E [son güncelleme 02 Mart
2016]
E (kıs) [exploitation rate] 1- ® Sömürme
oranı.
E (kıs) [Ivlev's electivity index] 2- ®
Ivlev’in tercih göstergesi.
E/R (kıs) [Eggs-per-Recruit] İçgöçer (stoğa katılan birey) başına düşen yumurtalar. Balığın ürettiği
ortalama yumurta sayısından stoğa katılma aşamasına ulaşanların bolluk
göstergesidir.
Ea [balık tanrısı] Sümerlerin su altındaki bir sarayda yaşayan balık tanrısı.
Ebisu [Ebisu] Balıkçıları koruyan Japon tanrısı.
EBK (kıs) [Fish and Flesh Organization] ® Et
ve Balık Kurumu.
EC (kıs) [European Community] Avrupa Topluluğu. ® Avrupa
Birliği.
Echelus myrus (mırmır balığı, mırmır yılanbalığı) [painted eel] Boyu TL=100 cm’ye ulaşabilir. Tabansaldır (demersaldir) acı-suya girer,
çoğunlukla 3-
Echeneidae - sin. Echeneididae (Yapışkanbalığıgiller) [suckerfishes, remoras] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes)
takımı, Percoidei alt takımı, Percoidea üstailesinde bir ailedir. Başı oval
diskle donatılmış balıklardır. Kafatası disk nedeniyle geniş ve yassıdır. Gövde
iğ biçiminde olup uzundur. Çeneler geniş olup alt çene üst çeneyi geçer. Kılsı
(villiforme) dişler çenelerde yer alır. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçleri uzun
ve yumuşak ışınlıdır. Kuyruk hafif
çatallaşmıştır. Pullar küçük, çemberimsidir (sikloidtir) ve genellikle
derinin içindedir. Yüzme kesesi yoktur. Bilinen türlerde renkler donuktur,
solgun esmerdir. Yapışkanbalığıgiller 5’i Akdeniz’de olmak üzere sekiz türe ve
5 cinse ayrılmış olup iki alt aileye bölünmüşlerdir. Başka bir değerlendirmeye
göre ailede 4 cins, bir diğerinde de 7 cinsinde toplam 8 tür yer almaktadır.
Hepsi denizel türler olup sıcak ve ılıman sularda yayılmışlardır. Remora, vantuz olan baş-diski sayesinde
bütün iri canlılara yapışabilir. Ancak yapışmada kendine özgü bir tercih yapar. Akdeniz’de var
olup olmadığı şüpheli olan Remora
australis balinaları (ve diğer deniz memelilerini), Remora osteochir kılıçbalıklarını tercih eder. Echeneis naucrates sığ kıyı sularında serbestçe yüzer. Balık
plankton (Crustacea) ve konağın asalakları (parazitleri) ile beslenirler.
Echeneididae (Yapışkanbalığıgiller) [suckerfishes, remoras] ® Echeneidae.
Echeneis naucrates (yapışkan balığı, vantuz balığı) [live sharksucker] Acı-suya girer. Balıkçılığı önemsizdir. Boyu TL=110 cm ve ağırlığı 2,3 kg
olabilir. Yakın ve uzak kıyıda rastlamak olasıdır. Daha çok sığ suda ve mercan
resifi etrafında yüzerken görülür. Geçici olarak köpek balıkları ve büyük
kemikli balıklara, balina, yunus ve kaplumbağalara yapışır ve üzerlerindeki
asalakları yer.
Echiichthys vipera (varsam
balığı) [lesser weever] Tabansaldır
(demersaldir). Boyu en çok TL=18-
Echinodermata (derisidikenliler, Ekinodermata) 1- Derisidikenliler (Echinodermata) beş
sınıfı içerir: Crinoidea (Deniz laleleri); Echinoidea (Deniz kestaneleri); Asteroidea (Deniz
yıldızları); Ophiuridea (Yılanyıldızları) ve Holothuroidea
(Deniz hıyarları). Derisidikenliler bilateral (iki taraflı) simetri üstüne
kümelenen dıştan 5 ışınsal simetri gösterirler.
Bütün Derisidikenliler (Echinodermata) birbiriyle kaynaşmış kalkerli
plakalardan oluşan bir deri-iskeletle karakterize edilir ki bu sert (kestaneyi
- deri-iskeleti) oluşturur. Bunlar (yılan yıldızları, deniz yıldızları ve deniz
lalelerinde) eklemler ya da deniz hıyarlarında dağınık iğne gibidirler. Vücut
boşluğu sindirim ve üreme organları ile doludur: ince barsaklar genellikle boru
gibi, uzun ve sarılı ya da kese gibi olup çok sayıda uzantısı vardır. Ağız her
zaman vardır ve sıklıkla dişlerle donatılmıştır fakat anüs bazı gruplarda
olmayabilir. Derisidikenlilerin (Echinodermata) çoğunda eşeyler ayrı olup
döllenme dışta gerçekleşir. Derisidikenlilerin bir diğer özelliği su taşıma
(akifer) sistemleridir. Sistemin hidrolik basıncını, Poli kesecikleri kontrol
eder. Bu su sistemi (akifer sistem), beslenme, solunum ve harekete güç
sağlamada üçlü rol oynar. Birçok Derisidikenli hareketli olup belirli bazı dikenlere
sahiptir (Echinoidea, Asteroidea). Bu uzmanlaşmış uzantılar
cımbızlı ayaklardır. Erin Derisidikenliler değişik yapıdaki birçok tabanda
yaşar ve bunlara kıyıdan itibaren büyük derinliklerde rastlanır. Birçoğu küçük
organizmalarla beslenir, diğerleri doymak bilmeyen yırtıcılardır. Günümüzde
6,000 derisidikenli türü bilinmektedir. ®
Derisidikenliler.
Echinoidea [sea urchins] ® Deniz kestaneleri
Echinorhinidae) (Çiviliköpek-balığıgiller [bramble sharks] Akdeniz’de yalnız bir türü bulunmaktadır. Orta boylu
canlılardır. Gövde ağır, vücut deri kabarcıklıdır. Beş solungaç yarığı vardır.
Gözler yanlarda olup zarı yoktur. Küçük dişler ince tabaka halindedir. Sırt
esmerimsi ya da kırmızımsı bir griliğe sahiptir. Yanlar koyu, karın kısmı açık renklidir. Derinde
yaşarlar. Sığdan 400-900 m derinliğe kadar yayılırlar. Yavaş yüzerler.
Etenesiz-plasentasız (ovoviviparous) doğurucudurlar. Yengeç ve balıklarla
beslenirler.
Echinorhinus brucus (çiviliköpek balığı) [bramble shark] Taban ve taban üstünde 10-
Echiodon dentatus (inci balığı) [?] Balıkçılığı yapılmaz.
Tabansal (demersal) tür olup boyu TL=17 cm olabilir. Ender rastlanır.
Erinleşmemiş genç bireyler yüzücüdür (pelajiktir).
Ectoprocta
[Bryozoa, moss
animals] ® Yosunhayvanları.
edentat [edentate] ® Dişsiz.
edi [eddy] Karşıt akıntılarında söz konusu
olduğu ortamda suyun daire şeklindeki hareketi.
EDTA (kıs) [Ethylene-Diamine-Tetraacetic-Acid] ® Etilendiamintetra
asetik asit.
edulis [edible] 1- Yenilebilir.
edulis [edulis] 2- Bir istiridye türü (Ostrea edulis).
EEZ (kıs) [Exclusive Economic Zone] ® Münhasır
ekonomik kuşak.
efendi kaptan [chief] İkinci
kaptan ve izleyen diğer kaptanlara hitap şekli.
EFZ (kıs) [Exclusive Fishing Zone] ® Münhasır
balıkçılık kuşağı.
Ege Denizi [Aegean Sea] Osmanlıların 19. ve
20. YY arasında “Adalar Denizi” adını verdikleri, Akdeniz sular sisteminde,
Türkiye ile Yunanistan arasında yer alan içerisinde çok sayıda adanın bulunduğu
yan denizdir. Yüzölçümü 196,000 km2’dir ve güneyde Girit Adası’na
kadar uzanır. Türkiye ve Yunanistan arasında canlı ve cansız kaynakların
kullanımı, seyir ve sefer ile kıta sahanlığı konularında ciddi sorunların
olduğu bir denizdir.
Egtved Hastalığı [Viral Haemorrhagic Septicaemia (VHS)] ® Viral
hemorrajik Septisemi.
egzotik tür [exotic species] ® Yabancı
tür.
eğim [gradient] 1- Bir nehrin dikeydeki düşüş oranı
(m/km).
eğim [slope] 2- y=a+bx doğrusal denklemdeki b değeri. Doğrunun eğimi.
eğitim kuruluşları [educational institutions] Türkiye’de
deniz ve deniz canlı kaynaklarına yönelik eğitim kuruluşları meslek liseleri,
fakülte ve yüksek okullar ile yüksek lisans okulları şeklinde ayırt edilebilir.
Ayrıntı için ® Balıkçılık Meslek Lisesi. ® Balıkçılık
Fakülteleri = Su Ürünleri Fakülteleri. ® Deniz
Bilimleri Enstitüleri = Yüksek Lisans Okulları.
EIA (kıs) [Environmental
Impact Assessment] ® Çevresel Etki Değerlendirmesi
(ÇED).
EIS (kıs) [Environmental Impact Statement] ® Çevresel
Etki Değerlendirmesi.
ejderha balığı [greater weever] ® Trachinus
draco.
ek pul [auxillary scale] Büyük pulların üstünde ya da arasındaki küçük pullardan biri. Örnek;
Pomacanthidae ailesi.
Ekinodermata [Echinodermata] ®
Derisidikenliler.
ekinoks [equinox] ® Gündönümü.
eklem (mafsal, menteşe) [hinge] 1- Midye kabuklarının sırt
taraftaki bağlantı kısmı.
eklem [joint] 2- İki parçanın ayrılma ya da birleşme kısmı.
