O [son güncelleme 14 Ocak 2017]
Oannes [balık tanrısı] ® Oe.
Obelia [hydroids] Hydrozoa sınıfı, Hydroida takımı, Campanulariidae ailesinin bir cinsidir.
Polip ve medüz evreleri vardır. Dünya denizlerinde koloni oluşturan yaygın bir
canlıdır. 200 metreden daha derinde rastlanmaz. Koloniler sert malzemeye
yapışıktır. Soğuk su canlısıdır. Kayalıklar arasında görece sakin fakat
yeterince su değişimi olan, ışığı az kesimlerde bulunur. Eşeyli (cinsiyetli) ve
eşeysiz (cinsiyetsiz) çoğalma evreleri vardır. Eşeysiz çoğalırken polip
tomurcuklanarak medüz bireyler oluşturur. Medüz aşamasında eşeyli çoğalma
gerçekleşir. Oluşan kurtçuk (planula evresindeki larva) uygun tabana yapışır ve
yeni bir polip evresi başlar.
obelya [Obelia,
hydroids] ® Obelia.
objektif analiz [objective analysis] Elde edilen
gözlemlerin araştırmacının yorum ve değerlendirmelerine yer vermeyen bir
yöntemle sayısal sonuç ya da şekiller olarak ortaya konulması.
Oblada melanura (melanurya, melanurya balığı, melanur)
[saddled
seabream] Taban-yüzücü (bentopelajik) ve okyanus-göçerdir
(okyanodromdur).
OBP (kıs) [Common Fishery policy (CFP)]
®
AB-Ortak Balıkçılık Politikası.
obur balık [feedy fish] 1- Avlanmadan önce çok yem alarak karnı şişmiş balık. Çabuk
bozuldukları için uzun süre bütün olarak saklanamazlar.
obur balık [feedy fish]
2- Plankton patlamasından
beslenen balık. Çabuk bozuldukları için uzun süre bütün olarak saklanamazlar.
occidentalis [west] Batı.
ocean [ocean] ® Okyanus.
Ocenebra
erinacea (?) [hedge hog murex] Sin. Murex erinaceus; Cerastoma erinaceum. Kabuk iğ şeklindedir. Kabuk
yontusu çok güçlü sarmal kaburgalıdır. Nasırsı ağız kapağı eş merkezlidir.
Rengi bej-gri bazen esmerimsidir. Boyu en çok 6,5 cm; çapı 4,2 cm olabilir
Yaygın türdür. Kumlu çamurlu tabanda yaşar. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
octocorallia (yumuşak mercanlar) [soft corals] Octocorallia
Anthozoa'nın
alt sınıfıdır.
Tüm Akdeniz’de ve sıcak denizlerde bulunmaktadır. Gorgonaria ve Alcyonaria çoğunlukla ilk bir-iki yüz
metre derinliklerdeki sert tabanda ve derinlerdeki çamurlu tabanda bulunurlar.
Octopodidae (Ahtapotgiller) [?] Aile bireylerinin boyları farklıdır. Birkaç gramdan 20
kg'dan ağır olabilirler. Sekiz kollu canlılardır. Tüm okyanuslarda yüzeyden
1,000 m derinliğe kadar yayılmışlardır. Yumurta büyüklükleri değişkendir. Küçük
yumurtalardan (manto boyunun %10 ‘undan çok küçük yumurtalardan) çıkan genç
bireyler planktonik evreden geçerler. İri yumurtalardan (manto boyunun %10
‘undan büyük) çıkan bireyler doğrudan tabansal (bentik) yaşama geçerler. Üç alt
aile tanınmaktadır: Octopodinae, Eledoninae, Bathypolypodinae.
Octopus (ahtapot) [octopus] ® Octopus vulgaris.
Octopus
defilippi (?) [Liliput longarm octopus] Deri pürüzsüzdür. Eşit
olmayan kollar uzundur. Rengi sarımsı esmerden griye çalar. Manto boyu en çok 9
cm olur. Tabansal türdür. 10 - ile 200 m derinliklerdeki çamurlu tabanda
sıklıkla 30 - 60 m'lerde yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Ender türlerdendir. Avcılığı önemsizdir.
Octopus
macropus (?) [white-spotted octopus] Manto, kuvvetli ve
kaslıdır. Kollar çok uzundur. Rengi birçok beyaz benek ile kırmızımsı esmerdir.
Manto boyu en çok 14 cm ağırlığı 2 kg olabilir. Kıyısal tabanda yayılır.
Akdeniz'de enderdir. Yer yer Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Octopus
salutii (?) [spider octopus] Manto balona benzer. Kollar
neredeyse eşit ancak görece uzundur. Karınsal kollar arası zar kuvvetli olup
sırttakilerden geniştir. Rengi turuncu sarı, esmer sarıdır. Manto boyu en çok
12 cm kadardır. 300 - 600 metreler arasında ancak daha çok 150 - 350 m'lerde
yayılır. Gençler plankton evresinden geçer. Türkiye'nin güney Ege ve batı
Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Octopus vulgaris (ahtapot) [common octopus, devilfish] Yırtıcı ve üzerinde
yapışkan diskler bulunan sekiz adet güçlü kolları olan bir kafadanbacaklı
yumuşakçadır. Manto kuvvetli ve kaslıdır. Dış solungaç yaprakçıkları 7-11
adettir. Rengi canlının durumuma bağlı olarak gri, sarı, kırmızı esmer
olabilir. Manto boyu en çok 23 cm (ağırlık 10 kg); geneli 1- ile 20 cm ( 1 ile
3 kg). Erkekler dişlerden daha iridir. Denizlerin değişik kesimlerinde yaşar.
Kayalık ve kumlu tabanda bentik türdür. Tek yaşar. Vücudu yumuşaktır. İç
iskeleti yoktur. Ömrü görece kısadır (1-2 yıl). Yüzeyden
oculus [eye] Göz.
Ocythoe tuberculata (?) [tuberculate octopus] Eşeysel
çift-yapısallık belirgin olup dişiler erkeklerden 5 ile 10 kez daha iridir.
Ovovivipar olan tek Kafadanbacaklıdır. Dişilerde manto boyu en çok 20 cm ve
erkeklerde 3 cm olur. Yüzeye yakın yaşayan pelajik türdür. Türkiye'nin Ege ve
Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı bilinmiyor.
odak [focus, (çoğ) foci] Pulun büyümede görünen ilk kısmı,
pulda en küçük dairesel yapı.
odaklı hareketler [oriented locomotion] ® Yönlenmiş (odaklı) hareketler. ® Balık hareketleri.
Odobenus rosmarus (mors) [walrus] İri deniz memelilerinden olup ağırlığı 400-1,700 kg arasında değişebilir.
Boyu
Odontaspididae (Harhariyasgiller) [sand sharks] ®
Carcharhinidae (Sin. Carchariidae).
Odontaspis ferox (pamuk balığı) [smalltooth sand tiger] TL=367 cm, ağırlığı
Odontoceti [toothed whales] ®
Dişlibalinalar.
Oe (Oannes) [balık tanrısı] Sonradan balık tanrısı Dagon’a dönüşen Babil’in gündüz karada, gece suya
dönmek zorunda olan balık adamı.
Oedalechilus labeo (dudaklıkefal) [boxlip mullet] Denizde tabansaldır (demersaldır). Tatlı ve acı-suya
girmez ancak delta ve evsel atık suların deşarj alanlarına yaklaşır.
