K [son güncelleme 22 Mart 2016]

 

K (kıs) [Kelvin] Sıcaklık ölçeği. °K=°C+278.

kaba çökel [coarse sediment] Parçacık boyu 2 mm’den daha büyük kum, çakıl, taş ve taş parçası gibi çöken maddeler.

kaba sediman [coarse sediment] ® Kaba çökel.

kabadalga [rough sea] Dalga yüksekliği 1,5-3 metrelerde olup gemiyi etkileyen dalga.

kabarcık hastalığı [knot disease, pimple disease] Balık derisinde düğüm şeklinde küçük kabarcık (sivilce) oluşumu hastalığı. Sazan balığı Cyprinus carpio’da görülür.

kabarık yanak iğne balığı [black-striped pipefish] ® Syngnathus abaster.

kabasünger [honey comb]  ® Hippospongia communis.

kabile [phylum] Canlıların sınıflandırılmasında aynı soydan (atadan, cetten) gelen ve dalların (kladus) birleştirilmesiyle oluşturulan büyük (geniş) taksonomik sınıflandırma üst grubunun adıdır. Eşanlamlı olarak soy da kullanılmaktadır.

kabin, kabuk (nacelle, cabine, shell) Dişi Argonauta kollarının I ürettiği yalancı 'kabuk' olup içine yumurtalar bırakılmaktadır. Kabinde yaşayan hayvanlar normalde Kol I ‘in salgıladığı zar ile örtülüdür.

kabotaj [cabotage] Ulusun (devletin) hükümranlığı altındaki kıyısal sular ve limanlarında ticaret ve taşımacılık yapma hakkıdır. Türkiye’de Kabotaj Bayramı 01 Temmuz’da kutlanmaktadır.

kabuk [shell] 1- Midye kabuğu.

kabuk [test] 2- Tarak (midye) kabuğu için kullanılan eşanlam kelime.

Kabuklular [Crustacea] Eklembacaklılar (Arthropoda) kabilesinin altkabilesidir. Altkabilenin genelde Branchiopoda, Remipedia, Cephalocarida, Maxillopoda, Ostracoda ve Malacostraca olmak üzere altı sınıftan oluştuğu kabul edilir. Mystacocarida ve Branchiura bazen ayrı bir sınıf olarak alınır. Kabuklular 55 bin tür ile Eklembacaklılar’ın tür sayısı yüksek gruplarından biridir. İstakozlar, yengeçler, karidesler bu gruptan canlılardır. Çoğu suculdur. Tatlı-su, deniz ve karada yaşayanları da vardır. Çoğunluk hareketlidir. Bir kısmı asalaktır (parazittir). Vücutları, kafa, göğüs daha doğrusu kafa-göğüs (sefalotoraks-cephalothorax) ve karın kısmına ayrılır. Kafada iki anten ve bileşik-göz bulunur. Göğüs ve karın diğerlerinin yanında solungaç uzantısı taşır. Kabuk dış iskelet görevini yapar. Canlı büyüdükçe dış iskelet yenilenir. Gelişme evrelerinde başkalaşma (metamorfoz) ve nauplius adı verilen kurtçuk (larva) evresi söz konusudur. Birkaçı erselik (hermafrodit) olmakla birlikte çoğunluk çift eşeylidir (çift cinsiyetlidir).

kabul edilebilir av tahmini [acceptable catch estimate] Bir bölgedeki balık stoğundan yapılabilecek (alınabilecek) av miktarının yaklaşık tahminidir.

kabul edilebilir biyolojik av [acceptable biological catch] ® İzin verilebilir biyolojik av.  

kabul edilebilir biyolojik en küçük değer [minimum biological acceptable level] 1- Yumurtlayan stok biyokitlesinin, belirli bir değerin altına düşmesi durumunda, içgöçün (stoğa katılmanın-recruitment) giderek azalma olasılığının artabileceği, biyokitle değeri.

kabul edilebilir biyolojik en küçük değer [minimum biological acceptable level] 2- Bazı türlerin, yasayla belirlenen belirli bir boyun altında kalan bireylerinin avlanmaları halinde saklanması ve pazarlanması yasak uzunluk değeri.

kabul edilebilir etki [acceptable impact] İnsan faaliyetlerinin balıkçılığa genellikle olumsuz etkisini ima eder. Etki, kaynak için az riskli ise kabul edilebilirlik söz konusu olmaktadır. Etki ve risk tartışma konusu olup bu tanım değişebilir.

kaburga [rib] 1- Tekne gövdesini oluşturan postaların (ıskarmozların) hepsi.

kaburga(lar), kenar(lar) [costulation(s), cote(s)] 2- Karındanbacaklılarda kabuk yontusunda uzamış kabartmalar.

kaburgalar arası [intercostal] Kaburgalar arasındaki atar ve toplar damar ile kaslar.

kaçak [escapee, escapes] Akvakültür tesisindeki balıkların doğaya dağılması. Bunlar doğada yaygın olmayan hastalık ve parazit taşıyabilecekleri gibi yabanıl bireylerle melez oluşturabilirler.

kaçınma [avoidance] Bir balık ya da balık sürüsünün, etkileyen kaynağın (gürültü, yırtıcı) ya da av aracının (trol, solungaç ağı, olta vb) etki alanından savuşması, kaçması.

kaçınma eşiği [avoidance threshold] Kaynağın etkisinden savuşmak için gerekli olan en düşük konsantrasyon düzeyi.

kaçınma tepkisi (savuşma) [avoidance reaction] Uygun olmayan koşullara malzeme, kimyasallar vs’nin organizmalarda neden olduğu yavaş ya da hızlı harekettir.

kadife köpekbalığı [velvet belly lantern shark] ® Etmopterus spinax.

kadırga balığı [cachalot, sperm whale] ® Physeter catodon.

kafa kanalları [head canals] ® Kelle kanalları.

kafa-boy göstergesi [cephalic index] Kafa uzunluğunun standart boya oranı.

Kafadanayaklılar [Cephalopoda] ® Kafadanbacaklılar.

Kafadanbacaklılar [Cephalopoda, head-feet] Bu sınıf Nautiloidea, Ammonoidea (†), Coleoidea ve Neocoleoidea altsınıflarını içerir. Günümüze ulaşmış yaklaşık 650-700 türü vardır ve hepsi denizlerde yaşarlar. Hemen hemen bütün denizlere yayılmışlardır. Kafadan çıkan bacakları vardır. İki yanlı (bilateral) bakışımlıdırlar (simetriktirler) Ahtapotlarda 8 bacak bulunur. Mürekkep balıkları 8 bacaklı 2 dokunaçlıdır. Kamera gözlüdürler. Nautilus cinsi hariç deri rengini kolaylıkla değiştirebilirler. Etobur (karnivor) yırtı-cıdırlar. Çift (cinsiyetli) eşeylidirler. Döllenme hectocotylus olarak bilinen kolla olur. Kabuk içtedir. Yalnız Nautiloidea’de kabuk dıştadır. Octopoda ve Vampyromorphida takımlarında kabuk tamamen kaybolmuştur. Hareket su fışkırtılarak sağlanır. Octopoda koları üzerinde yürüyebilir. Sinir ve duyu organları gelişmiştir. Ticari balıkçılıkları önemlidir. ® Cephalopoda.

kafadanyüzgeç [cephalic fin, cephalic flipper] Göğüs yüzgecinin önünde, ağız’ın iki tarafında yer alan etimsi, kalın kulağı andıran uzantı. Örnek; Mobulidae ailesinden Mobula mobular (kulaklı folya ya da şeytan balığı).

Kafatassızlar [Cephalochordata] Hayvanlar aleminde çok solungaçlı küçük bir alt kabiledir (filum). Kordalılarda bulunan kafatası ile diğer aksamları sert değildir (kemikleşmemiştir). Ayrı eşeyli küçük hayvanlar olup boyları 3-6 cm kadardır. Denizel olup en bilinen bireyi (eskimiş adıyla Amphioxus bugünkü adlandırmaya göre) Branchiostomata’dır

kafes [cage] Açık suda balık kültüründe kullanılan tel ya da ağdan yapılarak oluşturulmuş kapalı alan, yer.

kafes çiftlikçiliği için önerilen akıntı hızları [current velocities recommended in fish cage culture] Dünya denizlerinde elde edilen ve kafes balığı yetiştiriciliği için önerilen akıntı verileri şunlardır:

Akıntı hızı (m/s)

Açıklama

Min.  0,05 m/s

Tabana çok az doğal çökelme.  

Ort. 0,05 m/s  

Tabana organik yığılmada azalma.  

0,25-0,75 m/s

Organik ve inorganik malzemenin yayılması.

Min. 0,03 m/s 

>0,1 m/s

>0,05 m/s

>0,03 m/s

Üretim miktarı az (200 ton/yıl).

Yüzey akıntısı. Akıntı karaya doğru olmamalı.

15 m derinlikte .

Tabanın 1 m üstünde (toplam derinlik >30 m).

< 0,2 m/s

0,1-0,3 m/s

> 0,25 m/s

0,5 – 1,0 m/s

Çamurlu taban.

Kumlu taban.

Malta; Kumlu taban, çipura ve levrek, detritus birikmiyor.

Moreton Körfezi. Stok sıklığı az.

0,05-0,5 m/s
Min. 0,1 m/s

Tavsiye edilen hız

3 gün süreyle olmalıdır.

0,2 – 0,5 m/s

Tabandaki birikmeleri taşır.

0,05 m/s

Üretim sınırı (110 ton/km2).

0,012-0,091 m/s

Akdeniz’de kullanılabilir. 

kafes çiftlikçiliğinde Tarım ve Köyişleri bakanlığı’nın su kalitesi ölçütleri [water quality criteria of the Ministry of Agriculture and Rural Affairs] Bakanlığın deniz canlı kaynaklarının beslenmesi ve yetiştiriciliğinde önemli olan bazı su kalite ölçütü değerleri gruplar halinde izleyen tabloda verilmektedir. 

Değişken grubu/Kimya

Ölçüt

Toplam nitrat (NO2+NO3)

< 16,56 μM = 0.5+40 mg/l

Orto-fosfat (o-PO4)

< 10,53 μM = 1 mg/l 

Reaktif silikat (r-SiO4)

< 10,86 μM = 1 mg/l

Çözünmüş oksijen – Winkler

< 125    μM £ 4 mg/l  

pH

   6.5-8.5

Değişken  grubu/Fizik  

Ölçüt

Sıcaklık

>10

Tuzluluk

>5

Çözünmüş oksijen – Prob

< 125    μM £ 4 mg/l  

Bulanıklık – FTU

<29

Değişken  grubu/Fizik  

Ölçüt

Akıntılar-Yüzey (03 -  13m)

>0,1   m/sec

Akıntılar-Orta   (15 -  31m)

>0,05 m/sec

Akıntılar-Dip     (33 -100m)

>0,03 m/sec

Değişken  grubu/Batimetri  

Ölçüt

Derinlik – Min. taban derinliği

> 25 m

Derinlik – Kafesin tabandan min. uzaklığı

> 3 m

kafes kültürü [pen culture, cage culture] Ağıl tipli ağ kafes düzenekle balıkların kültürü. Tabana demirlenmiş ya da yüzen kafeste balık yetiştirmek ya da beslemek.

Kafkaskaya [Caucasian dwarf goby] ® Knipowitschia caucasica.

kağıt balığı [ribbon fish] 1- ® Trachipterus trachypterus.

kağıt balığı [scalloped ribbonfish] 2- ® Zu cristatus.

Kâğıtbalığıgiller [ribbonfishes] ® Trachipteridae.

kahküllühorozbina balığı [tentacled blenny] ® Parablennius tentacularis.

kahverengi müren [brown moray] ® Gymnothorax unicolor.

kaide [base] ® Temel.

kakometrik aşırı avcılığı [kakometric overfishing] Yüksek balıkçılık yeğinliği (f) yani (F=q.f) ama çok düşük ilk avlanma yaşı (tc). Çok fazla küçük balıklar avlanır.

kakometrik ürün eğrisi [kakometric yield curve] ® Kötü ürün eğrisi.

kakometrik yetersiz avcılığı [kakometric underfishing] Çok düşük balıkçılık yeğinliği (f) yani (F=q.f) ama çok yüksek ilk avlanma yaşı (tc). Çok az ama çok büyük balıklar avlanır.

kalafat demiri [caulking iron] Kalafat işleminde üstüpünün sıkıştırılmasında kullanılan bir tür kör keski.

kalafatlamak [caulking] Ahşap gemi ve güverte kaplamalarının aralıklarına üstüpü sıkıştırılıp macunlanmaya (eski ziftlenmeye) hazır hale getirilmesidir. Bu yolla su geçirmezliği sağlanmakatadır.

kalamar [Loligo, squid, calamary] Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesi, Kafadan-bacaklılar (Cephalopoda) sınıfı, Coleoidea altsınıfı, Teuthida takımı, Myopsina alttakımının Loliginidae ailesinin bir cinsidir. Dünya denizlerinin çoğuna yayılmıştır.  Birçok türü ışık kaynağına yönelerek toplanır ve bu yolla ticari olarak avlanırlar. İki alt cins (Loligo (Alloteuthis) ve Loligo (Loligo) ile henüz adı olmayan üçüncü bir cinste toplam 18 türü bilinmektedir. Yaygın bilinen türü Loligo vulgaris’tir.

kalas balığı [oilfish] ® Ruvettus pretiosus.

Kalas balığıgiller [snake mackerels, escolars] ® Gempylidae.

kaldıraç ağı [lift-net] Değişik boyutta olup suya batırıldıktan sonra üstünden balık geçerken kaldırılan av aracı. 

kaldırma ağı (kepçe) [scoop net, dip-net] Çuval şeklinde ve kepçe gibi kullanılan bir cins balık tutma, boşaltma, aktarma aracı (derin büyük kepçe).

kalem sardalya [round herring] ® Etrumeus teres.

kalibrasyon (düzenleme, ayar) [calibration] Kullanılan cihazın ölçüm değerlerini bir standarda göre düzeltme, uygulama ve işlemidir. Türkçede doğrudan karşılığı olmayan bu terim yerine ayar, ayarlama, düzenleme gibi kelimeler kullanılmaktadır. Çoğunluk ise Türkçeleştirilmiş kalibrasyon kelimesini kullanmaktadır.

kalıcı [relict] 1- Daha önce geniş alanlara yayılmış fakat halihazırda ancak bazı yalıtılmış (izole) yaşam-alanlarda var olan hayvansal organizma.

kalıcı [relict] 2- Sönmüş taksonomik birimden kalan. Örnek; Latimeria chalumnae.

Kaliforniya kuluçkası [Californian incubator] Özellikle alabalıkgil yumurtasının çatlamasında kullanılan yatay kuluçkalık.

kalım payı [survival rate] 1- Basitçe yaşayanlardır. Belirli bir süreç sonunda (genellikle bir yıl sonra) yaşayanların sayısıdır. Ölenlerden arta kalanların yani yaşayanların payıdır (S = e-Z).

kalım payı [survival rate] 2- Belirli bir süre sonra hayatta olan (yaşayan) birey sayısı bölü zaman sürecinin başlangıcındaki birey sayısıdır. Zaman süreci genellikle bir yıl olarak alınır.

kalın burunlu iğne balığı [thickly snouted pipefish] ® Syngnathus variegatus.

kalınbaşlı kayabalığı [bighead goby] ® Neogobius kessleri.

kalınlık [girth] Yüzgeçleri hariç balığın en kalın yerindeki vücut çevresi.

kalıntı [residue] 1- Bir şeyin (kimyasal madde, malzeme vb) geride kalan kısmı.

kalıntı [rudimentary] 2- Küçük, gelişmemiş, çok az gelişmiş ya da gelişmesi kusurlu (özürlü) olan. 

kalıntı ışın [rudimentary ray] Gelişmemiş, çoğunlukla çok küçük olup sayılmayan basit yüzgeç ışını.

kalıntılar [residuals] Aşağı-göçer (katadrom) olup tatlı-suda kalan fakat yumurt-lamayan birey. Örnek; Oncorhynchus nerka denize göç etmeden önce cinsi olgunluğa ulaşır ve denize göçer.

kalıp [template] Elle balık ağı örülürken kullanılan değişik çaplı silindirler.

kalitatif [qualitative] ® Nitel.

kalıtım [heredity] Ana-babadan gelen özelliklerin yeni kuşağa geçmesi.

kalıtsal [hereditary] Ana-babadan yeni kuşağa geçebilen özellikler.

kalıtsal kirlilik [genetic pollution] Balık çiftliklerinden kaçan balıkların doğadaki yabani olanlarla çiftleşmesi sonucu daha dayanıksız kalıtsal malzemeyi yabani stoklara aşılaması.

kalıtsal sürüklenme [genetic drift] Küçük izole popülasyonda kalıtsal birim malzemenin değişmeye (mutasyona) ve seçilmeye yol açmadan rastgele değişmesi.

kalkan  [Black Sea turbot] 1- ® Psetta maeotica.

kalkan [turbot] 2- ® Psetta maxima.

kalkan [wide-eyed flounder] 3- ® Bothus podas.

kalkerli kıkırdak [calcified cartilage] Omur ve dişlerde rastlanan kalsiyum tuzu ihtiva eden ve bu nedenle sertleşmiş kıkırdak.

kalkersizleşme [decalcification] Kemiklerden kalsiyum’un (Ca) soğurulması, emilmesidir. Bu, kemiği kırılgan yapar. Tamponlanmamış formalin zamanla asit özelliği geliştirir ve saklanmakta olan balıkların kemiklerinden Ca’u çeker.

kallum [callum] Bazı Pholadidae bireylerinde ayak girişini kapatan kabuğun ön uzantısını oluşturan kalkerli yapı.

kalma [retention] Balığın ağla temas etmesi ve ağda tutsak kalması olasılığı.

kalma eğrisi [retention curve] Balığın yaşı ya da boyu ile ağda tutsak kalması olasılığı arasındaki ilişki.

kalma süresi [residence time] Suyun bir deniz ya da gölde yenileninceye kadar kalma süresidir. Bu süre, su giriş çıkışı olan küçük bir havuzda bir iki gün olabilecekken büyük göl ya da iç denizde birçok yüzyıla kadar uzayabilir. Örnek; Karadeniz’de suyun kalma süresi bir diğer anlatımla değişme süreci yaklaşık 390 yıldır. 

kalmar [Loligo] ® Kalamar. 

kaloma vermek [ease] Gerektiğinde daha fazla zincir vermek.

kalorimetre [calorimeter] Isıölçer.

kalp [heart] 1- Balıkların kanını pompalayan organ. Balıklarda kalp şu parçalardan oluşur: sinus venosus sağ ve sol toplardamardan gelen kanı toplar, atrium kulakçık olup tek ve büyüktür, ventricle karıncık olup kalın ve kaslıdır ve atardamara açılır, bulbus arteriosis atardamarın genişlemiş başlangıç kısmı olup atmaz (kemikli bl), conus arteriosis kıkırdaklı balıklarda atabilme yeteneği olan atardamar başlangıcıdır.

kalp [heart] 2- İki kanadı olan tuzağın kalp şeklindeki kısmı. Balıklar bu kısımda tutuklanır.

kalp midyesi [cockles] ® Cardium edule.

kalp zarı [visceral pericardia] Kalbi saran tek zar. 

kalsit [calcite] Kireç, kireçten.

kama-dil balığı [wedge sole] ® Dicologlossa cuneata.

kamara [ship’s cabin] Gemilerde dinlenilen görece küçük odalara verilen ad.

kamarot [steward] Gemi personeli ve yolcuların hizmetine bakan gemici.

kamba [kink] Dolaşmış halat.

kambriyen [Cambrian] Jeolojik çağ. 500-400 milyon yıl öncesi dönem. Omurgasızların büyük bir kısmı bu dönemde ortaya çıkmıştır.

Kambursugiller [sea chubs] ® Kyphosidae.

kamçı [flagellum, whip] Çoğunlukla birgözelilerin (birhücrelilerin) hareket etmesine yarayan ipliksi uzantı.

Kamçılılar [Flagellata, flagellates] Birgözeliler-birhücreliler (Protozoa) aleminin bir sınıfıdır. Mikroskopiktirler. Birgözeli gerçek çekirdekli, hareketi için bir ya da birkaç kamçı kullanan ilkel canlılardır. Kamçılılar kısmen dışbeslek (heterotrof) kısmen de kendibeslektirler (ototrofturlar). Bir kısmı ise bu iki beslenme şeklinin birinden öbürüne geçebilirler. Önceleri hareket ettikleri için hayvanlar içerisinde yer verilen kamçılılar günümüzde ne hayvanlara ne de bitkilere katılmaktadırlar. Farkı kirlilikteki sularda farklı kamçılı gruplarına rastlanmaktadır. Tek, asalak ya da çürükçül yaşarlar. Tek yaşayanlarda klorofil bulunur. 10 kadar takımı vardır. Yaygın bilinen birkaç cinsi şunlardır: Euglena, Noctiluca, Trypanosoma, Trichomonas, Volvox.

kamış [calamus] Octopoda’nın (sekiz kolluların) yüzen kolisindeki (hecto-cotylus) konik meme ucu sperm kanalı (oluğu) ile sona erer ve dilcik (ligula) kaidesine doğru yönelir. 

kamlama [kink] Dolaşmış halat.

kampana [bell] Çan. 

kampana [campana, bell] Çan.

kan yiyen [haematophagous] Kan ile beslenen. Örnek; taşemen, Petromyzon.

kana rakamları [plimsoll mark, plimsoll line] Teknenin çektiği su derinliğini gösteren ve başta ve kıçta yer alan Romen rakamlarıyla ya da italik yazılmış sayılar.

kanal [canal] 1- Yapay su yolu.

kanal [channel] 2- Belirli süreçlerde içinden su akan yapay ya da doğal su yolu.

kanal [channel] 3- Geniş su yolu. Örneğin İngiliz kanalı da (English Channel)  denilen Manş denizi.

kanal [channel] 4- İki kara parçası arasında dar uzantı.

kanal [channel] 5- Karındanbacaklılarda kabuk ağzı (açıklığı) kenarını keserek sıklıkla az ya da çok uzantıya verilen addır. Bu tam olarak bir sifonsal kanaldır.

kanalhavuz [fish raceway] Uzun, betondan yapılmış dikdörtgen şeklinde olup bol su verilen ve birey sayısının oldukça yüksek tutulduğu çoğunlukla alabalıklarda kullanılan kanal tipli havuz.

kanat [wing] Trol ağının yanlardan ileriye uzanan kısmı.

kanatsı [aliforme] Kanat şeklinde.

kanca [grappling hook] 1- Çengel. Ucu sivri ve kıvrık demirden yapılmış, bir ağaç kola bağlı olup denizdeki malzemeyi alma, kurtarma, güverteye çekme işlerinde kullanılan araç.

kanca [hook] 2- Bazı Oegopsida (kafadanbacaklı) bireyinde kitinli pençe benzeri bir yapı, son vantuz kolu ve/ya da dokunaç (tentakül) çomağı.

kanca [hook] 3- Bir kabuğun büyümeye başladığı alanı.

kanca ağız pisi balığı [Atlantic spotted flounder] ® Citharus linguatula.

kancaağız pisi balığı [Atlantic spotted flounder] ® Citharus linguatula.

