Ç [son güncelleme 01 Mart
2016]
çaba [effort] 1- Belirli bir zamanda kullanılan
balıkçılık av araçlarının toplamıdır. Balıkçılık bir’den çok av aracı ile
yapılıyorsa bunların standart bir av aracına çevrildikten sonra toplamlarının
alınması gerekir.
çaba [effort] 2- Etkin balıkçılık çabası (f).
çaba [effort] 3- Balığın avlanması için harcanan zaman, av gücü vb. Av gücü araç
büyüklüğü, tekne büyüklüğü, beygir gücü türünden olabilir. Yine denizde kalınan
süre, örneğin trolü sürükleme (çekme) süresi, sabit ağların uzunluğu ve suda
bırakılma süreleri olabilir.
çaba [fishing effort] 4- ® Av gücü.
çaba kontrolü [effort control] 1- Balıkçılığı düzenlemek için
konulan çaba miktarı.
çaba kontrolü [effort control] 2- Balıkçılığın düzenlenmesinde av
aracı ya da kullanım süresine getirilen sınırlama.
çağanoz (çingene yengeci; çingene pavuryası) [Mediterranean shore crab] ® Carcinus aestuarii.
çakar [beacon] Denizcilere
yol göstermek için kıyıya ya da açığa konulan küçük deniz feneri.
çakıl [gravel] Yuvarlak, küçük, çapları 2-
çakıl geçirgenliği [gravel permeability] Çakıllar arasında suyun geçtiği boşluklar. Kuluçka evresindeki balık
yumurtalarına yeterince oksijenin ulaşması yönünden önemlidir.
çakmak [shine] Su içerisindeki balıktan ışığın
anlık yansıması.
çalıkaridesi (teke) [common shrimp] ® Crangon crangon.
çalışma frekansı [working frequency] Üretilip iletilen ses
dalgalarının sıklığıdır.
çalkantı [turbulence]
Bir sıvının paralel olmayan katmanlar halinde akması, döngü ve karışma yaratmasıdır.
çamoka
[Mediterranean
sand smelt] ® Çamuka.
çamuka (çamuka balığı) [Mediterranean
sand smelt] ® Atherina
(Atherina) hepsetus.
çamur [mud] ® Mud.
çamur-obur [limnivorous] Çamur yiyen.
çapa [anchor] Deniz araçlarını sabitlemede kullanılan, tabana indirildiğinde zemine
gömülebilen ve gemi demiri de denilen bir tür ağırlık. Bu türden görece büyük
çapaların yanında denize bırakılan ancak tabana inmeyen çapalara ise deniz
çapası (sea anchor) denmektedir.
çapak
balığı [carp bream] ® Abramis brama.
çapari [longline, line trawl] Üzerinde belirli
aralıklarla çok sayıda yemli olta bulunan bir av aracıdır. Görece uzun
olanlarına büyük çapari denmektedir. Küçükleri ise parakete olarak
anılmaktadır. Okyanuslarda kullanılan büyük çapari
çapraz kas [muscle cruciforme] Çapraz (haç şeklinde)
kaslar her 2 midye kabuğunda manto boşluğu altında iki küçük bağlantı izi
oluşturur. Bu kaslar bazı midyelerde sifonları ileri iter ve geri
(içeri) çeker.
çaprazlama [crossing over] Eş kromozomların mayoz bölünmede genlerin bir
kısmını değiş-tokuş etmek üzere çapraz duruma gelmesi.
çarkçıbaşı [chief engineer] Gemideki makinelerin
işleyişinden sorumlu baş mühendis.
çarpan [Atlantic torpedo] 1- ® Torpedo
nobiliana.
çarpan [common torpedo]
2- ® Torpedo
torpedo.
çarpan [dusky spinefoot] 3- ® Siganus luridus.
çarpan [marbled
spinefoot] 4- ® Siganus
rivulatus.
çarpan [spotted torpedo] 5- ® Torpedo marmorata.
çarpan balığı [starry weever] 1- ® Trachinus
radiatus.
çarpan balığı [greater weever] 2- ® Trachinus
draco.
Çarpanbalığıgiller (Trakonyagiller) [weevers, weeverfish] ® Trachinidae.
Çarpan-balığıgiller [rabbitfishes, spinefoots] ® Siganidae.
çarpma [five pointed fishing hook] Balık sürüsü içerisinden hızla çekilen iğneli balık tutma aracı. Daha çok
tatlı sularda kullanılır. Balıkları yaralaması ve her yaraladığını tutmaması
nedeniyle kullanılması yasaklanmıştır.
