E [son güncelleme 02 Mart 2016]

 

E (kıs) [exploitation rate] 1- ® Sömürme oranı.

E (kıs) [Ivlev's electivity index] 2- ® Ivlev’in tercih göstergesi.

E/R (kıs) [Eggs-per-Recruit] İçgöçer (stoğa katılan birey) başına düşen yumurtalar. Balığın ürettiği ortalama yumurta sayısından stoğa katılma aşamasına ulaşanların bolluk göstergesidir.

Ea [balık tanrısı] Sümerlerin su altındaki bir sarayda yaşayan balık tanrısı.

Ebisu [Ebisu] Balıkçıları koruyan Japon tanrısı.

EBK (kıs) [Fish and Flesh Organization] ® Et ve Balık Kurumu.

EC (kıs) [European Community] Avrupa Topluluğu. ® Avrupa Birliği.

Echelus myrus (mırmır balığı, mırmır yılanbalığı) [painted eel] Boyu TL=100 cm’ye ulaşabilir. Tabansaldır (demersaldir) acı-suya girer, çoğunlukla 3-12 m fakat biraz daha derinde çamurlu kumlu zeminde bulunabilir. Kendisini başı dışarıda kalacak şekilde kuma gömer. Balıkçılığı önemsizdir.

Echeneidae - sin. Echeneididae (Yapışkanbalığıgiller) [suckerfishes, remoras] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımı, Percoidei alt takımı, Percoidea üstailesinde bir ailedir. Başı oval diskle donatılmış balıklardır. Kafatası disk nedeniyle geniş ve yassıdır. Gövde iğ biçiminde olup uzundur. Çeneler geniş olup alt çene üst çeneyi geçer. Kılsı (villiforme) dişler çenelerde yer alır. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçleri uzun ve yumuşak ışınlıdır. Kuyruk hafif  çatallaşmıştır. Pullar küçük, çemberimsidir (sikloidtir) ve genellikle derinin içindedir. Yüzme kesesi yoktur. Bilinen türlerde renkler donuktur, solgun esmerdir. Yapışkanbalığıgiller 5’i Akdeniz’de olmak üzere sekiz türe ve 5 cinse ayrılmış olup iki alt aileye bölünmüşlerdir. Başka bir değerlendirmeye göre ailede 4 cins, bir diğerinde de 7 cinsinde toplam 8 tür yer almaktadır. Hepsi denizel türler olup sıcak ve ılıman sularda yayılmışlardır. Remora, vantuz olan baş-diski sayesinde bütün iri canlılara yapışabilir. Ancak yapışmada  kendine özgü bir tercih yapar. Akdeniz’de var olup olmadığı şüpheli olan Remora australis balinaları (ve diğer deniz memelilerini), Remora osteochir kılıçbalıklarını tercih eder. Echeneis naucrates sığ kıyı sularında serbestçe yüzer. Balık plankton (Crustacea) ve konağın asalakları (parazitleri) ile beslenirler.

Echeneididae (Yapışkanbalığıgiller) [suckerfishes, remoras] ® Echeneidae.  

Echeneis naucrates (yapışkan balığı, vantuz balığı) [live sharksucker] Acı-suya girer. Balıkçılığı önemsizdir. Boyu TL=110 cm ve ağırlığı 2,3 kg olabilir. Yakın ve uzak kıyıda rastlamak olasıdır. Daha çok sığ suda ve mercan resifi etrafında yüzerken görülür. Geçici olarak köpek balıkları ve büyük kemikli balıklara, balina, yunus ve kaplumbağalara yapışır ve üzerlerindeki asalakları yer.

Echiichthys vipera (varsam balığı) [lesser weever] Tabansaldır (demersaldir). Boyu en çok TL=18-19 cm olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Kumlu, çamurlu tabanda, kışın en çok 150 m derinlikte bulunur. Sığ suda, sahilde rastlanır. Yüzenler için çok tehlikelidir. Siyah birinci sırt yüzgeci ile solungaç kapağında ağı (zehir) bulunur.

Echinodermata (derisidikenliler, Ekinodermata) 1- Derisidikenliler (Echinodermata)  beş sınıfı içerir: Crinoidea (Deniz laleleri); Echinoidea (Deniz kestaneleri); Asteroidea (Deniz yıldızları); Ophiuridea (Yılanyıldızları) ve Holothuroidea (Deniz hıyarları). Derisidikenliler bilateral (iki taraflı) simetri üstüne kümelenen dıştan 5 ışınsal simetri gösterirler.  Bütün Derisidikenliler (Echinodermata) birbiriyle kaynaşmış kalkerli plakalardan oluşan bir deri-iskeletle karakterize edilir ki bu sert (kestaneyi - deri-iskeleti) oluşturur. Bunlar (yılan yıldızları, deniz yıldızları ve deniz lalelerinde) eklemler ya da deniz hıyarlarında dağınık iğne gibidirler. Vücut boşluğu sindirim ve üreme organları ile doludur: ince barsaklar genellikle boru gibi, uzun ve sarılı ya da kese gibi olup çok sayıda uzantısı vardır. Ağız her zaman vardır ve sıklıkla dişlerle donatılmıştır fakat anüs bazı gruplarda olmayabilir. Derisidikenlilerin (Echinodermata) çoğunda eşeyler ayrı olup döllenme dışta gerçekleşir. Derisidikenlilerin bir diğer özelliği su taşıma (akifer) sistemleridir. Sistemin hidrolik basıncını, Poli kesecikleri kontrol eder. Bu su sistemi (akifer sistem), beslenme, solunum ve harekete güç sağlamada üçlü rol oynar. Birçok Derisidikenli hareketli olup belirli bazı dikenlere sahiptir (Echinoidea, Asteroidea). Bu uzmanlaşmış uzantılar cımbızlı ayaklardır. Erin Derisidikenliler değişik yapıdaki birçok tabanda yaşar ve bunlara kıyıdan itibaren büyük derinliklerde rastlanır. Birçoğu küçük organizmalarla beslenir, diğerleri doymak bilmeyen yırtıcılardır. Günümüzde 6,000 derisidikenli türü bilinmektedir. ® Derisidikenliler.

Echinoidea [sea urchins] ® Deniz kestaneleri

Echinorhinidae) (Çiviliköpek-balığıgiller [bramble sharks] Akdeniz’de  yalnız bir türü bulunmaktadır. Orta boylu canlılardır. Gövde ağır, vücut deri kabarcıklıdır. Beş solungaç yarığı vardır. Gözler yanlarda olup zarı yoktur. Küçük dişler ince tabaka halindedir. Sırt esmerimsi ya da kırmızımsı bir griliğe sahiptir. Yanlar  koyu, karın kısmı açık renklidir. Derinde yaşarlar. Sığdan 400-900 m derinliğe kadar yayılırlar. Yavaş yüzerler. Etenesiz-plasentasız (ovoviviparous) doğurucudurlar. Yengeç ve balıklarla beslenirler.

Echinorhinus brucus (çiviliköpek balığı) [bramble shark] Taban ve taban üstünde 10-900 m derinliklerde rastlanır. Balıkçılığı önemsizdir. Ender, büyük, tembel derin deniz balığı olmakla birlikte bazen sığ suda da bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır) ve bir batında 15-26 yavru verir. Soyunun durumuna ışık tutacak veri eksiktir.

Echiodon dentatus (inci balığı) [?] Balıkçılığı yapılmaz. Tabansal (demersal) tür olup boyu TL=17 cm olabilir. Ender rastlanır. Erinleşmemiş genç bireyler yüzücüdür (pelajiktir). 

Ectoprocta [Bryozoa, moss animals] ® Yosunhayvanları.

edentat [edentate] ® Dişsiz.

edi [eddy] Karşıt akıntılarında söz konusu olduğu ortamda suyun daire şeklindeki hareketi.

EDTA (kıs) [Ethylene-Diamine-Tetraacetic-Acid] ® Etilendiamintetra asetik asit.

edulis [edible] 1- Yenilebilir.

edulis [edulis] 2- Bir istiridye türü (Ostrea edulis).

EEZ (kıs) [Exclusive Economic Zone] ® Münhasır ekonomik kuşak.

efendi kaptan [chief] İkinci kaptan ve izleyen diğer kaptanlara hitap şekli.

EFZ (kıs) [Exclusive Fishing Zone] ® Münhasır balıkçılık kuşağı.

Ege Denizi [Aegean Sea] Osmanlıların 19. ve 20. YY arasında “Adalar Denizi” adını verdikleri, Akdeniz sular sisteminde, Türkiye ile Yunanistan arasında yer alan içerisinde çok sayıda adanın bulunduğu yan denizdir. Yüzölçümü 196,000 km2’dir ve güneyde Girit Adası’na kadar uzanır. Türkiye ve Yunanistan arasında canlı ve cansız kaynakların kullanımı, seyir ve sefer ile kıta sahanlığı konularında ciddi sorunların olduğu bir denizdir.

Egtved Hastalığı [Viral Haemorrhagic Septicaemia (VHS)] ® Viral hemorrajik Septisemi.

egzotik tür [exotic species] ® Yabancı tür.

eğim [gradient] 1- Bir nehrin dikeydeki düşüş oranı (m/km).

eğim [slope] 2- y=a+bx doğrusal denklemdeki b değeri. Doğrunun eğimi. 

eğitim kuruluşları [educational institutions] Türkiye’de deniz ve deniz canlı kaynaklarına yönelik eğitim kuruluşları meslek liseleri, fakülte ve yüksek okullar ile yüksek lisans okulları şeklinde ayırt edilebilir. Ayrıntı için ® Balıkçılık Meslek Lisesi. ® Balıkçılık Fakülteleri = Su Ürünleri Fakülteleri. ® Deniz Bilimleri Enstitüleri = Yüksek Lisans Okulları.  

EIA (kıs) [Environmental Impact Assessment] ® Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED).

EIS (kıs) [Environmental Impact Statement] ® Çevresel Etki Değerlendirmesi.

ejderha balığı [greater weever] ® Trachinus draco.

ek pul [auxillary scale] Büyük pulların üstünde ya da arasındaki küçük pullardan biri. Örnek; Pomacanthidae ailesi.

Ekinodermata [Echinodermata] ® Derisidikenliler. 

ekinoks [equinox] ® Gündönümü.

eklem (mafsal, menteşe) [hinge] 1- Midye kabuklarının sırt taraftaki bağlantı kısmı.

eklem [joint] 2- İki parçanın ayrılma ya da birleşme kısmı.

