K [son güncelleme 22 Mart 2016]
K (kıs) [Kelvin] Sıcaklık ölçeği. °K=°C+278.
kaba çökel [coarse sediment] Parçacık boyu 2 mm’den daha büyük kum, çakıl, taş ve taş
parçası gibi çöken maddeler.
kaba sediman [coarse sediment] ® Kaba çökel.
kabadalga [rough sea] Dalga yüksekliği 1,5-3
metrelerde olup gemiyi etkileyen dalga.
kabarcık hastalığı [knot disease, pimple disease] Balık
derisinde düğüm şeklinde küçük kabarcık (sivilce) oluşumu hastalığı. Sazan
balığı Cyprinus carpio’da
görülür.
kabarık yanak iğne balığı [black-striped pipefish] ® Syngnathus
abaster.
kabasünger [honey comb] ® Hippospongia communis.
kabile [phylum] Canlıların sınıflandırılmasında
aynı soydan (atadan, cetten) gelen ve dalların (kladus) birleştirilmesiyle
oluşturulan büyük (geniş) taksonomik sınıflandırma üst grubunun adıdır.
Eşanlamlı olarak soy da kullanılmaktadır.
kabin, kabuk (nacelle, cabine, shell) Dişi Argonauta kollarının I ürettiği yalancı 'kabuk'
olup içine yumurtalar bırakılmaktadır. Kabinde yaşayan
hayvanlar normalde Kol I ‘in salgıladığı zar ile örtülüdür.
kabotaj [cabotage] Ulusun (devletin) hükümranlığı altındaki kıyısal sular
ve limanlarında ticaret ve taşımacılık yapma hakkıdır. Türkiye’de Kabotaj
Bayramı 01 Temmuz’da kutlanmaktadır.
kabuk [shell] 1- Midye kabuğu.
kabuk [test] 2- Tarak (midye) kabuğu
için kullanılan eşanlam kelime.
Kabuklular [Crustacea] Eklembacaklılar
(Arthropoda) kabilesinin altkabilesidir. Altkabilenin genelde Branchiopoda,
Remipedia, Cephalocarida, Maxillopoda, Ostracoda ve Malacostraca olmak üzere
altı sınıftan oluştuğu kabul edilir. Mystacocarida ve Branchiura bazen ayrı bir
sınıf olarak alınır. Kabuklular 55 bin tür ile Eklembacaklılar’ın tür sayısı
yüksek gruplarından biridir. İstakozlar, yengeçler, karidesler bu gruptan
canlılardır. Çoğu suculdur. Tatlı-su, deniz ve karada yaşayanları da vardır.
Çoğunluk hareketlidir. Bir kısmı asalaktır (parazittir). Vücutları, kafa, göğüs
daha doğrusu kafa-göğüs (sefalotoraks-cephalothorax) ve karın kısmına ayrılır.
Kafada iki anten ve bileşik-göz bulunur. Göğüs ve karın diğerlerinin yanında
solungaç uzantısı taşır. Kabuk dış iskelet görevini yapar. Canlı büyüdükçe dış
iskelet yenilenir. Gelişme evrelerinde başkalaşma (metamorfoz) ve nauplius adı
verilen kurtçuk (larva) evresi söz konusudur. Birkaçı erselik (hermafrodit)
olmakla birlikte çoğunluk çift eşeylidir (çift cinsiyetlidir).
kabul edilebilir av tahmini [acceptable catch estimate] Bir bölgedeki
balık stoğundan yapılabilecek (alınabilecek) av miktarının yaklaşık tahminidir.
kabul edilebilir biyolojik av [acceptable
biological catch] ® İzin
verilebilir biyolojik av.
kabul edilebilir biyolojik en
küçük değer [minimum
biological acceptable level] 1- Yumurtlayan stok biyokitlesinin, belirli bir değerin
altına düşmesi durumunda, içgöçün (stoğa katılmanın-recruitment) giderek azalma
olasılığının artabileceği, biyokitle değeri.
kabul edilebilir biyolojik en
küçük değer [minimum biological acceptable level] 2- Bazı türlerin, yasayla belirlenen belirli bir boyun altında kalan
bireylerinin avlanmaları halinde saklanması ve pazarlanması yasak uzunluk
değeri.
kabul edilebilir etki [acceptable
impact] İnsan faaliyetlerinin balıkçılığa genellikle olumsuz etkisini ima eder.
Etki, kaynak için az riskli ise kabul edilebilirlik söz konusu olmaktadır. Etki
ve risk tartışma konusu olup bu tanım değişebilir.
kaburga [rib] 1- Tekne gövdesini
oluşturan postaların (ıskarmozların) hepsi.
kaburga(lar), kenar(lar) [costulation(s), cote(s)] 2- Karındanbacaklılarda kabuk yontusunda uzamış kabartmalar.
kaburgalar arası [intercostal] Kaburgalar arasındaki
atar ve toplar damar ile kaslar.
kaçak [escapee, escapes] Akvakültür
tesisindeki balıkların doğaya dağılması.
Bunlar doğada yaygın olmayan hastalık ve parazit taşıyabilecekleri gibi yabanıl
bireylerle melez oluşturabilirler.
kaçınma
[avoidance] Bir balık ya da balık sürüsünün, etkileyen kaynağın (gürültü, yırtıcı) ya
da av aracının (trol, solungaç ağı, olta vb) etki alanından savuşması, kaçması.
kaçınma eşiği [avoidance
threshold] Kaynağın etkisinden
savuşmak için gerekli olan en düşük konsantrasyon düzeyi.
kaçınma tepkisi (savuşma) [avoidance reaction] Uygun olmayan
koşullara malzeme, kimyasallar vs’nin organizmalarda neden olduğu yavaş ya da
hızlı harekettir.
kadife köpekbalığı [velvet belly lantern shark] ® Etmopterus spinax.
kadırga balığı [cachalot, sperm whale] ®
kafa kanalları [head canals] ® Kelle
kanalları.
kafa-boy göstergesi [cephalic index]
Kafa uzunluğunun standart boya oranı.
Kafadanayaklılar [Cephalopoda] ®
Kafadanbacaklılar.
Kafadanbacaklılar [Cephalopoda, head-feet] Bu sınıf Nautiloidea,
Ammonoidea (†), Coleoidea ve Neocoleoidea
altsınıflarını içerir. Günümüze ulaşmış yaklaşık 650-700 türü vardır ve hepsi
denizlerde yaşarlar. Hemen hemen bütün denizlere yayılmışlardır. Kafadan çıkan
bacakları vardır. İki yanlı (bilateral) bakışımlıdırlar (simetriktirler)
Ahtapotlarda 8 bacak bulunur. Mürekkep balıkları 8 bacaklı 2 dokunaçlıdır.
Kamera gözlüdürler. Nautilus cinsi
hariç deri rengini kolaylıkla değiştirebilirler. Etobur (karnivor)
yırtı-cıdırlar. Çift (cinsiyetli) eşeylidirler. Döllenme hectocotylus olarak
bilinen kolla olur. Kabuk içtedir. Yalnız Nautiloidea’de kabuk dıştadır.
Octopoda ve Vampyromorphida takımlarında kabuk tamamen kaybolmuştur. Hareket su
fışkırtılarak sağlanır. Octopoda koları üzerinde yürüyebilir. Sinir ve duyu
organları gelişmiştir. Ticari balıkçılıkları önemlidir. ® Cephalopoda.
kafadanyüzgeç [cephalic fin, cephalic flipper] Göğüs yüzgecinin önünde, ağız’ın iki tarafında yer alan etimsi, kalın
kulağı andıran uzantı. Örnek; Mobulidae ailesinden Mobula mobular (kulaklı folya ya da şeytan balığı).
Kafatassızlar [Cephalochordata] Hayvanlar aleminde çok solungaçlı küçük bir alt
kabiledir (filum). Kordalılarda bulunan kafatası ile diğer aksamları sert
değildir (kemikleşmemiştir). Ayrı eşeyli küçük hayvanlar olup boyları 3-6 cm
kadardır. Denizel olup en bilinen bireyi (eskimiş adıyla Amphioxus bugünkü adlandırmaya göre) Branchiostomata’dır
kafes [cage] Açık suda balık kültüründe kullanılan tel ya da ağdan yapılarak
oluşturulmuş kapalı alan, yer.
kafes çiftlikçiliği için önerilen akıntı hızları [current velocities recommended in fish
cage culture] Dünya denizlerinde elde edilen
ve kafes balığı yetiştiriciliği için önerilen akıntı verileri şunlardır:
Akıntı hızı (m/s) |
Açıklama |
|
Min. 0,05 m/s |
Tabana çok az doğal çökelme. |
|
Ort. 0,05
m/s |
Tabana organik yığılmada azalma. |
|
0,25-0,75 m/s |
Organik ve inorganik malzemenin yayılması. |
|
Min. 0,03 m/s >0,1 m/s >0,05 m/s >0,03 m/s |
Üretim miktarı az (200 ton/yıl). Yüzey akıntısı. Akıntı karaya doğru olmamalı. Tabanın |
|
< 0,2
m/s 0,1-0,3
m/s >
0,25 m/s 0,5 –
1,0 m/s |
Çamurlu taban. Kumlu taban. Malta; Kumlu taban, çipura ve levrek, detritus
birikmiyor. Moreton
Körfezi. Stok sıklığı az. |
|
0,05-0,5 m/s |
Tavsiye edilen hız 3 gün süreyle
olmalıdır. |
|
0,2 – 0,5 m/s |
Tabandaki birikmeleri taşır. |
|
0,05 m/s |
Üretim sınırı (110 ton/km2). |
|
0,012-0,091 m/s |
Akdeniz’de
kullanılabilir. |
|
kafes çiftlikçiliğinde Tarım ve Köyişleri bakanlığı’nın su kalitesi
ölçütleri [water
quality criteria of the Ministry of Agriculture and Rural Affairs] Bakanlığın deniz canlı kaynaklarının beslenmesi ve yetiştiriciliğinde
önemli olan bazı su kalite ölçütü değerleri gruplar halinde izleyen tabloda
verilmektedir.
Değişken grubu/Kimya |
Ölçüt |
Toplam nitrat (NO2+NO3) |
< 16,56 μM = 0.5+40 mg/l |
Orto-fosfat (o-PO4) |
< 10,53 μM = 1 mg/l |
Reaktif silikat (r-SiO4) |
< 10,86 μM = 1 mg/l |
Çözünmüş oksijen – Winkler |
< 125 μM £ 4 mg/l |
pH |
6.5-8.5 |
Değişken grubu/Fizik |
Ölçüt |
Sıcaklık |
>10 |
Tuzluluk |
>5 |
Çözünmüş oksijen – Prob |
< 125 μM £ 4 mg/l |
Bulanıklık – FTU |
<29 |
Değişken
grubu/Fizik |
Ölçüt |
Akıntılar-Yüzey (03 - 13m) |
>0,1 m/sec |
Akıntılar-Orta (15 - 31m) |
>0,05 m/sec |
Akıntılar-Dip (33 -100m) |
>0,03 m/sec |
Değişken
grubu/Batimetri |
Ölçüt |
Derinlik – Min. taban derinliği |
> |
Derinlik – Kafesin
tabandan min. uzaklığı |
> |
kafes kültürü [pen culture, cage culture] Ağıl tipli ağ kafes düzenekle balıkların kültürü. Tabana demirlenmiş ya da
yüzen kafeste balık yetiştirmek ya da beslemek.
Kafkaskaya [Caucasian dwarf goby] ® Knipowitschia
caucasica.
kağıt balığı [ribbon fish] 1- ® Trachipterus
trachypterus.
kağıt balığı [scalloped ribbonfish] 2- ® Zu cristatus.
Kâğıtbalığıgiller [ribbonfishes] ®
Trachipteridae.
kahküllühorozbina balığı [tentacled blenny] ® Parablennius tentacularis.
kahverengi müren [brown moray]
® Gymnothorax unicolor.
kaide [base] ®
Temel.
kakometrik aşırı avcılığı [kakometric overfishing] Yüksek
balıkçılık yeğinliği (f) yani (F=q.f) ama çok düşük ilk avlanma yaşı (tc).
Çok fazla küçük balıklar avlanır.
kakometrik ürün eğrisi [kakometric
yield curve] ® Kötü ürün
eğrisi.
kakometrik yetersiz avcılığı
[kakometric underfishing] Çok düşük balıkçılık yeğinliği (f)
yani (F=q.f) ama çok yüksek ilk avlanma yaşı (tc). Çok az ama çok
büyük balıklar avlanır.
kalafat demiri [caulking iron] Kalafat işleminde üstüpünün sıkıştırılmasında kullanılan
bir tür kör keski.
kalafatlamak [caulking] Ahşap gemi ve güverte kaplamalarının aralıklarına üstüpü
sıkıştırılıp macunlanmaya (eski ziftlenmeye) hazır hale getirilmesidir. Bu
yolla su geçirmezliği sağlanmakatadır.
kalamar [Loligo,
squid, calamary] Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesi, Kafadan-bacaklılar
(Cephalopoda) sınıfı, Coleoidea altsınıfı, Teuthida takımı, Myopsina
alttakımının Loliginidae ailesinin bir cinsidir. Dünya denizlerinin çoğuna
yayılmıştır. Birçok türü ışık kaynağına
yönelerek toplanır ve bu yolla ticari olarak avlanırlar. İki alt cins (Loligo (Alloteuthis) ve Loligo (Loligo) ile henüz
adı olmayan üçüncü bir cinste toplam 18 türü bilinmektedir. Yaygın bilinen türü
Loligo vulgaris’tir.
kalas balığı [oilfish] ® Ruvettus pretiosus.
Kalas balığıgiller [snake mackerels, escolars] ® Gempylidae.
kaldıraç ağı [lift-net] Değişik boyutta olup
suya batırıldıktan sonra üstünden balık geçerken kaldırılan av aracı.
kaldırma ağı (kepçe) [scoop net, dip-net] Çuval şeklinde ve kepçe gibi kullanılan bir cins balık tutma, boşaltma,
aktarma aracı (derin büyük kepçe).
kalem sardalya [round herring] ® Etrumeus teres.
kalibrasyon (düzenleme,
ayar) [calibration] Kullanılan cihazın ölçüm değerlerini bir standarda göre düzeltme, uygulama
ve işlemidir. Türkçede doğrudan karşılığı olmayan bu terim yerine ayar,
ayarlama, düzenleme gibi kelimeler kullanılmaktadır. Çoğunluk ise
Türkçeleştirilmiş kalibrasyon kelimesini kullanmaktadır.
kalıcı [relict] 1- Daha önce geniş alanlara yayılmış fakat halihazırda ancak bazı
yalıtılmış (izole) yaşam-alanlarda var olan hayvansal organizma.
kalıcı [relict] 2- Sönmüş taksonomik
birimden kalan. Örnek; Latimeria chalumnae.
Kaliforniya kuluçkası [Californian
incubator] Özellikle alabalıkgil
yumurtasının çatlamasında kullanılan yatay kuluçkalık.
kalım payı [survival rate] 1- Basitçe yaşayanlardır. Belirli bir süreç sonunda (genellikle bir
yıl sonra) yaşayanların sayısıdır. Ölenlerden arta kalanların yani yaşayanların
payıdır (S = e-Z).
kalım payı [survival rate] 2- Belirli bir süre sonra hayatta
olan (yaşayan) birey sayısı bölü zaman sürecinin başlangıcındaki birey
sayısıdır. Zaman süreci genellikle bir yıl olarak alınır.
kalın burunlu iğne balığı [thickly snouted pipefish] ® Syngnathus variegatus.
kalınbaşlı kayabalığı [bighead goby] ® Neogobius kessleri.
kalınlık [girth] Yüzgeçleri hariç balığın en kalın
yerindeki vücut çevresi.
kalıntı [residue] 1- Bir şeyin (kimyasal madde, malzeme vb) geride kalan kısmı.
kalıntı [rudimentary] 2- Küçük, gelişmemiş, çok az gelişmiş ya da gelişmesi kusurlu (özürlü)
olan.
kalıntı ışın [rudimentary ray] Gelişmemiş,
çoğunlukla çok küçük olup sayılmayan basit yüzgeç ışını.
kalıntılar [residuals] Aşağı-göçer
(katadrom) olup tatlı-suda kalan fakat yumurt-lamayan birey. Örnek; Oncorhynchus
nerka denize göç etmeden önce
cinsi olgunluğa ulaşır ve denize göçer.
kalıp [template] Elle
balık ağı örülürken kullanılan değişik çaplı silindirler.
kalitatif
[qualitative] ® Nitel.
kalıtım [heredity] Ana-babadan gelen özelliklerin
yeni kuşağa geçmesi.
kalıtsal [hereditary] Ana-babadan yeni kuşağa
geçebilen özellikler.
kalıtsal kirlilik [genetic pollution] Balık çiftliklerinden
kaçan balıkların doğadaki yabani olanlarla çiftleşmesi sonucu daha dayanıksız
kalıtsal malzemeyi yabani stoklara aşılaması.
kalıtsal sürüklenme [genetic drift] Küçük izole popülasyonda
kalıtsal birim malzemenin değişmeye (mutasyona) ve seçilmeye yol açmadan
rastgele değişmesi.
kalkan [Black Sea turbot] 1- ® Psetta
maeotica.
kalkan [turbot] 2- ® Psetta maxima.
kalkan [wide-eyed
flounder] 3- ® Bothus podas.
kalkerli kıkırdak [calcified cartilage] Omur ve dişlerde
rastlanan kalsiyum tuzu ihtiva eden ve bu nedenle sertleşmiş kıkırdak.
kalkersizleşme [decalcification] Kemiklerden
kalsiyum’un (Ca) soğurulması, emilmesidir. Bu, kemiği kırılgan yapar. Tamponlanmamış
formalin zamanla asit özelliği geliştirir ve saklanmakta olan balıkların
kemiklerinden Ca’u çeker.
kallum [callum] Bazı Pholadidae bireylerinde ayak
girişini kapatan kabuğun ön uzantısını oluşturan kalkerli yapı.
kalma [retention] Balığın ağla temas etmesi ve
ağda tutsak kalması olasılığı.
kalma eğrisi [retention curve] Balığın yaşı ya da
boyu ile ağda tutsak kalması olasılığı arasındaki ilişki.
kalma süresi [residence
time] Suyun bir deniz ya da gölde yenileninceye kadar kalma süresidir.
Bu süre, su giriş çıkışı olan küçük bir havuzda bir iki gün olabilecekken büyük
göl ya da iç denizde birçok yüzyıla kadar uzayabilir. Örnek; Karadeniz’de suyun
kalma süresi bir diğer anlatımla değişme süreci yaklaşık 390 yıldır.
kalmar [Loligo] ®
Kalamar.
kaloma vermek [ease] Gerektiğinde daha fazla zincir vermek.
kalorimetre [calorimeter] Isıölçer.
kalp [heart] 1- Balıkların kanını pompalayan organ. Balıklarda kalp şu
parçalardan oluşur: sinus venosus sağ ve sol toplardamardan gelen kanı toplar,
atrium kulakçık olup tek ve büyüktür, ventricle karıncık olup kalın ve kaslıdır
ve atardamara açılır, bulbus arteriosis atardamarın genişlemiş başlangıç kısmı
olup atmaz (kemikli bl), conus arteriosis kıkırdaklı balıklarda atabilme
yeteneği olan atardamar başlangıcıdır.
kalp [heart] 2- İki kanadı olan tuzağın kalp şeklindeki kısmı. Balıklar
bu kısımda tutuklanır.
kalp midyesi [cockles] ® Cardium edule.
kalp zarı [visceral pericardia] Kalbi saran tek
zar.
kalsit [calcite] Kireç, kireçten.
kama-dil balığı [wedge
sole] ® Dicologlossa
cuneata.
kamara [ship’s cabin] Gemilerde dinlenilen görece küçük odalara verilen ad.
kamarot [steward] Gemi
personeli ve yolcuların hizmetine bakan gemici.
kamba [kink] Dolaşmış halat.
kambriyen [Cambrian] Jeolojik çağ. 500-400 milyon yıl öncesi dönem.
Omurgasızların büyük bir kısmı bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Kambursugiller [sea chubs] ® Kyphosidae.
kamçı [flagellum, whip] Çoğunlukla
birgözelilerin (birhücrelilerin) hareket etmesine yarayan ipliksi uzantı.
Kamçılılar [Flagellata, flagellates] Birgözeliler-birhücreliler
(Protozoa) aleminin bir sınıfıdır. Mikroskopiktirler. Birgözeli gerçek
çekirdekli, hareketi için bir ya da birkaç kamçı kullanan ilkel canlılardır.
Kamçılılar kısmen dışbeslek (heterotrof) kısmen de kendibeslektirler (ototrofturlar).
