B [son güncelleme 01 Mart 2016]

b-mezosaprob kuşak [b mesosabrobe zone] ® Saprob sistemler.  

B0 = B0 (kıs) [virgin biomass] ® Bakir biyokitle.

baba [newel, bitt, bollard] Halatları volta etmeye ya da kasalarını geçirmeye yarayan, dik duran, silindirik olup güverte ya da rıhtımdaki sağlam yapıya verilen ad.

Baba Oruç [?] ® Oruç Reis.

bacak [leg] Deniz seferinde belirli bir bütün oluşturan istasyonlar.

badarna etmek [parcelling] Halatın koruyucu malzemeyle sarılması.

bafa [?] Yalancı havyar (mumlu balık yumurtası) elde etmek için yumurtalıkları ve diğer iç organları çıkartılan kefal balığı kadavrası.

Baffin Denizi [Baffin Sea] Baffin adası ile Grönland’ın güney kıyısı arasında yer alır. Davis Boğazı ve Labrador Denizi üzerinden Atlas Okyanusu’na ve Nares Boğazı ile ise Kuzey Kutup Okyanusuna bağlıdır. Yılın uzun bir süresince buzla kaplı olması nedeniyle seyir ve sefer sınırlıdır.

bağ [ligament] İki midye kabuğunu açık tutmak için sırtta birleşmiş sertçe eklem bağı.

bağ doku [connective tissue] 1- Gözeler (hücreler) arasında ölü ve salgılanmış malzemeden yapılmış tel ve telcikleri içeren (kan, kemik, kıkırdak vb) doku.

bağ doku [connective tissue] 2- Şekilsiz gözeli (hücreli) ara madde içindeki destek doku.

bağa [carapax, shild] Sırtı tamamıyla örten kitinden yapılmış yaprak şeklinde vücut örtüsü.

bağımlı tür [dependent species] Bir diğerine bağımlı (ihtiyacı) olan tür. Örnek; yırtıcının avlayacağı bireye olan bağımlılığı. 

bağıntı [correlation] Değişkenlerin birbiri ile bağlantısı.

bağışıklık [immunity] Mikroplara ya da bunların oluşturduğu maddelere karşı mevcut ya da sonradan kazanılmış dayanıklılık, direnç.

bağlak erkek [outlier male] Baskın erkekten küçük olup dişi renginde olan ve yumurtlayan çiftin bir tarafına yerleşen erkek balık. Dişi görünümünde olması nedeniyle baskın erkek tarafından kovalanmayan erkek, kendi atmığını yumurtlamaya dahil edebilmektedir.  Örnek; Oncorhynchus gorbuscha.

bağlama [mooring, securing] Deniz aracının yatmak için sabit bir yere halat vermesi.

bağlama alanı [ligamental area] Midyede kabuktaki eklem bağının işgal ettiği alan kısmı.

bağlama limanı [port of registery, home port] Geminin bağlı olup tescil işlemlerinin yapıldığı yerleşim birimi.

bağlayıcı ağız zarı [connective buccal membrane] Kafadanbacaklılarda Ağız dikmelerini kolların kaidesine bağlayan kaslı sırt.

bağlı olduğu liman [homeport] Deniz aracının kayıt edildiği liman.

bahar gündönümü [vernal equinox]  Gece ve gündüzün hemen hemen birbirine eşit olduğu zaman. Kuzey yarımküre için bu 20 Mart ile 20 Eylül’dür. 

bakalorya (bakalyaro) [European hake] ® Merluccius merluccius.

bakalyaro (bakalyaro balığı) [whiting] ® Merlangius merlangus.

bakım-havuzu [nursery pond] Akvakültürde kuluçkahane ile büyüme havuzu arasındaki ara semirtme - büyütme havuzu.

bakım-yeri [nursery ground] Balıkların yumurtlayabileceği ve yeni kuşağın büyüyebileceği ile gelişmesine uygun yer.

bakir [pristine] 1- ® Bozulmamış.        

bakir [virgin] 2- Dişi ya da erkek olmayıp henüz yumurtlamamış ancak yumurtlamak için olgunlaşacak olan balık.

bakir biyokitle [virgin biomass] 1- Stoğun kuramsal taşıma kapasitesi. Henüz avlanmayan denge durumundaki stoğun ortalama biyokitlesi. Sömürülmemiş ya da sözde sömürülmemiş stoğun biyokitlesi çok nadir ölçülebilmiştir. Bilinen değerlerin çoğu ise stok modeli çalışmalarından gelmektedir. Stoğun sağlıklılığı için başlangıç (referans) noktası olarak alınmakta olup (B/B0) halihazırdaki ve başlangıçtaki biyokitle karşılaştırması için kullanılmaktadır. 

bakir biyokitle [virgin biomass] 2- Üzerinde hiç bir avcılık baskısı olmayan doğal balık biyokitlesi. 

bakir popülasyon [pristine population, virgin population] ® Bozulmamış popülâsyon.

bakir stok [virgin stock] 1- Asla avcılık yapılmamış stok. Büyüme ve içgöç (stoğa katılma) biyokitle eklerken, ölümler biyokitleyi azaltmaktadır. Biyokitle denge durumunda olup yalnız doğal nedenlerle (iyi ve kötü yıllar itibarıyla) artmakta ve azalmaktadır.  

bakir stok [virgin stock] 2- Üzerinde hiç bir avcılık baskısı olmayan doğal balık stoğu. 

bakir su [virgin water] Daha önce balık kültürü için kullanılmamış su.

bakire [virgin] ® Bakir.

bakışımsız (asimetrik) [asymmetrical] İki yanlı (bilateral) bakışımı (simetrisi) olmayan. Örnek; Bothidae ve Pleuronectidae. Gözlerden biri kafanın öbür tarafına gider.

bakışımsız büyüme [inequilateral] Midye kabuğu kancasının her iki tarafında bakışımlı (simetrik) büyümeyen kabuğu belirtmektedir.

bakışımsız kabuk [inequivalve] Midye kabuklarının bakışımlı olmaması.

bakla [single chain] Zincirin bir halkası.

bakteri [bacteria] Mikroskobik (küçük) olup klorofilsiz, tek hücreli ya da ipliksi organizmaların genel adı.

bakteri-kıran [bactericide, bacteriocide] Bakteri öldüren kimyasal. 

bakterisid (bakterisit) [bactericide, bacteriocide] ® Bakteri-kıran.   

bakteriyel böbrek hastalığı [bacterial kidney disease] Alabalıkgillerde sıcaklığın düşmesi durumunda iç organların şişmesi şeklinde görülen bakteriyel bir hastalıktır. Hastalık müzmin olabileceği gibi ani de olabilir. Tedavisi yoktur. 

bakteriyel hemorhajik septisemi [bacterial haemorrhagic septicaemia] Bakteriyel kanama ve kan ağılanması (zehirlenmesi) hastalığı. Hastalık ilkbaharda çıkar. Kanama, deri, ağız boşluğu ve kaslarda görülür. 

bakteriyel solungaç hastalığı [bacterial gill disease] Gram negatif Myxobacterium türlerinin balık solungaçlarının şişip sümüğümsü olmasına neden olan hastalıktır. Hastalık iştahsızlık yaratır ve ilkbaharda çoğunlukla birey sayısı çok, az oksijenli, yüksek amonyak ihtiva eden balık çiftliklerinde görülür.

bakteriyofaj [bacteriophagy] Bakteri ile beslenen ya da besininin önemli bir kısmını bakteriden sağlayan.

bakteriyoloji [bacteriology] Mikrobiyolojinin bakteri olarak adlandırılan organizmalarla uğraşan dalı.