Eklembacaklılar [Arthropoda] İnanılması güç (Insecta-böcekler, Crustacea-kabuklular, Chelicerata-örümcekler ve akrepler ile Centripeda-kırkayaklar gibi) farklı grupları
içine alır. Vücut bölümlere ayrılmış olup baş, göğüs ve karın bölgelerine
ayrılır. Bacakları eklemlidir. Kan dolaşımı açık olup vücut boşluğu içinde
dolaşır. Vücut boşluğu gevşek bağlı dokuyla doludur. Kitin deri dış iskelet
görevini de yapar ve zaman zaman değiştirilir. Petek gözlü ve ayrı eşeylidirler
(cinsiyetlidirler). Karada ve suda yaşarlar. Solunum ya solungaçlarla ya da
trakeyle olurlar. Sinir sistemi solucanlarda olduğu gibi ip merdiveni gibidir.
Karmaşık kas sistemiyle eklemlerini hareket ettirirler. Eklembacaklıların tür
sayısı diğer bütün kabilelerdeki türlerin toplamından daha çoktur. Sistematik
ilişkileri henüz açıklığa kavuşmamıştır. Beş alt-kabileye ayrılırlar. Bunlar; Trilobita-(Permiyen çağda yok olmuştur),
Chelicerata-(örümcekler, keneler, akrepler), Myriapoda-kırkayaklar, çiyanlar),
Hexapoda-(böcekler), Uniramia (böcekler ve kabuklular arasında yer alanlar) ve
Crustacea-(istakozlar, yengeçler,
düğmeler-barnacle)’dir. Denizel olanlar içerisinde çoğunluğu yani önde
gelen grubu kabuklular (Crustacea) oluşturmaktadır.
eklenen
(artık, interkalar) [intercalary] Büyümeyi tanımlayan terim olup farklı dokular
arasında görülür. Tallus’un iki hücresinin ya da iki bölgesinin arasına
yerelleştiği zaman ortaya çıkan özellik.
eklicel [Appendicularia, Larvacea] Gömlekliler
(Tunicata) dalının ekliceler (Larvacea) sınıfından bir kordalı cinsi. ® Ekliceler.
Ekliceler [Appendicularia, Larvacea] Kordalılar
(Chordata) kabilesi, ilkel-kordalılar (Urochordata) alt-kabilesinin bir
sınıfıdır. Bu sınıf Fritillariidae, Kowalevskiidae ve Oikopleuridae ailelerini
kapsar. Bütün denizlerde yüzücü (pelajik) canlılar olup filtreleyerek
beslenirler. Yüzeye yakın ışıklı kısımda yayılırlar. Kuyruk ekleri vardır.
Boyları
Ekman [Vagn Walfrid Ekman] ® Vagn
Walfrid Ekman.
Ekman döngüsü [Ekman circulation] Yüzey suyunun Coriolis
etkisi nedeniyle rüzgâr yönünün sağına doğru akması.
Ekman helezonu [Ekman spiral] Rüzgar ve Coriolis kuvveti nedeniyle kuzey yarımkürede 450
rüzgâr yönünün sağına yönelen yüzey akıntısı. Derine inildikçe sürtünme kuvveti
nedeniyle benzer şekilde daralan dönel merdiven gibi sağa yönelen akıntıdır.
Ekman spirali [Ekman spiral] ® Ekman
helezonu.
Ekman tabakası [Ekman
layer] Okyanuslarda üst akıntıların yükseklik ya da derinlikle
yön değiştirdiği tabaka.
eko [echo] Yankı.
ekofenotip [ecophenotype] Bir fenotip’in
yaşadığı alana ya da çevreye kalıtsal olmayan uyumudur. ® Fenotip.
ekoklimatoloji [ecoclimatology,
ecological climatology] İklim ile canlılar arasındaki
ilişkiler ile canlıların iklime göre dağılımlarını inceleyen ekoloji dalı.
ekoklin [ecocline] Çevresel koşulların kademeli ve
sürekli değiştiği eko-sistem ya da topluluk.
eko-liman [eco-port] Gemilerin atıklarını ekolojik
yönden sürdürülebilir düzeyde atmaları, atıkları karasal depoya aktarmaları
olanağı veren liman.
ekoloji [ecology]
Organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim
dalı. ®
Genekoloji. ® Demekoloji. ® Autekoloji. ®
Sinkoloji.
ekolojik esneklik [ecological resilience] Bir eko-sistemin
değişiklikleri soğurma, emme yeteneği.
ekolojik niş [ecological niche] Bir organizmanın
biyolojik çevre içerisindeki yeri; bitki ve hayvan topluluklarındaki fonksiyon
ve pozisyonu. Örnek; bir insanın mesleği gibi. Canlının yaptığı iş.
ekolojik sistemlerde enerji [energy in ecological systems] Öncelikle
enerji iş yapabilme yeteneğidir. Enerjinin davranışı ise termodinamik
yasalarıyla belirlenmiştir. Termodinamiğin 1. yasasına göre enerji bir formdan
diğerine geçebilir fakat yoktan var olmaz ve varsa yok edilemez. Örneğin, ışık
sıcaklık olarak işe dönüşür ya da besinlerdeki gizil (potansiyel) enerjiye
dönüşür. 2. yasada söylenen ise enerji bir formdan diğerine kayıpsız geçemez.
Bir kısım enerji ısı olarak yayılır. Yaşam termodinamik yasalara bağlı enerji
aktarımı ya da değişmesidir.
ekolojik sönme [ecological extinction] Birey sayılarının
çok aza inmesi nedeniyle ekolojik rolünü sürdüremeyen (yerine getiremeyen) bir
balık popülasyonu.
ekonomik aşırı avcılığı [economic overfishing] Aşırı çaba
nedeniyle gelir getirmeyen (rant sağlamayan) balıkçılık. Bu durum her zaman
biyolojik aşırı avcılık anlamına gelmez.
ekonomik kuşak [economic zone] ® Münhasır
ekonomik kuşak.
ekonomik üretim [economic production] Mümkün olduğunca çok
av ile mümkün olan en yüksek ticari girdi elde etmek.
ekosistem [ecosystem]
Organizmaların içinde yaşadıkları çevrede birbirleri ve cansız ortamla
ilişkilerinin karmaşık bütünü.
ekosistem aşırı avcılığı [ecosystem overfishing] Balıkçılık
nedeniyle tür bileşenleri (kompozisyonu) ile baskınlığın önemli düzeyde
değişmesi halinde oluşur. Önce büyük, uzun yaşayan dip balıkları (yani üst
tüketiciler) azalır, bunun paralelinde kısa ömürlü alt beslenme basamağındaki
türler artar.
ekosonder (yankı
iskandili) [echo-sounder] Derinlik ölçümleri
ile birçok organizmanın davranış ve miktarlarının belirlenmesinde kullanılan
yüksek frekanslı ses dalgalarını yayan, dinleyen, işleyip gösteren alet.
ekotip [ecotype] Sınırlı bir alana
doğal seçilmeyle uyum sağlamış popülasyon. Bu uyumun taksonomiyle ilgisi
yoktur.
ekoton [ecotone]
İki ya da daha çok ekolojik topluluk (ekosistem) ya da yaşam-alan arasındaki
sınır ya da geçiş bölgesi.
ekotop [ecotope] Ekosistemin cansız
(canlı olmayan abiyotik) kısmı.
ekotür [ecospecies] Bir grup ilişkili
ekotip’in doğurganlığı etkilemeden yaptığı kalıtsal madde değiş-tokuşudur.
Kabaca tür.
ekoturizm [eco-tourism] Tatilci ve doğayı birleştirici, bilinçlendirici görüşle
doğal varlıkların bulunduğu alanlardaki turistik faaliyet olarak kabul görmüş
bir uygulama olarak belirmiştir. Ancak bundan doğanın kendisi kazançlı değil
aksine çoğu kez zararlı çıkmıştır. Uygulamanın doğa bilincine katkısı sınırlı
olup eko-turizm yapılan bazı alanlarda bu uygulama yasaklanmıştır. Örnek;
resiflere dalgıç ziyareti.
eksen (eksensel) [axial] Karındanbacaklılarda sarmal
eksen (columella) kabuk sarmalının etrafında dolandığı eksendir. Bu sıfat
eksene paralel olan kabuktaki yontu elemanları ile sarmal döngülere dikey bir
elemanın ilavesini tanımlamak için de kullanılır.
eksi-balığı [Klunzingers slipmouth, pony fish] ® Leiognathus klunzingeri.
Eksi-balığıgiller [Ponyfishes] ® Leiognathidae.
eksik bağ (eksik ilişim) [missing link] Canlıların bilimsel
sınıflandırılmasında ardışık dizinin (birbirini izleyen halkaların)
tamamlanmasını sağlayacak ara cins ya da türün olmaması hali.
eksik halka [missing link] ® Eksik bağ (eksik ilişim).
eksik
isim [nomen imperfectum,
nom. imperf.] Kurallara uygun bir isim
olmakla birlikte bazı (tırnak, bölme vb işaretler şeklinde) bozuklukları olan
ya da daha yüksek sınıflandırmada yer alan ismin yanlışlıkla kullanıldığı ve
düzeltme gerektiren isim.
eksik veri [data deficient] IUCN ölçütleri çerçevesinde
soyu tehdit altında olan türün, popülasyonun durumunun doğrudan ya da dolaylı
kestiriminde kullanılabilecek verilerin olmaması halidir. Bu eksiklik türün
biyolojisinin bilinmemesi değil türün bolluk ve dağılımının bilinmemesiyle
ilgilidir.
eksiksiz isim [nomen
inviolatum, nom. inviol.] Orijinal yayınlandığı şekliyle kalmış ve değişikliğe gerek olmayan ve
değişikliğe uğramamış isim.
ekskresyon [excretion]
Boşaltım. Zararlı malzemenin vücut dışına atılması.
eksoteka [exotheca] Diatomların dış
odacığı ya da kapakçığı.
ekspande yem [expanded feed] Yoğunluğu az, yavaş batan, yağlı topak yem. ® Ekstrude yem.
ekspandet [expanded] Ekstrude yem ile pelet arasında
yer alan yoğunluğu ve yağ oranı görece az, yüzebilen balık yemi. ® Ekstrude. ®
Pelet.
ekstansif kültür [extensive culture] Havuzlarda yoğunluğu az balıkların yem desteği verilerek beslenmesi ve
yetiştirilmesi.
ekstra (önek) [extra] Dışarıda.
ekstraplastidial [extraplastidial] Plastidin dışında anlamında olup alg hücrelerinde ana organeldir. Önemli
kimyasal bileşiklerin üretim ve depolama
yeridir (çoğunlukla klorofil içerir). Not: “Ekstraplastidial” pyrenoid
(örneğin Chromophhyta), plastidial stromanın dışına yerleşmiş olsa bile, yine
de plastidin dış zarının içerisine yerleşmiştir.
ekstraselüler [extracellular] ® Gözedışı (hücredışı).
ekstremite
[extremity] Bacaklar, kollar, duyargalar gibi hareketli
çıkıntılar.
ekstrude [extrude] Yüksek basınç ve sıcaklık
(buhar) ile oluşturulmuş suya dayanıklı, yoğunluğu ayarlanabilen yüzer-gezer
balık yemi. ® Ekspande. ® Pelet.
ekstrude yem [extruded feed] Yüksek basınç ve 1200C’de
yapılmış, yüzebilen, kolay sindirilen, vitamince zengin olmayan balık yemi. ® Ekspandet
yem.
ekto- (önek) [ecto] Dış dışta,
dıştan. Örnek; Ektoparazit (ectopasite)-Dışasalak. Yüzeyde yaşayan asalak.