Bir kısmı ise bu iki beslenme şeklinin birinden öbürüne geçebilirler. Önceleri
hareket ettikleri için hayvanlar içerisinde yer verilen kamçılılar günümüzde ne
hayvanlara ne de bitkilere katılmaktadırlar. Farkı kirlilikteki sularda farklı
kamçılı gruplarına rastlanmaktadır. Tek, asalak ya da çürükçül yaşarlar. Tek
yaşayanlarda klorofil bulunur. 10 kadar takımı vardır. Yaygın bilinen birkaç
cinsi şunlardır: Euglena, Noctiluca, Trypanosoma, Trichomonas,
Volvox.
kamış [calamus] Octopoda’nın (sekiz kolluların) yüzen
kolisindeki (hecto-cotylus) konik
meme ucu sperm kanalı (oluğu) ile sona erer ve dilcik (ligula) kaidesine doğru
yönelir.
kamlama [kink] Dolaşmış halat.
kampana [bell] Çan.
kampana [campana, bell] Çan.
kan yiyen [haematophagous] Kan ile beslenen. Örnek;
taşemen, Petromyzon.
kana rakamları [plimsoll
mark, plimsoll line] Teknenin çektiği
su derinliğini gösteren ve başta ve kıçta yer alan Romen rakamlarıyla ya da
italik yazılmış sayılar.
kanal [canal] 1- Yapay su yolu.
kanal [channel] 2- Belirli süreçlerde içinden su akan yapay ya da doğal su yolu.
kanal [channel] 3- Geniş su yolu. Örneğin
İngiliz kanalı da (English Channel)
denilen Manş denizi.
kanal [channel] 4- İki kara parçası
arasında dar uzantı.
kanal [channel] 5- Karındanbacaklılarda kabuk
ağzı (açıklığı) kenarını keserek sıklıkla az ya
da çok uzantıya verilen addır. Bu tam olarak bir sifonsal kanaldır.
kanalhavuz [fish raceway] Uzun, betondan
yapılmış dikdörtgen şeklinde olup bol su verilen ve birey sayısının oldukça
yüksek tutulduğu çoğunlukla alabalıklarda kullanılan kanal tipli havuz.
kanat [wing] Trol ağının yanlardan ileriye
uzanan kısmı.
kanatsı [aliforme] Kanat şeklinde.
kanca [grappling hook] 1- Çengel. Ucu sivri ve kıvrık demirden yapılmış, bir ağaç
kola bağlı olup denizdeki malzemeyi alma, kurtarma, güverteye çekme işlerinde
kullanılan araç.
kanca [hook] 2- Bazı Oegopsida (kafadanbacaklı) bireyinde kitinli pençe benzeri bir yapı,
son vantuz kolu ve/ya da dokunaç (tentakül) çomağı.
kanca [hook] 3- Bir kabuğun büyümeye başladığı alanı.
kanca ağız pisi balığı [Atlantic
spotted flounder] ® Citharus
linguatula.
kancaağız pisi balığı [Atlantic
spotted flounder] ® Citharus
linguatula.
Kancaagızgiller [large-scale flounders] ® Citharidae.
Kangal balığı (doktor balık, yağlı balık) [doctor fish] ® Garra rufa.
kanibalizm [cannibalism] ® Yamyamlık.
kankava [kankava] Ege ve
Akdeniz’de süngerci teknelerinin kıç tarafından dışarı sarkıttıkları lastik ve demir tekerlekli olup arkasında bir ya da iki
torbanın bulunduğu bir tür sürütme ağıdır.
kano [canoe] Hafif,
dar kayık.
kanser yapıcı [carcinogenic,
oncogenic] Kansere yol açan (madde).
kantitatif [quantitative] ® Nicel.
kanyon [canyon] 1- Derin, dik geçit.
kanyon [canyon] 2- Okyanus ve denizlerdeki göreceli
dar, derin ve dik yarıklar.
kapak [operculum] 1- Genelde kapak (operculum) bitki ve hayvanların
açıklanması, tanımlanmasında kullanılan küçük bir örtüye verilen addır.
kapak [operculum] 2- Karındanbacaklının ayağında
ürettiği sert parça olup hayvan ayağını geri çekildiğinde kabuk ağzını kapatır.
Kapak genellikle değirmi-sarmal yapılı olup başlangıcı ise çekirdek (nucleus)
olarak anılır.
kapalı [overcast] Tamamıyla bulutlarla kaplı gökyüzü.
kapalı alan [closed area] Mevsim, üreme dönemi, genç kuşağın korunması amacıyla geçici olarak
balıkçılığın yasak olduğu yer.
kapalı deniz [closed sea] 1- Okyanus ya da denizin ulusal
hükümranlık alanına giren kısmı. Açık deniz’in (open sea) tersi.
kapalı deniz [enclosed sea] 2- Etrafında bir ya daha çok
ülkenin yer aldığı ve diğer denizlere ya da okyanusa dar bir boğazla açılan su
kütlesi.
kapalı deniz [inland sea] 3- Etrafı
kara ile çevrili örneğin Hazar Denizi gibi büyük su kütlesi. Buna iç deniz de
denmektedir.
kapalı mevsim [closed
season] Belirli bir zaman
süresince, belirli yer ya da tür için balıkçılığın yasak olması. Çoğunlukla
yumurtlayan ana-baba ya da genç balıkların korunması için uygulanmaktadır.
kapalı sezon [closed season]
®
Kapalı mevsim.
kapalı sistem [closed
system] 1- Dışındaki
nesne ve maddeyle ilişkisi olmayan sistem.
kapalı sistem [closed
system] 2- ®
Kapalı-döngü sistemi.
kapalı sular [closed waters] Balıkçılığa yasaklanmış
sular.
kapalı-döngü sistemi [closed-cycle system] Balık ya da sair
sucul kültüründe kullanılan suyun atılmayıp arındırılarak yeniden kullanıldığı
sistem. Bunun tersi olup suyun bir kez kullanıldığı sistemlere “flow through
system - tek kullanım sistemi” denmektedir.
kapasite [capacity] ® Balıkçılık kapasitesi.
kapasite faktörü [capacity factor] Bir aracın avlama
yeteneğinin göstergesidir ve teknenin boyut, motor gücü ve teknik özelliklerine
bağlı olarak değişmektedir.
kapasite fazlası [over-capacity] ® Aşırı
kapasite.
kapı [otter door, otter board, trawl door, trawl
board] Sürütme ağlarının (dip ve orta su trolü) yanlara
açılmasını sağlayan büyükçe ve oldukça ağır, çoğunlukla dikdörtgen şeklindeki
metal ya da metal tahta elemanlı yapı.
kapı tabanı [sole plate] Trol kapısının alt
tarafını (deniz tabanına bakan kenarını) saran kaplama, demir koruyucu.
kapı terazisi [shearboard link, backstrop link, board link, door sling
ring] Trol kapısının yatay açılmasını sağlayan üçgen
şeklindeki uçurtma tipi ayar düzeni. ® Kapı zinciri.
kapı zinciri [towing chain, angle iron chain, back board
chain, board chain, chain triangle] Trol kapısının yatay açılmasını
sağlayan zincirden yapılmış, kullanılırken üçgen şeklindeki uçurtma tipli
açılım sağlayan ayar düzeni. ® Kapı terazisi.
kaplumbağa dışlayıcı alet [turtle excluder device] Kaplumbağaların
ağa girmesini önleyen herhangi bir düzenek.
kaplumbağalar [turtles, marine turtles] ® Testudinata.
kaporta [skylight] Gemi
içinde ya da güvertede merdivenlerin üzerindeki kapalı yer.
kapsül [capsule] Canlılarda herhangi bir yapıyı
içine alan kese biçimli zar, kılıf.
kapsüllü yumurta [encapsulated egg] Kalın nasırımsı tabaka
ya da ince zar ile kaplanmış yumurta. Örnek; Elasmobranchii.
kaptan [master] ® Süvari.
kar [snow] ® Deniz karı.
kara balığı [blackfish] ® Centrolophus niger.
kara çamur [black mud] Tabanadaki çökellerin
renginin bolca H2S ve organik madde bulunması
nedeniyle siyah olması. Anaerob taban.
kara mezgit [gadella] ® Gadella maraldi.
karabalık [blackfish] ® Centrolophus niger.
Karabalıkgiller [medusafish] ®
Centrolophidae.
karabaş balığı [?] 1- ® Tripterygion
melanurus.
karabaş balığı [black-faced blenny] 2- ® Tripterygion
delaisi.
karabaş balığı [triple-fin blenny] 3- ® Tripterygion
tripteronotus.
karabatak
[cormorant] Perde ayaklı, sivri gagalı, uzunca boyunlu ve balıkla beslenen bir deniz
kuşu (Phalacrocorax carbo). ® Karabatak balıkçılığı.
karabatak balıkçılığı [cormorant fishing] Bir deniz kuşu olan karabatağın boynuna avladığı büyük
balıkları yutamaması için bir halka takılmaktadır. Suya dalarak balığı avlayan
kuş, yutamadığı balığı sahibinin bulunduğu kayığa getirmektedir. Çin ve
Japonya’da kullanılan bu yöntem ile bir kuş saatte 150 balık avlayabilmektedir.
®
Susamuru balıkçılığı.
karabina [pilot
whale] ® Globicephala melaena.
karaca balığı [Russian
sturgeon] ® Acipenser
gueldenstaedti.
karacamgöz
[velvet belly lantern shark] ® Etmopterus spinax.
Karadeniz [Black Sea] Türk boğazlar sistemiyle Ege
ve Akdeniz’e bağlı olan bir iç deniz olup ayrıca Kerç boğazıyla da Azak Denizi
ile etkileşmektedir. Akdeniz sular sisteminin bir parçası sayılan Karadeniz,
yağışlı iklim kuşağında yer alan pozitif bütçeli bir su kütlesidir. Bu denize
çevresinden yılda 320 km3 tatlı-su girmektedir. 200 km3/yıl
kadar su İstanbul Boğazı’ndan Marmara’ya yüzeyden akmaktadır. Daha ağır
olan Akdeniz suyu ise Karadeniz’e alt akıntı olarak girmektedir. Denizin
kapladığı yüzey alan 436,400 km2 kadar olup en derin yeri 2,200
m’dir. Güneyde Türkiye ve doğuda Kafkasya kıyılarında sahanlık alanı dar olup
derin kanyonları dikkat çekicidir. Buna karşın kuzey-batı kısmı
Karadeniz alası [Black Sea
salmon] ® Salmo labrax.
Karadeniz guban (çil balığı, yeşillapin balığı, lapina,
lapin, ot balığı) [green wrasse] ® Labrus viridis.
Karadeniz hamsisi [European anchovy] ® Engraulis
encrasicolus.
Karadeniz kalkan balığı [Black Sea turbot] ® Psetta maeotica.
Karadeniz ringa balığı [Pontic
shad] ® Alosa pontica.
Karadenizkalkan balığı [Black Sea turbot] ® Psetta
maeotica.
karagöz [common
two-banded seabream] 1- ® Diplodus vulgaris.
karagöz [white seabream]
2- ® Diplodus sargus.
karagöz balığı [common
two-banded seabream] ® Diplodus vulgaris.
karagöz istavrit [Atlantic horse mackerel] 1- ® Trachurus trachurus.
karagöz istavrit [Mediterranean horse mackerel]
2- ® Trachurus
mediterraneus.
karagöz tirsi [Allis shad] ® Alosa alosa.
karagözistavrit [Atlantic horse mackerel] ® Trachurus trachurus.
karagözistavrit balığı [Mediterranean horse
mackerel] ® Trachurus mediterraneus.
karaibiklihorozbina balığı [shanny] ® Lipophrys pholis.
karakuyrukçırçır balığı [black-tailed
wrasse, blacktailed wrasse] ® Symphodus
melanocercus.
karantina [quarantine] Akvakültürde tutulan
türlerin kaçmasını, herhangi bir hastalık yapıcının çevreye yayılmasını önleyen
system. Dış çevreyle ilişkisi kesilmiş system.
karantina havuzu [quarantine pond] Balık hastalık ya da
asalaklarının yalıtılmasında kullanılan havuz.
karantina tankı [quarantine tank, hospital tank] Ana akvaryum dışında hasta balıkların tedavi ya da yeni getirilen
balıkların sağlıklı olup olmadıklarının kontrol edildiği akvaryum.
karapaks [carapax, shild] ® Bağa.
kararlı [stable] Değişmeyen. Sürekli aynı ya da
dengede kalan.
kararlılık [stability] Zamanla değişmezlik.
Belirli bir özelliğin değişmemesi. Karmaşık sistemlerde ise çoklu kararlılık
vardır. Burada birçok yarı-kararlılık olabilir. Yarı kararlı sistemlerde geriye
(eski haline) dönüş ya da dengeye ulaşma da söz konusudur.
kararsız [unstable] Değişen, değişebilen.
Aynı kalmayan, dengesiz.
karasal [terrestiral] Toprakla, karayla ilgili, topraksal.
karasal iklim [continental climate] Denizsel özellik
göstermeyen iklim. Yazları kurak ve sıcak, kışları az yağışlı ve soğuk iklim.
karasuları [territorial waters] Devletin hakimiyetinde olup ancak yabancı gemilere masum
geçiş izni verilen deniz kısmı. 1982’deki Deniz Hukuku Sözleşmesine göre bu
alanın genişliği 12 deniz mili olmakla birlikte Türkiye bunu kabul etmemiştir.
Türkiye karasularının 6 deniz mili olmasından yanadır. ABD ise bunun 3 deniz mili genişliğinde
olmasında ısrarlıdır.
karaya çıkarılan [landed] Avlanıp karaya (limana, kıyıya,
iskeleye) çıkartılan balık.
karayel [north-west] Kuzeybatı.
Karayip Denizi (Antil Denizi) [Caribbean Sea (Antilles =
Sea of the Antilles] Atlas Okyanusun orta kesiminde ancak Ekvator çizgisi ve
Güney Amerika’nın kuzeyinde olup Tobago, Haiti, Küba, Meksika, Panama’dan
Tobago ulaşan sınırlar içerisinde 2,640.000 km2’lik alanı kapsar.
karbon [Carbon] 1- Devon ile Permiyen arası evre. 280-210 milyon yıl öncesi dönem.
karbon [carbon] 2- Periyodik tablosunun 4. grubunda yer alan element.
karbon 14 yöntemi (14C) [carbon 14 method (14C)] 1- Birincil üretimi belirlenecek çevreden alınan su
örneklerinin konduğu şişelerden biri gündüzü (gün ışığının olduğu üretim
dönemine ait) diğeri geceyi gün ışığının olmadığı süreyi yani tüketim sürecine
ait değeri verir. Birincil üretim ölçümü yapabilmek için 14C izotopu
bir tuz formunda (sodium bicarbonate, Na2CO3) olarak
verilir. Belirli ve istenen süre sonunda şişelerdeki örnekler süzülür.
Filtrelerdeki radyoaktif karbon azalması sintilasyon sayacında sayılır. Hesaplamada üretim eksi tüketim eşittir üretilen
organik madde miktarıdır.
karbon 14 yöntemi (14C) [carbon
14 method (14C)] 2- Karbon 14 yöntemi ile denizlerde fotosentetik hücrelerin (fitoplankton)
inorganik maddeleri organik maddeye çevirme hızları saptanır. Denizlerin ışıklı
tabakasından yüzeyden ışığın bittiği noktaya kadar olan derinliklerden (yüzey,
yüzey ışık düzeyinin sırası ile %50, %25, %10, %1 ve %0,1 seviyelerine düştüğü
derinliklerden) Nansen kaplarıyla su örnekleri alınır. Nansen kabındaki
sulardan 2’si ışık geçiren (=aynı koşullarda çift ölçüm-deney tekrarı) 1’i ışık
geçirmeyen şişeye ışığın çok az olduğu ortamda su örnekleri alınır ve içlerine
radyoaktif 14C izotopu (sodyum bikarbonat, NaH-14CO3 formunda)
eklenir. Tamamen karartılmış (tüketim) ve diğer aydınlık şişelerle birlikte
(üretim) ait oldukları derinliklerde gün ortasına gelecek süreçte (sabah 10:00
- öğleden sonra 2:00) arasında 4 saatliğine yerinde kuluçkaya(NOT) (incubation) alınır.
Deney bitiminde tüm şişeler zaman geçirmeksizin karanlık ortamda tutularak
uygun filtrelerden (membran filtre 0,2 µm) süzülür. Filtre üzerinde kalan ve fotosentetik hücrelerce
tutulan reaktif karbon uygun işlemlerden sonra sıvı sintilasyon cihazında
(parıldama sayacında) beta ışıma aktiviteleri ölçülür (sayılır). Bu yolla birim
zamanda ortamdaki mevcut fotosentetik hücrelerin karbon asimilasyonu hızları
ışık alan almayan şişlerdeki değerlerin farkı hesaplanarak bulunur.
NOT: Gemi zamanının pahalı olması nedeniyle doğada yapılması gereken bu (14C) deneyi gemi güvertesinde uygun benzeşim
(simulasyon) düzeneği ile yapılır. Işığın %100 (yüzeyde) ve yüzey altı
derinliklerdeki %50, %25, %10, %1 ve %0,1 şiddetleri üretimin
hesaplanabilmesi için benzetilir. Ancak tabakalanmış ve hareketli ortamın
sıcaklığının benzetilmesi ile doğada değişebilen ışık şiddetinin aynı şekilde
benzetilmesi olası değildir. En iyisi deneyi yerinde yapmak olsa da her iki
yöntemin benzer sonuçlar verdiğine dair yayınlar da bulunmaktadır. |
karbon dioksit [carbon
dioxide] Solunum sonucu canlıların ürettiği, yanma sonucu organik
maddelerden çıkan boğucu gaz (CO2).
karbon döngüsü [carbon
cycle] Karbon’un su, toprak, canlı, atmosfer arasında dolaşması.
karbon monoksit [carbon monoxide]
Organik maddelerin (örneğin kömür) tam yanmaması sonucu
oluşan, renksiz, tatsız, kokusuz zehirli bir gaz (CO).
karbonifer [carboniferous] 365-290 milyon yıl önceki
Palazoik dönemde bir süreç.
kardinal balığı [cardinal fish] ® Apogon imberbis.
Kardinalbalığıgiller [cardinal fishes] ® Apogonidae.
kare göz [square mesh] Ağlarda çoğunlukla baklava dilimi göz kullanımını yaygın olup ağın
çekilmesi halinde ağ gözü daha da yamulduğu için göz açıklığı küçülmektedir.
Yeni teknoloji ağ gözlerinde kare şeklin korunması sağlanarak daha iyi seçme
yoluyla daha iyi avcılık olanaklı kılınmaktadır.
karekıç [square
sterned] Kıç
tarafı düz olan deniz aracı. ® Aynakıç.
karenteen seabream [Karanteen seabream]® Crenidens crenidens.
karet kaplumbağası [Atlantic loggerhead, loggerhead sea turtle] ® Caretta caretta.
karides [shrimp] Kabuklular-Crustacea, Decapoda-onayaklıların iyi yüzücü Penaeidae ailesi içerisinde yer alan eti leziz bireylerine verilen genel ad. ® Büyükkaridesler.
karides aileleri [shirimps families] Akdeniz sular sistemindeki karides aileleri şunlardır: Alpheidae,
Aristeidae, Atyidae, Bresillidae, Crangonidae, Gnathophyllidae, Hippolytidae, Luciferidae, Nematocarcinidae,
Ogyrididae, Oplophoridae, Palaemonidae, Pandalidae, Pasiphaeidae, Penaeidae, Processidae,
Sergestidae, Sicyoniidae, Solenoceridae, Stenopodidae.
karidesler [shirimps] Kabuklulardan
(Crustacea) olup farklı boylardadırlar. Boyları
(gaga burun uzantısı (rostrum) ucundan telson sonuna kadar ölçüldüğünde) birkaç
milimetreden yaklaşık 35 cm’ye kadardır. Denizlerde 2, 500 türü bulunmasına
rağmen bunlardan ancak 300 kadarının ekonomik önemi vardır. Karideslerin
gövdeleri yanlardan az basıktır. Gaga burun yassı ve dişlidir. Karın karapaks
ve kafadan uzundur. Yürüme bacaklarının ilk 3 çifti kıskaçlı (chela) olabilir.
Karınsal bacaklarını yüzmede kullanırlar. Karidesler yaygın tür olup Ekvatordan
kutup bölgelerine kadar yayılmıştır. Acı-su tatlı ve deniz suyunda
yaşayabilirler. Denizel türler sığ ve orta derinlikteki sularda görülür. Bazı
türlere 5,700 m'ye kadar rastlanırken çoğu ticari tür 100 m'den sığda bulunur.
Birçok karides türü pelajiktir ancak çoğunluk demersal olup tabanda yayılır.
Birçok karides türünde cinsiyetler ayrıdır. Bazı türler (örnek, Pandalus borealis) erkek evresinden
sonra dişiye dönüşür. Bir kısım Penaeidae ailesine ait karidesler sperm alıcı
hazneye sahiptir. Stenopodidea ve Caridea'da dişi yumurtlamadan sonra
yumurtaları karınsal bacaklarında taşır. Bunun aksine Penaeidae bireyleri
yumurtaları doğrudan suya bırakır. Kurtçuklar değişim (metamorfoz) geçirerek
hem tatlı ve hem de tuzlu sudaki yaşam döngülerine başlarlar. Penaeus cinsi karidesler 10 - 80 m'ler
arsında yumurtlar. Yumurtadan basit ve küçük (nauplius) larvalar birkaç saat
içinde çıkar. 11 düzenli kurtçuk evresinin ilki 5 nauplius, bunu 3 protozoea, 3
mysis evresi izler. Kurtçuklar akıntıyla kıyıya taşınır ve burada geçkin
kurtçuk evresine ulaşırlar ve acı sulara girerler. Lagün ve mansaplarda
erinleşirler. Yumurtlama ile geçkin kurtçuk evresi arası 3 hafta sürer.
karın [abdomen] 1- Balık vücudunun alt kısmı.
karın [abdomen] 2- Karaciğer, böbrek, üreme ve benzeri iç organları barındıran vücut kısmı.
karın [gut] 3- Sindirimle ilgili olan
vücut kısmı.
karın [ventral] 4- Kafadanbacaklılarda yan tarafla karşılaştırıldığında huninin bulunduğu
taraftır.
karın boşluğu [coelom,
body cavity, abdominal cavity, gut cavity] Vücudun karaciğer,
böbrek, üreme gibi iç organlarını
barındıran kısmı.
karın dikeni [serra] Balık vücudunun karın tarafında
pul’dan oluşan diken. Karın dikenleri serisi testeremsi bir yapı oluşturur.
Balığın diğer benzer türlerden ayırt edilmesinde kullanılır. Örnek; çaça balığı
(Sprattus sprattus).
karın diski [ventral disk] Göğüs yüzgecinden
oluşma emici (yapışıcı) disk şeklinde yapı.
karın yağ yüzgeci [ventral adipose fin] Karında anal (dışkıl)
yüzgeç önündeki yüzgeç.
karın yüzgeci [pelvic fin, ischiopterygium] Balığın karın tarafındaki bir çift yüzgeç. Bu yüzgeç çiftini balık yönelme,
durma ve dönmek için kullanır.
karın yüzgeçleri [ventral fins] Göğüs yüzgeçleri hariç
karın tarafında solungaç yarığının hemen arkasındaki çift yüzgeç. Bu yüzgeç
göğüs yüzgecinin arkasında, altında ya da önünde de olabilir. Bu yüzgeçler
bazen bulunmayabilir.
karın zarı
[visceral peritoneum] İç organları saran tek zar.
karina [keel, bottom of
the vessel] Gemi ya da teknenin su
kesiminin altında kalan ve suya bakan dış kısmı.
karıncık [ventricle] Atardamardan gelen
kanın toplandığı kalp odacığı.
