H [son güncelleme 04 Mart 2016]
ha (kıs) [hectare] ® Hektar.
habitat [habitat] Bazen, aslında
biyotop’un karşılığı olan yaşam-ortam habitat anlamında kullanılmaktadır. ® Yaşam-alan.
haç şekilli kas [cruciformis muscle] Haç şeklideki kas 2
küçük iz oluşturur. İzler her 2 kabukta manto sinüsü altında olup bazı
midyelerde (Tellinidae) sifonları çekme uzatma hizmeti görür.
haçeri [hatchery] ® Kuluçkahane.
hadal [hadal] Deniz ve okyanuslarda 6,000 metreden derin olana ait anlamındadır.
hadal kuşak [hadal zone] Okyanusların 6,000-7,000
metre derinlikten sonra gelen kuşağı.
hadal-pelajik [hadal pelagic] ® Hado-yüzücü.
hado-bentik [hadobenthic] ®
Hado-tabancıl.
hado-pelajik [hadopelagic] ® Hado-yüzücü.
hado-tabancıl (hado-bentik) [hadobenthic] 6,000 metreden derin
okyanus tabanı.
hado-yüzücü (hado-pelajik) [hadopelagic] 6,000 metreden
derin su tabakası.
Hadriania
craticulata (?) [crested murex] ® Hadriania
craticuloides.
Hadriania
craticuloides (?) [crested murex] Sin. Hadriania craticulata. Az yaygın türdür. Çamurlu ve döküntülü
tabanda barınır. Boyu en çok 3,9; çapı 2 cm olabilir. Türkiye'nin Ege ve
Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı ve kullanımı hakkında veri yoktur.
Haeckel [Ernst Haeckel] Ernst Heinrich
Philipp August Haeckel, Alman zoolog (1834-1919). Başlıca ilgi alanını evrim
oluşturmaktaydı. Lamark görüşüne yakındı fakat Darwin’in görüşlerinin
yaygınlaşmasına neden oldu. Biyogenetiğin temel yasasını oluşturdu. Buna göre
“bireyoluş soyoluşun özetidir”. Öğrencilerinden Hollandalı Eugene Dubois
Endonezya’da insanın atasına ait ilk kalıntı olan Java adamını buldu. Haeckel
omurgasızlar anatomisi üzerinde uzmandı ve biyolojiyi sanat olarak algılardı.
Ayrıca filum ve ekoloji terimlerini ilk kullanan bilim adamıdır.
Haemulidae (Gargurgiller) [grunts] Eş kullanım adı ya da sinonimi Pomadasyidae’dir. Gargurgiller Actinopterygii sınıfı, Perciformes
takımının bir ailesidir. Ailede 19 cinste genişçe dünyaya yayılmış 150 tür yer
almaktadır. Tropik ve alt tropik tuzlu
ve acı sularında bulunur. Tabanda beslenen yırtıcı balıklardır. Ses
çıkartırlar. Gövde uzun ve biraz basıktır. Baş profile dışbükeydir. Ağız küçük,
dudaklar kalındır. Dişler koni şeklinde ve şerit halindedir. Dış sıradakiler
iridir. Sırt yüzgeci tek ve yumuşak ışınlıdır. Kuyruk hafif çatalımsı, pullar taraksı
(ktenoid) olup vücudu kaplar. Rengi çeşitli ve oldukça değişik olup tek renkten çizikli ve lekeli
birçok renkte olabilir. Küçükten orta boya kadar olan balıklardır. Biri
Kızıldeniz göçmeni olmak üzere Akdenz’de 4 türü yaşamaktadır.
hafif tütsülenmiş [light smoked, mild
smoked] Hafif tütsü koku ve tadı vermek için kısa süreli
tütsülenmiş balık. Saklama süresi (raf ömrü) sınırlıdır.
hak [right] Belirlenmiş miktarda balığı avlama
hakkı. Toplam izin verilebilir avın (TAC) bir kısmının ya da parçasının tekne
ya da sair araçları kullanarak balıkçılığı düzenleyici organın koyduğu koşul ve
plana uygun olarak avlama hakkı.
hakiki kalkan [Black Sea turbot] ® Psetta
maeotica.
hakiki mevkii [true position] Coğrafi enlem ve boylamı
belli noktalar, kerteriz alınarak konulmuş mevkii.
hakim rüzgâr [prevailing wind] Diğerlerine göre en
çok ve sık esen rüzgâr ve rüzgâr yönü.
halat [ground cable, sweep line] Kapılar ile
yakalar arasına bağlayan halat.
halat trol [rope trawl, spaghetti trawl] Özellikle
orta su trol ağlarının suya karşı direncini azaltmak için ağın geniş ağız
kısmının birbirine koşut (paralel) gibi uzanan halatlardan oluşturulmuş olduğu
trol ağı.
haliç [estuary] 1- Görece geniş ırmak ağzı. ® Irmak ağzı.
Haliç [Golden Horn] 2- İngilizcedeki kelime anlamı Altın boynuz olan İstanbul
Boğazı’nın Marmara ağzında yer alan ve karaya doğru giren suyu.
Halimeda
tuna (?) [sea cactus] Yeşil algdir. Yaprakları raket
şekillidir. Tabandaki köksüler ağı ile birliktelik sağlar. Yanal, çatal
dallıdır. Tallus holokarptır.
Üremesi
monogenetik kabul edilir. Geneli 5- 15 cm boydadır. 1 - 75 m derinliklerde sert
taban üstünde görülür. Türkiye'nin Ege kıyılarında bulunur. Elle ya da küçük
kepçelerle toplanır. Hayvan yemi ve gizil tıbbi kullanımı vardır.
halin [haline] Tuzlu ya da tuz miktarıyla
ilgili.
halioplankton [halioplankton] Tuzlusu planktonu.
Haliotis
lamellosa (?) [lamellated
haliotis] ® Haliotis tuberculata lamellosa.
Haliotis
tuberculata lamellosa (?) [lamellated
haliotis] Sin.
Haliotis lamellosa. Kabuk yassılmış
sarmaldır. Yontusu ışınsal ondülinlerden (pilelerden) oluşmaktadır. Rengi dışta
yeşil-esmer ve kırmızı lekeli, iç yüzey sedefsi yanar döner. Boyu en çok 15 cm
olur. Akdeniz'de yaygın türdür. Kayalık, sert tabanda yaşar. Otoburdur. Eşeyler
ayrıdır. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
halk [deme] Bir popülasyonun coğrafi
sınırlama nedeniyle aynı türden olan diğer popülasyonlarla çiftleşme eğilimi
olması. Taksonomik konumları aynı olmasına rağmen yapısal özellikleri ve yaşam
şekilleri bakımından biraz farklılaşmış topluluk.
halk dilindeki ad [vernacular name] Halkın anadilinde
kullandığı ad.
halka [annulus, çoğ., annuli] 1- ® Yıllık halka.
halka [ring] 2- Balığın sert aksamlarında yer alan ve yaş tayinlerinde
kullanılan büyüme kuşağı. Bunlara bant, marka ve kuşak da denmektedir.
halka trolü [ring trawl] Görece büyük gözlü
olup balık yumurta ve larvalarının örneklenmesinde kullanılan plankton
ağı.
halkalıkurtlar [Annelida, segmented worms] Bu
kabile (filum), yaygın bilinen yer solucanları (Oligochaeta), ve sülükler
(Hirudinea) altsınıfları ile (Echiura, Pogonophora yanında) denizde önemli yeri
olan çokkıllılar (Polychaeta) sınıflarını kapsar. Kabile mensupları uzun,
yuvarlak ya da yassı vücutludurlar. Kısa bir başı boğumlu vücut kısmı izler.
Vücut iki-yanlı (bilateral) bakışımlıdır (simetriktir). Gerçek solunum
organları yoktur. Çeşitli renkte olabilirler. Vücudun dış yüzeyi dayanıklı bir
kutikula ile örtülüdür. Vücut çeperi ve bağırsak arasında vücut boşluğu sölom
(coelom) yer alır. Her vücut boğumunda setae denilen kılsı çıkıntılar bulunur.
Kırmızı kan ve damar ile ip merdiveni gibi sinir sistemi gelişmiştir. Erdişi
(hermafrodit) ya da ayrı eşeylidirler (cinsiyetlidirler). Birçok farklı besini
alırlar. Karada, tatlı ve tuzlu-suda yaşarlar ve yerkürenin her yerinde
yaygındırlar.
halkamsı
[annular] Daire şeklinde.
halkoklin [halcocline] Tuzluluğun ani
değiştiği kuşak.
halo- [halo-] Tuz, tuzlu. Örnek; halofil
(halophilous)-tuzlu ortamı seven canlı.
halobentos [halobenthos] Deniz tabanındaki hayvansal
(fauna) ve bitkisel (flora) varlıklar.
halofil [halophilous] ® Tuzsever.
halofit [halophyte] Karasal ortamda ancak
tuzlu ya da tuzlu sulak kesiminde yaşayan bitkiler. Bitkiler ya kökleriyle ya
da serpintiyle tuzla temastadırlar. Örnek; mangrov bataklıkları.
halojen [halogen] Tuzyapar.
halojenler [halogens] Periyodik tablonun
metal olmayan ve flur (F), klor (Cl), brom (Br), iyot (I) ve astat (At) elementlerine verilen addır.