-ektomi (sonek) [-ectomy] Cerrahi müdahaleyle
kesip alma. Örnek; apendektomi (appendectomy)-Apendiks (alınması) ameliyatı.
ektoparazit [ectoparasite] ® Dışasalak.
ektoterm [ectotherm] ® Soğukkanlı.
ekvator [equator] Eşlek. Eşitleyen.
Ekvator akıntısı [equatorial current] Ekvator’a yakın olup batı yönünde ilerleyen akıntıların genel adıdır. Bu
akıntılar Atlas ve Büyük Okyanus’ta görünmekte olup kuzey ve güney Ekvator
akıntısı olarak iki parçadan oluşmaktadır. Kuzey ve güney Ekvator akıntısı
doğuya doğru ilerleyen Ekvator karşı akıntısıyla (kuzey ve güney Ekvator
akıntısı olarak) birbirinden ayrılmaktadır.
ekzo- (önek) [exo] Dışa. Örnek; eksoterm
(exotehermic)-dışarıya ısı veren.
ekzotik [exotic] Yerli olmayan. Yabancı yer ya da
ülkeden gelme.
ekzotik tür [exotic species] ® Yabancı
tür.
el [manus] Kafadanbacaklılarda parmak (dactylus) ucu ile bilek yakını arasında dokunaç
çomağının merkezi kısmı.
el donanımı [hand gear] Irgat benzeri aygıtların
elle de çalıştırılabilmesi için konulmuş donanım.
el dümeni [hand steering] Elle basılan, basılabilen
dümen.
el incesi [messenger, hauling line, bolo line] Yanaşma ya da aborda
işlemlerinde bağlama halatlarını aktarmada kullanılan ucuna ağırlık bağlı ince
sicim.
el iskandili [hand lead] Teknelerde elle derinlik
ölçmede kullanılan ucunda yaklaşık
el kitabı [handbook] Canlıların
sınıflandırılması vb amacı olmayan fakat sahada canlıları tanımlamak için
kullanılan kitap.
El Nino [El Niño] ® El Niño.
El Niño [El Niño-Southern Oscillation (ENSO)] El- Niño-Güneyli salınım küresel
bir olay olup okyanusları ve atmosferi etkilemektedir. Olayın
okyanuslara etkisi El Niño
(küçük oğlan) ve La Niña (küçük kız)
olarak anılmaktadır. Olay sırasında tropik Büyük Okyanus’un doğu
kısmındaki yüzey sularında önemli dalgalanmalar olmaktadır. Bu gelişmeler Güney
Amerika’nın batı kıyılarında dikkat çekmekte olup atmosferdeki basınç
değişikliklerine güneyli salınım (southern oscillation (SO) denmektedir. Bu
etkiler ilk kez 1923’te Sir Gilbert Thomas Walker tarafından tanımlanmıştır.
El Niño’nun ilk belirtileri
şunlardır: - Hint
Okyanusu, Endonezya ve Avustralya üzerindeki hava basıncının artması. -
Merkezi Büyük Okyanus ve Tahiti üzerindeki hava basıncının düşmesi. - Büyük
Okyanus’un güneyindeki sürekli rüzgâr kuşağının zayıflaması ya da doğuya
yönelmesi. - Peru yakınlarındaki sıcak havanın yükselmesi ve
oradaki çöllerde yağışlara neden olması. - Büyük Okyanus’un batısındaki sıcak suların
doğuya doğru kurak bölgelere yağmur götürerek yayılması. |
El Niño’nun sıcak, besin tuzlarınca fakir,
tropik suları Ekvator akıntısıyla doğuya hareketinde ısınır ve Peru akıntısı
da denilen, büyük balık popülasyonunu destekleyen Humboldt akıntısının soğuk,
besin tuzlarınca zengin yüzey sularının yerini alır. Çoğu yıllarda bu olay
birkaç hafta ya da bir ay sürer. Akabinde normal koşullar hakim olur ve
balıkçılık gelişir. Ancak El Niño durumunun birkaç ay sürmesi halinde yaygın
okyanus ısınması olur ki bu da yerel ve uluslararası balıkçılığı ciddi
şekilde etkiler. Özetle, Büyük Okyanus’un Ekvator kesiminin doğu
kısmında La Niña soğuk okyanus sularıyla ve El Niño ise aynı bölgedeki sıcak
okyanus sularıyla özdeşleştirilmektedir. La Niña, özellikle güçlü El Niño’yu
izlemektedir. |
el terazisi [hand-held scale] Hassas olmayan ve
fakat balığın ağırlığını sahada ölçmeye yarayan alet.
Elasmobranchii [rays, sharks] ®
Keskisolungaçlılar.
elasmoid pullar [elasmoid scales] Taraksı (ktenoid) ve
çember (sikloid) pullar.
elde edilebilirlik [availability] 1- Bir stok ya da
popülasyonun belirli zamanlarda (av mevsiminde) avlanılan alanda bulunması ve
diğer zaman ya da mevsimde avlanılan alanda bulunmaması yani avlanabilir
olmamasıdır. Stoğa katılma (içgöç) avlanılamayan bu parçadan olabileceği gibi
bu kısım stokla başka zaman sürecinde de karışabilir.
elde edilebilirlik [availability] 2- Birim çaba başına
düşen av.
Eledone
moschata (?) [musky octopus]
Manto pürüzsüz ya da ince taneciklidir. 11 ile 12 dış solungaç yaprağı
vardır. Rengi siyah lekeli esmer görünümlüdür. Eşeylerin boyu en çok 14 cm olup
ağırlıları 600-700 g ’dır. Tabansal türdür. 15 - 90 m'ler arasında görülür.
Sürü oluşturur. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı
vardır.
elektrik balığı [Atlantic torpedo] 1- ® Torpedo
nobiliana.
elektrik balığı [common torpedo]
2- ® Torpedo
torpedo.
elektrik balığı [spotted torpedo] 3- ® Torpedo marmorata.
elektrikle balıkçılık [electro-fishing] Balıklar doğru akımla
oluşturulan elektriksel alan içerisinde, anot (+) ve katot (-) arasında
kaldıklarında istemeyerek de olsa anoda (+) doğru yüzer ve birikirler ya da
bireysel olarak avlanırlar. Yöntem daha çok dere ve çayların kuytu yerlerine
saklanmış alabalıkgillerin avlanmasında kullanılmaktadır. Sazlık alanlarda
korunan balıkların da avlanması bu yöntemle yapılabilmektedir.
elektrikli balıklar [electric fishes] Çevrelerine elektrik
akımı veren balıklara verilen genel addır. Örnek, Akdeniz’de de bulunan Torpedo cinsi balıklar. Diğer elektrikli
balıklara örnek olarak Electrophorus, Mormyrus, Astroscopus, Gymnarchus, Malapterurus,
cinsleri verilebilir. Bu balıkların elektrikli organları olup istediklerinde
yön ve yem bulmak için zayıf ya da yemlerini sersemletmek ya da bayıltmak ya da
düşmanlarını uzaklaştırmak için güçlü akım verebilirler.
elektro narkoz [electro narcosis] Elektrikle balıkçılıkta
balığın kaslarının gevşemesi sonucu hareket edememesi.
elektrobiyogenez [electrobiogenesis] Bazı canlıların
organlarının elektrik üretmesi. Örnek için ® Elektrikli balıklar.
elektroforez [electrophoresis] 1- Elektrik yüklü bir maddenin elektrik alanında bir kutuptan diğerine hareket
etmesidir.
elektroforez [electrophoresis] 2- Bir jöle ya da uygun ortama bırakılan kimyasalların uygulanan elektriksel
alan içerisinde (anot ve katot arasında) farklı hızlarda hareket ederek
birbirinden ayrılması ve tanınması ile tanımlanması işlemidir.
elektrojen [electrogenic] Elektrik akımı üretebilen. ® Elektrikli
balıklar.
elektro-şoker [electro-shocker] ® Elektrikle
balıkçılık.
elektrotaksi [electrotaxis] Elektrik akımına yönelme.
Doğru akım alanına tabi tutulan balık + yüklü (pozitif) kutba yani kafası anoda
doğru akıma paralel yönelir. Buna galvanotaksi (galvanotaxis) de denmektedir.
Alternatif akım düzensizlik yaratır.
eleme [screening]
Kaba malzemeyi incesinden eleme yoluyla ayırma.
elle avcılık [hand fishing] 1- Balığı el ya da ayakla toplamak,
almak.
elle avcılık [hand fishing] 2- Bulanık suda balığı elle tutmak, avlamak.
elle balıkçılık [artisanal fishery] Çoğunlukla kayık ve benzeriyle elle yani insan gücü ile yapılan
balıkçılık faaliyetidir.
elle besleme [hand feeding] Akvakültürde bir
balığın doğru miktarda besin aldığını belirlemede kullanılan teknik.
elle toplama [hand picking] Gel-git alanındaki
çukurlarda kalan balıkların elle alınması.
Elton piramidi [Eltonian pyramide] Beslenme ile
oluşturulan yeni organik maddenin 1/10 şeklinde azalması dikkate alınarak
oluşturulan sanal piramidine verilen ad.
elver [elver] Kıyıya ulaşmış ve nehirlere girme
göçüne hazırlanan 5-
embriyo (embriyon) [embryo, embryon] ® Cenin.
embriyon evresi [embryonic period] Döllenme anından
başlayarak yumurtadan çıkıp dış beslenmeye kadar geçen süreç. Bu süreci
(yumurta sarısıyla) iç beslenme karakterize eder. Doğuran balıklarda yumurtalık
salgısı ya da bunun yumurta sarısı ile kombinasyonunu içeren süreç. Bu süreç üç
döneme ayrılır; i) Gelişmenin
başlaması yani organların oluşmaya başlaması (organogenez). ii) Cenin dönemi (embriyonik dönem). iii) Yumurtadan çıkma ve yumurta
sarısını neredeyse tüketerek dış beslenmeye geçme aşaması.