Balaenidae (Gerçekbalinagiller) [bowhead whales, right whales] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Balinalar (Cetacea) takımı, Dişsiz-balinalar (Mysticeti) alttakımının Balaenidae ailesi Balaena ve Eubalaena cinslerini kapsamaktadır. Dişsiz-balinalar ılıman ve kutupsal iklim bölgesinde yaşar. Diğerleri büyük gövdeli canlılar olup boyları 18 m ve ağırlıkları 100 ton olabilir. Kafaları büyüktür ve boyun 1/3’ü kadar olabilir. Gerçek-balinalar çoğunlukla Kürekayaklılar (Copepoda) ile beslenirler. Normalde yüzeyde yavaş yüzerken ağızlarını açarlar. Besin maddeleri ağızdaki saçaklarda tutulur. Saçaklar dil ile temizlenerek besin alınır. Birkaç birey bir arada gezerler. Stokları aşırı azalmıştır. Soyları tehlike altındadır. Dişiler 6-22 yaş arasında cinsi olgunluğa ulaşır ve her 3-5 yılda bir yavrularlar. Gebelik 1 yıl sürer. Bebekler ilk yıl çok hızlı büyür. Yavaş yüzücüdürler. Yüksek hızları saate 9 km’dir. Katil balinalar ile insanlar en büyük düşmanlarıdır. 500 Hz civarında ses çıkarırlar.

Balaenoptera musculus (mavi balina, gök balina) [blue whale] Balinalar (Cetacea) takımı, Dişsiz-balinalar (Mysticeti) alttakımı, Balaenoptiidae ailesi Balaenoptera cinsinin bir türüdür. Tüm okyanuslarda görülen bu deniz memelisinin dünyada yaşayan en büyük canlı olduğuna inanılmaktadır. Boyu 30 m ve ağırlığı 140 tondan fazla olabilir. Baleen plakaları olarak adlandırılan tarak yapılı olup üst çeneden asılı bir filtreyle küçük kabuklu (Euphasia) vb’ni suyu süzerek avlar ve bu yolla beslenir. Derine dalabilir. Akciğerlerinin kapasitesi 5,000 litredir. Beslenirken 5 km/h, gezinirken 20 km/h ve kısa mesafede 50 km/h hızla hareket edebilir. Genellikle tek yaşarlar fakat çift gezenlerine de sık rastlanır. Sonbaharda çiftleşir. Gebelik 10-12 ay sürer. Yeni doğan bebek 7 m boyunda ve 2,5 ton ağırlığında olabilir. En çok ses çıkaran ikinci hayvandır (89-122 dB). Ürettiği sesle iletişimi sağlar. Çiftleşmek için sıcak sulara göçer. Soyları tehdit altındadır.

Balaenoptera physalus (?) [fin whale] Bütün okyanuslara yayılmıştır. Balinalar (Cetacea) takımı, Dişsiz-balinalar (Mysticeti) alttakımı, Balaenoptiidae ailesi Balaenoptera cinsinin bir türüdür. Mavi balinadan (Balaenoptera musculus) sonra gelen ikinci en büyük yaşayan canlıdır. Boyu 26 m’ye, ağırlığı 120 tona ulaşabilir. 20. YY’da en çok avlanan balinadır. 80 yıl yaşayabilir. Gebeliği 11-12 aydır. Ağız büyüktür ve suyu Balaenoptera musculus gibi filtreleyerek küçük kabuklular vb ile beslenir. Ürettiği sesle iletişim kurar. Göçmendir. Soyu tükenme tehlikesindedir.

Balaenopteridae (Çatalkuyruklu-balinagiller) [baleen whales, whalebone whales, great whales] Aile Megapterinae ve Balaenopterinae altailelerine ayrılır. Balaenopterinae altailesinde 8 cins ve Megapterinae altailesinde bir cins bulun-maktadır. İri balinaların yer aldığı ailedir. Örneğin mavi balina 150 ton ağırlıkta olabilir. 

balamita soda [little tunny] ® Euthynnus alletteratus.

Balanus [Balanus] Balanidae ailesinde bir cins.

balçık [ooze] 1- Okyanus diplerinde foraminifer ve diatomlardan meydana gelmiş sulu çamur, balçık.

balçık [ooze] 2- Suya doymuş çamur.

Balçıkbalığıgiller [South American lungfish, African lungfish] ® Lepidosirenidae.

balinalar [Cetacea, whales, marine mammals] Suda yaşayan memeli hayvanların olduğu kadar dünyada bilinen hayvanların da en büyüklerini barındırırlar. Balinalar buradaki tanım gereği ne Yunusbalığıgildir (Delphinidae) ne Irmakyunusbalığıgildir (Platanistoidea) ne de Fokgildir (Phocidae). Katil-balina adıyla anılan Orca cinsi  balina değildir. Aynı şekilde Globicephala karabalina adını alan cinste balina olmayıp Orca ile birlikte Yunusbalığıgiller’dendir. Balinalar, yunuslar vb 50 milyon yıl önce karadan yeniden denize dönmüş canlılardır. Balinalar dişli (Odontoceti) ve dişsizler - süzgeçliler (Mysticeti) olmak üzere iki alttakıma ayrılır. Sıcak kanlı hayvanlardır. Akciğerle solunurlar. Ön ayakları yüzgeç biçimindedir. Ard ayakları yoktur. Tüysüzdürler. Kalpleri 4 bölmelidir. Harika ağlar sistemiyle donatılmış olup uzun süre su altında kalabilir ve derine dalabilirler. Günde 8 saat uyudukları tahmin edilmektedir. 160 dB civarında ses çıkarıp haberleşebilirler. Tek bebek doğururlar. Emzirme 1 yıl kadar sürebilir. Cinsi olgunlaşma 7-10 yıl gibi geç bir süreçte olur. Çok eşlidirler. Akılı hayvanlardır. Beyinleri cüsseleri oranında büyüktür. Balinaların çoğunluğunun soyu tehlike altındadır.

Balistes capriscus (çotira balığı, çütra balığı, çotra balığı, çütre balığı, domuz balığı) [grey triggerfish] Balıkçılığı vardır. Akvaryumda beslenir. Körfez ve kıyısal sular ile mercan resiflerine girer. TL=60 cm ve 6 kg olabilir. 0-100 metre derinliklerde yayılır. Genellikle tek ya da grup olarak gezer. Etinin kalitesi iyidir fakat etinde ağı (zehir) olduğu da rapor edilmiştir.