Eklembacaklılar [Arthropoda] İnanılması güç (Insecta-böcekler, Crustacea-kabuklular, Chelicerata-örümcekler ve akrepler ile Centripeda-kırkayaklar gibi) farklı grupları içine alır. Vücut bölümlere ayrılmış olup baş, göğüs ve karın bölgelerine ayrılır. Bacakları eklemlidir. Kan dolaşımı açık olup vücut boşluğu içinde dolaşır. Vücut boşluğu gevşek bağlı dokuyla doludur. Kitin deri dış iskelet görevini de yapar ve zaman zaman değiştirilir. Petek gözlü ve ayrı eşeylidirler (cinsiyetlidirler). Karada ve suda yaşarlar. Solunum ya solungaçlarla ya da trakeyle olurlar. Sinir sistemi solucanlarda olduğu gibi ip merdiveni gibidir. Karmaşık kas sistemiyle eklemlerini hareket ettirirler. Eklembacaklıların tür sayısı diğer bütün kabilelerdeki türlerin toplamından daha çoktur. Sistematik ilişkileri henüz açıklığa kavuşmamıştır. Beş alt-kabileye ayrılırlar. Bunlar; Trilobita-(Permiyen çağda yok olmuştur), Chelicerata-(örümcekler, keneler, akrepler), Myriapoda-kırkayaklar, çiyanlar), Hexapoda-(böcekler), Uniramia (böcekler ve kabuklular arasında yer alanlar) ve Crustacea-(istakozlar, yengeçler, düğmeler-barnacle)’dir. Denizel olanlar içerisinde çoğunluğu yani önde gelen grubu kabuklular (Crustacea) oluşturmaktadır.

eklenen (artık, interkalar) [intercalary] Büyümeyi tanımlayan terim olup farklı dokular arasında görülür. Tallus’un iki hücresinin ya da iki bölgesinin arasına yerelleştiği zaman ortaya çıkan özellik.

eklicel [Appendicularia, Larvacea] Gömlekliler (Tunicata) dalının ekliceler (Larvacea) sınıfından bir kordalı cinsi. ® Ekliceler.

Ekliceler [Appendicularia, Larvacea] Kordalılar (Chordata) kabilesi, ilkel-kordalılar (Urochordata) alt-kabilesinin bir sınıfıdır. Bu sınıf Fritillariidae, Kowalevskiidae ve Oikopleuridae ailelerini kapsar. Bütün denizlerde yüzücü (pelajik) canlılar olup filtreleyerek beslenirler. Yüzeye yakın ışıklı kısımda yayılırlar. Kuyruk ekleri vardır. Boyları 5 mm kadardır. Yaygın bilinen cinsi Oikopleura’dır.

Ekman [Vagn Walfrid Ekman] ® Vagn Walfrid Ekman.

Ekman döngüsü [Ekman circulation] Yüzey suyunun Coriolis etkisi nedeniyle rüzgâr yönünün sağına doğru akması.

Ekman helezonu [Ekman spiral] Rüzgar ve Coriolis kuvveti nedeniyle kuzey yarımkürede 450 rüzgâr yönünün sağına yönelen yüzey akıntısı. Derine inildikçe sürtünme kuvveti nedeniyle benzer şekilde daralan dönel merdiven gibi sağa yönelen akıntıdır.

Ekman spirali [Ekman spiral] ® Ekman helezonu.

Ekman tabakası [Ekman layer] Okyanuslarda üst akıntıların yükseklik ya da derinlikle yön değiştirdiği tabaka.

eko [echo] Yankı.

ekofenotip [ecophenotype] Bir fenotip’in yaşadığı alana ya da çevreye kalıtsal olmayan uyumudur. ® Fenotip.

ekoklimatoloji [ecoclimatology, ecological climatology] İklim ile canlılar arasındaki ilişkiler ile canlıların iklime göre dağılımlarını inceleyen ekoloji dalı.

ekoklin [ecocline] Çevresel koşulların kademeli ve sürekli değiştiği eko-sistem ya da topluluk.

eko-liman [eco-port] Gemilerin atıklarını ekolojik yönden sürdürülebilir düzeyde atmaları, atıkları karasal depoya aktarmaları olanağı veren liman.

ekoloji [ecology] Organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı. ® Genekoloji. ® Demekoloji. ® Autekoloji. ® Sinkoloji.

ekolojik esneklik [ecological resilience] Bir eko-sistemin değişiklikleri soğurma, emme yeteneği.

ekolojik niş [ecological niche] Bir organizmanın biyolojik çevre içerisindeki yeri; bitki ve hayvan topluluklarındaki fonksiyon ve pozisyonu. Örnek; bir insanın mesleği gibi. Canlının yaptığı iş.

ekolojik sistemlerde enerji [energy in ecological systems] Öncelikle enerji iş yapabilme yeteneğidir. Enerjinin davranışı ise termodinamik yasalarıyla belirlenmiştir. Termodinamiğin 1. yasasına göre enerji bir formdan diğerine geçebilir fakat yoktan var olmaz ve varsa yok edilemez. Örneğin, ışık sıcaklık olarak işe dönüşür ya da besinlerdeki gizil (potansiyel) enerjiye dönüşür. 2. yasada söylenen ise enerji bir formdan diğerine kayıpsız geçemez. Bir kısım enerji ısı olarak yayılır. Yaşam termodinamik yasalara bağlı enerji aktarımı ya da değişmesidir.

ekolojik sönme [ecological extinction] Birey sayılarının çok aza inmesi nedeniyle ekolojik rolünü sürdüremeyen (yerine getiremeyen) bir balık popülasyonu.

ekonomik aşırı avcılığı [economic overfishing] Aşırı çaba nedeniyle gelir getirmeyen (rant sağlamayan) balıkçılık. Bu durum her zaman biyolojik aşırı avcılık anlamına gelmez.

ekonomik kuşak [economic zone] ® Münhasır ekonomik kuşak.

ekonomik üretim [economic production] Mümkün olduğunca çok av ile mümkün olan en yüksek ticari girdi elde etmek.

ekosistem [ecosystem] Organizmaların içinde yaşadıkları çevrede birbirleri ve cansız ortamla ilişkilerinin karmaşık bütünü.

ekosistem aşırı avcılığı [ecosystem overfishing] Balıkçılık nedeniyle tür bileşenleri (kompozisyonu) ile baskınlığın önemli düzeyde değişmesi halinde oluşur. Önce büyük, uzun yaşayan dip balıkları (yani üst tüketiciler) azalır, bunun paralelinde kısa ömürlü alt beslenme basamağındaki türler artar.

ekosonder (yankı iskandili) [echo-sounder] Derinlik ölçümleri ile birçok organizmanın davranış ve miktarlarının belirlenmesinde kullanılan yüksek frekanslı ses dalgalarını yayan, dinleyen, işleyip gösteren alet.

ekotip [ecotype] Sınırlı bir alana doğal seçilmeyle uyum sağlamış popülasyon. Bu uyumun taksonomiyle ilgisi yoktur.

ekoton [ecotone] İki ya da daha çok ekolojik topluluk (ekosistem) ya da yaşam-alan arasındaki sınır ya da geçiş bölgesi. 

ekotop [ecotope] Ekosistemin cansız (canlı olmayan abiyotik) kısmı.

ekotür [ecospecies] Bir grup ilişkili ekotip’in doğurganlığı etkilemeden yaptığı kalıtsal madde değiş-tokuşudur. Kabaca tür.

ekoturizm [eco-tourism] Tatilci ve doğayı birleştirici, bilinçlendirici görüşle doğal varlıkların bulunduğu alanlardaki turistik faaliyet olarak kabul görmüş bir uygulama olarak belirmiştir. Ancak bundan doğanın kendisi kazançlı değil aksine çoğu kez zararlı çıkmıştır. Uygulamanın doğa bilincine katkısı sınırlı olup eko-turizm yapılan bazı alanlarda bu uygulama yasaklanmıştır. Örnek; resiflere dalgıç ziyareti.

eksen (eksensel) [axial] Karındanbacaklılarda sarmal eksen (columella) kabuk sarmalının etrafında dolandığı eksendir. Bu sıfat eksene paralel olan kabuktaki yontu elemanları ile sarmal döngülere dikey bir elemanın ilavesini tanımlamak için de kullanılır.

eksi-balığı [Klunzingers slipmouth, pony fish] ® Leiognathus klunzingeri.

Eksi-balığıgiller [Ponyfishes]  ® Leiognathidae.

eksik bağ (eksik ilişim) [missing link] Canlıların bilimsel sınıflandırılmasında ardışık dizinin (birbirini izleyen halkaların) tamamlanmasını sağlayacak ara cins ya da türün olmaması hali.

eksik halka [missing link] ® Eksik bağ (eksik ilişim).

eksik isim [nomen imperfectum, nom. imperf.] Kurallara uygun bir isim olmakla birlikte bazı (tırnak, bölme vb işaretler şeklinde) bozuklukları olan ya da daha yüksek sınıflandırmada yer alan ismin yanlışlıkla kullanıldığı ve düzeltme gerektiren isim.

eksik veri [data deficient] IUCN ölçütleri çerçevesinde soyu tehdit altında olan türün, popülasyonun durumunun doğrudan ya da dolaylı kestiriminde kullanılabilecek verilerin olmaması halidir. Bu eksiklik türün biyolojisinin bilinmemesi değil türün bolluk ve dağılımının bilinmemesiyle ilgilidir.

eksiksiz isim [nomen inviolatum, nom. inviol.] Orijinal yayınlandığı şekliyle kalmış ve değişikliğe gerek olmayan ve değişikliğe uğramamış isim.

ekskresyon [excretion] Boşaltım. Zararlı malzemenin vücut dışına atılması.

eksoteka [exotheca] Diatomların dış odacığı ya da kapakçığı.

ekspande yem [expanded feed] Yoğunluğu az, yavaş batan, yağlı topak yem. ® Ekstrude yem.

ekspandet [expanded] Ekstrude yem ile pelet arasında yer alan yoğunluğu ve yağ oranı görece az, yüzebilen balık yemi. ® Ekstrude. ® Pelet.

ekstansif kültür [extensive culture] Havuzlarda yoğunluğu az balıkların yem desteği verilerek beslenmesi ve yetiştirilmesi.

ekstra (önek) [extra] Dışarıda.

ekstraplastidial [extraplastidial] Plastidin dışında anlamında olup alg hücrelerinde ana organeldir. Önemli kimyasal bileşiklerin üretim ve depolama  yeridir (çoğunlukla klorofil içerir). Not: “Ekstraplastidial” pyrenoid (örneğin Chromophhyta), plastidial stromanın dışına yerleşmiş olsa bile, yine de plastidin dış zarının içerisine yerleşmiştir.

ekstraselüler [extracellular] ® Gözedışı (hücredışı).

ekstremite [extremity] Bacaklar, kollar, duyargalar gibi hareketli çıkıntılar.

ekstrude [extrude] Yüksek basınç ve sıcaklık (buhar) ile oluşturulmuş suya dayanıklı, yoğunluğu ayarlanabilen yüzer-gezer balık yemi. ® Ekspande. ® Pelet.

ekstrude yem [extruded feed] Yüksek basınç ve 1200C’de yapılmış, yüzebilen, kolay sindirilen, vitamince zengin olmayan balık yemi. ® Ekspandet yem.

ekto- (önek) [ecto] Dış dışta, dıştan. Örnek; Ektoparazit (ectopasite)-Dışasalak. Yüzeyde yaşayan asalak.