Halojenler hidrojenle kuvvetli asitleri (örneğin HCl, HBr, HI) oluştururlar.
Metallerle olan bileşikleri yaygın bilinen tuzlardır (örnek; NaCl, CaCl2).
haloklin [halocline] Deniz suyunda farklı iki
tuzluluk tabakası arasında tuzluluğun hızlı değiştiği bölge.
halolimnik [halolimnic] Tatlı-suda yaşamaya
uyum sağlamış deniz canlıları.
Halopitys incurvus (?) [sea pine] Sin. Halopitys
pinastroides. Kırmızı algdir. Tallus
koyu kırmızı. Tek eksenlidir. Büyüme uçtadır. Üreme eş-yapılı trigenetik
döngülüdür. Boyu genelde 10 - 20 cm arasındadır. İnfralitoral kuşağın sert
tabanında bulunur. Elle toplanır. Tıbbi kullanımı ve endüstride kıvam artırıcı
olarak kullanılır. Türkiye'nin İzmir-Edremit kıyısında görülür.
Halopitys pinastroides (?) [sea pine] ® Halopitys incurvus.
Halopteris scoparia (?) [seabroom] ® Stypocaulon scoparium.
ham [crude] Saf olmayan, bulaşık kimyasal
madde. Örnek; petrol.
ham veri [raw data] Çözümlenmemiş veri, bilgi.
hamsi [European anchovy] ® Engraulis
encrasicolus.
Hamsigiller [anchovies] ® Engraulidae.
hamsin [fifty (anchovy periode)] Soğuk günlerin 31 Ocak – 21 Mart arasında kalan 50 günlük
kısmına verilen ve kışın son günlerini belirten eski tanımlama. Arapçada (50)
elli anlamına gelmektedir. Hamsin kelimesi genelde hasat ve meyveler bayramı
kavramlarını da içermektedir. Deniz balıkçılığı açısından anılan 50 günlük
dönemde hamsi balığının bolluğu ile lezzetinin iyi olduğu kabul edildiği için
anlamlıdır.
han balığı
[shi
drum] ® Umbrina cirrosa.
hani [comber] 1- ® Serranus
cabrilla.
hani [painted comber] 2- ® Serranus
scriba.
Hanigiller [grouper]® Serranidae.
hanoz [comber] 1- ® Serranus
cabrilla.
hanoz [painted comber] 2- ® Serranus
scriba.
haplo- (önek) [haplo-] Basit, tek.
Örnek; haploid. Eşeysel gözedeki (hücredeki) tipik kromozom sayısı.
haplo-biontik döngü [haplo biontic cycle] İki
haploid kuşak (gametofit ve karposporofit) diploid zigot evre birbirini izler
(örnek, Batrachospermum).
haplontik döngü [haplontic
cycle] Ebeveyn haploid ve zigot ise
çimlenme evresinde gelişen indirgeme bölünmesiyle diploid evreyi temsil eder
(örnek, Volvox, Oedogonium).
haplostik [haplostichous] Basit lifsi esmer alglerde uzunlamasına iç içe geçmiş çaprazi bölmelere
ayrılmamış hücreler ile belirginleşen yapı şeklidir. Lifsi olmayan esmer alglerde iki tip doku düzenlemesi vardır. Bunlar
sahte-yalancı parenkimli (pseudoparenchymatous = haplostichous) ve parenkimli
(parenchymatous = polystichous) olurlar.
Ayrıca bkz. polistik.
haplostik büyüme
[haplostic growth] Bazı alglerin çoğalma bölgesindeki hücreler
boylamasına (uzunlamasına) yeniden bölünmez.
haptera [haptera] Mantarlar, algler ya da alg kolonilerinin
sabitlenme yapısıdır. Laminaria’da
olduğu gibi sabitlenmeyi garantileyen ve tallus’un tabanına yerleşmiş bir
biçimde duran silindirik ve genellikle dallara ayrılmış organlardır.
harcanan güç birimi başına düşen
av [catch per unit effort] ® Birim av.
hareketli [mobile] Yer değiştiren. Bir yerde
durmayan. Bırakıldığı yerde durmayan balık. Markalama deneyinde bırakıldığı
yerden 1,5 km’den çok sapan balık. ® Gezici.
hareketli av aracı [mobile fishing gear] Çekilebilen,
sürüklenebilen av aracı. Örnek; trol.
hareketsiz [motionless] Bir hayvanın herhangi
bir şekilde hareket etmemesi. Duruyor olması. Ancak kolları (uzantıları)
hareketli olabilir. ® Durağan (stationary).
harem [harem] Erkek balığın, üzerlerinde
baskınlığını sürdürdüğü dişi balıklar.
haremi olan erkek [male-with-harem family] Ataerkil/anaerkil
aile. Cichlidae yani Sihlidgiller’de erkek birçok yumurtlama yerinde dişilerin
bulunduğu geniş bir alanı korur. Bu alandaki her dişi kendi yavrularından
sorumludur. Erkek çok-eşlidir. Sihlidgiller’de belirgin eşeysel çiftyapısallık
(seksüel dimorfizm) vardır.
harharias balığı [great white shark] ® Carcharodon
carcharias.
Harhariyasgiller [sand sharks, whaler sharks] ® Carcharhinidae. ® Carchariidae- Odontaspididae.
harika ağ [wonder net, retia mirabilia] Balinagiller
daldıklarında havayı tutmak ve kullanacakları oksijeni depolamak zorundadırlar.
Balinagillerde dalma süresi ve derinliği değişkendir. Balinagillerin
nefeslerini en çok bir saat tutup 2,000 m’ye dalabilenleri vardır. Buna rağmen
balinaların akciğerleri kara hayvanlarındakinden oransal olarak büyük değildir.
Balinaların akciğerleri omurganın altında uzunlamasına yer almakta olup kemikli
balıklardaki yüzme kesesine benzemektedir. Mide dengeleyici balast olurken mide
ile akciğer arasındaki diyafram çok güçlüdür. Örneğin Balaenoptera physalus türü balina bir kez nefes alıp vermede 1,500 litre
hava solur ki bu da akciğerlerdeki havanın %90’ının değiştirilmesi anlamına
gelir. İnsanlar her 4 saniyede ½ hava solurlar ki bu akciğerdeki havanın
%20’sine karşılık gelir. Balinaların uzun dalma süreçlerinde tüm organlarına
yeterince oksijen sağlayan solunum ve dolaşım sistemleri vardır ki buna retia
mirabilia=harika ağ adı verilmektedir. Retia mirabila tüm hayati organları
saran bir kılcal (kapiller) ağdır. Kılcal ağ atar ve toplar damarlarla kesişen
ve oksijence zengin kanı depolayabilen ağdır. Akciğere giren oksijenin
neredeyse tamamı kan dolaşımına geçer. Oksijen yalnız alyuvarlarda değil
kaslarda da (miyoglobinde de) depolanır. Demek ki balinaların su altında
kullandığı oksijenin kaynağı yalnız ciğerlerindeki hava değildir. Balinaların
uzun süre su altında kalabilmelerinin asıl nedeni ise retina mirabila ve
kaslarında depoladıkları oksijenin tümünü kullanabilme özellikleridir. ® Retia. ® Basınç değişikliği.
harmanlamak [turning a ship with long
round] Geminin
geniş bir daire çizecek şekilde hareket etmesi.
hasat [harvest] 1- Belirli bir süreçte avlanan balıkların toplam sayısı ya
da ağırlığıdır. Tüketim hasadı.
hasat [harvest] 2- Akvakültürde pazar boyuna ulaşmış balıkların havuzdan
alınmasıdır.
hasat [yield] 3- ® Ürün.
hasat edilemez [non-harvestable] Balık stoğu ya da bu stoğun bir kısmının mesleki balıkçılarca
kullanılamamasıdır.
hasat kapasitesi [harvesting capacity] Balıkçılık filosunun
hasat kapasitesidir. Genellikle makine gücü, tonaj, tekne büyüklüğü ve istiap
haddi olarak verilir.
hasat kontrolü [harvest control] Stoktan, doğru oranda balığın
yumurtlayabilmesini (uygulanan avcılıktan kurtulabilmesini) sağlayan, mesleki
ve sportif balıkçılığın uyması gereken düzenleme(ler).
hasır [mat] Oldukça
katı ve dayanıklı bir bütündür, Posidonia
köksaplarının ağ örgüleriyle oluşmuştur (ölümden sonra biraz çürüyebilir),
kendisini çevreleyen sediman tarafından doldurulur.
haskefal [flathead mullet] ® Mugil cephalus.
hastalık yapıcı [pathogen] Hastalık oluşturan canlı
organizma.
hat [path] Uzayda güncel ya da varsayımsal
yol. Bir nesne ya da ışığın geçtiği kısım.
hata [error] Ölçülen değer ile hesaplanan değer arasındaki farktır. Özel anlamda ölçüm
ve hesaplama ya da bir nesnenin gözleminde kontrol edilemeyen değişimdir.