Balistidae (Çotiragiller) [triggerfishes] Actinopterygii sınıfı, Tetradontiformes takımının Çotiragiller ailesindeki renkli bireyleri kapsar. Aile 12 cinste (Abalistes, Balistapus, Balistes, Balistoides, Pseudobalistes, Canthidermis, Melichthys, Odonus, Rhinecanthus, Sufflamen, Xanthichthys, Xenobalistes) 42 türü barındırmaktadır. Okyanusların tropik ve alt-tropik kesiminde (Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu) ve Akdeniz’in sıcak kıyısal sularında yayılırlar. Akdeniz’de bir tür yaşar. Gövde yüksek, yanlardan basıktır. Baş ve göğüs bitişik olup pullarla kaplıdır. Ağız küçüktür, V biçiminde kesici dişlerle donatılmıştır. Solungaç yarıkları kısadır. Sırt yüzgeci iki tane olup biri diken yüzgeçtir. Göğüs yüzgeçleri kısadır. Kuyruk kısa ve bombelidir. Yeşilimsi, grimsi, sarımsı renktedir. Göğüste 3 leke ya da enlemesine şeritler vardır. Yüzgeçler mavi ve art arda dizilmiş sarı lekelerle bezenmiştir. Boyları 30 cm ile 75 cm arasında olabilir. Ancak çoğunluğun boyu 15- 35 cm’dir. Yüzeydeki döküntülerin altında 10-100 m’ler arasında, kayalık tabanın üst kesimlerinde yalnız yaşarlar. Üreme yazın gerçekleşir. Yumurtalar dişiler tarafından oyulmuş çukurlara bırakılır fakat erkekler tarafından korunur. Tabancıl (bentik) omurgasızlar, yumuşakçalar ve kabuklularla beslenirler. Çoğunlukla tek gezerler ve üreme dönemlerinde saldırgan olurlar.

balık [fish] 1- Yaşamları boyunca solungaç solunumlu olup vücut sıcaklıkları ortam sıcaklığında ve varsa, uzantıları yüzgeç olan canlılardır. Kolaylık açısından batrak, taşemen, köpek balıkları, vatozlar, sıçan balıkları da balık olarak anılır. Balık tanımı dar anlamda gerçek balıklar için kullanıldığı gibi geniş anlamda avlanan yumuşakçalar, kabuklular, deniz memelileri gibi omurgalılar ve omurgasız sucul canlılar için de kullanılmaktadır. ® Gerçek balık.

balık [fish] 2- Yemek için kullanılan balığın eti.

balık [fish] 3- Torpil şeklinde gövdesi olan yapı.

balık [fish] 4- Omurgalı sucul canlı. Genel anlamda yumurtlayarak üreyen hayvandır.

balık ağı [fishnet] Balık avlamada kullanılan ağ.

balık ağılama [fish poisoning] Suya kimyasal atılarak balığın ağılanması (zehirlenmesi) ve sonuçta avlanması için kullanılan madde. Doğal malzeme olarak ağılı (zehirli) bitkiler kullanılmaktadır.

balık ağılaması (zehirlemesi) [fish poisoning] Ağılı (zehirli) balığı yeme sonucu oluşan hastalık. 

balık ağılı [fish pen] İstenen balıkları tutmak ve istenmeyenleri dışta bırakmak için kapalı sularda (havuz, kanal vb) ağdan yapılmış çit.

balık alerjisi [fish allergy] Bir kısım insanda balık eti yemesi sonucu görülen tepkimedir. Tepkime birkaç dakika ile birkaç saat içerisinde oluşabilir. Dil, dudak ve boğaz şişmesi, ses kısılması, öksürük, burun akması, kızarıklık, göz yaşarması, nefes darlığı şeklinde kendisini belli eder. Boğazda şişme ölüme yol açabilir. Bazen tepkime yalnız bulantı, kusma, ishal ve kasılma şeklinde de olabilir.

balık artığı [fish waste] 1- Avlanan fakat yemek için pazar değeri olmayan balıklar ile balıkların işlenmesi sonucu arta kalan omur, baş, kuyruk, iç organlar vb’ni ima eder. Artık malzeme balık unu üretimi ya da diğer yan ürünlerin elde edilmesinde kullanılır.

balık artığı [fish waste] 2- Balıktan yağın çıkartılmasından sonra geriye kalan ve gübre olarak kullanılan kısmı.

balık asalakları (parazitleri)  [parasites of fish] Birçok organizma balıklarda asalak olarak bulunur. Bunların başlıcaları şunlardır:

Crustacea - Copepoda - Caligidae

                                              Caligus lacustris

Crustacea - Copepoda - Argulidae

                                                     Argulus sp. 

Crustacea - Copepoda - Mytilicolidae
                                                  Mytilicola sp.

Crustacea - Copepoda - Ergasilidae

                                                   Ergasilus sieboldi

Crustacea - Copepoda - Caligidae

                                                 Caligus rapax

Flagellata – Kamçılılar

                                         Trypanoplasma spp.

Sporozoa - Sporlular

                                       Leutospora cerebralis

Ciliata – Kirpikliler 

                                   Ichthyophtirius multifiliis

HirudineaSülükler

                                          Piscicola geometra

                                          Hemiclepsis marginata 

                                       Cystobranchus respirans

 

balık asansörü [fish lift, lift, fish ladder, lock] ® Balık merdiveni.

balık bendi [fish wear, fish weir] Balık havuzu oluşturmak için kurulmuş bend, set, baraj.

balık biti [fish louse] 1- Bir cins kabuklu (Crustacea) olan balık biti (louse – çoğ. lice) tatlı-su balıklarının da dış-asalağı olup balıkların üstünde hareket ederek yaralar oluşturur. Balıkta uyuşukluk, iştahsızlık, kansızlık, huzursuzluk, sıçrama, sürtünme şeklinde kaşıma ve aşırı sümüğümsü salgıya neden olur. Balık bitini yok etmek için akvakültürde kullanılan ilaçların (teflubenzuron, cypermethrin ve emamectin benzoate) istiridye, yengeç, ıstakoz, midye, tarak gibi canlılar ile zooplanktonlardan Kürekayaklılara da (Copepoda’ya da) etki ettiği görülmüştür. 

balık biti [fish louse] 2- Balıklarda görülen herhangi bir kabuklu (Crustacea - Branchiura) dış asalak.

balık bulucu [fish finder] Balığı bulmada kullanılan yankı iskandili ya da sonar cihazı.

balık büyümesi [fish growth] Ağaçlarda olduğu gibi yeni katmanın bir öncekinin üstüne konulması ile gerçekleşen, yaşamlarının ilk evresinde hızlı yaşlılıkla giderek yavaşlayan sürekli bir olgudur.

balık çarkı [fish mill] 1- Sürü oluşturan balık kitlesinin halkamsı, dairesel hareketi.

balık çarkı [fish wheel] 2- Akarsuya konulmuş ve akıntıyla dönen bir çark olup çarkın pervanelerine ağlar gerilmiştir. Çark dönerken avlanan göçmen balığı bir sepete bırakan düzeneği vardır.