Kancaagızgiller [large-scale flounders]  ® Citharidae.

Kangal balığı (doktor balık, yağlı balık) [doctor fish] ® Garra rufa.

kanibalizm [cannibalism] ® Yamyamlık.

kankava [kankava] Ege ve Akdeniz’de süngerci teknelerinin kıç tarafından dışarı sarkıttıkları lastik ve demir tekerlekli olup arkasında bir ya da iki torbanın bulunduğu bir tür sürütme ağıdır.

kano [canoe] Hafif, dar kayık.

kanser yapıcı [carcinogenic, oncogenic] Kansere yol açan (madde).

kantitatif [quantitative] ® Nicel.

kanyon [canyon] 1- Derin, dik geçit. 

kanyon [canyon] 2- Okyanus ve denizlerdeki göreceli dar, derin ve dik yarıklar. 

kapak [operculum] 1- Genelde kapak (operculum) bitki ve hayvanların açıklanması, tanımlanmasında kullanılan küçük bir örtüye verilen addır.    

kapak [operculum] 2- Karındanbacaklının ayağında ürettiği sert parça olup hayvan ayağını geri çekildiğinde kabuk ağzını kapatır. Kapak genellikle değirmi-sarmal yapılı olup başlangıcı ise çekirdek (nucleus) olarak anılır. 

kapalı [overcast] Tamamıyla bulutlarla kaplı gökyüzü.

kapalı alan [closed area] Mevsim, üreme dönemi, genç kuşağın korunması amacıyla geçici olarak balıkçılığın yasak olduğu yer.

kapalı deniz [closed sea] 1- Okyanus ya da denizin ulusal hükümranlık alanına giren kısmı. Açık deniz’in (open sea) tersi.

kapalı deniz [enclosed sea] 2- Etrafında bir ya daha çok ülkenin yer aldığı ve diğer denizlere ya da okyanusa dar bir boğazla açılan su kütlesi.

kapalı deniz [inland sea] 3- Etrafı kara ile çevrili örneğin Hazar Denizi gibi büyük su kütlesi. Buna iç deniz de denmektedir.

kapalı havza gölü [endorreic lake] Dışarıya akıntısı olmayan ve bu nedenle suyu tuzlu olan acı-su gölleridir. Türkiye’de en ünlü olanları Van ve Burdur Gölü’dür. ® Van Gölü. ® Burdur Gölü.

kapalı mevsim [closed season] Belirli bir zaman süresince, belirli yer ya da tür için balıkçılığın yasak olması. Çoğunlukla yumurtlayan ana-baba ya da genç balıkların korunması için uygulanmaktadır.

kapalı sezon [closed season] ® Kapalı mevsim.

kapalı sistem [closed system] 1- Dışındaki nesne ve maddeyle ilişkisi olmayan sistem.

kapalı sistem [closed system] 2- ® Kapalı-döngü sistemi.

kapalı sular [closed waters] Balıkçılığa yasaklanmış sular.

kapalı-döngü sistemi [closed-cycle system] Balık ya da sair sucul kültüründe kullanılan suyun atılmayıp arındırılarak yeniden kullanıldığı sistem. Bunun tersi olup suyun bir kez kullanıldığı sistemlere “flow through system - tek kullanım sistemi” denmektedir.

kapasite [capacity] ® Balıkçılık kapasitesi.

kapasite faktörü [capacity factor] Bir aracın avlama yeteneğinin göstergesidir ve teknenin boyut, motor gücü ve teknik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir.

kapasite fazlası [over-capacity] ® Aşırı kapasite.

kapı [otter door, otter board, trawl door, trawl board] Sürütme ağlarının (dip ve orta su trolü) yanlara açılmasını sağlayan büyükçe ve oldukça ağır, çoğunlukla dikdörtgen şeklindeki metal ya da metal tahta elemanlı yapı.

kapı tabanı [sole plate] Trol kapısının alt tarafını (deniz tabanına bakan kenarını) saran kaplama, demir koruyucu.  

kapı terazisi [shearboard link, backstrop link, board link, door sling ring] Trol kapısının yatay açılmasını sağlayan üçgen şeklindeki uçurtma tipi ayar düzeni. ® Kapı zinciri.

kapı zinciri [towing chain, angle iron chain, back board chain, board chain, chain triangle] Trol kapısının yatay açılmasını sağlayan zincirden yapılmış, kullanılırken üçgen şeklindeki uçurtma tipli açılım sağlayan ayar düzeni. ® Kapı terazisi.

kaplumbağa dışlayıcı alet [turtle excluder device] Kaplumbağaların ağa girmesini önleyen herhangi bir düzenek. 

kaplumbağalar [turtles, marine turtles] ® Testudinata.

kaporta [skylight] Gemi içinde ya da güvertede merdivenlerin üzerindeki kapalı yer.

kapsül [capsule] Canlılarda herhangi bir yapıyı içine alan kese biçimli zar, kılıf.

kapsüllü yumurta [encapsulated egg] Kalın nasırımsı tabaka ya da ince zar ile kaplanmış yumurta. Örnek; Elasmobranchii.

kaptan [master] ® Süvari.

kar [snow] ® Deniz karı.

kara balığı [blackfish] ® Centrolophus niger.

kara çamur [black mud] Tabanadaki çökellerin renginin bolca H2S ve organik madde bulunması nedeniyle siyah olması. Anaerob taban.

kara mezgit [gadella] ® Gadella maraldi.  

karabalık [blackfish] ® Centrolophus niger.

Karabalıkgiller [medusafish] ® Centrolophidae.

karabaş balığı [?] 1- ® Tripterygion melanurus.

karabaş balığı [black-faced blenny] 2- ® Tripterygion delaisi.

karabaş balığı [triple-fin blenny] 3- ® Tripterygion tripteronotus.

karabatak [cormorant] Perde ayaklı, sivri gagalı, uzunca boyunlu ve balıkla beslenen bir deniz kuşu (Phalacrocorax carbo). ® Karabatak balıkçılığı. 

karabatak balıkçılığı [cormorant fishing] Bir deniz kuşu olan karabatağın boynuna avladığı büyük balıkları yutamaması için bir halka takılmaktadır. Suya dalarak balığı avlayan kuş, yutamadığı balığı sahibinin bulunduğu kayığa getirmektedir. Çin ve Japonya’da kullanılan bu yöntem ile bir kuş saatte 150 balık avlayabilmektedir. ® Susamuru balıkçılığı.

karabina [pilot whale] ® Globicephala melaena.

karaca balığı [Russian sturgeon] ® Acipenser gueldenstaedti.

karacamgöz [velvet belly lantern shark] ® Etmopterus spinax.

Karadeniz [Black Sea] Türk boğazlar sistemiyle Ege ve Akdeniz’e bağlı olan bir iç deniz olup ayrıca Kerç boğazıyla da Azak Denizi ile etkileşmektedir. Akdeniz sular sisteminin bir parçası sayılan Karadeniz, yağışlı iklim kuşağında yer alan pozitif bütçeli bir su kütlesidir. Bu denize çevresinden yılda 320 km3 tatlı-su girmektedir. 200 km3/yıl kadar su İstanbul Boğazı’ndan Marmara’ya yüzeyden akmaktadır. Daha ağır olan Akdeniz suyu ise Karadeniz’e alt akıntı olarak girmektedir. Denizin kapladığı yüzey alan 436,400 km2 kadar olup en derin yeri 2,200 m’dir. Güneyde Türkiye ve doğuda Kafkasya kıyılarında sahanlık alanı dar olup derin kanyonları dikkat çekicidir. Buna karşın kuzey-batı kısmı 190 km genişliğinde geniş bir sahanlık alanına sahiptir. Karadeniz’in dünya denizleri içerisinde ilginç olan bir özelliği de hacminin %90’ının oksijensiz olmasıdır. Genelde 150-175m derinliklerden sonra hidrojen sülfürlü su hakim olup bu kesimde oksijenli yaşam yoktur. Yüzey suları az tuzlu (acı-su) olup tuzluluğu yer ve zamana göre 18-22 ppt arasında değişmektedir. Yüzey suyu sıcaklıkları yer ve zamana göre 8-28 0C’ler arasında yer almaktadır. Karadeniz’de kıyı boyunca saat yönünün tersi yönde akan kıyısal akıntı önemli özelliklerindendir. Daha küçük döngüler yine saat yönü tersi yönde doğu ve batı kısımlarında yer almakta olup kabaca orta kesimde karşılaşmaktadırlar. Doğaldır ki bunların dışında birçok küçük kalıcı ya da geçici döngü kıyılar boyunca bulunmaktadır. Karadeniz’in yüzey suları ırmak ve derelerin getirdiği besin tuzlarınca zengindir. Bu zenginlik aşırı gübrelenme (ötrofikasyon) kirliliğini de birlikte getirmektedir. Gübrelenme sonucu yüksek olan üretkenlik bu denizin çevresinde yer alan ülkelerin balıkçılığının önemli ve asıl kısmını oluşturan küçük pelajik balık bolluğunun kaynağı ve dayanağıdır. 

Karadeniz alası [Black Sea salmon] ® Salmo labrax. 

Karadeniz guban (çil balığı, yeşillapin balığı, lapina, lapin, ot balığı) [green wrasse] ® Labrus viridis.

Karadeniz hamsisi [European anchovy] ® Engraulis encrasicolus.

Karadeniz kalkan balığı  [Black Sea turbot] ® Psetta maeotica.

Karadeniz ringa balığı  [Pontic shad] ® Alosa pontica.

Karadenizkalkan balığı [Black Sea turbot] ® Psetta maeotica.

karagöz [common two-banded seabream] 1- ® Diplodus vulgaris.

karagöz [white seabream] 2- ® Diplodus sargus.

karagöz balığı [common two-banded seabream] ® Diplodus vulgaris.

karagöz istavrit [Atlantic horse mackerel] 1- ® Trachurus trachurus.

karagöz istavrit [Mediterranean horse mackerel] 2- ® Trachurus mediterraneus.

karagöz tirsi [Allis shad] ® Alosa alosa.

karagözistavrit [Atlantic horse mackerel] ® Trachurus trachurus.

karagözistavrit balığı [Mediterranean horse mackerel] ® Trachurus mediterraneus.

karaibiklihorozbina balığı [shanny] ® Lipophrys pholis.

karakuyrukçırçır balığı [black-tailed wrasse, blacktailed wrasse] ® Symphodus melanocercus.

karantina [quarantine] Akvakültürde tutulan türlerin kaçmasını, herhangi bir hastalık yapıcının çevreye yayılmasını önleyen system. Dış çevreyle ilişkisi kesilmiş system.

karantina havuzu [quarantine pond] Balık hastalık ya da asalaklarının yalıtılmasında kullanılan havuz.

karantina tankı [quarantine tank, hospital tank] Ana akvaryum dışında hasta balıkların tedavi ya da yeni getirilen balıkların sağlıklı olup olmadıklarının kontrol edildiği akvaryum.

karapaks [carapax, shild] ® Bağa.

kararlı [stable] Değişmeyen. Sürekli aynı ya da dengede kalan. 

kararlılık [stability] Zamanla değişmezlik. Belirli bir özelliğin değişmemesi. Karmaşık sistemlerde ise çoklu kararlılık vardır. Burada birçok yarı-kararlılık olabilir. Yarı kararlı sistemlerde geriye (eski haline) dönüş ya da dengeye ulaşma da söz konusudur.

kararsız [unstable] Değişen, değişebilen. Aynı kalmayan, dengesiz.

karasal  [terrestiral] Toprakla, karayla ilgili, topraksal.

karasal iklim [continental climate] Denizsel özellik göstermeyen iklim. Yazları kurak ve sıcak, kışları az yağışlı ve soğuk iklim.

karasuları [territorial waters] Devletin hakimiyetinde olup ancak yabancı gemilere masum geçiş izni verilen deniz kısmı. 1982’deki Deniz Hukuku Sözleşmesine göre bu alanın genişliği 12 deniz mili olmakla birlikte Türkiye bunu kabul etmemiştir. Türkiye karasularının 6 deniz mili olmasından yanadır.  ABD ise bunun 3 deniz mili genişliğinde olmasında ısrarlıdır.

karaya çıkarılan [landed] Avlanıp karaya (limana, kıyıya, iskeleye) çıkartılan balık.

karayel [north-west] Kuzeybatı.

Karayip Denizi (Antil Denizi) [Caribbean Sea (Antilles = Sea of the Antilles] Atlas Okyanusun orta kesiminde ancak Ekvator çizgisi ve Güney Amerika’nın kuzeyinde olup Tobago, Haiti, Küba, Meksika, Panama’dan Tobago ulaşan sınırlar içerisinde 2,640.000 km2’lik alanı kapsar.

karbon [Carbon] 1- Devon ile Permiyen arası evre. 280-210 milyon yıl öncesi dönem.

karbon [carbon] 2- Periyodik tablosunun 4. grubunda yer alan element.

karbon 14 yöntemi (14C) [carbon 14 method (14C)] 1- Birincil üretimi belirlenecek çevreden alınan su örneklerinin konduğu şişelerden biri gündüzü (gün ışığının olduğu üretim dönemine ait) diğeri geceyi gün ışığının olmadığı süreyi yani tüketim sürecine ait değeri verir. Birincil üretim ölçümü yapabilmek için 14C izotopu bir tuz formunda (sodium bicarbonate, Na2CO3) olarak verilir. Belirli ve istenen süre sonunda şişelerdeki örnekler süzülür. Filtrelerdeki radyoaktif karbon azalması sintilasyon sayacında sayılır. Hesaplamada üretim eksi tüketim eşittir üretilen organik madde miktarıdır. 

karbon 14 yöntemi (14C) [carbon 14 method (14C)] 2- Karbon 14 yöntemi ile denizlerde fotosentetik hücrelerin (fitoplankton) inorganik maddeleri organik maddeye çevirme hızları saptanır. Denizlerin ışıklı tabakasından yüzeyden ışığın bittiği noktaya kadar olan derinliklerden (yüzey, yüzey ışık düzeyinin sırası ile %50, %25, %10, %1 ve %0,1 seviyelerine düştüğü derinliklerden) Nansen kaplarıyla su örnekleri alınır. Nansen kabındaki sulardan 2’si ışık geçiren (=aynı koşullarda çift ölçüm-deney tekrarı) 1’i ışık geçirmeyen şişeye ışığın çok az olduğu ortamda su örnekleri alınır ve içlerine radyoaktif 14C izotopu (sodyum bikarbonat, NaH-14CO3 formunda) eklenir. Tamamen karartılmış (tüketim) ve diğer aydınlık şişelerle birlikte (üretim) ait oldukları derinliklerde gün ortasına gelecek süreçte (sabah 10:00 - öğleden sonra 2:00) arasında 4 saatliğine yerinde kuluçkaya(NOT) (incubation) alınır. Deney bitiminde tüm şişeler zaman geçirmeksizin karanlık ortamda tutularak uygun filtrelerden (membran filtre 0,2 µm) süzülür. Filtre üzerinde kalan ve fotosentetik hücrelerce tutulan reaktif karbon uygun işlemlerden sonra sıvı sintilasyon cihazında (parıldama sayacında) beta ışıma aktiviteleri ölçülür (sayılır). Bu yolla birim zamanda ortamdaki mevcut fotosentetik hücrelerin karbon asimilasyonu hızları ışık alan almayan şişlerdeki değerlerin farkı hesaplanarak bulunur.

NOT: Gemi zamanının pahalı olması nedeniyle doğada yapılması gereken bu (14C) deneyi gemi güvertesinde uygun benzeşim (simulasyon) düzeneği ile yapılır. Işığın %100 (yüzeyde) ve yüzey altı derinliklerdeki %50, %25, %10, %1 ve %0,1 şiddetleri üretimin hesaplanabilmesi için benzetilir. Ancak tabakalanmış ve hareketli ortamın sıcaklığının benzetilmesi ile doğada değişebilen ışık şiddetinin aynı şekilde benzetilmesi olası değildir. En iyisi deneyi yerinde yapmak olsa da her iki yöntemin benzer sonuçlar verdiğine dair yayınlar da bulunmaktadır.

karbon dioksit [carbon dioxide] Solunum sonucu canlıların ürettiği, yanma sonucu organik maddelerden çıkan boğucu gaz (CO2).

karbon döngüsü [carbon cycle] Karbon’un su, toprak, canlı, atmosfer arasında dolaşması.

karbon monoksit [carbon monoxide] Organik maddelerin (örneğin kömür) tam yanmaması sonucu oluşan, renksiz, tatsız, kokusuz zehirli bir gaz (CO).

karbonifer [carboniferous] 365-290 milyon yıl önceki Palazoik dönemde bir süreç.

kardinal balığı [cardinal fish] ® Apogon imberbis.

Kardinalbalığıgiller [cardinal fishes] ® Apogonidae.

kare göz [square mesh] Ağlarda çoğunlukla baklava dilimi göz kullanımını yaygın olup ağın çekilmesi halinde ağ gözü daha da yamulduğu için göz açıklığı küçülmektedir. Yeni teknoloji ağ gözlerinde kare şeklin korunması sağlanarak daha iyi seçme yoluyla daha iyi avcılık olanaklı kılınmaktadır.

karekıç [square sterned] Kıç tarafı düz olan deniz aracı. ® Aynakıç.

karenteen seabream [Karanteen seabream]® Crenidens crenidens.

karet kaplumbağası [Atlantic loggerhead, loggerhead sea turtle] ® Caretta caretta.

karides [shrimp] Kabuklular-Crustacea, Decapoda-onayaklıların iyi yüzücü Penaeidae ailesi içerisinde yer alan eti leziz bireylerine verilen genel ad. ® Büyükkaridesler.

karides aileleri [shirimps families] Akdeniz sular sistemindeki karides aileleri şunlardır: Alpheidae, Aristeidae, Atyidae, Bresillidae, Crangonidae, Gnathophyllidae, Hippolytidae, Luciferidae, Nematocarcinidae, Ogyrididae, Oplophoridae, Palaemonidae, Pandalidae,  Pasiphaeidae, Penaeidae, Processidae, Sergestidae, Sicyoniidae, Solenoceridae, Stenopodidae.

karidesler [shirimps] Kabuklulardan (Crustacea) olup farklı boylardadırlar. Boyları (gaga burun uzantısı (rostrum) ucundan telson sonuna kadar ölçüldüğünde) birkaç milimetreden yaklaşık 35 cm’ye kadardır. Denizlerde 2, 500 türü bulunmasına rağmen bunlardan ancak 300 kadarının ekonomik önemi vardır. Karideslerin gövdeleri yanlardan az basıktır. Gaga burun yassı ve dişlidir. Karın karapaks ve kafadan uzundur. Yürüme bacaklarının ilk 3 çifti kıskaçlı (chela) olabilir. Karınsal bacaklarını yüzmede kullanırlar. Karidesler yaygın tür olup Ekvatordan kutup bölgelerine kadar yayılmıştır. Acı-su tatlı ve deniz suyunda yaşayabilirler. Denizel türler sığ ve orta derinlikteki sularda görülür. Bazı türlere 5,700 m'ye kadar rastlanırken çoğu ticari tür 100 m'den sığda bulunur. Birçok karides türü pelajiktir ancak çoğunluk demersal olup tabanda yayılır. Birçok karides türünde cinsiyetler ayrıdır. Bazı türler (örnek, Pandalus borealis) erkek evresinden sonra dişiye dönüşür. Bir kısım Penaeidae ailesine ait karidesler sperm alıcı hazneye sahiptir. Stenopodidea ve Caridea'da dişi yumurtlamadan sonra yumurtaları karınsal bacaklarında taşır. Bunun aksine Penaeidae bireyleri yumurtaları doğrudan suya bırakır. Kurtçuklar değişim (metamorfoz) geçirerek hem tatlı ve hem de tuzlu sudaki yaşam döngülerine başlarlar. Penaeus cinsi karidesler 10 - 80 m'ler arsında yumurtlar. Yumurtadan basit ve küçük (nauplius) larvalar birkaç saat içinde çıkar. 11 düzenli kurtçuk evresinin ilki 5 nauplius, bunu 3 protozoea, 3 mysis evresi izler. Kurtçuklar akıntıyla kıyıya taşınır ve burada geçkin kurtçuk evresine ulaşırlar ve acı sulara girerler. Lagün ve mansaplarda erinleşirler. Yumurtlama ile geçkin kurtçuk evresi arası 3 hafta sürer.

karın [abdomen] 1- Balık vücudunun alt kısmı.

karın [abdomen] 2- Karaciğer, böbrek, üreme ve benzeri iç organları barındıran vücut kısmı.

karın [gut] 3- Sindirimle ilgili olan vücut kısmı.

karın [ventral] 4- Kafadanbacaklılarda yan tarafla karşılaştırıldığında huninin bulunduğu taraftır.

karın boşluğu [coelom, body cavity, abdominal cavity, gut cavity] Vücudun karaciğer, böbrek, üreme gibi iç organlarını barındıran kısmı.

karın dikeni [serra] Balık vücudunun karın tarafında pul’dan oluşan diken. Karın dikenleri serisi testeremsi bir yapı oluşturur. Balığın diğer benzer türlerden ayırt edilmesinde kullanılır. Örnek; çaça balığı (Sprattus sprattus).

karın diski [ventral disk] Göğüs yüzgecinden oluşma emici (yapışıcı) disk şeklinde yapı.

karın yağ yüzgeci [ventral adipose fin] Karında anal (dışkıl) yüzgeç önündeki yüzgeç. 

karın yüzgeci [pelvic fin, ischiopterygium] Balığın karın tarafındaki bir çift yüzgeç. Bu yüzgeç çiftini balık yönelme, durma ve dönmek için kullanır.

karın yüzgeçleri [ventral fins] Göğüs yüzgeçleri hariç karın tarafında solungaç yarığının hemen arkasındaki çift yüzgeç. Bu yüzgeç göğüs yüzgecinin arkasında, altında ya da önünde de olabilir. Bu yüzgeçler bazen bulunmayabilir.  

karın zarı [visceral peritoneum] İç organları saran tek zar.

karina [keel, bottom of the vessel] Gemi ya da teknenin su kesiminin altında kalan ve suya bakan dış kısmı.

karıncık [ventricle] Atardamardan gelen kanın toplandığı kalp odacığı. 