Standart’tan ya da bir özellikten sapmadır.
hava embolizmi [air embolism] ® Gaz kabarcığı hastalığı.
hava kabarcığı hastalığı [gas bubble disease] ® Gaz kabarcığı hastalığı.
hava kesesi [air bladder] ® Yüzme kesesi.
hava kirliliği [air pollutıon] 1- İnsan aktivitesi ya da volkanik
patlama sonucu atmosfere karışan her türlü malzemedir.
hava kirliliği [air pollution] 2- Atmosferde doğal düzeyin üzerinde olup canlı yaşamı etkileyecek
düzeyde bulunan maddelerin oluşturduğu kirliliktir.
hava perdesi [air curtain] Delikli bir borudan çıkan havanın sudaki kabarcıklarından oluşan perde.
Balıkların belirli bir yere (örneğin ağa) yönlendirilmesinde kullanılan bir
cins çittir.
hava pompası [air pump] Akvaryumlarda hava taşına hava basan pompa.
hava soluyan balıklar [air
breathing fishes] Solungaçlarının
yanında atmosferdeki havayı da yardımcı özel solunum organlarıyla soluyan
balıklar (Clariidae, Channidae, Belontidae, Osteoglossidae ve akciğerli
balıklar-Dipnoi) için kullanılmaktadır.
hava taşı [airstone] Akvaryuma
oksijen girdisini sağlamak için hava pompasından gelen havanın kabarcık oluşturmasında
kullanılan çok ince ve bol delikli malzeme.
hava tuzağı [aerial trap] Sudan sıçrayan balıkları avlamak için su yüzeyine paralel ve yakın gerilmiş
av aracı.
havadan gözlem [aerial survey] Balık hareketleri hakkında alçaktan uçan bir uçaktan doğrudan gözlemleme ya
da fotoğraflama yöntemleriyle veri toplama.
havaküre (atmosfer) [atmosphere] Yerkürenin
etrafını saran karışmış gazlardan oluşan örtüdür. Atmosfer, gazların yanında az
da olsa su buharı ile sıvı ve katı parçacıkları içermektedir. Su buharı hariç,
atmosfer %78,1 azot, %20,95 oksijen, %0,9 argon ve az miktardaki diğer
gazlardan oluşmaktadır.
havalandırıcı [aerator] Akvaryumdaki oksijeni artırmak için kullanılan pompa.
havalandırma [aeration] Çözünmüş oksijen miktarını
artırmak için suya hava girişi.
havalandırma tankı [aeration tank] Su arıtma tesislerinde
havalandırma işleminin yapıldığı tank.
havuz [pond] 1- Küçük, sığ, tatlı ya da tuzlu su kütlesi.
havuz [pond] 2- İçerisinde ticari ya da süs amaçlı balık tutulan su
kütlesi.
havuz balığı [goldfish] 1- Sazangillerden bir akvaryum ve süs balığı. ® Carassius auratus.
havuz balığı [pond fish] 2- Genelde havuzda büyütülmüş balık.
havuz çiti [pond grate] Havuza giren ve çıkan suya
konulmuş olup istenmeyen balık girişi ve çıkışını önleyen bir cins ızgara-çit,
çeper.
havuz kültürü [pond culture] Kara içerisindeki
havuzda balık yetiştiriciliği.
havuzda yumurtlama [pond spawning] Yumurtlama etkinliği
için ağ, dal, yuva yeri, yumurtayı yapıştırma olanağı sağlayıcı malzeme ve
kısmı olan havuz.
havyar [caviar] Mersin balığı cinslerinden Acipenser
ve Huso’nun hazırlanmış, tuzlu
yumurtaları. Diğer balıklardan Salmonidae, Cyclopteridae, Mugilidae aileleri
fertlerinin yumurtaları ile bazı Gadidae, Cyprinidae fertlerinin yumurtaları da
havyar olarak hazırlanmaktadır. Acipenser
ve Huso cinsi dışında kalan balık
yumurtalarından hazırlanmış havyara genel olarak yalancı havyar denmektedir.
hayalet ağ
[ghost net] Kötü hava ya da
ihmal nedeniyle yitirilmiş pasif balıkçılık ağı. ® Sürüklenme ağı.
hayalet avcılık [ghost fishing] Iskartaya ayrılarak atılmış ya da kazaen kaybedilmiş bir ağın avı.
hayalet sazan [ghost carp] Beyaz görünüşlü sazan
balığı (Cyprinus carpio).
haydros [lazy deckie, lazyline, poke line] Torbadan maçaya uzanan güvence halatı. Torbanın gerektiğinde
tersten güverteye alınmasında kullanılan halat.
hazarkaya
[Ponto-Caspian fish] ® Caspiosoma caspium.
hazartirsi [Caspian shad]
® Alosa caspia.
hazne [receptacle] Bitki organlarını taşıyan haznedir. Tallus’un
(yaprağın) değişen ve kabarıklaşan kısmı, çoğunlukla şişkindir, bazı
Chromophyta’da çoğalma hücrelerini (spor vb) taşır.
hedef popülasyon [target population] Bilgi ve bulguya
ihtiyaç duyulan popülasyon. Örnek; sportif balıkçılık.
hedefdışı tür [non-target species] Avlanması için av
aracının özel olarak hazırlanmadığı fakat avlanması halinde dikkate değer
ekonomik girdi sağlayabilecek, istenen balık tür(leri).
hedeflenen balıkçılık [targeted fishery] Belirli bir grup ya da
türe ait balığı hasat etme (avlama) stratejisi.
hedeflenen balıkçılık kapasitesi [target fishing
capacity] Sürdürülebilir balıkçılık için konulmuş idari hedeflere
uyarak bir avcılık dönemi ya da bir yılda tamamı (%100) kullanılan filonun en
yüksek hasadı (ürünü) elde etmesi.
hedefli balıkçılık [aimed
fishing] Belirli bir grubu,
örneğin sonarda görünen bir hamsi sürüsünü hedef alan balıkçılık.
Heincke kuralı [Heincke's law] Kısaca, büyük balıklar
derinde bulunur.
heksa- (önek) [hexa-] Altı. Örnek; heksapod
(hexapod)-altıayaklı.
hekt(o)- (önek) [hecto-] Yüz (100).
hektar [hectare] Onbin metrekare
(10,000 m2).
hektokotil [hectocotylus] Genelde erkekten atmık keselerini aldıktan sonra
ayrılarak dişiye üreme amacıyla yapışan koldur.
hektokotilus [hectocotylus, çoğ. hectocotyli] Kafadanbacaklıların değişikliğe uğramış kollarından biridir. Değişiklik
kolun dişinin yumurtalarını dölleyecek özelliğe sahip olması şeklindedir. Atmık
dişinin eşeysel organına hektokotil ile depolanır. Erkek yeni sezonda yeni bir
hektokotilus oluşturur.
hektolitre [hectoliter] 100 litrelik ölçü.
hektometre [hectometer] 100 metrelik ölçü.
helezon [spire] Karındanbacaklılarda kabuğun
tüm sarmal döngüleridir.
heli- (önek) [heli-] Güneş. Örnek; heliofil (heliophilous)-ışıksever. Işıkta yaşamaya uyum
sağlamış bitki.
Helicolenus dactylopterus dactylopterus (derinsu iskorpiti) [blackbelly rosefish] Derin-tabansaldır (batidemersaldır). 50-1,100 metre derinliklerde
rastlanır. Boyu TL=47 cm ve ağırlığı 1,5 kg olabilir. 3+ yıl yaşayabilir.
Ticari balıkçılığı vardır. Kıta sahanlığında ve sahanlık üst yamacında yumuşak
tabanda bulunur. Kurtçuk (larva) ve genç bireyleri yüzücüdür (pelajiktir). Ağı
(zehir) taşır ve tehlikelidir.
heliks [helix] Sarmal eğri. Sarmal.
heliofil [heliophilous] Güneş-sever. Işık-sever.
Işıkta yaşamaya uyum sağlamış bitki.
helofil [helophilous] ® Bataklıksever.
hem- (önek) [haem-] Kan. Örnek; hemoglobin (haemoglobin) - kanda olup solunumda kullanılan
boya maddesi.
hemal diken [haemal spine] Hemal yayın alt tarafından
(omurdan) aşağıya doğru dikensi uzantı.
hemal kanal [haemal canal] İçinden sırt
atardamarı ve kuyruk toplardamarının geçtiği, hemal yayların oluşturduğu tüp.
hemal omur [haemal vertebra] Hemal dikeni olan
omur.
hemal yay [haemal arch] Sırt atardamarı ve kuyruk
toplardamarını içine alan yay.
hematofaj [haematophagy] Canlı hayvan kanıyla beslenen.
hematofajik [haematophagous] ® Kan yiyen.
hemi- (önek) [hemi-] Yarım. Örnek;
hemimetamorfoz (hemimetamorphosis)-yarım kalmış başkalaşma.