Yumurtlamayla çoğalır (ovipardır). Boyu TL=25 cm olabilir. Kıyıya yakın durur.
ofiblennius evre [ophioblennius stage] Bazı Blennidae
ailesi (Horozbinagiller) bireylerinin yüzücü (pelajik) aşamalarındaki irileşmiş
göğüs yüzgeci evresi.
ogiv [ogive] Kümülatif frekans dağılımı eğrisi.
oğlak dönencesi [capricorn] Güney yarımküredeki
dönence. Kış dönencesi. Güneşin güneyden kuzeye yönelmesi.
oğul [swarm] Bir bütün olarak kabul edilen
şeylerin topluluğu. Sürü anlamında yılan balığı için kullanılır.
Okbalığıgiller [hagfishes] ® Myxinidae.
oksidant [oxidant] Diğer
maddeleri oksitleyen madde.
oksidasyon [oxydation] Bir maddenin oksijenle
birleşerek parçalanması, yanması.
oksijen [oxygen (O2)] Renksiz, kokusuz,
saldırgan, organik malzemenin yavaş ve hızlı yanmasına katılan gaz. Suda
çözünmüş halini balıklar ve diğer sucul canlılar solumada kullanırlar.
oksijen açığı [oxygen deficit] %100 O2
doymuşluk değeri ile gözlemlenen (ölçülen) düşük oksijen değeri arasındaki
farktır.
oksijen ihtiyacı [oxygen requirement] Organizmaların en
iyi şekilde gelişebilmeleri için gereken oksijen miktarıdır.
oksijen minimum tabakası [oxygen minimum layer] Oksijenin en
düşük değerde olduğu (genellikle 600-
oksijen tükenmesi [oxygen
depletion] Canlıların kullanımı ya da kimyasal yolla oksijenin
azalması.
oksijen tüketimine göre balıkları sınıflandırma [classification of fish acc. to oxygen
consuption] Balıklar yüksek oksijen tüketenden (yüksek oksijen değerine
ihtiyacı olandan) daha az oksijen tüketenler (daha az oksijene ihtiyacı
olanlar) şeklinde sınıflandırılabilir.
a) Suda 7-11 mgO2/l
(>5 mg/l): Örnek; Salmonidae-Salmo
trutta (alabalık), Cyprinidae - Phoxinus
phoxinus (mini inci balığı); Nemachilus barbatulus (?), Cottidae- Cottus gobio (taşaltı balığı, dere iskorpiti). b)Suda 5-7 mgO2/l: Örnek; Salmonidae-Thymallus thymallus (gölge balığı), Cyprinidae-Leuciscus cephalus (ak balık, tatlı-su kefali), Cyprinidae-Chondrostoma nasus (kababurun balığı),
Cyprinidae-Gobio gobio (dere kaya balığı),
Gadidae-Lota lota (tatlı-su
gelinciği). c) Suda ≈ 4 mgO2/l: Örnek; Cyprinidae-Rutilus rutilus (kızılgöz), Percidae- Acerina cernua (platika). d) Suda
>0.5 mgO2/l: Örnek; Cyprinidae-Carassius carassius (havuz balığı), Cyprinidae-Tinca tinca (kadife balığı), Cyprinidae-Cyprinus carpio (sazan). |
oksijence fakir tabaka [oxygen-poor layer] Besin maddelerinin
üretilmelerinden daha hızlı tüketildiği (yıkıldığı) derin göl kuşağı tabakası.
oksijence zengin tabaka [oxygen-rich layer] Besin maddeleri
üretiminin (birincil üretimin) tüketimden (yıkımdan) daha fazla olduğu tabaka.
oxytetracycline [oksiterasiklin] Tetrasiklin bazlı
antibiyotiklerden biridir. Canlılara verildiği zaman kemik dokularına yerleşir.
Ultraviyole ışığı veren mikroskop altında sarı renkli olarak görülür. Büyüme
çağındaki çocuklara verilmesi halinde dişleri sarımtırak renk alır. Balıklarda
yaş tayinlerinde kullanılan büyüme halkalarının izlenmesi için sert aksamlarına
(örneğin otolite) konulan marka olarak kullanılır. Büyükbaş hayvanlarda
kullanılan şekliyle, bu antibiyotiğin balığın ağırlığına göre ayarlanan miktarı
Hamilton iğnesiyle basitçe vücut boşluğuna tek doz şırınga edilir. Antibiyotik
kısa sürede (aynı gün) otolite yerleşir. Oda sıcaklığında ve karanlıkta
saklanmış bazı otolitlerde kalma süresi oldukça uzundur. Bu da yaş tayini
çalışmalarında tekraren değerlendirmeyi olanaklı kılar.
oksitleme havuzları [oxidation
ponds] Su arıtma sistemlerinde atık suyun hava verilerek
oksijence zenginleştirildiği havuzlar.
oksospor [auxospore] Diyatomlarda iki
hücrenin birleşmesinden oluşan üreme hücresi.
okto- (önek) [octo-] Sekiz. Örnek;
oktopoda (octopoda) - Sekizbacaklı(lar).
oküler [ocular] 1- Göz ve göz çukuruna ait.
oküler [ocular] 2- Mikroskopta gözle bakılan mercek kısmı.
oküler mikrometresi [ocular micrometer, eye-piece mikrometer] 1/10
ya da 1/100 birime ayrılmış olup oküler içerisine konulan ve objektif mikrometresi ile kalibrasyonu sonrası
mikroskop objektifinde görünen nesneleri ölçmede kullanılan bir disktir.
okuma [read] Pul otolit ve diğer aksamlardaki
halkaları yaş tayini ve büyüme yönünden yorumlama.
okupital kanal [occipital canal, supratemporal canal] ® Baş kanalı.
okyanodrom [oceanodromous] ®
Okyanus-göçer.
okyanus [ocean] Kıtaları birbirinden ayıran büyük
su kütlesi. Yerkürenin %71’ini yani 361 milyon km2 ’yi kapsar. Büyük
Okyanus 180 milyon km2; Atlas Okyanusu 106 milyon km2;
Hint Okyanusu 75 milyon km2’dir.