Karındanayaklılar [Gastropoda, snails] ® Karındanbacaklılar.

Karındanbacaklılar [Gastropoda, snails & slugs] Yumuşakçalar (Mollusca) takımının bir sınıfıdır. Eogastropoda ve Orthogastropoda alt sınıflarına ayrılır. Yumuşakçaların günümüzde yaşayan tahmini 60-75 bin türü ile en geniş grubunu oluşturur. Gelişmelerinde giderek genişleyen sarmal (helozonik) vücut oluştururlar. Belirgin bir kafaları, duyarga ve gözleri vardır. Çoğu kabukludur. Türlerinin 2/3’si denizde yaşar. Denizde yaşayanlar otobur (herbivor), çürükçül (skavenjer) ve etoburdur (karnivor). Suda yaşayanlar solungaçla solurlar. Karadakilerde akciğer bulunur. Bilimsel sınıflandırmaları sürekli yenilenmektedir. Kullanılan sınıflandırmalar ise yazarlara göre değişebilmektedir. Geleneksel sınıflandırmada karındanbacaklılar dört altsınıfa ayrıl-mıştır. Bunlar solungaçları kalbin önünde olan Prosobranchia, solungaçları kabin sağ arkasında olan Opisthobranchia, kabuksuz olan Gymnomorpha ve akciğerli olan Pulmonata’dır. ® Gastropoda.

karınları yüzgeçsizler [apodes] Karın tarafında yüzgeci bulunmayan balıklar takımıdır. Örnek; Angillaformes - Anguillidae.

karışık balıkçılık [mixed fishery] Farklı türlerin avlandığı balıkçılık. Çoğunlukla tabanda yürütülen balıkçılık. Örnek; dip trolü avcılığı.

karışık kültür [mixed culture, mixed farming] Farklı tür ve yaş gruplarının aynı su kütlesinde yetiştirilmesi/semirtilmesi.

karışık stoklu balıkçılık [mixed stock fishery] Birden çok stoğun avlandığı balıkçılık.

karışık türler [miscellaneous species] Kota uygulaması söz konusu olmayan balık türleri.

karışma hızı [mixing rate] Mevsimsel deveran esnasında su kütlelerinin yenilenme (değiş-tokuş) hızı.

karışma oranı [mixing ratio] Karışabilir madde ve malzemelerin karışma oranı, karışma yüzdesi.

karışma tabakası derinliği [Mixed Layer Depth (MLD)] Deniz suyunun çeşitli etkenler sonucu karıştığı ve özellikleri yönünden benzeştiği (örneğin aynı sıcaklıkta olduğu) karışma tabakasının derinliği. 

karkarias [great white shark] ® Carcharodon carcharias.

karma kültür [mixed culture] Faklı yaş, boy ve türden olan balıkların aynı havuzda yetiştirilmesi.

karmaeşeyli [gynandromorphy] Erkek ve dişi özelliklerini birlikte taşıyan. Her iki eşeye ait özellikleri vücudunda taşıyan. Erkek ve dişi özellikleri ve organlarını taşıyan ve doğumunda erkek ya da dişi olduğu kesin belirlenemeyen birey.

karmaşık [complex] Düzgün bir şekilde, birleşmiş, birbirine bağlı ve ilintili basit parçalardan oluşan yapı, sistem ve olayların oluşturduğu bütünü tanımlar.

karnabahar hastalığı [cauliflower disease] Virüslerin neden olduğu bulaşıcı bir balık hastalığıdır. Buna limfosist (lymphocystis) hastalığı da denilmektedir. Çoğunlukla yılan balığı ve bazı akvaryum balıklarının sıkça ağız kenarlarında, seyrek olarak yüzgeç ve derilerinde karnabahar görüntüsünde damara bağlanmış ise pembemsi ya da kırmızı; melanocytes varsa gri-esmerden siyaha kadar giden renkli oluşum. Ağız kenarında aşırı gelişmesi balığın beslenmesine engel olabilir. Tedavisi henüz bilinmemektedir.

karnivor [carnivore] Hayvan ya da et yiyen hayvan. Etobur.

karot [core] Tabandan dikey ve derin örnek almada kullanılan boru şeklindeki alet.

karotin [carotin] Balıkların yumurtalık, erbezi ve karaciğerinde, diğer canlıların çeşitli kısımlarında bulunan sarımsı, kırmızımsı ya da portakal rengindeki taraxanthin, canthaxanthin, lutein, zeaxanthin, astaxanthin, carotene gibi maddelerin genel adıdır. Balıklar bu maddeleri üretemezler ve besin maddelerinden alırlar.

karpogon [carpogonium] Kırmızı alglerde tek hücreli dişi üreme gövdesi. Trikogin (rtichogyne) hareketli uzun tüysü erkek üreme hücresi) ile uzamış dişi üreme hücresidir. Bunlar gamete - erkek ve dişi üreme hücrelerine eşdeğerdir. Dışarıya salınmaz. Döllenme sonrası karpospor oluşur.

karpospor [carpospore] Hareketsiz diploid kırmızı alg sporudur. Döllenme sonrası karpogon (carpogonium) karposorlara bölünür. Kamçısızdır ve karposporosisti oluşturur.

karposporofit [carposporophyte] Kırmızı alglerde, genellikle diploid döl (kuşak) gonimoblastlara denk olan (genellikle diploid) nesildir. Her zaman dişi gametofit paraziti olarak mevcuttur.

karposporosist [carposporocyste] Karposporofit tarafından üretilen sist’tir (kapsüldür) ve kırmızı alglerde, karpospor üretir.

karpostom [carpostome] Kırmızı alglerde sistokarp’ın (cystocarp) sporları dışarı attığı gözenek, delik.

karragenan [carrageenan] Pelteleşen karbonhidrattır (süt şekeri tabanlıdır) gıda endüstrisinde kullanılır; Gigartina, Hypnea gibi bazı kırmızı alglerin özüdür (ruhudur).

karsinojenik [carcinogenic] Onkojenik. ® Kanser yapıcı. 

karsinoloji [carcinology] 1- Kabukluları inceleyen zooloji bilim dalı.

karsinoloji [carcinology] 2- Kötü huylu urları inceleyen tıp bilim dalı.

karşıbeslek [heterotroph] ® Dışbeslek.

karşılama derinliği [compensation depth] Fotosentez ile üretilen oksijenin, solunum ile tüketilen oksijene eşit olduğu derinliktir. Bu derinlik genellikle gelen ışığın %1’inin bulunduğu derinliğe denk düşer. Karşılama derinliği, ışıklı tabakanın alt sınırı olup bunun altında net bitkisel plankton (fitoplankton) üretimi yoktur.

karşılaştırma balıkçılığı [comparison fishery] ® Karşılaştırma deneyi.

karşılaştırma deneyi [comparison experiment] Balıkçılıktaki bir zaman serisi çalışmasının bir kısmı (a) teknesi ve bir diğer kısmı herhangi bir (b) teknesi ile yapılmış ise o zaman teknelerin avlama güçlerinin farklılığını içeren bu verilerin tekdüze (standart) hale getirilmesi gerekmektedir. Bunun için her iki teknenin istenen istatistiki güvenirliği verecek sayıda aynı av alanı ve aynı anda (zaman) paralel avcılık yapmaları ve bu deney sonucunda elde edilen verilerin teknelerden hangisi ile gelecekte de çalışılacak ise ona göre düzeltilmelerini sağlayan zorunlu (bir)  çalışmadır.

karşılayıcı [compensatory] Popülasyonun, bir faktörün etkisini başka bir faktörü zorunlu değiştirerek karşılama ve dengeleme mekanizması. Örnek; azalan stok sıklığının artan yumurta üretimiyle (erken cinsi olgunlaşma ile) karşılanarak etkisinin azaltılmaya çalışılması.

karşılayıcı büyüme [compensatory growth] Popülasyon büyüklüğünün belirli bir seviyenin altına düşmesi halinde balıkların büyüme oranlarında gösterdikleri artıştır. Bu seyrelmiş stokta besin yarışının daha az olmasından kaynaklanabilir.

karşılıklılık [mutualism] Etkileşimdeki iki türünde yararlanmasının şart olduğu-koşullu ilişki (+ +). Örnek; resifler ve algler arasındaki ilişki. Bir kısım tek hücreli, kamçısız olup sarı ve esmer boya maddesine sahip ve zooxanthellae-algleri olarak anılan ve esmer alglerle akraba olan algler birçok canlı ile birlikte (o canlının içinde) yaşamaktadır. Benzer şekilde, resif, zooxanthellae-alglerini aşırı güneş ışığından (UV) korurken resifin enerji ihtiyacı bu alglerce karşılamaktadır. Bir başka örnek deniz şakayıkları ile (Amphiprion) balık arasındaki özel sembiyoz ilişkisidir. 

karşıt gölgeli [countershading] Su kolonunda bir balığın üstten bakıldığında taban gibi koyu, alttan bakıldığında açık gökyüzü, yandan bakıldığında ise yayılmış ışık şeklinde yırtıcıyı yanıltıcı görüntü vermesi. 

kartal yuvası [tuna tower, marlin tower] Balıkçı gemilerinde yükseğe konulmuş kova biçimli gözetleme yeri. İngilizcede yüksek olanlara ‘tuna tower’ denirken alçak olanları ‘marlin tower’ olarak adlandırılır. Günümüzde gelişen teknoloji sonucu ‘kartal yuvası’ yapılarından vazgeçilmiştir.

kas [muscle] Balığın üç tip kası vardır. Kalp kası, iç organlardaki ve damarlardaki düz kaslar ve iskelet kemiklerini hareket ettiren çizgili kaslar.

kas izi [muscle scar] Midyelerde bir kasın kabuğa bağlandığı yerin izi.

kasa [box] 1- Avlanan balığın konulduğu dikdörtgen şeklindeki kap.

kasa [eye, spliced loop of a rope] 2- Halatın uç kısmının bedeni üzerine kıvrılarak bağlanması ya da bedene örülmesiyle oluşturulan göz.

kasılabilir [contractile] Kasılma ve büzülme yeteneği olan. Örnek; amiplerdeki göze (hücre) suyu miktarını düzenleyen organel.

kasılma [contraction] Boy, alan ve hacmi küçültme. Örnek; medüzlerin hareket için kasılmaları.

kaslar [muscles] Midyede kaslar. ® Yaklaştırıcı kas. ® Haç şekilli kas.

kastros [leaping mullet] ® Liza saliens.

kaşalotlar [beaked whales] ® Ziphiidae.

kaşarcı [discharger] Araba ya da balıkçı motorundan balık indiren.

kaşık [?] Sapsız kaşığı andıran, ucunda oltası bulunan madeni balık cezbedici (yem). Suda, çekildiğinde kaşık döner ve döndükçe parıldar. Bu parıldama suda yüzen küçük balığı andırır ve yırtıcı büyük balıkların avlanmasını sağlar.

kat [stanza] Balığın çeşitli gelişme evrelerinde görülen büyüme oranlarından biri.    

kata- (cata-) (önek) [cata-] Aşağı, aşağı doğru, tersi. Katadrom balık (catadromous fish) - aşağıgöçer balık.

katabolizma [catabolism] ® Yıkım

katadrom [catadromous] Aşağı doğru giden. ® Aşağı-göçer.

katadrom balıklar [catadromous fish] ® Aşağı-göçer balıklar. 

katalog [catalogue] Belirli bir sıraya, sınıflandırmaya göre dizilmiş.

katamaran [catamaran] Kızak tipinde yapılmış deniz aracı.

kategori [category] Aynı tür ya da cinsten olan.

katı [solid] Belirli bir hacmi ve şekli olan.

katı atık [solid waste] Katı haldeki atık madde.

katışık [impurity] Bir maddenin içerisinde az miktarda başka maddenin bulunması. Gümüş içerisinde kurşun, altın içerisinde bakır bulunması gibi kirlilik.

katkı maddesi [feed additive] ® Yem katkı maddesi.

katman [layer] 1- Deniz tabanında biriken madde tabakası.

katman [stratum, çoğ., strata] 2- Koşut (paralel) yüzeyleri olan. Tabaka.

katman [stratum] 3- Organizmaların tabakasal dağılımıdır (sıralanmasıdır); şöyle ayırt edilebilir; infralitoral katman (her zaman suyun altındadır), mediolitoral katman (gelgitler ve dalgalar nedeniyle periyodik nemlenmeye maruz kalan), supralittoral katman (denizlerin yüksek kesimleri ve dalgalarla ulaşılan seviyenin üstündeki katmandır).

katman akım [laminar flow] ® Tabaka akım.

katran [tar] Özellikle petrol’ün damıtılması sonrası ile ham petrolün uçucu kısmından arta kalan siyah yapışkan madde.

katran balığı [piked dogfish] ® Squalus acanthias.

katrilyon [quadrillion] Bir milyon trilyon=1024.

Katsuwonus pelamis (çizgili-orkinoz balığı, ton balığı, palamut, çizgiliton, yanlışlıka palamut) [skipjack tuna] Yüzücü (pelajik) olup okyanus-göçerdir (okyanodrom). 0-260 metre derinliklerde rastlanır. Boyu TL=108 cm ve ağırlığı 35 kg olabilir. Ömrü 12 yıl kadardır. Balıkçılığı çok önemlidir. Suda yüzen çeşitli nesnelerle sürü oluşturma eğilimi vardır. Su yüzünde sıçrar. Yamyamlık yaygındır. Yumurtalarını batınlar halinde bırakır.

katyon (artın) [cation] Pozitif yüklü iyon (Fe2+, Na+). Elektrolizde katyonlar katoda (-) doğru hareket eder.

kaud [caud, tail] Kuyruk. Örnek; kaudal (kavdal) yüzgeç (caudal fin)-kuyruk yüzgeci.

kaudal [caudal] Kuyruk ya da kuyruğa ait.

kaudal atardamar [caudal artery] Sırttaki atardamarın (aorta), kuyruğa ulaşan uzantısı.

kaudal bez [caudal gland] Olgun erkek bireylerin kuyruk sapının her iki tarafında dişileri cezp etmek için salgı ürettiği sanılan bezler. Örnek; Glandulocaudinae ailesi.

kaudal yüzgeç [caudal fin] ® Kuyruk yüzgeci.

kavd [caud] ® Kaud.

kavdal [caudal] ® Kaudal.

kavela [marlinspike] Halata kasa (göz) ya da halat dikişi yapılırken halat gövdesindeki kolları açmada kullanılan ucu sivri, dar açılı konik (çivi şeklindeki) alet.

kavgacı [agonistic] Hayvanların sosyal ilişki ve etkileşimlerinde bazı bireyler diğerlerine üstünlük sağlamak, bunu göstermek için saldırgan, tehditkar kavgacı davranış gösterebilirler.

kavile [marlinspike] ® Kavela. 

kavite [conceptacle (cavity)] ® Boşluk.

kavkı [shell] Kalsiyum karbonatlı (CaCO3) kabuk kılıf. Midye ve salyangoz kabuğu.

kavrayıcı [prehensile] Bir şeyi tutabilen kavrayabilen. Örnek; deniz atının (Hippocampus) kuyruğu.

kaya atlatan disk [rockhopper disc] Otomobillerin eski lastiklerinden kesilen ve kaba zeminde dip trolü çekimlerini mümkün kılmak için özellikle kurşun yakaya bağlanan ortası delik tekerlekler.

kaya atlayan trol [rock-hopper trawl] Kurşun yakası ile ağın kabaca bel (orta) kısmında döner lastik disklerin bulunduğu ve tabanda sürüklenirken kaba malzemeyle karşılaştığında üzerinden zıplayarak geçebilen dip sürütme ağı.

kaya balığı [bighead goby] 1- ® Neogobius kessleri.

kaya balığı [Bucchich's goby] 2- ® Gobius bucchichi.

kaya balığı [syrman goby] 3- ® Neogobius syrman.

kaya levreği [brown meager] ® Sciaena umbra.

kayabalığı [Caucasian dwarf goby] 1- ® Knipowitschia caucasica.

kayabalığı [flatsnout goby] 2- ® Neogobius platyrostris.

kayabalığı [Fries's goby] 3- ® Lesueurigobius friesii.

kayabalığı [giant goby] 4- ® Gobius cobitis.

kayabalığı [leopard-spotted goby] 5- ® Thorogobius ephippiatus.

kayabalığı [monkey goby] 6- ® Neogobius fluviatilis fluviatilis.

kayabalığı [mushroom goby] 7- ® Neogobius eurycephalus.

kayabalığı [painted goby] 8- ® Pomatoschistus pictus.

kayabalığı [racer goby] 9- ® Neogobius gymnotrachelus.

kayabalığı [ratan goby] 10- ® Neogobius ratan rattan.

kayabalığı [round goby] 11- ® Neogobius melanostomus.

kayabalığı [sand goby] 12- ® Pomatoschistus minutus.

kayabalığı [slender goby] 13- ® Gobius geniporus.

kayabalığı [tubenose goby] 14- ® Proterorhinus marmoratus.

Kayabalığıgiller [gobies] ® Gobiidae.

kayacı [lithophil] 1- Üreme grubu. Açık kaya ve kaba taşlı yerde yumurtlayanlar.

kayacı [lithophil] 2- Üreme grubu. Gizli, kolay görünmeyen kaya ve kaba taşlı yerde yumurtlayanlar. Örnek; som balığı (Salmo salar).

kayacı [lithophil] 3- Üreme grubu. Yumurtalarını kaya ve sert malzemeye yapıştıran.

kayacıl [lithophilic] Taşlık taban ile ilgili.

kayahani (kayahanisi) [white grouper] ® Epinephelus aeneus.

kaybolma [disappearance] Avlanan balık sayılarının giderek azalması ya da avlanamaz olma hızı olup av eğrisinden elde edilir (hesaplanır).

kaydros [lazy deckie] ® Haydros.

kayış balığı [?] 1- ® Ophidion rochei.

kayış balığı [king of herrings] 2- ® Regalecus glesne.

kayış balığı [snake blenny] 3- ® Ophidion barbatum.

kaynak [refrence] 1- Atıf yapılan kişi ve yer. Çıkış yeri.

kaynak [resource] 2- Balıkçılık için değer taşıyan doğal bileşenler. 

kaynak [source, spring] 3- Pınar, bir ırmağın çıkış noktası.

kaynak [source] 4- Belirli bir amaç için suyun alındığı su kütlesi.

kaynak [source] 5- Kullanılan ya da ihtiyaç duyulan nesne ve malzeme ve canlıların bulunduğu kesim.

kaynak [source] 6- Alıcı ortama atık veren öge (atık su, fabrika vb).  

kaynak [welding] 7- İki metalin ısıyla birleştirilmesi.

kaynak yarışı [competition] Burada kaynaktan anlaşılan besin maddeleridir. Aynı kaynakla yani aynı (ortak) besin malzemesi ve organizmalarla beslenen canlılar, söz konusu besinin azalması halinde (dolaylı olarak) olumsuz etkilenirler. Bu durum besin zinciri çerçevesinde ele alındığında aynı beslenme basamağında bulunan canlılar besin organizmalarının azalması halinde olumsuz etkilenirler şeklinde de açıklanabilir. Olumsuz etkilenme (- -) aslında bu canlıların ortak besinlerinin azalması sonucu aç kalmalarıdır.  

kaytan [gimp] İki ağı birleştiren örgü ipten bağ.

kazaen av [accidental catch] ® Yan av.

kazaen izni [incidental allowance] Balığın rastlantısal, kazaen ya da istenmeden avlanmasına izin veren düzenleme. 

kazık kuyruklu balığı [common stingray] ® Dasyatis pastinaca.

kazıkbağı [fisherman knot] Bir çeşit denizci bağı.

kazıkkuyruk [spiny butterfly ray] ® Gymnura altavela.

kazıyıcı [scraper] Kaya ve bitkiler üzerindeki malzemeyi kazıyarak yiyen balık. Örnek; Chondrostoma nasus.

kedi [blackmouth catshark] ® Galeus melastomus.

kedi balığı [nursehound] 1- ® Scyliorhinus stellaris.

kedi balığı [small-spotted catshark] 2- ® Scyliorhinus canicula.

Kedibalığıgiller [catsharks] ® Scylliorhinidae.

kefal [flathead mullet] 1- ® Mugil cephalus.

kefal [golden grey mullet] 2- ® Liza aurata.

kefal [thicklip grey mullet] 3- ® Chelon labrosus.

kefal [thinlip mullet] 4- ® Liza ramado.

Kefalgiller [mullets, grey mullets] ® Mugilidae.

kekamoz [?] 1- Kırık plaka taş, döküntü.

kekamoz [?] 2- Taşlara yapışık mercan cinsi canlılarının tabanda oluşturduğu ölü tabaka.

kekamoz [?] 3- Teknelerin su altında kalan kısmına yapışan tutunucu organizmalar.

kelebek [butterfly, banana, boomerang, dan leno arm, dan leno bracket, dan leno spreader, devil's elbow, spreader bar] Geniş açılı L şeklinde demir maça.

kelebekhorozbina balığı [butterfly blenny] ® Blennius ocellaris.

keler (keler balığı) [smoothback angelshark] 3- ® Squatina oculata.

keler [angelshark] 1- ® Squatina squatina.

keler [sawback angelshark] 2- ® Squatina aculeate.

Kelergiller [angel sharks] ® Squatinidae.

kelle kanalları [head canals] Kelle yüzeyi altında tüpsü algılama organlarına verilen genel addır. Birçok balığın kellesinde yüzeyin altında oyuklar sistemi bulunmaktadır. Bunlar yanal çizginin öne doğru uzantısı ya da koludurlar.