-ektomi (sonek) [-ectomy] Cerrahi müdahaleyle kesip alma. Örnek; apendektomi (appendectomy)-Apendiks (alınması) ameliyatı.

ektoparazit [ectoparasite] ® Dışasalak.

ektoterm [ectotherm] ® Soğukkanlı.

ekvator [equator] Eşlek. Eşitleyen.

Ekvator akıntısı [equatorial current] Ekvator’a yakın olup batı yönünde ilerleyen akıntıların genel adıdır. Bu akıntılar Atlas ve Büyük Okyanus’ta görünmekte olup kuzey ve güney Ekvator akıntısı olarak iki parçadan oluşmaktadır. Kuzey ve güney Ekvator akıntısı doğuya doğru ilerleyen Ekvator karşı akıntısıyla (kuzey ve güney Ekvator akıntısı olarak) birbirinden ayrılmaktadır.

ekzo- (önek) [exo] Dışa. Örnek; eksoterm (exotehermic)-dışarıya ısı veren.

ekzotik [exotic] Yerli olmayan. Yabancı yer ya da ülkeden gelme.

ekzotik tür [exotic species] ® Yabancı tür.

el [manus] Kafadanbacaklılarda parmak (dactylus) ucu ile bilek yakını arasında dokunaç çomağının merkezi kısmı.

el donanımı [hand gear] Irgat benzeri aygıtların elle de çalıştırılabilmesi için konulmuş donanım.

el dümeni [hand steering] Elle basılan, basılabilen dümen.

el incesi [messenger, hauling line, bolo line] Yanaşma ya da aborda işlemlerinde bağlama halatlarını aktarmada kullanılan ucuna ağırlık bağlı ince sicim. 

el iskandili [hand lead] Teknelerde elle derinlik ölçmede kullanılan ucunda yaklaşık 5 kg ağırlık bulunan ince ip ya da uygun misina.

el kitabı [handbook] Canlıların sınıflandırılması vb amacı olmayan fakat sahada canlıları tanımlamak için kullanılan kitap. 

El Nino [El Niño] ® El Niño.

El Niño [El Niño-Southern Oscillation (ENSO)]  El- Niño-Güneyli salınım küresel bir olay olup okyanusları ve atmosferi etkilemektedir. Olayın okyanuslara etkisi El Niño (küçük oğlan) ve La Niña (küçük kız) olarak anılmaktadır. Olay sırasında tropik Büyük Okyanus’un doğu kısmındaki yüzey sularında önemli dalgalanmalar olmaktadır. Bu gelişmeler Güney Amerika’nın batı kıyılarında dikkat çekmekte olup atmosferdeki basınç değişikliklerine güneyli salınım (southern oscillation (SO) denmektedir. Bu etkiler ilk kez 1923’te Sir Gilbert Thomas Walker tarafından tanımlanmıştır.

El Niño’nun ilk belirtileri şunlardır:

- Hint Okyanusu, Endonezya ve Avustralya üzerindeki hava basıncının artması.

- Merkezi Büyük Okyanus ve Tahiti üzerindeki hava basıncının düşmesi.

- Büyük Okyanus’un güneyindeki sürekli rüzgâr kuşağının zayıflaması ya da doğuya yönelmesi.

- Peru yakınlarındaki sıcak havanın yükselmesi ve oradaki çöllerde yağışlara neden olması.

- Büyük Okyanus’un batısındaki sıcak suların doğuya doğru kurak bölgelere yağmur götürerek yayılması.

El Niño’nun sıcak, besin tuzlarınca fakir, tropik suları Ekvator akıntısıyla doğuya hareketinde ısınır ve Peru akıntısı da denilen, büyük balık popülasyonunu destekleyen Humboldt akıntısının soğuk, besin tuzlarınca zengin yüzey sularının yerini alır. Çoğu yıllarda bu olay birkaç hafta ya da bir ay sürer. Akabinde normal koşullar hakim olur ve balıkçılık gelişir. Ancak El Niño durumunun birkaç ay sürmesi halinde yaygın okyanus ısınması olur ki bu da yerel ve uluslararası balıkçılığı ciddi şekilde etkiler.

Özetle, Büyük Okyanus’un Ekvator kesiminin doğu kısmında La Niña soğuk okyanus sularıyla ve El Niño ise aynı bölgedeki sıcak okyanus sularıyla özdeşleştirilmektedir. La Niña, özellikle güçlü El Niño’yu izlemektedir.

el terazisi [hand-held scale] Hassas olmayan ve fakat balığın ağırlığını sahada ölçmeye yarayan alet.

Elasmobranchii [rays, sharks] ® Keskisolungaçlılar.

elasmoid pullar [elasmoid scales] Taraksı (ktenoid) ve çember (sikloid) pullar.

elde edilebilirlik [availability] 1- Bir stok ya da popülasyonun belirli zamanlarda (av mevsiminde) avlanılan alanda bulunması ve diğer zaman ya da mevsimde avlanılan alanda bulunmaması yani avlanabilir olmamasıdır. Stoğa katılma (içgöç) avlanılamayan bu parçadan olabileceği gibi bu kısım stokla başka zaman sürecinde de karışabilir.

elde edilebilirlik [availability] 2- Birim çaba başına düşen av.

Eledone moschata (?) [musky octopus]  Manto pürüzsüz ya da ince taneciklidir. 11 ile 12 dış solungaç yaprağı vardır. Rengi siyah lekeli esmer görünümlüdür. Eşeylerin boyu en çok 14 cm olup ağırlıları 600-700 g ’dır. Tabansal türdür. 15 - 90 m'ler arasında görülür. Sürü oluşturur. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

elektrik balığı [Atlantic torpedo] 1- ® Torpedo nobiliana.

elektrik balığı [common torpedo] 2- ® Torpedo torpedo.

elektrik balığı [spotted torpedo] 3- ® Torpedo marmorata.

elektrikle balıkçılık [electro-fishing] Balıklar doğru akımla oluşturulan elektriksel alan içerisinde, anot (+) ve katot (-) arasında kaldıklarında istemeyerek de olsa anoda (+) doğru yüzer ve birikirler ya da bireysel olarak avlanırlar. Yöntem daha çok dere ve çayların kuytu yerlerine saklanmış alabalıkgillerin avlanmasında kullanılmaktadır. Sazlık alanlarda korunan balıkların da avlanması bu yöntemle yapılabilmektedir.

elektrikli balıklar [electric fishes] Çevrelerine elektrik akımı veren balıklara verilen genel addır. Örnek, Akdeniz’de de bulunan Torpedo cinsi balıklar. Diğer elektrikli balıklara örnek olarak Electrophorus, Mormyrus, Astroscopus, Gymnarchus, Malapterurus, cinsleri verilebilir. Bu balıkların elektrikli organları olup istediklerinde yön ve yem bulmak için zayıf ya da yemlerini sersemletmek ya da bayıltmak ya da düşmanlarını uzaklaştırmak için güçlü akım verebilirler.

elektro narkoz [electro narcosis] Elektrikle balıkçılıkta balığın kaslarının gevşemesi sonucu hareket edememesi.

elektrobiyogenez [electrobiogenesis] Bazı canlıların organlarının elektrik üretmesi. Örnek için ® Elektrikli balıklar.

elektroforez [electrophoresis] 1- Elektrik yüklü bir maddenin elektrik alanında bir kutuptan diğerine hareket etmesidir.

elektroforez [electrophoresis] 2- Bir jöle ya da uygun ortama bırakılan kimyasalların uygulanan elektriksel alan içerisinde (anot ve katot arasında) farklı hızlarda hareket ederek birbirinden ayrılması ve tanınması ile tanımlanması işlemidir.

elektrojen [electrogenic] Elektrik akımı üretebilen. ® Elektrikli balıklar.

elektro-şoker [electro-shocker] ® Elektrikle balıkçılık.

elektrotaksi [electrotaxis] Elektrik akımına yönelme. Doğru akım alanına tabi tutulan balık + yüklü (pozitif) kutba yani kafası anoda doğru akıma paralel yönelir. Buna galvanotaksi (galvanotaxis) de denmektedir. Alternatif akım düzensizlik yaratır.

eleme [screening] Kaba malzemeyi incesinden eleme yoluyla ayırma.

elle avcılık [hand fishing] 1- Balığı el ya da ayakla toplamak, almak.

elle avcılık [hand fishing] 2- Bulanık suda balığı elle tutmak, avlamak.

elle balıkçılık [artisanal fishery] Çoğunlukla kayık ve benzeriyle elle yani insan gücü ile yapılan balıkçılık faaliyetidir.

elle besleme [hand feeding] Akvakültürde bir balığın doğru miktarda besin aldığını belirlemede kullanılan teknik.

elle toplama [hand picking] Gel-git alanındaki çukurlarda kalan balıkların elle alınması.

Elton piramidi [Eltonian pyramide] Beslenme ile oluşturulan yeni organik maddenin 1/10 şeklinde azalması dikkate alınarak oluşturulan sanal piramidine verilen ad.

elver [elver] Kıyıya ulaşmış ve nehirlere girme göçüne hazırlanan 5-8 cm boyunda genç, şeffaf, silindir şekilli yılan balığı yavrusu. Bunlara camsı yılan balığı (glass eel) da denmektedir.

embriyo (embriyon) [embryo, embryon] ® Cenin.

embriyon evresi [embryonic period] Döllenme anından başlayarak yumurtadan çıkıp dış beslenmeye kadar geçen süreç. Bu süreci (yumurta sarısıyla) iç beslenme karakterize eder. Doğuran balıklarda yumurtalık salgısı ya da bunun yumurta sarısı ile kombinasyonunu içeren süreç. Bu süreç üç döneme ayrılır; i) Gelişmenin başlaması yani organların oluşmaya başlaması (organogenez). ii) Cenin dönemi (embriyonik dönem). iii) Yumurtadan çıkma ve yumurta sarısını neredeyse tüketerek dış beslenmeye geçme aşaması.