okyanus
akıntıları [Ocean Currents] Okyanuslardaki önemli akıntılar şunlardır:
Atlas Okyanusu [Atlantic
Ocean] |
Angola
Akıntısı [Angola Current] Antiller
Akıntısı [Antilles Current] Batı
Grönland Akıntısı [West Greenland Current] Batı
Rüzgarları Akıntısı [West Wind Drift] Bengal
Akıntısı [Benguela Current] Brazilya
Akıntısı [Brazil Current] Boynuz
Burnu Akıntısı [Cape Horn Current] Doğu
Grönland Akıntısı [East Greenland Current] Falkland Akıntısı [Falkland Current] Gine Akıntısı [Guinea Current] Gulf Sıtrim [Gulf Stream] Güney
Atlas Okyanusu Akıntısı [South Atlantic Current] Güney
Ekvator Akıntısı [South Equatorial Current] Kanarya
Akıntısı [Canary Current] Karayip
Akıntısı [Caribbean Current] Labrador
Akıntısı [Labrador Current] Kuzet
Atlas Okyanusu Akıntısı [North Atlantic Current] Kuzey
Brezilya Akıntısı [North Brazil Current] Kuzey
Ekvator Akıntısı [North Equatorial Current] Norveç
Akıntısı [Norwegian Current] Portekiz
Akıntısı [Portugal Current] Spitzbergen
Akıntısı [Spitzbergen Current] |
Büyük
Okyanus [Pacific
Ocean] |
Alaska
Akıntısı [Alaska Current] Alotya
Akıntısı [Aleutian Current] Batı
Rüzgarları Akıntısı [West Wind Drift] Doğu
Avustralya Akıntısı [East Australian Current] Ekvator
Ters Akıntısı [Equatorial Counter Current] Güney
Ekvator Akıntısı [South Equatorial Current] Humbolt
Akıntısı=Peru Akıntısı [Humboldt Current=Peru Current] Kaliforniya
Akıntısı [California Current] Kamçatka
Akıntısı [Kamchatka Current] Kromvel
Akıntısı [Cromwell Akıntısı] – derindeki akıntıdır. Kuroşio
Akıntısı [Kuroshio Current=Japan Current] Kuzey
Büyük Okyanus Akıntısı [North Pacific Current=North pacifc Drift] Kuzey
Ekvator Akıntısı [North Equatorial Current] Mindano
Akıntısı [Mindanao Current] Oya-şio
Akıntısı [Oyashio Current=Oya Current] |
Hint
Okyanusu [Indian
Ocean] |
Agulhas
Akıntısı [Agulhas Current] Batı
Avustralya Akıntısı [West Australian Current] Batı
Rüzgarları Akıntısı [West Wind Drift] Doğu
Madagaskar Akıntısı [East Madagascar Current] Ekvator
Ters Akıntısı [Equatorial Counter Current] Endonezya
Akıntısı [Indonesian Through-flow] Güney
Avustralya Ters Akıntısı [South Australian
Counter Current] Güney
Ekvator Akıntısı [South Equatorial Current] Güneybatı
ve Kuzeydoğu Muson Akıntısı=Hindistan Muson Akıntısı [Southwest & Norteast Monsoon Drift=Indian Monsoon
Current] Leuvin
Akıntısı [Leeuwin Current] Madagaskar
Akıntısı [Madagascar Current] Mozambik
Akıntısı [Mozambique Current] Somali
Akıntısı [Somali Current] |
Güney
Kutup Denizi [Southern
Ocean] |
Güney
Kutbu Dolaykutupsal Akıntısı [Antarctic
Circumpolar Current] Veddel
Akıntısı (Döngüsü) [Weddel Gyre] |
Kuzey
Buz Denizi [Arctic
Ocean] |
Doğu Grönland
Akıntısı [East Greenland Current] Norveç Akıntısı [Norwegian Current] |
okyanus çiftlikçiliği [ocean ranching] Denizde ticari balık
semirtme ve yetiştiriciliği. Genellikle erinleşmemiş bireyler büyüyüp hasat
boyuna ulaşmaları için doğal ortama salıverilir.
okyanus derinlikleri [ocean deeps] 6,000-10,000 metrelerdeki
derinlikler.
okyanus kuşağı [oceanic zone] 200 metreden derin
okyanus.
Okyanus-göçer balıklar (okyanodrom balıklar) [oceanodromous fish] Deniz ve okyanuslarda gerçek göçmen balıklar. Ocean= okyanus. ® Balık göçleri (fish migration). Örnek; Clupea
(ringa), Conger (mığrı), Thunnus (orkinoz) ve Engraulis (hamsi).
okyanussal [oceanic] Kıta sahanlığının
ötesi.
okyanussal tür [oceanic species] Kıta sahanlığı ötesinde
dağılım gösteren ve avlanan tür.
olasılıkları büyüklüğe oranlanmış [probabilities proportional to size] Farklı yoğunluğa (yığılmaya) sahip alanlardan alt örnek alınırken yığılma
ya da yoğunluğun örneğe girme olasılığını dikkate alan örnekleme yöntemi. ® Örnekleme.
olfaktori [olfactory] ® Koklama.
olgun balık [ripe fish] Yumurtlamaya hazır
balık bireyi.
olgun bireyler [mature individuals] Üreme kabiliyeti olan ve sayısı bilinen ya da tahmin edilen bireyler. Erin
olup çeşitli nedenlerle yumurtlayamayan bireyleri kapsamaz.
olgun yumurta [ripe egg] Gelişmesini tamamlamış ve döllenmeye hazır yumurta.
olgunca avlanmış [fully fished] StoĞa uygulanan
balıkçılığın (avcılığın) MSY (sürdürülebilir en yüksek ürün) düzeyinde olduğu
durum. Bu, stoĞa uygulanan balıkçılık çabasının artırılması ürünü (avı) önemli
ölçüde artırmaz fakat buna karşın aşırı avcılık riskini artırır. ® Olgunca
sömürülmüş.
olgunca sömürülmüş [fully exploited] 1- Balıkçılığa katılanların (iç-göçerlerin) sayısının stoktan
alınanlara eşit (ölümler=doğumlar) olduğu durum. Balıkçılık idaresinde
popülasyon eğrisinin MSY (sürdürülebilir en yüksek ürün) noktasında olduğu
yerdir. Bu noktadan sonra çabanın artırılması aşırı avcılığa yol açar.
olgunca sömürülmüş [fully exploited] 2- Ne az ne de çok (kâmilen)
sömürülmüş (avlanılmış) stok.
olgunlaşma [maturation] 1- Erin olma ve eşeysel (cinsi) olgunluğa ulaşma. Eşeylik
gözelerini (hücrelerini) üretir duruma gelme. Eşeysel üremeye hazır olmaya
ulaşma.
olgunlaşma [ripening] 2- Bir balığın olgun olma süreci.
olgunlaşma havuzu [maturing pond] Sucul kültürde
yumurtlatmak amacıyla olgunlaşmak için ana-baba kuşağının, saklandığı havuz.
olgunlaşma yaşı [age of maturity] Balıkların %50’sinin
yumurtlayacak, atmık bırakacak olgunluğa ulaştığı yaştır.
olgunlaşmamış [immature] Eşeysel (cinsi) olgunluğa
ulaşmamış.
olgunluk [maturity] Belirli bir yaş ve
boyda olup yumurtlama yeteneğine sahip ilk kez yumurtlama aşamasına ulaşacak
balık.
olgunluk katsayısı [maturity coefficient] Vücut
ağırlığına göre yüzde gonad ağırlığı.
oligo- (önek) [oligo-] Az, biraz, küçük.
Örnek; oligotrof su (oligotrophic water) - Besin tuzlarınca fakir su.
Oligochaeta (solucanlar) [earthworms] Halkalı solucan ve benzerlerini (yer solucanı) kapsayan Halkalıkurtlar
dalının Kıllıayaklılar sınıfındaki bir takımını belirtmektedir. Çoğu
tatlı-sularda yaşar. Suda yaşayanların solungacı olabilir. 3,000’in üzerinde
türü bilinmektedir. Çoğu erdişi (hermafrodit) olup eşeysel (cinsiyet)
organlarının varlığıyla Çokkıllılardan (Polychaeta) ayrılırlar.
oligo-element(ler) [oligo-element(s)] Canlı vücudunun ihtiyaç duyduğu eser miktarlardaki minerallerdir.
oligofajik
[oligophagous] Sınırlı besin
maddesi olan. Birkaç besin türünü tüketen.
oligofotik [oligophotic] Sahanlık üstünde ışığın
fotosenteze yetmeyecek derecede az olduğu tabaka. Işığın az olduğu bu tabaka
bağlamında oligofotik biyota ve oligofotik kuşak terimleri de kullanılmaktadır.
oligohalin [oligohaline] 1- Orta derecede tuzluluğa dayanıklı organizma.
oligohalin [oligohaline] 2- Tuzluluğu 0,5-3,0 ppt arasında değişen denizsel tuzdan oluşma
acı-su.
oligohalin [oligohaline] 3- 17-30 ppt tuzluluğa sahip deniz suyu.
oligomiktik [oligomictic] Oldukça dayanıklı
tabakalaşması olan ve ender dönemlerde karışan göl.
oligosalin [oligosaline] 1- Acı-suda yaşayabilen organizma.
oligosalin [oligosaline] 2- Tuzluluğu 0,5-5,0 ppt arasında
değişen karasal tuzdan oluşma acı-su.
oligosaprob kuşak [oligosaprobe zone] ® Saprob
sistemler.