Kelvin sıcaklığı [Kelvin temperature] Lord Kelvin'in, Kelvin ölçeği olarak bilinen, sıcaklık dereceleri (0K = 0C + 278). 

kemane (kemane balığı) [common guitarfish] ® Rhinobatos rhinobatos.

kemane balığı [blackchin guitarfish] ® Rhinobatos cemiculus.

Kemane balığıgiller  [Guitarfish]  ® Rhinobatidae.

kemere [beam, deckbeam] Güvertenin döşenebilmesi için posta uçlarını birleştiren omurgaya dik bağlantılar.

kemik çıkıntısı [apophyse] ® Apofiz.

Kemikbaşlıgiller [slimeheads, roughies, redfish] ® Trachichthyidae.

kemikbilimi [osteology] Kemiklerin yapısı ve oluşmasını inceleyen bilim.

Kemikdesteklikeseliler [Ostariophysi] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfının bir üsttakımıdır. Üsttakım Gymnotiformes, Characiformes, Cypriniformes, Siluriformes, Gonorhynchiformes takımlarını kapsar. Toplam 6,000 türü vardır. Öndeki 4 omur birleşmiş olup Weber aletine dönüşmüştür. Bu yönleriyle eşomurlulardan ayrılırlar. 

kemikleşme [ossification, osteogenesis] Osteoblast hücrelerinin yeni kemik malzemesi üreterek kemik dokuyu oluşturması. Kıkırdağın kalkerleşerek kemiğe dönüşmesi.

kemikli balıklar [Teleostei, bony fishes] Actinopterygii – Işınlı-yüzgeçliler sınıfının Teleostei altsınıfı ya da bir başka anlatımla infrasınıfında yer alan Osteoglossomorpha, Elopomorpha, Clupeomorpha, Polymyxiomorpha, Scopelomorpha, Protacanthopterygii, Sternopterygii, Cyclosquamata, Lampridiomorpha, Polymyxiomorpha, Ostariophysi, Paracanthopterygii, Acanthopterygii olmak üzere 13 üsttakımı kapsar. Kuyruk yüzgeçlerinin üst ve alt kısmı yaklaşık eşit büyüklüktedir (homoserktir). Çene ve ön çeneleri hareketli olup öne çıkabilir. Çeşitlilik yüksek olup üsttakımlarda yer alan yaklaşık 40 takımda 20 bin yaşayan tür yer almaktadır. Diğer iki alt sınıf (infrasınıf ise Holostei ve Chondrostei’dir. ® Kemikli balıklar sistematiği.

kemikli balıklar sistematiği [systematic of bony fishes] Kemikli balıkları (Osteichthyes) kapsayan takım ve aileler aşağıda tablo şeklinde verilmektedir. Bu sistematik düzenleme “http://de.wikipedia.org/wiki/ Systematik_der_Knochenfische“ internet adresinden Temmuz 2006 ve Levreksilere (Perciformes) ilişkin olanlar ise „http://de.wikipedia.org/wiki/Systematik_der_Barschartigen“ internet adresinden Eylül 2006’da alınmıştır.

                        Altsınıf: Sarcopterygii  

Üsttakım

Takım

Alttakım

Aile

 

Coelacanthiformes

 

Latimeriidae

 

 

Ceratodiformes

 

Lepidosirenidae

Neoceratodontidae

                        Altsınıf: Actinopterygii 

Üsttakım

Takım

Alttakım

Aile

Polypteri

 Polypteriformes

 

Polypteridae

 

Chondrostei

Acipenseriformes

 

Acipenseridae

Polyodontidae

Neopterygii

Amiiformes

 

Amiidae

 

 

Semionotiformes

 

Lepisosteidae

 

                              Arasınıf:  Teleostei

Üsttakım

Takım

Alttakım

Aile

Osteoglossomorpha

 Osteoglossiformes

 

Arapaimidae

Gymnarchidae Hiodontidae

Mormyridae

Notopteridae

Osteoglossidae

Pantodontidae

 

Elopomorpha

Albuliformes

 

Albulidae

 

 

Anguilliformes

Anguilloidei

Anguillidae

Moringuidae

 

 

Congroidei

Congridae

Derichthyidae

Ophichthidae

Muraenesocidae

Nemichthyidae

Serrivomeridae

 

 

Muraenoidei

Muraenidae

Myrocongridae

 

Elopiformes

 

Elopidae

Megalopidae

 

Notacanthiformes

 

Halosauridae

Notacanthidae

 

Saccopharyngiformes

 

Cyematidae

Eurypharyngidae

Monognathidae

Saccopharyngidae

Clupeomorpha

Heringsartige

 

Chirocentridae

Clupeidae

Denticipitidae

Engraulidae Pristigasteridae

Sundasalangidae

Ostariophysi

Gonorynchiformes

 

Chanidae

Gonorynchidae

Kneriidae Phractolaemidae

 

Cypriniformes

 

Balitoridae

Catostomidae

Cobitidae

Cyprinidae

Gyrinocheilidae

 

Characiformes

 

Acestrorhynchidae

Alestiidae

Anostomidae

Characidae

Chilodontidae

Citharinidae

Ctenoluciidae Cynodontidae

Curimatidae Erythrinidae

Gasteropelecidae

Hemiodontidae

Hepsetidae

Lebiasinidae Prochilodontidae

 

Gymnotiformes

 

Apteronotidae

Gymnotidae

Hypopomidae

Rhamphichthyidae

Sternopygidae

 

Siluriformes

 

Akysidae

Amblycipitidae

Amphiliidae

Ariidae

Aspredinidae

Astroblepidae

Auchenipteridae

Bagridae

Callichthyidae

Cetopsidae

Chacidae

Clariidae

Doradidae

Erethistidae

Heptapteridae

Heteropneustidae

Ictaluridae

Lacantuniidae

Loricariidae

Malapteruridae

Mochokidae

Nematogenyidae Olyridae

Pangasiidae Pimelodidae

Plotosidae Pseudopimelodidae

Schilbeidae

Scoloplacidae

Siluridae

Sisoridae Trichomycteridae

Protacanthopterygii

Salmoniformes

 

Salmonidae

 

 

Osmeriformes

Argentinoidei

Alepocephalidae

Argentinidae

Bathylagidae

Leptochilichthyidae

Microstomatidae

Opisthoproctidae

Platytroctidae

 

 

Osmeroidei

Galaxiidae

Lepidogalaxiidae

Osmeridae

Plecoglossidae

Retropinnidae Salangidae

 

Esociformes

 

Esocidae

Umbridae

Stenopterygii

Ateleopodiformes

 

Ateleopodidae

 

 

Stomiiformes

 

Gonostomatida

Phosichthyidae

Sternoptychidae Stomatidae

Cyclosquamata

Aulopiformes

Alepisauroidei

Alepisauridae

Anotopteridae

Evermannellidae

Omosudidae

Paralepididae Scopelarchidae

 

 

Chlorophthalmoidei

Chlorophthalmidae

Ipnopidae

Notosudidae

 

 

Giganturoidei

Bathysauroididae

Giganturidae

 

 

Synodontoidei

Aulopidae

Paraulopidae

Pseudotrichonotidae

Synodontidae

Scopelomorpha

Myctophiformes

 

Myctophidae

Neoscopelidae

Lampridiomorpha

Lampriformes

  

Lampridae

Lophotidae Radiicephalidae

Regalecidae

Stylephoridae

Trachipteridae

Veliferidae

Polymixiomorpha

Polymixiiformes

 

Polymixiidae

 

Paracanthopterygii

Batrachoidiformes

 

Batrachoididae

 

 

Gadiformes

 

Bregmacerotidae

Gadidae

Lotidae

Macrouridae

Melanonidae

Merlucciidae

Moridae

Muraenolepididae Phycidae

 

Lophiiformes

Antennarioidei

Antennariidae

Brachionichthyidae

 

 

Lophioidei

Lophiidae

 

 

 

Ogcocephalioidei

Caulophrynidae

Centrophrynidae

Ceratiidae

Chaunacidae

Diceratiidae

Gigantactinidae

Himantolophidae

Linophrynidae

Melanocetidae

Neoceratiidae

Ogcocephalidae Oneirodidae

Thaumatichthyidae

 

Ophidiiformes

 

Aphyonidae

Bythitidae

Carapidae

Ophidiidae Parabrotulidae

 

Percopsiformes

 

Amblyopsidae

Aphredoderidae

Percopsidae

Acanthopterygii

Mugiliformes

 

Mugilidae

 

 

Atheriniformes

 

Atherinidae

Bedotiidae

Melanotaeniidae

Phallostethidae

Telmatherinidae

Atherinopsidae

Dentatherinidae Notocheiridae

Pseudomugilidae

 

 

Beloniformes

 

Adrianichthyidae

Exocoetidae

Scomberesocidae

Belonidae

Hemiramphidae

 

Cyprinodontiformes

 

Anablepidae

Cyprinodontidae

Goodeidae

Profundulidae

Valenciidae

Aplocheilidae

Fundulidae

Poeciliidae

Rivulidae

 

Stephanoberyciformes

 

Gibberichthyidae

Hispidoberycidae

Melamphaidae

Stephanoberycidae

 

Cetomimiformes

 

Barbourisiidae

Cetomimidae

Megalomycteridae

Mirapinnidae

Rondeletiidae

 

Beryciformes

 

Anomalopidae

Anoplogastridae

Berycidae

Diretmidae

Holocentridae

Monocentridae

Trachichthyidae

 

Zeiformes

 

Caproidae

Cyttidae

Grammicolepididae

Oreosomatidae

Parazenidae 

Zeidae

Zenionidae

 

Gasterosteiformes

 

Aulorhynchidae

Gasterosteidae

Hypoptychidae

Indostomidae

Pegasidae

 

Syngnathiformes

 

Aulostomidae

Centriscidae

Fistulariidae

Macroamphosidae

Solenostomidae

Syngnathidae

 

Synbranchiformes

 

Chaudhuriidae

Mastacembelidae

Synbranchidae

 

Gobiesociformes

 

Gobiesocidae

 

 

Scorpaeniformes

Anoplopomatoidei

Anoplopomatidae

 

 

 

Cottoidei

Abyssocottidae

Agonidae

Bathylutichthyidae

Comephoridae

Cottidae

Cottocomephoridae

Cyclopteridae

Hemitripteridae

Liparidae

Psychrolutidae

Rhamphocottidae

 

 

Dactylopteroidei

Dactylopteridae

 

 

 

Hexagrammoidei

Hexagrammidae

 

 

 

Normanichthyiodei

Normanichthyidae

 

 

 

Platycephaloidei

Bembridae

Hoplichthyidae

Platycephalidae

 

 

Scorpaenoidei

Aploactinidae

Caracanthidae

Congiopodidae

Eschmeyeridae Gnathanacanthidae

Peristediidae

Scorpaenidae

Sebastidae Synanceiidae Triglidae

 

Perciformes

Acanthuroidei

Acanthuridae

Drepaneidae

Ephippidae

Luvaridae

Scathophagidae

Siganidae

Zanclidae

 

 

Anabantoidei

Anabantidae

Helostomidae

Osphronemidae

 

 

Blennioidei

Blenniidae

Clinidae

Tripterygiidae

Chaenopsidae

Labrisomidae

Dactyloscopidae

 

 

Callionymoidei

Callionymidae

Draconettidae

 

 

Channoidei

Channidae

 

 

 

Cirrhitoidei

Cirrhitidae

 

Cheilodactylidae

 

 

Elassomatoidei

Elassomatidae

 

 

 

Gobioidei

Eleotridae

Gobiidae

Kraemeriidae

Microdesmidae

Odontobutidae

Rhyacichthyidae

Schindleriidae

Xenisthmidae

 

 

Icosteoidei

Icosteidae

 

 

 

Kurtoidei

Kurtidae

 

 

 

Labroidei

Cichlidae

Embiotocidae

Labridae

Pomacentridae

 

 

Notothenioidei

Bathydraconidae

Bovichtidae

Channichthyidae

Harpagiferidae

Nototheniidae

 

 

Percoidei

Acropomatidae

Ambassidae/Chandidae

Aplodactylidae

Apogonidae

Arripidae

Badidae

Banjosidae

Bathyclupeidae

Bramidae

Caesionidae

Callanthiidae

Carangidae

Caristiidae

Centracanthidae

Centrarchidae

Centropomidae

Cepolidae

Chaetodontidae

Chironemidae

Coryphaenidae

Datnioididae

Dichistiidae

Dinolestidae

Dinopercidae

Echeneidae

Emmelichthyidae

Enoplosidae

Epigonidae

Gerridae

Glaucosomatidae

Grammatidae

Haemulidae

Inermiidae

Kuhliidae

Kyphosidae

Lateolabracidae

Lactariidae

Latridae

Leiognathidae Leptobramidae

Lethrinidae

Lobitidae

Lutianidae

Malacanthidae

Menidae

Monodactylidae

Moronidae

Mullidae

Nandidae

Nematistiidae

Nemipteridae

Opistognathidae

Oplegnathidae

Ostracoberycidae

Pempherididae

Pentacerotidae

Percichthyidae

Percidae

Plesiopidae

Polycentridae

Polyprionidae

Pomacanthidae

Pomatomidae

Priacanthidae

Pseudochromidae

Rachycentridae

Sciaenidae

Scombrolabracidae

Scombropidae

Scorpididae

Serranidae

Sillaginidae

Sparidae

Symphysanodontidae

Theraponidae

Toxotidae

 

 

Polynemoidei

Polynemidae

 

 

 

Scombroidei

Gempylidae

Istiophoridae

Scombridae

Trichiuridae

Xiphiidae

 

 

Scombrolabracoidei

Scombrolabracidae

 

 

 

Sphyraenoidei

Sphyraenidae

 

 

 

Stromateoidei

Amarsipidae

Ariommatidae

Centrolophidae

Nomeidae

Stromateidae

Tetragonuridae

 

 

Trachinoidei

Ammodytidae

Champsodontidae

Cheimarrhichthyidae

Chiasmodontidae

Creediidae

Leptoscopidae

Pinguipedidae

Pholidichthyidae

Percophidae

Trachinidae

Trichodontidae

Trichonotidae

Uranoscopidae

 

 

Zoarcoidei

Anarhichadidae

Bathymasteridae

Cryptacanthodidae

Pholidae

Ptilichthyidae

Scytalinidae

Stichaeidae

Zaproridae

Zoarcidae

Perciformes takımının hangi alttakıma ait olduğu kesin olmayan aileleri

 

 

 

Artedidraconidae

Eleginopidae

Latidae

Parascorpididae

Perciliidae

Pseudaphritidae

 

Pleuronectiformes

 

Achiridae

Achiropsettidae

Bohtidae

Citharidae

Cynoglossidae

Paralichthyidae

Pleuronectidae

Psettodidae

Samaridae

Scophthalmidae

Soleidae

 

Tetraodontiformes

 

Balistidae

Diodontidae

Molidae

Monacanthidae

Ostraciidae

Tetraodontidae

Triacanthidae

Triacanthodidae

Triodonthidae

kemikli balıklarda ağız tipleri [mouth types of bony fishes] Kemiklibalıklar nasıl beslendikleri ve besinlerini nasıl aldıklarına bağlı olarak farklı ağız tiplerine sahiptirler. ® Uç konumlu ağız (terminal). ® Uçaltı konumlu ağız (sub-terminal, inferior). ® Uzayan ağız (protrusible, protractile). ® Uç-üstü konumlu ağız (superior). ® Tüp ağız (tube mouth).

Kemikliturnabalığıgiller [gars, garfishes, garpikes] ® Lepisosteidae.

kemoklin [chemocline] Su kolonunda suyun kimyasal özelliklerinin (örneğin besin tuzlarının) hızlı değiştiği geçiş tabakası.

kemoresepsiyon [chemoreception] Kimyasalları algılama yeteneği.

kemosensor [chemosensor] Suda çözünmüş olup balığın tad ve koku alma duyuları.

kemosentez [chemosynthesis] Bazı bakteriler ışıksız ortamda kimyasal reaksiyonlar yoluyla elde edilen enerjiyi kullanarak organik bileşenlerin sentezini yaparlar ki buna kemosentez denmektedir. Örnek; nitrit ve nitrat bakterileri.

kemotip [chemotype] Şekilbilimsel (morpholojik) yönden ayırt edilemeyen popülasyonun kimyasal özellikleri belirlenmiş parçası.

kemotropik [chemotropic] Kimyasal uyarıcıya yönelme.

kenar [riparian] Irmak kenarıyla ya da kenar yamacıyla ilgili.

kenar hakları [riparian rights] Su yatağına sınırı olan kara parçasına sahip olan kişiye ait haklar. 

kenar(lar) [cote(s)] ® Kaburga(lar).

kenar-yaşam-alan [marginal habitat] Sınırlayıcı çevresel koşullar nedeniyle yalnız birkaç türü ayakta tutabilen yaşamalan.

kendi kendini temizleme [self-purification] ® Özarıtım.

kendibeslek (ototrof) [outotroph] Bitkilerin beslenme şekli. Fotosentezle besinini sağlayan. Kendi besinini kendisi ürten (sağlayan). Buna özbeslenen de denmektedir.

kendibesler [autotrophy] İnorganik maddeden güneş enerjisini klorofil yardımıyla kullanarak kendi besinini üretme yetisidir.

kendisini sürdüren popülasyon [self-sustaining population] Doğal ortamda yeterince bireye sahip olup mevcut düzeyini insan etkisi (desteği) olmadan sürdürebilen popülasyondur.

kenotür [coenospecies] Birbirleriyle çoğalma yeteneği olan melez veren bitki türleri.

kentsel balıkçılık [urban fishing] Doğal ya da doğal olmayan (köprü, iskele, dolgu üstü vb) yapılardan oltayla balık avcılığı.

kepçe [dipnet] ® Kaldırma ağı.

kepçe [hand lift-net] 1- Bir yere bağlı olmayan ve kol gücüyle kullanılan bir cins kepçe yapılı av aracı.

kepçe [lift-net] 2- Koni şeklinde yapılmış ağ olup balıkların boşaltılmasında tekneden ya da kıyıdan kullanılan araç.

kepçe [scoop basket] 3- Çuval tipli olup gözenekleri olan ve küçük balıkların avlanmasında kullanılan araç.

kerevit [Galician crayfish, broad-fingered crayfish, crayfish] Tatlı-su istakozu ve göl istakozu da denir. ® Astacus leptodactylus.

Kertenkele-balığıgiller (zurna balıkları) [lizardfishes] ® Synodontidae. 

kerteriz [bearing] Bulunulan yer ile sabit bir noktanın rota ile yaptığı açı ya da herhangi bir şeyin tekneden olan yönünün belirlenmesi.

kerye [wire rope klips] İki çelik halatı birleştirmek ya da çelik halatın ucunu bükerek kendi üstüne kasa yapmak için kullanılan cıvatalı bir tür mengene.

kesede-kuluçkacı [pouch brooder] Üreme birliği. Yumurtalar vücut dışında karın bölgesindeki zarımsı bir kesede kuluçkaya alınmaktadır. Örnek; deniz iğnesi (Syngnathus spp.) ve deniz atı (Hippocampus spp).

keserbaş barbunya [red mullet] ® Mullus barbatus barbatus.

kesici ön diş [incisor] Genellikle ağzın ön kısmında yer alan yassı, kesici ön diş. Örnek; Sparidae ailesinin Sargus ve Charax cinsleri.

kesinti halkası [check ring] Balıkların sert aksamlarından yaş tayininde kullanılan halkalara benzeyen fakat bir şekilde devam etmeyen halka ya da yapı.

kesişen inceleme [intercept survey, creel census] Sepet incelemesi de denmektedir. Söz konusu su kaynağında (dere, ırmak, göl, gölet, kıyı şeridi, alan, iskele, köprü vb’de) oltacıların avladıkları balık miktarının tahmini için yapılan örnekleme programı olup bu program anket çalışması, bireysel av miktarının doğrudan gözlemle belirlenmesi çalışmalarını içerir.

keski-solungaçlı zehirlenmesi [elasmobranch poisoning] Kıkırdak iskeletli köpek balığı ve vatozların eti ya da iç organlarının (karaciğer) yenilmesi sonucu oluşan zehirlenme. Köpek balığı etinden zehirlenme hafif geçebilirken karaciğerinin yenmesi sonucu oluşan zehirlenme ciddi bulantı, kusma, ishal karın bölgesinde ağrı, baş ağrısı, bitkinlik, koma ve ölüme yol açabilir. Panzehiri bilinmemektedir.

Keskisolungaçlılar [Elasmobranchii, rays, sharks] Chondrichthyes - kıkırdaklı balıklar sınıfının altsınıfıdır. Vatozumsuları kapsayan (Galeomorphi) ve köpek balıklarını içine alan (Squalomorphi) süper takımlarından oluşmaktadır. Galeomorphi süpertakımı Heterodontiformes, Orectilobiformes, Lamniformes ve Carcharhini-formes’ten oluşan dört takımı, Squalomorphi süpertakımı ise Hexanchiformes, Pristiophoriformes, Squatiniformes, Squaliformes ile Rajiformes (=Batoidea) takımlarını kapsar. Solun-gaçları 5 ile 7 çift yarıklı olup yüzme keseleri yoktur. Kuyruk yüzgeçlerinin üst kısmı uzundur (heteroserktir).

kestanepalamudu [Atlantic bonito] ® Sarda sarda.

kestirimci tabur analizi [predictive cohort analysis] ® Kestirimci tabur çözümlemesi.

kestirimci tabur çözümlemesi [predictive cohort analysis] Geçmiş dönemlerde her yaş grubundan olan balıkçılık ölüm değerleri, tabur analizi ya da sanal popülasyon analizinden elde edilen içgöçerlerin (stoka katılanların) sayısı ve her yaş grubundaki balıkların ortalama ağırlık verileri kullanılarak gelecekte olası av miktarının tahminidir. ® Yaşa dayalı tabur çözümlemesi.

keşişleme [south-east] Güneydoğu. 

kHz (kıs) [kHz] Hz’in 1000 katı olan frekans birimi (1 kHz=1000 Hz).

kikla [ballan wrasse] ® Labrus bergylta.

kil [clay] Büyüklüğü 0,2 mm’den küçük tortul (sediman) malzemesi.

Kilikya [Cilicia] Çukurova. Kelime Yunanca olup eski çağlarda bugün Çukurova olarak bilinen bölge için kullanılmaktaydı. Çoğu kez bu adla Türkiye’nin bugünkü güneydoğu kıyılarındaki politik birim belirtilmekteydi. 