-emi (sonek) [aemia] Kanla ilgili. Örnek; septisemi (septicaemia) kan ağılanması (zehirlenmesi).

emme diski [sucking disk] ® Yapışkan disk.

emme pompası  [suction pump] ® Pompa.   

emme pompası [suction pump] Balığı sudan emen ve ağın boşaltılmasında ya da balıkların bir tekneden diğerine aktarılmasında kullanılan mekanik alet.  

en [beam, breadth] Geminin en geniş yerinde ölçülen genişliği.

en büyük balık boyu (maksimum balık boyu (lmax; lmax)) [maximum reported length] Sömürülmemiş bir stok ya da popülasyonda ölçülmüş en büyük balık boyu için kullanılır. Bazen, henüz değeri von Bertalanffy büyüme denkleminin çözülmesiyle belirlenmemiş olan türlerde L yerine de kullanılmaktadır.

en iyi balıkçılık yeteneği [optimum fishing capacity] Girdi-çıktı dengesini belirtir. En az harcamayla sürdürülebilir ürün (hasat) elde etmektir. Burada kısa ve uzun süreçli yetenekler değişebilir.

en iyi büyüklük [optimum size] ® En iyi yaş.

en iyi ürün [optimum yield, optimum sustainable yield] Kişilere ve ülkeye besin sağlama, koruma, dinlenme ve yıpranmış stokların iyileştirilmesi şeklinde, genel anlamda, yarar sağlayan balıkçılıkla elde edilen üründür. Bu, ekonomik, sosyal ve ekolojik değerlerin katıldığı, değiştirilerek uygulanan sürdürülebilir en yüksek ürün modeline dayanmaktadır. Burada av sürdürülebilir en yüksek değerden daha düşük tutulmakta olup stoğun yıpranması önlenmektedir. Modele ekonomik yaklaşımın eklenmesi, aslında en iyi balıkçılığın en çok biyokitle avlama anlamına gelmediği sonucunu doğurmaktadır. Ekolojik yaklaşım ve halka besin sağlama hedefi ekoloji/sosyo-ekonomi dengesini gerektirmektedir.

en iyi yaş [optimum age] Bir yıllıktaki doğal ölüm oranının büyüme oranına eşit olduğu ortalama yaştır. Bu yaşta yıllığın biyokitlesi en yüksek değerdedir.

en küçük ağ gözü [minimum mesh size] Belirli bir ağ için yasayla belirlenmiş en küçük ağ göz büyüklüğüdür. Ağda bu değer çaprazi ve göze belirli bir basınç uygulanarak ölçülür.

en küçük av yaşı [age at first capture] ® İlk avlanma yaşı.

en küçük boy [minimum size] Belirli bir boydan daha küçük balıkların avlanmasının yasaklandığı boy.

en küçük pazar boyu [minimum landing size] Yasal olarak avlanıp saklanabilecek ve pazarlanabilecek en küçük balık boyu olup biyolojik en iyi (uygun) boy değil de pazarlama boyu olabilir.

en küçük yasal boy [minimum legal size] Düzenlemeyle belirlenmiş belirli bir boydan küçük olanların denize geri döndürülmesini gerektiren en küçük balık boyudur.

en yüksek (maksimum) sabit ürün [maximum constant yield] MSY yani sürdürülebilir en yüksek ürün yorumudur ve gelecekte de stoğun durumunu koruyan sürdürülebilir en yüksek sabit avdır (hasattır).

en yüksek balıkçılık ölüm eşiği [maximum fishing mortality threshold] Eşik aşıldığında aşırı avcılığa dolayısıyla stoğun sürdürülebilir en yüksek ürün kapasitesini tehlikeye sokan balıkçılık ölüm payıdır (oranıdır).

en yüksek denge avı [maximum equilibrium catch, maximum sustainable yield] ® Sürdürülebilir en yüksek ürün.

en yüksek ekonomik icraat [maximum economic performance] En Yüksek ekonomik girdi sağlayan balıkçılık.

en yüksek gizil ürün (en yüksek potansiyel ürün) [maximum potential yield] Uygun çevresel koşullarda, bir stok, popülasyon ya da alanın verebileceği en büyük hasat.

en yüksek potansiyel ürün [maximum potential yield] ® En yüksek gizil ürün.

en yüksek sabit ürün [maximum constant yield] Olası gelecek stok durumları için sürdürülebilir en yüksek sabit av (hasat).

endemik [endemic] Bir bölgenin dışarıdan gelmemiş, taşınmamış yerli organizmaları.

ender [rare] Dağılma alanında az, ya da azalan sayısı nedeniyle yerli bir tür ya da fauna ve floranın risk altında olması. Bu durumdaki tür ya da birim tehdit ve tehlike altında sayılmaz fakat dikkatli izlenmeyi gerektirir.

endo- (önek) [endo-] İç. İçinde, içerisinde. Örnek, endoparazit (endoparasite) - içasalak (vücut içerisinde yaşayan asalak).

endobentik [endobenthic, endobiontic] Taban içinde – çökel içinde yaşayan.

endobiyont [endobiont] Tabana gömülü yaşayabilen organizmalar.

endofauna [endofauna] Tabana gömülü yaşayan hayvansal organizmalar.

endofitik [endophytic] Bitki dokularının iç kısmında yaşayan.

endolimf [endolymph] İçkulak sıvısı.

endolitik [endolithic] Kayaların içinde ya da benzer özellikler gösteren diğer tüm alt-katmanlarda örneğin deniz kabukluları gibi (genelde kireçli katmanların içinde) yaşayan.

endoparazit [endoparasite] ® İçasalak.

endoteka [endotheca] Diatomların iç odacığı ya da kapakçığı.

endotoksin [endotoxin] Mikrobun üretip dışa salmadığı fakat mikrop öldükten sonra ortaya çıkan ağı (zehir).

endozoik [endozoic] Hayvan dokularının iç kısmında yaşayan.

endrin [endrin] Klorlu hidrokarbon. Çok zehirli böcek kıran (böcek öldürücü).

endüstri balıkçılığı [industrial fishery] İnsan tüketimi için değil başka amaçlar için (yem, gübre, yağ vs) yapılayan balıkçılık. Beslenme zincirinin temelini oluşturan alt basamaktaki balıkları yok eder.

endüstriyel balıkçılık [industial fishery] Avın endüstri ham maddesi olarak da kullanıldığı büyük ölçekli balıkçılık faaliyetidir.

enerji [energy] İş yapabilme yeteneği. Organizmaların etkin gücü.

eneus [aeneus] Metalimsi renkte.

enfeksiyon [infection] ® Bulaşma.

enfraruj [ifrared] Kızılötesi.

engel [barrier] Canlıların yayılma ya da göçmesini engelleyen (derin kanyon, bank, tuzluluk farkı vb gibi) sınırlayıcılar.

engelleyiciler [inhibitors] Bir işlem ya da reaksiyonu yavaşlatan, durduran kimyasal maddeler. 

engerek balığı [Sloane's viperfish] ® Chauliodus sloani.

Engraulididae (Hamsigiller) [anchovies] Actinopterygii sınıfı, Clupeiformes takımı, Engraulidae ailesinde 17 cinste 144 tür hamsigil balık bulunmaktadır. Bunların ancak birkaçı ekonomik yönden değerlidir. Ekonomik önemi olanlar şunlardır:

Engraulis anchoite

Arjantin hamsisi), 

Engraulis australis

Avusturalya hamsisi

Engraulis capencis

Güney Afrika hamsisi

Engraulis encrasicolus

Karadeniz hamsisi-Avrupa hamsisi

Engraulis eurystole

Gümüş hamsi

Engraulis japonicus

Japon hamsisi

Engraulis mordax

Kaliforniya hamsisi

Engraulis ringens

Peru hamsisi (Dünyada en yüksek ürün veren tür)

Görülebildiği gibi bunlar Atlas, Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır. Akdeniz’de bir türünün yaşadığı düşünülmektedir. Türkiye’nin en yüksek balıkçılık ürünüdür ve Karadeniz’de avlamaktadır. Gövde narindir, kesiti ovaldir. Karina yumuşaktır. Yüz koni biçimindedir, sivridir. Ağız alttadır, üst çene uzundur. Sırt yüzgeci kısadır. Pullar kolayca düşebilir. Yanal çizgi yoktur. Sırt mavi yeşildir, hızla açık griye dönüşebilir. Karın solgundur. Kuyruk koyu kenarlıdır. Boyu 20 cm’ye ulaşabilir. Ancak böyle bir şansı yoktur. Bu nedenle Karadeniz’de sık rastlanan boylar bunun yarısı kadardır. Karadeniz’de 0-150 metre derinliklerde avlanır. Akdeniz’de hamsi 285 m’ye kadar avlanmıştır. Hamsigiller yüzücüdür (pelajiktir). Geniş tuzluluk aralığına dayanıklıdır (%o 5-41). Haliçlere girebilir. Yumurtlama Karadeniz’de Haziran-Ağustos aylarında olur. Eşeysel olgunluğa 1 yılda ulaşır. Hamsi yumurtaları elips şekillidir. Planktonla (daha çok Copepoda ile) beslenir. Diğer küçük kabuklular ve yumuşakça kurtçuklarını da yerler.

Engraulis encrasicolus (hamsi, karadeniz hamsisi, karadeniz hamsi balığı) [European anchovy] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. 0-400 m derinlikler arasında rastlanır. Boyu TL=18-20 cm olabilir ve genellikle 3 (bir olasılıkla 4) yıl yaşar. Karadeniz’deki balıkçılığı çok önemlidir. Avlanan hamsilerin büyük bir kısmı balık unu ve yağı yapımında kullanılır. Binde 5-41 deniz tuzluluğuna dayanıklıdır. Büyük sürüler oluşturur. Planktonla beslenir. Genelde coğrafi bölgeye bağlı olarak Nisan-Kasım ayları arasında yumurtlar. Karadeniz’de yumurtlama Haziran-Ağustos aylarında ortalama 10 batında gerçekleşir. Ancak son bilimsel yayınlarda batın sayısının yüksek (50) olduğu belirtilmektedir. Ortalama doğurganlığının IV. evredeki vitellin ovüllerde eski sayılabilecek (1979) yayınlarda 42,000, son çalışmalarda (1996) ise 200,000 yumurta olduğu belirtilmektedir. En yoğun yumurtlama Temmuz’da olur. Yumurtaları elips şeklindedir ve üst 50 m’de bulunur. Kuluçka süresi 24 ve en çok 65 saat sürer. Karadeniz hamsisi Kasım ayından itibaren Türkiye kıyılarına kışlamak için göçer. Beslenme ve yumurtlama göçü Mart ayında başlar ve kuzeyedir. Karadeniz’de hamsi kış aylarında gırgırla avlanır.

Engraulis encrasicolus maeoticus (Azak hamsi balığı, açıkağız, kamsa) [?] Ölçülebilir bazı özellikleri Karadeniz hamsisinden değişik de olsa, bu durum Azak hamsisinin alt tür olduğu hakkında yeterli kanıt olarak kabul edilmemektedir. Benzer şekilde Karadeniz ülkelerinde kullanılan Engraulis encrasicolus ponticus, Engraulis encrasicolus maeoticus, Engraulis encrasicolus mediterraneus, Engraulis encrasicolus ponticus occidentalis, Engraulis encrasicolus ponticus orientalis adlandırmaları belki popülasyonları ayırt etmede kullanılabilirler. Ancak bunlar genel kabul gören tür adları değildirler (bkz. FAO/SIDP Species Identification Sheets). ® Engraulis encrasicolus.

Engraulis encrasicolus mediterraneus [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.

Engraulis encrasicolus ponticus  [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.