Karındanayaklılar [Gastropoda, snails] ®
Karındanbacaklılar.
Karındanbacaklılar [Gastropoda, snails & slugs] Yumuşakçalar (Mollusca) takımının bir sınıfıdır.
Eogastropoda ve Orthogastropoda alt sınıflarına ayrılır. Yumuşakçaların
günümüzde yaşayan tahmini 60-75 bin türü ile en geniş grubunu oluşturur.
Gelişmelerinde giderek genişleyen sarmal (helozonik) vücut oluştururlar.
Belirgin bir kafaları, duyarga ve gözleri vardır. Çoğu kabukludur. Türlerinin
2/3’si denizde yaşar. Denizde yaşayanlar otobur (herbivor), çürükçül
(skavenjer) ve etoburdur (karnivor). Suda yaşayanlar solungaçla solurlar.
Karadakilerde akciğer bulunur. Bilimsel sınıflandırmaları sürekli
yenilenmektedir. Kullanılan sınıflandırmalar ise yazarlara göre
değişebilmektedir. Geleneksel sınıflandırmada karındanbacaklılar dört altsınıfa
ayrıl-mıştır. Bunlar solungaçları kalbin önünde olan Prosobranchia,
solungaçları kabin sağ arkasında olan Opisthobranchia, kabuksuz olan
Gymnomorpha ve akciğerli olan Pulmonata’dır. ® Gastropoda.
karınları yüzgeçsizler [apodes] Karın tarafında yüzgeci
bulunmayan balıklar takımıdır. Örnek; Angillaformes - Anguillidae.
karışık balıkçılık [mixed fishery] Farklı türlerin avlandığı
balıkçılık. Çoğunlukla tabanda yürütülen balıkçılık. Örnek; dip trolü avcılığı.
karışık kültür [mixed culture, mixed
farming] Farklı tür ve yaş gruplarının aynı su kütlesinde
yetiştirilmesi/semirtilmesi.
karışık stoklu balıkçılık [mixed stock fishery] Birden çok stoğun
avlandığı balıkçılık.
karışık türler [miscellaneous species] Kota uygulaması
söz konusu olmayan balık türleri.
karışma hızı [mixing rate] Mevsimsel deveran esnasında
su kütlelerinin yenilenme (değiş-tokuş) hızı.
karışma oranı [mixing ratio] Karışabilir madde ve
malzemelerin karışma oranı, karışma yüzdesi.
karışma tabakası derinliği [Mixed Layer Depth
(MLD)] Deniz suyunun çeşitli etkenler sonucu karıştığı ve
özellikleri yönünden benzeştiği (örneğin aynı sıcaklıkta olduğu) karışma
tabakasının derinliği.
karkarias [great white shark] ® Carcharodon
carcharias.
karma kültür [mixed culture] Faklı yaş, boy ve
türden olan balıkların aynı havuzda yetiştirilmesi.
karmaeşeyli [gynandromorphy] Erkek ve dişi
özelliklerini birlikte taşıyan. Her iki eşeye ait özellikleri vücudunda
taşıyan. Erkek ve dişi özellikleri ve organlarını taşıyan ve doğumunda erkek ya
da dişi olduğu kesin belirlenemeyen birey.
karmaşık [complex] Düzgün bir şekilde, birleşmiş,
birbirine bağlı ve ilintili basit parçalardan oluşan yapı, sistem ve olayların
oluşturduğu bütünü tanımlar.
karnabahar hastalığı [cauliflower disease] Virüslerin neden olduğu bulaşıcı bir balık
hastalığıdır. Buna limfosist (lymphocystis)
hastalığı da denilmektedir. Çoğunlukla yılan balığı ve bazı akvaryum
balıklarının sıkça ağız kenarlarında, seyrek olarak yüzgeç ve derilerinde
karnabahar görüntüsünde damara bağlanmış ise pembemsi ya da kırmızı;
melanocytes varsa gri-esmerden siyaha kadar giden renkli oluşum. Ağız kenarında
aşırı gelişmesi balığın beslenmesine engel olabilir. Tedavisi henüz
bilinmemektedir.
karnivor [carnivore] Hayvan ya da et yiyen hayvan.
Etobur.
karot [core] Tabandan dikey ve
derin örnek almada kullanılan boru şeklindeki alet.
karotin [carotin] Balıkların
yumurtalık, erbezi ve karaciğerinde, diğer canlıların çeşitli kısımlarında
bulunan sarımsı, kırmızımsı ya da portakal rengindeki taraxanthin,
canthaxanthin, lutein, zeaxanthin, astaxanthin, carotene gibi maddelerin genel
adıdır. Balıklar bu maddeleri üretemezler ve besin maddelerinden alırlar.
karpogon
[carpogonium] Kırmızı alglerde tek hücreli dişi üreme gövdesi.
Trikogin (rtichogyne) hareketli uzun tüysü erkek üreme hücresi) ile uzamış dişi
üreme hücresidir. Bunlar gamete - erkek ve dişi üreme hücrelerine eşdeğerdir.
Dışarıya salınmaz. Döllenme sonrası karpospor oluşur.
karpospor [carpospore] Hareketsiz diploid kırmızı alg sporudur. Döllenme sonrası karpogon
(carpogonium) karposorlara bölünür. Kamçısızdır ve karposporosisti oluşturur.
karposporofit [carposporophyte] Kırmızı alglerde, genellikle diploid döl (kuşak)
gonimoblastlara denk olan (genellikle diploid) nesildir. Her zaman dişi
gametofit paraziti olarak mevcuttur.
karposporosist [carposporocyste] Karposporofit tarafından üretilen sist’tir (kapsüldür) ve kırmızı
alglerde, karpospor üretir.
karpostom [carpostome] Kırmızı alglerde sistokarp’ın (cystocarp) sporları dışarı attığı gözenek,
delik.
karragenan
[carrageenan] Pelteleşen karbonhidrattır (süt şekeri tabanlıdır)
gıda endüstrisinde kullanılır; Gigartina,
Hypnea gibi bazı kırmızı alglerin
özüdür (ruhudur).
karsinojenik [carcinogenic]
Onkojenik. ® Kanser
yapıcı.
karsinoloji [carcinology] 1- Kabukluları inceleyen zooloji bilim
dalı.
karsinoloji [carcinology] 2- Kötü huylu urları inceleyen tıp
bilim dalı.
karşıbeslek [heterotroph] ® Dışbeslek.
karşılama derinliği [compensation depth] Fotosentez ile
üretilen oksijenin, solunum ile tüketilen oksijene eşit olduğu derinliktir. Bu
derinlik genellikle gelen ışığın %1’inin bulunduğu derinliğe denk düşer.
Karşılama derinliği, ışıklı tabakanın alt sınırı olup bunun altında net
bitkisel plankton (fitoplankton) üretimi yoktur.
karşılaştırma balıkçılığı [comparison fishery] ®
Karşılaştırma deneyi.
karşılaştırma deneyi [comparison experiment] Balıkçılıktaki
bir zaman serisi çalışmasının bir kısmı (a) teknesi ve bir diğer kısmı herhangi
bir (b) teknesi ile yapılmış ise o zaman teknelerin avlama güçlerinin
farklılığını içeren bu verilerin tekdüze (standart) hale getirilmesi
gerekmektedir. Bunun için her iki teknenin istenen istatistiki güvenirliği
verecek sayıda aynı av alanı ve aynı anda (zaman) paralel avcılık yapmaları ve
bu deney sonucunda elde edilen verilerin teknelerden hangisi ile gelecekte de
çalışılacak ise ona göre düzeltilmelerini sağlayan zorunlu (bir) çalışmadır.
karşılayıcı [compensatory] Popülasyonun, bir faktörün etkisini başka bir faktörü zorunlu değiştirerek
karşılama ve dengeleme mekanizması. Örnek; azalan stok sıklığının artan yumurta
üretimiyle (erken cinsi olgunlaşma ile) karşılanarak etkisinin azaltılmaya
çalışılması.
karşılayıcı büyüme [compensatory growth] Popülasyon büyüklüğünün
belirli bir seviyenin altına düşmesi halinde balıkların büyüme oranlarında
gösterdikleri artıştır. Bu seyrelmiş stokta besin yarışının daha az olmasından
kaynaklanabilir.
karşılıklılık [mutualism] Etkileşimdeki
iki türünde yararlanmasının şart olduğu-koşullu ilişki (+ +). Örnek; resifler
ve algler arasındaki ilişki. Bir kısım tek hücreli, kamçısız olup sarı ve esmer
boya maddesine sahip ve zooxanthellae-algleri olarak anılan ve esmer alglerle
akraba olan algler birçok canlı ile birlikte (o canlının içinde) yaşamaktadır.
Benzer şekilde, resif, zooxanthellae-alglerini aşırı güneş ışığından (UV)
korurken resifin enerji ihtiyacı bu alglerce karşılamaktadır. Bir başka örnek
deniz şakayıkları ile (Amphiprion)
balık arasındaki özel sembiyoz ilişkisidir.
karşıt gölgeli [countershading] Su kolonunda bir balığın
üstten bakıldığında taban gibi koyu, alttan bakıldığında açık gökyüzü, yandan
bakıldığında ise yayılmış ışık şeklinde yırtıcıyı yanıltıcı görüntü
vermesi.
kartal yuvası [tuna tower, marlin tower] Balıkçı
gemilerinde yükseğe konulmuş kova biçimli gözetleme yeri. İngilizcede yüksek
olanlara ‘tuna tower’ denirken alçak olanları ‘marlin tower’ olarak
adlandırılır. Günümüzde gelişen teknoloji sonucu ‘kartal yuvası’ yapılarından
vazgeçilmiştir.
kas [muscle] Balığın üç tip kası vardır. Kalp
kası, iç organlardaki ve damarlardaki düz kaslar ve iskelet kemiklerini hareket
ettiren çizgili kaslar.
kas izi [muscle scar] Midyelerde bir kasın
kabuğa bağlandığı yerin izi.
kasa [box] 1- Avlanan balığın konulduğu dikdörtgen şeklindeki kap.
kasa [eye, spliced loop of a rope] 2- Halatın uç kısmının bedeni üzerine kıvrılarak bağlanması
ya da bedene örülmesiyle oluşturulan göz.
kasılabilir [contractile] Kasılma ve büzülme yeteneği
olan. Örnek; amiplerdeki göze (hücre) suyu miktarını düzenleyen organel.
kasılma [contraction] Boy, alan ve hacmi küçültme.
Örnek; medüzlerin hareket için kasılmaları.
kaslar [muscles] Midyede kaslar. ® Yaklaştırıcı kas. ® Haç şekilli kas.
kastros [leaping mullet] ® Liza saliens.
kaşalotlar [beaked whales] ® Ziphiidae.
kaşarcı [discharger] Araba ya da balıkçı
motorundan balık indiren.
kaşık [?] Sapsız kaşığı andıran, ucunda
oltası bulunan madeni balık cezbedici (yem). Suda, çekildiğinde kaşık döner ve
döndükçe parıldar. Bu parıldama suda yüzen küçük balığı andırır ve yırtıcı
büyük balıkların avlanmasını sağlar.
kat [stanza] Balığın çeşitli gelişme
evrelerinde görülen büyüme oranlarından biri.
kata- (cata-) (önek) [cata-] Aşağı, aşağı doğru,
tersi. Katadrom balık (catadromous fish) - aşağıgöçer balık.
katabolizma [catabolism] ® Yıkım
katadrom [catadromous] Aşağı doğru giden. ® Aşağı-göçer.
katadrom balıklar [catadromous fish] ® Aşağı-göçer
balıklar.
katalog [catalogue] Belirli
bir sıraya, sınıflandırmaya göre dizilmiş.
katamaran [catamaran] Kızak tipinde yapılmış deniz
aracı.
kategori [category] Aynı tür
ya da cinsten olan.
katı [solid] Belirli bir hacmi ve şekli olan.
katı atık [solid
waste] Katı haldeki atık madde.
katışık [impurity] Bir maddenin içerisinde az
miktarda başka maddenin bulunması. Gümüş içerisinde kurşun, altın içerisinde
bakır bulunması gibi kirlilik.
katkı maddesi [feed additive] ® Yem katkı maddesi.
katman [layer]
1- Deniz tabanında biriken madde
tabakası.
katman [stratum, çoğ., strata] 2- Koşut (paralel) yüzeyleri olan. Tabaka.
katman [stratum] 3- Organizmaların
tabakasal dağılımıdır (sıralanmasıdır); şöyle ayırt edilebilir; infralitoral
katman (her zaman suyun altındadır), mediolitoral katman (gelgitler ve dalgalar
nedeniyle periyodik nemlenmeye maruz kalan), supralittoral katman (denizlerin
yüksek kesimleri ve dalgalarla ulaşılan seviyenin üstündeki katmandır).
katman
akım [laminar flow] ® Tabaka akım.
katran [tar]
Özellikle petrol’ün damıtılması sonrası ile ham petrolün uçucu kısmından arta
kalan siyah yapışkan madde.
katran balığı [piked dogfish] ® Squalus
acanthias.
katrilyon
[quadrillion] Bir milyon trilyon=1024.
Katsuwonus pelamis (çizgili-orkinoz
balığı, ton balığı, palamut, çizgiliton, yanlışlıka palamut) [skipjack tuna] Yüzücü (pelajik) olup okyanus-göçerdir (okyanodrom). 0-
katyon (artın)
[cation] Pozitif yüklü iyon
(Fe2+, Na+). Elektrolizde katyonlar katoda (-) doğru
hareket eder.
kaud [caud, tail] Kuyruk. Örnek; kaudal
(kavdal) yüzgeç (caudal fin)-kuyruk yüzgeci.
kaudal [caudal] Kuyruk
ya da kuyruğa ait.
kaudal atardamar [caudal artery]
Sırttaki atardamarın (aorta), kuyruğa ulaşan uzantısı.
kaudal bez [caudal gland] Olgun
erkek bireylerin kuyruk sapının her iki tarafında dişileri cezp etmek için
salgı ürettiği sanılan bezler. Örnek; Glandulocaudinae ailesi.
kaudal yüzgeç [caudal fin] ® Kuyruk yüzgeci.
kavd [caud] ® Kaud.
kavdal [caudal] ® Kaudal.
kavela [marlinspike] Halata
kasa (göz) ya da halat dikişi yapılırken halat gövdesindeki kolları açmada
kullanılan ucu sivri, dar açılı konik (çivi şeklindeki) alet.
kavgacı [agonistic] Hayvanların sosyal ilişki ve etkileşimlerinde bazı
bireyler diğerlerine üstünlük sağlamak, bunu göstermek için saldırgan,
tehditkar kavgacı davranış gösterebilirler.
kavile [marlinspike] ® Kavela.
kavite [conceptacle (cavity)] ® Boşluk.
kavkı [shell] Kalsiyum
karbonatlı (CaCO3) kabuk kılıf. Midye ve salyangoz kabuğu.
kavrayıcı
[prehensile] Bir şeyi
tutabilen kavrayabilen. Örnek; deniz atının (Hippocampus) kuyruğu.
kaya atlatan disk [rockhopper disc] Otomobillerin eski
lastiklerinden kesilen ve kaba zeminde dip trolü çekimlerini mümkün kılmak için
özellikle kurşun yakaya bağlanan ortası delik tekerlekler.
kaya atlayan trol [rock-hopper trawl] Kurşun yakası ile ağın
kabaca bel (orta) kısmında döner lastik disklerin bulunduğu ve tabanda
sürüklenirken kaba malzemeyle karşılaştığında üzerinden zıplayarak geçebilen
dip sürütme ağı.
kaya balığı [bighead goby] 1- ® Neogobius kessleri.
kaya balığı [Bucchich's goby] 2- ® Gobius bucchichi.
kaya balığı [syrman goby] 3- ® Neogobius syrman.
kaya levreği [brown meager] ® Sciaena
umbra.
kayabalığı [Caucasian dwarf goby] 1- ® Knipowitschia caucasica.
kayabalığı [flatsnout goby] 2- ® Neogobius platyrostris.
kayabalığı [Fries's goby] 3- ® Lesueurigobius friesii.
kayabalığı [giant goby] 4- ® Gobius cobitis.
kayabalığı [leopard-spotted goby] 5- ® Thorogobius
ephippiatus.
kayabalığı [monkey goby] 6- ® Neogobius fluviatilis
fluviatilis.
kayabalığı [mushroom goby] 7- ® Neogobius eurycephalus.
kayabalığı [painted goby] 8- ® Pomatoschistus
pictus.
kayabalığı [racer goby] 9- ® Neogobius gymnotrachelus.
kayabalığı [ratan goby] 10- ® Neogobius ratan rattan.
kayabalığı [round goby] 11- ® Neogobius melanostomus.
kayabalığı [sand goby] 12- ® Pomatoschistus
minutus.
kayabalığı
[slender goby] 13- ® Gobius geniporus.
kayabalığı [tubenose goby] 14- ® Proterorhinus
marmoratus.
Kayabalığıgiller [gobies] ®
Gobiidae.
kayacı [lithophil] 1- Üreme grubu. Açık kaya ve kaba taşlı yerde
yumurtlayanlar.
kayacı [lithophil] 2- Üreme grubu. Gizli, kolay görünmeyen kaya ve kaba taşlı
yerde yumurtlayanlar. Örnek; som balığı (Salmo
salar).
kayacı [lithophil] 3- Üreme grubu. Yumurtalarını kaya ve sert malzemeye yapıştıran.
kayacıl [lithophilic] Taşlık taban ile
ilgili.
kayahani (kayahanisi) [white grouper] ® Epinephelus aeneus.
kaybolma [disappearance] Avlanan balık
sayılarının giderek azalması ya da avlanamaz olma hızı olup av eğrisinden elde
edilir (hesaplanır).
kaydros [lazy deckie] ® Haydros.
kayış balığı [?] 1- ® Ophidion
rochei.
kayış balığı [king of
herrings] 2- ® Regalecus
glesne.
kayış balığı [snake blenny] 3- ® Ophidion
barbatum.
kaynak [refrence] 1- Atıf yapılan kişi ve
yer. Çıkış yeri.
kaynak [resource] 2- Balıkçılık için değer taşıyan doğal bileşenler.
kaynak [source, spring] 3- Pınar, bir ırmağın çıkış noktası.
kaynak [source] 4- Belirli bir amaç için suyun alındığı su kütlesi.
kaynak [source] 5- Kullanılan ya da ihtiyaç duyulan nesne ve malzeme ve canlıların
bulunduğu kesim.
kaynak [source] 6- Alıcı ortama atık veren öge
(atık su, fabrika vb).
kaynak [welding] 7- İki metalin ısıyla
birleştirilmesi.
kaytan [gimp] İki ağı birleştiren
örgü ipten bağ.
kazaen av [accidental catch] ® Yan av.
kazaen izni [incidental allowance] Balığın
rastlantısal, kazaen ya da istenmeden avlanmasına izin veren düzenleme.
kazık kuyruklu balığı [common
stingray] ® Dasyatis pastinaca.
kazıkbağı [fisherman knot] Bir çeşit
denizci bağı.
kazıkkuyruk [spiny butterfly ray] ® Gymnura altavela.
kazıyıcı [scraper] Kaya ve bitkiler
üzerindeki malzemeyi kazıyarak yiyen balık. Örnek; Chondrostoma nasus.
kedi [blackmouth
catshark] ® Galeus melastomus.
kedi balığı [nursehound] 1- ® Scyliorhinus
stellaris.
kedi balığı [small-spotted
catshark] 2- ® Scyliorhinus
canicula.
Kedibalığıgiller [catsharks] ® Scylliorhinidae.
kefal [flathead mullet] 1- ® Mugil
cephalus.
kefal [golden grey mullet] 2- ® Liza aurata.
kefal [thicklip grey mullet] 3- ® Chelon labrosus.
kefal [thinlip mullet] 4- ® Liza ramado.
Kefalgiller [mullets, grey mullets] ® Mugilidae.
kekamoz
[?] 1- Kırık plaka taş, döküntü.
kekamoz
[?] 2- Taşlara yapışık mercan cinsi canlılarının tabanda
oluşturduğu ölü tabaka.
kekamoz [?] 3- Teknelerin su altında kalan kısmına yapışan
tutunucu organizmalar.
kelebek [butterfly, banana, boomerang, dan leno arm, dan leno
bracket, dan leno spreader, devil's elbow, spreader bar] Geniş açılı L şeklinde demir maça.
kelebekhorozbina balığı [butterfly
blenny] ® Blennius ocellaris.
keler (keler balığı) [smoothback angelshark] 3- ® Squatina
oculata.
keler [angelshark] 1- ® Squatina
squatina.
keler [sawback angelshark] 2- ® Squatina
aculeate.
Kelergiller [angel
sharks] ®
Squatinidae.
kelle kanalları [head canals] Kelle yüzeyi altında tüpsü algılama organlarına verilen genel addır.
Birçok balığın kellesinde yüzeyin altında oyuklar sistemi bulunmaktadır. Bunlar
yanal çizginin öne doğru uzantısı ya da koludurlar.
Kelvin sıcaklığı [Kelvin temperature] Lord Kelvin'in, Kelvin
ölçeği olarak bilinen, sıcaklık dereceleri (0K =
kemane (kemane balığı) [common guitarfish] ® Rhinobatos
rhinobatos.
kemane balığı [blackchin guitarfish] ® Rhinobatos
cemiculus.
Kemane balığıgiller [Guitarfish] ® Rhinobatidae.
kemere [beam, deckbeam] Güvertenin döşenebilmesi
için posta uçlarını birleştiren omurgaya dik bağlantılar.
kemik çıkıntısı [apophyse] ®
Apofiz.