balık cezbedici aygıt [fish attracting device] ® Balık yığıcı aygıt.

balık çiçeği [fish pox] Bilinen en eski balık hastalığıdır. Sazan kültüründe görülür. Hastalığa Herpesvirus cyprinid neden olur. Hastalık ayrıca sazan tümörü, deri tümörü (kanseri), sazan uçuklaması olarak da adlandırılır. Deride değişiklik (lezyon) su sıcaklığının kışın düşmesi sonrası beyaz-süt rengi kabarcıklar şeklinde belirir. ® Sazan çiçeği.

balık çiftliği [fish farm] Karada ya da suda akvakültür üretimi yapılan yer, alan.

balık çiti [fish fence] Farklı malzemeden (ağaç, çalı, saz vs) yapılmış olup balıkları sabit ağlara–dalyanlara (bir tür balık labirentine) yönlendiren yapılar.

balık dışlayan araç [finfish excluder device] Balık avcılığında yan av miktarını azaltmak için kullanılan araç. Çoğunlukla karides trolcülüğünde kullanılmaktadır.

balık geçidi [fish pass] Balığın geçebileceği düzenek. Yukarı-göçer (anadrom) balıklar için balık merdiveni, aşağı-göçerler (katadrom) balıklar için (çevre yolu gibi) yan geçit.

balık göçü tipleri [types of fish migration] Bunlar; i) nafaka yani beslenmeyle ilgili göç, ii) iklimsel yani daha iyi koşulların arandığı göç, iii) eşeysel yani üremeyle ilgili yumurtlama göçüdür. Bunlara dördüncü olarak bazen ozmoregulasyon göçü de eklenmektedir.

balık gözünün aydınlık eşiği değerleri [fish eye treshold values of illuminance] Karanlıkta 10-7 ile 10-9 lux arasında ve parlak ışıkta da 10-1 ile 10-3 arasındadır. Kemikli balıklar (Teleostei) ışıktaki değişikliğe yarım saate uyum sağlayabilirken Keskisolun-gaçlılar (Elasmobranchii) bunu 2 saatte başarabilmektedirler. 

balık gözünün görme alanı [sight field of fish eye] Balıkların gözleri genellikle başın ön kısmındadır. Bu nedenle çok geniş bir alanı görebilirler. Gözlerin görme eksenlerinin çakıştığı noktadan itibaren ise çift gözlü (binoküler) görürler.

balık gübresi [fish manure] Üretkenliği artırmak ve iyileştirmek için balık havuzuna gübre olarak konulan kurutulmuş ve öğütülmüş balık.

balık hali [fish market] Üstü kapalı olup balıkların topluca pazarlandığı yer. ® Balık pazarı.

balık hareketleri [locomotion of fish] Balıklarda üç tip hareket gözlemlenir. i) sürüklenme, ii) tesadüfi gezme, iii) yönlenmiş gezme. Yönlenmiş gezme yönlendirilmiş tepki yani taksi (taxis) ile uyarıcıya karşı çaprazi yönelmeyi kapsar.

balık havuzu [fish-pond, fishpond] İçinde balık saklanan tatlı-su havuzu. Balıkların ticari amaçlı tutulduğu havuz.

balık işleme [fish handling] Büyütme, toplama, işleme, paketleme, saklama, taşıma, dağıtma, pazarlama ve satış vb aşamalardır.

balık kancası [fishgig] Balığa saplamada kullanılan ucu sivri, kancalı mızrak.

balık kasası [fish box] Balıkların saklanması ve taşınmasında kullanılan 15-30 kg arasında balık ihtiva edebilen, farklı malzemeden yapılmış kap.

balık katliamı [fish kill] Kısa sürede balıkların ölmesi. Ölüm nedeni çoğunlukla insan kaynaklıdır. Nadiren doğal nedenlerle (kızıl gel-git, kirlilik, kuraklık ve kıtlıktan) ileri gelir.

balık kenesi [fish mite] Balığa yerleşen dış-parazit.

balık klavuzu [fish guide] Balıkları belirli bir yöne ileten her türlü (ışık, hava kabarcığı, ses, elektrik vb) yönlendirici.

balık korosu [fish chorusing] Balıkların üreme (yumurtlama) döneminde çıkardıkları ses.

balık kültürü [fish culture] Balıkların yumurtadan itibaren yapay üretimi ve izleyen semirtme aşaması ile yalnız semirtme aşamasını kapsayan faaliyetlerdir.

balık kurdu [fishworm] 1- Asalak balık kurdu.

balık kurdu [fishworm] 2- Balık avlamak için oltaya takılan solucan.

balık mantarı [fish fungus] Çoğunlukla bir arada tutulan balıklarda görülen sucul mantar.

balık markalama [fish marking] Bireysel balıkların tanınması için üzerlerine (gövdelerine) konulan özel işaretleme işlemidir. Bu işaretlerin doğada bulunmaması, kolay görünmesi, tiksinti uyandırmaması, balığa ve deneyi yapana zarar vermeyecek malzemeden olmasına dikkat edilir. Balığı işaretleme, yüzgeç kesmek ve kırpmak, soğuk ve sıcak yakma, boyama şeklinde de yapılmaktadır. Balıklarda ayrıca iç işaret olarak özellikle kemik dokusuna yerleşen (oxy-tetracyclin) ve radyoaktif maddeler kullanılır. İç işaretli balığa bir dış işaret de (marka da) konulur.

balık merdiveni [fish ladder, fish lift, lift, lock] Baraj, bend vb yapıların bulunduğu yerlerde yukarı-göçer (anadrom) balıkların bend ve barajın oluşturduğu yükseklik farkını aşmaları ve su kaynağına doğru ilerleyebilmeleri için oluşturulmuş basamaklı dar su arkı, geçidi, yolu ya da asansörü.

balık mızrağı [fish spear] 1- Balık tutmak için ucunda 3-5 sivri çatal bulunan bir cins mızrak, zıpkın.

balık mızrağı [fish spear] 2- Poseydon ve Neptun’un 3 çatallı zıpkını, mızrağı.

balık mızrağı [fish stick] 3- Tek uçlu sopa tipi mızrak.

balık oltası [fish hook] Geriye içe kıvrık dişi olan bir tarafı uzun u ya da È şeklinde kıvrılmış, uzun ucuna misina vb takılmış balık avlamaya yarayan farklı boydaki bir tür kanca.

balık parazitleri  [parasites of fish] ® Balık asalakları.

balık pazarı [fish market] Balığın satıldığı, genellikle üstü kapalı, saklama, depolama vb yerleri olan alan, hal.

balık perdesi [fish fence] 1- ® Balık çiti.

balık perdesi [fish screen] 2- Balıkların hidroelektrik santrallerinde türbinlere girmesini önlemek için konulmuş koruyucu ve yönlendirici, yandan dolaştıran bir cins ağ, çit.

balık pompası [fish pump] 1- Çok miktardaki küçük balığı (örneğin hamsiyi) gırgır ağından taşıyıcı gemiye aktarmak için kullanılan esnek borulu pompa düzeneği. 