Hemichordata [?] ® Yarımkordalılar.
hemi-klon [hemiclonal] Bir kalıtsal
malzemenin önce değişmeden, fakat sonra diğeriyle değiştirilerek kuşaklar
arasında aktarılmasını belirtir. Örnek; Poeciliidae ailesinden Poeciliopsis
monacha ve Poeciliopsis lucida önce hepsi dişi olan Poeciliopsis
monacha-lucida adlı hybrid kuşağı üretirler. Bu hybrid monacha kalıtsal malzemesine sahip haploid yumurtalar üretir. Lucida’ya ait kalıtsal malzeme dışlanır.
Bu tek cinsiyetli balık erkek lucida
ile çiftleştiğinde lucida atmığı
yumurtaya katılır ve bu kez monacha
ve yeni lucida kalıtsal malzemesi
oluşturulur.
hemiplankton [hemiplankton] Yaşam döngüsünün yalnız bir
kısmını plankton olarak geçiren organizma.
Hemipteronotus
novacula (pearly
razorfish) [devedişi, papağan balığı, ustura balığı] ® Xyrichthys novacula.
Hemiramphidae (half beaks) [Yarımgagagiller] Actinopterygii sınıfı, Beloniformes takımı, Belonoidei alt takımı,
Exocoetodea üst ailesi, Hemiraphidae ailesi Hemiramhinae alt ailesinde 8 cins
ve Zenarchopterinae alt ailesinde de 5 cinsi barındırmaktadır. Aile, alt çenesi uzun, üst çenesi ise kısa ve üçgen şeklinde olan, geniş coğrafi
alanlara yayılmış ince uzun balıklardan oluşmaktadır. Üst-yüzücü (epipelajik)
olan bu ailenin Hemiramhinae alt ailesi
bireyleri öncelikle denizlerde, Zenarchopterinae ise acı- ve tatlı-suda
yayılmıştır. Yumurtlama, plasentasız canlı doğurma (ovovivipar), canlı doğurma
(vivipar) gibi farklı üreme şekilleri
vardır. Plasentasız canlı doğumda kardeş yumurtayı yeme davranışı görülür ki
bunun bir diğer adı rahim yamyamlığıdır (uterine cannibalism).
Hemiramphus far (yarımgaga
balığı, çomak balığı) [blackbarred halfbeak] Göçmen değildir.
Tatlı-su, acı-su ve denizde kıyı sularında bulunur. Boyu TL=45 cm olabilir.
Balıkçılığı vardır. Sürü oluşturur. Eti lezzetlidir. Hint Okyanusu kökenlidir.
hemoasalak (hemoparazit) [haemoparasite] Hayvanın (konağın) kanında
yaşayan asalak.
hemoglobin [haemoglobine] Omurgalıların kanında
bulunan ve O2 alınması ile CO2’in atılmasında taşıyıcılık
yapan demir (Fe) çekirdekli madde.
hemositometre [haemocytometer] Mikroskopta
birbirinden ayırt edilebilir her türlü hücrenin (aslında daha çok kandaki
gözelerin) sayımı için geliştirilmiş olan lam odacıklarında denizel mikro
organizmaların sayımı da mümkün olup
bunların birim hacimdeki miktarları belirlenebilir (odacıktaki hücre sayısı/odacık
hacmi). Bu bağlamda odacığın hacmi önceden bilinmekte ve seyreltme faktörü
doğaldır ki dikkate alınmaktadır.
hemosiyanin [haemocyanin] 1- Solunum taşıyıcı proteindir.
İki Cu (bakır) atomu ihtiva eder. Tersinir şekilde Cu oksijen molekülünü
bağlar. Oksijenlenme renk değişikliğine yol açar. Oksijensiz, renksiz Cu(I),
oksijenli mavi renkli Cu(II) dönüşür. Birçok yumuşakça, eklembacaklıların
kanının boya maddesi hemosiyanindir.
hemosiyanin [haemocyanine] 2- Yeşilimsi mavi boya maddesi. Yumuşakçaların kanında O2
alınması ile CO2’in atılmasında taşıyıcılık yapan bakır (Cu)
çekirdekli madde.
Hensen [Victor Hensen] ® Victor
Hensen.
Hensen ağı [Hensen net] Balık yumurta ve larvalarının (ihtiyoplankton)
toplanmasında kullanılan huni şeklinde, ağzı daralan kasnaklı, dar gözlü (~300-500µ) ağ.
hepat (önek) [hepat-] ® Hepato.
hepato (önek) [hepato-] Karaciğerle ilgili.
hepatosomatik gösterge (indeks) [hepatosomatic index (HSI)] Vücut
ağırlığının yüzdesi olarak karaciğer ağırlığı.
hepatosomatik indeks [hepatosomatic index (HSI)] ®
Hepatosomatik gösterge.
Heptranchias perlo (yediyarıklıcanavar,
yedi-yarıklı balık, öküz balığı, boz camgöz) [sharpnose
sevengill shark] TL=137-
herbisid (herbisit) [herbicide weedkillers] ®
Bitkikıran (Bitki öldürücü).
herbivor [herbivore] 1- ® Otobur.
herbivor [herbivorous] 2- Bitkilerle beslenen hayvanlar.
herbivor üretimi [herbivore production] ® Dışbeslek
üretimi.
Herklotsichthys punctatus (benekli sardalya) [spotback herring] Yüzücüdür
(pelajiktir) ve 0-
hermafrodit [hermaphrodite] ® Erselik. ®
Erdişi.
hermafroditizm [hermaphroditism]
®
Erdişilik.
herşeycil [omnivore] ® Etotobur.
herşeyobur [omnivore] ® Etotobur.
Hertz [Hertz (Hz)] Alman fizikçi Hertz'in
adının verildiği uluslararası frekans birimidir.
heterakant [heteracanth] Yüzgeçlerdeki (sırt
yüzgecinin) sert ışınlarının kalınlaşmış olup bakışımsız olması ve sağa ve sola
eğik durması.
hetero- (önek) [hetero-] Diğer, farklı, başka,
benzemeyen, alışılagelenden farklı. Örnek; heteromorf (heteromorphic)-birçok
forma sahip.
heterodont [heterodont] Aynı balıkta birden
çok tipte diş bulunması. Örnek; Anarhichadidae
ailesinden Heterodontus cinsi.
Dignathic heterodonty = Üst ve alt çenedeki diş tiplerinin faklı olması.
Monognathic heterodonty = Bir çenedeki diş tiplerinin farklı olması.
heterokontlar
[heterokonts] Çift kamçılı organizmalardan oluşan birbirine komşu
(yakın) filumlardır. Bunların kamçıları aynı özelliğe sahip değildir (örneğin,
kamçı boylarının eşit olmaması; Oomycota-oomycetes; chrysophytes, diatoms, and
brown algae).
heteromorf [heteromorphic] Canlı morfolojisinin özellikle
yaşam evreleri döngüsünde iki ya da daha çok yapıda ortaya çıkması.
Morfolojisini farklı, olmasının yanında nesillerin yaşam evresinin morfolojik
olarak art arda gelmesi.
heteroserk [heterocercal] 1- Balıklarda kuyruk yüzgecinin üst kısmının omurganın da yukarı
bükülmesiyle alt kısmından daha uzun olması. Örnek; Elasmobranchii,
Acipenseridae, Polyodontidae ve birçok Tükelağızlının kurtçuk evresi. ® Episerk. ® Difiserk. ®
Homoserk. ® Hiposerk.
heteroserk [heterocercal] 2- Parçaları eşit olmayan (bakışımlı-simetrik olmayan) balık kuyruğu.
Heteroteuthis
dispar (?) [odd bobtail]
Pelajik türdür. Boyu en çok 2 cm (manto boyu) olabilir. Türkiye'nin Ege ve
Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı hakkında veri yoktur.
heterotip sürü [heterotypic school] ® Heterotipik
sürü.
heterotipik sürü [heterotypic school] Birden çok tür ve farklı boylardaki bireylerin oluşturduğu balık sürüsü.
heterotrof
[heterotroph] ® Dışbeslek.
heterozigot [heterozygote] Aynı gen üzerinde 2 allel’e
sahip organizma.
Hewet rampası [Hewett ramp] Balıkların altında
barınabilecekleri ırmak enince konulmuş, tabanı dolayısıyla su seviyesini az
yükselten şelalemsi rampa. Alabalık derelerinin iyileştirilmesinde kullanılır.
Hexanchidae (Altıyarıklıgiller) [cow sharks] Chondrichthyes
sınıfı, Elasmobranchii altsınıfı, Hexanchiformes takımının bir ailesidir. Aile
3 cinste ancak 4 türü barındırmaktadır (Heptranchias
1 tür, Hexanchus 2 tür, Notorynchus 1 tür). İlkeldirler. Önemli
özellikleri 6. ya da 7. ek solungaç yarıklarının olmasıdır. Burun delikleri
küçüktür. Burun kısa , ağız çok uzundur. Alt ve üst çene dişleri birbirine
benzemez. Sırt yüzgeci tektir. Kuyruk yüzgeci heteroserktir. Çok uzun üst lob
ucunun altı çentiktir (kesiktir). Boyları 1,4
m’den 5,5 m’ye kadar olabilir. Sırt gri, siyahımsı esmer, alt taraf açık
tonludur. Sığ koylar ile kıta sahanlığı bayırı ve deniz altı kanyonlarında
bulunurlar. Canlı doğurucudurlar (ovovivipardırlar). Bir çok iri, derin
tabansal balık ile kabuklular ve kafadan bacaklılarla beslenirler. Rahatsız
edilmedikleri sürece uysaldırlar.