Oligosen [oligocene] 38-26 milyon yıl
öncesi jeolojik çağ.
oligotermik [oligothermic] Görece düşük
sıcaklıklara dayanıklı.
oligotipik
[oligotypic] Birkaç üyesi
olan taksonomik birim.
oligotrofik [oligotrophic] Besin tuzlarınca
fakir, organik madde üretimi az ortam.
oligotrofik göller [oligotrophic
lakes] Besin tuzlarınca fakir, duru ve soğuk sulu göller.
olta [angle, fishing rod,
fishhook] Kıvrık ve genellikle
çengelli U tipi iğne yapıya bağlanmış uzunca ipi olan av aracı.
oltacılığın babası [father of angling] 1653 yılında
yayınlanan "The Compleat Angler” – ‘Kusursuz Oltacı’ isimli kitabın yazarı
Izaak Walton’un (1593-1683) lakabı.
oltacılık [angling, fishing with angle] Olta ile balık avcılığı.
omega-3 yağ asidi [omega-3-fatty acid] Balıklarda bulunan
uzun zincirli doymamış yağ asidi. Kalp-damar hastalıklarına yararlı olup kanser
riskini azaltma etkisi vardır. Şeker ve artride de iyi geldiği
belirtilmektedir.
Ommastrephidae (?) [?] Üç alt-ailede 11 cins ve 20 türü
dünya denizlerine dağılmıştır. Renkleri koyu kahverenginden soluk kırmızıya
çalar. Sığ suda yaşarlar. Mevsimsel ve günlük dikey göç ederler. Hızlı
büyürler, Yamyamlık yaygındır.
Ommatostrephes sagittatus (?) [European
flying squid] ® Todarodes sagittatus.
omni- (önek) [omni-] Her, hepsi, evrensel.
Örnek; omnivor (omnivorous) Bitki ve hayvan yiyen. Et-ot-obur.
omnivor [omnivorous] ® Et-ot-obur.
omopterigium [omopterygium, homopterygium] Göğüs yüzgeci.
omur [vertebra] 1- Kemik ya da kıkırdak malzemeden oluşmuş olup sırt ipliğini saran
ya da onun yerine geçen ya da sıkça omuriliği ve sırt toplar damarı koruyan
yapı.
omur [vertebra] 2- Omurgayı oluşturan kemik yapılardan
biri.
omur sayımı [vertebral counts] Genellikle mevcut bütün
omurların sayılması.
omurga [carina, keel] 1- Gemi boyunca uzanan taşıyıcılarının bağlandığı ana yapı.
omurga [vertebrae] 2- Bazı canlılardaki kemik ya da kemiğimsi taşıyıcı ana
yapı. Kafatasından kuyruğa kadar
uzanan omurların oluşturduğu bütün.
omurgalılar [Vertebrata, vertebrates] Hayvanlar
aleminde kordalıların çenesizler (Agnatha), balıklar (Pisces), sürüngenler
(Reptilia), ikiyaşayışlılar (Amphibia), kuşlar (Aves) ve memeliler (Mammlia)
alt sınıflarını içine alan en geniş altkabilesidir. Öz olarak böcekler hariç
diğer hayvanları kapsar. Yaklaşık 57,740 tanımlanmış türü içerir. Önemli
özellikleri kaslar ve merkezi sinir sistemidir. Diğer özellikleri omur ve
kafada yer alan gözlerinin olmasıdır. İç-iskeletlidirler.
omurgasızlar [Invertebrata, invertebrates] Balıklar
(Pisces), sürüngenler (Reptilia), ikiyaşayışlılar (Amphibia), kuşlar (Aves) ve
memeliler (Mammlia) dışında olup omurgası olmayan 30 kabileyi içeren en
basitinden (süngerler-Porifera ve yassı-solucanlar-Plathelminthes) karmaşık
olanlara kadar (eklembacaklılar-Arthropoda ve yumuşakçalar-Mollusca) uzanan
omurgasız çok hücreli hayvanları kapsar. Hayvan türlerinin %97’sini
omurgasızlar oluşturur.
omurgasız-yiyen [invertivore] Böcekler hariç,
omurgasızlarla beslenen.
omuz [humeral] Balıklarda kafanın hemen
arkasındaki omuza ait kısım.
omuz pulu [humeral scale] Karın ve göğüs yüzgeci
üstündeki sivri tepeli, değişikliğe uğramış pul. Örnek; Clupeidae ve
Engraulidae.
Onayaklılar [Decapoda, lobsters, crayfish, crabs, shrimps, prawns] Kabuklular (Crustacea) altkabilesi, Malacostraca sınıfı,
Eucarida üsttakımında bir takımdır. Dendrobranchiata ve Pleocyemata
alttakımlarını ve birçok üstaileyi içerir. Birbirine benzeyen yengeçler,
ıstakozlar, deniz tekeleri, karidesler, kerevitler gibi birçok grubu içine
alır. Adlarının ima ettiği gibi bu kabukluların 10 ayağı vardır. Öndeki 3 çift
ağız parçalarını (maxilliped) oluşturur. Kalanlara göğüs ayağı anlamında
periopod denir. Birçok onayaklıda ise bir çift ayak kıskaca dönüşmüştür.
onkojenik [oncogenic,
carcinogenic] Karsinojenik. ® Kanser yapıcı.
onluk devre [decade] On yıllık süreçler, dönemler için kullanılan anlatım.
onomatoloji [onomatology] İsimbilim ve isimlerin
sınıflandırılması.
onto- (önek) [onto-] Varlık
anlamında.
ontogenez [ontogenesis] ® Bireyoluş.
ontogeni [ontogeny] Ceninden (embriyon)
erin bireye gelişme.
ontoloji [ontology] ® Varlıkbilim.
Onychoteuthidae (?) [?] 20 - 25 türü bilinmektedir. Manto boyları 7 cm ile en iri bireyde 2 m olabilir. Orta irilikte
türlerdir. Manto kaslıdır. Avcılığı vardır.