Kemikbaşlıgiller [slimeheads, roughies,
redfish] ®
Trachichthyidae.
kemikbilimi [osteology] Kemiklerin yapısı ve
oluşmasını inceleyen bilim.
Kemikdesteklikeseliler [Ostariophysi] Actinopterygii -
Işınlı-yüzgeçliler sınıfının bir üsttakımıdır. Üsttakım Gymnotiformes, Characiformes, Cypriniformes, Siluriformes,
Gonorhynchiformes takımlarını kapsar. Toplam 6,000 türü vardır. Öndeki 4 omur
birleşmiş olup Weber aletine dönüşmüştür. Bu yönleriyle eşomurlulardan
ayrılırlar.
kemikleşme [ossification, osteogenesis] Osteoblast hücrelerinin yeni kemik malzemesi üreterek
kemik dokuyu oluşturması. Kıkırdağın kalkerleşerek kemiğe dönüşmesi.
kemikli balıklar [Teleostei, bony fishes] Actinopterygii –
Işınlı-yüzgeçliler sınıfının Teleostei altsınıfı ya da bir başka anlatımla
infrasınıfında yer alan Osteoglossomorpha, Elopomorpha, Clupeomorpha,
Polymyxiomorpha, Scopelomorpha, Protacanthopterygii, Sternopterygii,
Cyclosquamata, Lampridiomorpha, Polymyxiomorpha, Ostariophysi,
Paracanthopterygii, Acanthopterygii olmak üzere 13 üsttakımı kapsar. Kuyruk
yüzgeçlerinin üst ve alt kısmı yaklaşık eşit büyüklüktedir (homoserktir). Çene
ve ön çeneleri hareketli olup öne çıkabilir. Çeşitlilik yüksek olup
üsttakımlarda yer alan yaklaşık 40 takımda 20 bin yaşayan tür yer almaktadır.
Diğer iki alt sınıf (infrasınıf ise Holostei ve Chondrostei’dir. ® Kemikli
balıklar sistematiği.
kemikli balıklar sistematiği [systematic of bony fishes] Kemikli balıkları (Osteichthyes) kapsayan takım ve aileler aşağıda tablo
şeklinde verilmektedir. Bu sistematik düzenleme “http://de.wikipedia.org/wiki/
Systematik_der_Knochenfische“ internet adresinden Temmuz 2006 ve Levreksilere
(Perciformes) ilişkin olanlar ise
„http://de.wikipedia.org/wiki/Systematik_der_Barschartigen“ internet adresinden
Eylül 2006’da alınmıştır.
Altsınıf: Sarcopterygii |
||||
Üsttakım |
Takım |
Alttakım |
Aile |
|
|
Coelacanthiformes |
|
Latimeriidae |
|
|
Ceratodiformes |
|
Lepidosirenidae |
Neoceratodontidae |
Altsınıf: Actinopterygii |
||||
Üsttakım |
Takım |
Alttakım |
Aile |
|
Polypteri |
Polypteriformes |
|
Polypteridae |
|
Chondrostei |
Acipenseriformes |
|
Acipenseridae |
Polyodontidae |
Neopterygii |
Amiiformes |
|
Amiidae |
|
|
Semionotiformes |
|
Lepisosteidae |
|
Arasınıf: Teleostei |
||||
Üsttakım |
Takım |
Alttakım |
Aile |
|
Osteoglossomorpha |
Osteoglossiformes |
|
Arapaimidae Gymnarchidae
Hiodontidae Mormyridae |
Notopteridae Osteoglossidae Pantodontidae |
Albuliformes |
|
Albulidae |
|
|
|
Anguilliformes |
Anguilloidei |
Anguillidae |
Moringuidae |
|
|
Congroidei |
Congridae Derichthyidae Ophichthidae |
Muraenesocidae Nemichthyidae Serrivomeridae |
|
|
Muraenoidei |
Muraenidae |
|
|
Elopiformes |
|
Elopidae |
Megalopidae |
|
Notacanthiformes |
|
Halosauridae |
Notacanthidae |
|
Saccopharyngiformes |
|
Cyematidae Eurypharyngidae |
Monognathidae Saccopharyngidae |
Heringsartige |
|
Chirocentridae Clupeidae Denticipitidae |
Engraulidae
Pristigasteridae Sundasalangidae |
|
Ostariophysi |
Gonorynchiformes |
|
Chanidae Gonorynchidae |
Kneriidae
Phractolaemidae |
|
Cypriniformes |
|
Balitoridae Catostomidae Cobitidae |
Cyprinidae Gyrinocheilidae |
|
Characiformes |
|
Acestrorhynchidae Alestiidae Anostomidae Characidae Chilodontidae Citharinidae Ctenoluciidae
Cynodontidae |
Curimatidae
Erythrinidae Gasteropelecidae Hemiodontidae Hepsetidae Lebiasinidae
Prochilodontidae |
|
Gymnotiformes |
|
Apteronotidae Gymnotidae Hypopomidae |
Rhamphichthyidae Sternopygidae |
|
Siluriformes |
|
Akysidae Amblycipitidae Amphiliidae Ariidae Aspredinidae Astroblepidae Auchenipteridae Bagridae Callichthyidae Cetopsidae Chacidae Clariidae Doradidae Erethistidae Heptapteridae Heteropneustidae |
Ictaluridae Lacantuniidae Loricariidae Malapteruridae Mochokidae Nematogenyidae Olyridae Pangasiidae
Pimelodidae Plotosidae
Pseudopimelodidae Schilbeidae Scoloplacidae Siluridae Sisoridae
Trichomycteridae |
Protacanthopterygii |
Salmoniformes |
|
Salmonidae |
|
|
Osmeriformes |
Argentinoidei |
Alepocephalidae Argentinidae Bathylagidae Leptochilichthyidae |
Microstomatidae Opisthoproctidae Platytroctidae |
|
|
Osmeroidei |
Galaxiidae Lepidogalaxiidae Osmeridae |
Plecoglossidae Retropinnidae
Salangidae |
|
Esociformes |
|
Esocidae |
Umbridae |
Stenopterygii |
Ateleopodiformes |
|
Ateleopodidae |
|
|
Stomiiformes |
|
Gonostomatida Phosichthyidae |
Sternoptychidae
Stomatidae |
Cyclosquamata |
Aulopiformes |
Alepisauroidei |
Alepisauridae Anotopteridae Evermannellidae |
Omosudidae Paralepididae
Scopelarchidae |
|
|
Chlorophthalmoidei |
Chlorophthalmidae Ipnopidae |
Notosudidae |
|
|
Giganturoidei |
Bathysauroididae |
Giganturidae |
|
|
Synodontoidei |
Aulopidae Paraulopidae |
Pseudotrichonotidae Synodontidae |
Scopelomorpha |
Myctophiformes |
|
Myctophidae |
Neoscopelidae |
Lampridiomorpha |
Lampriformes |
|
Lampridae Lophotidae
Radiicephalidae Regalecidae |
Stylephoridae Trachipteridae Veliferidae |
Polymixiomorpha |
Polymixiiformes |
|
Polymixiidae |
|
Batrachoidiformes |
|
Batrachoididae |
|
|
|
Gadiformes |
|
Bregmacerotidae Gadidae Lotidae Macrouridae Melanonidae |
Merlucciidae Moridae Muraenolepididae
Phycidae |
|
Lophiiformes |
Antennarioidei |
Antennariidae |
Brachionichthyidae |
|
|
Lophioidei |
Lophiidae |
|
|
|
Ogcocephalioidei |
Caulophrynidae Centrophrynidae Ceratiidae Chaunacidae Diceratiidae Gigantactinidae Himantolophidae |
Linophrynidae Melanocetidae Neoceratiidae Ogcocephalidae
Oneirodidae Thaumatichthyidae |
|
Ophidiiformes |
|
Aphyonidae Bythitidae Carapidae |
Ophidiidae
Parabrotulidae |
|
Percopsiformes |
|
Amblyopsidae Aphredoderidae |
Percopsidae |
Acanthopterygii |
Mugiliformes |
|
Mugilidae |
|
|
Atheriniformes |
|
Atherinidae Bedotiidae Melanotaeniidae Phallostethidae Telmatherinidae |
Atherinopsidae Dentatherinidae
Notocheiridae Pseudomugilidae |
|
Beloniformes |
|
Adrianichthyidae Exocoetidae Scomberesocidae |
Belonidae Hemiramphidae |
|
Cyprinodontiformes |
|
Anablepidae Cyprinodontidae Goodeidae Profundulidae Valenciidae |
Aplocheilidae Fundulidae Poeciliidae Rivulidae |
|
Stephanoberyciformes |
|
Gibberichthyidae Hispidoberycidae |
Melamphaidae Stephanoberycidae |
|
Cetomimiformes |
|
Barbourisiidae Cetomimidae Megalomycteridae |
Mirapinnidae Rondeletiidae |
|
Beryciformes |
|
Anomalopidae Anoplogastridae Berycidae Diretmidae |
Holocentridae Monocentridae Trachichthyidae |
|
Zeiformes |
|
Caproidae Cyttidae Grammicolepididae Oreosomatidae |
Parazenidae Zeidae Zenionidae |
|
Gasterosteiformes |
|
Aulorhynchidae Gasterosteidae Hypoptychidae |
Indostomidae Pegasidae |
|
Syngnathiformes |
|
Aulostomidae Centriscidae Fistulariidae |
Macroamphosidae Solenostomidae Syngnathidae |
|
Synbranchiformes |
|
Chaudhuriidae Mastacembelidae |
Synbranchidae |
|
Gobiesociformes |
|
Gobiesocidae |
|
|
Scorpaeniformes |
Anoplopomatoidei |
Anoplopomatidae |
|
|
|
Cottoidei |
Abyssocottidae Agonidae Bathylutichthyidae Comephoridae Cottidae Cottocomephoridae |
Cyclopteridae Hemitripteridae Liparidae Psychrolutidae Rhamphocottidae |
|
|
Dactylopteroidei |
Dactylopteridae |
|
|
|
Hexagrammoidei |
Hexagrammidae |
|
|
|
Normanichthyiodei |
Normanichthyidae |
|
|
|
Platycephaloidei |
Bembridae Hoplichthyidae |
Platycephalidae |
|
|
Scorpaenoidei |
Aploactinidae Caracanthidae Congiopodidae Eschmeyeridae
Gnathanacanthidae |
Peristediidae Scorpaenidae Sebastidae
Synanceiidae Triglidae |
|
Perciformes |
Acanthuroidei |
Acanthuridae Drepaneidae Ephippidae Luvaridae |
Scathophagidae Siganidae Zanclidae |
|
|
Anabantoidei |
Anabantidae Helostomidae |
Osphronemidae |
|
|
Blennioidei |
Blenniidae Clinidae Tripterygiidae |
Chaenopsidae Labrisomidae Dactyloscopidae |
|
|
Callionymoidei |
Callionymidae |
Draconettidae |
|
|
Channoidei |
Channidae |
|
|
|
Cirrhitoidei |
Cirrhitidae |
Cheilodactylidae |
|
|
Elassomatoidei |
Elassomatidae |
|
|
|
Gobioidei |
Eleotridae Gobiidae Kraemeriidae Microdesmidae |
Odontobutidae Rhyacichthyidae Schindleriidae Xenisthmidae |
|
|
Icosteoidei |
Icosteidae |
|
|
|
Kurtoidei |
Kurtidae |
|
|
|
Labroidei |
Cichlidae Embiotocidae |
Labridae Pomacentridae |
|
|
Notothenioidei |
Bathydraconidae Bovichtidae Channichthyidae |
Harpagiferidae Nototheniidae |
|
|
Percoidei |
Acropomatidae Ambassidae/Chandidae Aplodactylidae Apogonidae Arripidae Badidae Banjosidae Bathyclupeidae Bramidae Caesionidae Callanthiidae Carangidae Caristiidae Centracanthidae Centrarchidae Centropomidae Cepolidae Chaetodontidae Chironemidae Coryphaenidae Datnioididae Dichistiidae Dinolestidae Dinopercidae Echeneidae Emmelichthyidae Enoplosidae Epigonidae Gerridae Glaucosomatidae Grammatidae Haemulidae Inermiidae Kuhliidae Kyphosidae Lateolabracidae Lactariidae Latridae |
Leiognathidae
Leptobramidae Lethrinidae Lobitidae Lutianidae Malacanthidae Menidae Monodactylidae Moronidae Mullidae Nandidae Nematistiidae Nemipteridae Opistognathidae Oplegnathidae Ostracoberycidae Pempherididae Pentacerotidae Percichthyidae Percidae Plesiopidae Polycentridae Polyprionidae Pomacanthidae Pomatomidae Priacanthidae Pseudochromidae Rachycentridae Sciaenidae Scombrolabracidae Scombropidae Scorpididae Serranidae Sillaginidae Sparidae Symphysanodontidae Theraponidae Toxotidae |
|
|
Polynemoidei |
Polynemidae |
|
|
|
Scombroidei |
Gempylidae Istiophoridae Scombridae |
Trichiuridae Xiphiidae |
|
|
Scombrolabracoidei |
Scombrolabracidae |
|
|
|
Sphyraenoidei |
Sphyraenidae |
|
|
|
Stromateoidei |
Amarsipidae Ariommatidae Centrolophidae |
Nomeidae Stromateidae Tetragonuridae |
|
|
Trachinoidei |
Ammodytidae Champsodontidae Cheimarrhichthyidae Chiasmodontidae Creediidae Leptoscopidae Pinguipedidae |
Pholidichthyidae Percophidae Trachinidae Trichodontidae Trichonotidae Uranoscopidae |
|
|
Zoarcoidei |
Anarhichadidae Bathymasteridae Cryptacanthodidae Pholidae Ptilichthyidae |
Scytalinidae Stichaeidae Zaproridae Zoarcidae |
Perciformes takımının hangi
alttakıma ait olduğu kesin olmayan aileleri |
||||
|
|
|
Artedidraconidae Eleginopidae Latidae |
Parascorpididae Perciliidae Pseudaphritidae |
|
Pleuronectiformes |
|
Achiridae Achiropsettidae Bohtidae Citharidae Cynoglossidae Paralichthyidae |
Pleuronectidae Psettodidae Samaridae Scophthalmidae Soleidae |
|
Tetraodontiformes |
|
Balistidae Diodontidae Molidae Monacanthidae Ostraciidae |
Tetraodontidae Triacanthidae Triacanthodidae Triodonthidae |
kemikli balıklarda ağız tipleri [mouth
types of bony fishes] Kemiklibalıklar nasıl beslendikleri ve besinlerini nasıl
aldıklarına bağlı olarak farklı ağız tiplerine sahiptirler. ® Uç konumlu
ağız (terminal). ® Uçaltı konumlu ağız (sub-terminal,
inferior). ® Uzayan ağız
(protrusible, protractile). ® Uç-üstü konumlu ağız (superior). ® Tüp ağız (tube mouth).
Kemikliturnabalığıgiller [gars, garfishes, garpikes] ®
Lepisosteidae.
kemoklin [chemocline] Su
kolonunda suyun kimyasal özelliklerinin (örneğin besin tuzlarının) hızlı
değiştiği geçiş tabakası.
kemoresepsiyon [chemoreception] Kimyasalları algılama yeteneği.
kemosensor [chemosensor] Suda çözünmüş olup balığın tad ve koku alma duyuları.
kemosentez [chemosynthesis] Bazı bakteriler ışıksız ortamda kimyasal reaksiyonlar
yoluyla elde edilen enerjiyi kullanarak organik bileşenlerin sentezini yaparlar
ki buna kemosentez denmektedir. Örnek; nitrit ve nitrat bakterileri.
kemotip [chemotype] Şekilbilimsel
(morpholojik) yönden ayırt edilemeyen popülasyonun kimyasal özellikleri
belirlenmiş parçası.
kemotropik [chemotropic] Kimyasal
uyarıcıya yönelme.
kenar [riparian] Irmak kenarıyla ya da
kenar yamacıyla ilgili.
kenar hakları [riparian rights] Su yatağına sınırı olan kara parçasına sahip olan kişiye ait haklar.
kenar(lar) [cote(s)] ® Kaburga(lar).
kenar-yaşam-alan [marginal habitat] Sınırlayıcı çevresel
koşullar nedeniyle yalnız birkaç türü ayakta tutabilen yaşamalan.
kendi kendini temizleme [self-purification] ® Özarıtım.
kendibeslek (ototrof) [outotroph]
Bitkilerin beslenme şekli. Fotosentezle besinini sağlayan. Kendi besinini
kendisi ürten (sağlayan). Buna özbeslenen de denmektedir.
kendibesler [autotrophy]
İnorganik maddeden güneş enerjisini klorofil yardımıyla kullanarak kendi
besinini üretme yetisidir.
kendisini sürdüren popülasyon [self-sustaining population] Doğal ortamda yeterince bireye sahip olup mevcut düzeyini insan etkisi
(desteği) olmadan sürdürebilen popülasyondur.
kenotür [coenospecies] Birbirleriyle çoğalma
yeteneği olan melez veren bitki türleri.
kentsel balıkçılık [urban fishing] Doğal ya da doğal
olmayan (köprü, iskele, dolgu üstü vb) yapılardan oltayla balık avcılığı.
kepçe [dipnet] ® Kaldırma ağı.
kepçe [hand lift-net] 1- Bir yere bağlı olmayan ve kol gücüyle kullanılan bir cins kepçe yapılı av
aracı.
kepçe [lift-net] 2- Koni şeklinde yapılmış ağ olup balıkların boşaltılmasında
tekneden ya da kıyıdan kullanılan araç.
kepçe [scoop basket] 3- Çuval tipli olup gözenekleri olan ve küçük balıkların avlanmasında
kullanılan araç.
kerevit [Galician crayfish, broad-fingered crayfish, crayfish] Tatlı-su istakozu ve göl
istakozu da denir. ® Astacus
leptodactylus.
Kertenkele-balığıgiller (zurna balıkları) [lizardfishes] ®
Synodontidae.
kerteriz [bearing] Bulunulan yer ile sabit bir
noktanın rota ile yaptığı açı ya da herhangi bir şeyin tekneden olan yönünün
belirlenmesi.
kerye [wire rope klips] İki çelik halatı birleştirmek ya da çelik halatın ucunu
bükerek kendi üstüne kasa yapmak için kullanılan cıvatalı bir tür mengene.
kesede-kuluçkacı [pouch brooder] Üreme birliği.
Yumurtalar vücut dışında karın bölgesindeki zarımsı bir kesede kuluçkaya alınmaktadır.
Örnek; deniz iğnesi (Syngnathus spp.) ve deniz atı (Hippocampus
spp).
keserbaş barbunya [red mullet] ® Mullus
barbatus barbatus.
kesici ön diş [incisor] Genellikle ağzın ön kısmında yer alan yassı, kesici ön diş. Örnek; Sparidae
ailesinin Sargus ve Charax
cinsleri.
kesinti halkası [check
ring] Balıkların sert
aksamlarından yaş tayininde kullanılan halkalara benzeyen fakat bir şekilde
devam etmeyen halka ya da yapı.
kesişen inceleme [intercept survey, creel census] Sepet incelemesi de denmektedir. Söz konusu su kaynağında (dere, ırmak,
göl, gölet, kıyı şeridi, alan, iskele, köprü vb’de) oltacıların avladıkları
balık miktarının tahmini için yapılan örnekleme programı olup bu program anket
çalışması, bireysel av miktarının doğrudan gözlemle belirlenmesi çalışmalarını
içerir.
keski-solungaçlı zehirlenmesi [elasmobranch poisoning] Kıkırdak
iskeletli köpek balığı ve vatozların eti ya da iç organlarının (karaciğer)
yenilmesi sonucu oluşan zehirlenme. Köpek balığı etinden zehirlenme hafif
geçebilirken karaciğerinin yenmesi sonucu oluşan zehirlenme ciddi bulantı,
kusma, ishal karın bölgesinde ağrı, baş ağrısı, bitkinlik, koma ve ölüme yol
açabilir. Panzehiri bilinmemektedir.
Keskisolungaçlılar [Elasmobranchii, rays, sharks] Chondrichthyes
- kıkırdaklı balıklar sınıfının altsınıfıdır. Vatozumsuları kapsayan
(Galeomorphi) ve köpek balıklarını içine alan (Squalomorphi) süper
takımlarından oluşmaktadır. Galeomorphi süpertakımı Heterodontiformes,
Orectilobiformes, Lamniformes ve Carcharhini-formes’ten oluşan dört takımı,
Squalomorphi süpertakımı ise Hexanchiformes, Pristiophoriformes,
Squatiniformes, Squaliformes ile Rajiformes (=Batoidea) takımlarını kapsar.
Solun-gaçları 5 ile 7 çift yarıklı olup yüzme keseleri yoktur. Kuyruk
yüzgeçlerinin üst kısmı uzundur (heteroserktir).
kestanepalamudu [Atlantic
bonito] ® Sarda sarda.
kestirimci tabur analizi [predictive cohort analysis] ® Kestirimci tabur çözümlemesi.
kestirimci tabur çözümlemesi [predictive cohort analysis] Geçmiş dönemlerde her yaş grubundan olan balıkçılık ölüm
değerleri, tabur analizi ya da sanal popülasyon analizinden elde edilen
içgöçerlerin (stoka katılanların) sayısı ve her yaş grubundaki balıkların
ortalama ağırlık verileri kullanılarak gelecekte olası av miktarının
tahminidir. ® Yaşa
dayalı tabur çözümlemesi.
keşişleme [south-east]
Güneydoğu.
kHz (kıs) [kHz] Hz’in 1000 katı olan
frekans birimi (1 kHz=1000 Hz).
kikla [ballan wrasse] ® Labrus bergylta.
kil [clay] Büyüklüğü 0,2 mm’den küçük tortul
(sediman) malzemesi.