Hexanchus griseus (altıyarıklıcanavar,
altı-yarıklı balık, bozcamgöz balığı) [bluntnose
sixgill shark] Mercan resifleri kesiminde okyanus-göçerdir (okyanodromdur). TL=482 cm,
ağırlığı
Hexaplex trunculus (?) [banded murex] ® Phyllonotus trunculus.
heykelsi [sculpture] Midyelerin (çift
kabukluların) büyümesinde dış yüzeyde oluşan kabartılardır.
heykelsi büyüme [growth sculpture] Yumuşakça görünüşünün
heykelsi (yontu gibi) olması.
hibernakulum [hibernaculum] Kış uykusunun
geçirildiği yer.
hibernasyon [hibernation] Organizmanın kış
uykusu hali.
hibrid (hibrit) [hybrid, hybride] Melez. ® Kırma.
hidr- (önek) [hydr-] ® Hidro-.
hidralar [Hydrozoa] Knidliler (Cnidaria)
kabilesinin bir sınıfıdır. 11 takımı kapsar. Çoğu türü denizde yaşar. Koloni oluştururlar.
Yaşam döngülerinde eşeysiz polip ve eşeyli medüz evreleri yer alır. Tatlı-suda
yaşayanlarına hidra denir. Bunların medüz evresi yoktur. Tabana yapışıktırlar.
Isırgan-organ (nematosist) taşırlar. Eşeysiz üremede tomurcuk ana gövdeden
ayrılır ve yeni hayvanı oluşturur. Eşeyli üremede bir yumurta döllenir ve yeni
birey oluşur. Koloni oluşturanlarda hem polip hem de medüz evreleri görülür.
hidro- (önek) [hydro-] Su. Örnek; hidrosefal (hydrocephalus)-su kafalı.
hidrobiyoloji [hydrobiology] Sularda yaşayan canlıların
fizyolojisini, enerji değişimini, çevre etmenlerinin rolünü, ekolojisini,
davranışı, üreme ve büyümesi ile türler arası ilişkilerini, topluluklarını,
besin alış verişi ilişkilerini yani hayatı ve yaşam tarzını inceleyen bilim. Kısaca
sucul ortamlardaki hayatı inceleyen bilim.
Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü [Institute of Hydrobiology] 1933 öncesinde
Balta Limanı’nda İstanbul Üniversitesi’ne bağlı deniz biyolojisi incelemeleri
yapan bir enstitü bulunmaktaydı. Birçok nedenden gelişemeyen bu enstitüye
1933’te Andre Naville atanmışsa da üniversite bütçesinin darlığı nedeniyle
enstitünün gelişmesi sağlana-mamış ve enstitü 1937’de kapatılmıştır. 1947’de
zamanın Ekonomi Bakanlığı balıkçılığın geliştirilmesi için girişimlerde
bulunmuş, Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuş ve alınan desteklerle enstitü
genişletilebilmiştir. 1951’de ise üniversiteler yasası uyarınca tüzel kişiliği
olan “Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü” kurulmuş ve başına Zooloji Enstitüsü
Müdürü Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig getirilmiştir. 1950-1960 yılları arasında
önemli gelişme kaydeden enstitüde kapatmaya kadar varan bir kriz süreci de
yaşanmıştır. Enstitü daha sonra “Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü” adıyla
ve 1992’de de “Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü” adı altında bugün
faaliyetine devam etmektedir.
hidrodinamik [hydrodynamics] Hareket halindeki sıvıları inceleyen dal.
hidrofil [hydrophyle] Sürekli suda yaşayanlar.
hidrofit [hydrophyte] Sucul ortama (tatlı ya da tuzlu) uyum sağlamış
bitkiler.
hidrofon [hydrophone] Sualtı mikrofonu. Su
altındaki ses dalgalarının dinlenmesinde kullanılan alet.
hidrografi [hydrograph] ® Hidrografya.
hidrografya [hydrograph] 1- Zamana göre oluşturulan su seviyesi haritası.
hidrografya [hydrograph] 2- Tatlı ve tuzlu su kütlelerinin fiziksel özelliklerinin
ölçülmesi.
hidrografya [hydrograph] 3- Akarsu, göl, deniz ve diğer suların incelenmesi ve
tanımlanması.
hidrografya [hydrography]
4-
Seyir ve sefer için ırmak, göl ve denizlerin derinliklerinin ölçülmesi,
kıyılarına ait haritalarının çıkartması ve bunların fiziksel özelliklerinin
belirlenmesiyle uğraşan bilim dalı.
hidrohalin [hydrohaline] Okyanussal olup
tuzluluğu 40 ppt’den fazla su.
hidrojen sülfür [hydrogen sulfide] Organik maddelerin
oksijensiz (anaorebic) koşullarda ayrışmasıyla oluşan, çürük yumurta kokusunda,
renksiz, zehirli gaz (H2S). Karadeniz’in yüzeyden yaklaşık ilk 150
metresi oksijenli (aerobic) iken derin kesimleri hidrojen sülfürlü olup dünyanın
en büyük oksijensiz (anoksik) suyunu oluşturmaktadır.
hidrokarbonlar [hydrocarbons] Karbon ve hidrojen
bileşiklerinin genel adı.
hidrolik [hydraulics] Kanal ve ırmaklardaki suyun ya da sıvıların akışkanlığıyla ilgili
mühendislik dalı.
hidroloji [hydrology] Suların dağılımı, döngüleri,
özellikleri ve etkilerinin yüzeyde, yüzey altında ve atmosferde incelenmesi.
hidromedüz [hydromedusa] Öz olarak medüz dölüne
verilen addır. Öncelikle döl değişimi gösteren hidraların eşeyli (cinsi)
çoğalmasıyla Planula kurtçukları
(larvaları) oluşur. Bu kurtçukların (larvaların) uygun bir yere yapışmasından
sonra polip ve bunlarda tomurcuklanmayla yeni koloni ve medüz evresi
oluştururlar. Bu medüz evresi ya da dölüne hidromedüz denir.
hidropolip [hydropolyp] Hidraların polip dölüne
verilen addır.
hidrosalin [hydrosaline] Karasal olup tuzluluğu 40
ppt’den fazla su.
hidrosfer [hydrosphere] ® Suküre.
hidrotermal ağız [hydrothermal vent] Jeotermal kaynaktan
gelen ve kükürtçe zengin suyun çıktığı alandaki fauna bileşenleri dahil okyanus
tabanı.
hidrotermal ağızlardaki canlılar [organisms at hydrothermal vents] 1970’li
yılların sonlarına kadar derin denizde yaşayan canlıların yukarıdan, ışıklı
tabakadan dibe çöken malzemeye bağlı olduğu ve bu nedenle de derinlerdeki
oksijenli yaşamın ve yaşam formalarının sınırlı olduğu sanılıyordu. Ancak
1970’li yılların sonuna doğru okyanus tabanında keşfedilen sıcak su ağızları bu
görüşün değişmesine yol açmıştır. Anılan bu sıcak su ağızlarında o güne değin
(1977) hiç bilinmeyen ve boyları bir metreye varan deniz solucanları, yine
bireylerinin boyları 30 cm’ye varan istiridye ve midye yatakları, görece bol
karides, yengeç ve balığın görülmesi hem şaşırtıcı olmuş hem de farklı yaşamın
mümkün olduğunu göstermiştir. Derin okyanus suları soğuktur (2-
hidrozoa [hydrozoa] Sölentereler-çokgözeliler’in
hareket edemeyen grubu.
hif [hypha (çoğ. hyphae)] Oldukça uzun ve dar, lifsi,
dallı yapılardır; hif’ler büyük Laminaira’ya
benzeyen (Chromophyta’lar) tallus’un iliksi bölgesinde bolca bulunur.
higro- (önek) [hygro-] Nem. Örnek; higrometre (hygrometer)-Nemölçer.
higrometre [hygrometer] Nem ölçer.
hijen [hygiene] 1- Sağlık ve temizlik.
hijen [hygiene] 2- Balığın insan tüketimine uygunluğunun belirlendiği
işlemler.
hilal (yarım ay) [lunule – half-moon] Bazı midyelerde
gelişmiş olup kancadan başlayarak sırtsal kenar boyunca bir ya da diğer kabukta
görülen alan.
Himantura uarnak (uzun kuyruklu rina) [honeycomb stingray] Etraf-göçerdir
(amfidromdur). Kanat genişliği
himaye
isim [nomen protectum
(nom. prot.)] Kullanılmayan önceki isim
yerine kullanım önceliği tanınan isim.
hindistan balığı [redcoat] ® Sargocentron
rubrum.
Hinia costulata (?) [Cuvier’s
nassa] ® Nassarius cuvieri.
Hinia
incrassata (?) [thickened
nassa] Medio
ve infralitoralda yaygın türdür. Bu katların kumlu çamurlu tabanında yaşar.
Boyu en çok 1,6 cm; çapı 0,9 cm olur. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında
bulunur.