Engraulis encrasicolus ponticus occidentalis [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.

Engraulis encrasicolus ponticus orientalis [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.

enhalin [enhaline, ensaline] ® Ensalin.

enjeksiyon [injection] Şırınga etmek.

enlem [latitude] Ekvatorun 0 (sıfır) derece sayılmasıyla, yerküreyi 90’ı kuzey ve yine diğer 90’ı güney yarımkürede yer alan birbirine paralel eşit aralıklı sanal çizgiler. 

ensalin [ensaline, enhaline] Deniz suyu tuzluluğuna yakın tuzluluk.

ense dikeni [nuchal thorn] Vatozgiller’in (Rajidae) ensesindeki kuvvetli diken.

ense pileleri [nuchal folds] Kafadanbacaklılarda kafanın arka sırtsal bölgesindeki deri pileleri.

ense plakası [nuchal plate] Kafadanbacaklılarda kafanın arka sırtsal kısmına bitişik kıkırdak plaka olup huninin sırtsal cep eki ile mantonun ön kenarına dokunma yeri ve daha özel olarak kabuğun ön kenarının oluşturduğu rölyef arasında bulunur.

ensis [razor shells, jackknives] Orta boylu, yenilebilir, tuzlu-suda yaşayan çift kabuklu (çenetli), Pharidae ailesinden yumuşakça cinsi. Günümüzde, olta balıkçılığında yem olarak kullanılmak üzere kültürü yapılmaktadır.

Ensis ensis (ustura istiridye, ustura midye) [pod razor shell, sword razor shell, razor shell] Kabuk hafif kıvrıktır (kavislidir). Sol kabuğun eklem kısmında iki asıl, iki yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir yanal  diş bulunur. Rengi dışta beyaz bejlidir. Kırmızı esmer bantlı ve beneklidir. Dış deri (zar) cilalı olup sarıdan zeytuniye çalar. Kabuk içi beyaz açık gri-mavidir. Boyu en çok 17,5 cm olabilir ancak genelde sıklıkla rastlanan boyları 7 - 10 cm kadardır. İnce temiz kumlu ve çamurlu tabanda barınır. Yumurtlayıcı tür olup eşeyler ayrıdır. Askı yükle beslenir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

Ensis minor (?) [sword razor shell] ® Ensis siliqua.

Ensis siliqua  (?) [sword razor shell] Sin. Ensis minor. Kabuk dörtgensidir. Sırtsal ve karınsal kenarlar hemen hemen düzdür. Sol kabuğun eklem kısmında iki asıl, iki yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir yanal  diş bulunur. Rengi beyaz bej olup kırmızı esmer bantlıdır. Zar cilalı gibidir. Sarımsı zeytuniye çalar. Kabuk içi açık mavi-gridir. Boyu en çok 17 cm olabilir. Sıklıkla rastlanan boyları 8 cm ile 12 cm arasındadır. İnce kumlu tabanda görülür. Askı yük ile beslenir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

ENSO (kıs) [El Niño-Southern Oscillation, ENSO] ® Güneyli salınım. ® El niño.

enspektör [inspector] 1- Kontrol eden, müfettiş.

enspektör [inspector] 2- Gemi ve gemicilik ile sefer işlerini denetleyen, gemiyi sefere hazırlayan ve sürekli sefere hazır halde tutmakla görevli kişinin unvanı. 

enstitü [institute] 1- Bilimsel araştırma, inceleme ve yayın yapan bağımsız kuruluş.

enstitü [institute] 2- Üniversitelerde yüksek lisans eğitimi vermeyle yükümlü eğitim ve araştırma kurumları.  

Entelurus aequoreus (yüzgeçsizdeniziğnesi balığı) [snake pipefish] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer. Boyu TL=40-60 cm olabilir. Kıyıya yakın sularda yosunlar (algler) arasında bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Erkek yumurtaları kuyruğunun altındaki bir kesede taşır.

Enteromorpha compressa (?) [flat gren nori] Yeşil algdir. Tüp şeklinde dallıdır. Tabana bir disk ile yapışır. Büyümesi difüz olup üremesi eş-yapılı digenetik döngülüdür. Genelin boyu 10 - 20 cm kadardır. Besin tuzlarınca zengin kıyısal kesimde boldur. Küresel yaygın (kozmopolit) türdür. Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında bulunur. Potansiyel insan gıdası olabilir, tıbbi kullanımı vardır.

Enteromorpha linza (?) [welded gren nori] eşil algdir. Tallus az dallı ya da dalsız olabilir. Gel-git kuşağı içerisinde yaşar. Rengi yeşil, sarı yeşildir. Boyu 10 - 20 cm arasındadır. Eşeyli üremesi birbirini izleyen eş-yapılı döngülüdür. Eşeysiz üremede ya dörtlü kamçılı zoospor ya da çift kamçılı evreler birbirini izler. Avrupa sularında eşeysiz üreme kanıtlanmıştır. Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında bulunur. Gizil tıbbi kullanımı vardır.

Enteromorpha prolifera (?) [dark green nori] Yeşil algdir. Boyu 10 - 20 cm'dir. Üst infralitoral katta yayılır. Fauling oluşturur. Eşeyli, eşeysiz ve çelikleme dahil  üremesinin  birçok yolu vardır. Karadeniz'de Kafkasya ve İğneada-Bulgaristan sahillerinde bulunur.

ento (önek) [ento] İç, içinde, içeride.

entomloji [entomology] Böcekbilim(i). Böcekleri inceleyen bilim kolu.

entropi [entropy] Düzensizlik düzeyi. 

enzim [enzyme] Canlı hücresinde üretilen, biyokimyasal değişmeleri hızlandıran protein. Kendisi reaksiyona katılmadığı (tüketilmediği) için çok az bir miktarı çok fazla malzemenin dönüşmesini sağlar.

EPA (kıs) [Environmental Protection Agency] ABD çevre koruma ajansı (kurumu).  Kirleticiler konusunda bütün yasa ve yönetmelikleri uygulamayla görevli ABD kuruluşu.

epi- (önek) [epi-] Üstte, üstünde, yüzeyde, yukarıda. Epiderm (epidermis)-Üst deri (dışderi).

epibentik [epibenthic] Taban üzerinde.

epibentos [epibenthos] Taban üzerindeki tabansal organizmalar.

epibiyont [epibiont] 1- Taban üstünde yaşayabilen organizmalar.

epibiyont [epibiontic] 2- Başka organizmalara zarar vermeden ve yarar görmeden yapışmış olarak yaşayan canlılar.

epiblast [epiblast] ® Dışderi.

epidemi [epidemic] ® Salgın hastalık.

epidemioloji [epidemiology] Sayrıbilim. İnsan topluluklarındaki hastalıkları inceleyen bilim. 

epiderm [epidermis] Derinin üst iki tabakasının dışta olanı. Elasmobranchii’de 4-6 ve Teleostei’de 10-30 hücre tabakasından oluşur.

epifauna [epifauna] Tabanının üstünde (taban yüzeyinde) yaşayan hayvanlar.

epifit [epiphyte] Taban ve tabandaki malzeme üstünde büyüyen ya da ilgili olan organizmalar.

epifitik [epiphytic] Bitkilerin yüzeyinde yaşayan.

epiflora [epiflora] Tabanının üstünde (taban yüzeyinde) ve ışıklı bölgede yaşayan bitkisel organizmalar.

epigami [epigamy] ® Epitoki.

Epigonus telescopus (küçük kardinal balığı) [bulls-eye] Boyu TL=75 cm olup 104 yıl yaşayabilir. 75-1,200 m derinliklerde taban üstünde su kolonunda durur. Balıkçılığı vardır. Gençleri yüzücüdür (pelajiktir). Erinler tabana yakın durur. Bulunduğu yeri korumayan etoburdur (karvinordur).

epijen [epigean] ® Yüzeyci.

epilimniyon [epilimnion] Deniz ya da gölün sıcak üst tabakası. Sıcaklık geçiş tabakasının (termoklin) üstündeki tabaka.

epilit [epilith] Kayalar üzerinde yaşayan bitki ve yosunlar.   

epilitik [epilithic] Kaya malzemesi üzerinde yaşayan organizmalar.

Epinephelus aeneus (lahoz, kayahani, lahoz balığı, taş balığı, kayahanisi, girida balığı) [white grouper] Tabansal (demersal) okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Acı-suya girer. Boyu TL=120 cm ve ağırlığı 25 kg olabilir. Ticari balıkçılığı önemlidir. Gençleri daha çok kıyı ve deniz kulaklarında (lagün) bulunurken erinler kumlu kayalık zeminde bulunur. Önce dişi sonra erkek olan erseliktir (hermafrodittir) yani tezdişidir (protogirdir).

Epinephelus alexandrinus (orfoz balığı, taşhanisi, lahoz) [blacktip grouper] ® Epinephelus fasciatus.  

Epinephelus caninus (orfoz, lahoz) [dogtooth grouper] Tabansaldır (demersaldır). 30-400 metre derinliğe kadar yayılır. Boyu TL=157 cm ve ağırlığı 35 kg olabilir. 78 kg olanlarına da rastlanmaktadır. Kumlu çamurlu zeminde bulunur. Ticari balıkçılığı vardır.

Epinephelus fasciatus (orfoz balığı, taşhanisi, lahoz) [blacktip grouper] Epinephelus alexandrinus’un geçerli adıdır. Boyu TL=40 cm ve ağırlığı 2 kg olabilir. Acı-suya girer, 4-160 m derinliklerde rastlanır. Balıkçılığı vardır.

Epinephelus gigas (sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz) [dusky grouper] ® Epinephelus marginatus.

Epinephelus guaza (sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz) [dusky grouper] ® Epinephelus marginatus.

Epinephelus haifensis (pörtlek, orfoz) [Haifa grouper] Tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=110 cm ve ağırlığı 25 kg olabilir. 90-220 metreler arasında yayılır. Balıkçılığı önemsizdir. Çamur, kum ya da kayalık tabanda görülür.

Epinephelus malabaricus (taşhanisi, orfoz balığı) [Malabar grouper] Etraf-göçerdir (amfidromdur). Acı-suya girer ve 0-150 m derinliklerde yayılır. Boyu 234 cm ve ağırlığı 150 kg olabilir. Balıkçılığı vardır.  Değişik yaşam-alanlarda rastlanır. Daha çok kumlu, çamurlu kıyılarda bulunur. Cinsiyet değiştirme olabilir.