-emi (sonek) [aemia] Kanla ilgili. Örnek; septisemi (septicaemia) kan ağılanması
(zehirlenmesi).
emme diski [sucking disk] ® Yapışkan disk.
emme pompası [suction pump] ® Pompa.
emme pompası [suction pump] Balığı sudan emen ve ağın
boşaltılmasında ya da balıkların bir tekneden diğerine aktarılmasında
kullanılan mekanik alet.
en [beam, breadth] Geminin en geniş yerinde
ölçülen genişliği.
en büyük balık boyu (maksimum balık boyu
(lmax; lmax)) [maximum reported length] Sömürülmemiş bir stok
ya da popülasyonda ölçülmüş en büyük balık boyu için kullanılır. Bazen, henüz
değeri von Bertalanffy büyüme denkleminin çözülmesiyle belirlenmemiş olan
türlerde L∞ yerine de kullanılmaktadır.
en iyi balıkçılık yeteneği [optimum fishing capacity] Girdi-çıktı
dengesini belirtir. En az harcamayla sürdürülebilir ürün (hasat) elde etmektir.
Burada kısa ve uzun süreçli yetenekler değişebilir.
en iyi büyüklük [optimum size] ® En iyi yaş.
en iyi ürün [optimum yield, optimum sustainable yield] Kişilere
ve ülkeye besin sağlama, koruma, dinlenme ve yıpranmış stokların
iyileştirilmesi şeklinde, genel anlamda, yarar sağlayan balıkçılıkla elde
edilen üründür. Bu, ekonomik, sosyal ve ekolojik değerlerin katıldığı,
değiştirilerek uygulanan sürdürülebilir en yüksek ürün modeline dayanmaktadır.
Burada av sürdürülebilir en yüksek değerden daha düşük tutulmakta olup stoğun
yıpranması önlenmektedir. Modele ekonomik yaklaşımın eklenmesi, aslında en iyi
balıkçılığın en çok biyokitle avlama anlamına gelmediği sonucunu doğurmaktadır.
Ekolojik yaklaşım ve halka besin sağlama hedefi ekoloji/sosyo-ekonomi dengesini
gerektirmektedir.
en iyi yaş [optimum age] Bir yıllıktaki doğal
ölüm oranının büyüme oranına eşit olduğu ortalama yaştır. Bu yaşta yıllığın
biyokitlesi en yüksek değerdedir.
en küçük ağ gözü [minimum mesh size] Belirli bir ağ için
yasayla belirlenmiş en küçük ağ göz büyüklüğüdür. Ağda bu değer çaprazi ve göze
belirli bir basınç uygulanarak ölçülür.
en küçük av yaşı [age at first capture] ® İlk avlanma
yaşı.
en küçük boy [minimum size] Belirli bir boydan
daha küçük balıkların avlanmasının yasaklandığı boy.
en küçük pazar boyu [minimum landing size] Yasal olarak
avlanıp saklanabilecek ve pazarlanabilecek en küçük balık boyu olup biyolojik
en iyi (uygun) boy değil de pazarlama boyu olabilir.
en küçük yasal boy [minimum legal size] Düzenlemeyle
belirlenmiş belirli bir boydan küçük olanların denize geri döndürülmesini
gerektiren en küçük balık boyudur.
en yüksek (maksimum) sabit ürün [maximum constant yield] MSY yani sürdürülebilir en yüksek ürün yorumudur ve
gelecekte de stoğun durumunu koruyan sürdürülebilir en yüksek sabit avdır
(hasattır).
en yüksek balıkçılık ölüm eşiği [maximum fishing mortality threshold] Eşik
aşıldığında aşırı avcılığa dolayısıyla stoğun sürdürülebilir en yüksek ürün
kapasitesini tehlikeye sokan balıkçılık ölüm payıdır (oranıdır).
en yüksek denge avı [maximum equilibrium catch, maximum sustainable yield] ®
Sürdürülebilir en yüksek ürün.
en yüksek ekonomik icraat [maximum economic performance] En Yüksek ekonomik girdi sağlayan balıkçılık.
en yüksek gizil ürün (en yüksek potansiyel ürün) [maximum potential yield] Uygun çevresel koşullarda, bir stok, popülasyon ya da alanın verebileceği
en büyük hasat.
en yüksek potansiyel ürün [maximum potential yield] ® En yüksek
gizil ürün.
en yüksek sabit ürün [maximum constant yield] Olası gelecek
stok durumları için sürdürülebilir en yüksek sabit av (hasat).
endemik [endemic]
Bir bölgenin dışarıdan gelmemiş, taşınmamış yerli organizmaları.
ender [rare] Dağılma alanında az, ya da azalan
sayısı nedeniyle yerli bir tür ya da fauna ve floranın risk altında olması. Bu
durumdaki tür ya da birim tehdit ve tehlike altında sayılmaz fakat dikkatli
izlenmeyi gerektirir.
endo- (önek) [endo-] İç. İçinde,
içerisinde. Örnek, endoparazit (endoparasite) - içasalak (vücut içerisinde
yaşayan asalak).
endobentik [endobenthic, endobiontic] Taban içinde – çökel içinde yaşayan.
endobiyont [endobiont] Tabana gömülü yaşayabilen
organizmalar.
endofauna [endofauna] Tabana gömülü yaşayan
hayvansal organizmalar.
endofitik [endophytic] Bitki dokularının iç kısmında yaşayan.
endolimf [endolymph] İçkulak sıvısı.
endolitik [endolithic]
Kayaların içinde ya da benzer özellikler gösteren diğer tüm alt-katmanlarda
örneğin deniz kabukluları gibi (genelde kireçli katmanların içinde) yaşayan.
endoparazit [endoparasite] ® İçasalak.
endoteka [endotheca] Diatomların iç odacığı ya da
kapakçığı.
endotoksin [endotoxin] Mikrobun üretip dışa salmadığı
fakat mikrop öldükten sonra ortaya çıkan ağı (zehir).
endozoik [endozoic] Hayvan dokularının iç kısmında yaşayan.
endrin [endrin]
Klorlu hidrokarbon. Çok zehirli böcek kıran (böcek öldürücü).
endüstri balıkçılığı [industrial fishery] İnsan tüketimi için
değil başka amaçlar için (yem, gübre, yağ vs) yapılayan balıkçılık. Beslenme
zincirinin temelini oluşturan alt basamaktaki balıkları yok eder.
endüstriyel balıkçılık [industial fishery] Avın endüstri ham maddesi olarak da kullanıldığı büyük
ölçekli balıkçılık faaliyetidir.
enerji [energy] İş yapabilme yeteneği.
Organizmaların etkin gücü.
eneus [aeneus] Metalimsi renkte.
enfeksiyon [infection] ® Bulaşma.
enfraruj [ifrared] Kızılötesi.
engel [barrier] Canlıların yayılma ya da göçmesini engelleyen (derin kanyon, bank,
tuzluluk farkı vb gibi) sınırlayıcılar.
engelleyiciler [inhibitors]
Bir işlem ya da reaksiyonu yavaşlatan, durduran kimyasal maddeler.
engerek balığı [Sloane's viperfish] ® Chauliodus sloani.
Engraulididae (Hamsigiller) [anchovies] Actinopterygii sınıfı, Clupeiformes takımı, Engraulidae ailesinde 17 cinste
144 tür hamsigil balık bulunmaktadır. Bunların ancak birkaçı ekonomik yönden
değerlidir. Ekonomik önemi olanlar şunlardır:
Engraulis anchoite |
Arjantin hamsisi), |
Engraulis australis |
Avusturalya hamsisi |
Engraulis capencis |
Güney Afrika hamsisi |
Engraulis encrasicolus |
Karadeniz
hamsisi-Avrupa hamsisi |
Engraulis eurystole |
Gümüş hamsi |
Engraulis japonicus |
Japon hamsisi |
Engraulis mordax |
Kaliforniya hamsisi |
Engraulis ringens |
Peru hamsisi
(Dünyada en yüksek ürün veren tür) |
Görülebildiği gibi bunlar Atlas, Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır.
Akdeniz’de bir türünün yaşadığı düşünülmektedir. Türkiye’nin en yüksek
balıkçılık ürünüdür ve Karadeniz’de avlamaktadır. Gövde narindir, kesiti
ovaldir. Karina yumuşaktır. Yüz koni biçimindedir, sivridir. Ağız alttadır, üst
çene uzundur. Sırt yüzgeci kısadır. Pullar kolayca düşebilir. Yanal çizgi
yoktur. Sırt mavi yeşildir, hızla açık griye dönüşebilir. Karın solgundur.
Kuyruk koyu kenarlıdır. Boyu 20 cm’ye ulaşabilir. Ancak böyle bir şansı yoktur.
Bu nedenle Karadeniz’de sık rastlanan boylar bunun yarısı kadardır. Karadeniz’de
0-150 metre derinliklerde avlanır. Akdeniz’de hamsi 285 m’ye kadar avlanmıştır.
Hamsigiller yüzücüdür (pelajiktir). Geniş tuzluluk aralığına dayanıklıdır (%o 5-41). Haliçlere girebilir. Yumurtlama Karadeniz’de
Haziran-Ağustos aylarında olur. Eşeysel olgunluğa 1 yılda ulaşır. Hamsi
yumurtaları elips şekillidir. Planktonla (daha çok Copepoda ile) beslenir.
Diğer küçük kabuklular ve yumuşakça kurtçuklarını da yerler.