balık pompası [fish pump] 2- Bir ışık kaynağı kullanarak balıkların ışık çevresinde birikmesi ve biriken balıkların güverteye alınmasında (avlanmasında) kullanılan emici pompa, alet.

balık sayımı [fish census] Bir balık türünün belirli bir zamandaki sayısını ve göreceli bolluğunu belirlemek için yapılan çalışma.

balık şekilli [pisciform] Balığa benzeyen.

balık sepeti [fish pot] Kafes şeklinde farklı boy ve malzemeden yapılmış ağız ve daralan boğaz kısmı olan yılan balığı, yengeç, ıstakoz vb’nin avcılığında kullanılan taşınabilir bir cins tuzak.

balık sığınağı [fish shelter] Dal, çalı çırpı, ya da betondan oluşturulmuş korunaklı, daldalık ya da barınma cepleri. 

balık silajı [fish silage] ® Sıvıbalık.

balık stoğu (stok) [fish stock] ® Birim stok.

balık suları [fishing waters] Oltacılık ya da ticari balıkçılık için kullanılan sular.

balık sülüğü [fish leech] Balık paraziti olan bir halkalı solucan (Annelidae) üyelerine verilen ad. Doğada ve balık semirtme havuzlarında sıkça rastlanır.

balık suyu [fish water] 1- Bir balığın belirli bir miktar suda bekletilmesiyle elde edilen su. Bu su, yem olanın (yenenin) bulunmadığı, yırtıcının yiyen/yenen davranışı ile diğer bazı deneylerde kullanılır.

balık suyu [fish water] 2- Balığın yaşayabileceği ya da yaşadığı ve bulunduğu su kütlesi.

balık tankı [fish tank] Balık ya da su ihtiva eden, balıkları taşıma ve bir süre saklamada ya da akvaryum olarak kullanılan farklı malzemeden üretilmiş çeşitli büyüklükteki kap(lar).

balık tanrıları [fish god(s)] Farklı dönem ve kültürlerde deniz ve balıklarla ilgili tanrıların varlığına inanılmıştır. Bilinen ‘balık tanrıları şunlardır: Atargis, Dragon, Ea, Fuxi, Oe ya da Oannes, Triton, Vishnu.

balık tanrısı [Atargis] 1- Üst kısmı insan alt kısmı balık olan Filistin tanrısı.

balık tanrısı [Dagon] 2- Üst kısmı insan alt kısmı balık olan Filistin tanrısı.

balık tanrısı [Ea] 3- Sümerlerin su altındaki bir sarayda yaşayan balık tanrısı.

balık tanrısı [Fuxi] 4- Erkek ya da kadın başlı, balık kuyruklu Çin’in sürüngen tanrısı.

balık tanrısı [Oe, Oannes] 5- Sonradan balık tanrısı Dagon’a dönüşen Babil’in gündüz karada, gece suya dönmek zorunda olan balık adamı.

balık tanrısı [Triton] 6- Belden yukarısı insan gerisi balık olup kabuktan boru çalan deniz adamı. Poseidon ve Amphitrite’in oğlu.

balık tanrısı [Vishnu] 7- Vedas’ı Atbaş’dan (Asura Hayagreevan) kurtarmak için balık şeklini alan Hind tanrısı (Mahavişnu=Mahavishnu).

balık tb’zu [fish tuberculosis] ® Balık veremi.

balık tırmığı [fish rake] Üzerinde set halinde kancalar (olta) olan 8 m boyunda demirden yapılmış ve teknenin peşinden çekilen ve takıldığı balığı bırakmayan bir cins tırmık.

balık tüberkülozu [fish tuberculosis] ® Balık veremi.

balık unu [fish meal] Kurutulmuş balık ya da balık artıklarının gübre, hayvan yemi katkısı ya da küçük parçacık haline getirilmiş şekli.

balık vebası [fish pest] Herhangi ölümcül salgın balık hastalığı.

balık veremi [fish tuberculosis (TB, tb)] Mycobacteriaceae ailesinden Mycobacterium marinum ve Mycobacterium fortuitum’un oluşturduğu akvaryum balığı hastalığıdır. Balıklarda uyuşukluk, iştahsızlık, zayıflık, çökük karın, renk kaybı, çıban, yıpranmış yüzgeçler, sarı ya da koyu yumrular görülür. Alabalıkgillerin (Salmonidae) bireylerinde dış belirtiler gözlenmeyebilir fakat öldürücüyara ve değişiklikler oluşur. İnsana bulaşabilir. Antibiyotik ile tedavi edilir. İleri aşamada tedavisi mümkün değildir ve akvaryumun temizlenerek mikropsuzlaştırılması gerekir.

balık yağı [fish oil] Balık ya da balık kısım ve artıklarından elde edilen yağ.

balık yemi [fish-feed] 1- İnce toz ve kaba tanecik olarak balık unu ve yağından hazırlanmış ticari balık yemleri.

balık yemi [fishmeal] 2- ® Yem.

balık yığıcı aygıt [fish aggregating device (FAD)] Doğal ya da yapay yüzücü malzemenin deniz ya da okyanus yüzeyine yerleştirilmesiyle oluşturan cezbedicilere  denmektedir. Bu yüzücüler genellikle çapa ile sabitlenmiş olup sürü oluşturan türlerin yüzen malzemenin altında birikmesine (gölgelenmesine) ve avlanabilirliklerinin artmasına neden olurlar.

balık yolu [fishway, fish ladder] ® Balık merdiveni.

balık yöneltici [fish diverter] Hassas alanlara örneğin hidroelektrik santrallerine balıkların girmesini engelleyen elektrikli yönelticiler.

balık zehirlemesi [fish poisoning] ® Balık ağılaması.

balık-bilimi [ichthyology] Zoolojinin balıkları inceleyen bilim dalıdır. Balıkların hayat hikâyeleri, sistematiği, taksonomisi, anatomisi, coğrafi dağılımları ve ekolojisi bu bilim dalının ilgi alanına girer. Mesleki balıkçılık ve stoklarının incelenmesi genellikle balık-bilimine (ihtiyolojiye) dahil edilmez.

balıkçı [fisher, fisherman] Balıkçılığa katılan kişi.

balıkçı düğümü [fisherman's knot] Halatların iki ucunun birbirine bağlanması ve ya da bundan oluşan düğüm.  ® Denizci düğümleri.

balıkçı dükkânı [fish store] Balık satılan yer.

balıkçı iğnesi [mending needle] Balık ağlarının çoğunlukla tamir ve bakımında (bazen örülmesinde) kullanılan farklı malzemeden yapılmış, arka tarafı çatal ön kısmı oval ve ip sarmaya yarayan, boylamasına oyuk içerisinde dili olan bir cins iğne.

balıkçı tekneleri [fishing boats] Balıkçılıkta kullanılan teknelerdir. Özellikleri ya da tipleri yönlerinden 3’e ayrılırlar. Bunlar, i) taka, ii) çektirme, iii) alametro’dur. Taka ahşap olup kıç kısmı aynalıdır. Çektirme de ahşap olup başı dolgun, kıçı narin yapılıdır. Yük taşımada kullanılır. Alametro ise modernleştirilmiş taka tipli teknedir.