Epinephelus marginatus (sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz) [dusky grouper] Epinephelus guaza ve Epinephelus gigas’ın geçerli bilimsel adıdır.  Boyu TL=150 cm ve ağırlığı 60 kg olabilir. 50 yıl kadar yaşar. Balıkçılığı oldukça önemlidir. Kayalık tabanda bulunur. Tek gezer ve bulunduğu alanı korur. Yumurtlama sürüsü oluşturur. Önce dişi sonra erkek olan erseliktir (protogir hermafrodittir).

epinöston [epineuston] Su yüzeyinin en üst film tabakasındaki nöstonik organizmalar.

epipelajik (üst-pelajik) [epipelagic] ® Üst-yüzücü.

epipelajik kuşak (üst-pelajik kuşak) [epipelagic zone] ® Üst-yüzücü kuşak.

epipodit [epipodite] Bazı kabuklularda (Crustacea) bacaklardaki dış uzantı.

episentral [epicentral] Başa en yakın omurlara eklenmiş çubuk şeklindeki kemik. Örneğin berlam cinsinde (Merluccius) 3-4 çift bulunmaktadır.

episerk [epicercal] ® Episerkal.

episerkal [epicercal] Bakışımsız (asimetrik) olup üst kısmı (lobu) uzun olan kuyruk yüzgeci. ® Heteroserk. ® Difiserk. ® Homoserk. ® Hiposerk.

epiteka [epitheca] Mercanların dış yüzeyinde sürekli ve genellikle şekilsiz tabaka.

epitoki [epitoky] Çokkıllılar’da (Polychaeta) görülen üreme şekli. Burada hayvanın vücudunun bir kısmı vücut uzantısı şeklinde değişikliğe uğrar. Hayvanın arka kısmı epitok olur. Epitok bölmeleri eşeysel gözeleri (hücreleri) taşır. Eğer hayvanın bütün vücudu epitok halini alırsa bu tip üreme şekline epigami denir. Eğer vücut bölmesinden biri epitok olursa buna şizogami denir ki bu da Çokkıllılar’da bilinen genel üreme şeklidir.  

epizoantus [soft coral, epizoanthus] Bitkisel görünümlü (deniz şakayıkları vb) hayvanlardan oluşan mercan kolonisi.

epizoik [epizoic] Hayvanların üzerinde yaşayan.

epizotik [epizootic] Kısa sürede bir popülasyondaki birçok hayvana bulaşan hastalık.

erbezi [testis] Erkeklik hormonu ve atmık üreten erkek cinsiyet bezi. 

erdişi [hermaphrodite] Hem erkek hem dişi gameti oluşturabilen canlı.

erdişilik [hermaphroditism] Bireyde aynı anda yumurtalık ve erbezinin bulunması ve hem erkek hem de dişi gameti oluşturabilme yeteneğidir. Cinsiyet bezlerinin aynı anda çalışması gerekmemektedir. İşlevsel erdişilik Cyprinodontidae, Sparidae ve Serranidae ailesi fertlerinde görülmektedir (protogir = ® tezdişilik ve  protandri = ® tezerlik). Cyprinodontidae ailesinden Rivulus marmoratus alışlagelmişin dışına çıkmakta ve önce yumurta üretmekte ve sonra döllemektedir (kendisini dölleyen erdişilik). Erdişilik balıkların dışında birçok hayvan grubunda da görülür. Örnek; yassısolucanlar, halkalısolucanlar ve kabuklular’dan Cirripedia.

ergin [adult] Cinsi olgunluğa ulaşmış. ® Erin.

erilleme [masculinisation] Erkek hormonun (17a-metil testosterone) verilmesiyle cinsiyetin değiştirilmesi. Yöntem yayın ve Nil sazanı da denilen Tilapia cinsi balıklarının yetiştirilmesinde tercih edilen erkek cinsiyetin elde edilmesinde kullanılmaktadır. Hormon dişi bireylerde kullanıldığında aynı kalıtsal özelliklere sahip (XX) kromozomlu atmığı olan tertip (cohort) elde edilir. Bunların normal yumurtalara sahip bireylerle çiftleştirilmesinde ise hepsi dişi birey elde edilir.

erim [course] 1- Yer ve zamanda alınan yol.

erim [range] 2- Bir tür ya da diğer grupların yayıldığı coğrafi bölge. Erim alanı sürekli olabileceği gibi kesintili de olabilir.

erin (ergin) [adult] 1- Cinsi olgunluğa ulaşmış hayvan.

erin (ergin) [mature] 2- Çağına erişmiş. Olgunlaşmış. 

erin balık sayımı [adult fish count] Dar pasajlardan (barajlardaki balık merdiven-lerinden) yumurtlamak için geçen balıkların belirli sürelerde sayılması. Günümüzde akustik cihazlar ile göç süresince tam sayım yapılabilmektedir.

erin stok [adult stock, spawning stock] 1- Bireylerinin %50’sinin cinsi olgunluk yaşı ya da boyuna ulaşmış olduğu stok.

erin stok [adult stock, spawning stock] 2- Yumurtlayabilme aşamasına gelmiş stok. 

erinleşme yaşı [age of maturity] ® Olgunlaşma yaşı.

Eriphia spinifrons (?) [warty crab] ® Eriphia verrucosa.

Eriphia verrucosa (?) [warty crab] Sin. Eriphia spinifrons. Karapaks kalın, pürüzsüz ve bombelidir. Rengi yeşilimsi esmer ya da kızılımsı esmerdir. Sarı beneklidir. Karapaks boyu en çok 8 cm, eni ise 10 cm olabilir. Sıkça rastlanan boyları 5 il3 6,5 cm arasındadır. Kayalık kıyılarda, taşlar altında, gel-git ve alt kesiminde, yosunlar arasında yaşar. Türkiye'nin tüm deniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

erişime açık balıkçılık [open access fishery] Balıkçı sayısının sınırlanmadığı balıkçılık. Genellikle hobi balıkçılığı için kullanılır. Erişime açık balıkçılıkta stokların hızla aşırı sömürülmesi ya da aşırı sömürülmüş olması mümkündür.

eritr- (önek) [erythr-] Kırmızı, kızıl, al. Örnek; eritrosit (erythrocyte)-alyuvar.

eritrosit [erythrocyte] Alyuvar.

erkek [male] Atmık (sperm) üreten birey. İşareti .

erkek karides (peygamber devesi karidesi; zengin karides) [spottail mantis shrimp] ® Squilla mantis.     

erken döl [precocious breeding] Akvaryumdaki dişi balığın erken döl vermesi. Büyümek için harcanacak enerjinin önemli bir kısmı bu yolla yitirileceğinden cinsiyetler birbirinden ayrı tutulmalıdır.

erken gelişmiş [precocious] Aynı tertipteki (cohort) hemcinslerinden daha hızlı, daha önce cinsi olgunluğa ulaşmış (çoğunlukla erkek) balık.

erken olgunlaşma [precocious maturation] ® Erken gelişmiş.

erken yaşam evresi [early life phase] Balık yaşamının yumurtadan erinleşmiş balığa benzer duruma gelene kadar geçen dönemi.

Ernst Haeckel [Ernst Haeckel] ® Haeckel.

eroplankton [aeroplankton] Havadaki plankton. Havadaki küçük canlılar.

erozyon [erosion] Aşınma. Genellikle toprağın dış etkenler (yağış, sel, rüzgar) nedeniyle aşındırılıp taşınması. 

erselik [hermaphrodite, monoecius] Hem erkek hem dişi organları olan çift eşeyli (cinsiyetli) canlı. ® Erdişilik.

ersuyu [sperm] ® Atmık.

esas (asıl) düzlek [cardinal plateau] ® Asıl düzlek.

eser elementler [trace elements] ® İz elementler.

eski tank sendromu [old tank syndrome] Tankta organik maddelerin birikmesi sonucu pH değerinin (ani) düşmesi. Suyun değiştirilmesiyle giderilir. ® Yeni tank sendromu.

esmer kas [brown muscle] Balıklarda hemen derinin altında ve her iki tarafta yer alan, koyu, yağ ve proteince görece zengin et (kas). Bu kısımlar için koyu (esmer) kas (et), kırmızı kas (et) tanımlamaları da kullanılmaktadır. 

esmer sokar [dusky spinefoot] ® Siganus luridus.

esmer su yosunları [brown algae] ® Phaephyceae.

esneklik [elasticity] 1- Çok taze balığın eti esnektir ve parmakla basıldığında çukurluk çabucak kaybolur.

esneklik [resilience] 2- Aşırı balıkçılık baskısı sonucu bozulan sistemin kendisini toparlaması. 

esneklik [resilience] 3- Ekosistem değişmeden önce ne kadar bozukluğu kaldırabileceğine ait ölçü.

Esocidae (Turnabalığıgiller) [pickerels, pikes] Işınlı-yüzgeçliler-Actinopterygii sınıfı, Esociformes takımındaki bu ailede 1 cins (Esox) bulunmaktadır. Tür sayısı 5’tir. Tatlı-suda yaşayan balıklar olup acı-suda da bulunurlar. Küçük sikloid (çember) pulludurlar. Doymak bilmeyen yırtıcıdırlar.

Esox lucius (turna balığı) [pike, horned pike, northern pike] Erkek 137 cm, 28 kg ve dişi 150 cm ve 35 kg olabilir. 30 yıl kadar yaşar. Tabana yakın (demersal) ırmak-göçer (potamadrom) balık olup 0-30 m’ler arasında yayılır. Ekonomik değeri yüksektir. Dolaykutupsal olup tatlı sularda bulunur. Çokça farklı bölge sularına aşılanmış ve önemli ekolojik sorunlara yol açmıştır. Genellikle tek dolaşır. Çoğunlukla balıkla beslenir, yamyamdır. Yetiştiriciliği sorunlu olup çoğu kez yapılamamaktadır. Yapay yem almaz. Asalak taşıması nedeniyle iyi pişirilmeden yenmemelidir.

esnek [elastic] Dış etkiyle şekli bozulduğunda eski haline, eski şekil ve büyüklüğüne ulaşabilen.