Engraulis encrasicolus (hamsi, karadeniz hamsisi, karadeniz
hamsi balığı) [European anchovy] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. 0-
Engraulis encrasicolus maeoticus (Azak
hamsi balığı, açıkağız, kamsa) [?] Ölçülebilir bazı özellikleri
Karadeniz hamsisinden değişik de olsa, bu durum Azak hamsisinin alt tür olduğu
hakkında yeterli kanıt olarak kabul edilmemektedir. Benzer şekilde Karadeniz
ülkelerinde kullanılan Engraulis
encrasicolus ponticus, Engraulis
encrasicolus maeoticus, Engraulis
encrasicolus mediterraneus, Engraulis
encrasicolus ponticus occidentalis, Engraulis
encrasicolus ponticus orientalis adlandırmaları belki popülasyonları ayırt
etmede kullanılabilirler. Ancak bunlar genel kabul gören tür adları değildirler (bkz. FAO/SIDP Species Identification Sheets). ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus mediterraneus [?] ® Engraulis encrasicolus
maeoticus. ® Engraulis
encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus occidentalis [?] ® Engraulis encrasicolus
maeoticus. ® Engraulis
encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus orientalis [?] ® Engraulis encrasicolus
maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
enhalin [enhaline, ensaline] ® Ensalin.
enjeksiyon [injection] Şırınga etmek.
enlem [latitude] Ekvatorun 0 (sıfır) derece sayılmasıyla, yerküreyi 90’ı kuzey ve yine diğer
90’ı güney yarımkürede yer alan birbirine paralel eşit aralıklı sanal
çizgiler.
ensalin [ensaline, enhaline] Deniz suyu tuzluluğuna yakın tuzluluk.
ense dikeni [nuchal thorn] Vatozgiller’in (Rajidae)
ensesindeki kuvvetli diken.
ense pileleri [nuchal
folds] Kafadanbacaklılarda kafanın arka sırtsal bölgesindeki deri pileleri.
ense plakası [nuchal plate] Kafadanbacaklılarda
kafanın arka sırtsal kısmına bitişik kıkırdak plaka olup huninin sırtsal
cep eki ile mantonun ön kenarına dokunma yeri ve daha özel olarak kabuğun ön
kenarının oluşturduğu rölyef arasında bulunur.
ensis [razor shells, jackknives] Orta boylu,
yenilebilir, tuzlu-suda yaşayan çift kabuklu (çenetli), Pharidae ailesinden
yumuşakça cinsi. Günümüzde, olta balıkçılığında yem olarak kullanılmak üzere
kültürü yapılmaktadır.
Ensis ensis (ustura istiridye,
ustura midye) [pod
razor shell, sword razor shell, razor shell] Kabuk hafif kıvrıktır
(kavislidir). Sol kabuğun eklem kısmında iki
asıl, iki yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir yanal diş bulunur. Rengi dışta beyaz bejlidir.
Kırmızı esmer bantlı ve beneklidir. Dış deri (zar) cilalı olup sarıdan
zeytuniye çalar. Kabuk içi beyaz açık gri-mavidir. Boyu en çok 17,5 cm olabilir
ancak genelde sıklıkla rastlanan boyları 7 - 10 cm kadardır. İnce temiz kumlu
ve çamurlu tabanda barınır. Yumurtlayıcı tür olup eşeyler ayrıdır. Askı yükle
beslenir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Ensis
minor
(?) [sword razor shell] ® Ensis
siliqua.
Ensis
siliqua (?) [sword razor shell] Sin. Ensis minor. Kabuk dörtgensidir. Sırtsal ve
karınsal kenarlar hemen hemen düzdür. Sol kabuğun eklem kısmında iki asıl, iki
yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir yanal
diş bulunur. Rengi beyaz bej olup kırmızı esmer bantlıdır. Zar cilalı
gibidir. Sarımsı zeytuniye çalar. Kabuk içi açık mavi-gridir. Boyu en çok 17 cm
olabilir. Sıklıkla rastlanan boyları 8 cm ile 12 cm arasındadır. İnce kumlu
tabanda görülür. Askı yük ile beslenir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
ENSO (kıs) [El Niño-Southern Oscillation, ENSO] ® Güneyli salınım. ® El niño.
enspektör [inspector] 1- Kontrol eden, müfettiş.
enspektör [inspector] 2- Gemi ve gemicilik ile sefer işlerini denetleyen, gemiyi sefere
hazırlayan ve sürekli sefere hazır halde tutmakla görevli kişinin unvanı.
enstitü [institute] 1- Bilimsel araştırma, inceleme ve yayın yapan bağımsız kuruluş.
enstitü [institute] 2- Üniversitelerde yüksek lisans eğitimi vermeyle yükümlü eğitim ve
araştırma kurumları.
Entelurus aequoreus (yüzgeçsizdeniziğnesi balığı) [snake pipefish] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer. Boyu TL=40-
Enteromorpha compressa (?) [flat
gren nori] Yeşil algdir. Tüp şeklinde dallıdır. Tabana bir disk ile
yapışır. Büyümesi difüz olup üremesi eş-yapılı digenetik döngülüdür. Genelin
boyu 10 - 20 cm kadardır. Besin tuzlarınca zengin kıyısal kesimde boldur.
Küresel yaygın (kozmopolit) türdür. Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında
bulunur. Potansiyel insan gıdası olabilir, tıbbi kullanımı vardır.
Enteromorpha linza (?) [welded gren nori] eşil algdir. Tallus az dallı ya
da dalsız olabilir. Gel-git kuşağı içerisinde yaşar. Rengi yeşil, sarı
yeşildir. Boyu 10 - 20 cm arasındadır. Eşeyli üremesi birbirini izleyen
eş-yapılı döngülüdür. Eşeysiz üremede ya dörtlü kamçılı zoospor ya da çift kamçılı
evreler birbirini izler. Avrupa sularında eşeysiz üreme kanıtlanmıştır.
Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında bulunur. Gizil tıbbi kullanımı vardır.
Enteromorpha prolifera (?) [dark green nori] Yeşil algdir. Boyu 10 - 20
cm'dir. Üst infralitoral katta yayılır. Fauling oluşturur. Eşeyli, eşeysiz ve
çelikleme dahil üremesinin birçok yolu vardır.
Karadeniz'de Kafkasya ve İğneada-Bulgaristan sahillerinde bulunur.
ento (önek) [ento] İç, içinde, içeride.
entomloji [entomology] Böcekbilim(i).
Böcekleri inceleyen bilim kolu.
entropi [entropy] Düzensizlik düzeyi.
enzim [enzyme]
Canlı hücresinde üretilen, biyokimyasal değişmeleri hızlandıran protein.
Kendisi reaksiyona katılmadığı (tüketilmediği) için çok az bir miktarı çok
fazla malzemenin dönüşmesini sağlar.
EPA (kıs) [Environmental
Protection Agency] ABD çevre koruma ajansı (kurumu). Kirleticiler
konusunda bütün yasa ve yönetmelikleri uygulamayla görevli ABD kuruluşu.
epi- (önek) [epi-] Üstte, üstünde,
yüzeyde, yukarıda. Epiderm (epidermis)-Üst deri (dışderi).
epibentik [epibenthic] Taban üzerinde.
epibentos [epibenthos] Taban üzerindeki tabansal
organizmalar.
epibiyont [epibiont] 1- Taban üstünde yaşayabilen
organizmalar.
epibiyont [epibiontic] 2- Başka organizmalara zarar vermeden ve yarar görmeden yapışmış
olarak yaşayan canlılar.
epiblast [epiblast] ® Dışderi.
epidemi [epidemic] ® Salgın hastalık.
epidemioloji [epidemiology]
Sayrıbilim. İnsan topluluklarındaki hastalıkları inceleyen bilim.
epiderm [epidermis] Derinin üst iki tabakasının
dışta olanı. Elasmobranchii’de 4-6 ve Teleostei’de 10-30 hücre tabakasından
oluşur.
epifauna
[epifauna] Tabanının üstünde
(taban yüzeyinde) yaşayan hayvanlar.
epifit [epiphyte] Taban ve tabandaki
malzeme üstünde büyüyen ya da ilgili olan organizmalar.
epifitik [epiphytic] Bitkilerin yüzeyinde yaşayan.
epiflora [epiflora] Tabanının üstünde
(taban yüzeyinde) ve ışıklı bölgede yaşayan bitkisel organizmalar.
epigami [epigamy] ® Epitoki.
Epigonus telescopus (küçük kardinal balığı) [bulls-eye] Boyu TL=75 cm olup
104 yıl yaşayabilir. 75-1,200 m derinliklerde taban üstünde su kolonunda durur.
Balıkçılığı vardır. Gençleri yüzücüdür (pelajiktir). Erinler tabana yakın
durur. Bulunduğu yeri korumayan etoburdur (karvinordur).
epijen [epigean] ® Yüzeyci.
epilimniyon [epilimnion] Deniz ya da gölün
sıcak üst tabakası. Sıcaklık geçiş tabakasının (termoklin) üstündeki tabaka.
epilit [epilith] Kayalar üzerinde yaşayan bitki ve yosunlar.
epilitik [epilithic] Kaya malzemesi üzerinde
yaşayan organizmalar.
Epinephelus aeneus (lahoz, kayahani, lahoz balığı, taş
balığı, kayahanisi, girida balığı) [white
grouper] Tabansal (demersal) okyanus-göçerdir (okyanodromdur).
Acı-suya girer. Boyu TL=120 cm ve ağırlığı
Epinephelus alexandrinus (orfoz balığı,
taşhanisi, lahoz)
[blacktip grouper] ® Epinephelus
fasciatus.
Epinephelus caninus (orfoz,
lahoz) [dogtooth grouper] Tabansaldır (demersaldır). 30-
Epinephelus fasciatus (orfoz balığı, taşhanisi, lahoz) [blacktip grouper] Epinephelus alexandrinus’un geçerli adıdır. Boyu TL=40 cm ve ağırlığı
Epinephelus gigas (sarıhani, orfoz balığı, taş
hanisi, orfoz) [dusky grouper] ® Epinephelus marginatus.
Epinephelus guaza (sarıhani, orfoz balığı, taş
hanisi, orfoz) [dusky grouper] ® Epinephelus marginatus.