balıkçı teknesi [fisherboat] 1- Balık avcılığında kullanılan kayık, bot, tekne, gemi gibi deniz aracı.

balıkçı teknesi [fishing vessel] 2- Beş tonun üstünde olup herhangi bir şekilde balıkçılığa katılan deniz aracı.

balıkçı topluluğu [fishing community] Ağırlıklı olarak balık avcılığı ve işlenmesine bağımlı topluluk.

balıkçılığa bağımlı veri [fishery dependent data] Balık ve balıkçılık konusunda mesleki ve sportif balıkçılık verileri.

balıkçılığa hassas kuşak [fisheries-sensitive zones] Mevsimsel olarak kışlayan yukarı-göçer (anadrom) balıkların bulunduğu su kütlesi ile kanal, bataklık, denizkulağı ile kıyı ve ırmak ağzı bölgeleridir.

balıkçılığa kapalı alan [closed area for fishing] Belirli aletlerle balıkçılığın yasaklandığı avcılık alanı ya da bunun bir parçasıdır. Alanın kapatılması stok ya da stok’un bileşenlerinin (yumurtlayanlar, genç bireyler) korunması amacıyla uygulanmakta olup yasaklama mevsimsel olabileceği gibi sürekli de olabilir.

balıkçılığa kapalı kuşak [Fishery Exclusion Zone (FEZ)] Balıkçılığın yasak olduğu kuşak (alan). Biyokitle artışına, ortalama boyu daha büyük bireylerin yumurtladığı, komşu alanlara (çevreye) stoğu iyileştirici etkisi beklenen sınırlı kuşak, alan ya da bölgedir.

balıkçılığı geliştirme [fishery development] Balıkçılık sektörünü teknik, sosyal, eğitim, sigorta, sağlık, idari vb gibi yönlerden geliştirme, iyileştirme çaba ve çalışmalarıdır.

balıkçılığı koruma [fishery protection] Balıkçılığı teşvik ve koruma konusunda hükümetin duyurduğu düzenlemeler. Aşırı avcılığın bulunduğu, aşırı filo kapasitesinin oluştuğu durumlarda balıkçılığı koruma adına teşvik ve destekleme verilmez, verilmemelidir. Bu tür uygulamalar stokları çökertir.

balıkçılığı koruma kuşağı [Fishery Conservation Zone (FCZ)] Kıyıdan 200 deniz mili açığa kadar olan kuşaktır. Günümüzde bunun yerine daha çok Münhasır Ekonomik Kuşak (Bölge) anlatımı kullanılmaktadır.

balıkçılığın Akdeniz fokuna etkisi [impact of fishing on Mediterranean monk seal] Balıkçılığın Akdeniz fokuna etkisi temelde iki yönlüdür. Bunlardan ilki balık ağlarına istenmeden takılan ve boğulanlar ile balıkçılar tarafından öldürülenler iken ikincisi aşırı avcılık nedeniyle yeterince besin bulamamaktır. Besin bulamama üçüncü bir ölüm şeklinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu da balıkçıların sabit ağlarındaki balıkları yemeye çalışan ve bu ağlara dolanarak boğulanlardır. Bir diğer etki olarak kaybolan ve hayalet ağ olarak anılan sabit ağlara balıkların yakalanması ve bununda foklar için besin cazibesi olarak beklenenden daha çok tehlike oluşturmasıdır. Ağlara yalnız yetişkin foklar değil enikleri de takılmaktadırlar. Foklar insan elinin değmemiş, ayağının ulaşmamış mağaralarda doğum yapmakta ya da dinlenmektedirler. Yaygın turizmin olduğu alanlardan fokların uzaklaşmakta olduğu bir gerçektir. Koruma örnekleri birçok olmakla birlikte (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı fok yaşam-alanının 15 mil karelik çevresinde gırgır ve trol avcılığını yasaklamıştır) ancak asıl etkili koruma doğal deniz parklarının – deniz koruma alanlarının (tamamıyla her türlü balıkçılığa kapalı alanların) artırılması olduğuna inanılmaktadır. ® Fokgiller (Phocidae, monk seals).

balıkçılığın balinalara etkisi [impact of fishing on cetaceans] Günümüze değin yaklaşık 17 balina türü Akdeniz Sular sisteminde görülmüştür. Bunların çoğunluğu Atlas Okyanusundan gelen boyları küçük olandan (Delphinus delphis ve Stenella coeruleoalba) en büyüklerine (Physeter catodon ve  Balaenoptera physalus) kadar giden ziyaretçilerdir. Yunuslar hariç balinalar çoğunlukla batı Akdeniz’de daha sık görünmektedir. Balinaların Akdeniz sularındaki ölüm nedenlerinin başında pasif ağlara takılan balıkları yemek isteyip de onlara dolaşarak boğulanlar ile balıkçıların ağlarına zarar vermesin diye bilerek öldürdükleri  (yunuslar) gelmektedir.

balıkçılığın büyük yasası [Graham's Great Law of Fishing] Aslında ‘Graham’in Balıkçılığın Büyük Yasası’ olarak bilinir. Buna göre düzenlenme yapılmayan (sınırlanmayan) balıkçılık kazançsızlaşır (all fisheries that are unregulated become unprofitable).

balıkçılığın deniz çayırlarına etkisi [impact of fishing on seagrass beds] Deniz çiçekli bitkilerinden Posidonia oceanica’nın oluşturduğu deniz çayırları Akdeniz ekosisteminin önemli (yaşamsal) bir bileşenidir. 40 metre derinliğe kadar yayılabilen deniz çayırları bulundukları ortamda karmaşık ve üretken bir yapı sergilerler. Bir çok organizma için saklanma diğerleri için beslenme ve geç balık evresini geçirme alanlarıdır. Bu alanlara en çok etki eden balıkçılık yöntemi dip trolü avcılığı ile dinamit ile avcılıktır. Her ikisi de çayırlara zarar vermektedir. Dip trolü hem bitkiyi kopararak, hem tabanı eşeleyerek yapısını bozmak hem de bulanıklık oluşturarak bitkinin ışıktan yararlanmasının önünü kesmektedir. Orta büyüklükte bir trolün saate yaklaşık 99,000 ile 360,000 filizi etkilediği tahmininden hareket edilirse bu av aracının sisteme etkisi daha iyi anlaşılmış olur. Uluslararası ilgi ve önemseme sonucu AB sularında deniz çayırı alanlarında dip trolü balıkçılığı yasaklanmıştır. Balıkçılığın kesin yasak olduğu deniz koruma alanları deniz çayırı bölgelerinin ayakta kalmasının tek yoludur.