Onychoteuthis banksi (?) [boreal
clubhook squid] Sırtsalda manto boyu en çok 30 cm kadardır. Okyanussal
türdür. Yüzeyden 250 m bazen 600 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Ege ve
Akdeniz kıyılarında bulunur.
oo- (önek) [oo-] Yumurta.
oofaji [oophagy] Bazı
Harhariyasgillerde yumurta sarısını ana rahminde tüketen yavruların ananın
döllenmemiş yumurtalarını yemesi.
oogami [oogamy] ® Eşeyli (seksüel) üreme.
oogenez [oogenesis] Yumurtaların oluşup
gelişmesi.
oogon [oogonium] Dişi eşeylik hücresini temsil eden hücredir, bir
ya da birkaç oosfer içerir (sonuncuları kamçılaşmamış eşeylik hücreleridir).
oogonyum [oogonium] Dişide yumurtaları meydana
getiren göze (hücre).
oosit [oocyte] Mayoz başladığında oogonyumlar
oosit olur ve uzmanlaşmış gözeler (hücreler) oositi sarar. Oosit yumurtlanmak
için olgunlaşmaya geçer.
oospor [oospore] Su yosunu ve mantarların kalın duvarlı yumurta gözesi
(hücresi).
op. cita. (abbrev) [adı geçen eser]® Opere citato.
opak [opaque] Işığın geçmesini engelleyen
malzemeyi belirten terim.
opak kuşak [opaque zone] Otolitte diğerlerine
göre daha az ışık geçiren büyüme halkası. Bu kuşak yansıyan ışıkta beyazımsı
parlak fakat ince kesitten alttan ışık verilip üstten gözlendiğinde koyu renkli
gözükür.
opere
citato (op. cita) [adı geçen eser] Tekrar edilmek istenmeyen kaynağı belirten gönderme.
operkül [opercle] Solungaç kapağında yer
alan genelde en büyük kemik. Yaş tayininde de kullanılabilmektedir.
operkül kanalı [opercular canal] Kafada devam eden
yanal çizgi uzantısı. ® Baş kanalı. ®
Okupital kanal.
operkulum [operculum, lid, covering] Kapak.
Balıkların solungaçlarını örten kapak. ® Solungaç kapağı.
ophi- (önek) [ophi-] Yılan.
Ophichthidae (Yılankurdu-balığıgiller) [snake eels] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Elopomorpha üsttakımı, Anguilliformes takımı,
Ophichthidae ailesi iki alt aileyi (Myrophinea-14 cinste 57 tür ve
Ophichthinae- 46 cinste 260 tür) olmak üzere 60 kadar cins ve 300’ün biraz
üstünde türü barındırmaktadır. Gövde çok uzun ve yılan şeklindedir. Yüz konimsi
olup sivridir. Ağız uç-altında yer alır (sub-terminal) Dişler genellikle koni
biçimli olup sivri ya da pürtüklüdür. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçler ya
birleşiktir ya da kuyruğun ön kısmında son bulur. Akdeniz’deki türlerde
belirtici lekeler yoktur. Boyları
küçükten (10 cm), büyüğe (3 m) değişir. Sıcak ve ılıman sularda yaşarlar.
Kıyıdan derin kesime (750 m) kadar yayılırlar. Türlerin çoğu tabansaldır. Kıta
sahanlığı bayırının üst kesiminde kumlu-çamurlu zeminde ya da buna gömülü
olarak bulunurlar. Bir kaçı yüzücüdür (pelajiktir). Omurgasızlar ve küçük
balıklarla beslenirler.
Ophichthus rufus (yılankurdu balığı,
dikenli yılanbalığı) [Rufus snake eel] Tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=60 cm olabilir. Kıta sahanlığında
kumlu, çamurlu zeminde bulunur.
Ophidiidae (cusk-eels) [Mırmır-balığıgiller] Actinopterygii sınıfı, Neopterygii altsınıfı, Teleostei
arasınıfı, Paracanthopterygii üsttakımı, Ophidiiformes takımı, Ophidiidae
ailesinde 4 altaile (Brotulinae, Brotulotaeniinae, Neobythitinae, Ophidiinae)
yer almaktadır. Ophidiidae ailesi içeriğindeki 50 cinste yaklaşık 240 tür
bulunmaktadır. Denizde yaşarlar. Ailedeki en büyük boylu tür 2 m’dir. Atlas,
Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır. Yılan görünümü hakimdir. Gövdeleri
uzun, hafif basıktır. Ağız büyük ve
uçtadır. Fırçamsı dişler çenelerde yer alır. Solungaç yarıkları büyüktür.
Yüzgeçlerde sert ışın yoktur, sırt yüzgeçleri tektir. Çatallı sakala dönüşmüş
karın yüzgeçleri önemli özellikleridir.Pulları küçüktür, yanal çizgi vardır.
Renkleri genellikle kahverengiden beyaza doğru olup sarımsı-pembemsi
gölgelidir. Sıcak ve ılıman sularda demersal ya da tanamcıl (bentik) olup
yumurtlayan türlerdir. Akdeniz’de 500 m derinliğe kadar rastlanırlar. 8,000
m’nin üstünde, abisal derinliklerdeki bayırlarda ve kıta sahanlığında yaşarlar.
Planktonla beslenirler. Birkaç türünün ticari balıkçılığı vardır.
Ophidion barbatum (kayış balığı, yılansı balık) [snake blenny] Tabansaldır (demersaldır).
Ophidion rochei (kayış balığı) [?] Tabansaldır (demersaldır) ve
Ophistobranchia [sea slugs, nudibranchs] ®
Arttansolungaçlılar.
Ophisurus serpens (dikenli yılanbalığı, yılankurdu
balığı) [serpent eel] Mercan resifiyle ilişkilidir. Acı-suya girer.
Ophiuroidea [brittle stars]
®
Yılanyıldızları.
opisto- (önek) [opistho-] Arkasında, tersi, aksi tarafta, geri, sırt.
opistonefroz [opisthonephros,
mesonephros] Erin balıkların işlevsel boşaltım organı, böbreği.
oportunist [opportunist] ® Fırsatçı.
optik kaslar [optic muscles] ® Göz kasları.
optimum [optimum] En elverişli durum, konum, hal.
optimum balıkçılık yeteneği [optimum fishing capacity] ® En iyi
balıkçılık yeteneği.
optimum büyüklük [optimum size] ® En iyi
büyüklük.
optimum ürün [optimum yield, optimum sustainable yield] ® En iyi ürün.
optimum yaş [optimum age] ® En iyi yaş.
oral [oral] Ağız ile ilgili. Ağza ait. Ağzın bulunduğu bölge. ® Aboral.
oral disk [oral disk] Taşemegiller’in
(Petromizontidae) yuvarlak ağızları.
oral fimbriya [oral fimbria] ® Ağız contası.
oral inkübasyon [oral incubation, oral gestation]
Apogonidae-Kardinalbalığıgiller ve diğer bazı ailelerde görülen ağızda
kuluçkalama, bir cins ağız gebeliği. ® Ağızda kuluçkacı. ® Ağız
gebeliği.
oransal kota [proportional quota] Balıkçılık kotası
kesin bir değere göre değil değişebilen toplam izin verilebilir ava (TAC) göre
uygulanmaktadır. TAC değiştikçe verilen kota (avlanabilir balık miktarı)
değişir.
Oratosquilla massavensis (?) [Red
Sea mantis shrimp] En çok 22 cm kadar olabilir ancak sıkça rastlanan boyu
15 cm kadardır. 10 - 50 m derinliklerde çamurlu, kumlu, killi ve çakıllı
tabanda yaşar. Türkiye'nin doğu Akdeniz kıyısında görülür.
orbit [orbit] ® Göz çukuru.
Orcynopsis unicolor (ak palamut, akpalamut balığı) [plain bonito] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Boyu TL=150 cm civarında
olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir.