çatal [fork] Çatallı ucu bir sap’a bağlı olup
zıpkın gibi saplanarak kullanılan av aracı. Çarptığı her balığı avlamadığı ve
yaralı bıraktığı için kullanımı yasaktır.
çatal balığı [shrimp scad]
® Alepes djedaba.
çatal boy
[fork length, mid-caudal length (FL)] 1- Balığın altçene kısmı uzun olsa bile en öndeki kısmından (burun ucundan)
kuyruk yüzgeci çatalının en derin noktasına olan uzaklık. ® Standart
boy. ® Tam boy.
çatal boy
[fork length, mid-caudal length (FL)] 2- Balıkçılık biyolojisinde kullanılan balık boyunu belirleme yöntemlerinden
biri.
çatal zıpkın [forked spear] Çok dişli çatal.
çatalkuyruk balığı [silver scabbardfish] ® Lepidopus caudatus.
Çatalkuyruklubalinagiller [baleen whales, whalebone whales, great
whales] ® Balaneopteridae.
çatallı [forked, furcate] İkiye ayrılmış. Kuyruk
yüzgecinin üst ve alt kısmının ayrılmış olması.
çatallı halka [split ring, double ring, double mark, double zone] Balıkların yaş tayinlerinde kullanılan sert aksamlarında (otolit vb) iki
yıllık halka arasındaki mesafeye göre birbirine yakın olup hızlı büyüme
kuşağında görülen çift büyüme kuşağı ya da halkası.
çatalsakal gelincik [forkbeard] 1- ® Phycis phycis.
çatalsakal gelincik [greater
forkbeard] 2- ® Phycis blennoides.
çatışma davranışı [agonistic behaviour] Çatışmadaki davranış
şekilleri.
çayır [grassbed] Deniz ve tatlı-su
bitkilerinin yayıldığı alan. ® Deniz çayırı.
ÇED (kıs) [Environmental
Impact Assessment (EIA)] ® Çevresel Etki Değerlendirmesi.
çekek yeri [boat yard] Genellikle görece küçük deniz araçlarının bakımının yapılması için karaya
çekme düzeneğinin bulunduğu yer.
çekiç balığı [scalloped hammerhead] 1- ® Sphyrna
lewini.
çekiç balığı [smalleye hammerhead] 2- ® Sphyrna
tudes.
çekiç balığı [smooth hammerhead] 3- ® Sphyrna zygaena.
Çekiçbalığıgiller [hammerhead sharks, bonnethead, scoophead sharks] ® Sphyrnidae.
çekilgen [ressesif] Ana-babadan gelen
kalıtsal bir özelliğin baskın olan diğeri tarafından örtülmesi, ortaya
çıkışının bastırılması. İnsanlarda koyu (siyah) saç renginin açık (sarı) saç
rengini bastırması ve yeni kuşağın koyu renkli saçlı olması gibi.
çekim [haul] 1- Bir ağ ya da av aracını çekmek.
çekim [haul] 2- Tek ağ çekiminde elde edilen av miktarı.
çekim [haul] 3- Tek ağ çekimi.
çekirdek [nucleus] 1- ® Kapak.
çekirdek [nucleus] 2- Göze (hücre) çekirdeği.
çekirdek [nucleus] 3- Balık pulunun ya da otolitinin merkez kısmı.
çekme [shrink] Bir cins büzülme olup örneğin
vücudun hacimce küçülmesidir. Medüz ve taraklılarda besin kıtlığında görülür.
çekme ağ [towed net, pull net] Yatay olarak
çekilerek kullanılan trol tipi ağ(lar).
çekme balık [towfish] Geminin arkasından çekilen
balığa benzeyen bir gövde. Örnek; yan-bakar sonar, taşınabilir yankı iskandili
vb.
çekmen [sucker] Vantuz.
çektirme [?] ® Balıkçı tekneleri.
çelatlama
[chelation] ® Kıskaçlama.
çelik tel [towing warp, warp] Vinçten kapılara
uzanan keten ya da çelik göbekli çelik tel.
çember-pul [cycloid scale, squama cycloidea, çoğ., squamae cycloideae] Değirmi olup kenarları düzgün balık pulu. Birçok kemikli
balıkta (Teleostei) görünen düzgün kenarlı yuvarlak ya da elips şeklindeki
pullar.
çene boyu [jaw length] Üst ya da altçenenin
ön ucundan arka ucuna olan mesafe.
çene(ler) (mandibles) Kafadanbacaklılarda
avını kesmek için “papağan gagası” benzeri boynuzsu yapı.