(plasenta) [placenta] ® Etene.

eşanlı davranış [synchronous behaviour] Grubu oluşturan bireylerin aynı yöndeki eşzamanlı hareketi. Bu bir yerde eşzamanlı sosyal benzetişim olup balıkların sürü oluşturarak gösterdikleri davranış şeklidir. Buna allomimetik davranış yani aynı düzeyde karşılıklı uyarı ve eşgüdüm davranışı da denmektedir.

eşanlı erdişi (eşanlı hermafrodit) [simultaneous hermaphrodite, synchronous hermaphrodite] ® Eşanlı erselik.

eşanlı erselik (eşanlı hermafrodit) [simultaneous hermaphrodite, synchronous hermaphrodite] Aynı anda (eşanlı) hem yumurtalık hem de erbezi dokusu oluşturmuş.

eşanlı hermafrodit [simultaneous hermaphrodite, synchronous hermaphrodite] ® Eşanlı erselik.

eşbasınç [isobar] Eşit barometre basıncına sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

eşbiyokitle [isobenth] Eşit biyokitle değerine sahip noktalarını birleştirildiği harita çizgisi.

eşbol [isonome] Bir türün eşit bolluk değerine sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

eşdeğer [isopleth] Eşit değerlerin birleştirilmesinden oluşan çizgiler.

eşdeğer çizgisi [isoline, isogram] Eşit herhangi bir şeye sahip olan noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.  

eşdeğer ürün [yield isopleth] Aynı ürün (hasat) değerine sahip noktaların birleştirildiği şekil. Genellikle içgöçer başına (stoğa katılan birey başına) düşen ürünün (hasadın) belirlenmesinde kullanılır.

eşdeğer ürün çizelgesi [yield isopleth diagram] Beverton ve Holt’un geliştirmiş oldukları tek türlü ürün (hasat) denkleminin çözülebilmesi için içgöçer sayılarının (stoğa katılan birey sayılarının) bilinmesi gerekmektedir. İçgöçer sayısının belirlenmesindeki zorluk ve belirsizlikler nedeniyle ürün denklemindeki içgöçer sayısı (R) eşitliğin soluna (Y/R) şeklinde geçirildikten sonra denklemin kolay çözümü olanaklı olmuştur. Denklem değişken ilk avlanma yaşı (tc) ya da boyu (lc) ile değişken balıkçılık ölüm payı (F=q.f) için doğal ölüm ve büyüme dikkate alınarak çözüldüğünde (Y/R) denge değerinden oluşan bir matris elde edilir. Bu matristeki eşit (Y/R) değerlerinin (noktalarının) birleştirilmesi eşdeğer ürün çizelgesini verir. 

eşderinlik [isobath] Eşit derinliğe sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi. 

eşdiş [isodont] Aynı tipte dişleri olan. Balıklarda alışılagelmiş bir durumdur.

eşek balığı [forkbeard] 1- ® Phycis phycis.

eşek balığı [greater forkbeard] 2- ® Phycis blennoides.

eşey [sex] Dişi ya da erkek olma durumunu belirten görevsellik, özellik.

eşeyler-arası [intersexual] ® Cinsiyetler-arası (interseksüel).

eşeyli (seksüel) üreme [sexual reproduction] 1- Eşeyli üremede genetik malzeme ve bilgiler yeni bir birleştirme (combination) olanağı vardır. Cyanophyceae'de eşeyli üreme gözlenmemiştir; Euglenophyceae'de ise bu henüz doğrulanmamıştır. Tüm diğer alg sınıflarında eşeyli üreme vardır. Bu, 3 temel yöntemden etkilenmektedir. i- İzogami (isogamy); ii- Anizogami (anisogamy) ve iii- Oogami (oogamy). İzogamide, iki benzer morfolojiye sahip, gametin birleşmesi gerçekleşmektedir. Anizogamide benzer olmayan iki gametin birleşmesi (çiftleşmesi) gerekmektedir (yani bir gamet diğerinden küçüktür). Bazı durumda morfolojileri özdeş gametler farklı davranır ki burada fizyolojik anizogami sergilenmektedir. Bazı alglerde gameter çift biçimlidir (dimorphic). İri ve hareketsiz olan gamete yumurta ya da ovum; küçük ve hareketli olan ise sperm ya da spermatozoid olarak anılır. Sperm ile yumurtanın birleşmesi oogami olarak bilinmektedir. Döllenme sonrası zigot oluşur. Zigottan zoospor ve sonuçta yeni bir bitki oluşur.

eşeyli üreme [sexual reproduction] 2- Eşey gözeleri (hücreleri) üreterek çoğalma.

eşeysel çift-renklilik (cinsi çift-renklilik) [sexual dichromatism] Erkek ve dişi balıkların renklerindeki farklılık. 

eşeysel çift-yapısallık (cinsi çift-yapılılık) [sexual dimorphism] Erkek ve dişi balıkların şekil ve boylarındaki farklılık.  Erkek ve dişi bireylerin farklı görünüşte olması. ® Çift-yapısallık (dimorfizm).

eşeysel dimorfizm [sexual dimorfism] ® Eşeysel çift-yapısallık.

eşeysel transformasyon [sexual transformation] ® Tezerlik (protandri). ® Tezdişilik (protogir).

eşeysiz (aseksüel) üreme [asexual reproduction] 1- Eşeysiz üreme (Cyano-phyceae ve Rhodophyceae hariç) değişik tipteki sporlar ile oluşmaktadır. Çoğu grup renkli tek hücreli zoospor oluşturur. Bazı durumlarda zoospor hareket yeteneğini kaybeder ki bunlara aplanospor denir. Bazılarında aplanospor ebeveyn hücre ile özdeştir ki bu da otospor (autospor) olarak adlandırılır. Bazen aplanosporun duvarı kalınlaşır ve hipnespor (hypnospor) olarak gelişir. Cyanophyceae'de endospor ve exsospor; Rhodophyceae'de monospor, tetraspor vs eşeysiz üremenin diğer tipleridir.

eşeysiz üreme [asexual reproduction] 2- Eşey gözeleri üretmeden tomurcuklanma ya da bölünmeyle çoğalma.

eşhız [isotach] 1- Eşit rüzgâr hızı değerine sahip noktaların birleştirildiği harita çizgisi.

eşhız [isovel] 2- Eşit akıntı hızına sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

eşik [threshold] 1- Gözlemlenebilir etki yaratan en alt (düşük) düzey (doz).

eşik [threshold] 2- Okyanuslar ile denizleri ve denizlerle denizleri ayıran su altındaki yüksek kesim. Örnek; Cebalitarık eşiği, İstanbul Boğazı eşiği.

eşitlik göstergesi [evennes index] e = H/log S ’dir.  H = Shannon göstergesi ve S = Tür sayısıdır. ® Benzemezlik göstergesi. ® Benzerlik göstergesi. ® Baskınlık göstergesi. ® Tür çeşitliliği göstergesi. ® Topluluk çözümlemesi. ® Tür zenginliği göstergesi. ® Shannon göstergesi.

eşkabuklu [equivalve] Midye kabuklarının simetrik olması.

eşkenar [equilateral] Midyede kancanın her iki tarafında simetrik büyüyen kabuğu tanımlar.

Eşkenarpullular [Rhomboganoidea] Balıkların Teleostomi-Tükelağızlılar alt sınıfına giren bir takımı. Kemik iskeletli olup vücutları eşkenar pullarla örtülüdür. Kuyruk yüzgeci heteroserktir (üst lob büyüktür). Lepisosteidae - Kemikli-turna-balığıgiller ailesi vardır.

eşkina [brown meager] ® Sciaena umbra.

eşmerkezli [concentric] Merkezleri aynı olan birbirini izleyen halkalar.

eşnem [isohume] Eşit nem değerine sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

Eşomurlular [Isospondyli] Balıkların Tükelağızlılar sınıfına giren 50 kadar familyayı içeren takımı. Omurları birbirinin benzeridir ve bu yönleriyle kemik-destekli keseliler-den ayrılırlar.

eşölçülü büyüme [isometric growth] Hayvanın vücut oranları ve özgül ağırlığının değişmediği büyüme. w = a Lb denkleminin işlevsel regresyon değeri (b) üç’e eşit olduğu durumdaki büyüme.

(plasenta) [placenta] ® Etene.

eşsıcak [isotherm] Eşit sıcaklık değerine sahip noktaların birleştirildiği harita çizgisi.

eşsık [isopycnic] Sıklığa ait eşdeğerler. Sabit ya da tekdüze sıklık. 

eştip [isotype] 1- Aynı cinsin iki türünden bir tipin tanımlanması.

eştip [isotype] 2- Çeşitli yerlerde bulunan form.

eştuz [isohaline] Eşit tuzluluk değerine sahip noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

eşvarış [isopiptesis] Göçmen bir türün aynı tarihte ulaştığı hedef noktalarının birleştirildiği harita çizgisi.

eşyoğun [isocon] 1- Birim alan ve zamanda eşit yoğunluğa sahip noktaların birleştirildiği harita çizgisi. Örnek; eşit tuzluluk (eştuzluluk) çizgileri gibi.

eşyoğun [isopycnic] 2- ® Eşsık.

eşzamanlı davranış [synchronous behaviour] ® Eşanlı davranış.

eşzamanlı erdişilik [isochronous hermaphroditism] Atmık ve yumurtanın aynı anda oluştuğu erdişilik. Örnek; gömlekliler, solucanlar, sülükler.

et al. (kıs) [and others] ® ve diğerleri.  

Et ve Balık Kurumu [Fish and Flesh Organization] 1951’de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan bir iktisadi devlet kurumudur. Görevi, kasaplık hayvan ve balık üretimini geliştirmek ve artırmak ve anormal fiyat dalgalanmalarını önlemekti. Kurum, depolar yapar, mağazalar zinciri kurar ve satış yerleri açardı. Üreticilere kredi verir ve balıkçılık dahil ilgi alanına giren araştırmaları desteklerdi. Kurumun 1970’li yıllardaki mal varlığı 170 milyon dolar civarında olup 3,000 personel çalıştırmaktaydı. Kurumun önce balıkla olan kısmı elinden alındı ve dağıtıldı daha sonra kurumun kalanı özelleştirilerek ortadan kaldırıldı. Ancak hayvancılığın gerilemesi üzerine bu kurum 2006’da yeniden kısmen canlandırılmaya başlandı.

etanol [ethanol, grain alcohol] ® Etil alkol. 

etc. (kıs) [et cetera] ® vs. 

etçil [carnivore] Etle beslenen. ® Etobur.

etek [?] Ağ kısmı. Dalyanlarda zeytin kazığından torbaya (hazneye) kadar uzanan ağ kısmı.

etene (plasenta) [placenta] Cenin anne rahminde iken cenini rahim çeperine bağlandığı, besin, atıkların giderilmesi, gaz alışverişi (O2, CO2) ihtiyacının karşılanmasında kullanılan bir organdır. Cenine bir kordonla bağlıdır. Buna eş de denmektedir.

etenesiz [aplacental] Bazı köpek balıklarında görüldüğü gibi, embriyonun (ceninin) anneye kordon (plasenta) ile bağlı olmadığı, doğurarak çoğalma şekli.

etil alkol (etanol) [ethyl alcohol, ethanol] C2H5OH; Balıkların saklanmasında %70-80 derecelik çözeltisi kullanılmaktadır.

etilen-daimin-tetraasetik-asit [Ethylene–Diamine-Tetraacetic-Acid (EDTA)] Bitkisel plankton için yapay besi ortamı oluşturulurken fazlaya kaçan metallerle kompleks oluşturup bunların (ağılayıcı-zehirleyici) etkisinin azaltılmasında kullanılan kimyasal. Bu kimyasal aslında güçlü bir tamponlayıcı (buffer) olup su sertliliği tayini, deterjan, kâğıt, tekstil, gübre sanayi dahil laboratuarlarda metal tayinlerinde ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.

etimoloji [etymology] Kökenbilim. Taksonomide bilimsel isimlerin anlam ve köklerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır. 

etki [effect] Gözlemlenebilir değişme oluşturan neden.

etki alanı [action radius] Bir av aracının balığı çektiği (avlayabildiği) mesafe.

etki yarıçapı [action radius] ® Etki alanı.

etkileşim [interaction] Türler arasındaki olumlu ve olumsuz birliktelik. Bu birliktelik popülasyonun içsel büyüme ve evrilmesini olumlu, olumsuz, engelleyici ya da zararına etkiler. Etkileşme şu şekillerde olabilir:

® Yarış (doğrudan etki)

(-   -)

Her iki türün birbirine olumsuz etkisi.

