renkli desenli
olup yüzyıllarca seçilerek morfolojik özellikleri geliştirilen ve günümüzde
dünyaya yayılmış olan sazan balığıdır.
süvari [master] Geminin seyir sefer ve emniyetinden
sorumlu en üst rütbeli gemi adamı. Kaptan.
Süveyş Kanalı [Suez Channal] Akdeniz ve Kızıldeniz’i birleştiren yapay su yoludur. 1854’te kazılmaya
başlanan kanal 10 yılda tamamlanmıştır. Genişliği 70-
süzerek beslenenler [filter feeder] Sudaki besin maddelerini
(parçacıkları) süzerek beslenen organizmalar. Örnek; midyeler.
süzücüler [filter feeder] Süzerek beslenenler.
Örnek; midyeler.
Sv (kıs) [Sv] ® Sverdrup.
Sverdrup [Sverdrup] Okyanus
akıntısı ölçüsü. 1 Sv=106 m3 s−1
Symphodus cinereus (çilçırçır balığı,
çırçır balığı, ot balığı) [grey wrasse] Tabansal (demersal) olup acı-suya girer. Boyu TL=16 cm olabilir. Balıkçılığı kişisel tüketim düzeyindedir.
Akvaryum balığı olarak ticareti vardır.
Symphodus doderleini (çuçur balığı, çırçır
balığı, ot balığı) [?] Tabansaldır (demersaldır) ve
2-40 metreler arasında yayılır. Boyu TL=12 cm civarında olabilir. Zostera çayırlarında
bulunur.
Symphodus
mediterraneus (çırçır balığı, ot
balığı) [axillary wrasse] Tabansaldır (demersaldır).
1-
Symphodus melanocercus (karakuyrukçırçır
balığı, çırçır balığı, ot balığı) [?] Mercan resifiyle ilgilidir. 1-
Symphodus melops (çırçır balığı, ot
balığı) [corkwing wrasse] Mercan resifleriyle ilgilidir. Göçmen değildir.
Symphodus ocellatus (benekliçırçır balığı, çırçır balığı, ot
balığı) [ocellated wrasse] Mercan resifleriyle ilgilidir. 1-
Symphodus roissali (bıldırcınçırçırı balığı, çırçır balığı, ot balığı) [five-spotted
wrasse] Mercan resifleriyle ilgilidir. 1-
Symphodus rostratus (uzunçırçır balığı,
çırçır balığı, ot balığı) [pointed-snout wrasse, long-snouted wrasse] Mercan resifleriyle ilgilidir. 1-
Symphodus tinca (lekeliçırçır balığı,
karakuyrukçırçır balığı, çırçır balığı, ot balığı) [east Atlantic peacock wrasse] Mercan
resifiyle ilgilidir. 1-
Symphurus nigrescens (sivrikuyruk dil) [tonguesole] Tabansal (demersal) olup 20-1,140 metrelerde yayılır. Boyu TL=13 cm
olabilir. Ticari balıkçılığı yapılmaktadır. Çamur ve kumda, kıta sahanlığı
yamacında görülür.
syn- (önek) [sen-] Eş. Ortak. Senkron (synchronous)-eşzamanlı.
Synapturichthys
kleinii (dil balığı) [Klein's sole] Tabansaldır (demersaldır). Acı-suya girer. 20-
Synchiropus phaeton (üzgün balığı) [Phaeton dragonet] Tabansaldır (demersaldır). 80-
Syngnathidae (Deniziğnesigiller) [leafy dragons, pipefishes, seahorses] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Syngnathiformes deniziğnemsiler
anlamındaki takımının bir ailesidir. Benzeri olmayan özelliklere sahip olup
dişi yumurtalarını erkeğin taşıdığı bir kese içerisine bırakır. Erkek
yumurtaları döller ve kuluçkaya alır. Hippocampinae ve Syngnathinae alt
ailelerinde 52 cins ve 215 tanımlanmış tür yer almaktadır. Syngnathinae
altailesinde tür sayısı 50 civarındadır. Tüp ağızlıdırlar. Çoğu deniz canlıları
olup bunların 35’i acı-suda ve belki 15 ve biraz fazlası tatlı-suda
yaşamaktadır. Yakın kıyıda, sığ suda rastlanırlar.