Çeneliağızlılar
[Gnathostomata, jawed vertebrates] Omurgalılar (Vertebrata)
altkabilesine dahildir. Placodermi, Chondrichthyes, Acanthodii, Osteichthyes
sınıflarına ayrılır. Önemli özellikleri adlarından da anlaşılabileceği gibi
çenedir. Diğer özellikleri ise miyelin örtü, nöronlar ile bağışıklık sistemidir.
çene-sakalı (mental sakal) [mental barbel] Balıkların alt çenelerindeki uzantı ve algılayıcıları belirtmek için
kullanılan tanımlama. Örnek; Keserbaş barbunya (Mullus barbatus).
Çenesizler [Agnatha, lampreys, hagfish] Omurgalılar
(Vertebrata) altkabilesinin üstsınıfını içerir. Çeneleri ve çift yüzgeçleri
yoktur. 7 ya da daha çok solungaç deliği bulunur. Döllenme vücut dışında olur.
İskelet kıkırdaklı olup kalp iki odacıklıdır. Deniz canlılarının küçük bir
birimini oluştururlar.
çenet [valve] Bazı omurgasızlar ve Bivalvia'nın kabuğunu açıp kapamaya yarayan küçük
parça (düzenek) ve diyatomelerin iki yarısından birinin hücre duvarıdır. Diyatomların früstül bölümüdür.
Çenetliler (midyeler) [molluscs] ®
Bivalvia.
Çengelçeneliler [Plectognathi,
Tetraodontiformes, puffers and filefishes] Üst çeneleri kafatasıyla birleşmiş
ve karın yüzgeçleri kalıntı halini almış, vücutları kemiğimsi malzemeyle kaplı
balıkları içeren Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfının Plectognathi ya da Tetraodontiformes adlarıyla anılan takımıdır. Bu takımdaki 10 ailede (Aracani-dae, Balistidae, Diodontidae, Molidae, Monacanthidae, Ostraciidae,
Tetraodontidae, Triacanthodidae, Triacanthidae, Triodontidae) yaklaşık 360 tür bulunmaktadır. Çoğu denizde ve
tropik mercan resifi kesimlerinde bulunur. Birkaçı tatlı ve acı-suda
yaşamaktadır. Biçimleri çok farklı olup üçgen biçimliden küreye ya da yanlardan
yassılaşmış olanlardan kare şekline kadar değişir. Yavaş hareket ederler. Hemen hepsinde plakaya dönüşmüş düşmanlara karşı koruyucu pul bulunur.
Çeneleri kuvvetlidir ve kalın kabuklu canlılarla beslenirler.
çentik [notch] Genellikle balığın kuyruğunu iki
kısma ayıran girinti.
çerçeve (armatür) [armature] Kafadanbacaklılarda vantuzların varlığı ve yerleşme düzeni ve/ya da kanca
ve kollar ve dokunaçlar ile çomağın yerleşme düzeni.
çerçeve incelemesi [frame survey] Bu bir sayım işlemi ve çalışmasıdır. Liman, barınak, tekne tip ve miktarı,
balıkların işlenmesi ve pazarlara dağıtımı, destek birimleri vs’yi içeren
sistemin (sektörün) bir tam sayım çalışmasıdır.
çeşitlilik [diversity] 1- Bir ortamdaki türlerin sayısını, azlık ya da çokluğunu ifade
eder. Çeşitlilik az ise orada tür sayısın az ve eşit olmayan bolluğun,
çeşitlilik çok ise tür sayısının çok ve eşit bolluğun olduğu anlaşılır.
çeşitlilik [diversity] 2- Tür sayısının mutlak değeri.
çeşitlilik [diversity] 3- Bir özelliğin ya da karakterin değişkenliği. Örneğin
şekilbilimsel (morfolojik) değişiklik.
çeşitlilik göstergesi (çeşitlilik
indeksi) [diversity index] Bir
topluluktaki tür sayılarının ve göreceli bolluğunun ölçüsüdür. Bütün bireyler
aynı türden ise (monokültür) en düşük çeşitlilik göstergesi ve her birey farklı
türden ise en yüksek çeşitlilik göstergesi söz konusudur.
çevirici [transducer] Elektrik enerjisinin
ses dalgalarına çevrilip iletildiği, gelen yankıların algılanarak yeniden
elektrik enerjisine dönüştürüldüğü seramik gövde. Buna balıkçı topluluklarında
ayna da denmektedir.
çevirme ağı [surrounding net] Balıkların etrafını
alttan ve yanlardan sarmak suretiyle kullanılan ağ. Örnek; gırgır ağı.
çevre [environment]
1- Bir organizmanın var olduğu ortam
ya da biyolojik ve biyolojik olmayan koşulların bütünü.
çevre [environment] 2- Kuşatanın (surrounding) canlıyı etkileyen kısmı.