Küçük sürüler oluşturur. Yüzeye yakın dolaşır ve 1. sırt yüzgeci suyun
dışında kalır.
ordinat [ordinate] Y-ekseni.
ordino [?] Gemi adamının gemiye atanma
belgesi.
ordo [order] Aile ve sınıf arasında yer alan
canlılar grubu. ® Takım.
orfoz [dogtooth grouper] 1- ® Epinephelus caninus.
orfoz [dusky grouper] 2- ® Epinephelus
marginatus.
orfoz [Haifa grouper] 3- ® Epinephelus
haifensis.
orfoz [Malabar grouper] 4- ® Epinephelus
malabaricus.
orfoz balığı [blacktip grouper] 1- ® Epinephelus
fasciatus.
orfoz balığı [dusky grouper] 2- ® Epinephelus
marginatus.
orfoz balığı [mottled grouper] 3- ® Mycteroperca rubra.
organ
yenilenmesi [organ
regeneration] ® Yenilenme.
organik [organic] 1- Karbon temelli olup hidrojen, azot
ve fosfor içeren halka ve zincir oluşturan kimyasal bileşikler.
organik [organic] 2- Canlıya ait ya da canlıların
oluşturduğu malzeme.
organik yem [organic bait] Oltacılıkta kullanılan
herhangi bir organik madde (kurt, böcek, balık, peynir, ekmek vs).
organizma [organism] 1- Canlıyı oluşturan organların hepsi.
organizma [organism] 2- Herhangi yaşayan varlık.
organizmaları çiftli adlandırma [binary naming of organisms] Peter Artedi’den (1705-1735) yararlanan Linne organizmaları adlandırma
sistemini geliştirmiştir. Linne 2,600 balık türünün tanımlamasını yapmış ancak
balinaları memelilere değil balıklara katmıştır. Linne’nin isimlendirme
sisteminde her bir balık türünün iki adı vardır. Bunlardan ilki cinsi ikincisi
türü belirtir. Örnek; Mullus barbatus
(keserbeş barbunya).
organofosfatlar [organophosphates] Kısa ömürlü tarım ilaçları.
organogenez [organogenesis] Geç cenin
(embriyon) evresinde organ sistemlerinin oluşması.
organojenik [organogenic] ® Biyojenik.
organometalik [organometallic] Bir metale bağlı
karbon kökleri yani organik radikali bulunan kimyasal bileşik. Örnek; sodyum
etil.
orientalis [east] Doğu.
orkinos (orkinoz) [northern bluefin tuna] 2- ® Thunnus thynnus.
orkinos [little tunny] 1- ® Euthynnus alletteratus.
orkinoz [albacore] ® Thunnus
alalunga.
ornitoloji [ornithology] Kuşbilimi.
orofarinks [oropharynx] Beslenme kanalının ağız-yutak
boşluğu kısmı.
orta [intermediate] İlk
ve son arasında yer alan.
orta ölçek [mesoscale]
Kabaca 10-1,000 km yatay boyutlarındaki olayları içerir.
orta-bentos [mesobenthos] Deniz tabanında
200-1,000 m derinliklerde yaşayan organizmalar.
ortak balıkçılık [common fisheries]
Herhangi bir devlete ait olmayan balıkçılık.
ortak balıkçılık politikası [Common Fishery Policy, CFP] ® AB-Ortak
Balıkçılık Politikası.
ortak isim [nomen
collectivum (nom. collec.)] Henüz bilinenler
içerisinden hangi gruba ait olduğu bilinmeyen, belirlenmemiş gruba verilen ad.
ortak malın trajedisi [tragedy of the commons] Toplumun ortak
malı olan doğal kaynakların sürdürülebilir en yüksek ürün miktarının (MSY)
aşılması nedeniyle giderek azalması ya da kaybı ortak toplumsal trajedidir. Bu
durum maalesef birçok balıkçılık için geçerlidir. Bireyler hiç kimseye ait
olmayan ortak kaynağın (ortak malın) korunmasına gerekli ilgiyi
göstermemektedirler.
ortak stok [shared stock] 1- Komşu ülkenin münhasır ekonomik
kuşağını aşarak göç eden balık stoğu.
ortak stok [shared stock] 2- Birden çok ülke tarafından
avlanan balık stoğu.
ortakçılık [commensalism] Birinin yararına diğerinin
zarar görmediği ilişki. ® Besin ortakcılığı. Örnek; deniz
şakayığı (Anemonia)-balık birlikteliği.
ortakyaşama [symbiosis] İki farklı türün birbirine
zarar vermeden, birbirinin yararına paylaşımlı yaşaması, birlikteliği.
ortakyaşar [symbiont] Paylaşarak yaşayan.
İki farklı türün birbirine zarar vermeden birlikte olması durumu.
ortalama [average, mean] Değerlerin toplamı/değerlerin
sayısı (åx/n).
ortalama biyokitle [mean biomass] Ortalama balık
ağırlığı x Balık sayısı.
ortalama yaşam beklentisi [life expectancy] Yaşama süresi. Bir organizmanın beklenen - umulan yaşama süresi, ömrü.
ortalesital [mesolecithal] Orta derecede yumurta
sarısı olan yumurta(lar).
ortalittoral (mediolittoral) [mediolittoral] Bentik kesimde üst ve alt (supra ve infra) littoral bölgeler arasında olup
suya batıp çıkan bölgedir.
ortam [ambient] Belirli bir yerde bulunan (o yeri çevreleyen) durum, koşul. Örnek; ortam
sıcaklığı.
ortanca [median] Ölçüm değerleri küçükten büyüğe (ya da tersi) sıralandığında ortaya gelen
değer.
orta-plankton (mezoplankton) [mesoplankton] Yararlanılan araştırmacıya bağlı
olarak büyüklüğü (planktonun boyları) 1 ile
orta-su [midwater] Orta-yüzücü yani
orta-pelajik (mezopelajik) kuşak ile ilgili. Kısaca yüzey suları ile taban
suları arasındaki kuşakta yer alan sular.
orta-su solungaç ağı [floating gill net] Solungaç ağının
kurşun yakasına konulan ağırlıklarla batırılıp (çapaya bağlanarak) su kolonunda
belirli bir derinlikte askıda tutulması şeklinde kullanılan av aracıdır.
orta-su trolü [midwater otter trawl, midwater trawl] Taban ile yüzey arasında herhangi bir uygun derinlikte bir tekne ve
kapılarla ya da iki tekneyle (kapısız) çekilen balık ağı. Ağın sürüklenme
derinliği, sonarda derinliği belirlenen balık sürüsünün bulunduğu derinliğe
göre ya kablolu ya da kablosuz mantar yaka üstü akustik sistemle belirlenir.
Ağın ön kısmı çok geniş gözlü olup sürünün sanki bir tünel içerisine girmesi
şeklinde bir etkiye sahiptir. Sürünün orta-suda kullanılan bir ağa girmesi için
ağız açıklığının en az 4x4 metre boyutlarında kare olması deneyimle
öğrenilmiştir. Tabanda ve orta-suda kullanılabilen kombinasyon ağlar da
mevcuttur. Hafif malzemeden üretilen orta-su ağları tabanda çabuk yıpranırlar.