Hinia
limata (?) [filed nassa] Yaygın bir tür değildir. Kumlu
çamurlu tabanda yaşar. Boyu en çok 3,6 cm; çapı 2,2 cm olabilir. Türkiye'nin
Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Hinia
reticulata (?) [netted
nassa] Sin. Nassa reticulata. Kendine özgü yontusu,
sarmal oluklarla kesişen dar ve helezoni eksensel kaburgalıdır. Kabuk ağzı
kapağı nasırsı ve ovaldir. Rengi kızılsı sarı; nasır beyazdır. Boyu en çok 3,3
cm, çapı1,7 cm olur. Kumlu çamurlu tabanda ve acı-suda yaşar. Türkiye'nin tüm
kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
hint sardalyası [slender rainbow sardine] ® Dussumieria
elopsoides.
hint uskumrusu [Indian
mackerel] ® Rastrelliger kanagurta.
hipalmiyo-plankton [hypalmyroplankton] Acı-su planktonu.
hiper- (önek) [hyper-] Üst, üstte, yüksek,
anormal artırılmış. Örnek; hiperfarinks (hyperpharyngeal) - yutak üstü(nde).
hiperbentik [hyperbenthic] Taban üstünde fakat
tabana yakın yaşayan.
hiperfaji [hyperphagy] Aşırı yemlenme.
Artırılmış beslenme aktivitesi.
hiperhalin [hyperhaline] Okyanussal olup tuzluluğu 40
ppt’den fazla su. ® Hidrohalin.
hiperötrofik [hypereutrophic]
Anormal gübrelenmiş (aşırı besin tuzu ihtiva eden) ve
dolayısıyla çok yüksek düzeyde üretken.
hiperozmotik [hyperosmotic] Vücudundaki iyon
konsantrasyonunu bulunduğu tatlı-sudaki iyon konsantrasyonundan daha yüksek
tutan tatlı-su balığı. Asla su içmezler. Çok az bile içseler şişebilirler. ®
Osmoregülasyon.
hipersalin [hypersaline] 1- Kapalı su kütlesinde deniz suyundan daha yüksek kara kaynaklı
tuzluluk (>%o40).
hipersalin [hypersaline] 2- Tuzluluğu %o35’i geçen (%o40-%o80) su kütlesi ya da ortam.
hipertonik
[hypertonic] Vücuddaki ozmos
basıncının çevreden daha yüksek olma durumu. Örnek; tatlı-su balıkları. ®
Osmoregülasyon.
hipertrofi [hypertrophy] 1- Bir yapının, vücut parçasının aşırı gelişmesi. Örnek; bazı
sazangil balıklardaki dudaklar.
hipertrofi [hypertrophy] 2- Besin tuzlarınca (gübrece) zengin sular.
hipnospor [hypnospor] ® Eşeysiz (aseksüel) üreme.
hipo- (önek) [hypo-] Alt, altta, altında,
dan alçak, küçük, eksiklik. Örnek; hipofarinks (hypopharyngeal) - yutak
altı(nda).
hipobatik [hypobatic] Kuyruk yüzgeci
kanatlarından biri büyük olan.
hipobentos [hypobenthos] Bin metrenin altındaki
deniz tabanı faunası.
hipoblast [hypoblast] Gastrula evresinde mezoderm ve
endoderm’i oluşturan içteki iki blastoderm.
hipognatus [hypognathous, prognathous] Belirgin bir
şekilde öne çıkık üst ya da alt çene.
hipojen [hypogean] Kapalı ya da görece kapalı
kesimlerde yaşayan (mağara balıkları).
hipoksik [hypoxic] Çok düşük oksijen
düzey(ler)i.
hipolimniyon [hypolimnion] 1- Göllerde sıcaklık tabakasının
altında kalan ve tabana kadar devam eden görece soğuk ve ağır su.
hipolimniyon [hypolimnion] 2- Göllerde sıcaklık tabakasının hemen altından başlayıp tabana
kadar devam eden bölge.
hipo-ozmotik [hypo-osmotic] Vücudunda çevredeki
iyon konsantrasyonundan daha az iyon bulunan ve bunu düzenleyen balık. Deniz
balıkları. ®
Hipotonik.
hiposalin [hyposaline] Deniz suyundan daha az
tuzlu su.
hiposerk [hypocercal] Bakışımsız (asimetrik) kuyruk
yüzgeci. Yüzgecin alt kısmı uzun. ® Episerk. ® Heteroserk. ® Difiserk. ®
Homoserk.
hiposerkal [hypocercal] Alt kısmı uzun olan kuyruk
yüzgeci.
hipotalamus [hypothalamus] Beynin iki tarafında yer
alan ve hipofiz salgılayan bez.
hipotetik [hypotetical] Varsayımsal.
hipotez [hypothesis] Varsayım. ® Önerme.
hipotonik [hypotonic] Çevresine göre
vücudunda daha az iyon konsantrasyonu olan balık. Örnek; denizde yaşayan
kemikli balıklar. Su içmezlerse büzülürler. Onun için sürekli su içer, az işer
ve fazla tuzu solungaçlarından atarlar. ® Ozmoregülasyon.
Hippocampus guttulatus (denizaygırı balığı, denizatı) [long-snouted seahorse] Göçmen olmayan tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=16 cm olabilir.
Hippocampus hippocampus (denizatı,
denizaygırı balığı) [short-snouted seahorse] Tabansal
(demersal) olup göçmen değildir. Boyu TL=15 cm olabilir.
Hippolytidae (?) [cleaner shrimp, broken-back shrimp] Küçükten orta boya
kadar karideslerdir. Akdeniz sular sisteminde 6 cins ve 14 tür ile temsil
edilmektedir.
Hippopotamus amphibious (suaygırı) [hippopotamus] Toynaklı
memeli hayvan olup 40 yıl kadar yaşar. Yarı suculdur ve su altında 5-6 dakika
kalabilir. Gece aktiftir ve sudan çıkıp karadaki otlarla beslenir. Bir gecede
hippos [horse] At.
Hippospongia
communis (kabasünger) [honey comb] Sin. Hippospongia equina. Büyük ve ağır bir
süngerdir. Yüzeyi düzensiz koni şeklindedir; rengi siyahımsı-gri, sarımsı beyaz
olup çapı 30 cm'yi aşabilir. 50 cm'den 30 m'ye kadar iner. Sömürülen ana
türlerden biridir. Sünger evlerde süsleme ve endüstride kullanılmıştır.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Hippospongia
equina (kabasünger) [honey comb] ® Hippospongia
communis.
Hirudinea [Hirudinea, leeches] ® Sülükler.
hist- (önek) [hist-]
Canlılarda doku. Histoloji (histology)-Dokubilim.
Histioteuthidae (?) [cock-eyed squid] Manto kalın ve koni gibidir.
türler mezopelajiktir. Günlük dikey göç ederler. Kutup daireleri
dışı sularda yüzeyden 2,000 m derinliğe kadar yayılırlar. Akdeniz sular
sisteminde tek türü yaşamaktadır.
Histioteuthis
reversa (?) [reverse
jewell squid]
0 - 1000 m derinliklerde yayılır. Sırtta manto boyu en çok 10 cm'ye ulaşır.
Türkiye'nin İzmir-Antalya Körfezi kesiminde bulunur.
histogram [histogram] Sıklık (frekans) ve sınıf aralığının grafikle gösterilmesidir.
hıyar medüzü (Beroe ovata) [pink comb jelly] Taraklılar (Ctenophora) kabilesi, Nuda (Dokunaçsız)
sınıfı, Beroida takımı, Beroidae ailesi Beroe
cinsi hafif pembemsi bir hayvandır.
hiyerarşi [hierarchy] ® Sıradüzen.
hız [velocity] Suyun yatağında yer
değiştirme çabukluğu.
hız engeli [velocity barrier] 1- Su akışını durduran ya da
yavaşlatan baraj, bent vb engel.
hız engeli [velocity barrier] 2- Hidroelektrik türbinlerine su taşıyan kanallara balık göçünü ve
yaralanmasını engellemek için konulmuş sınırlayıcı.
Hızır Reis [Barbarossa] ® Barbaros Hayreddin Paşa.
hızlı yaşa–genç öl [live fast, die young] ®
r-Seçiciliği.
hl (kıs) [hl] ® Hektolitre.
hm (kıs) [hm] ® Hektometre.
holo- (önek) [holo-] Tam, bütünüyle anlamında.
holocephali [Chimaeridae, Chimaera, chimaeras]
Tümbaşlılar. ® Denizkedisigiller.
holoepipeiajik [holoepipelagic] Sürekli üst pelajik
(epipelajik) kuşakta kalan.
holokarpi [holocarpi] Bir algde tüm tallus’un
sporangium’a dönüşmesidir. Tallus'un tamamının doğurgan-üretken elemanlara
dönüşmesiyle oluşan çoğalma (üreme) şeklidir; bundan sonraki aşamada tallus
ölür (örneğin katil yosun Caulerpa’da).
holomiktik [holomictic] Kış soğumasıyla suyu
tamamıyla karışan göl.
holo-örihalin [holoeuryhaline] Tatlı, acı ve tuzlu
sularda yaşayan organizmalar.
holo-öritropikal [holo-eurytropical] Tropik ve alt tropik
sularda bulunan.
holopelajik [holopelagic] ® Tüm-yüzücü.
holoplankton [holoplankton] Bütün yaşam ve evrelerini
plankton olarak geçiren hayvanlar.
holosen [Holocene, recent] Jeolojik çağ.