çevre analizi [environmental
analysis] Karasal ya da sucul ortamın çevresel özelliklerinin
incelenmesi.
çevre değerlendirmesi [environmental
assessment] Karasal ya da sucul ortama yapılacak tecavüzün
çevresel etki raporunun hazırlanmasının gerekip gerekmediğini belirlemek için
yapılan inceleme.
çevre koruma [environmental
protection] Çevresel etkisi olan madde ve malzemenin çevreye
etkisinin en aza indirilmesi ya da önlenmesi için alınan koruyucu önlemler ve
yönetim.
çevre koruma ajansı [Environmental
Protection Agency (EPA)] Kirleticiler konusunda bütün yasa
ve yönetmelikleri uygulamayla görevli ABD kuruluşu.
çevre mühendisliği [environmental
engineering] Çevreyle ilgili (izleme, değerlendirme, koruma, atık
ve artıkları giderme vb) konuların mühendisliği.
çevre yönetimi [environmental
management] Doğal kaynakların (toprak, su hava) taşınabilir
düzeyde (doğal durumları fazla bozulmadan) kullanılması yani idaresidir.
çevreleyen [ambient] Bir organizmayı saran güncel
çevresel koşul(lar). Örnek; çevreleyen sıcaklık – ambient temperture.
çevresel direnç [environmental resistance] Bir popülasyonun potansiyel artma yeteneği ile ölçülen güncel durumu
arasındaki farktır.
Çevresel Etki Değerlendirmesi
(ÇED) [Environmental
Impact Assessment (EIA)] Çevreye tecavüzcü
girişimlerin (endüstri, taşımacılık, yerleşme, zirai üretim vb’den) ortama
(çevreye) olabilecek kalıcı ya da geçici olası etkilerinin, sosyal sonuçları ve
seçenekli çözüm önerilerini de içine alacak şekilde değerlendirilmesidir.
çevresel etki raporu [environmental
impact statement report] Çevresel etki değerlendirmesi raporu.
çevresel sürdürülebilir balıkçılık [environmentally sustainable fishery]
Ekosistem parçalarını yıpratmayan ve uzun
süreçli kalıcı değişiklik oluşturmayan balıkçılıktır.
çıban [furuncle] Bakteri bulaşması
sonucu deride ve kaslardaki kabarıklık.
çiçek [anthos, flower].
çiçek hastalığı [pox disease] ® Sazan çiçeği.
çift amaçlı tekne [dual purpose vessel] İki farklı av
aracını kullanmak üzere yapılmış tekne. Örnek; trol ve gırgır.
çift amaçlı trol [dual purpose trawl] Hem tabanda hem de
tabanın üstünde kullanılabilen trol.
çift ek [paired appendage] Çift yüzgeç.
çift
evcikli (dioik) [dioecious]
Çoğalma yeteneği olan bağımsız tür ya da bireylerden birinin erkek, diğerinin
de dişi üreme hücreleri üretmesi (monocious –monoik (tek evcikli) ile
karşılaştırınız).
çift halka [double ring, double mark, double zone] Otolit’te birbirine yakın iki halkadır. Aslında yıllık kabul edilen büyüme
halkalarının arasında yer alan ikincil bir halka olmasına karşın normal yıllık
halka görünümünü de verebilir. Bu halkanın yaş tayininde geçerli halka olarak
sayılıp sayılmayacağına halkanın merkeze (çekirdeğe) uzaklığı ile yıllık kabul
edilen halkalara olan göreceli uzaklığı dikkate alınarak karar verilir. Bir
diğer yöntem ise çekirdek merkezine uzaklık ile balık boyu arasındaki ilişki
kullanılarak halkanın başlangıç ve bitişindeki balık boyu geriye hesaplama
(sağlay) yöntemiyle hesaplanarak yıllık halka olup olmadığına karar verme
şeklinde özetlenebilir.
çift kirişli trol [double beam trawl] İki adet kirişli
trolü çeken ya da çekebilen bir tekne.
çift tekne orta-su trol ağı [two boat pelagic trawl, Larsen midwater trawl, Larsen
trawl, floating trawl, Larsen two boat trawl, atom trawl] İki tekne arasında çekilen kanatsız, kare ağızlı orta-su trol ağı.
çift torba [double codend] Sert zeminde çekilen trol
ağına, avlanan balıklarının tümünün kaybını önlemek için çift torba bağlanması.
çift trol [pair trawling, two boat trawling] Aynı taban ya da orta-su trol ağını çeken iki tekne. Ağ her bir teknenin
tek başına çekebileceğinden büyük olup çekim sonunda ya bir ya da diğer tekneye
aktarılarak güverteye alınır. Ağın ağzı teknelerin yanlara kayarak
sürüklemeleriyle yatayda açılır, kapı kullanılmaz.