Epinephelus haifensis (pörtlek, orfoz)
[Haifa grouper] Tabansaldır
(demersaldır). Boyu TL=110 cm ve ağırlığı
Epinephelus malabaricus (taşhanisi,
orfoz balığı) [Malabar grouper] Etraf-göçerdir
(amfidromdur). Acı-suya girer ve 0-
Epinephelus marginatus (sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz) [dusky grouper] Epinephelus guaza ve
Epinephelus gigas’ın geçerli bilimsel adıdır. Boyu TL=150 cm ve ağırlığı
epinöston [epineuston] Su yüzeyinin en üst film
tabakasındaki nöstonik organizmalar.
epipelajik (üst-pelajik) [epipelagic] ® Üst-yüzücü.
epipelajik kuşak (üst-pelajik
kuşak) [epipelagic zone] ®
Üst-yüzücü kuşak.
epipodit [epipodite] Bazı kabuklularda (Crustacea)
bacaklardaki dış uzantı.
episentral [epicentral] Başa en yakın omurlara
eklenmiş çubuk şeklindeki kemik. Örneğin berlam cinsinde (Merluccius) 3-4 çift bulunmaktadır.
episerk [epicercal] ® Episerkal.
episerkal [epicercal] Bakışımsız (asimetrik) olup
üst kısmı (lobu) uzun olan kuyruk yüzgeci. ® Heteroserk. ® Difiserk. ®
Homoserk. ® Hiposerk.
epiteka [epitheca] Mercanların dış yüzeyinde
sürekli ve genellikle şekilsiz tabaka.
epitoki [epitoky] Çokkıllılar’da (Polychaeta)
görülen üreme şekli. Burada hayvanın vücudunun bir kısmı vücut uzantısı
şeklinde değişikliğe uğrar. Hayvanın arka kısmı epitok olur. Epitok bölmeleri
eşeysel gözeleri (hücreleri) taşır. Eğer hayvanın bütün vücudu epitok halini
alırsa bu tip üreme şekline epigami denir. Eğer vücut bölmesinden biri epitok
olursa buna şizogami denir ki bu da Çokkıllılar’da bilinen genel üreme
şeklidir.
epizoantus [soft coral, epizoanthus] Bitkisel görünümlü
(deniz şakayıkları vb) hayvanlardan oluşan mercan kolonisi.
epizoik [epizoic]
Hayvanların üzerinde yaşayan.
epizotik [epizootic] Kısa sürede bir
popülasyondaki birçok hayvana bulaşan hastalık.
erbezi [testis] Erkeklik hormonu ve atmık üreten
erkek cinsiyet bezi.
erdişi [hermaphrodite] Hem erkek hem dişi gameti oluşturabilen canlı.
erdişilik [hermaphroditism] Bireyde aynı anda
yumurtalık ve erbezinin bulunması ve hem erkek hem de dişi gameti oluşturabilme
yeteneğidir. Cinsiyet bezlerinin aynı anda çalışması gerekmemektedir. İşlevsel
erdişilik Cyprinodontidae, Sparidae ve Serranidae ailesi fertlerinde
görülmektedir (protogir = ® tezdişilik ve protandri = ® tezerlik). Cyprinodontidae ailesinden Rivulus marmoratus alışlagelmişin dışına çıkmakta ve önce
yumurta üretmekte ve sonra döllemektedir (kendisini dölleyen erdişilik).
Erdişilik balıkların dışında birçok hayvan grubunda da görülür. Örnek; yassısolucanlar, halkalısolucanlar ve
kabuklular’dan Cirripedia.
ergin [adult] Cinsi olgunluğa ulaşmış. ® Erin.
erilleme [masculinisation] Erkek hormonun
(17a-metil testosterone) verilmesiyle cinsiyetin değiştirilmesi. Yöntem yayın
ve Nil sazanı da denilen Tilapia
cinsi balıklarının yetiştirilmesinde tercih edilen erkek cinsiyetin elde
edilmesinde kullanılmaktadır. Hormon dişi bireylerde kullanıldığında aynı
kalıtsal özelliklere sahip (XX) kromozomlu atmığı olan tertip (cohort) elde
edilir. Bunların normal yumurtalara sahip bireylerle çiftleştirilmesinde ise
hepsi dişi birey elde edilir.
erim [course] 1- Yer ve zamanda alınan yol.
erim [range] 2- Bir tür ya da diğer
grupların yayıldığı coğrafi bölge. Erim alanı sürekli olabileceği gibi
kesintili de olabilir.
erin (ergin)
[adult] 1- Cinsi olgunluğa ulaşmış hayvan.
erin (ergin)
[mature] 2- Çağına erişmiş. Olgunlaşmış.
erin balık sayımı [adult fish count] Dar pasajlardan (barajlardaki balık merdiven-lerinden) yumurtlamak için
geçen balıkların belirli sürelerde sayılması. Günümüzde akustik cihazlar ile
göç süresince tam sayım yapılabilmektedir.
erin stok [adult stock, spawning stock] 1- Bireylerinin %50’sinin cinsi olgunluk yaşı ya da boyuna ulaşmış olduğu
stok.
erin stok [adult stock, spawning stock] 2- Yumurtlayabilme aşamasına gelmiş stok.
erinleşme yaşı [age of maturity] ® Olgunlaşma yaşı.
Eriphia spinifrons (?) [warty crab] ® Eriphia verrucosa.
Eriphia
verrucosa (?) [warty crab] Sin. Eriphia spinifrons. Karapaks kalın, pürüzsüz ve bombelidir. Rengi
yeşilimsi esmer ya da kızılımsı esmerdir. Sarı beneklidir. Karapaks boyu en çok
8 cm, eni ise 10 cm olabilir. Sıkça rastlanan boyları 5 il3 6,5 cm arasındadır.
Kayalık kıyılarda, taşlar altında, gel-git ve alt kesiminde, yosunlar arasında
yaşar. Türkiye'nin tüm deniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
erişime açık balıkçılık [open access fishery] Balıkçı sayısının sınırlanmadığı
balıkçılık. Genellikle hobi balıkçılığı için kullanılır. Erişime açık
balıkçılıkta stokların hızla aşırı sömürülmesi ya da aşırı sömürülmüş olması
mümkündür.
eritr- (önek) [erythr-] Kırmızı, kızıl, al.
Örnek; eritrosit (erythrocyte)-alyuvar.
eritrosit [erythrocyte] Alyuvar.
erkek [male] Atmık (sperm) üreten birey. İşareti
erkek karides (peygamber devesi
karidesi; zengin karides) [spottail mantis shrimp] ® Squilla mantis.
erken döl [precocious breeding] Akvaryumdaki
dişi balığın erken döl vermesi. Büyümek için harcanacak enerjinin önemli bir
kısmı bu yolla yitirileceğinden cinsiyetler birbirinden ayrı tutulmalıdır.
erken gelişmiş [precocious] Aynı tertipteki (cohort)
hemcinslerinden daha hızlı, daha önce cinsi olgunluğa ulaşmış (çoğunlukla erkek)
balık.
erken olgunlaşma [precocious maturation] ® Erken
gelişmiş.
erken yaşam evresi [early life phase] Balık yaşamının
yumurtadan erinleşmiş balığa benzer duruma gelene kadar geçen dönemi.
Ernst Haeckel [Ernst Haeckel] ® Haeckel.
eroplankton [aeroplankton] Havadaki
plankton. Havadaki küçük canlılar.
erozyon [erosion]
Aşınma. Genellikle toprağın dış etkenler (yağış, sel, rüzgar) nedeniyle
aşındırılıp taşınması.
erselik [hermaphrodite, monoecius] Hem erkek hem dişi organları olan çift eşeyli (cinsiyetli) canlı. ® Erdişilik.
ersuyu [sperm] ® Atmık.
esas (asıl) düzlek [cardinal
plateau] ® Asıl
düzlek.
eser elementler [trace
elements] ® İz elementler.
eski tank sendromu [old tank syndrome] Tankta organik
maddelerin birikmesi sonucu pH değerinin (ani) düşmesi. Suyun değiştirilmesiyle
giderilir. ® Yeni
tank sendromu.
esmer kas
[brown muscle] Balıklarda
hemen derinin altında ve her iki tarafta yer alan, koyu, yağ ve proteince
görece zengin et (kas). Bu kısımlar için koyu (esmer) kas (et), kırmızı kas
(et) tanımlamaları da kullanılmaktadır.
esmer sokar [dusky spinefoot] ® Siganus
luridus.
esmer
su yosunları [brown
algae] ® Phaephyceae.
esneklik [elasticity] 1- Çok taze balığın eti esnektir ve
parmakla basıldığında çukurluk çabucak kaybolur.
esneklik [resilience] 2- Aşırı balıkçılık baskısı sonucu bozulan sistemin kendisini
toparlaması.
esneklik [resilience] 3- Ekosistem değişmeden önce ne kadar bozukluğu
kaldırabileceğine ait ölçü.
Esocidae (Turnabalığıgiller) [pickerels, pikes] Işınlı-yüzgeçliler-Actinopterygii sınıfı, Esociformes takımındaki bu
ailede 1 cins (Esox) bulunmaktadır.
Tür sayısı 5’tir. Tatlı-suda yaşayan balıklar olup acı-suda da bulunurlar.
Küçük sikloid (çember) pulludurlar. Doymak bilmeyen yırtıcıdırlar.
Esox lucius (turna
balığı) [pike,
horned pike, northern pike] Erkek
esnek [elastic] Dış etkiyle şekli bozulduğunda
eski haline, eski şekil ve büyüklüğüne ulaşabilen.
eş (plasenta) [placenta]
®
Etene.
eşanlı davranış [synchronous behaviour] Grubu oluşturan
bireylerin aynı yöndeki eşzamanlı hareketi. Bu bir yerde eşzamanlı sosyal
benzetişim olup balıkların sürü oluşturarak gösterdikleri davranış şeklidir.