Kilikya [Cilicia] Çukurova. Kelime Yunanca olup eski çağlarda bugün Çukurova
olarak bilinen bölge için kullanılmaktaydı. Çoğu kez bu adla Türkiye’nin
bugünkü güneydoğu kıyılarındaki politik birim belirtilmekteydi.
Kilikya Baseni [Cilician Basin] ® Çukurova
Baseni.
kilit [shackle] Bir tarafı değirmi diğer tarafı harbili (düz geçme vidalı)
olup gözlü halat ya da iki zincir ucunun birleştirilmesinde kullanılan bir cins
ara zincir baklası.
kilit tür [keystone species] Beslenme ağında kilit
konumunda olan tür. Bu türün sistemde bulunmaması, ekosistemde diğer türlerin
bulunmamasından çok daha büyük etki eder.
kilka balığı [Black Sea sprat] ® Clupeonella cultriventris.
kimyasal filtreleme [chemical filtration] ® Kimyasal süzme.
kimyasal oksijen ihtiyacı [Chemical
Oxygen Demand (COD)] Su kalitesi göstergesidir. Su örneğindeki
organik ve oksitlenebilir inorganik bileşikleri yükseltgemek için gerekli
oksijen miktarıdır.
kimyasal oseanografi [chemical oceanography] Deniz ve
okyanus suyunu kimyasal özellikleri yönünden inceleyen dal.
kimyasal süzme [chemical filtration] Kömür, yüzeyde tutucular, zeolit, turba, reçine
gibi maddelerden suyun süzülerek temizlenmesi.
kinez (sonek) [kinesis] Bir uyarıcı sonucu
oluşan hareket. Bu hareket uyarıcı kaynağa yönelik değildir.
Kinneret
Gölü [Kinneret] ® Taberiye gölü.
kinosil [kinocilium] İçkulaktan beyne
uyarıcı sinyaller gönderen tüysü hücreler.
kireç taşlaşmış [calcified] Organik madde arasına (Argonaute), aragonit kristalleri
halinde yerleşmiş kalsiyum karbonat (CaCo3) örneğin sübye kabuğu.
kireçsuyu [limewater, Kalkwasser] Ca(OH)2
ihtiva eden ve pH=12,0 olan su. Akvaryumlarda pH’nın korunması amacıyla
kullanılır.
kiremitli kaplumbağa [leatherback turtle] ® Dermochlys
coriacea.
kirişli trol [beam trawl, outrigger
trawl] Mantar yakası
kirlenme
[pollution]
®
Kirlilik.
kirletici [contaminant,
pollutant] Çevrenin herhangi bir öğesini kirleten madde.
kirlilik [pollution] Çevrenin canlı yaşamına kısa ve uzun süreçte
tehlikeli olacak şekilde kirlenmesi, doğal olmayan yolla bozulması.
kirpi balığı [spot-fin porcupinefish] ® Diodon hystrix.
Kirpibalığıgiller [porcupinefish] ® Diodontidae.
kirpik [cilia]
1- göz kirpiği.
kirpik [cilium, cilia] 2- Titreyebilen ya da kırbaç gibi hareket
ettirilebilen daha çok birgözelilerde (birhücrelilerde) rastlanan ve hareket
etmeye yarayan tüysü yapı.
Kirpikliler [Ciliata, ciliates] Çoğu karmaşık
birgözeli (birhücreli) canlı olup vücutlarında kirpiğimsi, kısa, sık tüyler
taşırlar. Kirpiklerin hareketi canlının pervane gibi dönerek suda ilerlemesini
sağlar. Kirpikler aynı zamanda besin maddelerinin ağza yönlendirilmesinde de
kullanılır. Kabaca 7,000 türü bilinmektedir. Bazıları
kitin [chitin] Örtü. Bir polisakarid (C8H13O5N)n
olup nerdeyse bütün eklembacaklıların, kabuklular ve diğer omurgasızların dış
iskeletinin ana maddesini
oluşturmaktadır.
kitinli [chitinous] Nasırsı madde (polisakkarid) ile karakterize edilir ki bu vantuz
halkalarını, kancaları ve çene kemiğini (mandibles) oluşturur.
kıble [south] Güney.
kıble-keşişleme [south southeast] Güney-güneydoğu.
kıble-lodos [south-southwest] Güney-güneybatı.
kıç [stern] Geminin arka kısmı.
kıç omuzluk [quarter] Teknenin kıç tarafında
sancak ya da iskelede 450’lik açı kısmı ya da yönü.
kıç rampası [stern ramp, slip] Trolü kıçtan çeken
avcı gemilerinde ağın aşırı yüklenmeden güverteye alınmasını ya da atılmasını
kolaylaştıran eğimli kıç düzeni.
kıçtan kara [moored by the
stern] Deniz aracının sahile
kıç tarafından oturması, oturtulması.
kıçtan trol [stern trawler] Trol ağının kıç
tarafından atılıp alındığı trol teknesi.
kıçüstü [backside] Deniz aracının arka kısmında
durulabilecek yer, alan.
kıkırdak [cartilage, chondral] Kollajen lifli ve az
kalsiyum ve fosfat tuzu içeren yarı katı, esnek, yuvarlak hücreli
(Chondrocytes’te olan) bağ doku. Vücuda destek hizmeti veren bu oluşum kemik
kadar kuvvetli olmayıp hafif ve esnektir.
kıkırdaklı [cartilaginous] ® Kıkırdak.
kıkırdaklı balıklar [cartilaginous fish] Omurgalı olup Selachii (ya da Chondrichthyes) sınıfında yer alan köpek balıkları, vatozlar, elektrikli balıklar, kedi
balıkları gibi gerçek kemiği olmayan, kıkırdak iç-iskeletli; yüzme kesesi
bulunmayan deniz canlılarına verilen genel addır.
kılıç [gladius] Teuthoidea ve Sepioidea’da (Sepiidae değil) kalem ya da çubuk şeklindeki
kitinli yapı.
kılıç balığı [Mediterranean spearfish] 1- ® Tetrapturus
belone.
kılıç balığı [swordfish] 2- ® Xiphias gladius.
Kılıçbalığıgiller [swordfishes] ® Xiphiidae.
kılkuyruk [largehead hairtail] 1- ® Trichiurus
lepturus.
kılkuyruk [silver scabbardfish] 2- ® Lepidopus caudatus.
kılkuyruk balığı [largehead hairtail] ® Trichiurus
lepturus.
Kılkuyruk-balığıgiller [cutlassfishes]
®
Trichiuridae.
Kıllıçeneliler [arrow worms] ®
Chaetognatha.
kırlangıç [East
Atlantic red gurnard] 1- ® Aspitrigla cuculus.
kırlangıç [large-scaled gurnard] 2- ® Lepidotrigla cavillone.
kırlangıç [longfin gurnard]
3- ® Chelidonichthys obscurus.
kırlangıç [piper gurnard] 4- ® Trigla
lyra.
kırlangıç [spiny gurnard] 5- ® Lepidotrigla dieuzeidei.
kırlangıç [streaked gurnard] 6- ® Chelidonichthys
lastoviza.
kırlangıç [tub gurnard] 7- ® Chelidonichthys
lucernus.
kırlangıç balığı [grey gurnard] 1- ® Eutrigla gurnardus.
kırlangıç balığı [tub gurnard] 2- ® Chelidonichthys
lucernus.
Kırlangıçbalığıgiller [sea robins, gurnards] ® Triglidae.
kırma [common pandora] 1- ® Pagellus erythrinus.
kırma [hybrid] 2- Genellikle iki farklı
türün verdiği döl. Kırmanın doğurganlığı çoğunlukla azdır. Ana-baba formunun
arasında olup azmandır (iridir). İsimlendirmede ana-baba adı alfabetik sıraya
göre adlar arasına ‘x’ konularak yapılır. Kırmaların taksonomik isimleri
genellikle yoktur. Çünkü bunlar iki ayrı türe ait bireydir. Popülasyon ya da
tür değildir.
kırma isim [nomen hybridem
(nom. hybr.)] Farklı dillerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş isim.
kırma mercan [axillary
seabream] 1- ® Pagellus acarne.
kırma mercan [common Pandora] 2- ® Pagellus erythrinus.
kırmamercan balığı [axillary
seabream] ® Pagellus acarne.
kırmızı dudaklı kayabalığı [red-mouthed goby] ® Gobius cruentatus.
kırmızı gelgit [red tide] ® Kızıl
gelgit.
kırmızı havyar [red caviar] Som balığı havyarı.
kırmızı iskorpit [largescaled
scorpionfish] ® Scorpaena scrofa.
kırmızı kas [brown muscle] ® Esmer kas.
kırmızı kitap [Red Data Book] ® IUCN
Kırmızı kitap.
kırmızı liste [red list] IUCN,
International Union for Conservation of Nature – Uluslar arası Doğayı Koruma
Birliğinin oluşturduğu soyu tehdit ya da tehlike altındaki yabani türlerin
listesi. Bu listeye ayrıca Red Data Book - kırmızı veri kitabı da denmektedir.
Bu liste tehdit ve tehlike derecesini 0 (tehlike ve tehdit altında değil) ile 5
(soyu tükenmiş) arasında vermektedir.
kırmızı mercan [Mediterranean
red coral, Sardinia coral; precious coral; red coral] ® Corallium rubrum.
kırmızı taun (veba) [red pest] ® Soğuk su vibriosu.
kırmızı veba (taun) [red pest] ® Soğuk su vibriosu.
kırmızıberber balığı [parrot seaperch] ® Callanthias ruber.
kırmızıiskorpit balığı [small red scorpionfish] ® Scorpaena
notata.
kış havuzu [winter pond] Soğuk iklimlerde kış
aylarında içinden görece bol su geçen ve yüzeyi donsa bile donmanın tabana
kadar ulaşamadığı derinliği en az 2,5 metre olan sazan havuzu.
kış kırımı [winterkill] Göl, havuz ve sair su
kütlesindeki balıkların su yüzeyinin donması, suyun hava ile temasının
kesilmesi, fotosentezin olmaması ya da yetersiz kalması nedeniyle
oksijensizlikten kaynaklanan ölümlerdir. ® Kışkatli.
kış uykusu [winter sleep, hibernation] Uyuşukluk halinde kışı geçirme durumu.
® Çift-duraklama.
kısa telleme [shortwiring] Bir trol ağı çekme
tekniğidir. Çelik tel vince sarılarak ağ tabandan havalandırılır fakat sudan
çıkartılmaz. Kapılar suda kalabileceği gibi tekneye de alınmış olabilir. Kısa
tellemede ağ düşük hızda çekilir. Bu teknik uygun olmayan taban koşullarından
korunmak, ağ ve tellerin istenmeyen malzemeye sarılmasını önlemek, manevra
yapmak, avlanan balık miktarını görmek, balıkları işleyici ana tekne gelene
kadar taze tutmak gibi nedenlerle uygulanır.
kısım [part] Canlılarda bir organ ya da
dış özelliğin diğerlerinden ayrı değerlendirilebilen parçası. Örnek; kol,
bacak, çene vb.
kısır [infertile] Döl vermeyen.
kıskaçlama [chelation] Akvaryum ve su arıtma
tesislerinde metal iyonlarının tutulmasında kullanılan kimyasal yöntem.
kış-katli [winterkill] Oksijen eksikliği nedeniyle
kapalı su kütlesindeki balık kırılmasıdır. Kar ve buz su yüzeyini kapatır ve
havadan su yüzeyine oksijen geçişini önler. Su kolonu ve tabandaki organik
maddelerin bozunması ile balıkların solunumu oksijenin tükenmesine yol açar ki
bu da balıkların kırılmasına neden olur. ® Kış kırımı.
kışlama [overwinter] 1- Kış koşullarında
yaşamı sürdürmek. ® Kışlama
göçü.
kışlama [wintering] 2- Balıkların beslenme ve
yumurtlama alanından kışı geçirdikleri yere gelerek (göçerek) kalmaları. ® Kışlama
göçü.
kışlama göçü [overwintering migration] Kışı geçirmek
için iklimsel koşulları daha uygun bölgeye gitmek. Örneğin Karadeniz hamsisi
kışın Türkiye kıyılarında kışlamaktadır. ® Göç.
kışlama havuzu [wintering pond] İkinci yılındaki
sazanların kışlatıldıkları havuz.
kısmi içgöç (kısmi
stoğa katılma) [partial recruitment] 1- Avlanan stoğa yeni yıllığın katılma derecesidir. Avlanan stoğa
katılanlardan iri olanlar av aracına yakalanırken büyük çoğunluk ağ gözlerinden
geçerek kurtulur. Hiç genç balık avlanmıyorsa bunların kısmı içgöçü (stoğa
katılımı) sıfırdır. Bir yıllığın bireylerinin artan boyu ile artan avlanan
birey sayısı %50’ye ulaştı ise tam içgöç (stoğa katılım) sağlanmış demektir. Bu
durumdaki kısmı içgöç 0,5’tir.
kısmi içgöç (kısmi
stoğa katılma) [partial recruitment] 2- Bir yıllığın hangi ölçüde (derecede) avlanan stoğa
katılmasıdır. Bir yıllık genç ise bu yıllığın içerisinden yalnız bazı hızlı
büyüyen bireyler avlanır. Böylece bu yıllık stoğa tamamıyla değil kısmen
katılmış olur. ® İçgöç.
kısmi stoğa katılma [partial recruitment] ® Kısmi içgöç.
kısmi yumurtlamış [half spent fish, partially spawned fish] Yumurtalığındaki yumurtaların bir kısmını yumurtlamış balık.
kısmi yumurtlayıcı [partial spawner] Uzun bir dönemde (2-3 ay boyunca) yumurtlayan ve
gonadlarında henüz atılmamış faklı gelişme aşamasında yumurta ve atmık bulunan
balıklara verilen ad.
kıta sahanlığı [continental shelf] Sahilden yaklaşık
kıta sınırı [continental margin] Genellikle sahanlık, eğim ve yükseltiden oluşan ve
kıtayı abissal düzlükten ya da derin deniz tabanından ayıran kesim.
kıta yamacı [continental slope] Kıta sahanlığını
izleyen, yüksek eğimli kara kısmı. Genelde 200 metreden 2,000 metreye kadar
uzanan, kıtanın 3-60 eğimli (üst kesimde en çok 200 eğimli)
kısmına denmektedir.
kıta yükseltisi [continental rise]
Kıta yamacı ve abissal düzlük arasındaki hafif eğimli kesim.
kıtasal ada [continental island] Ana karaya yakın
ve jeolojik olarak kıta ile bağlantılı ada.
kıtasal kayma [continental drift] Kıta kütlelerinin
jeolojik süreçte birbirlerinden ayrılarak kaydığını belirten kuramdır
(teoridir).
kıvam [viscosity]
®
Akışkanlık.
kıvrık kanca (gaga) [opisthogyre
– opisthogyrous]
Arkaya kıvrık kancası olan
kabuk (midye kabuğu).
kıvrık yumru [prosogyre] Kanca yumrusunun öne
kıvrık olduğu midye kabuğu.
kıvrım (komata) [chomata] Bazı midyelerde
(Ostreidae ve Gryphaeidae) kabuk iç kenarını saran az belirgin tırtık ve kıvrım
ile menteşe yakınında sağ kabukta yumru, solda da karşılığı olan çukurcuk.
kıyı [coast] 1- Karasal ve sucul çevrenin
çakışma sınırı.
kıyı [shore] 2- Geniş su kütlesinin
karasal sınırı.
kıyı balıkçılığı [coastal fishery] 1- Yakın kıyı bölgesinde yapılan mesleki balıkçılık.
kıyı balıkçılığı [shore fishery] 2- Küçük tekne ve kayıklarla kıyıya yakın kesimde yapılan balıkçılık.
kıyı bölgesi [coastal zone, littoral zone] ® Kıyı kuşağı.
kıyı bölgesi yönetimi [coastal
zone management] ® Kıyı kuşağı
yönetimi.
kıyı boyunca [longshore] Kıyıya yakın ya da paralel.
kıyı çizgisi [coastline] Karanın
denize doğru uzanan sınırı. Genellikle gel (med) sınırına eşittir.
kıyı dalyanı [shore weir] Balıkları bir tuzağa
doğru yönlendiren düzen (çit).
kıyı ipi [shore rope] Ağı kıyıya bağlayan
ip, halat.
kıyı kuşağı [coastal zone] 1- Münhasır
ekonomik kuşağın denize doğru 200 deniz mili açığa kadar uzandığı kuşak.
kıyı kuşağı [littoral
zone] 2- Genellikle ışığın tabana kadar ulaştığı kuşak. ® Littoral.
kıyı kuşağı yönetimi [coastal
zone management] Kıyısal (kara ve su) kesimden bir bütünlük
içerisinde planlı yararlanma yönetimi, idaresi. Günümüzde, genel kural olarak
kıyı kuşağı yönetiminin karasal ve sucul kesimde ekosistem yaklaşımını dikkate
alması beklenmektedir.
kıyı resifi [shore reef, fringing reef] Dar, şerit şeklinde kıyıya yakın resif.
kıyı suları [nearshore waters, inshore waters, onshore waters]
Kıyıya yakın sığ sular.
kıyıların doldurulması [fill shore, filling of the shore] Yağma edilen yakın kıyı kesiminde yeni alanlar (yol, park vb) elde etmek
için deniz ve göl kıyılarının moloz, kaya vb malzeme atılarak denize doğru
doldurulması, uzatılmasıdır. Bu yaklaşım başlangıçta cazip görünse de doğal
verimli alanların tahrip edilmesi gibi çok ciddi bir sorunu da birlikte
getirmektedir. Bir diğer sorun anılan alanların yerleşime
açılmasıdır. Sağlam olmayan tabanın olası bir depremde en çok hasar görecek
kesim olacağı açıktır (bkz. San Fransisko). Birçok Belediye çoğunlukla
Bayındırlık Bakanlığıyla, ÇED değerlendirmesi olmadan kıyıları doldurmayı
sürdürmektedir. Aslında burada kıymetli kıyısal ekosistemin (doğa parçalarının)
yitirildiği bir gerçektir. Doğu Karadeniz’de yol genişletme ve yapımı
faaliyetlerini de bu çerçevede görmek gerektir.
kıyısal [inshore] Kıyıya yakın sular. Kırılan
dalgalardan kıyıya daha yakın kesim.
kıyısal balıkçılık [inshore fishery] Hükümranlık alanı
içinde kalan ve kıyıya yakın kesimde küçük kayıklarla yapılan balıkçılık.
kıyısal sular [inshore waters,
onshore waters, nearshore waters] Kıyıdan az uzaktaki
sığ sular.
kıyısal tür [shore species] Sürekli kıyı
bölgesinde bulunan deniz balıkları.
kıyısal yüzücü (kıyısal
pelajik) [coastal
pelagic] Gerçek açıkdeniz balığı olmayıp kıyı boyunca göç eden
açıkdeniz balığı.
Kızıl Deniz [Red Sea] Afrika ve Asya kıtalarını ayıran
ve bir yandan Hint Okyanusu’na, diğer yandan Süveyş kanalı ile Akdeniz’e bağlı
bir denizdir. Kıyılarında 10 ülke yer almaktadır. Yüzey alanı kabaca 450,000 km2
olup uzunlamasına 1,900 km, en geniş yeri 300 km’dir. En derin yeri 2,500 m ise
de ortalama derinliği
kızıl gelgit [red tide] Bazı fitoplankton
türlerinin (Dinoflagellata) aşırı artması sonucu deniz suyu yüzeyinin
kırmızımsı, pembemsi, sarı, yeşil, mavi, esmer renge dönmesine denmektedir.
Türkiye sularında kızıl gelgit ilk kez 1950’li yılların ortalarında İzmir
Körfezi’nde görülmüştür.
kızılötesi [infrared, IR] Sıcak nesnelerden yayılan uzun dalgalı radyasyon.
kladom (giyinik-örtülü) tallus
[cladomothallus] Karmaşık,
küme oluşturan tallustur. Birkaç kuşaktan oluşmuş olabilir. Her kladom bir
eksen olup kısa kaliteli büyüme ve belirli ploridi (pleuridie = yanlara)
dallanma gösterir. Bunlar tek ya da çok eksenli olabilir.
kladomotallus [cladomothallus] ® Kladom (giyinik-örtülü) tallus.
kladus [cladus] Dal. Canlıların sınıflandırılmasında sınıfın üstünde filumun altında
yer alan grup.
klasik [classical] Eskiye (çok eskiye) ait olan.
klavuz [guide] 1- Yol gösterici. Oltacıları en
uygun av alanına götüren meslek erbabı kişi.
klavuz [lead] 2- Asıl ağa balığı yönlendirmek
için kullanılan uzantı ağ ya da kol.
klavuz balığı [common remora] 1- ® Remora
remora.
klavuz balığı [pilotfish] 2- ® Naucrates doctor.
klepto-asalaklık [kleptoparasitism] Besin çalma. Besin
hırsızlığı.
klimatoloji [climatology] İklimbilim.
kloak [cloaca] Elasmobranchii
ve Acipenseridae ailelerinde ürogenital (üreme ve boşaltımla ilgili) kanalların
açıldığı yer.
kloak açıklığı [cloacal aperture]
Kloak’ın açıldığı yer.
klon [clone] Aynı genetik yapıda (tek
ebeveynden) olan soy.
klorinite [chlorinity] 1- Bir kilo deniz suyunun flor hariç
içerdiği halojenlerin gram cinsinden miktarına denir.
klorinite [chlorinity] 2- Bir kilogram sudaki klor, brom ve iyot miktarlarının gram
cinsinden toplamıdır. Burada brom ve iyot iyonlarının yerine klor konulduğu
kabul edilmektedir. Binde tuzluluk (‰) = 1,80655 x Cl (‰).
klorisite [chloricity] Bir litre
deniz suyunun 200C’deki içerdiği halojenlerin gram cinsinden
miktarıdır.
klorlama [chlorination]
Musluk ve atık sularındaki mikropların kırılması için bu sulara klor verilmesi.
klorlü hidrokarbonlar [chlorinated
hydrocarbons] Endrin, heptaklor, aldrin, toksafen, dieldrin, DDT,
klordan ve met-oksiklor gibi yapay ağıların (zehirlerin) genel adıdır. Bu tür
yapay ağılar toprakta, akarsu ve deniz dibinde uzun süre bozunmadan kalırlar.
kloro- [chloro-] Yeşil. Örnek; klorofil
(chlorophyll) - yapraklardaki yeşil renk (boya) maddesi.
klorofil [chlorophyll] Bitkilerde bulunan yeşil renk (boya) maddesi. Fotosentez
olayının katalizatörü. Birçok çeşidi bulunur:
klorofil-a tüm deniz bitkilerinde fakat klorofil b ve c ’ye sadece bazı
gruplarda rastlanır.
klorsuzlaştırma [dechlorination] Sudaki mikropların
kırılması için kullanılan klorun bu suyu kullanmadan önce klordan
arındırılmasıdır. Klorsuzlaştırma işleminin en basit şekli suyun uygun bir
kapta bir süre bekletilmesi ya da içerisinden hava geçirilmesidir.
kn (kıs) [knot] ® Knot.