Bu nedenle ağın ağız kısmında ağ malzemesi yerine belirli aralıklarla
yerleştirilmiş halatlar da kullanılmaktadır.
orta-tuzcu [mesosaline] Orta derecelerdeki
tuzluluğa dayanıklı organizma.
orta-tuzlu [mesohaline] Tuzluluğu 3-10 ppt
arasında olan acı-su ya da tuzluluğu 30-34 ppt arasında olan deniz suyu.
orta
yüzgeçler [median
fins] Balıklarda çift olmayan sırt, dışkıl ve kuyruk yüzgeçleri.
orta-yüzücü (orta-pelajik,
mezopelajik) [mesopelagic]
Okyanusların orta derinlikteki suları. Kullanıcıya göre
derinlik sınırları değişmekte olup 200-1,200 m ya da 150-2,000 m derinlik
aralıklarındaki sular ima edilmektedir. Bu suların özellikleri alaca karanlık
ile keskin sıcaklık farklılığı şeklinde verilmektedir. ®
Derin-yüzücü (batipelajik). ® Tüm-yüzücü (holopelajik). ® Üst-yüzücü (epipelajik).
orto- (önek) [ortho-] Düz, dik, dik
açılı.
ortografik değişiklik [orthographic variant] 1- Aynı ismin birden çok şekilde
yazılması.
ortografik değişiklik [orthographic variant] 2- İki ya da daha fazla birimin isimlerinin yazılışlarının birbirlerine çok yakın
olması sonucu oluşan şaşırtıcı durum.
Oruç Reis [?] Yunanca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca
bilen ve kardeşi İlyas Reis ile birlikte denizciliğe başlayan Türk denizci
(1470-1518). Daha sonra diğer kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa)
kendisine katıldı. Piri Reis ile zamanın sultanı Yavuz Sultan Selim’e hediyeler
gönderdi. Karşılığı olarak hilat giydi. Cezayir’e hükmetti ve doğu Cezayir’i
Hızır Reis’in emrine ve batı kısmını ise kendi hükmünde tuttu.
oryentasyon [orientation] Yönelme.
oseanaryum [oceanarium] Büyük deniz suyu
akvaryumu.
oseanografi [oceanography] Okyanus ve deniz sularının kimyasal ve fiziksel yönden incelenmesi, dalga
dinamiği ve akıntılar, sudaki bitkisel ve hayvansal canlıların biyolojisi,
taban yapısı ile sedimanları araştıran çok disiplinli bilim kolu. Osenaografi
terimi çoğu kez oşinografi olarak da yazılıp söylenmektedir.
osellus [eye-spot] 1- ® Göz lekesi.
osellus [ocellus] 2- ® Benek.
osifikasyon [ossification, osteogenesis] ®
Kemikleşme.
osifiye [ossify] Kemikleşme.
Osilinus
articulatus (?) [articulate monodont] ® Monodonta articulata.
Osilinus
turbinatus (?) [turbinate monodont] ® Monodonta
turbinata.
osmoregülasyon [osmoregulation] Organizma içerisindeki
belirli, uygun bir tuz-su dengesinin korunmasıdır. Tatlı-su balıkları seyreltik
ortama tuz kaybettiklerinden solungaçlarıyla aktif olarak ortamdan iyon
alırlar. Yine vücutları daha yoğun bir ortam olduğu için vücuda giren su ile şişebilirler.
Bunu dengelemek için böbreklerinden her gün vücutlarının %20 ağırlığı kadar
seyreltilmiş idrar atarlar. Deniz balıkları daha yoğun ortamda solungaçlarından
su kaybederler. Büzüşmemek ve eksilen suyu tamamlamak için ise içerisinde çokça
iyonun (tuzun) bulunduğu suyu içerler. Fazladan alınan tuzlar özellikle NaCl ve
KCl solungaçlardan diğerleri ise böbrekler üzerinden atılır ve bu yolla tuz-su
dengesi sağlanır. ® Hiperozmotik. ® Hipotonik.
osmotik basınç [osmotic pressure] Yarı geçirgenle
ayrılmış farklı yoğunluktaki iki çözeltinin akışkanlık basıncıdır. Seyreltik
çözeltilerin ozmos basıncı p=MRT’dir.
M=Molarite; R=Gaz sabiti; T=Termodinamik sıcaklık ki buna önceleri mutlak
sıcaklık denmekteydi.
osmoz [osmose, osmosis] ®
Geçişme.
ostariofizi (Ostariophysi) [ostariophysi] ®
Kemikdesteklikeseliler.
osteo- (önek) [osteo-] Kemik. Örnek; osteosit
(osteocyte)-kemik gözesi (hücresi).
osteoblast [osteoblast] Kalsiyum tuzları
biriktirerek kemik oluşturan göze (hücre).
osteoderm
[osteoderm] Deri üzerindeki
kemiksi yapılar.
osteoloji [osteology] ® Kemikbilimi.
Ostrea edulis (istiridye) [European flat oyster] Kabuk şekli
değişkendir ancak yuvarlak olma eğilimindedir. Sol kabuk yassı ve eş merkezli
kaburgalıdır. Kas izi böbrek şeklindedir. Rengi dışta gri, soluk yeşilden
esmere çalarken içte pürüzsüz parlak beyazdır. Boyu en çok 20 cm olabilir.
Sıklıkla rastlanan boyları çok daha küçük olup 6 ile 9 cm arasında değişir.
Kumlu çakıllı, kayalık tabanda 40 m derinliğe kadar büyük yataklar oluşturur.
Birbirini izleyen erkek ve diş evreleri geçirir. Türkiye'nin tüm kıyılarında
bulunur. Avcılığı yapılmaktadır ancak aşırı sömürü nedeniyle yatakları
azalmıştır. Karadeniz'de gözlemlenen azalma yırtıcı karından bacaklı Rapana venosa'ya bağlanmaktadır.
Ostreidae (İstiridyegiller) [oysters] Kabuklar eşit
değildir. Konturları düzensiz ve değişkendir. Üstteki sağ kabuk düzdür. Alttaki
sol kabuk kıvrımlı, eş merkezli kaburgalıdır. Eklem dişsizdir. Kas izi tektir.
Sucul kültüre alınan ilk türdür ve bu işlem 'ostrei-culture
= oyster-culture = istiridye kültürü' olarak anılır. Ailenin Akdeniz sular
sisteminde 6 kadar türü yaşamaktadır.
oşinografi [oceanography] ® Oseanografi.
ot balığı [goldsinny-wrasse] 1- ® Ctenolabrus rupestris.
ot balığı [?] 2- ® Symphodus
doderleini.
ot balığı [axillary wrasse] 3- ® Symphodus
mediterraneus.
ot balığı [ballan wrasse] 4- ® Labrus bergylta.
ot balığı [blacktailed wrasse] 5- ® Symphodus
melanocercus.
ot balığı [brown wrasse] 6- ® Labrus merula.
ot balığı [corkwing
wrasse] 7- ® Symphodus
melops.
ot balığı [cuckoo
wrasse] 8- ® Labrus mixtus.
ot balığı [east Atlantic peacock wrasse] 9- ® Symphodus tinca.
ot balığı [five-spotted wrasse] 10- ® Symphodus roissali.
ot balığı [green wrasse] 11- ® Labrus viridis.
ot balığı [grey wrasse] 12- ® Symphodus
cinereus.
ot balığı [long-snouted wrasse] 13- ® Symphodus rostratus.
ot balığı [ocellated wrasse] 14 ® Symphodus ocellatus.
ot balığı [ocellated wrasse] 15- ® Symphodus
ocellatus.
ot balığı [pointed-snout wrasse, long-snouted wrasse] 16- ® Symphodus rostratus.
ot balığı [pointed-snout
wrasse] 17- ® Symphodus rostratus.
otçu [herbivorous] Bitkiyle beslenen. ® Otobur.