Günümüzden 10 bin yıl öncesi.
holostei [?] ®
Tümkemikliler.
Holothuria tubulosa (?) [cotton spinner] Gövde silindir şeklinde, kalın ve
kayış gibi (sağlam) derilidir. Rengi kahverengi, bazen kırmızımsı ya da mor
yansımalı; karın tarafı açık genellikle noktalı ve esmerdir. Boyu en çok 30 cm
genişliği 6 cm ve ortalama ağırlığı 340 g olabilir. Yaygın tabansal türdür. Kıyıdan 100 m
derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin kuzey Ege ve Marmara Denizi kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
Holothuroidea (deniz hıyarları) [sea
cucumbers] Deniz-hıyarları sosis şekilli hayvanlardır; ağız ve anüs
karşıt uçlara yerleşmiştir. Ağız bir dokunaçlar tacı ile çevrilmiştir ve diğer
Derisidikenlilerden farklı olarak deri-iskelet (dermoskeleton) yama halinde
küçük dikenciklere indirgenmiş olup deri tabakaya küçük parçalar halinde
dağılmıştır. Deniz-kestanelerinde olduğu gibi deniz-hıyarları da sıvı ile dolu
geniş bir vücut boşluğuna sahiptir. Sindirim sistemi uzundur, az ya da çok
sarmal olup gövde çeperine barsak askısı ile (mesenter) sabitlenmiştir [karın
zarı – periton vücut boşluğunu sarar]. Foseptik (dışkılık) önemli bir solunum
görevi yapar ve birçok türde ağaç şeklinde irice gelişmiş olabilir ki bu
akciğer ya da solunum ağacı (kısaca solunum organı) olarak adlandırılır. Bu
organların boşaltım ve hidrostatik basınç görevleri önemlidir. Cuvier organları
yerlerinden ayrılarak gövdenin kasılması yoluyla anüsten dışarı
çıkartılabilirler. Bunlar Holothuroidea ailesi bireylerinin savunma silahları
olup düşmanlara ya da nesnelere yapışarak rahatsız eder. Atılan bu organlar
kolaylıkla yeniden oluşturulur. Akifer (su-damarları)
sistemi beş ışınsal kanalla bağlantılı yemek burusunu saran halka (akifer
halkası), Poli kesesi, dokunaç kanalları ve kum kanalından oluşmaktadır. Tek ya
da çift eşeysel gözenek (gonopore) sırtta ağız dokunaçları arasından ya da az
arkasından dışa açılır. Döllenme dışarıda olur ve auricularia kurtçukları
(larvaları) tabansal yaşama geçiş değişimi (metamorfoz) geçirene kadar planktondur.
Deniz hıyarları bentik hayvanlardır ve ancak pek az türü yüzebilmekte olup tüm
denizlerde kıyısal sulardan büyük derinliklere 8,000 m ve daha derinde de
bulunmaktadırlar. Günümüzde Akdeniz’de 5 takım ve 9 aileye ait 37 tür
bilinmektedir. ® Denizhıyarları.
holozoik beslenme [holozoic nutrition] Parçacık ya da sıvı
haldeki besinleri alma, yutma şeklindeki beslenme. Buna fagotrofi de
denmektedir.
Homalopoma sanguineum (?) [blood-stained turbo] Kayalık kesimde
yaygındır. Boyu en çok 0,8 cm, çapı 0,9 cm olur. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında
bulunur.
Homaridae (ıstakozgiller) [large-clawed lobsters] Istakoz (lobster), deniz tekesi
(prawns), ve Cırcırgiller’in (Scyllaridae) kapsamakta olup uzantıları hariç,
burun ucundan kuyruk ucuna kadar birkaç cm’den 60 cm’ye kadar boyları olan (bir
grup Kabukluları-Crustacea) içermektedir. Gövdeleri uzun ve kaslı kuyrukludur.
Kuyruk genellikle karapaks kadar uzundur. Oyuklarda ya da tabana gömülerek
yaşarlar. 5 çift bacaklarından üçü kıskaçlıdır (pençelidir).. Bazı ailelerde
yürüme bacaklarının ilk çifti iridir (Nephoropidae, Polychelidae) ve ilk çift
diğerlerinden çok daha iri pençelidir. Diğerler ailelerde ise az farklıdır
(Palinuridae ve Scyllaridae). Gözler saplıdır. Ticari değeri yüksek iki türü
vardır (Homarus ve pençeli Nephrops - kuzey Atlas Okyanusu; güney
yarım kürede ise Metanephrops). Birçok diğer kabuklu için
"ıstakoz - lobster" terimi kullanmakta ise de asılında pençeli
ıstakozları içeren Nephropidae ailesi için
kullanılır. Akdeniz'de Akdeniz’de Macroura 4 aile ve 11 tür ile temsil
edilmekte olup bunlardan 7'si balıkçılığın ilgisini çeker. Macroura’nın üç
ticari türü (Homarus gammarus, Nephrops norvegicus ve Palinurus elephas) Akdeniz’de görece
yaygındır. ® Nephropidae.
Homarus gammarus (ıstakoz) [European lobster] Sin. Homarus vulgaris. Karapaks ve karınsal bölmeler pürüzsüzdür. Yürüme
bacaklarının ilk çifti iri birer kıskaç (pençe) ile son bulur. Pençe makasından
biri keskin kenarlı ince dişli (kesici) ve diğeri güçlü, düzensiz dişlidir
(öğütücüdür). Rengi mavimsi siyah, benekli, karın yüzeyi sarıya çalar. Boyu 60
cm kadar olabilir. Sıkça rastlanan boyu 23 cm ile 53 cm kadardır. Kıyıdan 150 m
derinliğe kadar yayılır. Daha çok gece aktiftir. Yer değiştirmez (sedentary).
Bulunduğu yeri (alanı) korur (territorial). Türkiye'nin Ege kıyılarında
bulunur. Ticari avcılığı önemlidir.
Homarus vulgaris (ıstakoz) [European lobster] ® Homarus gammarus.
homeo- (önek) [homeo-] Benzeyen anlamında.
homeostazis [homeostasis] Değişen
çevresel koşullara rağmen vücut sıvılarını sabit ozmos basıncında tutan
balıklar. ®
Poikilozmozis. ® Homeozmotik.
homeozmotik [homeosmotic] Değişen çevresel
koşullara rağmen vücut sıvılarını sabit ozmos basıncında tutan balıklar. Tersi ®
Poikilozmotik.
homo- (önek) [homo-] Benzer, aynı. Örnek;
homodont (homodont)-Bütün dişleri aynı, benzer olan.
homodont [homodont] Benzer dişli.
homoiotermik [homoeothermic, idiothermous] Vücudunun iç sıcaklığını çevresine göre (genellikle daha yüksek ve) sabit
tutan canlılar. Örnek; ton balıklarının kaslarını çalıştırmaları sonucu vücut
sıcaklıkları yükselir. Sıcaklığı yüzeye yakın damar sistemi ve yüzey/hacim
oranıyla düzenlerler.
homoiterm [homoiotherm] İç vücut sıcaklığını
sabit tutan organizmalar. ® Homotermal.
homoitermal (sıcak
kanlı) [homoiothermal] Vücut sıcaklıkları sabit olan ve ortam sıcaklığıyla
değişmeyen canlılar. ® Homotermal.
homoiyoterm [homoiothermal, haematothermal, warm blooded] ® Sıcak kanlı.
Homola
barbata (?) [homole crab] Karapaks
boyu erkeklerde 5 cm, eni 4 cm olup sıklıkla 2 - 4 cm boylarında rastlanır.
Kabuklarla kaplı kumlu-çamurlu tabanda 40 m'den 400 m'ye kadarki derinliklerde
yayılır ancak sıklıkla 40 m ile 100 m'ler arasında görülür. Türkiye'nin Akdeniz
ve Ege kıyılarında bulunur. Yan av olarak elde edilir.
homolesital [homolecithal (isolecithal)] Eşit
dağılmış, çok küçük yumurta sarısı olan yumurta. ® İzolesital (isolecithal).
Homolidae (?) [carrier crabs;
porter crabs] Orta boydan iri boya kadar olan
yengeçleri kapsayan ailedir. Aile çoğunlukla kıta sahanlığı ve yamacında
yaşayan 14 cinsi kapsar. Nadiren yakalanırlar. Bireylerin karapaks boyu eninden
az uzundur. 5 çift yürüme bacaklarının son çifti ile nesneleri tutar.
homoloji [homology] Yakın akrabalıktan
gelen karakter benzerliği. Ortak evrimsel kaynak. Örnek; balıklardaki göğüs
yüzgeçleri insanların kollarıyla aynı kökten (kaynaktan) gelmektedir.
homoplastik [homoplastic] ® Plastid.
homoserk [homocercal] Kuyruk yüzgecinin alt
ve üst kısımlarının birbirinin aynı ya da benzeri olması. Bakışımlı (simetrik)
kuyruk yüzgeci yapısı. ® Episerk. ® Heteroserk. ® Difiserk. ® Hiposerk.
homoterm [homotherm
] Eşsıcak. Tekdüze sıcaklık. ® Homotermal.
homotermal [homothermal, hemothermic] Eşsıcaklık.