Buna allomimetik davranış yani aynı düzeyde karşılıklı uyarı ve eşgüdüm
davranışı da denmektedir.
eşanlı erdişi (eşanlı hermafrodit) [simultaneous
hermaphrodite, synchronous hermaphrodite] ® Eşanlı erselik.
eşanlı erselik (eşanlı
hermafrodit) [simultaneous hermaphrodite, synchronous
hermaphrodite] Aynı anda (eşanlı) hem yumurtalık hem de erbezi dokusu
oluşturmuş.
eşanlı hermafrodit [simultaneous hermaphrodite, synchronous
hermaphrodite] ® Eşanlı erselik.
eşbasınç [isobar] Eşit barometre basıncına sahip
noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşbiyokitle [isobenth] Eşit biyokitle
değerine sahip noktalarını birleştirildiği harita çizgisi.
eşbol [isonome] Bir türün eşit bolluk değerine
sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşdeğer [isopleth] Eşit değerlerin
birleştirilmesinden oluşan çizgiler.
eşdeğer çizgisi [isoline, isogram] Eşit herhangi bir şeye
sahip olan noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşdeğer ürün [yield isopleth] Aynı ürün (hasat)
değerine sahip noktaların birleştirildiği şekil. Genellikle içgöçer başına
(stoğa katılan birey başına) düşen ürünün (hasadın) belirlenmesinde kullanılır.
eşdeğer ürün çizelgesi [yield isopleth diagram] Beverton ve
Holt’un geliştirmiş oldukları tek türlü ürün (hasat) denkleminin çözülebilmesi
için içgöçer sayılarının (stoğa katılan birey sayılarının) bilinmesi
gerekmektedir. İçgöçer sayısının belirlenmesindeki zorluk ve belirsizlikler
nedeniyle ürün denklemindeki içgöçer sayısı (R) eşitliğin soluna (Y/R) şeklinde
geçirildikten sonra denklemin kolay çözümü olanaklı olmuştur. Denklem değişken
ilk avlanma yaşı (tc) ya da boyu (lc) ile değişken
balıkçılık ölüm payı (F=q.f) için doğal ölüm ve büyüme dikkate alınarak
çözüldüğünde (Y/R) denge değerinden oluşan bir matris elde edilir. Bu
matristeki eşit (Y/R) değerlerinin (noktalarının) birleştirilmesi eşdeğer ürün
çizelgesini verir.
eşderinlik
[isobath] Eşit derinliğe sahip
noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşdiş [isodont] Aynı tipte dişleri olan.
Balıklarda alışılagelmiş bir durumdur.
eşek balığı [forkbeard] 1- ® Phycis phycis.
eşek balığı [greater
forkbeard] 2- ® Phycis blennoides.
eşey [sex] Dişi ya da erkek olma durumunu
belirten görevsellik, özellik.
eşeyler-arası [intersexual] ® Cinsiyetler-arası (interseksüel).
eşeyli (seksüel) üreme [sexual reproduction] 1- Eşeyli
üremede genetik malzeme ve bilgiler yeni bir birleştirme (combination) olanağı
vardır. Cyanophyceae'de
eşeyli üreme gözlenmemiştir; Euglenophyceae'de ise bu henüz doğrulanmamıştır.
Tüm diğer alg sınıflarında eşeyli üreme vardır. Bu, 3 temel yöntemden
etkilenmektedir. i- İzogami
(isogamy); ii- Anizogami (anisogamy)
ve iii- Oogami (oogamy). İzogamide,
iki benzer morfolojiye sahip, gametin birleşmesi gerçekleşmektedir. Anizogamide
benzer olmayan iki gametin birleşmesi (çiftleşmesi) gerekmektedir (yani bir
gamet diğerinden küçüktür). Bazı durumda morfolojileri özdeş gametler farklı
davranır ki burada fizyolojik anizogami sergilenmektedir. Bazı alglerde gameter
çift biçimlidir (dimorphic). İri ve hareketsiz olan gamete yumurta ya da ovum;
küçük ve hareketli olan ise sperm ya da spermatozoid olarak anılır. Sperm ile
yumurtanın birleşmesi oogami olarak bilinmektedir. Döllenme sonrası zigot
oluşur. Zigottan zoospor ve sonuçta yeni bir bitki oluşur.
eşeyli üreme [sexual reproduction] 2- Eşey gözeleri (hücreleri)
üreterek çoğalma.
eşeysel çift-renklilik (cinsi
çift-renklilik) [sexual
dichromatism] Erkek ve dişi balıkların renklerindeki farklılık.
eşeysel çift-yapısallık (cinsi
çift-yapılılık) [sexual
dimorphism] Erkek ve dişi balıkların şekil ve boylarındaki
farklılık. Erkek ve dişi bireylerin
farklı görünüşte olması. ® Çift-yapısallık (dimorfizm).
eşeysel dimorfizm [sexual dimorfism] ® Eşeysel çift-yapısallık.
eşeysel transformasyon [sexual transformation] ® Tezerlik (protandri). ® Tezdişilik (protogir).
eşeysiz (aseksüel) üreme [asexual reproduction] 1- Eşeysiz
üreme (Cyano-phyceae ve Rhodophyceae
hariç) değişik tipteki sporlar ile oluşmaktadır. Çoğu grup
renkli tek hücreli zoospor oluşturur. Bazı durumlarda zoospor hareket
yeteneğini kaybeder ki bunlara aplanospor denir. Bazılarında aplanospor ebeveyn
hücre ile özdeştir ki bu da otospor (autospor) olarak adlandırılır. Bazen
aplanosporun duvarı kalınlaşır ve hipnespor (hypnospor) olarak gelişir. Cyanophyceae'de endospor ve
exsospor; Rhodophyceae'de monospor,
tetraspor vs eşeysiz üremenin diğer tipleridir.
eşeysiz üreme [asexual reproduction] 2- Eşey gözeleri üretmeden
tomurcuklanma ya da bölünmeyle çoğalma.
eşhız [isotach] 1- Eşit rüzgâr hızı değerine sahip
noktaların birleştirildiği harita çizgisi.
eşhız [isovel] 2- Eşit akıntı hızına sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşik [threshold]
1- Gözlemlenebilir etki yaratan en
alt (düşük) düzey (doz).
eşik [threshold]
2- Okyanuslar ile denizleri ve
denizlerle denizleri ayıran su altındaki yüksek kesim. Örnek; Cebalitarık
eşiği, İstanbul Boğazı eşiği.
eşitlik göstergesi [evennes index] e = H/log S ’dir. H = Shannon göstergesi ve S = Tür sayısıdır. ® Benzemezlik göstergesi. ® Benzerlik göstergesi. ® Baskınlık göstergesi. ® Tür çeşitliliği göstergesi. ® Topluluk çözümlemesi. ® Tür zenginliği göstergesi. ® Shannon göstergesi.
eşkabuklu [equivalve] Midye kabuklarının simetrik olması.
eşkenar [equilateral] Midyede kancanın her iki tarafında simetrik büyüyen
kabuğu tanımlar.
Eşkenarpullular [Rhomboganoidea] Balıkların
Teleostomi-Tükelağızlılar alt sınıfına giren bir takımı. Kemik iskeletli olup
vücutları eşkenar pullarla örtülüdür. Kuyruk yüzgeci heteroserktir (üst lob
büyüktür). Lepisosteidae - Kemikli-turna-balığıgiller ailesi vardır.
eşkina [brown meager] ® Sciaena umbra.
eşmerkezli [concentric] Merkezleri aynı olan birbirini izleyen halkalar.
eşnem [isohume] Eşit nem değerine sahip noktalarının birleştirildiği
harita çizgisi.
Eşomurlular [Isospondyli] Balıkların Tükelağızlılar
sınıfına giren 50 kadar familyayı içeren takımı. Omurları birbirinin benzeridir
ve bu yönleriyle kemik-destekli keseliler-den ayrılırlar.
eşölçülü büyüme [isometric growth] Hayvanın vücut oranları ve özgül ağırlığının değişmediği
büyüme. w = a Lb denkleminin işlevsel regresyon değeri (b) üç’e eşit
olduğu durumdaki büyüme.
eş (plasenta) [placenta] ® Etene.
eşsıcak [isotherm] Eşit sıcaklık değerine sahip noktaların birleştirildiği harita çizgisi.
eşsık [isopycnic] Sıklığa ait eşdeğerler. Sabit ya da tekdüze sıklık.
eştip [isotype] 1- Aynı
cinsin iki türünden bir tipin tanımlanması.
eştip [isotype] 2- Çeşitli yerlerde bulunan
form.
eştuz [isohaline] Eşit tuzluluk değerine sahip noktalarının birleştirildiği
harita çizgisi.
eşvarış [isopiptesis] Göçmen bir türün aynı
tarihte ulaştığı hedef noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.
eşyoğun [isocon] 1- Birim alan ve zamanda eşit
yoğunluğa sahip noktaların birleştirildiği harita çizgisi. Örnek; eşit tuzluluk
(eştuzluluk) çizgileri gibi.
eşyoğun [isopycnic] 2- ® Eşsık.
eşzamanlı davranış [synchronous behaviour] ® Eşanlı davranış.
eşzamanlı erdişilik [isochronous hermaphroditism] Atmık ve yumurtanın aynı anda oluştuğu erdişilik. Örnek;
gömlekliler, solucanlar, sülükler.
et al. (kıs) [and others] ® ve diğerleri.
Et ve Balık Kurumu [Fish and Flesh Organization] 1951’de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan bir
iktisadi devlet kurumudur. Görevi, kasaplık hayvan ve balık üretimini
geliştirmek ve artırmak ve anormal fiyat dalgalanmalarını önlemekti. Kurum,
depolar yapar, mağazalar zinciri kurar ve satış yerleri açardı. Üreticilere
kredi verir ve balıkçılık dahil ilgi alanına giren araştırmaları desteklerdi.
Kurumun 1970’li yıllardaki mal varlığı 170 milyon dolar civarında olup 3,000
personel çalıştırmaktaydı. Kurumun önce balıkla olan kısmı elinden alındı ve dağıtıldı
daha sonra kurumun kalanı özelleştirilerek ortadan kaldırıldı. Ancak
hayvancılığın gerilemesi üzerine bu kurum 2006’da yeniden kısmen
canlandırılmaya başlandı.
etanol [ethanol, grain alcohol] ® Etil alkol.
etc. (kıs) [et
cetera] ® vs.
etçil [carnivore] Etle beslenen. ® Etobur.
etek [?] Ağ kısmı. Dalyanlarda zeytin kazığından torbaya (hazneye) kadar uzanan ağ
kısmı.
etene (plasenta) [placenta] Cenin anne rahminde iken cenini rahim çeperine
bağlandığı, besin, atıkların giderilmesi, gaz alışverişi (O2, CO2)
ihtiyacının karşılanmasında kullanılan bir organdır. Cenine bir kordonla
bağlıdır. Buna eş de denmektedir.
etenesiz [aplacental] Bazı köpek balıklarında görüldüğü gibi, embriyonun
(ceninin) anneye kordon (plasenta) ile bağlı olmadığı, doğurarak çoğalma şekli.
etil alkol (etanol) [ethyl alcohol, ethanol] C2H5OH;
Balıkların saklanmasında %70-80 derecelik çözeltisi kullanılmaktadır.