balıkçılığın deniz kaplumbağalarına etkisi [impact of fishing on turtles] Akdeniz sularında üç tür deniz kaplumbağası bilinmektedir. Bunlardan Caretta caretta (karet ya da sini kaplumbağası) ile Chelonia mydas (yeşil kaplumbağa) Akdeniz kıyılarında yumurtlamaktadır. Bu türlerin hepsinin soyu tükenme tehlikesi altındadır. Batı Akdeniz’e Cebeli Tarık Boğaz’ından bir kısım kaplumbağa göç etmekle birlikte anılan üç türün asıl yumurtlama bölgesi Türkiye kıyılarıdır. Dolayısıyla Türkiye bu türlerin soylarının devamı konusunda anahtar konumundadır. Son yıllarda özellikle Doğu Akdeniz’de Tryonix triunguis (Nil yumuşak kabuklu kaplumbağası) görünmektedir. Akdeniz’in tüm kıyılarında yoğun balıkçılık faaliyeti vardır. Bu anılan türlerin tamamının tehdit altında olduğu anlamına gelmektedir. Tehlike birçok boyutludur. Öncelikle kaplumbağa bireyleri her yıl yumurtlamamaktadır. Bu, ana-baba stoğunun yumurtlayan stoktan büyük olmasına rağmen stoğa katılanların daha az olması anlamına gelmektedir. İkincisi deniz kaplumbağaları her türlü balık avcılığının etkisinde olup istenmeden avlanmakta, sabit ağlarda boğularak ölmekte sonra balıkçıların ağlarına zarar verdiği için onlar tarafından düşman olarak görülerek bazen öldürülmektedirler. Tüm bunların ötesinde asıl üstünde durulması gereken nokta yaşam-alan (habitat) kaybıdır. Tüm Akdeniz kıyıları özellikle yaz aylarında yoğun turizm baskısı altındadır. Hemen hemen bütün sahiller kaplumbağaların yumurtlama dönemlerinde insanların işgali altındadır. Bunun da iki yönlü etkisi söz konusudur. İnsanların olduğu kıyıya gelen kaplumbağa yumurtlayacak alan bulamamakta ve yumurtlamadan denize geri dönmektedir. Kumsaldaki yumurtlama yuvaları tahrip edilmekte, çiğnenmektedir. Tüm bu zorlukları aşıp yumurtadan çıkan yavrular birer yerleşim alanı haline dönmüş ve ışıklarla donanmış kıyıda ışığa yönelip denize ulaşamamaktadır. Bu bağlamda balıkçılığın doğrudan etkisinin yanında özetlenen şekildeki yaşam-alan kaybı bu türlerin soylarının tükenmesi tehlikesinin başlıca öğeleridir.

balıkçılığın deniz kuşlarına etkisi [impact of fishing on seabirds] Balıkçılığın deniz kuşlarına etki ettiği ilk anda garipsenebilir. Ülkemizde bu konu hiç gündeme gelmemiş ve uzun bir süre daha gündeme gelmesi olası görünmüyor. Ancak Akdeniz çevresindeki bazı gelişmiş ülkeler bu konuyu önemsemekte ve incelemektedirler. Özellikle uzun ömürlü deniz kuşlarının büyük çapari ile yapılan pelajik (yüzücü) balık avcılığının etkisi altında olduğu belirlenmiştir. Bu etki kuşların yan av olarak elde edilmesi şeklinde görünmektedir. Ülkemiz sularında tabanda ya da yüzey sularında yemli ya da yemsiz büyük çapari avcılığı pek yapılmamaktadır. Bu durum daha çok İspanya için geçerlidir. Balıkçılığın kuşlara etkilerinin olumlu ya da olumsuz olduğu yönünde görüşler kesin değildir. Bir yandan ıskarta av denize boca edilirken kuşlar bunlarla beslenmekte diğer yandan balıkçılık sudaki balık miktarını azalttığı için kuşların doğal besinlerinin azalmasına yol açtığı ve bu yolla deniz kuşu popülasyonlarının olumsuz etkilendiği ileri sürülmektedir.

balıkçılığın düzenlemesi [fisheries regulation] Balıkçılık çabası ve toplam avın kontrol edilmesi ve sınırlandırılmasıdır. Türkiye’de uygulanmakta olan boy, tür, zaman, bölge, ağ göz genişliği, tekne sayısı vb gibi her türlü sınırlama balıkçılık düzenlemesidir. Gelecekte bunlara TAC çerçevesinde tekne ve filo kotasının uygulanması beklenmelidir.

balıkçılığın ekosisteme etkileri [fishery-echosystem effect] Yarım yüzyıl öncesinin görüşünün aksine günümüzde balıkçılığın ekosisteme daha çok olumsuz etkileri ele alınmaktadır. Bu çerçevede ve biyo-çeşitlilik bağlamında avlanabilir türler ve yaşam alanları ile av araçları öne çıkmaktadır. Balıkçılıktan farklı canlı grupları ve deniz tabanı farklı etkilenmektedir. Balıkçılığın sisteme (ekosisteme) bilinen belli başlı etkileri değişik grup başlıkları kullanılarak verilmektedir. ® Balıkçılığın kıkırdaklılara etkisi (impact of fishing on chondrichthyans). ® Balıkçılığın deniz kuşlarına etkisi (impact of fishing on seabirds). ® Balıkçılığın deniz kaplumbağalarına etkisi (impact of fishing on turtles). ® Balıkçılığın Akdeniz fokuna etkisi  (impact of fishing on Mediterranean monk seal). ® Balıkçılığın balinalara etkileri (impact of fishing on cetacean). ® Balıkçılığın deniz çayırlarına etkisi (impact of fishing on seagrass beds). ® Balıkçılığın tabana etkisi (impact of fishing on the seabed).

balıkçılığın etkileyiciliği [effectiveness of fishing] Stoktan alınan yüzde (%) balık miktarını ifade eden genel terimdir ve sömürme oranı gibi özel bir tanım değildir.

balıkçılığın kıkırdaklılara etkisi [impact of fishing on chondrichthyans] Bu grupta Elasmobranchii ve Holocephali altsınıfları yer almaktadır. Süpertakım Batoida’da vatozlar, testerebalıkları ve elektrikli balıklar ve yine süpertakım Selachimorpha’da köpekbalıkları ve benzerlerini kapsamaktadır. Alt sınıf Holocephali’den ise Chimeriformes takımı bulunmaktadır. Kıkırdaklı balıklar biyolojik özellikleri (k-seçimci olmaları) nedeniyle balıkçılıktan hemen ve önemli ölçüde etkilenen, uzun eşeysel olgunlaşma ve gebelik süreci sonrası az yavru veren, uzun ömürlü canlılardır. Üst beslenme basamağında yer alırlar ve bunların ana-baba sayılarının balıkçılık nedeniyle azalması stoğa katılmayı ve gelecek kuşakların sayısını doğrudan etkiler. Bu etki stoğun tamamen çökmesi ya da sönmesi şeklinde görülür. Balıkçılık kıkırdaklı stoklarının çökmesine iki yönden etkiler. Birincisi hedef tür olarak avlanması ikincisi ise az seçici trol ağlarında yan av, ikincil av ya da ıskarta olarak görünmesidir. Bu durum balıkçılıkta kullanılan diğer av araçları için de geçerlidir. Akdeniz sular sistemindeki (Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz’de) tüm kıkırdaklıların stokları aşırı avcılık baskısı altındadırlar. Uç tüketicilerin eko-sistemdeki etkilerinin azalması alt basamaktaki tüketicileri henüz kestirilemeyen yönde etkileyebilir, değiştirebilir. Sistem sağlığı için uç tüketicilerin sistemde yer alması elzemdir. ® Besin ağında üstten alta balıkçılık.