Çevre sıcaklığının değişmesine rağmen sabit vücut sıcaklığını korumak (sıcak
kanlı hayvanlar) ® Homoitermal.
homotipik sürü [homotypic school] Bir türden olup benzer
büyüklükteki bireylerin oluşturduğu balık sürüsü.
Hoplostethus
mediterraneus mediterraneus (kütük balığı) [Mediterranean slime-head] Taban üstünde yüzücüdür (taban-yüzücü-bentopelajiktir). Çamurlu tabanda da
bulunabilir. 100-1,175 m derinliklerde rastlanır. Boyu TL=50 cm kadar olabilir.
Balıkçılığı yoktur.
horozbina [?] 1- ® Lipophrys dalmatinus.
horozbina [?] 2- ® Paralipophrys trigloides.
horozbina [Adriatic blenny] 3- ® Lipophrys adriaticus.
horozbina [Arabian fangblenny] 4- ® Petroscirtes ancylodon.
horozbina [black-headed blenny] 5- ® Lipophrys nigriceps.
horozbina [butterfly
blenny] 6- ® Blennius ocellaris.
horozbina [Caneva's blenny] 7- ® Lipophrys canevae.
horozbina [grey blenny] 8- ® Paralipophrys trigloides.
horozbina [incognito blenny] 9- ® Parablennius incognitos.
horozbina [longstriped blenny] 10- ® Parablennius rouxi.
horozbina [molly miller] 11 ® Scartella
cristata.
horozbina [Montagu's blenny] 12- ® Coryphoblennius
galerita.
horozbina [rusty blenny]
13- ® Parablennius
sanguinolentus.
horozbina [sphinx blenny] 14- ® Aidablennius sphynx.
horozbina [tentacled blenny] 15- ® Parablennius
tentacularis.
horozbina [tompot blenny] 16- ® Parablennius
gattorugine.
horozbina [zebra blenny] 17- ® Salaria basilisca.
horozbina [Zoanimir's blenny] 18- ® Parablennius zvonimiri.
Horozbinagiller [blennies,
combtooth blennies] ® Blenniidae.
hortum [tornado] Dönen rüzgâr. Rüzgârın
dönmesi sonucu oluşan atmosfer olayı.
hortum kayası [rock goby] ® Gobius paganellus.
hortumağızlıgiller [cornetfishes] ®
Fistulariidae.
hortumkaya balığı (hortumkayası
balığı) [rock goby] ® Gobius paganellus.
Hovasse [Raymond Hovasse] Fransız zooloji
profesörü Raymond Hovasse (1895-1989), 1926 yılında Baltalimanı’nda bir zooloji
(hayvanat) enstitüsü kurmak için Türkiye’ye çağrılmıştır. 1932 yılında da
Türkiye’den ayrılmıştır. Türkiye’de kaldığı sürece (daha önce olduğu gibi)
resimlerle değil doğrudan canlı örnekler üzerinden uygulamalı dersler vermiştir.
Laboratuvar, akvaryum ve yerel balıkların sergilendiği müze oluşturmuştur.
Boğaziçi’nde bulunan ve çoğunluğu göçmen olan balıklarla ilgili olarak yüzeyde
ve derinde (30-35 m) iki yıl boyunca haftada 2 kez sıcaklık ölçümleri zaman
serisini oluşturmuştur. Deniz bilime yönelik bu etkinliğinin ötesinde evrimle
ilgili görüşleri (ilk kez?) dillendirmiş ve ayrıca Türkiye’de mağara
araştırmalarını da başlatmıştır.
HSI (kıs) [hepatosomatic index] ® Hepatosomatik gösterge (indeks).
Humboldt Akıntısı (Humbolt Akıntısı) [Humboldt Current] Peru Akıntısı olarak da
adlandırılır. Önemli okyanus akıntısı olup Güney Amerika’nın batı (Şili ve
Peru) kıyıları boyunca kuzey yönünde ilerleyen, besin tuzlarınca zengin, El
Niño olayının parçası, soğuk su akıntısıdır.
huni [extension piece, Y-piece] 1- Sürütme
ağlarında ağın kesilerek daraltıldığı göğüs ile torba arasındaki kısmı.
huni [funnel] 2- Kafadanbacaklılarda karınsal tarafta yer alan koni
şeklindeki tüp; bununla solunum ve hareket halindeyken manto boşluğundaki su dışarı
atılır. Huni ve manto hareketle ilgili bir kas-iskelet (sistemi) oluşturur.
huni girintisi [funnel-intendation] Kafadanbacaklılarda huni tüpünde
(kanalında), başın orta arka yüzeyindeki alçalma.
huri [nymph] Bazı midyelerin (çift kabukluların) dış kabuğun oluşmasına hizmet eden ve
kanca gerisinde her iki kabuğun sırtsal kenarı boyunca uzanan dar ya da
kırışıklı kısım.
hurmakayası balığı [sand goby] ® Pomatoschistus
minutus.
Huso huso (beluga balığı, büyük mersin
balığı, mersin balığı, mersinmorinası, morina) [beluga] Tabansal (demersal),
yukarı-göçerdir (anadromdur). 10-180 metreler arasında rastlanır. Boyu TL=5 m
ve ağırlığı 2 ton kadar ve 118 yaşında olabilir. Havyarı kıymetlidir. Eti de
önemli bir kaynaktır. Avrupa sularında bilinen en büyük ve pahalı tatlı-su
balığıdır. Balıkçılığı ve dişi Huso huso
ile erkek Acipenser ruthenus’tan
elde edilen melezin yetiştiriciliği önemlidir.
hükümran [territorial] Balık davranışında,
bulunduğu, yaşadığı kovuğu, kaya oyuğunu, sığındığı ve sınır kabul ettiği kesimi
koruyan.
hükümranlık alanı [territory] 1- Bir hayvanın
belirleyip koruduğu ve içerisine kendi türünden ya da sıkça başka türden
bireyleri sokmadığı alan.
hükümranlık alanı [territory] 2- Bir ülkenin kıyıdan denize doğru kabul ettiği ve koruyup
savunduğu deniz alaka ve menfaat kuşağı. ® Münhasır balıkçılık kuşağı. ®
Münhasır ekonomik kuşak. ® Balıkçılık savaşları.
hümik göl [humic lake] Organik malzemece
(humus yönünden) zengin göl.
hyalin [hyaline] Saydam, camsı, yarı
saydam.
hyalin halka [hyaline ring] Otolitin ışığı daha iyi
geçiren büyüme halkası.
hyalin kuşak [hyaline zone] ® Hyalin halka.
hydromedusa [?] ® Hidromedüz.
hydropolyp [?] ® Hidropolip.
hydrozoa [?] ® Hidralar.
Hygophum benoiti (ışıldak balığı) [Benoit's lanternfish] Derin-yüzücü (batipelajik) ve okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Boyu
TL=6,5 cm kadar olabilir. 50-
Hygophum hygomii (?) [Bermuda lantern fish]
Boyu TL=7,5 cm kadar olabilir.
Derin-yüzücü (batipelajik) ve okyanus-göçerdir
(okyanodromdur). 0-
Hymenocephalus italicus (zarkafa balığı) [glasshead grenadier] Taban-yüzücü (bentopelajik) olup göçmen değildir. 100-
Hypanis plicatus (?) [folded
lagoon cockle]
Sin. Adacna relicta. Çakıllı killi
tabanda görülür. Lagün ve tatlı sulara girer. Boyu en çok 4,6 cm olabilir.
Türkiye'nin İğneada kesiminde bulunur. Avcılığı yoktur.
Hyperoplus lanceolatus (kum balığı, büyük kum yılan
balığı) [great sandeel] Tabansal (demersal) okyanus-göçerdir (okyanodromdur).
Ticari balıkçılığı önemlidir. Acı-suya girer. Boyu TL=40 cm olabilir.
Hypnea musciformis (?) [crozier weed] Kırmızı algdir. Mevcut ışığa göre farklı
renkte görünür. Çok biçimli (polimorfik) tür oluk tek eksenli, çok dallıdır.
Üreme eş-yapılı trigenetik döngülüdür. Çoğunluğu 15 cm kadardır. 1 - 10 m
derinliklerde kayalık tabanda görülür. Türkiye'nin Ege kıyısında bulunur. Elle
toplanır. Tıpta, ziraata kullanılmaktadır. Deneysel sucul yetiştiriciliği söz
konusudur.
Hyporhamphus picarti (yarımgaga balığı,
çomak balığı) [African halfbeak] Taban üstünde askıda kalır yani taban-yüzücüdür (bentopelajiktir) ve
acı-suya girer. Balıkçılığı vardır. Boyu TL=20 cm olabilir. Kıyısaldır. Sürü
oluşturur. Yumurtaları sucul bitkilere yapışıktır.
Hz (kıs) [Hertz] ® Hertz.