çift ürün [double cropping] Akvakültür havuzunda iki
ayrı türün bulunması ve bunların aynı zamanda ya da birbirini izleyen
süreçlerde ya da ihtiyaç duyulduğunda hasat edilmesidir.
çift yaldızlı balığı [Atlantic
stargazer] ® Uranoscopus scaber.
çift yüzgeç [paired fin] Göğüs ve karın
yüzgeçleri.
çiftbeslek
(amfitrof) [amphitrophic] Gündüz fotosentez,
gece kemosentez ile yaşamını sürdüren organizmalar.
çiftçilik [husbandry] Balık üretimi için kuluçkahane
ortamı, besleme ve sağlık koşullarının bilimsel idare ve kontrolü.
çiftduraklama (kış uykusu) [diapause, hybernation] Kış uykusu
benzeri geçici durdurulmuş (tutuklanmış) evre. Çoğunlukla bazı böceklerde ve
denizde ise kabuklulardan (Crustacea) kürekayaklılarda (Copepoda) görülen,
büyümenin durdurul-duğu, metabolizmanın yavaşlatıldığı geçici dinlenme dönem ya
da evresi.
çift-göçer balıklar [diadromous fish] Deniz ve tatlı-su
arasında iki yönlü göçmen balıklar. Terim yukarı-göçer (anadrom) ve aşağı-göçer
(katadrom) balıkları içerir.
çiftkabuklu [bivalve] Bir taraflarından eklemli
(bitişik) olup iki kabuğu bulunan yumuşakça. Örnek; midye.
çiftleşme [copulasyon] İki
cinsiyetin eşeysel üremeyi gerçekleştirmek için birleşmesi.
çiftleşme kesesi [copulatory bursa]
Kafadanbacaklılarda
yanağa (ağza) ait zarla bütünleşmiş poşet ya da bazı türlerin dişilerindeki
manto boşluğu derisinde [vücut çeperinde] yumurtlamaya kadar spermlerin
saklandığı kese.
çiftlik [farm, ranch] Balık çiftliği.
Balıkların kültürünün yapıldığı, semirtildiği alan ya da yer.
çiftlik havuzu [farm pond] Zirai amaçlı kazılmış havuz.
Aynı zamanda balık kültürü ve boş zamanları değerlendirme balıkçılığı için de
kullanılmaktadır.
çiftlikçilik [ranching] Balıkların ticari
amaçla semirticiliğinin yapılması.
çiftyapısallık [dimorphism] İkişekillilik. Aynı
türün iki bireyinin farklı yapıda görünmesi. ® Eşeysel çiftyapısallık (seksüel
dimorfizm).
çil balığı (ot balığı, karadeniz guban, yeşillapin
balığı, lapina, lapin) [green wrasse] ® Labrus viridis.
çil balığı
[brown wrasse] ® Labrus merula.
çil karides [kuruma shrimp] ® Penaeus (Marsupenaeus) japonicus.
çilçırçır balığı [grey wrasse] ® Symphodus
cinereus.
çilliçarpan balığı [marbled
spinefoot] ® Siganus rivulatus.
çinakop [bluefish] 10-
çingene pavuryası (çingene yengeci; çağanoz) [Mediterranean shore crab] ® Carcinus aestuarii.
çingenepalamudu [Atlantic
bonito] ® Sarda sarda.
çipura (çupra) [gilthead seabream] ® Sparus
aurata.
çiroz [salted and dried mackerel] Önce tuzda 8-10 saat bekletilmiş, sonra temizlenerek
kurutulmuş uskumru.
çit [hedge] 1- Saz, çubuk vb’den yapılmış balıkları tuzağa yönlendiren
perde.
çit [pen] 2-
Akvakültürde istenen balıkları tutmak ve istenmeyenleri dışlamak için
kullanılan ağ tipli bir cins ağıl, kafes.
çit [screen] 3- ® Perde.
çitari [salema] ® Sarpa
salpa.
çivili kalkan [?] 1- ® Psetta
maeotica.
çivili kalkan [Black Sea turbot] 2- ® Psetta maeotica.
çiviliköpek balığı [bramble shark] ® Echinorhinus brucus.
Çiviliköpek-balığıgiller [bramble sharks] ® Echinorhinidae.
çivisizkalkan [brill] ® Scophthalmus
rhombus.
Çivisizkalkan-balığıgiller [turbots] ® Scophthalmidae.
çizgili hani balığı [painted comber] ® Serranus
scriba.
çizgili iğne balığı [?] 1- ® Syngnathus variegates.