Kilikya Baseni [Cilician Basin] ® Çukurova Baseni.

kilit [shackle] Bir tarafı değirmi diğer tarafı harbili (düz geçme vidalı) olup gözlü halat ya da iki zincir ucunun birleştirilmesinde kullanılan bir cins ara zincir baklası.

kilit tür [keystone species] Beslenme ağında kilit konumunda olan tür. Bu türün sistemde bulunmaması, ekosistemde diğer türlerin bulunmamasından çok daha büyük etki eder.

kilka balığı [Black Sea sprat] ® Clupeonella cultriventris.

kimyasal filtreleme [chemical filtration] ® Kimyasal süzme.

kimyasal oksijen ihtiyacı [Chemical Oxygen Demand (COD)] Su kalitesi göstergesidir. Su örneğindeki organik ve oksitlenebilir inorganik bileşikleri yükseltgemek için gerekli oksijen miktarıdır.

kimyasal oseanografi [chemical oceanography] Deniz ve okyanus suyunu kimyasal özellikleri yönünden inceleyen dal.

kimyasal süzme [chemical filtration] Kömür, yüzeyde tutucular, zeolit, turba, reçine gibi maddelerden suyun süzülerek temizlenmesi.

kinez (sonek) [kinesis] Bir uyarıcı sonucu oluşan hareket. Bu hareket uyarıcı kaynağa yönelik değildir.

Kinneret Gölü [Kinneret] ® Taberiye gölü.

kinosil [kinocilium] İçkulaktan beyne uyarıcı sinyaller gönderen tüysü hücreler.

kireç taşlaşmış [calcified] Organik madde arasına (Argonaute), aragonit kristalleri halinde yerleşmiş kalsiyum karbonat (CaCo3) örneğin sübye kabuğu.

kireçsuyu [limewater, Kalkwasser] Ca(OH)2 ihtiva eden ve pH=12,0 olan su. Akvaryumlarda pH’nın korunması amacıyla kullanılır.

kiremitli kaplumbağa [leatherback turtle]  ® Dermochlys coriacea.

kirişli trol [beam trawl, outrigger trawl] Mantar yakası 10 m ya da daha uzun ağaç ya da metal olan bir kirişe bağlı olup yanlardan metal çerçeve ile dikey açıklığı sağlanan çoğunlukla yassı balık ve karides avcılığında kullanılan bir cins sürütme ağı.

kirlenme [pollution] ® Kirlilik.

kirletici [contaminant, pollutant] Çevrenin herhangi bir öğesini kirleten madde.

kirlilik [pollution] Çevrenin canlı yaşamına kısa ve uzun süreçte tehlikeli olacak şekilde kirlenmesi, doğal olmayan yolla bozulması. 

kirpi balığı [spot-fin porcupinefish] ® Diodon hystrix.

Kirpibalığıgiller [porcupinefish] ® Diodontidae.

kirpik [cilia] 1- göz kirpiği.

kirpik [cilium, cilia] 2- Titreyebilen ya da kırbaç gibi hareket ettirilebilen daha çok birgözelilerde (birhücrelilerde) rastlanan ve hareket etmeye yarayan tüysü yapı.

Kirpikliler [Ciliata, ciliates] Çoğu karmaşık birgözeli (birhücreli) canlı olup vücutlarında kirpiğimsi, kısa, sık tüyler taşırlar. Kirpiklerin hareketi canlının pervane gibi dönerek suda ilerlemesini sağlar. Kirpikler aynı zamanda besin maddelerinin ağza yönlendirilmesinde de kullanılır. Kabaca 7,000 türü bilinmektedir. Bazıları 2 mm boya ulaşabilir. Her türlü su birikintisi, okyanus, deniz, göl, havuz, ırmak ve toprakta yaşayabilirler.

kitin [chitin] Örtü. Bir polisakarid (C8H13O5N)n olup nerdeyse bütün eklembacaklıların, kabuklular ve diğer omurgasızların dış iskeletinin ana maddesini  oluşturmaktadır.

kitinli [chitinous] Nasırsı madde (polisakkarid) ile karakterize edilir ki bu vantuz halkalarını, kancaları ve çene kemiğini (mandibles) oluşturur.

kıble [south] Güney.

kıble-keşişleme [south southeast] Güney-güneydoğu.

kıble-lodos [south-southwest] Güney-güneybatı.

kıç [stern] Geminin arka kısmı.

kıç omuzluk [quarter] Teknenin kıç tarafında sancak ya da iskelede 450’lik açı kısmı ya da yönü.

kıç rampası [stern ramp, slip] Trolü kıçtan çeken avcı gemilerinde ağın aşırı yüklenmeden güverteye alınmasını ya da atılmasını kolaylaştıran eğimli kıç düzeni.

kıçtan kara [moored by the stern] Deniz aracının sahile kıç tarafından oturması, oturtulması.

kıçtan trol [stern trawler] Trol ağının kıç tarafından atılıp alındığı trol teknesi. 

kıçüstü [backside] Deniz aracının arka kısmında durulabilecek yer, alan.

kıkırdak [cartilage, chondral] Kollajen lifli ve az kalsiyum ve fosfat tuzu içeren yarı katı, esnek, yuvarlak hücreli (Chondrocytes’te olan) bağ doku. Vücuda destek hizmeti veren bu oluşum kemik kadar kuvvetli olmayıp hafif ve esnektir.

kıkırdaklı [cartilaginous] ® Kıkırdak.

kıkırdaklı balıklar [cartilaginous fish] Omurgalı olup Selachii (ya da Chondrichthyes) sınıfında yer alan köpek balıkları, vatozlar, elektrikli balıklar, kedi balıkları gibi gerçek kemiği olmayan, kıkırdak iç-iskeletli; yüzme kesesi bulunmayan deniz canlılarına verilen genel addır.

kılıç [gladius] Teuthoidea ve Sepioidea’da (Sepiidae değil) kalem ya da çubuk şeklindeki kitinli yapı.

kılıç balığı [Mediterranean spearfish] 1- ® Tetrapturus belone.

kılıç balığı [swordfish] 2- ® Xiphias gladius.

Kılıçbalığıgiller [swordfishes] ® Xiphiidae.

kılkuyruk [largehead hairtail] 1- ® Trichiurus lepturus.

kılkuyruk [silver scabbardfish] 2- ® Lepidopus caudatus.

kılkuyruk balığı [largehead hairtail] ® Trichiurus lepturus.

Kılkuyruk-balığıgiller [cutlassfishes] ® Trichiuridae.

Kıllıçeneliler [arrow worms] ® Chaetognatha.

kırlangıç [East Atlantic red gurnard] 1- ® Aspitrigla cuculus.

kırlangıç [large-scaled gurnard] 2- ® Lepidotrigla cavillone.

kırlangıç [longfin gurnard] 3- ® Chelidonichthys obscurus.

kırlangıç [piper gurnard] 4- ® Trigla lyra.

kırlangıç [spiny gurnard] 5- ® Lepidotrigla dieuzeidei.

kırlangıç [streaked gurnard] 6- ® Chelidonichthys lastoviza.

kırlangıç [tub gurnard] 7- ® Chelidonichthys lucernus.

kırlangıç balığı [grey gurnard] 1- ® Eutrigla gurnardus.

kırlangıç balığı [tub gurnard] 2- ® Chelidonichthys lucernus.

Kırlangıçbalığıgiller [sea robins, gurnards] ® Triglidae.

kırma [common pandora] 1- ® Pagellus erythrinus.

kırma [hybrid] 2- Genellikle iki farklı türün verdiği döl. Kırmanın doğurganlığı çoğunlukla azdır. Ana-baba formunun arasında olup azmandır (iridir). İsimlendirmede ana-baba adı alfabetik sıraya göre adlar arasına ‘x’ konularak yapılır. Kırmaların taksonomik isimleri genellikle yoktur. Çünkü bunlar iki ayrı türe ait bireydir. Popülasyon ya da tür değildir.

kırma isim [nomen hybridem (nom. hybr.)] Farklı dillerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş isim.

kırma mercan [axillary seabream] 1- ® Pagellus acarne.

kırma mercan [common Pandora] 2- ® Pagellus erythrinus.

kırmamercan balığı [axillary seabream] ® Pagellus acarne.

kırmızı dudaklı kayabalığı [red-mouthed goby] ® Gobius cruentatus.

kırmızı gelgit [red tide] ® Kızıl gelgit.

kırmızı havyar [red caviar] Som balığı havyarı. 

kırmızı iskorpit [largescaled scorpionfish] ® Scorpaena scrofa.

kırmızı kas [brown muscle] ® Esmer kas.

kırmızı kitap [Red Data Book] ® IUCN Kırmızı kitap.

kırmızı liste [red list] IUCN, International Union for Conservation of Nature – Uluslar arası Doğayı Koruma Birliğinin oluşturduğu soyu tehdit ya da tehlike altındaki yabani türlerin listesi. Bu listeye ayrıca Red Data Book - kırmızı veri kitabı da denmektedir. Bu liste tehdit ve tehlike derecesini 0 (tehlike ve tehdit altında değil) ile 5 (soyu tükenmiş) arasında vermektedir.

kırmızı mercan [Mediterranean red coral, Sardinia coral; precious coral; red coral] ® Corallium rubrum.  

kırmızı taun (veba) [red pest] ® Soğuk su vibriosu.

kırmızı veba (taun) [red pest] ® Soğuk su vibriosu.

kırmızıberber balığı [parrot seaperch] ® Callanthias ruber.

kırmızıiskorpit balığı [small red scorpionfish] ® Scorpaena notata.

kış havuzu [winter pond] Soğuk iklimlerde kış aylarında içinden görece bol su geçen ve yüzeyi donsa bile donmanın tabana kadar ulaşamadığı derinliği en az 2,5 metre olan sazan havuzu.

kış kırımı [winterkill] Göl, havuz ve sair su kütlesindeki balıkların su yüzeyinin donması, suyun hava ile temasının kesilmesi, fotosentezin olmaması ya da yetersiz kalması nedeniyle oksijensizlikten kaynaklanan ölümlerdir. ® Kışkatli.

kış uykusu [winter sleep, hibernation] Uyuşukluk halinde kışı geçirme durumu.  ® Çift-duraklama.

kısa telleme [shortwiring] Bir trol ağı çekme tekniğidir. Çelik tel vince sarılarak ağ tabandan havalandırılır fakat sudan çıkartılmaz. Kapılar suda kalabileceği gibi tekneye de alınmış olabilir. Kısa tellemede ağ düşük hızda çekilir. Bu teknik uygun olmayan taban koşullarından korunmak, ağ ve tellerin istenmeyen malzemeye sarılmasını önlemek, manevra yapmak, avlanan balık miktarını görmek, balıkları işleyici ana tekne gelene kadar taze tutmak gibi nedenlerle uygulanır.   

kısım [part] Canlılarda bir organ ya da dış özelliğin diğerlerinden ayrı değerlendirilebilen parçası. Örnek; kol, bacak, çene vb.

kısır [infertile] Döl vermeyen.

kıskaçlama [chelation] Akvaryum ve su arıtma tesislerinde metal iyonlarının tutulmasında kullanılan kimyasal yöntem.

kış-katli [winterkill] Oksijen eksikliği nedeniyle kapalı su kütlesindeki balık kırılmasıdır. Kar ve buz su yüzeyini kapatır ve havadan su yüzeyine oksijen geçişini önler. Su kolonu ve tabandaki organik maddelerin bozunması ile balıkların solunumu oksijenin tükenmesine yol açar ki bu da balıkların kırılmasına neden olur. ® Kış kırımı.

kışlama [overwinter] 1- Kış koşullarında yaşamı sürdürmek. ® Kışlama göçü.

kışlama [wintering] 2- Balıkların beslenme ve yumurtlama alanından kışı geçirdikleri yere gelerek (göçerek) kalmaları. ® Kışlama göçü.

kışlama göçü [overwintering migration] Kışı geçirmek için iklimsel koşulları daha uygun bölgeye gitmek. Örneğin Karadeniz hamsisi kışın Türkiye kıyılarında kışlamaktadır. ® Göç.

kışlama havuzu [wintering pond] İkinci yılındaki sazanların kışlatıldıkları havuz. 

kısmi içgöç (kısmi stoğa katılma) [partial recruitment] 1- Avlanan stoğa yeni yıllığın katılma derecesidir. Avlanan stoğa katılanlardan iri olanlar av aracına yakalanırken büyük çoğunluk ağ gözlerinden geçerek kurtulur. Hiç genç balık avlanmıyorsa bunların kısmı içgöçü (stoğa katılımı) sıfırdır. Bir yıllığın bireylerinin artan boyu ile artan avlanan birey sayısı %50’ye ulaştı ise tam içgöç (stoğa katılım) sağlanmış demektir. Bu durumdaki kısmı içgöç 0,5’tir. 

kısmi içgöç (kısmi stoğa katılma) [partial recruitment] 2- Bir yıllığın hangi ölçüde (derecede) avlanan stoğa katılmasıdır. Bir yıllık genç ise bu yıllığın içerisinden yalnız bazı hızlı büyüyen bireyler avlanır. Böylece bu yıllık stoğa tamamıyla değil kısmen katılmış olur. ® İçgöç.

kısmi stoğa katılma [partial recruitment] ® Kısmi içgöç.

kısmi yumurtlamış [half spent fish, partially spawned fish] Yumurtalığındaki yumurtaların bir kısmını yumurtlamış balık.

kısmi yumurtlayıcı [partial spawner] Uzun bir dönemde (2-3 ay boyunca) yumurtlayan ve gonadlarında henüz atılmamış faklı gelişme aşamasında yumurta ve atmık bulunan balıklara verilen ad.

kıta sahanlığı [continental shelf] Sahilden yaklaşık 200 metre derinliğe kadar uzanan alan.

kıta sınırı [continental margin] Genellikle sahanlık, eğim ve yükseltiden oluşan ve kıtayı abissal düzlükten ya da derin deniz tabanından ayıran kesim.

kıta yamacı [continental slope] Kıta sahanlığını izleyen, yüksek eğimli kara kısmı. Genelde 200 metreden 2,000 metreye kadar uzanan, kıtanın 3-60 eğimli (üst kesimde en çok 200 eğimli) kısmına denmektedir.

kıta yükseltisi [continental rise] Kıta yamacı ve abissal düzlük arasındaki hafif eğimli kesim.

kıtasal ada [continental island] Ana karaya yakın ve jeolojik olarak kıta ile bağlantılı ada.

kıtasal kayma [continental drift] Kıta kütlelerinin jeolojik süreçte birbirlerinden ayrılarak kaydığını belirten kuramdır (teoridir).

kıvam [viscosity] ® Akışkanlık.

kıvrık kanca (gaga) [opisthogyre – opisthogyrous] Arkaya kıvrık kancası olan kabuk (midye kabuğu).

kıvrık yumru [prosogyre] Kanca yumrusunun öne kıvrık olduğu midye kabuğu.

kıvrım (komata) [chomata] Bazı midyelerde (Ostreidae ve Gryphaeidae) kabuk iç kenarını saran az belirgin tırtık ve kıvrım ile menteşe yakınında sağ kabukta yumru, solda da karşılığı olan çukurcuk.

kıyı [coast] 1- Karasal ve sucul çevrenin çakışma sınırı. 

kıyı [shore] 2- Geniş su kütlesinin karasal sınırı. 

kıyı balıkçılığı [coastal fishery] 1- Yakın kıyı bölgesinde yapılan mesleki balıkçılık.

kıyı balıkçılığı [shore fishery] 2- Küçük tekne ve kayıklarla kıyıya yakın kesimde yapılan balıkçılık.

kıyı bölgesi [coastal zone, littoral zone] ® Kıyı kuşağı.

kıyı bölgesi yönetimi [coastal zone management] ® Kıyı kuşağı yönetimi. 

kıyı boyunca [longshore] Kıyıya yakın ya da paralel. 

kıyı çizgisi [coastline] Karanın denize doğru uzanan sınırı. Genellikle gel (med) sınırına eşittir.

kıyı dalyanı [shore weir] Balıkları bir tuzağa doğru yönlendiren düzen (çit). 

kıyı ipi [shore rope] Ağı kıyıya bağlayan ip, halat. 

kıyı kuşağı [coastal zone] 1- Münhasır ekonomik kuşağın denize doğru 200 deniz mili açığa kadar uzandığı kuşak.

kıyı kuşağı [littoral zone] 2- Genellikle ışığın tabana kadar ulaştığı kuşak. ® Littoral.

kıyı kuşağı yönetimi [coastal zone management] Kıyısal (kara ve su) kesimden bir bütünlük içerisinde planlı yararlanma yönetimi, idaresi. Günümüzde, genel kural olarak kıyı kuşağı yönetiminin karasal ve sucul kesimde ekosistem yaklaşımını dikkate alması beklenmektedir.

kıyı resifi [shore reef, fringing reef] Dar, şerit şeklinde kıyıya yakın resif.

kıyı suları [nearshore waters, inshore waters, onshore waters] Kıyıya yakın sığ sular.  

kıyıların doldurulması [fill shore, filling of the shore] Yağma edilen yakın kıyı kesiminde yeni alanlar (yol, park vb) elde etmek için deniz ve göl kıyılarının moloz, kaya vb malzeme atılarak denize doğru doldurulması, uzatılmasıdır. Bu yaklaşım başlangıçta cazip görünse de doğal verimli alanların tahrip edilmesi gibi çok ciddi bir sorunu da birlikte getirmektedir. Bir diğer sorun anılan alanların yerleşime açılmasıdır. Sağlam olmayan tabanın olası bir depremde en çok hasar görecek kesim olacağı açıktır (bkz. San Fransisko). Birçok Belediye çoğunlukla Bayındırlık Bakanlığıyla, ÇED değerlendirmesi olmadan kıyıları doldurmayı sürdürmektedir. Aslında burada kıymetli kıyısal ekosistemin (doğa parçalarının) yitirildiği bir gerçektir. Doğu Karadeniz’de yol genişletme ve yapımı faaliyetlerini de bu çerçevede görmek gerektir. 

kıyısal [inshore] Kıyıya yakın sular. Kırılan dalgalardan kıyıya daha yakın kesim. 

kıyısal balıkçılık [inshore fishery] Hükümranlık alanı içinde kalan ve kıyıya yakın kesimde küçük kayıklarla yapılan balıkçılık. 

kıyısal sular [inshore waters, onshore waters, nearshore waters] Kıyıdan az uzaktaki sığ sular. 

kıyısal tür [shore species] Sürekli kıyı bölgesinde bulunan deniz balıkları. 

kıyısal yüzücü (kıyısal pelajik) [coastal pelagic] Gerçek açıkdeniz balığı olmayıp kıyı boyunca göç eden açıkdeniz balığı.

Kızıl Deniz [Red Sea] Afrika ve Asya kıtalarını ayıran ve bir yandan Hint Okyanusu’na, diğer yandan Süveyş kanalı ile Akdeniz’e bağlı bir denizdir. Kıyılarında 10 ülke yer almaktadır. Yüzey alanı kabaca 450,000 km2 olup uzunlamasına 1,900 km, en geniş yeri 300 km’dir. En derin yeri 2,500 m ise de ortalama derinliği 500 m civarındadır. Oldukça geniş sığ alanlarında mercan resifleri dikkat çekici olup çok yüksek biyo-çeşitliliğe sahiptir. Suyunun tuzluluğu yüksek olup 36-38 ppt arasında değişmektedir. Bu denizin suyu kırmızı değildir ve Kızıl Deniz adının nereden geldiği tartışmalıdır. Kızıl Deniz kurak ve yarı kurak iklimler arasında olup Hint Okyanusu ile arasında iyi bir su değiş-tokuşu vardır. Ortalama yüzey suyu sıcaklığı kuzey kısmında yaz aylarında 26 0C ve güney kısmında ise 30 0C olmaktadır. Kış aylarında sıcaklık 2 0C salınmaktadır. Gelgit çok küçük olup 60 cm kadardır. Denizel akıntıları pek bilinmemektedir.

kızıl gelgit [red tide] Bazı fitoplankton türlerinin (Dinoflagellata) aşırı artması sonucu deniz suyu yüzeyinin kırmızımsı, pembemsi, sarı, yeşil, mavi, esmer renge dönmesine denmektedir. Türkiye sularında kızıl gelgit ilk kez 1950’li yılların ortalarında İzmir Körfezi’nde görülmüştür.  

kızılötesi [infrared, IR] Sıcak nesnelerden yayılan uzun dalgalı radyasyon.

kladom (giyinik-örtülü) tallus [cladomothallus] Karmaşık, küme oluşturan tallustur. Birkaç kuşaktan oluşmuş olabilir. Her kladom bir eksen olup kısa kaliteli büyüme ve belirli ploridi (pleuridie = yanlara) dallanma gösterir. Bunlar tek ya da çok eksenli olabilir.

kladomotallus [cladomothallus] ® Kladom (giyinik-örtülü) tallus.

kladus [cladus] Dal. Canlıların sınıflandırılmasında sınıfın üstünde filumun altında yer alan grup.

klasik [classical] Eskiye (çok eskiye) ait olan.

klavuz [guide] 1- Yol gösterici.  Oltacıları en uygun av alanına götüren meslek erbabı kişi.

klavuz [lead] 2- Asıl ağa balığı yönlendirmek için kullanılan uzantı ağ ya da kol.

klavuz balığı [common remora] 1- ® Remora remora.

klavuz balığı [pilotfish] 2- ® Naucrates doctor.

klepto-asalaklık [kleptoparasitism] Besin çalma. Besin hırsızlığı.

klimatoloji [climatology] İklimbilim.

kloak [cloaca] Elasmobranchii ve Acipenseridae ailelerinde ürogenital (üreme ve boşaltımla ilgili) kanalların açıldığı yer.

kloak açıklığı [cloacal aperture] Kloak’ın açıldığı yer.

klon [clone] Aynı genetik yapıda (tek ebeveynden) olan soy.

klorinite [chlorinity] 1- Bir kilo deniz suyunun flor hariç içerdiği halojenlerin gram cinsinden miktarına denir.

klorinite [chlorinity] 2- Bir kilogram sudaki klor, brom ve iyot miktarlarının gram cinsinden toplamıdır. Burada brom ve iyot iyonlarının yerine klor konulduğu kabul edilmektedir. Binde tuzluluk (‰) = 1,80655 x Cl (‰).

klorisite [chloricity] Bir litre deniz suyunun 200C’deki içerdiği halojenlerin gram cinsinden miktarıdır.

klorlama [chlorination] Musluk ve atık sularındaki mikropların kırılması için bu sulara klor verilmesi.

klorlü hidrokarbonlar [chlorinated hydrocarbons] Endrin, heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin, DDT, klordan ve met-oksiklor gibi yapay ağıların (zehirlerin) genel adıdır. Bu tür yapay ağılar toprakta, akarsu ve deniz dibinde uzun süre bozunmadan kalırlar.

kloro- [chloro-] Yeşil. Örnek; klorofil (chlorophyll) - yapraklardaki yeşil renk (boya) maddesi.

klorofil [chlorophyll] Bitkilerde bulunan yeşil renk (boya) maddesi. Fotosentez olayının katalizatörü. Birçok çeşidi bulunur: klorofil-a tüm deniz bitkilerinde fakat klorofil b ve c ’ye sadece bazı gruplarda rastlanır.

klorsuzlaştırma [dechlorination] Sudaki mikropların kırılması için kullanılan klorun bu suyu kullanmadan önce klordan arındırılmasıdır. Klorsuzlaştırma işleminin en basit şekli suyun uygun bir kapta bir süre bekletilmesi ya da içerisinden hava geçirilmesidir.

kn (kıs) [knot] ® Knot.