Syngnathus abaster (iğne balığı, kabarık yanak iğne balığı, deniz iğne balığı,
deniziğnesi) [black-striped
pipefish] Tabansaldır
(demersaldır). Belki etraf-göçerdir (amfidromdur). Acı ve tatlı-suya
girer.
Syngnathus acus (deniziğnesi
balığı) [greater pipefish] Tabansaldır (demersaldır).
Acı-suya girer.
Syngnathus phlegon (dikenli iğne balığı, deniz iğnesi) [pelagic pipefish] Yüzücüdür (pelajiktir). Boyu TL=20 cm olabilir. Akvaryumcular
ticaretini yapar. Açık suda bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Erkek kuyruğu altındaki kesede yumurtaları taşır.
Syngnathus schmidti (deniz iğnesi) [?] Yüzücüdür (pelajiktir). Acı ve tatlı-suya girer. 0-
Syngnathus taenionotus (?) [?] Tabansaldır (demersaldır).
Acı-suya girer. Boyu TL=19 cm olabilir. Sığ suda, çamurlu tabanda ve yosunlar
(algler) arasında bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Erkek kuyruğu altındaki kesede yumurtaları taşır.
Syngnathus
tenuirostris (ince yüzgeçli iğne
balığı, deniziğnesi balığı, deniz iğnesi) [narrow-snouted
pipefish] Tabansaldır
(demersaldır). Canlı doğurucudur (ovovivi-pardır). Erkek kuyruğu altındaki kesede yumurtaları
taşır.
Syngnathus typhle (deniziğnesi balığı, deniziğnesi)
[broad-nosed pipefish] Taban-saldır (demersaldır). Göç etmez. Acı-suya girer. 1-
Syngnathus variegatus (çizgili iğne
balığı, kalın burunlu iğne balığı, deniziğnesi balığı, deniziğnesi) [thickly snouted pipefish] Tabansaldır (demersaldır). Denizde yaşar. Canlı doğurucudur (ovovivi-pardır). Erkek kuyruğu altındaki kesede yumurtaları taşır.
Synodontidae (Kertenkele-balığıgiller) [lizardfishes] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Aulopiformes takımı,
Stnodontidae ailesinde 4 cins (Harpadon,
Saurida, Synodus, Trachinocephalus)
bulunmaktadır. Sıcak ve ılıman iklimde bulunurlar. Gövde silindir şeklinde,
ince ve uzundur. Gözler yuvarlaktır ya da ovaldir. Ağız eğiktir. Çeneler uzun, üst çene narindir.
Ağız uzun sivri dişlerle donatılmıştır. Yüzgeçleri yumuşak ışınlıdır. Sırt
yüzgeci tektir, kuyruğa yakın yağ yüzgeci vardır. Kuyruk derince
çatallaşmıştır. Başın üst kısmı hariç gövdenin tamamı pullarla kaplıdır. Pullar
yapışık olup çemberimsi (sikloid) ya da taraksıdır (ktenoidtir). Gövde
kahverengimsi metalik gridir, karın beyazımsı-sarımsıdır. Tabansal balıklardır,
genellikle yalnız gezerler, derin çukurlar ve buna bağlı düzlüklerde yaşarlar.
Türlerin çoğu balıklarla beslenir (piscivorus). Kılçıklarının çok olmasına
rağmen eti kaliteli, tadı güzeldir. Boyları 60 cm civarındadır. Akdeniz’e
Kızıldeniz’den yerleşmiş olan Saurida
undosquamis’in boyu 45-50 cm kadar olur. Çoğunluğu 20-30 cm kadardır. 200 m
derinliğe kadar bulunur. Ailenin bir diğer bireyi Synodus saurus en çok 40-45 cm olur, çoğunluğu 15-20 cm kadardır.
400 m derinliğe kadar rastlanır.
Synodontis multipunctatus (?) [cuckoo-fish] Tanganika gölünde
yaşayan ters görünümlü yayıngil bir balık türüdür. Yumurtalarını ağızlarında
kuluçkalayan Cichlidae ailesi bireyleriyle birlikte yumurta bırakır. Bu
yumurtaları Cichlidae bireyi kendi yumurtası gibi kuluçkalamak için ağzına
alır. Yumurtadan daha erken çıkan Synodontis
kurtçukları (larvaları) onları kuluçkaya alan Cichlidae bireyinin
yumurtalarıyla beslenir.
Synodus saurus (zurna balığı, lokum balığı) [Atlantic lizardfish] Tabansaldır (demersaldır).