çizgili iğne balığı [thickly snouted pipefish] 2- ® Syngnathus variegatus.
çizgili isparoz [fourlined terapon] 1- ® Pelates
quadrilineatus.
çizgili isparoz [zebra seabream] 2- ® Diplodus cervinus cervinus.
çizgili kas [striated muscle] Çalışması istemli
olan kas. Kemiklere yapışık kas. Örnek; kol ve bacak kasları.
çizgili kayabalığı [striped goby] ® Gobius vittatus.
çizgili mercan [redbanded seabream] 1- ® Pagrus
auriga.
çizgili mercan [striped seabream] 2- ® Lithognathus mormyrus.
çizgili mercan [zebra seabream] 3- ® Diplodus cervinus cervinus.
çizgilikaya [Bucchich's goby] ® Gobius bucchichi.
çizgilikaya balığı [zebra goby] ® Zebrus zebrus.
çizgiliorkinoz balığı [skipjack tuna] ® Katsuwonus pelamis.
çizgiliton [skipjack tuna] ® Katsuwonus pelamis.
çıkma [rise] Beslenmek için balığın su
yüzeyine çıkması, yükselme eylemi.
çıktı kontrolleri [output controls] Toplam izin verilebilir av ve kota üzerinden balık avının sınırlandırılması
amacını taşıyan idari yöntemlerdir.
çıma [ends] Halat, ip vb’nin ucu, uç kısmı. ® Çımacı.
çımacı [hawser] İskelelerde gemilerin hareket ya da yanaşmasında halat ucu uzatan, tutan,
bağlayan, çözen kişi.
çıplak [derbio] 1- ® Trachinotus
ovatus.
çıplak [naked] 2- Pulu olmayan balık.
çıplak [vadigo] 3- ® Campogramma
glaycos.
çıplak balığı [leerfish] ® Lichia amia.
çıplak isim [nomen
nudum, nom. nud.] 1931’den
önce yayınlanmış ise, tanımlanması olmayan tür, cins vs. 1930’dan sonra
yayınlanmış ise özellikleri verilmemiş tür, cins vs.’nin belirtilmesi için
kullanılır.
çırçır balığı [goldsinny-wrasse] 1- ® Ctenolabrus rupestris.
çırçır balığı [grey wrasse] 2- ® Symphodus
doderleini.
çırçır balığı (benekliçırçır balığı, ot balığı) [ocellated wrasse] 3- ® Symphodus ocellatus.
çırçır balığı (uzunçırçır balığı, ot balığı) [pointed-snout
wrasse] 4- ® Symphodus rostratus.
çırçır balığı [axillary wrasse] 5- ® Symphodus
mediterraneus.
çırçır balığı [corkwing
wrasse] 6- ® Symphodus
melops.
çırçır balığı [east Atlantic peacock wrasse] 7- ® Symphodus tinca.
çırçır balığı [five-spotted wrasse] 8- ® Symphodus
roissali.
çırçır balığı [grey wrasse] 9- ® Symphodus cinereus.
çırçır balığı [long-snouted wrasse] 10- ® Symphodus
rostratus.
çırçır balığı [ocellated wrasse] 11- ® Symphodus ocellatus.
çırçır balığı [pointed-snout wrasse] 12- ® Symphodus rostratus.
çıt karidesleri [snapping shrimps] ® Alpheidae.
çıtçıt [Klunzingers slipmouth, ponysish] ® Leiognathus klunzingeri.
çoçona [?] ® Fulya balığı.
çoğalma [reproduction] ® Üreme.
çok amaçlı av aracı [multipurpose vessel, combination vessel] Birden çok yöntemle (dip trolü/gırgır; orta-su
trolü/gırgır) balık avcılığı yapabilen tekne ya da gemi.
çok
eksenli [multiaxial] Tallus
büyümesi (tipi) ya da yapısı birçok ortak eksen üretilerek gerçekleşir.
Bağlantılar iki eksenli (biaksiyal -biaxial) ya da üç eksenli (triaksiyal -
triaxial) olabilir. Tek eksenli (uniaksiyal - uniaxial) ile karşılaştırınız).
çokdikenli
[spinosus, spinous, thorny] Dikence zengin. Çok dikeni olan.
Çokdişli-mersinbalığıgiller [Polyodontidae, paddlefish family] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Mersin-balığımsılar
(Acipenseriformes) takımının bir ailesi olup iki cinsi ve iki türü barındırır. Polyodon
Amerika’da ve Psephurus
cinsi ise Çin’de yaşar. İri cinslerdir.
çokdönüşsel
balıklar [polycyclic fishes] Tekdönüşsel olanların aksine
yaşamlarında aralıklarla yumurtlayan balıklar.