Knidliler [cnidaria] 1- Çok hücreli ve dokusu farklılaşmış ilkel canlılardır (hayvanlardır). Bunların temel özelliklerinden biri ışınsal (radyal) (bakışımlı) simetrik olmaları ve diğeri de yakıcı (ısırgan) kapsüle (nematocysts ® yakıcı göze) sahip olmalarıdır). Knidliler çok şekillidir. Birbirini izleyen polip ve medüz olmak üzere 2 forma sahiptirler. Polipler tabanda sabit yaşarken medüzler su kolonunda yaşar (ve planktondur). Farklı türlerin yapısal özellikleri ya da yaşamları faklı olsa bile temel anatomileri aynı kalıptadır. İki epitel doku (ektoderm ve endoderm) arasında bir jölemsi malzeme (mesoglea) bulunur. Gövde içi boşluğu bir sindirim boşluğu olup ağız açıklığı ile dışa açılır. Sindirim, kas ve algılama sistemleri az ya da çok gelişmiştir. Solunum, boşaltım ve dolaşım sistemleri yoktur. Üreme sistemleri çok genel olup eşeysel hücrelerde toplanmıştır. Sucul ortamdaki knidlilerin 11,000 türünden ancak birkaçı tatlı-sularda yaşar. Diğerlerinin tümü denizeldir. Knidlilerin üç ana sınıfından (Anthozoa, Hydroza ve Scyphozoa) yalnız Scyphozoa ve Anthozoa balıkçılık açısından ilgi çekicidir.

Knidliler [Cnidaria] 2- Deniz ısırganları. Çokgözeliler’in (çokhücrelilerin) alt bölümünün bir kabilesidir. Kabile Anthozoa (mercanlar ve deniz şakayıkları) Cubozoa (ağılı–zehirli-medüzler), Hydrozoa (hidra ve polipler) ile Scyphozoa (gerçek medüzler) sınıflarını kapsamaktadır. Adları taşıdıkları, ısırgan gibi yakıcı gözelerinden gelmektedir. Önceleri bu kabile selentereler olarak anılmaktaydı. Selentereler altında taraklıların da (Ctenophora) yer alması bu adın terk edilmesine neden olmuştur. Knidlilerin yaşam döngüleri görece sabit polip ve yüzücü medüz evrelerini içerir. Beslenme dokunaçlara (tentakül) çarpan besininin yakalanmasıyla olur. Bir kısmı ortakyaşar (sembiyoz). Üreme eşeyli (cinsiyetli) ya da eşeysiz olur. Eşeysiz çoğalma tomurcuklanmayla olur. Tomurcuk gövdeden kopmazsa koloni oluşur. Eşeyli çoğalmada zigottan planula kurtçuğu (larvası) oluşur. Yüzücü (pelajik) planula uygun yere yapışır ve bundan da polip gelişir. Scyphozoa ve Cubozoa sınıfında polipten medüz evresi gelişir. Diğerlerinde medüz evresi bulunmaz. Knidlilerin özellikle ağılı olanları insanlar için de tehlikelidir.

knidoblast [cnidoblast] ® Yakıcı göze (hücre).

knidosil [cnidocyl] Yakıcı gözedeki (hücredeki) algılama (duyarga) ucu, çıkıntısı.

Knipovic [Nikolaj Michailovic Knipovic] Balıklar üzerinde de çalışan zoolog (1862-1939).

Knipowitschia caucasica (Kafkaskaya, kayabalığı) [Caucasian dwarf goby] Tabansaldır (demersaldır). Tatlı ve acısuya girer. Boyu TL=5 cm kadardır. 0-2 m derinliklerini seçer.

Knipowitschia longecaudata (longtail dwarf goby) [?] ® Knipowitschia longicaudata.

Knipowitschia longicaudata (longtail dwarf goby) [?] Tabansaldır (demersaldır). Tatlı-su ve acı-suya girer. Boyu TL=5 cm olur. Sığ suda kum ve çayırlar üstünde bulunur.

knot [knot] Saatte 1 deniz miline (1,852m) eşdeğer hız birimi.

Knudsen yöntemi [Knudsen method] ® Mohr-Knudsen yöntemi.

ko- (önek) [co-] Eş. Koenzim (coenzyme)-Eş zamanlı etkin enzim.

koagulan [coagulant] Akvaryum suyunun temizlenmesinde askıdaki parçacıkların yapışıp büyümesini ve filtrede tutulmasını sağlayan kimyasal.

kobar (kefal) [leaping mullet] ® Liza saliens.

koç boynuzu [deck cleat, belaying cleat] Halat volta etmek için kullanılan iki kulaklı bağlama düzeni.

kocaağız balığı [scaly dragonfish] ® Stomias boa boa.

kocaağızpisi [Atlantic spotted flounder] ® Citharus linguatula.

kocabaş kayabalığı [mushroom goby] ® Neogobius eurycephalus.

kocabaşkaya [giant goby] ® Gobius cobitis.

kocaburunvatoz [blue skate] ® Dipturus batis.

kofana [bluefish] 35 cm’den büyük lüfer. ® Pomatomus saltatrix.

Kofoid [Charles Atwood Kofoid] Birçok yeni türü tanımlayan ABD’li deniz biyoloğu ve okyanusbilimci (1865-1947).

kohort analizi [cohort analysis] ® Tertip analizi.

koi-carp [koi carp] ® Süslü-sazan.

koi-sazanı [koi carp] ® Süslü-sazan.

koklama [olfactory] Burunla ya da koku almayla ilgili.

koklama boşluğu [olfactory cavity] Balıklarda koklama gülünün yer aldığı boşluk.

koklama lameli [olfactory lamella] Koklama gülünü oluşturan lamel serisinden biri.

koklama organı [olfactory organ] Burun, koku alma organı.

koklama siniri [olfactory nerve] Kokuyu beyne ileten sinir.

koklan [flathead mullet] ® Mugil cephalus.

kokolit [coccolith] Tek gözeli (hücreli) kokolitoforların (örneğin bir alg olan Emiliania huxleyi’inin) CaCO3’tan oluşan bireysel delikli plakaları olup deniz tabanındaki tebeşir tortulların oluşmasına neden olmuştur.

koksa [coxa] Kalça. ® Coxa.

kol [arm] 1- Kafadanbacaklılarda belirtici ad: sırtsal kollar, yan-sırtsal, yan-karınsal ve karınsal kol;  ya da sırsıyla kol I, II, III ve IV (Romen rakamları ile). Formül: Kolların birbirine göre görece uzunlukları azalan sırayla 1, 2, 3, 4 ya da 3, 2, 4, 1 gibi (Arap rakamları ile) ifade edilir.

kol [phylum] 2- Kabile (filum) anlamında da kullanılmaktadır. ® Soy. ® Kabile.

kol [tentacle] 3- ® Dokunaç.

kolan balığı [sturgeon] ® Acipenser sturio.

koleksiyon [collection] Gösteri ya da bilimsel amaçlı olarak bir balığın koruyucular içerisinde saklanması, depolanması.

kolektör [collector] Herhangi bir malzemeyi toplamaya yarayan aygıt.

kolibasili [Escherichia coli] Bakteriyolog ve çocuk hastalıkları uzmanı olan Thedor Escherich’in bulduğu bir bakteri türüdür. Sıcakkanlı hayvanların dışkısında bulunur. Örneğin bir insanın günde ürettiği E. coli miktarı 10 trilyon adettir. Uzunca olan Escherichia coli’nin boyu 1-2µ ve çapı 0,1-0,5µ kadardır. Su arıtma tesislerinde başlangıçta temizlik göstergesi olarak kullanılmaktaydı. Evsel atıkların sulara (kıyısal sulara) karışıp karışmadığının kontrolünde günümüzde de belirteç (indikatör) olarak kullanılmaktadır. Deniz suyuna dayanıksızdır. Daha çok evsel atıklarla kirlenmiş tatlı-suyun denize karıştığı kesimlerde rastlanır. Bu bakteri alınan besinlerin sindirilmesi için gereklidir fakat temiz olmayan yiyecek ve koşullarda insan vücuduna girdiğinde (idrar yolları hastalıkları-sistit, erkeklerde prostat büyümesi, memenjit, peritonit, meme iltihabı, ülser, septisemi, dizanteri ve zatürre gibi) çeşitli ve önemli hastalıklara neden olur. Streptomycin ve gentamycin gibi antibiyotiklerle tedavi etkilidir. 

koliform bakteriler [coliform bacteria] ® Dışkı organizmaları. 

kolloidler [colloids] Genellikle sıvılarda asılı olup büyüklüğü 10-1,000 angström arasında değişen, çok küçük parçacıklar. 1 Å = 10 -8 cm = 10-10 m.

koloni [colony] Türün yaşama şansını artırmak için bireylerin birliktelik oluşturmasıdır.

kolonizasyon [colonisation] Daha önce o alan ve bölgede bulunmayan bir türün o bölgeye yerleşerek üreyebilmesidir.

kolorimetre [colorimeter] Renkölçer.

kolsuayaklılar [Brachiopoda, brachiopods] Hayvanlar aleminin denizel canlılarını barındıran bir kabilesidir. Vücutları iki parçalı kabukla kaplıdır ve ilk bakışta deniz tarağına (midye) benzerlerse de bunlardan tamamen farklıdırlar ve midyelerle ilişkileri yoktur. Bir sapla bir yere tutunurlar. Ayrı eşeylidirler (cinsiyetlidirler). Yosun-hayvanlarına (Bryozoa) yakındırlar. Soğuk, daha çok kutupsal sularda derinde rastlanırlar. Günümüzde 300 yaşayan türü bulunmaktadır.

kolyoz (kolyoz balığı) [chub mackerel] ® Scomber japonicus.

komata [chomata] ® Kıvrım.

komenzal [commensal] Aynı besinle beslenen.

komenzalizm [commensalism] ® Ortakçılık.

komissür [commissure] Midye kabuklarının birleşme hattı.

kommunite [community] Komünite. ® Topluluk.

kompenzasyon [compensation] ® Karşılama.

kompenzasyon derinliği [compensation depth] ® Karşılama derinliği.

kompleks [complex] ® Karmaşık.

komünite [community] ® Topluluk.

konak [host] Asalağın bulunduğu, gelişip yayıldığı canlı.  Buna bazen konakçı da denmektedir.

konakçı [host] ® Konak.

kondisyon [condition] Balığın beslenme durumu. Üreme ve beslenmeyle değişen gövdedeki et miktarı.

kondisyon faktörü [condition factor] Bir tür’e ait balıkların yer ve zamana göre beslenmelerine dayalı sağlıklılığının ifadesi olarak kullanılmakta olup k = w / L3 x 100 ilişkisi olarak hesaplanmaktadır. Burada; k = kondisyon faktörü, w = ağırlık (g), L = boy (cm). ® Kondisyon katsayısı.

kondisyon göstergesi (kondisyon indeksi) [condition index] ® Kondisyon katsayısı.

kondisyon katsayısı [condition coefficient, condition factor, condition index] Balığın boy ve ağırlıktan hesaplanan yağlılık, şişmanlık, dolgunluk durumunu gösteren sayıdır. Kondisyon faktörü (k), balık ağırlığının boyun küpüne oranıdır (k = w/L3). Burada w = balığın gram olarak ağırlığı ve L = balık boyu (cm)’dir. Yaklaşık aynı boydan olup bir türe ait balıkların kondisyonlarının karşılaştırılmasında Fulton kondisyon faktörü (w= a/Lb) de kullanılabilir. Burada (Fulton kondisyon faktöründe) b’nin hangi değerde olduğunun (3>b>3] bir önemi yoktur. (a) değeri büyükse, o balığın beslenmeyle ilgili genel kondisyonu daha iyidir. Not: Kondisyonun beslenmeyle ilgili, bununda zamanla değişmesi nedeniyle farklı zamanlarda yapılmış ölçümler kullanılarak Fulton kondisyon değerinin hesaplanarak kullanılması yanlıştır.

kondr [chondr] Kıkırdak. Chondrichthyes - Kıkırdaklı balıklar.

kondrokranya [chondrocrania, chondrocranium] Cyclostomata, Elasmobranchii ve Holocephali’nin beyin ve koku alma organı bölgesi ile göz ve iç kulağını saran kıkırdaksı iskelettir.

konduktivite [conductivity] ® Geçirgenlik.

konglomera [conglomerate] Yığışma, yığışım.

konik ağ [bag net] Konik bir çuvala benzeyen ve tekneden indirilip kaldırılarak kullanılan bir tür av aracı. Bu av aracının kanatları kısadır ve ağ, ağı indirip kaldırmaya yarayan bir kirişe bağlıdır.

konjugasyon [conjugation] Birleşme. Bir tür eşeysel (cinsi) birleşme. İki gözenin bir araya gelerek kalıtsal malzemelerini değiş-tokuş etmesi.

konkav [concave] ® İçbükey.

konkiolin [conchiolin] Yumuşakçaların kabuklarındaki organik madde.

kono- (önek) [coeno-] Eş. Örnek; konosit (coenosite)-diğer organizmalarla aynı besini paylaşan.

konservatif elementler [conservative elements] Diğer elementlere göre deniz suyunda oranı değişmeyen elementlere verilen ad.

kontra- (önek) [contra-] 1- Ters yönde, ters, karşı. Örnek; kontranatant (contranatant)-akıntıya karşı.

kontra [counter-] 2- Aksi, tersine.

kontra omurga [sliding keel] Ana omurganın altına konulan şerit şeklindeki parça.

kontranatant [contranatant] Balıkların akıntıya karşı yüzmesi ya da göçüdür. Erin balıkların üreme alanına olan göçü genellikle akıntıya karşıdır yani kontranatanttır.

kontrol kuralı [control rule, decision rule) Stok durumuna göre yararlanma (sömürme) oranını belirlemedir. Yararlanma (sömürme) stratejisinden beklenen uzun dönemde ortalama avın yaklaşık sürdürülebilir ürüne (MSY) yaklaşmasıdır.

kontur havuzu [contour pond] Eğimli arazideki balık kültür havuzu.

konuk [parasite] Parazit. ® Asalak.

konveks [convex] ® Dışbükey.

konveksiyon [convection] Genellikle dikine yukarı hareket için kullanılan bir kavramdır. Özelliklerin taşınıp karıştığı sıvı hareketidir. Bu harekette madde içerisindeki enerjide birlikte taşınır. Konveksiyon bir ısıyayım olup kütle hareketiyle ısının aktarılmasıdır.

konverjans [convergence] 1- Açık sularda yoğunluğu yüksek suların dibe batması. Dibe batma olayının oluştuğu hat.

konverjans [convergence] 2- Birbiriyle ilişkili olmayan taksonomik gruplarda benzer karakterlerin evrilmesidir. Buna paralellik de denmektedir. Örnek, balinalar ve balıkların vücut şekilleri ile yüzgece benzeyen yapıları.

konverjans [convergence] 3- Gastrula evresinde embriyonun sırt (dorsal) tarafına göze (hücre) hareketidir.

konverjans [convergence] 4- Yakınsama. Yaklaşma.

konzervasyon [conservation] ® Koruma.

kopepodlar [Copepoda, copepods] ® Kürekayaklılar.

koprofaj [coprophagy] Dışkı yiyen. Dışkıyla beslenen.

kopulasyon [copulation] Çiftleşme. Dişi ve erkeğin eşeysel birleşmesi.

koral resifi [corral reef] Mercan resifi.

koralivor [corallivore] Mercan resifleriyle beslenen. Örnek; Scaridae ailesi (Papağan-balığıgiller).

koralofil [corallophile] Mercan resifi seven. Yalnız mercan resiflerinde yaşayan balıklar. Örnek; Scaridae ailesi (Papağanbalığıgiller).

korda [chorda, corda] Sicim, sicimsi.

korda dorsalis [chorda dorsalis] ® Sırt ipliği. 

Kordalılar [chordates] Kordalılar, sırt iplikli yapıya sahip (notochord) hayvanlar olarak bilinirler. İki yanlı (bilateral) bakışımlıdırlar (simetriktirler). Kaslar dahil bölmeli vücutludurlar. Kalp ve kan dolaşım sistemi ile sindirim sistemi gelişmiştir. Kemik ya da kıkırdak iç-iskeletin varlığı kordalıların önemli özellikleridir. Yaklaşık 45,000 türü mevcuttur. Cephalochordata-Kafatassızlar, Urochordata-Tulumlular ve Vertebrata-Omurgalılar altkabilelerine ayrılırlar.

kordon [funiculus] Bazı Karındanbacaklılarda (Naticidae) kalın kabuğun (nasır) oluşturması ve az ya da çok göbeği doldurmasıdır.

korelasyon [correlation] ® Bağıntı.

Koriolis etkisi [coriolis effect] Dünyanın ekseni etrafında dönmesi sonucunda oluşan ve birim kütleye etki eden saptırıcı güçtür. Sapma kuzey yarımkürede hareket yönünün sağına, güney yarımkürede ise soluna doğrudur. 

Koriolis kuvveti [coriolis force] ® Koriolis etkisi.

korku tepkisi [fright reaction] Korku anında hem düşmanı şaşırtmak hem de hemcinslerini uyarmak için salgılanan uyarı maddeleri ile ani değişik hareketlerdir.

korkutma halatı [frightening line] Balıkları tuzağa (av aracına) doğru yönlendirmek için iki ya da daha çok kişinin kaldırıp indirdikleri perde görevi yapan zincir, çalı çırpı, halat vb.

Kormofita [Cormophyta] Eski bir tanımlama olup yaprakları, sapları ve kökleri olan bitkiler bütününü kapsar (tallofita ile karşılaştırınız).

kormoran balıkçılığı [cormorant fishing] ® Karabatak balıkçılığı.

kornea [cornea] Sepioidea ve Teuthoidea’da gözü örten ince şeffaf zar. ® Saydam tabaka.

kornet balığı [red cornetfish] ® Fistularia commersonii.

korozyon [corrosion] Metal aksamın paslanması.

korpus [body, corpus] ® Corpus.

korsan [pirate] Deniz haydudu. Akdeniz’de önce korsan sonra önemli denizciler olarak Turgut Reis, Piri Reis, Murad Reis, İlyas Reis, İshak Reis, Oruç Reis, Hızır Reis, Uluç Ali Reis en yaygın bilinenlerdir.  

koruma [conservation] 1- Doğal kaynakların planlı idaresi, işletilmesi.

koruma [conservation] 2- Canlı ve cansız ortamın (çevrenin) doğal yapısı bozulmayacak şekilde korunması. 

koruma [preservation] 3- Organizmaların bozunmadan saklanmasıdır. Bunun için genellikle formalin ya da etanol kullanılmaktadır. Küçük organizmalar doğrudan koruyucuda saklanabilirken büyük olanlarına koruyucunun vücudun her tarafına nüfuz etmesi için şırıngayla verilmesi gerekebilir. Mide muhtevası çalışmalarında balık bütün olarak saklanmak istendiğinde tamponlanmış koruyucunun karın boşluğuna şırınga edilerek sindirimin durdurulması ve formalinde saklanan malzemenin inceleme aşamasında kanserojen olmayan alkole aktarılması önemlidir.

koruma [preservation] 4- Bireysel organizmaların, popülasyon ya da türlerin devamını sağlayacak idari önlem ve programıdır.

koruma [preservation] 5- Bugüne ulaşmış özelliklerin bozulmasına izin verilmeden saklanması.

koruma rasyonu [maintenance ration] Yaşamın devamını sağlayan, vücut ağırlığını artırmayan yem miktarı.

korumasızlık [vulnerability] Avlanabilirlik anlamını taşımakla birlikte popülasyonun belirli bir kısmının, örneğin belirli boydaki bireylerinin ya da belirli bir bölgede yaşayanların avlanabilir olmasıdır. 

korunabilir ürün [maintainable yield, sustainable yield] Büyüklüğü ne olursa olsun bir stok ya da popülasyonun sonsuz süreçli kaldırabileceği, koruyabileceği yani verebileceği en büyük av miktarıdır. Bu sürdürülebilir ürün (MSY) ile özdeş ya da ona eşit olabilir. ® Sürdürülebilir ürün. ® Sürdürülebilir av. ® Sürdürülebilir kullanım.

korunak [shelter] Yapay ya da doğal malzemeden insan eliyle oluşturulmuş olup balıkların zaman zaman sığınmak, saklanmak, dinlenmek ve barınmak için kullanabilecekleri ancak kolayca avlanabilecekleri yapılar.

korunan isim [nomen conservandum (nom. conserv.)] Uluslararası zooloji isimlendirme komisyonunca önceki kurallara uymasa bile (saklanmasına devam ettiği) kullanımında sakınca görmediği ad.

korunmasız [vulnerable] Popülasyonun belirli bir av aracıyla avlanabilen kısmı. 

korunmuş alan [protected area] Coğrafi yeri belli olup korumanın yürütüldüğü alan.

korunmuş balık kuşağı [protected fish zone] Balık avcılığının yasak olduğu su kesimi, kütlesi.

koruyucu ağ [outer net, outer wall] Tabana değen ağın çabuk yıpranmasını önlemek için kullanılan geniş gözlü koruyucu dış ağ.

koruyucu torba [cod end cover, trouser codend] Trol ağının dar gözlü torba kısmının sert tabanda aşınmasını ve yırtılmasını önlemek için kullanılan ikinci yani üstüne geçirilen geniş gözlü ve dayanıklı koruyucu ağ torba. 

koruyucu zar [protective membrane] Kafadanbacaklılarda deri membran vantuzların (ya da kancaların) her iki yanında ağza yakın kol ve dokunaç çomaklarının ağza dönük yüzeyi, kenarında yan sıra-sırtlar. 

kosmoid pul [cosmoid scale] Dört tabakadan oluşan bu pullar günümüzde yaşayan balıklardan yalnız Latimeria’da bulunur. 