etilen-daimin-tetraasetik-asit [Ethylene–Diamine-Tetraacetic-Acid (EDTA)] Bitkisel plankton için yapay besi ortamı oluşturulurken
fazlaya kaçan metallerle kompleks oluşturup bunların (ağılayıcı-zehirleyici)
etkisinin azaltılmasında kullanılan kimyasal. Bu kimyasal aslında güçlü bir
tamponlayıcı (buffer) olup su sertliliği tayini, deterjan, kâğıt, tekstil,
gübre sanayi dahil laboratuarlarda metal tayinlerinde ve daha birçok alanda
kullanılmaktadır.
etimoloji [etymology] Kökenbilim. Taksonomide
bilimsel isimlerin anlam ve köklerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır.
etki [effect]
Gözlemlenebilir değişme oluşturan neden.
etki alanı [action radius] Bir av aracının
balığı çektiği (avlayabildiği) mesafe.
etki yarıçapı [action radius] ® Etki alanı.
etkileşim [interaction] Türler arasındaki olumlu ve olumsuz birliktelik. Bu
birliktelik popülasyonun içsel büyüme ve evrilmesini olumlu, olumsuz,
engelleyici ya da zararına etkiler. Etkileşme şu şekillerde olabilir:
® Yarış (doğrudan etki) |
(- -) |
Her iki türün birbirine olumsuz etkisi. |
® Kaynak yarışı (dolaylı etki) |
(- -) |
Ortak besin kaynağı kısıtlıysa. |
® Amenzalizm |
(- 0) |
Biri etkilenirken diğerinin etkilenmemesi. |
® Asalaklık (parazitizm) |
(+ -) |
Birinin yararına diğerinin zararına. |
® Yeme (predasyon) |
(+ -) |
Yiyen yenilenden büyüktür. |
® Besin ortakçılığı (komenzalizm) |
(+ 0) |
Birinin yararına diğeri etkilenmemektedir. |
® Ön-işbirlikçilik (protocooperation) |
(+ +) |
Her ikisi için de olumlu fakat şart değil. |
® Karşılıklılık (mutualizm) |
(+ +) |
Her ikisi için de olumlu ve şart. |
® Tarafsızlık (nötralizm) |
(0 0) |
Her ikisi de etkilenmemekte. |
etkileşimli balıkçılık [interactive fishing] Birbiri ile yarış
eden balıkçılık.
etkileşimli yemleme sistemi [interactive feeding system] Akvakültürde
atıkların görülmesi ya da balıkların davranışına bağlı olarak kendiliğinden
başlayan yemleme sistemi.
etkin balıkçılık çabası [effective fishing effort (f)] Etkisi ayarlanmış (düzenlenmiş) çaba. Bir birim (av aracı, olta, ağı vs)
için etkisi ayarlanmış çabanın artmasıyla (örneğin olta sayısının artmasıyla)
orantılı anlık balıkçılık oranının (etkisinin) artmasıdır. Balıkçılık ölümü
F=q.f ve f=F/q ‘dir. q=avlanabilirlik katsayısıdır.
Etmopterus spinax (karacamgöz,
mahmuzluköpek balığı, köpek balığı, kadife köpekbalığı) [velvet belly lantern
shark] Derin-tabansal (batidemersal) bir balıktır. 70-2,000 m
derinlikler arasında bulunur ama 2,490 m derinliğe kadar da inebilir. Boyu
TL=60 cm olabilir. Balıkçılığı önemsizdir. Canlı doğurucu (ovovivipar) olup bir
batında 6-20 adet yavru verebilir.
etobur [carnivore] Et ile beslenen canlı. Yaşam enerjisini hayvansal malzemeden
sağlayan.
etoloji [ethology] Davranış bilimi.
Doğuştan olan doğal davranışları inceleyen bilim.
etotobur [omnivore] Bitkisel ve hayvansal
besinlerden yararlanabilen hayvan(lar).
etraf [surrounding] ® Kuşatan.
etraf-göçer balıklar [amphidromous fish] Gelişmelerinin belirli evrelerinde tatlı-su ve deniz arasında göçen
balıklar olup göçlerinin nedeni yumurtlamaktır ve çiftleşmek değildir.
Etrumeus teres (kalem sardalya,
Akdeniz hamsisi) [round herring] Yüzücü (pelajik) olup
okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Balıkçılığı önemlidir. Boyu TL=33 cm olabilir
ve 50-
EU- (önek) [eu-] İyi.
EU-CFP (kıs) [European Union Common Fisheries Policy] ® AB
Ortak Balıkçılık Politikası.
euechinoidea ve holothuroidea (deniz kestaneleri ve deniz hıyarları) [sea urchins &
sea cucumber] ® Echinodermata (Derisidikenliler).
eukaryotik [eukaryotic] ® Ökaryotik.
Eumetopias jubatus (?) [Steller's sea lion] Memeliler (Mammalia)
sınıfı, Etoburlar (Carnivora) takımı, Otariidae ailesi, Otariinae alt ailesi Eumetopias cinsi bir türdür. Boyu 3,3
metreye ulaşabilir. Erkekleri 1,1 ton, dişiler
eumetrik aşırı avcılığı [eumetric overfishing] Balıkçılık
yeğinliğinin (f) yani (F=q.f)’in artırılmasına rağmen üründe (Y) bir artış
görülmüyorsa söz konusudur. ® Kötü ürün
eğrisi. ® İyi ürün
eğrisi.
eumetrik ürün eğrisi [eumetric yield curve] ® İyi ürün
eğrisi.
eumetrik yetersiz avcılığı [eumetric underfishing] Verilen ilk
avlanma yaşına (tc)’ye göre
balıkçılık yeğinliği (f) yetersiz ise yani (F=q.f) yetersiz ise söz
konusu olur. ® Kötü ürün eğrisi. ® İyi ürün eğrisi.
euri (önek) [eury] ® Öri.
euribarik
[eurybaric] ® Öribarik.
euribatik [eurybathic] ® Öribatik.
euribentik [eurybenthic] ® Öribentik.
eurifaj [eurypagous] ® Örifaj.
eurihalin [euryhaline, eurysaline] ® Örihalin.
eurilitoral kuşak [eurilittoral zone] ® Örilitoral
kuşak.
eurisalin [eurysaline] ® Örihalin.
euriterm [eurytherme] ® Öriterm.
euritermal [eurythermal] ® Öritermal.
euritermik [eurythermic] ® Öritermik.
euritropikal [eurytropical] ® Öritropikal.
Euspongia officinalis (banyo süngeri) [sponge] Sıcak denizlerde, Adriyatik ve Ege Denizi’nde bulunur. Basit, çokgözeli
(çökhücreli) bir hayvandır. Süngerlerin (Porifera) toplam tür sayısı oldukça
yüksek olmakla birlikte kullanılabilir olanları 15 türü geçmez. Bu 15 tür
içerisinden yaygın bilinen ve kalitelisi nedeniyle kullanılan banyo süngeridir.
Canlı iken koyu hatta siyah olan rengi işlenince sarı-kahverengine döner.
Akdeniz’de sünger grupları Yunanistan, Türkiye, Suriye, Mısır, Libya, Tunus ve
Sicilya kıyıları boyunca bulunur. Hassas bir hayvan olup temiz, sıcak, tuzlu
suyu tercih eder. Ticari orta boya ulaşması için 2-4 yıl geçmesi gerekir. Çoğu
sünger erseliktir (hermafrodittir). Eşeysel (cinsi) ya da tomurcuklanmayla
çoğalır. ®
Süngerler.
Euthynnus alletteratus (yazılıorkinos, benekliton balığı,
balamita soda, orkinos) [little
tunny] Okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. 1-
Eutrigla gurnardus (beneklikırlangıç,
benekli kırlangıç balığı, kırlangıç balığı)
[grey gurnard] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer ve balıkçılığı
yapılır. Boyu TL=60 cm ve ağırlığı
evcil [domestic, domesticus].
evedönüm [homing] Benzer yerler olmasına
rağmen daha önce bulunulan yere dönme. Deniz alasının doğduğu ırmağa dönmesi.
evedönüm oranı [homing rate] Ana-babalarının
yumurtladıkları yere (ırmağa) dönenlerin oranı.
evrim [evolution] Yavaş ve
kendiliğinden olan ard arda biçim değiştirme dizisi.
evrimsel sistematik [phylogenetic systematics] Organizmanın
evrilme sistematiğini hedef alan çalışma.
evsel [domestic].
evsel atık su [domestic
sewage] Evlerden gelen kullanılmış su ve içerdiği maddeler.
ex situ [ex situ] Yeri dışında.
Exocoetidae (Uçanbalıkgiller) [flying
fish] Actinopterygidae sınıfı, Beloniformes takımı, Exocoetidae
ailesinde 9 cins ve 64 tür yer almaktadır. Neredeyse silindirik gövdeli uzun
denizel balıklardır. Yüz genellikle küt, ağız küçüktür. Dişler yoktur ya da çok
küçüktür. Yüzgeçler yumuşak ışınlıdır. Göğüs yüzgeçleri sırta doğru yerleşmiş
olup kanat şeklinde büyüktür. Kuyruk derin çatallaşmıştır, alt lobu, üst
lobundan daha uzundur. Pullar iri olup çemberimsidir (sikloidtir), kolayca
kopabilir. Yüzme kesesi iridir. Sırt mavi ya da yeşildir, karın solgun renklidir.
Uçanbalıkgiller tüm okyanusların yüzey sularında yaşarlar. Suyun dışına
sıçraması ve uzun mesafeler boyunca bir planör gibi süzülmesiyle tanınır. Bu
davranışın yırtıcılardan korunmak için olduğu düşünülmektedir. Normalde bu uçuş
50 m kadardır. Ancak bazı gözlemlerde bu balığın 45 saniye uçabildiğini
göstermiştir. Uçuşu 70 km/saat, 400 m mesafe ve 6 m yükseklikte olabilir. Üreme
sıcak mevsimde gerçekleşir. Yumurtaları hem pelajiktir hem de bitkilere
ipliciklerle yapıştırılmıştır.
Exocoetus obtusirostris (uçan balık) [oceanic two-wing flyingfish] Yüzücü
(pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Boyu TL=24 cm olabilir. 0-
Exocoetus volitans (?) [tropical two-wing flyingfish] En çok
TL=30 cm boyunda olabilir. Yüzücü (pelajik) ve okyanus-göçerdir (okyanodrom).
0-
exoteka [exotheca] ® Eksoteka.