otçul [herbivore]
®
Otobur.
otik [otic] Duymayla ilgili. Kulak.
otlama [grazing] Bitkiyle beslenmek. Bitkisel plankton ile beslenen
hayvansal plankton.
otlayıcı [grazer] Bitkiyle beslenen balık ve diğer canlılar.
otobur [herbivore] Besin kaynağı olarak bitki tüketen (heterotrof) organizma. Bitkilerle
beslenen canlı.
otobur balıklar [herbivore fishes] Gerçekten %100
herbivor balıklar çok nadir görülür. Çoğunluk bitkisel besinin yanında
hayvansal gıda da alır. Otobur balıkların çoğunluğu tatlı-su ya da
tatlı-su/acı-su formudur. Cyprinus carpio
(sazan) omnivordur denilebilir. Otsazanı Ctenopharyngodon
idella adı üstünde bitkilerle beslenir bilinirken hayvansal gıda bulduğunda
önce hayvansal gıdayı tercih etmektedir. Mugilidae (Kefalgiller) aslında
kazıyıcıdırlar. Kazıdıkları (tırtıkladıkları) kesimde ne varsa onu yutarlar.
otoklav [autoclave] Kapağı ve gövdesi iç basınca dayanıklı bir cins
tencere. Laboratuvar malzemelerinin mikroplardan arındırılmasında
(sterilizasyon) kullanılan alet.
otolin [otolin] Balık otoliti içerisinde CaCO3
kristallerini saran büyük molekül ağırlığına sahip proteinin adı. Otolit kesiti
ısıtıldığında yanarak koyu renk alan organik madde.
otolit [otolith] Balıkların içkulaklarında her
iki tarafta üçerden 6 adet bulunan taşlar. Bu taşlar biyolojik kökenli CaCO3
olan aragonite kristallerinin otolin adı verilen bir organik molekül ile sarılmasıyla
oluşturulmakta olup statolit olarak da anılmaktadırlar. Denge, yer çekimi,
duyma, hızın algılanmasında kullanılan sert aksam(lar)dır. Bu taşlardan
genellikle en büyüğü sagitta’dır. Sagitta sacculus ampülü, lapillus utriculus ampülü ve asteriscus ise lagena ampulü
içerisinde bulunur.
otolitometri [otolithometry] Otolitlerdeki büyüme halkalarından
yaş tayini.
otoliz [autolysis] Protein, yağ ve diğer vücut
parçalarının (dokuların) balığın ölümünden sonra enzimlerle bozunması. Bozunma
hızı, sıcaklığa bağlıdır.
otomatik çapari [automatic
longline] Çapari balıkçılığında oltalara yem takan, atan ve
toplayan mekanizma.
otomatik seviye ölçer [automatic
tide gauge] Deniz seviyesindeki
değişiklikleri ölçen ve kaydeden cihaz ya da mekanizma.
otomatik yemleyici [automatic feeder]
Ağ kafeslerde balık besiciliği-yetiştiriciliğinde yemi önceden
belirlenen zaman ve miktarda veren cihaz.
otopilot [autopilot] Gemileri istenen
gidiş yönünde (rotada) tutmada kullanılan elektronik bir alettir.
otopsi [aotopsy] Ölüm sonrası inceleme ve
tanımlama. Otopsi insanlar için kullanılan bir terim olmakla birlikte
yanlışlıkla hayvanlar için de kullanılmaktadır. ® Nekropsi.
otospor [autospor] ® Eşeysiz (aseksüel) üreme.
ototrof [autotroph] Kendi besinini
üreten. Özbeslenen. ® Kendibeslek.
ototrof göl [autotrophic lake] Organik maddelerin kendi içinde oluştuğu ve etrafındaki karadan gelmediği
göl.
ototrofi [autotrophy] Özbeslenme. ® Kendibeslek.
oturma alanı [home range] Bir canlı ya da canlı
grubunun serbest hareket ettiği ve gereksinmelerini karşıladığı kesim.
otuz saniye kuralı [thirty second rule] Sıcaklık ve neme bağlı
olmakla birlikte otuz saniye su dışında kalan alabalığın salıverilmesinden
sonra yaşama şansı çok azdır.
ovaryum [ovarium, ovary] ® Yumurtalık.
ovat [ovate] Yumurta şeklinde.
ovidukt [oviduct] ® Yumurta kanalı.
ovipar [ovipariy] Yumurtlamayla
çoğalmayı belirtir. Anne vücudunda hiçbir ya da çok az bir gelişme olur. Asıl
cenin (embriyon) gelişmesi anne vücudunun dışında gerçekleşir. Kuluçka
döneminden sonra yavrular yumurtadan genç bireyler olarak çıkar. ® Yumurtlayan.
ovoliz [oolysis] Döllenmemiş yumurtanın yozlaşarak
bozunması.
ovo-testis [ovo-testis] Hem erkek (erbezi) hem
de dişi (yumurtalık) üreme dokularını taşıyan. Erdişi ya da erselik (hermafrodit) hayvanlarda görülür. Örnek; Centropristes.
ovovivipar [ovoviviparity, ovovivipary] 1- Yumurtaların
anne karnında döllendiği ve çıktığı fakat embriyonun plasenta bağlantısının
olmadığı üreme şekli. Ceninlerin (embriyonların) vücut içerisinde göbek bağı
olmadan farklı keselerde (yumurta zarıyla ayrılmış olarak) gelişmesi yani
kuluçka aşamasını tamamlaması ya da tamamlama aşamasında olup doğması
şeklindeki çoğalmayı belirtmede kullanılır. Ovovivipar çoğalmada ceninler
(embriyonlar) yumurta sarısından beslenir. Ana yalnız gaz değişimini sağlar. ® Canlı
doğurma. ® Aplasental (etenesiz).
ovovivipar [ovoviviparous] 2- Oluşan kabuklu yumurtaların ana karnında açılması şeklindeki üreme.
Kurtçukların (larva) kordonu (plasentası) yoktur ve anneden besin almazlar.
Yavrular minik erin bireyler olarak doğar, yüzer ve beslenir. Örnek; Gambusia
holbrooki.
Oxynotus centrina (dozum balığı, domuz balığı)
[angular roughshark] Derin-tabansaldır (batidemersaldır). 60-
Oxyurichthys papuensis (sivrikuyruk
kayabalığı) [frogface goby] Mercan resifiyle
ilişkilidir. 1-
Oya-Şio akıntısı [Oya current] Japonca’da Oya-shio adıyla
anılan ve aynı zamanda Kuril akıntısı adını da alan kuzeyden Kamçatka
boyunca güneybatıya Kuril adalarına
doğru yüzeyden akan okyanus akıntısıdır. Soğuk, az tuzlu Oya akıntısı doğu
Japonya’da Kuro akıntısının uzantısının altına girer ve güneye doğru devam
eder. Oya akıntısının saniyede 15 milyon m3 su taşıdığı tahmin
edilmektedir.
ozmoregülasyon [osmoregulation] ®
Osmoregülasyon.
ozmos [osmose, osmosis] ® Geçişme.
ozon [ozone (O3)] 1- Yüksek oksitleyici özelliği olan ağır kokulu, gaz.
Atmosferin üst katmanlarında bulunur ve morötesi güneş ışınlarını emer.
ozon [ozone]
2- Yüksek enerjili oksijen molekülü
(O3).
ozon tabakası [ozone layer] Güneşten gelen morötesi radyasyonu süzen ve ozon içeren 20-