çokeşlilik [polygamy, polygamous] Her iki cinsiyetin
birden çok bireyle (eşle) çiftleşmesi.
çokgözeliler [metazoa] Protozoa hariç, hücreleri
uzmanlaşmış dokular ya da organlara dönüşmüş genellikle sindirim ve sinir
sistemi olan hayvanlar.
çokhücreliler [metazoa] ® Çokgözeliler.
çokkarılı [polygyny] Birden çok dişiyle
çiftleşen erkek.
Çokkıllılar [Polychaeta] Halkalı kurtlar (Annelida)
kabilesinin (filumunun) çoğu denizde yaşayan sınıfıdır. Bu sınıfa kum
solucanları, tüplü solucanlar ve deniztarakları dahildir. Baş, gelişmiştir.
Çoğu kez gelişmiş gözler, antenler ve algılayıcılar taşırlar. Döllenme dışarıda
olur. Cinsiyet hücreleri böbrek görevini üstlenen sistem üzerinden atılır.
Gelişme trokofora (trochophora) kurtçuğu (larvası) üzerinden olur. Yaklaşık
10,000 türü tanımlanmıştır. Bunların bir kısmı yer değiştirmez, bir kısmı
gezgin yırtıcıdır, diğerleri otlayıcıdır. Önemli ekolojik rolleri vardır. Hem
tüketen hem de tüketilendirler. Kirlilik izleme çalışmalarında gösterge (ideks)
olarak önemlidirler.
çokkocalı [polyandry] Birden çok erkekle
çiftleşen dişi.
çoklu kültür [polyculture] Birbirini tamamlayan,
destekleyen farklı birkaç türün kültürü. Kültüre alınan türler birbiriyle yarış
etmedikleri gibi yırtıcılıkları da yoktur. Örnek, pirinç tarlasında Tilapia semirtme ile sazan ve ördek yetiştiriciliği
vb.
çoklu-doymamış yağ asitleri [polyunsaturated fatty acids] Onsekiz ve daha fazla C-atomu ile iki ya da daha çok çift bağı olan yağ
asitleridir. Larva evresinde balığın gelişmesi ile insanların sağlıklı
beslenmesinde önemlidirler.
çok-şekilli [polymorphous] Karındanbacaklı
bireyinde önemli derecede değişen şekil-bilimsel (morfolojik) özellikler.
çok-sıralı [pluriserie] Birçok hücre sırasından (serisinden) oluşmuştur. Çok satırlıdır. Hücrenin
yapı ve renk motifine uygulanır (Bakınız: tek-sıralı).
çomak balığı [African halfbeak] 1- ® Hyporhamphus picarti.
çomak balığı [blackbarred halfbeak] 2- ® Hemiramphus far.
çorba kaplumbağası [green
sea turtle] ® Chelonia mydas.
çotira balığı (çotra balığı) [grey
triggerfish] ® Balistes capriscus.
Çotiragiller [triggerfishes] ® Balistidae.
çotra balığı [grey
triggerfish] ® Balistes capriscus.
çökelcil [detritivore] ® Çökelobur.
çökelme [precipitation]
Parçacıkların tabana inmesi. ® Yağış.
çökelobur [deposit feeder] Çökelle beslenen canlı. ® Detritivor.
çökeltme [sedimentation]
®
Çökme.
çökeltme havuzu [sedimentation
pond, settling basin] ® Çökeltme tankı.
çökeltme kabı [settling
chamber] Askıdaki maddelerin (parçacıkların örneğin plankton
organizmalarının) yerçekimi etkisi ile çöktürülmesinde kullanılan kap.
çökeltme tankı [sedimentation
tank, settling tank] Atık sudaki askı maddelerin arıtma
tesislerinde çöktürülmesinde kullanılan havuz (tank). ® Durultma
tankı.
çökme [collapse] 1- Balık bolluğunun (hasadın-ürünün yani karaya çıkarılan avın) balıkçılık ya
da diğer etkenler nedeniyle aniden azalması ve çok düşük (eski değerler
karşısında önemsiz kalacak) düzeye inmesidir. Çökme terimi yanlış olarak aşırı
avcılığı belirtmek için de kullanılabilmektedir.
çökme [sedimentation] 2- Askı parçacıkların yer
çekimi nedeniyle çökmesi.
çölleşme [desertification] Doğal değişiklikler ya da yanlış kullanım sonucu toprağın çöl haline geçme
süreci.
çöplük [dumping site] Çöp ve benzeri başka türlü kullanımı olmayan tarama maddesi vb katı
atıkların bırakıldığı alan ya da yer.