Knidliler [cnidaria] 1- Çok hücreli ve dokusu farklılaşmış ilkel canlılardır
(hayvanlardır). Bunların temel özelliklerinden biri ışınsal (radyal)
(bakışımlı) simetrik olmaları ve diğeri de yakıcı (ısırgan) kapsüle
(nematocysts ®
yakıcı göze) sahip olmalarıdır). Knidliler çok şekillidir. Birbirini
izleyen polip ve medüz olmak üzere 2 forma sahiptirler. Polipler tabanda sabit
yaşarken medüzler su kolonunda yaşar (ve planktondur). Farklı türlerin yapısal
özellikleri ya da yaşamları faklı olsa bile temel anatomileri aynı kalıptadır.
İki epitel doku (ektoderm ve endoderm) arasında bir jölemsi malzeme (mesoglea)
bulunur. Gövde içi boşluğu bir sindirim boşluğu olup ağız açıklığı ile dışa
açılır. Sindirim, kas ve algılama sistemleri az ya da çok
gelişmiştir. Solunum, boşaltım ve dolaşım sistemleri yoktur. Üreme sistemleri
çok genel olup eşeysel hücrelerde toplanmıştır. Sucul ortamdaki knidlilerin
11,000 türünden ancak birkaçı tatlı-sularda yaşar. Diğerlerinin tümü
denizeldir. Knidlilerin üç ana sınıfından (Anthozoa, Hydroza ve Scyphozoa) yalnız
Scyphozoa ve Anthozoa balıkçılık açısından ilgi çekicidir.
Knidliler [Cnidaria] 2- Deniz ısırganları. Çokgözeliler’in (çokhücrelilerin) alt
bölümünün bir kabilesidir. Kabile Anthozoa (mercanlar ve deniz şakayıkları)
Cubozoa (ağılı–zehirli-medüzler), Hydrozoa (hidra ve polipler) ile Scyphozoa (gerçek medüzler) sınıflarını
kapsamaktadır. Adları taşıdıkları, ısırgan gibi yakıcı gözelerinden
gelmektedir. Önceleri bu kabile selentereler olarak anılmaktaydı. Selentereler
altında taraklıların da (Ctenophora) yer alması bu adın terk edilmesine neden
olmuştur. Knidlilerin yaşam döngüleri görece sabit polip ve yüzücü medüz
evrelerini içerir. Beslenme dokunaçlara (tentakül) çarpan besininin yakalanmasıyla
olur. Bir kısmı ortakyaşar (sembiyoz). Üreme eşeyli (cinsiyetli) ya da eşeysiz
olur. Eşeysiz çoğalma tomurcuklanmayla olur. Tomurcuk gövdeden kopmazsa koloni
oluşur. Eşeyli çoğalmada zigottan planula kurtçuğu (larvası) oluşur. Yüzücü
(pelajik) planula uygun yere yapışır ve bundan da polip gelişir. Scyphozoa ve Cubozoa
sınıfında polipten medüz evresi gelişir. Diğerlerinde medüz evresi bulunmaz.
Knidlilerin özellikle ağılı olanları insanlar için de tehlikelidir.
knidoblast [cnidoblast] ® Yakıcı göze
(hücre).
knidosil [cnidocyl] Yakıcı
gözedeki (hücredeki) algılama (duyarga) ucu, çıkıntısı.
Knipovic [Nikolaj Michailovic Knipovic] Balıklar
üzerinde de çalışan zoolog (1862-1939).
Knipowitschia
caucasica (Kafkaskaya,
kayabalığı) [Caucasian dwarf
goby] Tabansaldır
(demersaldır). Tatlı ve acısuya girer. Boyu TL=5 cm kadardır. 0-
Knipowitschia
longecaudata (longtail dwarf goby) [?] ® Knipowitschia longicaudata.
Knipowitschia
longicaudata (longtail
dwarf goby) [?] Tabansaldır (demersaldır). Tatlı-su
ve acı-suya girer. Boyu TL=5 cm olur. Sığ suda kum ve çayırlar üstünde bulunur.
knot [knot] Saatte 1 deniz miline (1,852m)
eşdeğer hız birimi.
Knudsen yöntemi [Knudsen method] ® Mohr-Knudsen yöntemi.
ko- (önek) [co-] Eş. Koenzim
(coenzyme)-Eş zamanlı etkin enzim.
koagulan [coagulant] Akvaryum
suyunun temizlenmesinde askıdaki parçacıkların yapışıp büyümesini ve filtrede
tutulmasını sağlayan kimyasal.
kobar (kefal) [leaping mullet] ® Liza saliens.
koç boynuzu [deck cleat, belaying cleat] Halat volta etmek için
kullanılan iki kulaklı bağlama düzeni.
kocaağız balığı [scaly dragonfish] ® Stomias
boa boa.
kocaağızpisi [Atlantic
spotted flounder] ® Citharus
linguatula.
kocabaş kayabalığı [mushroom goby] ® Neogobius eurycephalus.
kocabaşkaya [giant goby] ® Gobius cobitis.
kocaburunvatoz [blue skate] ® Dipturus
batis.
kofana [bluefish] 35 cm’den büyük lüfer.
® Pomatomus saltatrix.
Kofoid [Charles Atwood Kofoid]
Birçok yeni türü tanımlayan ABD’li deniz biyoloğu ve okyanusbilimci
(1865-1947).
kohort analizi [cohort analysis] ® Tertip analizi.
koi-carp [koi carp] ® Süslü-sazan.
koi-sazanı [koi carp] ® Süslü-sazan.
koklama [olfactory] Burunla ya da koku almayla ilgili.
koklama boşluğu [olfactory cavity] Balıklarda koklama
gülünün yer aldığı boşluk.
koklama lameli [olfactory lamella] Koklama gülünü
oluşturan lamel serisinden biri.
koklama organı [olfactory organ] Burun, koku alma organı.
koklama siniri [olfactory nerve] Kokuyu beyne ileten
sinir.
koklan [flathead mullet] ® Mugil cephalus.
kokolit [coccolith] Tek gözeli (hücreli)
kokolitoforların (örneğin bir alg olan Emiliania
huxleyi’inin) CaCO3’tan oluşan bireysel delikli plakaları olup
deniz tabanındaki tebeşir tortulların oluşmasına neden olmuştur.
koksa [coxa] Kalça. ® Coxa.
kol [arm] 1- Kafadanbacaklılarda belirtici ad: sırtsal kollar, yan-sırtsal, yan-karınsal
ve karınsal kol; ya da sırsıyla kol I,
II, III ve IV (Romen rakamları ile). Formül: Kolların birbirine göre görece
uzunlukları azalan sırayla 1, 2, 3, 4 ya da 3, 2, 4, 1 gibi (Arap rakamları
ile) ifade edilir.
kol [phylum] 2- Kabile (filum) anlamında da
kullanılmaktadır. ® Soy. ® Kabile.
kol [tentacle] 3- ® Dokunaç.
kolan balığı [sturgeon]
® Acipenser sturio.
koleksiyon [collection] Gösteri
ya da bilimsel amaçlı olarak bir balığın koruyucular içerisinde saklanması,
depolanması.
kolektör [collector]
Herhangi bir malzemeyi toplamaya yarayan aygıt.
kolibasili [Escherichia coli] Bakteriyolog ve çocuk hastalıkları uzmanı olan Thedor Escherich’in bulduğu
bir bakteri türüdür. Sıcakkanlı hayvanların dışkısında bulunur. Örneğin bir
insanın günde ürettiği E. coli
miktarı 10 trilyon adettir. Uzunca olan Escherichia
coli’nin boyu 1-2µ ve çapı 0,1-0,5µ kadardır. Su arıtma tesislerinde başlangıçta temizlik göstergesi olarak
kullanılmaktaydı. Evsel atıkların sulara (kıyısal sulara) karışıp
karışmadığının kontrolünde günümüzde de belirteç (indikatör) olarak kullanılmaktadır. Deniz suyuna dayanıksızdır. Daha çok
evsel atıklarla kirlenmiş tatlı-suyun denize karıştığı kesimlerde rastlanır. Bu
bakteri alınan besinlerin sindirilmesi için gereklidir fakat temiz olmayan yiyecek
ve koşullarda insan vücuduna girdiğinde (idrar yolları hastalıkları-sistit,
erkeklerde prostat büyümesi, memenjit, peritonit, meme iltihabı, ülser,
septisemi, dizanteri ve zatürre gibi) çeşitli ve önemli hastalıklara neden
olur. Streptomycin ve gentamycin gibi antibiyotiklerle tedavi etkilidir.
koliform bakteriler [coliform
bacteria] ® Dışkı organizmaları.
kolloidler [colloids]
Genellikle sıvılarda asılı olup büyüklüğü 10-1,000 angström arasında değişen,
çok küçük parçacıklar. 1 Å = 10
koloni [colony] Türün yaşama şansını artırmak
için bireylerin birliktelik oluşturmasıdır.
kolonizasyon [colonisation] Daha önce o alan ve bölgede bulunmayan bir türün o bölgeye yerleşerek
üreyebilmesidir.
kolorimetre [colorimeter] Renkölçer.
kolsuayaklılar [Brachiopoda,
brachiopods] Hayvanlar aleminin denizel canlılarını barındıran bir
kabilesidir. Vücutları iki parçalı kabukla kaplıdır ve ilk bakışta deniz
tarağına (midye) benzerlerse de bunlardan tamamen farklıdırlar ve midyelerle
ilişkileri yoktur. Bir sapla bir yere tutunurlar. Ayrı eşeylidirler
(cinsiyetlidirler). Yosun-hayvanlarına (Bryozoa) yakındırlar. Soğuk, daha çok
kutupsal sularda derinde rastlanırlar. Günümüzde 300 yaşayan türü
bulunmaktadır.
kolyoz (kolyoz balığı) [chub mackerel] ® Scomber
japonicus.
komata [chomata] ®
Kıvrım.
komenzal [commensal] Aynı besinle beslenen.
komenzalizm [commensalism] ® Ortakçılık.
komissür [commissure] Midye kabuklarının
birleşme hattı.
kommunite [community] Komünite. ® Topluluk.
kompenzasyon [compensation] ® Karşılama.
kompenzasyon derinliği [compensation depth] ® Karşılama
derinliği.
kompleks [complex] ® Karmaşık.
komünite [community] ®
Topluluk.
konak [host] Asalağın bulunduğu, gelişip
yayıldığı canlı. Buna bazen konakçı da denmektedir.
konakçı [host] ® Konak.
kondisyon [condition] Balığın beslenme durumu. Üreme
ve beslenmeyle değişen gövdedeki et miktarı.
kondisyon faktörü [condition factor]
Bir tür’e ait balıkların yer ve zamana göre beslenmelerine dayalı
sağlıklılığının ifadesi olarak kullanılmakta olup k = w / L3 x 100
ilişkisi olarak hesaplanmaktadır. Burada; k = kondisyon faktörü, w = ağırlık
(g), L = boy (cm). ® Kondisyon katsayısı.
kondisyon göstergesi (kondisyon
indeksi) [condition index] ® Kondisyon katsayısı.
kondisyon katsayısı [condition coefficient, condition factor, condition
index] Balığın boy ve ağırlıktan hesaplanan yağlılık, şişmanlık,
dolgunluk durumunu gösteren sayıdır. Kondisyon faktörü (k), balık ağırlığının
boyun küpüne oranıdır (k = w/L3). Burada w = balığın gram olarak
ağırlığı ve L = balık boyu (cm)’dir. Yaklaşık aynı boydan olup bir türe ait
balıkların kondisyonlarının karşılaştırılmasında Fulton kondisyon faktörü (w=
a/Lb) de kullanılabilir. Burada (Fulton kondisyon faktöründe) b’nin
hangi değerde olduğunun (3>b>3] bir önemi yoktur. (a) değeri büyükse, o
balığın beslenmeyle ilgili genel kondisyonu daha iyidir. Not: Kondisyonun beslenmeyle ilgili, bununda zamanla değişmesi nedeniyle farklı
zamanlarda yapılmış ölçümler kullanılarak Fulton kondisyon değerinin
hesaplanarak kullanılması yanlıştır.
kondr [chondr] Kıkırdak. Chondrichthyes -
Kıkırdaklı balıklar.
kondrokranya [chondrocrania, chondrocranium]
Cyclostomata, Elasmobranchii ve Holocephali’nin beyin ve koku alma organı
bölgesi ile göz ve iç kulağını saran kıkırdaksı iskelettir.
konduktivite [conductivity] ® Geçirgenlik.
konglomera [conglomerate] Yığışma, yığışım.
konik ağ [bag net] Konik bir çuvala benzeyen ve tekneden indirilip kaldırılarak kullanılan bir
tür av aracı. Bu av aracının kanatları kısadır ve ağ, ağı indirip kaldırmaya
yarayan bir kirişe bağlıdır.
konjugasyon [conjugation] Birleşme. Bir
tür eşeysel (cinsi) birleşme. İki gözenin bir araya gelerek kalıtsal
malzemelerini değiş-tokuş etmesi.
konkav [concave] ® İçbükey.
konkiolin [conchiolin] Yumuşakçaların kabuklarındaki
organik madde.
kono- (önek) [coeno-] Eş. Örnek; konosit
(coenosite)-diğer organizmalarla aynı besini paylaşan.
konservatif elementler [conservative elements] Diğer elementlere
göre deniz suyunda oranı değişmeyen elementlere verilen ad.
kontra- (önek) [contra-] 1- Ters yönde, ters, karşı. Örnek; kontranatant
(contranatant)-akıntıya karşı.
kontra [counter-] 2- Aksi, tersine.
kontra omurga [sliding keel] Ana omurganın altına
konulan şerit şeklindeki parça.
kontranatant [contranatant] Balıkların akıntıya karşı yüzmesi ya da göçüdür. Erin
balıkların üreme alanına olan göçü genellikle akıntıya karşıdır yani
kontranatanttır.
kontrol kuralı [control rule, decision rule) Stok
durumuna göre yararlanma (sömürme) oranını belirlemedir. Yararlanma (sömürme)
stratejisinden beklenen uzun dönemde ortalama avın yaklaşık sürdürülebilir
ürüne (MSY) yaklaşmasıdır.
kontur havuzu [contour pond] Eğimli
arazideki balık kültür havuzu.
konuk [parasite]
Parazit. ® Asalak.
konveks [convex] ® Dışbükey.
konveksiyon [convection] Genellikle dikine yukarı hareket için kullanılan bir kavramdır.
Özelliklerin taşınıp karıştığı sıvı hareketidir. Bu harekette madde
içerisindeki enerjide birlikte taşınır. Konveksiyon bir ısıyayım olup kütle
hareketiyle ısının aktarılmasıdır.
konverjans [convergence] 1- Açık sularda yoğunluğu yüksek suların dibe batması. Dibe
batma olayının oluştuğu hat.
konverjans [convergence] 2- Birbiriyle ilişkili olmayan
taksonomik gruplarda benzer karakterlerin evrilmesidir. Buna paralellik de
denmektedir. Örnek, balinalar ve balıkların vücut şekilleri ile yüzgece
benzeyen yapıları.
konverjans [convergence] 3- Gastrula evresinde embriyonun sırt
(dorsal) tarafına göze (hücre) hareketidir.
konverjans [convergence] 4- Yakınsama. Yaklaşma.
konzervasyon [conservation] ® Koruma.
kopepodlar [Copepoda, copepods] ® Kürekayaklılar.
koprofaj [coprophagy] Dışkı yiyen. Dışkıyla
beslenen.
kopulasyon [copulation] Çiftleşme. Dişi ve erkeğin
eşeysel birleşmesi.
koral resifi [corral reef] Mercan resifi.
koralivor [corallivore] Mercan resifleriyle beslenen. Örnek; Scaridae ailesi
(Papağan-balığıgiller).
koralofil [corallophile] Mercan resifi seven.
Yalnız mercan resiflerinde yaşayan balıklar. Örnek; Scaridae ailesi
(Papağanbalığıgiller).
korda [chorda, corda] Sicim, sicimsi.
korda dorsalis [chorda dorsalis]
® Sırt
ipliği.
Kordalılar [chordates] Kordalılar, sırt iplikli yapıya sahip (notochord) hayvanlar olarak
bilinirler. İki yanlı (bilateral) bakışımlıdırlar (simetriktirler). Kaslar
dahil bölmeli vücutludurlar. Kalp ve kan dolaşım sistemi ile sindirim sistemi
gelişmiştir. Kemik ya da kıkırdak iç-iskeletin varlığı kordalıların önemli
özellikleridir. Yaklaşık 45,000 türü mevcuttur. Cephalochordata-Kafatassızlar,
Urochordata-Tulumlular ve Vertebrata-Omurgalılar altkabilelerine ayrılırlar.
kordon [funiculus] Bazı Karındanbacaklılarda
(Naticidae) kalın kabuğun (nasır) oluşturması ve az ya da çok göbeği
doldurmasıdır.
korelasyon [correlation] ® Bağıntı.
Koriolis etkisi [coriolis effect] Dünyanın ekseni etrafında dönmesi sonucunda oluşan ve birim kütleye etki
eden saptırıcı güçtür. Sapma kuzey yarımkürede hareket yönünün sağına, güney
yarımkürede ise soluna doğrudur.
Koriolis kuvveti [coriolis force] ® Koriolis etkisi.
korku tepkisi [fright reaction] Korku anında hem düşmanı
şaşırtmak hem de hemcinslerini uyarmak için salgılanan uyarı maddeleri ile ani
değişik hareketlerdir.
korkutma halatı [frightening line] Balıkları tuzağa (av
aracına) doğru yönlendirmek için iki ya da daha çok kişinin kaldırıp
indirdikleri perde görevi yapan zincir, çalı çırpı, halat vb.
Kormofita [Cormophyta] Eski bir tanımlama olup yaprakları, sapları ve kökleri olan bitkiler
bütününü kapsar (tallofita ile karşılaştırınız).
kormoran balıkçılığı [cormorant fishing] ® Karabatak
balıkçılığı.
kornea [cornea] Sepioidea ve Teuthoidea’da gözü örten ince şeffaf zar. ® Saydam tabaka.
kornet balığı [red cornetfish] ® Fistularia commersonii.
korozyon [corrosion] Metal aksamın
paslanması.
korpus [body, corpus] ® Corpus.
korsan [pirate] Deniz haydudu. Akdeniz’de önce
korsan sonra önemli denizciler olarak Turgut Reis, Piri Reis, Murad Reis, İlyas
Reis, İshak Reis, Oruç Reis, Hızır Reis, Uluç Ali Reis en yaygın
bilinenlerdir.
koruma [conservation] 1- Doğal kaynakların planlı
idaresi, işletilmesi.
koruma [conservation]
2- Canlı ve cansız ortamın
(çevrenin) doğal yapısı bozulmayacak şekilde korunması.
koruma [preservation] 3- Organizmaların bozunmadan saklanmasıdır. Bunun için genellikle
formalin ya da etanol kullanılmaktadır. Küçük organizmalar doğrudan koruyucuda
saklanabilirken büyük olanlarına koruyucunun vücudun her tarafına nüfuz etmesi
için şırıngayla verilmesi gerekebilir. Mide muhtevası çalışmalarında balık
bütün olarak saklanmak istendiğinde tamponlanmış koruyucunun karın boşluğuna
şırınga edilerek sindirimin durdurulması ve formalinde saklanan malzemenin
inceleme aşamasında kanserojen olmayan alkole aktarılması önemlidir.
koruma [preservation] 4- Bireysel organizmaların, popülasyon ya da türlerin devamını
sağlayacak idari önlem ve programıdır.
koruma [preservation]
5- Bugüne ulaşmış özelliklerin
bozulmasına izin verilmeden saklanması.
koruma rasyonu [maintenance ration] Yaşamın devamını
sağlayan, vücut ağırlığını artırmayan yem miktarı.
korumasızlık [vulnerability] Avlanabilirlik
anlamını taşımakla birlikte popülasyonun belirli bir kısmının, örneğin belirli
boydaki bireylerinin ya da belirli bir bölgede yaşayanların avlanabilir
olmasıdır.
korunabilir ürün [maintainable yield, sustainable yield] Büyüklüğü ne olursa
olsun bir stok ya da popülasyonun sonsuz süreçli kaldırabileceği,
koruyabileceği yani verebileceği en büyük av miktarıdır. Bu sürdürülebilir ürün
(MSY) ile özdeş ya da ona eşit olabilir. ® Sürdürülebilir ürün. ®
Sürdürülebilir av. ® Sürdürülebilir kullanım.
korunak [shelter] Yapay ya da doğal
malzemeden insan eliyle oluşturulmuş olup balıkların zaman zaman sığınmak,
saklanmak, dinlenmek ve barınmak için kullanabilecekleri ancak kolayca
avlanabilecekleri yapılar.
korunan
isim [nomen conservandum
(nom. conserv.)] Uluslararası zooloji isimlendirme komisyonunca önceki kurallara uymasa
bile (saklanmasına devam ettiği) kullanımında sakınca görmediği ad.
korunmasız
[vulnerable] Popülasyonun
belirli bir av aracıyla avlanabilen kısmı.
korunmuş alan [protected area] Coğrafi yeri belli
olup korumanın yürütüldüğü alan.
korunmuş balık kuşağı [protected fish zone] Balık avcılığının
yasak olduğu su kesimi, kütlesi.
koruyucu ağ [outer net, outer wall] Tabana değen
ağın çabuk yıpranmasını önlemek için kullanılan geniş gözlü koruyucu dış ağ.
koruyucu torba [cod end cover, trouser codend] Trol ağının dar gözlü torba kısmının sert tabanda aşınmasını ve
yırtılmasını önlemek için kullanılan ikinci yani üstüne geçirilen geniş gözlü
ve dayanıklı koruyucu ağ torba.
koruyucu zar [protective membrane] Kafadanbacaklılarda
deri membran vantuzların (ya da kancaların) her iki yanında ağza yakın kol ve
dokunaç çomaklarının ağza dönük yüzeyi, kenarında yan sıra-sırtlar.
kosmoid pul [cosmoid scale] Dört tabakadan oluşan
bu pullar günümüzde yaşayan balıklardan yalnız Latimeria’da bulunur.