Kosswig [Kosswig] Curt Kosswig, (Berlin, 1903- Hamburg, 1982). II. Dünya Savaşında Nazi zulmünden kaçarak maceralı bir yolculuk sonrası 1937’de Türkiye’ye gelen ve eskiden Baltalimanın’da olan ‘Hidrobiyoloji Enstitüsü’nü geliştiren Alman hayvanat bilimcidir. Türkiye’de balıkçılığın gelişmesine ve Anadolu faunasının tanınmasına önemli katkılar sağlamıştır. Soyu tükenen Anadolu panterinin Panthera pardus tulliana’nın doğada canlı fotoğrafını çekmiş ve Manyas Kuş Cenneti’ni eşi Leonere ile kurmuştur. Kelaynaklara sahip çıkmıştır. Türkiye'de bilime hizmet etmiş büyük bir bilim adamı ve doğa severdir. Türkiye’de 17 yıl kaldıktan sonra ülkesine dönmüş ve Hamburg Üniversitesi-Zooloji Enstitüsü ve Zooloji Müzesi Müdürlüğü’nü yapmıştır. Öğrenciler arasında, Hamburg Üniversitesi’nde genel zooloji derslerini çift elle bakışımlı ve hatasız, tebeşirle kara tahtaya çizdiği şekillerle anlatması ünlüdür. 1982’de Hamburg’da vefat etmiştir. Naşı İstanbul’a getirilerek Aşiyan’da eşinin yanında toprağa verilmiştir. Curt Kosswig Türkiye’de kaldığı sürede ‘regressive’ evrim (ters ya da geriye evrilme) üzerindeki çalışmasını yayınlamıştır (1949). Bu çalışmasını daha sonra yenilemiştir (1960). Temelde Mendel görüşlerine dayalı yürüttüğü çalışmalarının sonuçlarıyla mağara hayvanlarında gelişmeyen ya da kaybolan yapıları açıklamıştır. Lamarkçı olmadan zamanının genetik tekniklerini kullanması, çalışmasının saygınlığını artırmıştır. Görüşleri evrimin tek yönlülüğüne ters görünmekle birlikte Hamburg Hayvanat Müzesi ve Hayvanat Enstitüsü’nün üretken mağara balıkları bilimcileri arasında hala tartışılmaktadır.

koşullar [conditions] Organizmanın katıldığı ve organizmayı etkileyen parçalar, olaylar.  Durumların tersi.

koşullu balıkçılık ölüm oranı [conditional fishing mortality rate] Diğer ölümlerin etkili olmadığı (katılmadığı) durumda, başlangıçtaki stoğun bir kısmının bir yıl ya da sezonda balıkçılıktan gelen ölüm oranıdır ki buna yıllık ya da mevsimlik balıkçılık ölüm oranı da denmektedir.

koşullu doğal ölüm oranı [conditional natural mortality rate] Balıkçılıktan kaynaklanan ölümlerin etkili olmadığı (katılmadığı) durumda, başlangıçtaki stok’un bir kısmının bir yıl ya da sezondaki doğal ölüm oranıdır ki buna yıllık ya da mevsimlik doğal ölüm oranı da denmektedir.

koşut evrim [parallel evolution] Benzer akraba formların birbirinden ayrı gelişmesi.

koşut havuzlar [parallel ponds] Bağımsız (bireysel) su giriş ve çıkışı olan akvakültür havuzları seti.

kota [quota] Düzenleyici organ tarafından belirli bir sürede alınmasına izin verilen av, ürün ya da hasadın miktarıdır. Bu kota bireysel tekne için olabileceği gibi şirket, ya da filo için toplam avlanabilir av (TAC) şeklinde de olabilir. Ayrıca kota, ikinci bir şahsa ya da tekneye aktarılabilir ya da aktarılamaz türden de olabilir.

kota idaresi [quota management] Herhangi bir stoktan ne kadar balığın kim (hangi filo ve birey) tarafından avlanacağına dayalı balıkçılık idaresi. Kota, balıkçılık ölüm oranını durağan tutacak şekilde değişir.

kota payı [quota share] İtibari değer üzerinden hesaplanmış olan yıllık bireysel kota izni.

kotil [cotyle] Fincan gibi yuvarlak çukur anlamında.

kova [bucket] Balıkların seçme ve tartılmasında kullanılan kulplu kap.

kovit balığı [giant goby] ® Gobius cobitis.

koy [bay] Karaya giren görece küçük su kütlesi kesimi.

koyu et [dark meat, dark muscle] Derinin hemen altında, balığın her iki tarafında görünen, koyu, yağca diğer kısımlara göre daha zengin kas kısmı.

koyu halka [dark zone] Otolit kesitinde yansıyan ışıkta koyu görünen, yavaş büyüme dönemine ait olup daha çok organik madde (otolin) içeren halka.

kozmopolit [cosmopolitan] Genellikle kuzey ve güney kutup bölgeleri hariç bütün kara, deniz ve okyanuslarda bulunan.

kozmopolit tür [cosmopolitan species] Belirli bir yaşam alanda (habitat) örneğin deniz ve okyanuslarda küresel ölçekte yayılmış tür.

Kökayaklılar [Rhizopoda, amoeboids] Çoğunluğu yalancıayak (psödopod) ile hareket eden birgözelilerdir (birhücrelilerdir). Bir kısmı çokgözelidir, diğerleri asalaktır (parazittir). Farklı gruplar olarak tatlı-su ve denizlerde yaşarlar. Ameobozoa-amipler, Foraminifera-foraminiferler, Heliozoa-güneşhayvancıkları ve Radiolaria-ışınlılar takım-larını barındırırlar.

köksap (rizom) [rhizome] Fanerogamların “gerçek” saplarıdır (ve böylece tallofitlerde asla bulunmazlar) genelde sedimanlara yapışık sürünür ve gömü-lürler; gerçek köklerle karıştırmamak gerekir (çünkü anatomik yapıları farklıdır).

köksü [rhizoid] Genellikle tallus tabanına yerleşen ve sabitlemeye katılan hücre urları ya da hücre sıralarıdır.

kömürcin kayası [black goby] ® Gobius niger.

kömürcü kayabalığı [black goby] ® Gobius niger.

kömürcükaya balığı [black goby] ® Gobius niger.

kömürcükayası balığı [black goby] ® Gobius niger.

köpek balığı [longnose spurdog] 1- ® Squalus blainville.

köpek balığı [piked dogfish] 2- ® Squalus acanthias.

köpek balığı [smooth-hound] 3- ® Mustelus mustelus.

köpek balığı [velvet belly lantern shark] 4- ® Etmopterus spinax.

köpekbalığı [blacktip shark] 1- ® Charcharhinus limbatus.

köpekbalığı [gulper shark] 2- ® Centrophorus granulosus.

köpekbalığı [little gulper shark] 3- ® Centrophorus uyato.

köpekbalığı [starry smooth-hound] 4- ® Mustelus asterias.

Köpekbalığıgiller  [basking sharks] ® Cetorhinidae.

Köpekbalıkları [Selachii, selachians, sharks]  Omurgalılar (Chordata) kabilesi, Kıkırdaklılar (Chondrichthyes) sınıfı, Keskisolungaçlılar (Elasmobranchii) altsınıfının Selachimorpha üsttakımıdaki Carcharhiniformes, Heterodontiformes, Hexanchiformes, Lamniformes, Orectolobiformes, Pristiophoriformes, Squaliformes, Squatiniformes takımlarını kapsar. Toplam 360’tan fazla tanımlanmış köpekbalığı türü vardır. Solungaçları normalde 5 fakat türe bağlı olarak 7 çift yarıklı olabilir. Değişebilen dişleri vardır. Dişler ete gömülüdür, çeneye yapışık değildir. İskelet kıkırdaksıdır. Vücut iğ şeklinde olup kuyruk yüzgeçlerinin üst kısmı uzundur (heteroserk). Koku alma duyuları ppm düzeyinde hassastır. Diğer omurgalılara benzer gözleri vardır. Gözler deniz ortamına uyumludur. Göz kapakları olmasına rağmen gözlerini kırpmazlar. Yanal çizgileriyle su hareketlerini algılarlar. Duyma organları çok gelişmiştir. Oksijen ihtiyacını karşılamak için sürekli yüzerler fakat dinlendikleri de bilinmektedir. Gezinirken hızları saate 8 km/saat civarında iken beslenme ve hücum anında hızları 19 km/saat olabilmektedir. Köpekbalıklarının cinsiyeti kolaylıkla belirlenebilir. Erkeklerin karın yüzgeçleri bir çift kıskaca dönüşmüştür. Üreme stratejileri balıklardan farklıdır. Çok sayıda yumurta yerine birkaç düzine yavru verirler. Bazı köpekbalıkları bir kapsül içerisinde korunan yumurta bırakırlar (ovipar). Diğerlerinde plasenta bağlantısı vardır ve memeliler gibi yavrularını canlı doğururlar (vivipar). Gebelik 22 ay kadar sürebilir. Çoğu köpekbalığında gençler yumurta kanalındaki bezlerden salgılanan sıvı ve yumurtanın yumurta sarısıyla beslenirler (ovovivipar). Sosyal yaşantıları ve problem çözme yetenekleri vardır. Oyun oynarlar. Bilinen 360 türden ancak 3-4 tanesinin insanlara nedensiz zarar verdiği görülmüştür. Kalan anlatımlar hikaye ve korkuya dayanır. Doğurganlıkları az olan köpekbalıkları balıkçılığa hassastır. Çabuk etkilenirler. Ticari balıkçılıkları yapılmaktadır ve her yıl yaklaşık 100 milyon bireyi ticari ve sportif balıkçılıkta öldürülmektedir.

köprü [bridge] ® Köprüüstü.  

köprüüstü [bridge] Gemi ya da teknenin kumanda edildiği yerin adıdır.

kör taraf [blind side] Yassı balıklarda gözlerin bulunmadığı tabana doğru olan taraf.

körfez [bay, bight, gulf] Okyanus ve denizlerin kara içlerine giren koydan büyük, ağzı daha geniş su kütlesi kesimi. 

körkapak [dead lights] Lumbozun içerdeki (kamaradaki) demir kapağı.

kötek (kötek balığı) [shi drum] 2- ® Umbrina cirrosa.

kötek [meagre] 1- ® Argyrosomus regius.

kötü beslenmiş [poorly nourished] Akvakültürde yeterince yem alamamış ya da eksik beslenmiş balık.

kötü ürün eğrisi [kakometric yield curve] Burada (tc) ilk avlanma yaşı ile (f) balıkçılık yeğinliği arasında uyum yoktur. Hem yetersiz avcılık hem aşırı avcılık ve hem de bunların arasındaki avcılıkta ürün (ilk avlama yaşı) ve çaba ilişkisi bozuktur. ® İyi ürün eğrisi (Eumetric yield curve). ® Eumetrik (ömetrik) aşırı avcılığı (Eumetric overfishing). ® Eumetrik (ömetrik) yetersiz avcılığı (Eumetric underfishing). ® Kakometrik aşırı avcılığı (Kakometric overfishing). ® Kakometrik yetersiz avcılığı (Kakometric underfishing).

kraça balığı [Atlantic horse mackerel] ® Trachurus trachurus.

kral balığı  [false scad] 1- ® Caranx rhoncus.

kral balığı [blue runner] 2- ® Caranx crysos.

kral balığı [crevalle jack] 3- ® Caranx hippos.

kral balığı [white trevally] 4- ® Pseudocaranx dentex.

krenebiyont [crenobiont] Pınar ve pınar suyunun oluşturduğu suda (derede) bulunan organizmalar.

kril [krill] Norveç’çedir. Euphausiacea takımında yer alan karides benzeri kabukluları belirtmek için kullanılır. Bitkisel planktonla (fitoplankton) beslenir ve üst beslenme basamağındaki canlıların besin kaynağını oluşturur. Güney Kutup Denizinde (Southern Ocean) Antartika krili Euphausia superba çok büyük (500 milyon tondan fazla) bir biyokitle oluşturur. Genelde kril dendiğinde de ilk akla gelen bu türdür. Ancak Euphausiacea (krill) takımı iki ailede 10 farklı cins ve 85 türü barındırmaktadır. Euphausia en çok tür (31) barındıran ailedir. Bu ailenin yaygın bilinen türleri Güney Kutup Denizinde yaşayan Euphausia superba, Büyük Okyanusta bulunan Euphausia pacifica ve kuzeyli olan Meganyctiphanes norvegica’dır.

kritik alanlar [critical areas] Çevresel yönden hassas ya da tehlikeli alanlar. 

kritik bağımlılık düzeyi [critical dependation level] Bu düzeyin altında stok ya da popülasyonun, ürün alınmasa (avlanmasa) bile kendisini ayakta tutamayacağı sınırdır.

kritik büyüklük [critical size] Anlık doğal ölüm oranının, ağırlık cinsinden anlık büyüme oranına eşit olduğu anda, bir yıllıktaki balıkların ortalama büyüklüğüdür. Optimum büyüklük olarak da anılır.

kritik debi [critical flow] Balık ölümlerinden sakınmak için gerekli olan en az akı.

kritik dönem [critical period] Balıkların kurtçuk (larva) evresinde besin kesesinin tüketildiği ve açlıktan kaynaklanan ölümlerin yüksek olduğu evre.

kritik habitat [critical habitat] ® Kritik yaşam-alan.

kritik stok [critical stock] Ürün almaya devam edilmesi halinde kalıcı zarar görecek ya da halihazırda görmüş olan, verim (ürün) düzeyi çok düşmüş balık stoğu.

kritik tehlikede [critically endangered] Doğada, soyu yakın gelecekte yüksek derecede tükenme tehdidi altında olan tür(ler).

kritik yaş [critical age] Anlık doğal ölüm oranının, ağırlık cinsinden anlık büyüme oranına eşit olduğu anda, bir yıllıktaki balıkların ortalama yaşıdır. Bu yaşta yaş sınıfının biyokitlesi en yüksek düzeydedir.

kritik yaşamalan [critical habitat] Balığın yaşam döngüsü için çok önemli olan yumurtlama alanı, beslenme alanı gibi yaşam-alanlar.

krom- (önek) [chrom-] Renk. Örnek; kromatik (chromatic)-Renklerle ilgili.

kromatik aberasyon [chromatic aberration] Dalga boyu farklı ışığın ortak odak noktasında toplanmaması yani renklerle ilgili mercek hatası. 

kromatofor [chromatophores] Boya maddesi ile dolu derideki kasılabilen (kontraktil) hücreler. Bunlar ışınsal kaslı olup sinirsel kontrol edilmekte; bazı omurgasızlarda renk değişimini (kamuflajı) ya da özel desenleri oluşturur. ® Renk gözesi (hücresi).

kromatografi [chromatography] Çözülenler karışımının gözenekli geçirgen bir ortamda hareket eden çözücünün etkisi altında farklı hızlardaki hareketlerinden yararlanarak, birbirinden ayırmada kullanılan tekniktir. Balıkçılık araştırmalarında stokların birbirinden ayırt edilmesinde kullanılan en güvenilir yöntemdir. Kromatografinin birkaç çeşidi vardır. Bunlar; i) ayrılma (partition); ii) kağıt (paper); iii) ince tabaka (thin layer); iv) kolon (column); v) adsorpsiyon (adsorption); vi) iyon değiş-tokuş (ion-excahange); vii) gaz (gas) kromatografileridir.

kromozom [chromosome] Kalıtım bilgilerini taşıyan protein zinciri.

kromozom aberasyonu [chromosom aberration] Mitoz ve mayoz bölünme sürecinde kromozom dağılımında oluşan düzensizlik.

kron- (önek) [chron-] Zaman. Örnek; kronolojik (chronological) - zamandizinsel.

ksantofil [xanthophyll] Çok sayıda fotosentetik (boya maddesidir) pigmenttir (karotinoid okside) sarı turuncu renktedir, özellikle bazı Chromophyta  boldur.

k-seçim [k-selection] Bir yaşam yönetimi şeklidir. Burada; yavaş gelişme, düşük ölüm oranı, geç olgunlaşma ve üreme, birbirini izleyen çoğalma ki bu bazen birkaç yıl arayla da olabilir, büyük boyluluk ve uzun yaşama şekli, durağan çevre koşullarına uyum şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu türlerin popülasyon büyüklüğü eğer belirli bir sınırın altına düşerse kendisini toparlayamaz hatta kaybolur. ® r-Seçim.

ksilan [xylan] Molekülü kslose (xylos) tabanlı olan karbonhidratları belirten genel terimdir. Bitkilerin hücre duvarı ve bazı alglerde bulunur.

Kteneforlar [comb jellies] ® Taraklılar.

ktenoid [comblike, ctenoid] ® Taraksı.

ktenoid pul [ctenoid scale, squama ctenoidea, (çoğ) squamae ctenoideae] ® Taraksı pul.

kuadri- (önek) [quadri-] Dört, kare, dik köşeli, dörtkat. Örnek; quadrimaculatrus-dört lekeli.

kuarterner [quaternary] En son, dördüncü zamana ait jeolojik çağ. Yaklaşık 1,6-0 milyon yıl öncesi dönem.

kulaç [fathom] Kollar açıldığında eler arası mesafedir. Yaklaşık 183 cm’lik uzunluğa denk gelir.

kulak [ear] 1- Bazı midye türlerinin sırtsal (dorsal) kısmında yer alan kulak benzeri çıkıntı.

kulak [ear] 2- Genelde işitme ve denge organı olarak algılanır ancak çıkıntı anlamında da kullanılır.

kulak kapsülü [otic capsule] İçkulağı içine alan iskelet kapsül.

kulaklıfolya [devil fish] ® Mobula mobular.

Kulaklıfolyabalığıgiller [manta ray, devil rays] ® Mobulidae.

kulaklısardalya [round sardinella] ® Sardinella aurita.

kulaksı [auriforme] Kulak şekilli (şeklinde).

kulemsi [tower shaped] Kule şekilli.

kullanılabilir stok [usable stock, standing crop] Bir stokta geleneksel (ya da yasal) olarak kullanılabilir büyüklük sınıfında yer alan tüm balıkların sayısı ya da ağırlığıdır. Buna mahsul denildiği gibi birim alandaki biyokitle de denmektedir.

kullanılan isim [nomen praeoccupatum (nom. praeocc.)] Daha önce başka tür ya da gruba verilmiş ve kullanılmakta olan isim.

kullanılan stok [utilised stock, utilised population] ® Yararlanılan stok.

kullanım hakları [use rights] Yerel gelenek, karşılıklı anlaşma ya da başkalarının elindeki kullanma hakkı çerçevesinde bir kaynaktan yararlanmadır. Yararlanma hakları kaynaktan hangi şekilde (miktar, yer, zaman, av aracı vb) hasadın gerçekleştirileceğini belirtir. 

kullanma hakkı [access right] Bir su kesimi ya da belirli bir bölgede bir ya da daha çok balık türünü sömürme (avlama) hakkının tanınması, verilmesi.

kuluçka [hatch] 1- Embriyonun (ceninin) yumurtadan çıkması.

kuluçka [incubator] 2- Balık yumurtalarının açılmasına kadar geçen evrede kullanılan alet.

kuluçka halkası [hatch mark] Kurtçuk (larva) yumurtadan çıktığında otoliti üzerinde oluşan halka.

kuluçka havuzu [hatching pond] Balık yumurtalarının kuluçkaya alındığı havuz.

kuluçka kabı [hatch box] Az sayıdaki balık yumurtasının kuluçkaya alındığı kap.  

kuluçka kanalı [incubation channel] Balık yumurtalarının kuluçka döneminde su yatağında oluşturulmuş insan yapısı kanal.

kuluçka kasası [hatchery tray] Balık yumurtalarının kuluçkaya alındığı dikdörtgen şeklinde içinden bolca su geçirilen, kasa tabanının biraz üstünde süzgeçli ara tabanı olan yapay kasa.

kuluçka markası [hatch mark] ® Kuluçka halkası.

kuluçkacı balıklar [brood carrying fish] Kuluçkanın en basit şekli yuva yapımı ve en yüksek şekli ise canlı doğuruculuktur.

- Sudak, dişli balık, uzun levrek, tatlısu levreği [zander] Sander lucioperca (Sin. Lucioperca lucioperca) – Yumurtalarını yelpazeler.

- Tereyağı balığı [butterfish] Pholis gunellus. Yumurtalarını boş midye kabuklarına bırakır ve bekçilik yapar.

- Cichlidae [Cichlidae] Sihlidgiller. Kumda çukur açıp yumurtaları beklerler. Ailenin diğer bazı fertleri küçük mağara denilebilecek saklı yerlere yumurta bırakırlar. Bu ailede kuluçkanın farklı şekilleri vardır. Yumurtalar ağızda, solungaç boşluğunda kuluçkaya alınır. ® Ağızda kuluçkalayıcı. Bu ailenin Symphysodon cinsine ait genç bireyler ilk haftalarda ana-babanın vücut salgılarıyla beslenir.

- Hurma kayası [sand goby] Gobius minutus. Dişi yumurtaları boş midye kabuklarına bırakır, erkek bekçilik yapar ve yumurtaları yelpazeler.

- Deniz tavşanı [lumpsucker] Cyclopterus lumpus. Kıyıya yakın kesimde topak halinde tabana bırakılan yumurtaları erkek bekler. Topak kuruyacak olursa nemlendirir.

- Dikence [three-spined stickleback] Gasterosteus aculeatus. Birçok sinonim adı vardır. Erkek bitki artıklarından yuva yapar. Yumurtlama sonrası erkek yuva bakımını üstlenir, düşmanları (yırtıcıları) kovalar, yumurtaları göğüs yüzgeçleriyle yelpazeler. Yuvaya taze suyun ulşamasını sağlar.