çözelti [solution] İki ya da daha çok maddenin
eş-dağılmış karışımı.
çözücü [solvent] Çözeltinin ana parçası. Örnek;
NaCl’ün çözücüsü sudur. Çözücü su değilse belirtilir. Proton alan çözücülere
protofil (protophyllic) çözücü (su), proton verenlere protojen (protogenic)
çözücü (sıvı HCl), proton almayanlara aprotik (aprotic) çözücü (toluen)
denmektedir.
çözülen [solute] Çözücü içerisinde dağılmış gaz ya
da katı madde.
çözünmüş oksijen [Dissolved
Oxygen (DO)] Suda çözünmüş halde bulunan oksijen. ® Winkler
titrasyonu.
çözünmüş organik karbon [Dissolved Organic Carbon (DOC)] Belirli bir hacimde bulunan çözünmüş karbon yükünün ölçümü. Genelde mg C/l
şeklinde verilir.
çözünülürlük [resolution] Birbirine çok yakın olan benzer nesneleri ayrıştırılabilirlik.
çuçuna [bull ray] 1- ® Pteromylaeus bovinus.
çuçuna [Lusitanian cownose ray] 2- ® Rhinoptera marginata.
çuçuna balığı [common eagle
ray] ® Myliobatis aquila.
çuka [starry sturgeon]
® Acipenser stellatus.
çukur [pit] 1-
Balıkların genellikle toplandığı havuz ya da bataklıktaki çukur kısım.
çukur [pit] 2- Malzeme alınarak oluşturulmuş ve doğal yolla suyla dolmuş olup
balık aşılanmış yer.
çukur [trench, trough] 3- Denizde uzunca çok derin, dik yamaçlı kesim.
çukurcuk (gamze) [dimple]
1- Midye menteşesinde bir dişe ait
bağ çukurcuğu.
çukurcuk [redd] 2- Alabalıkgil balıkların nehirlerin üst kesimlerinde çakılda
yumurtlamak için açtıkları yumurtlama ve dölleme çukuru (yuvası). Çukura
bırakılan yumurtalara oksijen akıntılarla ulaşır.
çukurcuk sayımı [redd count] Şekil, büyüklük ve
rengin kullanılmasıyla tanımlanan çukurcukların sayısından yıllar arasındaki
yumurtlama büyüklüğünün karşılaştırılması için yapılan çalışma.
çukurda kuluçkalayan [cavity brooder]
Bir çukur, mağaramsı yapı ya da korunaklı yere yumurta bırakan balıkları
belirtmek için kullanılan terim. Yumurtalar ana-baba tarafından korunur. Örnek,
sihlidgiller (Cichlidae) ailesi.
Çukurova Baseni [Cilician Basin] Kilikya adı eskiden
günümüz Türkiye’sinin Adana Çukurova bölgesini
belirtmede kullanılmaktaydı. Günümüzde ülkemizin Akdeniz kıyısının doğu
kesiminin yani Anamur-Kıbrıs-Akıncı Burnu (Samandağ) arasındaki denizel
kısmının belirtilmesinde kullanılmaktadır.
çulara [leaping mullet] ® Liza saliens.
Çullukbalığıgiller
[razorfishes, shrimpfishes, snipefishes, trumpet fishes] ® Centriscidae.
çupra (çipura) [gilthead seabream] ® Sparus
aurata.
çurçur balığı [?] ® Symphodus
doderleini.
çürükçül [saprozoic] 1- Ölmüş, kokuşmuş malzemeyle beslenen organizma.
çürükçül [scavenger] 2- Ölü hayvansal organizmalarla
(leş ile) beslenen.
çürüksu [?] Gemi pervanesinin yüzeye yakın olması
halinde oluşan itme gücü düşük (zayıf) pervane suyu.
çürüme [putrefaction] Proteinlerin bakteriler tarafından mayalanması, (fermen-tasyonu) sonucu
bir başka organik yapıya dönüştürülmesidir. Anaerobik parçalanma yoluyla da
örneğin CO2 ve H2S oluşmasıdır.
çürütme [digestion]
1- Sindirme.
çürütme [digestion]
2- Organik maddelerin
enzimlerin etkisiyle küçük parçalara dönüştürülmesidir.
çürütme [digestion] 3- Lağım çamurunun anaerobik çürütülmesidir.
çürütme [digestion] 4- Maddenin kimyasal parçalanmasıdır.
çütre (çütra) balığı [grey
triggerfish] ® Balistes capriscus.
çuval
kültürü (file kültürü) [bag culture] Midyelerin toplanarak file benzeri bir torbanın
(çuvalın) içerisinde, üretimi yüksek, verimli alanda semirtilmesi.