Kosswig [Kosswig] Curt Kosswig, (Berlin, 1903-
Hamburg, 1982). II. Dünya Savaşında Nazi zulmünden kaçarak maceralı bir
yolculuk sonrası 1937’de Türkiye’ye gelen ve eskiden Baltalimanın’da olan
‘Hidrobiyoloji Enstitüsü’nü geliştiren Alman hayvanat bilimcidir. Türkiye’de
balıkçılığın gelişmesine ve Anadolu faunasının tanınmasına önemli katkılar
sağlamıştır. Soyu tükenen Anadolu panterinin Panthera pardus tulliana’nın doğada canlı fotoğrafını çekmiş ve
Manyas Kuş Cenneti’ni eşi Leonere ile kurmuştur. Kelaynaklara sahip çıkmıştır.
Türkiye'de bilime hizmet etmiş büyük bir bilim adamı ve doğa severdir.
Türkiye’de 17 yıl kaldıktan sonra ülkesine dönmüş ve Hamburg
Üniversitesi-Zooloji Enstitüsü ve Zooloji Müzesi Müdürlüğü’nü yapmıştır.
Öğrenciler arasında, Hamburg Üniversitesi’nde genel zooloji derslerini çift
elle bakışımlı ve hatasız, tebeşirle kara tahtaya çizdiği şekillerle anlatması
ünlüdür. 1982’de Hamburg’da vefat etmiştir. Naşı İstanbul’a getirilerek
Aşiyan’da eşinin yanında toprağa verilmiştir. Curt Kosswig Türkiye’de kaldığı
sürede ‘regressive’ evrim (ters ya da geriye evrilme) üzerindeki çalışmasını
yayınlamıştır (1949). Bu çalışmasını daha sonra yenilemiştir (1960). Temelde
Mendel görüşlerine dayalı yürüttüğü çalışmalarının sonuçlarıyla mağara
hayvanlarında gelişmeyen ya da kaybolan yapıları açıklamıştır. Lamarkçı olmadan
zamanının genetik tekniklerini kullanması, çalışmasının saygınlığını
artırmıştır. Görüşleri evrimin tek yönlülüğüne ters görünmekle birlikte Hamburg
Hayvanat Müzesi ve Hayvanat Enstitüsü’nün üretken mağara balıkları bilimcileri
arasında hala tartışılmaktadır.
koşullar [conditions] Organizmanın katıldığı ve
organizmayı etkileyen parçalar, olaylar.
Durumların tersi.
koşullu balıkçılık ölüm oranı [conditional fishing mortality rate] Diğer ölümlerin etkili olmadığı (katılmadığı) durumda,
başlangıçtaki stoğun bir kısmının bir yıl ya da sezonda balıkçılıktan gelen
ölüm oranıdır ki buna yıllık ya da mevsimlik balıkçılık ölüm oranı da
denmektedir.
koşullu doğal ölüm oranı [conditional natural mortality rate] Balıkçılıktan kaynaklanan ölümlerin etkili olmadığı
(katılmadığı) durumda, başlangıçtaki stok’un bir kısmının bir yıl ya da
sezondaki doğal ölüm oranıdır ki buna yıllık ya da mevsimlik doğal ölüm oranı
da denmektedir.
koşut evrim [parallel evolution] Benzer akraba
formların birbirinden ayrı gelişmesi.
koşut havuzlar [parallel ponds] Bağımsız (bireysel) su
giriş ve çıkışı olan akvakültür havuzları seti.
kota [quota] Düzenleyici organ tarafından
belirli bir sürede alınmasına izin verilen av, ürün ya da hasadın miktarıdır.
Bu kota bireysel tekne için olabileceği gibi şirket, ya da filo için toplam
avlanabilir av (TAC) şeklinde de olabilir. Ayrıca kota, ikinci bir şahsa ya da
tekneye aktarılabilir ya da aktarılamaz türden de olabilir.
kota idaresi [quota management] Herhangi bir stoktan
ne kadar balığın kim (hangi filo ve birey) tarafından avlanacağına dayalı
balıkçılık idaresi. Kota, balıkçılık ölüm oranını durağan tutacak şekilde
değişir.
kota payı [quota share] İtibari değer
üzerinden hesaplanmış olan yıllık bireysel kota izni.
kotil [cotyle] Fincan gibi yuvarlak çukur anlamında.
kova [bucket] Balıkların seçme ve
tartılmasında kullanılan kulplu kap.
kovit balığı [giant goby] ® Gobius cobitis.
koy [bay] Karaya giren görece küçük su
kütlesi kesimi.
koyu et [dark meat, dark muscle] Derinin hemen
altında, balığın her iki tarafında görünen, koyu, yağca diğer kısımlara göre
daha zengin kas kısmı.
koyu halka
[dark zone] Otolit
kesitinde yansıyan ışıkta koyu görünen, yavaş büyüme dönemine ait olup daha çok
organik madde (otolin) içeren halka.
kozmopolit [cosmopolitan] Genellikle kuzey ve
güney kutup bölgeleri hariç bütün kara, deniz ve okyanuslarda bulunan.
kozmopolit tür [cosmopolitan species] Belirli bir
yaşam alanda (habitat) örneğin deniz ve okyanuslarda küresel ölçekte yayılmış
tür.
Kökayaklılar [Rhizopoda, amoeboids] Çoğunluğu yalancıayak (psödopod) ile hareket eden birgözelilerdir
(birhücrelilerdir). Bir kısmı çokgözelidir, diğerleri asalaktır (parazittir).
Farklı gruplar olarak tatlı-su ve denizlerde yaşarlar. Ameobozoa-amipler,
Foraminifera-foraminiferler, Heliozoa-güneşhayvancıkları ve
Radiolaria-ışınlılar takım-larını barındırırlar.
köksap (rizom) [rhizome] Fanerogamların
“gerçek” saplarıdır (ve böylece tallofitlerde asla bulunmazlar) genelde
sedimanlara yapışık sürünür ve gömü-lürler; gerçek köklerle karıştırmamak
gerekir (çünkü anatomik yapıları farklıdır).
köksü [rhizoid] Genellikle tallus tabanına yerleşen ve sabitlemeye
katılan hücre urları ya da hücre sıralarıdır.
kömürcin kayası [black goby] ® Gobius niger.
kömürcü kayabalığı [black goby] ® Gobius niger.
kömürcükaya balığı [black goby] ® Gobius niger.
kömürcükayası balığı [black goby] ® Gobius niger.
köpek balığı [longnose spurdog] 1- ® Squalus
blainville.
köpek balığı [piked dogfish] 2- ® Squalus
acanthias.
köpek balığı [smooth-hound] 3- ® Mustelus
mustelus.
köpek balığı [velvet
belly lantern shark] 4- ® Etmopterus spinax.
köpekbalığı [blacktip shark] 1- ® Charcharhinus limbatus.
köpekbalığı [gulper shark] 2- ® Centrophorus granulosus.
köpekbalığı [little gulper shark] 3- ® Centrophorus uyato.
köpekbalığı [starry
smooth-hound] 4- ® Mustelus
asterias.
Köpekbalığıgiller [basking sharks] ® Cetorhinidae.
Köpekbalıkları [Selachii, selachians,
sharks] Omurgalılar (Chordata)
kabilesi, Kıkırdaklılar
(Chondrichthyes) sınıfı,
Keskisolungaçlılar (Elasmobranchii) altsınıfının Selachimorpha üsttakımıdaki Carcharhiniformes, Heterodontiformes,
Hexanchiformes, Lamniformes, Orectolobiformes, Pristiophoriformes,
Squaliformes, Squatiniformes takımlarını
kapsar. Toplam 360’tan fazla tanımlanmış köpekbalığı türü vardır.
Solungaçları normalde 5 fakat türe bağlı olarak 7 çift yarıklı olabilir.
Değişebilen dişleri vardır. Dişler ete gömülüdür, çeneye yapışık değildir.
İskelet kıkırdaksıdır. Vücut iğ şeklinde olup kuyruk yüzgeçlerinin üst kısmı
uzundur (heteroserk). Koku alma duyuları ppm düzeyinde hassastır. Diğer omurgalılara
benzer gözleri vardır. Gözler deniz ortamına uyumludur. Göz kapakları olmasına
rağmen gözlerini kırpmazlar. Yanal çizgileriyle su hareketlerini algılarlar.
Duyma organları çok gelişmiştir. Oksijen ihtiyacını karşılamak için sürekli
yüzerler fakat dinlendikleri de bilinmektedir. Gezinirken hızları saate
köprü [bridge] ® Köprüüstü.
köprüüstü [bridge] Gemi ya da teknenin kumanda edildiği yerin adıdır.
kör taraf [blind side] Yassı balıklarda
gözlerin bulunmadığı tabana doğru olan taraf.
körfez [bay, bight, gulf] Okyanus ve denizlerin kara içlerine giren koydan büyük, ağzı daha geniş su
kütlesi kesimi.
körkapak [dead lights] Lumbozun içerdeki
(kamaradaki) demir kapağı.
kötek (kötek balığı) [shi drum] 2- ® Umbrina cirrosa.
kötek [meagre] 1- ® Argyrosomus regius.
kötü beslenmiş [poorly nourished] Akvakültürde yeterince
yem alamamış ya da eksik beslenmiş balık.
kötü ürün eğrisi [kakometric yield curve] Burada (tc)
ilk avlanma yaşı ile (f) balıkçılık yeğinliği arasında uyum yoktur. Hem
yetersiz avcılık hem aşırı avcılık ve hem de bunların arasındaki avcılıkta ürün
(ilk avlama yaşı) ve çaba ilişkisi bozuktur. ® İyi ürün eğrisi (Eumetric yield curve). ®
Eumetrik (ömetrik) aşırı
avcılığı (Eumetric overfishing). ® Eumetrik (ömetrik) yetersiz avcılığı (Eumetric underfishing). ® Kakometrik
aşırı avcılığı (Kakometric overfishing). ® Kakometrik yetersiz avcılığı (Kakometric underfishing).
kraça balığı [Atlantic horse mackerel] ® Trachurus trachurus.
kral balığı [false scad] 1- ® Caranx rhoncus.
kral balığı [blue runner] 2- ® Caranx crysos.
kral balığı [crevalle jack] 3- ® Caranx hippos.
kral balığı [white trevally] 4- ® Pseudocaranx
dentex.
krenebiyont [crenobiont] Pınar ve pınar suyunun oluşturduğu suda (derede) bulunan organizmalar.
kril [krill] Norveç’çedir. Euphausiacea takımında yer alan karides
benzeri kabukluları belirtmek için kullanılır. Bitkisel planktonla
(fitoplankton) beslenir ve üst beslenme basamağındaki canlıların besin
kaynağını oluşturur. Güney Kutup Denizinde (Southern Ocean) Antartika krili Euphausia
superba çok büyük (500 milyon
tondan fazla) bir biyokitle oluşturur. Genelde kril dendiğinde de ilk akla
gelen bu türdür. Ancak Euphausiacea (krill) takımı iki ailede 10 farklı
cins ve 85 türü barındırmaktadır. Euphausia
en çok tür (31) barındıran ailedir. Bu
ailenin yaygın bilinen türleri Güney Kutup Denizinde yaşayan Euphausia
superba, Büyük Okyanusta bulunan Euphausia pacifica ve kuzeyli olan Meganyctiphanes
norvegica’dır.
kritik alanlar [critical areas] Çevresel yönden hassas ya da tehlikeli
alanlar.
kritik bağımlılık düzeyi [critical dependation level] Bu düzeyin
altında stok ya da popülasyonun, ürün alınmasa (avlanmasa) bile kendisini
ayakta tutamayacağı sınırdır.
kritik büyüklük [critical size] Anlık doğal ölüm
oranının, ağırlık cinsinden anlık büyüme oranına eşit olduğu anda, bir
yıllıktaki balıkların ortalama büyüklüğüdür. Optimum büyüklük olarak da anılır.
kritik debi [critical flow] Balık ölümlerinden
sakınmak için gerekli olan en az akı.
kritik dönem [critical period] Balıkların kurtçuk
(larva) evresinde besin kesesinin tüketildiği ve açlıktan kaynaklanan ölümlerin
yüksek olduğu evre.
kritik habitat [critical habitat] ® Kritik
yaşam-alan.
kritik stok [critical stock] Ürün almaya devam
edilmesi halinde kalıcı zarar görecek ya da halihazırda görmüş olan, verim
(ürün) düzeyi çok düşmüş balık stoğu.
kritik tehlikede [critically endangered] Doğada, soyu yakın
gelecekte yüksek derecede tükenme tehdidi altında olan tür(ler).
kritik yaş [critical age] Anlık doğal ölüm
oranının, ağırlık cinsinden anlık büyüme oranına eşit olduğu anda, bir
yıllıktaki balıkların ortalama yaşıdır. Bu yaşta yaş sınıfının biyokitlesi en
yüksek düzeydedir.
kritik yaşamalan [critical habitat] Balığın yaşam döngüsü
için çok önemli olan yumurtlama alanı, beslenme alanı gibi yaşam-alanlar.
krom- (önek) [chrom-] Renk. Örnek; kromatik
(chromatic)-Renklerle ilgili.
kromatik aberasyon [chromatic aberration] Dalga boyu
farklı ışığın ortak odak noktasında toplanmaması yani renklerle ilgili mercek
hatası.
kromatofor [chromatophores] Boya maddesi ile dolu derideki
kasılabilen (kontraktil) hücreler. Bunlar ışınsal kaslı olup sinirsel kontrol
edilmekte; bazı omurgasızlarda renk değişimini (kamuflajı) ya da özel desenleri
oluşturur. ® Renk gözesi (hücresi).
kromatografi [chromatography] Çözülenler
karışımının gözenekli geçirgen bir ortamda hareket eden çözücünün etkisi
altında farklı hızlardaki hareketlerinden yararlanarak, birbirinden ayırmada
kullanılan tekniktir. Balıkçılık araştırmalarında stokların birbirinden ayırt
edilmesinde kullanılan en güvenilir yöntemdir. Kromatografinin birkaç çeşidi
vardır. Bunlar; i) ayrılma
(partition); ii) kağıt (paper); iii) ince tabaka (thin layer); iv) kolon (column); v) adsorpsiyon (adsorption); vi) iyon değiş-tokuş (ion-excahange); vii) gaz (gas) kromatografileridir.
kromozom [chromosome] Kalıtım bilgilerini
taşıyan protein zinciri.
kromozom aberasyonu [chromosom aberration] Mitoz ve
mayoz bölünme sürecinde kromozom dağılımında oluşan düzensizlik.
kron- (önek) [chron-] Zaman. Örnek;
kronolojik (chronological) - zamandizinsel.
ksantofil [xanthophyll] Çok sayıda fotosentetik (boya maddesidir)
pigmenttir (karotinoid okside) sarı turuncu renktedir, özellikle bazı
Chromophyta boldur.
k-seçim [k-selection] Bir yaşam yönetimi
şeklidir. Burada; yavaş gelişme, düşük ölüm oranı, geç olgunlaşma ve üreme,
birbirini izleyen çoğalma ki bu bazen birkaç yıl arayla da olabilir, büyük
boyluluk ve uzun yaşama şekli, durağan çevre koşullarına uyum şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Bu türlerin popülasyon büyüklüğü eğer belirli bir sınırın altına
düşerse kendisini toparlayamaz hatta kaybolur. ® r-Seçim.
ksilan [xylan] Molekülü kslose (xylos) tabanlı olan
karbonhidratları belirten genel terimdir. Bitkilerin hücre duvarı ve bazı
alglerde bulunur.
Kteneforlar [comb jellies] ® Taraklılar.
ktenoid [comblike, ctenoid] ®
Taraksı.
ktenoid pul [ctenoid scale, squama ctenoidea, (çoğ) squamae ctenoideae] ® Taraksı pul.
kuadri- (önek) [quadri-] Dört, kare, dik
köşeli, dörtkat. Örnek; quadrimaculatrus-dört lekeli.
kuarterner [quaternary] En son, dördüncü
zamana ait jeolojik çağ. Yaklaşık 1,6-0 milyon yıl öncesi dönem.
kulaç [fathom] Kollar açıldığında eler arası mesafedir. Yaklaşık 183 cm’lik uzunluğa denk
gelir.
kulak [ear] 1- Bazı midye türlerinin
sırtsal (dorsal) kısmında yer alan kulak benzeri çıkıntı.
kulak [ear] 2- Genelde işitme
ve denge organı olarak algılanır ancak çıkıntı anlamında da kullanılır.
kulak kapsülü [otic capsule] İçkulağı içine alan
iskelet kapsül.
kulaklıfolya [devil fish] ® Mobula
mobular.
Kulaklıfolyabalığıgiller [manta ray, devil rays] ® Mobulidae.
kulaklısardalya [round sardinella] ® Sardinella aurita.
kulaksı [auriforme] Kulak şekilli (şeklinde).
kulemsi [tower shaped] Kule şekilli.
kullanılabilir stok [usable stock, standing crop] Bir stokta geleneksel
(ya da yasal) olarak kullanılabilir büyüklük sınıfında yer alan tüm balıkların
sayısı ya da ağırlığıdır. Buna mahsul denildiği gibi birim alandaki biyokitle
de denmektedir.
kullanılan
isim [nomen
praeoccupatum (nom. praeocc.)] Daha önce
başka tür ya da gruba verilmiş ve kullanılmakta olan isim.
kullanılan stok [utilised stock, utilised population] ®
Yararlanılan stok.
kullanım hakları [use rights] Yerel gelenek,
karşılıklı anlaşma ya da başkalarının elindeki kullanma hakkı çerçevesinde bir
kaynaktan yararlanmadır. Yararlanma hakları kaynaktan hangi şekilde (miktar,
yer, zaman, av aracı vb) hasadın gerçekleştirileceğini belirtir.
kullanma hakkı [access right] Bir su kesimi ya da
belirli bir bölgede bir ya da daha çok balık türünü sömürme (avlama) hakkının
tanınması, verilmesi.
kuluçka [hatch] 1- Embriyonun (ceninin) yumurtadan çıkması.
kuluçka [incubator] 2- Balık yumurtalarının açılmasına kadar geçen evrede kullanılan
alet.
kuluçka halkası [hatch mark] Kurtçuk (larva) yumurtadan
çıktığında otoliti üzerinde oluşan halka.
kuluçka havuzu [hatching pond] Balık yumurtalarının
kuluçkaya alındığı havuz.
kuluçka kabı [hatch box] Az sayıdaki balık yumurtasının kuluçkaya alındığı kap.
kuluçka kanalı [incubation channel] Balık yumurtalarının
kuluçka döneminde su yatağında oluşturulmuş insan yapısı kanal.
kuluçka kasası [hatchery tray] Balık yumurtalarının
kuluçkaya alındığı dikdörtgen şeklinde içinden bolca su geçirilen, kasa
tabanının biraz üstünde süzgeçli ara tabanı olan yapay kasa.
kuluçka markası [hatch mark] ® Kuluçka
halkası.
kuluçkacı balıklar [brood carrying fish] Kuluçkanın en
basit şekli yuva yapımı ve en yüksek şekli ise canlı doğuruculuktur.
- Sudak, dişli balık, uzun levrek,
tatlısu levreği [zander] Sander lucioperca (Sin. Lucioperca lucioperca) – Yumurtalarını yelpazeler. -
Tereyağı balığı [butterfish]
Pholis gunellus. Yumurtalarını boş
midye kabuklarına bırakır ve bekçilik yapar. - Cichlidae [Cichlidae] Sihlidgiller. Kumda
çukur açıp yumurtaları beklerler. Ailenin diğer bazı fertleri küçük mağara
denilebilecek saklı yerlere yumurta bırakırlar. Bu ailede kuluçkanın farklı
şekilleri vardır. Yumurtalar ağızda, solungaç boşluğunda kuluçkaya alınır. ® Ağızda kuluçkalayıcı. Bu ailenin Symphysodon cinsine ait genç
bireyler ilk haftalarda ana-babanın vücut salgılarıyla beslenir. - Hurma kayası [sand goby] Gobius minutus. Dişi yumurtaları boş midye kabuklarına bırakır,
erkek bekçilik yapar ve yumurtaları yelpazeler. -
Deniz tavşanı [lumpsucker] Cyclopterus lumpus. Kıyıya yakın kesimde topak halinde tabana bırakılan
yumurtaları erkek bekler. Topak kuruyacak olursa nemlendirir. - Dikence [three-spined
stickleback] Gasterosteus
aculeatus. Birçok sinonim adı
vardır. Erkek bitki artıklarından yuva yapar. Yumurtlama sonrası erkek yuva
bakımını üstlenir, düşmanları (yırtıcıları) kovalar, yumurtaları göğüs
yüzgeçleriyle yelpazeler. Yuvaya taze suyun ulşamasını sağlar. - Kücükdikence baligi [ninespine stickleback] Pungitius
pungitius. Taban üstünde
bitkilere asılı yuva yapar. - Deniz dikencesi [sea stickleback] Spinachia
spinachia.