- Kücükdikence baligi [ninespine stickleback] Pungitius pungitius. Taban üstünde bitkilere asılı yuva yapar.

- Deniz dikencesi [sea stickleback] Spinachia spinachia. Aynı şekilde taban üstünde yuva yapar.

- Labirent balıkları (cennet balığı) [labyrinthfische, anabantiden] Su yüzeyinde tükrüğe benzer bir salgı ile köpük-yuva yapar. Yumurtaları içine taşır.

- Deniz iğnesi ve deniz atı [pipefish, seahorse] Sygnathus ve Hippocampus cinsleri. Erkekler döllenmiş yumurtaları bir kuluçka kesesinde taşırlar.

- Acıbalık [European bitterling] Rhodeus sericeus amarus. Dişi yumurtalarını uzun yumurtlama borusyla göl midyesinin (Anadonta) dışkılığına bırakır. Erkek atmığını midye üzerine boşaltır. Solunum suyu ile taşınan spermler yumurtaları döller. Dışkılık kuluçka görevini yapar.

- Dokuz dikenli banjo [tenbarbed banjo] Aspredinichthys tibicen. Güney Amerikada yaşayan küçük yayın balıklarındandır. Yumurtlama döneminde dişilerin karın kısımlarında içerisinde yumurtaların olduğu süngerimsi deri kabarcık oluşur. Yumurtalar bu etene (plasenta) üzerinden beslenir.

- Deniz yayınları [sea catfishes, ariid catfishes] Hepsi değilse de çoğunluğu ağızda kuluçkalayıcıdırlar. Erkekler 50 kadar yumurtayı 1-4 hafta arası bir süre ağızlarında kuluçkaya alırlar. Bu sürede ise beslenmezler.

kuluçkahane [hatchery] Balık yumurta ve kurtçuklarından genç balıkların elde edildiği kapalı ya da yarı kapalı üretim yeri.

kuluçkalık stok [brood stock] Yeni kuşak elde etmek için çiftlikte tutulan ve yumurtlayan anaç balıklara denir. Buna tutsak kuluçkalık stok (captive brood stock) da denmektedir.

kum [sand] Çakıldan küçük mil ve balçıktan büyük parçacık (0,06-2,00 mm).

kum balığı [great sandeel] 1- ® Hyperoplus lanceolatus.

kum balığı [Mediterranean sand eel] 2- ® Gymnammodytes cicerelus.

kum balığı [round goby] 3- ® Neogobius melanostomus.

kum balığı [small sandeel] 4- ® Ammodytes tobianus.

kum boşluk sistemi [sand gap system] ® Mezopsammon.

kum kayabalığı [monkey goby] ® Neogobius fluviatilis fluviatilis.

kum pireleri (amfipoda) [amphipoda] Küçük tatlı ve tuzlu suda (denizde) yaşayan kabuklular (Crıstacea).

kum trakonyası [spotted weever] ® Trachinus araneus.

Kumbalığıgiller [sand lance, sandlance, sand-eels] ® Ammodytidae.

Kumbalığıgiller [sand lance, sandlance] ® Ammodytidae.

kumcu [psammon] Kum üstünde büyüyen ya da kum içinde hareket eden. 

kumdil balığı [sand sole] ® Pegusa lascaris.

küme [cluster] 1- Bir popülasyon ya da birkaç balık sürüsünün geçici bir grup oluşturması. 

küme [cluster] 2- Birbiriyle gerçekten ya da soyut olarak ilintili, bağlı nesneler.

küme analizi [cluster analysis] Benzerlik ya da mesafe temelinde organizmaların gruplandırıldığı yöntem.

kümesel doğurganlık [batch fecundity] Kümesel yumurta bırakan balıklarda bir defada bırakılan yaşayabilir yumurta sayısı.

kumkapar [grab] 1- Deniz tabanından örnek almada kullanılan, serbest mola edilirken ağzı açık inen, tabana çarptığında ya da viraya başlandığında kapanarak zemini içine alan örnekleme aletlerine verilen genel ad.

kumkapar [van Veen grab] 2- Tabandan karışık ve çoğunlukla tabakalanması bozulmuş örnek almaya yarayan basit alet. Kerpetene benzer yapıda olup tabana kadar ağzı açık indirildikten sonra çekilirken ağzı kapanan bir örnekleme aracıdır. Standard van Veen kumkaparı ½, 2 ve 6 litreliktir. Fakat farklı büyüklüklerde de üretilmektedir. 

kumkaya balığı [round goby] ® Neogobius melanostomus.

kumkayası balığı [round goby] ® Neogobius melanostomus.

kumkurdu [sandworm] Denizde yaşayan Çokkıllılar’a (Polychaeta) verilen bir diğer isim.

kumsever [psammophilic] Kum ve kumlu yeri yeğleyen.  

kumtrakonyası balığı [spotted weever] ® Trachinus araneus.

kumvatozu balığı [sandy ray] ® Leucoraja circularis.

kum-yengeci  [pelagic swimcrab] ® Portunus pelagicus.

kupes [bogue] ® Kupez.

kupez [bogue] ® Boops boops.

kupula [cupula] Balıkların yanal (lateral) çizgi sisteminde basınç algılayıcı tüyleri örten jölemsi uzantı.

kurak [arid] Su bütçesi açık veren (az yağış alan) iklim. Örnek; Akdeniz.

kuraklık göstergesi [index of aridity, aridity index] Kuraklık göstergesi yıllar için i = N /T+10 ve aylar için i = n.12/t+10 olarak hesaplanır ve i>20 hümid (nemli-yağışlı) ve i<20 arid (kurak) olarak değerlendirilir. N = Yağış (mm);   T = Sıcaklık oC; n = N/ay; t = T/ay. 

kuram [theory] Bir konu ya da bilinmeyenle ilgili düşünce ve görüşlerin tamamı. 

kuramsal [theoric] Kuram ile ilgili.

kurbağa balığı [Atlantic stargazer] ® Uranoscopus scaber.

Kurdele balığı [king of herrings] ® Regalecus glesne.

Kurdele balığıgiller [bandfishes] ® Cepolidae.     

kurdelebalığı [Red bandfish] ® Cepola macrophthalma.

Kurdelebalığıgiller [oarfishes] ® Regalecidae.

Kuro-şiyo (Kuro-şio) [Kuro-shio] Japonca’da kara akıntı adını alan bu okyanus yüzeyi akıntısına Japon akıntısı da denmektedir. Büyük Okyanus’ta Filipinler’den Japonya’yanın doğusuna uzanan Kuzey Ekvator Akıntısı’nın uzantısıdır. Japonya'nın güney kıyıları boyunca bir kolu kuzeydoğuya akan, diğer kolu Japon denizine giren, koyu mavi renkte bir sıcak su (20-240C) akıntısı olan Kuro-şiyo’nun tuzluluğu 35,5 ppt olup görece yüksektir. Bu akıntı, kuzeye sıcak su taşıması yönüyle Atlas Okyanusu’ndaki Golf Stream sıcak su akıntısını andırır. Kuro-şiyo akıntısının genişliği yaklaşık 100 km, hızı 3-4 knot ve taşıdığı su miktarı değişken olup 210 milyon m3/saniye civarındadır.

kurşun [lead, sinker, weight] 1- Ağın alt yakasının tabanda ya da aşağıya yani tabana doğru çekilmesini sağlayan ağırlık.

kurşun [lead] 2- Ağır metal. Organizmalarda birikir. Besin ağında insana kadar ulaşır ve bir dizi hastalığa yol açar. Yüksek miktarları ölüme kadar götürebilir. ® Minamata hastalığı. 

kurşun ağılaması [lead poisoning] Vücutta ağılayıcı (zehirleyici) kurşun düzeyi.

kurşun yaka [groundrope, lead line, footrope] Ağın ağzını aşağı çekerek altta kalmasını sağlayan üstünde kurşun, demir vb batırıcı malzemenin bağlanmış olduğu halat kısmı. Fanyalı, fanyasız ağlar, troller vb’de üstüne ağırlık bağlanmış alttaki halat. Dip trol ağında tabanın sert olması halinde oto lastiğinden kesilmiş diskler ya da bobin tipi dönebilen koruyucuların da takılmış olabileceği alt halat.

kurşun zehirlemesi [lead poisoning] ® Kurşun ağılaması.

kurşunlu halat [lead line] Ağın altta kalan kısmının aşağıya (dibe) çekilmesini sağlayan içinde ağırlık bulunan ya da üzerinde ağırlık bağlanmış kalın halat.

kurtağzı [chock] Baş ve ve kıç omuzluklarda içinden halat geçebilecek demir yastıklar.

kurtarma halatı [recovery rope] ® Haydros.

kurtçuk (larva) [larvae] 1- Gelişmesinin ilk evrelerinde, erin özellikleri taşımayan hayvan.

kurtçuk (larva) [larvae] 2- Yumurtadan çıkma ile şekil değiştirme aşamalarını içeren ve genç balık evresinden ayırt edilen gelişme evresi.

kurtçuk (larva) [larvae] 3- Bir hayvan türünün erin bireylerine benzemeyen yaşam evresi.

kurtçuk evresi [larval period, larval stage] Dış beslenmeye geçme anından itibaren yüzgeç ışınlarının oluşmasına kadar geçen gelişme süreci.

kurtçuk inmesi [worm cataract] ® Solucan inmesi.

kurtçuk kataraktı [worm cataract] ® Solucan inmesi.

kurtçukcul [larvivorous] Kurtçuk (larva) ile beslenen. Örnek; sivrisinek kurtçukları ile beslenen Cyprinodontidae ailesinin bazı bireyleri.

kurtlar [vermes] ® Vermes.

kuru ağırlık [dry weight (dw)] Malzeme ya da bir örneğin içerisindeki suyun giderilmesi (çekilmesi) sonrası ağırlığıdır. Kuru ağırlık genellikle fırınlarda 24 saat ve 80 0C’de buharlaşma sıcaklığı uygulanarak belirlenir.

kuru buz [dry ice] Donmuş, katı karbondioksit. 

kuru çökelme [dry deposition] Atmosferde askıda bulunan ince taneciklerin yer çekimi etkisiyle yeryüzüne çökelmesi.

kurutulmuş havuz [dried-up pond] Suyu tamamıyla boşaltılmış ve tabanı ekip biçmede kullanılan havuz. Bu işlem havuzun yeniden suyla doldurulması halinde havuzu akvakültür için daha verimli yapmaktadır.

kusursuz isim [nomen perfectum (nom. perfec.)] Kurallara uygun yayınlanmış ve düzeltilmesi gerekmeyen isim. Yalnız sonekinde değişiklik olabilir.

kuş ağı [birdnet] Balıkların tutulduğu kabın (kafes, tank vb) üstüne yırtıcı kuşlara karşı serilen koruyucu ağ örtü.

kuşak (nesil, döl, jenerasyon) [generation] 1- Yaşam evresinin bir parçasıdır, yumurtadan (ya da bir spordan) başlar ve spor oluşmasıyla sonlanır (sporofit döl) ya da tamamlayıcı olarak başlangıç ve sonlanma spor ve gametlerle olur gametofit döl). ® Döl.

kuşak [zone] 2- Balıkların sert aksamlarında yaş tayinlerinde kullanılan yapıya benzer kısımlar. Bunlara bant, halka, marka da denmektedir.

kuşak [zone] 3- Bağımsız hayvan ve bitki topluluğunu barındıran örneğin kıyı kesimi, resif platosu vb.

kuşak [zone] 4- Bant ya da şerit şeklinde olan alan.

kuşatan [ambient] 1- Etrafı saran koşullar ya da bu koşullardan biri. Örnek; kuşatan sıcaklık.

kuşatan [surrounding] 2- Bir canlının yaşam alanını, etrafını saran, çevre.

kuşatan sıcaklık [ambient temperature] Çevreyi, ilgi alanını saran, hüküm süren sıcaklık.

kuşkulu isim [nomen dubium (nom. dub.)] Bilinen taksonomik gruplara uygulanması kesin olmayan isim. İsim belki örnek olmadığı ya da yeterli tanımlanmadığı için de kuşkulu olabilir.

kuşlar [birds] Aves.

kutikül [cuticula] ® Dericik.

kutikula [cuticula, cuticle] Biyolojik anlamda canlıyı dıştan saran, madensi olmayan örtüdür. Hayvanat biliminde (zooloji) faklı grupların dıştaki çok tabakalı yapılarıdır. Omurgasızların dış derisi, eklembacaklıların diş iskeletidir. Nebatat biliminde (botanik) yaprak ve sürgünlerde görülen koruyucu mumsu tabakadır.

kutis [cutis, dermis] Alt deri tabakası.

kutupsal [polar] Kutup bölgelerinin 60° ile 90° enlemleri arası için kullanılan terim.

Kuveyt balığı [oilfish] ® Ruvettus pretiosus.

kuyruk [caudal, tail] 1- Ard uç ya da uzantı. Ard’a ait. ® Kuyruk yüzgeci.

kuyruk [tail, tail piece, pipe, swallow piece, taper, Y-piece] 2- Ağın bel kısmından itibaren daralan ve torbaya kadar uzanan kısmı.

kuyruk [tail] 3- Balığın arka kısmındaki yüzgeç kısmı. 

kuyruk çentiği [caudal pit, caudal notch] Bazı köpek balıklarının kuyruk yüzgecinin hemen önünde olup sırt ya da karın tarafında bulunan çentik.

kuyruk çürümesi [tail rot, fin rot] Kötü koşullarda tutulan akvaryum balıklarında görülen ve yara oluşturan bakteriyel hastalık. Tedavi için suya ya da yeme antibiyotik katılır.

kuyruk çürümesi [tail rot, fin rot] Kötü koşullarda tutulan akvaryum balıklarında görülen ve yara oluşturan bakteriyel hastalık. Tedavi için suya ya da yeme antibiyotik katılır.

kuyruk sapı [caudal peduncle] Balığın kuyruk yüzgeci kökü ile dışkıl (anal) yüzgeç arasındaki kısmı.

kuyruk sapı hastalığı [peduncle disease] Daha çok alabalıkgillerin yumurta sarısı taşıyan kurtçuklarında görülen bakteriyel soğuk su hastalığıdır. Sıcaklığın 10°C’nin altına düşmesini izleyen süreçte yaralar belirir. Balıklar sarmal (helezoni) yüzmeye başlar, vücutta şişme ve koyu lekeler belirir, kırım (ölümler) yaygındır. Bu hastalığa soğuk su hastalığı da denmektedir.

kuyruk yüzgeci [caudal fin] 1- Balığın ardda olan yüzgeci.

kuyruk yüzgeci [caudal fin] 2- Omurun sonunda yer alan yüzgeç. Uropterygium olarak da adlandırılır. Fakat Centriscidae ailesinde vücudun arka kısmı döndüğü için kuyruk yüzgeci karın kısmında (ventral’de) yer alır. Bazı Trachipteridae ailesi bireylerinde kuyruk yüzgecinin üst parçası vücudun üst (sırt) kısmında olabilir ve ayrık olan alt parça kaybolmuş olabilir. Diğer ailelerde, örneğin Zoarcidae ve Anguillidae’de sırt, kuyruk ve dışkıl (anal yani anüsle ilgili) yüzgeçler birleşmiş olup ayırt edilemezler.

kuyruksuz [tailless] ® Anura.

kuyruksuzdeniziğnesi balığı (deniziğnesi) [spotted pipefish] 1-® Nerophis maculatus.

kuyruksuzdeniziğnesi balığı [straightnose pipefish] 2- ® Nerophis ophidion.

kuyruksuzdeniziğnesi balığı [worm pipefish] 3- ® Nerophis lumbriciformis.

küçük balık [undersized fish] Koruyucu ve düzenleyici önlemlerin öngördüğünden daha küçük boyda avlanan balık.  

küçük dil balığı [solenette] ® Buglossidium luteum.

küçük gelincik [Mediterranean bigeye rockling] ® Gaidropsarus biscayensis.

küçük güney dikenli balığı [southern ninespine stickleback] ® Pungitius platygaster.

küçük istiridye [spat] ® Spat.

küçük kardinal balığı [bulls-eye] ® Epigonus telescopus.

küçük karides [common prawn] ® Palaemon serratus.

küçük kayabalığı [Bucchich's goby] ® Gobius bucchichi.

küçük kedi balığı [small-spotted catshark] ® Scyliorhinus canicula.

küçük kefal [leaping mullet] ® Liza saliens.

küçük kolon (merkezi sarmal eksen yapısı) [columella] Kabuk sarmalının sanal ekseni. Sarmal turları bitişikse tam eksenli, eğer sarmal turları bitişik olmayıp yalnız birbirine değiyorsa oyuk eksenlidir. Bunlar kabuk ağzı açıklığının bir parçası olup eksen boyunca uzanan merkezi sarmal kenarına columella denmektedir.

küçük kum yılan balığı [small sandeel] ® Ammodytes tobianus.

küçük ölçekli [microscale] Çapı 2 km civarındaki küçük bir alanı etkileyen kısa süreli olayların belirtilmesinde kullanılan terim. 

küçük ölçekli balıkçılık [small-scale fishery, artisanal fishery] Temelde kendi ihtiyacını karşılayacak kadar kısa süren avcılık olmakla birlikte bazen avın bir kısmı satılabilmektedir. Balıkçılık yakın kıyıda genellikle kayıklarla yapılmakla birlikte kullanılan deniz aracı ve konulan ölçek ülkeden ülkeye ve gelişmişlik düzeyine bağlı olarak değişmektedir. 

küçük olmanın avantajları [advantages of being small] Eğer büyüme besin bolluğuyla sınırlı ise o zaman küçük vücutlu olmak besine ulaşmada avantajlıdır. Bu, iki fiziksel yasaya dayanmaktadır. i) yoğun ortamdan az yoğun ortama geçiş yani yayılma (diffusion) mesefanin karesiyle ters orantılıdır. ii) Aynı şekle sahip nesnelerde yüzey alanının hacme oranı hacim arttıkça azalır. Bunların anlamı şudur. Çok sayıda küçük parçacıklar örneğin gözeler (hücreler) az sayıdaki büyük olanlara oranla besine daha kolay ulaşırlar.    

küçük pisi [imperial scaldfish] 1- ® Arnoglossus imperialis.

küçük pisi [Rüppell's scaldback] 2- ® Arnoglossus rueppelii.

küçük pisi [scaldback] 3- ® Arnoglossus kessleri.

küçük pisi [scaldfish] 4- ® Arnoglossus laterna.

küçük pisi [Thor's scaldfish] 5- ® Arnoglossus thori.

küçük topluluk [minor community] Bunlar komşu topluluklardan olabilecek girdi ve çıktılardan etkilenen görece küçük birikmelerdir. ® Ana topluluk. ® Topluluk çözümlemesi.

küçükdil [whiskered sole] ® Monochirus hispidus.

küçükhurmakayası balığı [common goby] ® Pomatoschistus microps.

küçükkaya balığı [?] 1- ® Pomatoschistus microps.

küçükkaya balığı [Bath's goby] 2- ® Pomatoschistus bathi.

küçükkaya balığı [marbled goby] 3- ® Pomatoschistus marmoratus.

küçükkaya balığı [painted goby] 4- ® Pomatoschistus pictus.

Küçük-köpekbalığıgiller [Houndsharks] ® Triakidae.

küçükpisi balığı [Eckström's topknot] ® Zeugopterus regius.

küçüküzgün balığı [sailfin dragonet] ® Callionymus pusillus.  

kül [ash] Maddenin yanma sonucu geriye kalan kısmı.

kültür [culture] Balıkların yapay yolla beslenme ve büyütülmesi.

küpeşte [bulwark] Gemi ve teknelerde güverte kenarlarına personel ya da yolcuların denize düşmemesi için sacdan yapılmış koruyuculara verilen ad. ® Puntel.

kürdan [common sea pen] ® Deniztüyü.

Kürekayaklılar (kopepodlar) [Copepoda, copepods]  Eklembacaklılar (Arthropoda) kabilesi Kabuklular (Crustacea) altkabilesi çeneden-ayaklı anlamında Maxillopoda sınıfının alt sınıfıdır. Bu alt sınıf Calanoida, Cyclopoida, Gelyelloida, Harpacticoida, Siphonostomatoida, Misophrioida, Monstrilloida, Mormonilloida, Poecilostomatoida, Platycopioida cinslerini ve bu cinslerdeki 14,000 türü kapsar. Kürekayaklılar küçük kabuklular olup deniz ve tatlı-suda bulunurlar. Çoğu planktondur. Daha çoğu ise tabanda yaşar. Bir kısmı bataklık ve nemli-sulu karasal kesimde bulunur. Bir diğer kısım ise asalaktır (parazittir). Plankton olarak yaşayanlar ve deniz ekosisteminde balıktan balinaya önemli bir besin kaynağıdırlar. Çoğu bitkisel planktonla beslenir. Beslenme yüzeye yakın kesimde ve genellikle gece olur. Gündüz derine inerler. Boyları küçük, uzun duyargalıdırlar (antenlidirler).

küresel yer bulma sistemi [Global Positioning System (GPS)] Deniz aracının bulunduğu yeri uydular yardımı ile derece dakika cinsinden veren alet.

küt burunlu köpekbalığı  [kitefin shark] ® Dalatias licha.

kütkuyrukvatoz balığı [blonde ray] ® Raja brachyura.

kütle [mass] Maddenin temel niteliği. Yerçekiminden gelen ağırlığı (birimi kg’dır).

kütük balığı [Mediterranean slimehead] ® Hoplostethus mediterraneus mediterraneus.

kw (kıs) [kw] Güç birimi. 1 kw=1,36 HP.

Kyphosidae (Kambursugiller) [sea chubs] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımının bir ailesidir. Aile 15 cinste 42 türü kapsamaktadır. Orta boyda oval balıklardır. Baş kısa, ağız küçüktür. Her iki çenede düzenli, güçlü, köpek dişleri  bulunur. Sert ve yumuşak ışınlı tek sırt yüzgeci vardır. Kuyruk yüzgeci çataldır. Taraksı (ktenoid) pullar görece küçüktür. Normalde açık esmer, sarımsı, mavimsi çizgilidir. Sürü oluşturan balıklardır. Sığda ve açıkta bulunurlar. Çoğunlukla yosunlarla (alglerle) beslenirler. Küçük omurgasızları, yedikleri deniz çayırı ile birlikte yutarlar. Batı Akdeniz’de tek türü bulunur.