® Kaynak yarışı (dolaylı etki)

(-   -)

Ortak besin kaynağı kısıtlıysa.

® Amenzalizm

(-   0)

Biri etkilenirken diğerinin etkilenmemesi.

® Asalaklık (parazitizm)

(+   -)

Birinin yararına diğerinin zararına.

® Yeme (predasyon)

(+   -)

Yiyen yenilenden büyüktür.

® Besin ortakçılığı (komenzalizm)

(+   0)

Birinin yararına diğeri etkilenmemektedir.

® Ön-işbirlikçilik (protocooperation)

(+  +)

Her ikisi için de olumlu fakat şart değil.

® Karşılıklılık (mutualizm)

(+  +)

Her ikisi için de olumlu ve şart.

® Tarafsızlık (nötralizm)

(0   0)

Her ikisi de etkilenmemekte.

etkileşimli balıkçılık [interactive fishing] Birbiri ile yarış eden balıkçılık.

etkileşimli yemleme sistemi [interactive feeding system] Akvakültürde atıkların görülmesi ya da balıkların davranışına bağlı olarak kendiliğinden başlayan yemleme sistemi.

etkin balıkçılık çabası [effective fishing effort (f)] Etkisi ayarlanmış (düzenlenmiş) çaba. Bir birim (av aracı, olta, ağı vs) için etkisi ayarlanmış çabanın artmasıyla (örneğin olta sayısının artmasıyla) orantılı anlık balıkçılık oranının (etkisinin) artmasıdır. Balıkçılık ölümü F=q.f ve f=F/q ‘dir. q=avlanabilirlik katsayısıdır.

Etmopterus spinax (karacamgöz, mahmuzluköpek balığı, köpek balığı, kadife köpekbalığı) [velvet belly lantern shark] Derin-tabansal (batidemersal) bir balıktır. 70-2,000 m derinlikler arasında bulunur ama 2,490 m derinliğe kadar da inebilir. Boyu TL=60 cm olabilir. Balıkçılığı önemsizdir. Canlı doğurucu (ovovivipar) olup bir batında 6-20 adet yavru verebilir.

etobur [carnivore] Et ile beslenen canlı. Yaşam enerjisini hayvansal malzemeden sağlayan. 

etoloji [ethology] Davranış bilimi. Doğuştan olan doğal davranışları inceleyen bilim.

etotobur [omnivore] Bitkisel ve hayvansal besinlerden yararlanabilen hayvan(lar).

etraf [surrounding] ® Kuşatan.

etraf-göçer balıklar [amphidromous fish] Gelişmelerinin belirli evrelerinde tatlı-su ve deniz arasında göçen balıklar olup göçlerinin nedeni yumurtlamaktır ve çiftleşmek değildir.

Etrumeus teres (kalem sardalya, Akdeniz hamsisi) [round herring] Yüzücü (pelajik) olup okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Balıkçılığı önemlidir. Boyu TL=33 cm olabilir ve 50-150 m derinliklerde yayılır. Kızıldeniz’den Akdeniz’e göçmüştür. Genellikle büyük sürüler oluşturur. Yumurta ve kurtçukları (larvaları) yüzücüdür (pelajiktir).

EU- (önek) [eu-] İyi.

EU-CFP (kıs) [European Union Common Fisheries Policy] ® AB Ortak Balıkçılık Politikası.

euechinoidea ve holothuroidea (deniz kestaneleri ve deniz hıyarları) [sea urchins & sea cucumber] ® Echinodermata (Derisidikenliler).

eukaryotik [eukaryotic] ® Ökaryotik.

Eumetopias jubatus (?) [Steller's sea lion] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Etoburlar (Carnivora) takımı, Otariidae ailesi, Otariinae alt ailesi Eumetopias cinsi bir türdür. Boyu 3,3 metreye ulaşabilir. Erkekleri 1,1 ton, dişiler 350 kg ağırlıkta olabilirler. Alaska, Kamçatka gibi kuzeyli kesimde ve soğuk sularda yayılmışlardır. Mayıs ayında buzu erimiş adalarda birikip çiftleşirler. Çok-eşlidirler. Erkeklerin haremi yoktur fakat belirli alanı kendi bölgeleri olarak korurlar. Dişiler bu alanda serbest dolaşırlar. Emzirme ve bakım uzun sürer.

eumetrik aşırı avcılığı [eumetric overfishing] Balıkçılık yeğinliğinin (f) yani (F=q.f)’in artırılmasına rağmen üründe (Y) bir artış görülmüyorsa söz konusudur. ® Kötü ürün eğrisi. ® İyi ürün eğrisi.

eumetrik ürün eğrisi [eumetric yield curve] ® İyi ürün eğrisi.

eumetrik yetersiz avcılığı [eumetric underfishing] Verilen ilk avlanma yaşına (tc)’ye göre  balıkçılık yeğinliği (f) yetersiz ise yani (F=q.f) yetersiz ise söz konusu olur. ® Kötü ürün eğrisi. ® İyi ürün eğrisi.

euri (önek) [eury] ® Öri. 

euribarik [eurybaric] ® Öribarik.   

euribatik [eurybathic] ® Öribatik.  

euribentik [eurybenthic] ® Öribentik. 

eurifaj [eurypagous] ® Örifaj.   

eurihalin [euryhaline, eurysaline] ® Örihalin.

eurilitoral kuşak [eurilittoral zone] ® Örilitoral kuşak.

eurisalin [eurysaline] ® Örihalin.

euriterm [eurytherme] ® Öriterm. 

euritermal [eurythermal] ® Öritermal. 

euritermik [eurythermic] ® Öritermik. 

euritropikal [eurytropical] ® Öritropikal. 

Euspongia officinalis (banyo süngeri) [sponge] Sıcak denizlerde, Adriyatik ve Ege Denizi’nde bulunur. Basit, çokgözeli (çökhücreli) bir hayvandır. Süngerlerin (Porifera) toplam tür sayısı oldukça yüksek olmakla birlikte kullanılabilir olanları 15 türü geçmez. Bu 15 tür içerisinden yaygın bilinen ve kalitelisi nedeniyle kullanılan banyo süngeridir. Canlı iken koyu hatta siyah olan rengi işlenince sarı-kahverengine döner. Akdeniz’de sünger grupları Yunanistan, Türkiye, Suriye, Mısır, Libya, Tunus ve Sicilya kıyıları boyunca bulunur. Hassas bir hayvan olup temiz, sıcak, tuzlu suyu tercih eder. Ticari orta boya ulaşması için 2-4 yıl geçmesi gerekir. Çoğu sünger erseliktir (hermafrodittir). Eşeysel (cinsi) ya da tomurcuklanmayla çoğalır. ® Süngerler.

Euthria cornea (?) [striated buccinum] ® Buccinum corneum.

Euthynnus alletteratus (yazılıorkinos, benekliton balığı, balamita soda, orkinos) [little tunny] Okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. 1-150 m derinliklerde rastlanır. Boyu TL=122 cm ve ağırlığı 16,5 kg olabilir. Balıkçılığı önemlidir. Sürü oluşturur ve ne bulursa yiyen yırtıcıdır.

Eutrigla gurnardus (beneklikırlangıç, benekli kırlangıç balığı, kırlangıç balığı) [grey gurnard] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer ve balıkçılığı yapılır. Boyu TL=60 cm ve ağırlığı 1 kg kadar olabilir. 10-340 m derinliklerde rastlanır. Genellikle kumlu bazen çamurlu ve kayalık zeminde bulunur. Vak vak türünden ses çıkartır.

evcil [domestic, domesticus].

evedönüm [homing] Benzer yerler olmasına rağmen daha önce bulunulan yere dönme. Deniz alasının doğduğu ırmağa dönmesi.

evedönüm oranı [homing rate] Ana-babalarının yumurtladıkları yere (ırmağa) dönenlerin oranı.

evrim [evolution] Yavaş ve kendiliğinden olan ard arda biçim değiştirme dizisi.

evrimsel sistematik [phylogenetic systematics] Organizmanın evrilme sistematiğini hedef alan çalışma.

evsel [domestic].

evsel atık su [domestic sewage] Evlerden gelen kullanılmış su ve içerdiği maddeler.

ex situ [ex situ] Yeri dışında.

Exocoetidae (Uçanbalıkgiller) [flying fish] Actinopterygidae sınıfı, Beloniformes takımı, Exocoetidae ailesinde 9 cins ve 64 tür yer almaktadır. Neredeyse silindirik gövdeli uzun denizel balıklardır. Yüz genellikle küt, ağız küçüktür. Dişler yoktur ya da çok küçüktür. Yüzgeçler yumuşak ışınlıdır. Göğüs yüzgeçleri sırta doğru yerleşmiş olup kanat şeklinde büyüktür. Kuyruk derin çatallaşmıştır, alt lobu, üst lobundan daha uzundur. Pullar iri olup çemberimsidir (sikloidtir), kolayca kopabilir. Yüzme kesesi iridir. Sırt mavi ya da yeşildir, karın solgun renklidir. Uçanbalıkgiller tüm okyanusların yüzey sularında yaşarlar. Suyun dışına sıçraması ve uzun mesafeler boyunca bir planör gibi süzülmesiyle tanınır. Bu davranışın yırtıcılardan korunmak için olduğu düşünülmektedir. Normalde bu uçuş 50 m kadardır. Ancak bazı gözlemlerde bu balığın 45 saniye uçabildiğini göstermiştir. Uçuşu 70 km/saat, 400 m mesafe ve 6 m yükseklikte olabilir. Üreme sıcak mevsimde gerçekleşir. Yumurtaları hem pelajiktir hem de bitkilere ipliciklerle yapıştırılmıştır.

Exocoetus obtusirostris (uçan balık) [oceanic two-wing flyingfish] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Boyu TL=24 cm olabilir. 0-20 m derinliklerde bulunur. Balıkçılığı yoktur. Yüzeye yakın durur. Dikkate değer mesafeyi su üstünde uçarak aşabilir.

Exocoetus volitans (?) [tropical two-wing flyingfish] En çok TL=30 cm boyunda olabilir. Yüzücü (pelajik) ve okyanus-göçerdir (okyanodrom). 0-20 m derinliklerde rastlanır. Kıyıdan uzakta bulunabilir. Sürü oluşturur. Dikkate değer mesafeyi su üstünde uçarak aşabilir. Yumurta ve kurtçukları (larvaları) planktoniktir.

exoteka [exotheca] ® Eksoteka.