Aynı şekilde taban üstünde yuva yapar. - Labirent balıkları (cennet balığı) [labyrinthfische, anabantiden] Su yüzeyinde tükrüğe benzer bir salgı ile
köpük-yuva yapar. Yumurtaları içine taşır. -
Deniz iğnesi ve deniz atı [pipefish, seahorse] Sygnathus ve Hippocampus
cinsleri. Erkekler döllenmiş yumurtaları bir kuluçka kesesinde taşırlar. - Acıbalık [European bitterling] Rhodeus sericeus amarus. Dişi
yumurtalarını uzun yumurtlama borusyla göl midyesinin (Anadonta)
dışkılığına bırakır. Erkek atmığını midye üzerine boşaltır. Solunum suyu ile
taşınan spermler yumurtaları döller. Dışkılık kuluçka görevini yapar. -
Dokuz dikenli banjo [tenbarbed
banjo] Aspredinichthys tibicen. Güney Amerikada yaşayan küçük yayın
balıklarındandır. Yumurtlama döneminde dişilerin karın kısımlarında
içerisinde yumurtaların olduğu süngerimsi deri kabarcık oluşur. Yumurtalar bu
etene (plasenta) üzerinden beslenir. -
Deniz yayınları [sea
catfishes, ariid catfishes] Hepsi değilse de
çoğunluğu ağızda kuluçkalayıcıdırlar. Erkekler 50 kadar yumurtayı 1-4 hafta
arası bir süre ağızlarında kuluçkaya alırlar. Bu sürede ise beslenmezler. |
kuluçkahane [hatchery] Balık yumurta ve kurtçuklarından genç balıkların elde edildiği kapalı ya da
yarı kapalı üretim yeri.
kuluçkalık stok [brood stock] Yeni kuşak elde etmek için çiftlikte tutulan ve yumurtlayan anaç balıklara
denir. Buna tutsak kuluçkalık stok (captive brood stock) da denmektedir.
kum [sand] Çakıldan küçük mil ve balçıktan
büyük parçacık (0,06-2,00 mm).
kum balığı [great sandeel] 1- ® Hyperoplus lanceolatus.
kum balığı [Mediterranean
sand eel] 2- ® Gymnammodytes cicerelus.
kum balığı [round goby] 3- ® Neogobius melanostomus.
kum balığı [small sandeel]
4- ® Ammodytes tobianus.
kum
boşluk sistemi [sand gap system] ® Mezopsammon.
kum kayabalığı [monkey goby] ® Neogobius fluviatilis
fluviatilis.
kum pireleri (amfipoda) [amphipoda] Küçük tatlı ve
tuzlu suda (denizde) yaşayan kabuklular (Crıstacea).
kum trakonyası [spotted weever] ® Trachinus
araneus.
Kumbalığıgiller [sand
lance, sandlance, sand-eels] ® Ammodytidae.
Kumbalığıgiller [sand
lance, sandlance] ®
Ammodytidae.
kumcu [psammon] Kum üstünde büyüyen ya
da kum içinde hareket eden.
kumdil balığı [sand sole] ® Pegusa
lascaris.
küme [cluster] 1- Bir
popülasyon ya da birkaç balık sürüsünün geçici bir grup oluşturması.
küme [cluster] 2- Birbiriyle gerçekten ya da soyut olarak ilintili, bağlı
nesneler.
küme analizi [cluster
analysis] Benzerlik ya da mesafe
temelinde organizmaların gruplandırıldığı yöntem.
kümesel doğurganlık [batch
fecundity] Kümesel yumurta bırakan balıklarda bir defada bırakılan
yaşayabilir yumurta sayısı.
kumkapar [grab] 1- Deniz tabanından örnek almada kullanılan, serbest mola
edilirken ağzı açık inen, tabana çarptığında ya da viraya başlandığında
kapanarak zemini içine alan örnekleme aletlerine verilen genel ad.
kumkapar [van Veen grab] 2- Tabandan karışık ve çoğunlukla tabakalanması bozulmuş örnek
almaya yarayan basit alet. Kerpetene benzer yapıda olup tabana kadar ağzı açık
indirildikten sonra çekilirken ağzı kapanan bir örnekleme aracıdır. Standard
van Veen kumkaparı ½, 2 ve 6 litreliktir. Fakat farklı büyüklüklerde de
üretilmektedir.
kumkaya balığı [round goby] ® Neogobius melanostomus.
kumkayası balığı [round goby] ® Neogobius melanostomus.
kumkurdu [sandworm] Denizde yaşayan Çokkıllılar’a
(Polychaeta) verilen bir diğer isim.
kumsever [psammophilic] Kum ve kumlu yeri
yeğleyen.
kumtrakonyası balığı [spotted weever] ® Trachinus
araneus.
kumvatozu balığı [sandy ray] ® Leucoraja
circularis.
kum-yengeci [pelagic swimcrab] ® Portunus pelagicus.
kupes [bogue] ® Kupez.
kupez [bogue] ® Boops boops.
kupula [cupula] Balıkların yanal (lateral) çizgi
sisteminde basınç algılayıcı tüyleri örten jölemsi uzantı.
kurak [arid] Su bütçesi açık veren (az yağış
alan) iklim. Örnek; Akdeniz.
kuraklık göstergesi [index of aridity, aridity index]
Kuraklık göstergesi yıllar için i = N /T+10 ve aylar için i = n.12/t+10 olarak
hesaplanır ve i>20 hümid (nemli-yağışlı) ve i<20 arid (kurak) olarak
değerlendirilir. N = Yağış (mm); T =
Sıcaklık oC; n = N/ay; t = T/ay.
kuram [theory] Bir konu ya da bilinmeyenle ilgili düşünce ve görüşlerin
tamamı.
kuramsal [theoric] Kuram ile ilgili.
kurbağa balığı [Atlantic
stargazer] ® Uranoscopus scaber.
Kurdele balığı [king of herrings] ® Regalecus
glesne.
Kurdele balığıgiller [bandfishes] ® Cepolidae.
kurdelebalığı [Red bandfish] ® Cepola
macrophthalma.
Kurdelebalığıgiller [oarfishes] ®
Regalecidae.
Kuro-şiyo (Kuro-şio) [Kuro-shio] Japonca’da kara akıntı adını alan bu okyanus yüzeyi akıntısına Japon
akıntısı da denmektedir. Büyük Okyanus’ta Filipinler’den Japonya’yanın doğusuna
uzanan Kuzey Ekvator Akıntısı’nın uzantısıdır. Japonya'nın güney kıyıları
boyunca bir kolu kuzeydoğuya akan, diğer kolu Japon denizine giren, koyu mavi
renkte bir sıcak su (20-
kurşun [lead, sinker, weight] 1- Ağın alt yakasının tabanda ya da
aşağıya yani tabana doğru çekilmesini sağlayan ağırlık.
kurşun [lead]
2- Ağır metal. Organizmalarda
birikir. Besin ağında insana kadar ulaşır ve bir dizi hastalığa yol açar.
Yüksek miktarları ölüme kadar götürebilir. ® Minamata hastalığı.
kurşun ağılaması [lead poisoning] Vücutta ağılayıcı
(zehirleyici) kurşun düzeyi.
kurşun yaka [groundrope, lead line, footrope] Ağın ağzını aşağı çekerek altta kalmasını sağlayan üstünde kurşun, demir vb
batırıcı malzemenin bağlanmış olduğu halat kısmı. Fanyalı, fanyasız ağlar,
troller vb’de üstüne ağırlık bağlanmış alttaki halat. Dip trol ağında tabanın
sert olması halinde oto lastiğinden kesilmiş diskler ya da bobin tipi dönebilen
koruyucuların da takılmış olabileceği alt halat.
kurşun zehirlemesi [lead poisoning] ® Kurşun
ağılaması.
kurşunlu halat [lead line] Ağın altta kalan kısmının
aşağıya (dibe) çekilmesini sağlayan içinde ağırlık bulunan ya da üzerinde
ağırlık bağlanmış kalın halat.
kurtağzı [chock] Baş ve ve kıç
omuzluklarda içinden halat geçebilecek demir yastıklar.
kurtarma halatı [recovery rope] ® Haydros.
kurtçuk (larva) [larvae] 1- Gelişmesinin ilk
evrelerinde, erin özellikleri taşımayan hayvan.
kurtçuk (larva) [larvae] 2- Yumurtadan çıkma ile şekil değiştirme aşamalarını içeren ve genç balık
evresinden ayırt edilen gelişme evresi.
kurtçuk (larva) [larvae] 3- Bir hayvan türünün erin bireylerine benzemeyen yaşam evresi.
kurtçuk evresi [larval period, larval stage] Dış beslenmeye geçme anından itibaren yüzgeç ışınlarının oluşmasına kadar
geçen gelişme süreci.
kurtçuk inmesi [worm cataract] ® Solucan inmesi.
kurtçuk kataraktı [worm cataract] ® Solucan
inmesi.
kurtçukcul [larvivorous] Kurtçuk (larva) ile
beslenen. Örnek; sivrisinek kurtçukları ile beslenen Cyprinodontidae ailesinin
bazı bireyleri.
kurtlar [vermes] ® Vermes.
kuru ağırlık [dry weight (dw)] Malzeme ya da bir
örneğin içerisindeki suyun giderilmesi (çekilmesi) sonrası ağırlığıdır. Kuru
ağırlık genellikle fırınlarda 24 saat ve 80 0C’de buharlaşma
sıcaklığı uygulanarak belirlenir.
kuru buz [dry ice] Donmuş, katı
karbondioksit.
kuru çökelme [dry deposition] Atmosferde askıda bulunan ince taneciklerin yer çekimi etkisiyle yeryüzüne çökelmesi.
kurutulmuş havuz [dried-up pond] Suyu tamamıyla
boşaltılmış ve tabanı ekip biçmede kullanılan havuz. Bu işlem havuzun yeniden
suyla doldurulması halinde havuzu akvakültür için daha verimli yapmaktadır.
kusursuz
isim [nomen perfectum
(nom. perfec.)] Kurallara uygun yayınlanmış
ve düzeltilmesi gerekmeyen isim. Yalnız sonekinde değişiklik olabilir.
kuş ağı [birdnet] Balıkların tutulduğu kabın
(kafes, tank vb) üstüne yırtıcı kuşlara karşı serilen koruyucu ağ örtü.
kuşak (nesil, döl, jenerasyon) [generation] 1- Yaşam evresinin bir
parçasıdır, yumurtadan (ya da bir spordan) başlar ve spor oluşmasıyla sonlanır
(sporofit döl) ya da tamamlayıcı olarak başlangıç ve sonlanma spor ve
gametlerle olur gametofit döl). ® Döl.
kuşak [zone] 2- Balıkların sert aksamlarında yaş tayinlerinde kullanılan
yapıya benzer kısımlar. Bunlara bant, halka, marka da denmektedir.
kuşak [zone] 3- Bağımsız hayvan ve bitki topluluğunu barındıran örneğin kıyı
kesimi, resif platosu vb.
kuşak [zone] 4- Bant ya da şerit şeklinde olan alan.
kuşatan [ambient] 1- Etrafı saran koşullar ya da bu koşullardan biri. Örnek;
kuşatan sıcaklık.
kuşatan [surrounding] 2- Bir canlının yaşam alanını, etrafını saran, çevre.
kuşatan sıcaklık [ambient temperature] Çevreyi, ilgi alanını saran, hüküm süren sıcaklık.
kuşkulu isim [nomen
dubium (nom. dub.)] Bilinen taksonomik gruplara uygulanması
kesin olmayan isim. İsim belki örnek olmadığı ya da yeterli tanımlanmadığı için
de kuşkulu olabilir.
kuşlar [birds] Aves.
kutikül [cuticula] ® Dericik.
kutikula
[cuticula, cuticle] Biyolojik anlamda
canlıyı dıştan saran, madensi olmayan örtüdür. Hayvanat biliminde (zooloji)
faklı grupların dıştaki çok tabakalı yapılarıdır. Omurgasızların dış derisi,
eklembacaklıların diş iskeletidir. Nebatat biliminde (botanik) yaprak ve sürgünlerde
görülen koruyucu mumsu tabakadır.
kutis [cutis, dermis] Alt deri tabakası.
kutupsal [polar] Kutup bölgelerinin 60° ile 90°
enlemleri arası için kullanılan terim.
Kuveyt balığı [oilfish] ® Ruvettus
pretiosus.
kuyruk [caudal, tail]
1-
Ard uç ya da uzantı. Ard’a ait. ® Kuyruk yüzgeci.
kuyruk [tail, tail piece, pipe, swallow piece, taper, Y-piece] 2- Ağın bel kısmından itibaren daralan ve torbaya kadar uzanan kısmı.
kuyruk [tail] 3- Balığın arka kısmındaki yüzgeç kısmı.
kuyruk çentiği [caudal pit, caudal notch] Bazı köpek balıklarının kuyruk yüzgecinin hemen
önünde olup sırt ya da karın tarafında bulunan çentik.
kuyruk çürümesi [tail rot, fin rot] Kötü koşullarda
tutulan akvaryum balıklarında görülen ve yara oluşturan bakteriyel hastalık.
Tedavi için suya ya da yeme antibiyotik katılır.
kuyruk çürümesi [tail rot, fin rot] Kötü koşullarda
tutulan akvaryum balıklarında görülen ve yara oluşturan bakteriyel hastalık.
Tedavi için suya ya da yeme antibiyotik katılır.
kuyruk sapı [caudal peduncle] Balığın kuyruk yüzgeci
kökü ile dışkıl (anal) yüzgeç arasındaki kısmı.
kuyruk sapı hastalığı [peduncle disease] Daha çok
alabalıkgillerin yumurta sarısı taşıyan kurtçuklarında görülen bakteriyel soğuk
su hastalığıdır. Sıcaklığın 10°C’nin altına düşmesini izleyen süreçte yaralar
belirir. Balıklar sarmal (helezoni) yüzmeye başlar, vücutta şişme ve koyu
lekeler belirir, kırım (ölümler) yaygındır. Bu hastalığa soğuk su hastalığı da
denmektedir.
kuyruk yüzgeci [caudal fin] 1- Balığın ardda olan yüzgeci.
kuyruk yüzgeci [caudal fin] 2- Omurun sonunda yer alan yüzgeç. Uropterygium olarak da
adlandırılır. Fakat Centriscidae ailesinde vücudun arka kısmı döndüğü için
kuyruk yüzgeci karın kısmında (ventral’de) yer alır. Bazı Trachipteridae ailesi
bireylerinde kuyruk yüzgecinin üst parçası vücudun üst (sırt) kısmında olabilir
ve ayrık olan alt parça kaybolmuş olabilir. Diğer ailelerde, örneğin Zoarcidae
ve Anguillidae’de sırt, kuyruk ve dışkıl (anal yani anüsle ilgili) yüzgeçler
birleşmiş olup ayırt edilemezler.
kuyruksuz [tailless] ® Anura.
kuyruksuzdeniziğnesi balığı (deniziğnesi) [spotted pipefish] 1-® Nerophis
maculatus.
kuyruksuzdeniziğnesi balığı [straightnose pipefish] 2- ® Nerophis ophidion.
kuyruksuzdeniziğnesi balığı [worm
pipefish] 3- ® Nerophis lumbriciformis.
küçük balık [undersized fish] Koruyucu ve
düzenleyici önlemlerin öngördüğünden daha küçük boyda avlanan balık.
küçük dil balığı [solenette]
® Buglossidium luteum.
küçük gelincik [Mediterranean
bigeye rockling] ® Gaidropsarus biscayensis.
küçük güney dikenli balığı [southern ninespine
stickleback] ® Pungitius
platygaster.
küçük
istiridye [spat]
® Spat.
küçük kardinal balığı [bulls-eye] ® Epigonus telescopus.
küçük karides [common prawn] ® Palaemon serratus.
küçük kayabalığı [Bucchich's goby] ® Gobius bucchichi.
küçük kedi balığı [small-spotted catshark] ® Scyliorhinus
canicula.
küçük kefal [leaping mullet] ® Liza saliens.
küçük kolon (merkezi sarmal
eksen yapısı) [columella] Kabuk
sarmalının sanal ekseni. Sarmal turları bitişikse tam eksenli, eğer sarmal
turları bitişik olmayıp yalnız birbirine değiyorsa oyuk eksenlidir. Bunlar
kabuk ağzı açıklığının bir parçası olup eksen boyunca uzanan merkezi sarmal kenarına
columella denmektedir.
küçük kum yılan balığı [small sandeel]
® Ammodytes tobianus.
küçük ölçekli [microscale] Çapı
küçük ölçekli balıkçılık [small-scale fishery, artisanal fishery] Temelde kendi ihtiyacını karşılayacak kadar kısa süren avcılık olmakla
birlikte bazen avın bir kısmı satılabilmektedir. Balıkçılık yakın kıyıda
genellikle kayıklarla yapılmakla birlikte kullanılan deniz aracı ve konulan
ölçek ülkeden ülkeye ve gelişmişlik düzeyine bağlı olarak değişmektedir.
küçük olmanın avantajları [advantages of being small] Eğer büyüme
besin bolluğuyla sınırlı ise o zaman küçük vücutlu olmak besine ulaşmada
avantajlıdır. Bu, iki fiziksel yasaya dayanmaktadır. i) yoğun ortamdan az yoğun ortama geçiş yani yayılma (diffusion)
mesefanin karesiyle ters orantılıdır. ii)
Aynı şekle sahip nesnelerde yüzey alanının hacme oranı hacim arttıkça azalır.
Bunların anlamı şudur. Çok sayıda küçük parçacıklar örneğin gözeler (hücreler)
az sayıdaki büyük olanlara oranla besine daha kolay ulaşırlar.
küçük pisi [imperial
scaldfish] 1- ® Arnoglossus imperialis.
küçük pisi [Rüppell's scaldback] 2- ® Arnoglossus
rueppelii.
küçük pisi [scaldback]
3- ® Arnoglossus kessleri.
küçük pisi [scaldfish] 4- ® Arnoglossus laterna.
küçük pisi [Thor's
scaldfish] 5- ® Arnoglossus thori.
küçük topluluk [minor community] Bunlar komşu
topluluklardan olabilecek girdi ve çıktılardan etkilenen görece küçük
birikmelerdir. ® Ana topluluk. ® Topluluk
çözümlemesi.
küçükdil [whiskered sole] ® Monochirus
hispidus.
küçükhurmakayası balığı [common goby] ® Pomatoschistus
microps.
küçükkaya balığı [?] 1- ® Pomatoschistus
microps.
küçükkaya balığı [Bath's goby] 2- ® Pomatoschistus
bathi.
küçükkaya balığı [marbled goby] 3- ® Pomatoschistus
marmoratus.
küçükkaya balığı [painted goby] 4- ® Pomatoschistus
pictus.
Küçük-köpekbalığıgiller [Houndsharks] ® Triakidae.
küçükpisi balığı [Eckström's
topknot] ® Zeugopterus regius.
küçüküzgün balığı [sailfin dragonet] ® Callionymus
pusillus.
kül [ash]
Maddenin yanma sonucu geriye kalan kısmı.
kültür [culture] Balıkların yapay yolla beslenme
ve büyütülmesi.
küpeşte [bulwark] Gemi ve teknelerde güverte kenarlarına personel ya da yolcuların denize
düşmemesi için sacdan yapılmış koruyuculara verilen ad. ® Puntel.
kürdan [common sea pen] ® Deniztüyü.
Kürekayaklılar (kopepodlar) [Copepoda, copepods] Eklembacaklılar (Arthropoda)
kabilesi Kabuklular (Crustacea) altkabilesi çeneden-ayaklı anlamında
Maxillopoda sınıfının alt sınıfıdır. Bu alt sınıf Calanoida, Cyclopoida,
Gelyelloida, Harpacticoida, Siphonostomatoida, Misophrioida, Monstrilloida,
Mormonilloida, Poecilostomatoida, Platycopioida cinslerini ve bu cinslerdeki
14,000 türü kapsar. Kürekayaklılar küçük kabuklular olup deniz ve tatlı-suda
bulunurlar. Çoğu planktondur. Daha çoğu ise tabanda yaşar. Bir kısmı bataklık
ve nemli-sulu karasal kesimde bulunur. Bir diğer kısım ise asalaktır
(parazittir). Plankton olarak yaşayanlar ve deniz ekosisteminde balıktan
balinaya önemli bir besin kaynağıdırlar. Çoğu bitkisel planktonla beslenir.
Beslenme yüzeye yakın kesimde ve genellikle gece olur. Gündüz derine inerler.
Boyları küçük, uzun duyargalıdırlar (antenlidirler).
küresel yer bulma sistemi [Global Positioning System (GPS)] Deniz
aracının bulunduğu yeri uydular yardımı ile derece dakika cinsinden veren alet.
küt burunlu köpekbalığı [kitefin shark] ® Dalatias licha.
kütkuyrukvatoz balığı [blonde ray] ® Raja
brachyura.
kütle [mass] Maddenin temel niteliği.
Yerçekiminden gelen ağırlığı (birimi kg’dır).
kütük balığı [Mediterranean slimehead] ® Hoplostethus
mediterraneus mediterraneus.
kw (kıs) [kw] Güç birimi. 1 kw=1,36 HP.
Kyphosidae
(Kambursugiller) [sea chubs] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes)
takımının bir ailesidir. Aile 15 cinste 42 türü kapsamaktadır. Orta boyda oval
balıklardır. Baş kısa, ağız küçüktür. Her iki çenede düzenli, güçlü, köpek
dişleri bulunur. Sert ve yumuşak ışınlı
tek sırt yüzgeci vardır. Kuyruk yüzgeci çataldır. Taraksı (ktenoid) pullar
görece küçüktür. Normalde açık esmer, sarımsı, mavimsi çizgilidir. Sürü
oluşturan balıklardır. Sığda ve açıkta bulunurlar. Çoğunlukla yosunlarla
(alglerle) beslenirler. Küçük omurgasızları, yedikleri deniz çayırı ile
birlikte yutarlar. Batı Akdeniz’de tek türü bulunur.