balıkçılığın tabana etkisi [impact of fishing on the seabed] Dip trolü ve benzer diğer (kirişli trol vb) av araçlarından oluşan ağır balıkçılık baskısı altındaki kumlu/çamurlu (yumuşak) tabandaki yaşam birliktelikleri bozulmakta, taban kazılarak karıştırılmakta, taban malzemesi ile birlikte tabanın üstünde ya da içine gömülü yaşam sürdüren canlılar kırıma uğramaktadır. Kazılan taban giderek daha sıkı oturmakta ve yumuşak taban sertleşmektedir. Bu ise canlıların yerleşmesini zora sokmaktadır. Yeniden yurtlanma çok daha uzun sürmektedir. Biyoçeşitlilik giderek azalmakta taban çölleşmekte ve fauna ve flora bileşenleri değişmektedir. Kaba çakıllı, taşlık kayalık kesimlerde zincirli, tekerlekli ağır av araçlarının kullanılması bu alanlardaki biyo-çeşitiliği makro algleri, mercanları geri dönüşü çok zor olabilecek fakirliğe (çölleşmeye) götürmektedir. Küçük balıkçılık ya da daha çok kendi ihtiyacını karşılayacak ölçekteki balıkçılıkta kullanılan pasif ağlar (solungaç ağı, fanyalı ağlar vs) ister yüzeye ister tabana yakın ister su kolonunun belirli derinliğinde askıda kullanılsınlar bazı canlılar için (yunus, kaplumbağa, fok vs) cazibe kaynağıdırlar. Ağa takılmış balıkları yemeye gelen daha çok koruma altındaki türlerin ölümüne yol açarlar. Ağların yitirilmesi (atıldığı yerde) bir daha bulunamaması o ağların hayalet av araçları olarak balıkları avlayacakları ve bunun da miktarı belli olmayan, balıkçılığın düzenlenmesinde kayda geçirilemeyen  ve bu yolla dikkate alınamayan kayıplar olarak yer alacaktır.

balıkçılık [fishery, piscary] 1- Balık avlama, üretme, besleme, satma vb faaliyetlerinin bütünü.

balıkçılık [fishery, piscary] 2- Balık ve balık avcılığı.

balıkçılık akustiği uygulamalarında karşılaşılan sorunlar [problems arising in the application of fisheries acoustic] Bu sorunlar şöyle sıralanabilir: i) Kabarık sert denizdeki çalışmalarda yüzeye yakın tabakalarda oluşan kabarcıkların verdiği yanlış yankı. ii) Balıkların gemi gürültüsünden (gürültü merkezinden) yatay ya da dikey yönde savuşmaları. iii) Göçmen balıkların çalışma yönünde hareket etmeleri. iv) Çok sık (yoğun) sürü oluşturan ve tabana yakın duran balıkların taban yankısından ayırt edilememesi. v) Geminin çalışma hızının optimize edilmemiş olması.

balıkçılık akustiği yönteminin avantajları [advantages of fishery acoustical method] i) Balık stoklarının dağılımı hakkında özet bilgi verir. ii) Stok tespitinde biyo-istatistiğe gerek kalmaz. iii) Balık davranışları hakkında bilgi verir. iv) Kısa sürede geniş alanları kapsayabilir. v) Veri toplama işlemleri hızlıdır. vi) Göreceli olarak hassas ve güvenilirdir. Bunların ötesinde; vii) Avcılığın yasak olduğu stoklarda av ve çaba değerleri eksikse; viii) Av ve çaba değerlerinin doğruluğundan kuşku duyuluyorsa; ix) Yeni yatırım boyutunun belirlenmesi için kaynak hakkında hızlı bilgi gerekiyorsa; x) Miktarı tespit edilecek balık stoğu yalnız kısa bir süre için bölgede bulunuyorsa; xi) İlgi türün ömrü kısa ise ve sanal popülâsyon analizi için gerekli av ve çaba değeleri zor elde edilebiliyorsa akustik yöntem avantajlıdır.

balıkçılık akustiği yönteminin hata kaynakları [sources of errors in fisheries acouticical method] Yöntemin hataları şöyle listelenebilir: i) Çeviricinin (transducer) ister gemide sabit ister bir gövde içerisine çekilen türden olsun yüzeyden belirli bir derinlikte tutulması gerekmektedir. Bu alan örneklenememektedir. ii) Çeviricilerin görmedikleri, örnekleme yapılamayan bir kaç metrelik kör bölgesi vardır. iii) Geminin sallanması sonucu ses dalgalarının tabana dik gitmemsi, tabanın hemen üstünde yer alan bir tabakanın işlem dışı tutulmasını gerekir ki buna da ölü alan denmektedir.

balıkçılık akustiğinde hat şekli ve dizaynı [transect pattern and transect design in fisheries acoustic] Genelde iki tip hat dizaynı yapılmaktadır. Bunlardan ilki dikdörtgen diğeri üçgen şeklindeki zik-zak hattır. Dikdörtgen şeklindeki hatların bir yandan değişken hava koşullarında yeterli esneklik sağlamaması diğer yandan da sahanlık alanının dar olması nedeniyle Türkiye kıyılarında uygulanabilirliği sınırlıdır. 2010 yılından önce Türkiye’deki akustik çalışmalarda zik-zak hat kullanılmıştır. Ancak akustik çalışmalar zaten bir tür alt örneklemedir. Bu nedenle dikdörtgen ve zik zak hatlar yerine sadece kıyıya dik hatların kullanılması şeklindeki (yeni) bir yaklaşım ODTÜ-DBE tarafından sularımızdan Akdeniz ve Karadeniz’de uygulanmaktadır.

balıkçılık alanı [fishing ground] Balıkların bulunduğu, toplandığı ve balıkçılığın (avın) iyi olduğu kesim.

balıkçılık aracı [fishing gear] ® Av aracı.

balıkçılık başarısı [success of fishing] Harcanan güç birimi başına düşen av. ® Çaba. 

balıkçılık baskısı [fishing pressure] Birim alanda avlanan balık miktarıdır. ® Av gücü.

balıkçılık biyolojisi [fishery biology] Balık-biliminde üretilen bilgiler ile zooloji, botanik, fizik, kimya, matematik, istatistik gibi diğer bilim dallarında sucul ortamla ilişkili olarak üretilen bilgileri kullanarak balık topluluklarının (popülâsyon, stok) sayısal miktarlarının yer ve zamana göre değişmelerinin araştırılması ile bunların çevre ve avcılıkla olan ilişkilerini ortaya koyan, ticari ve sportif balıkçılıkta en iyi ürüne ulaşma yollarını aramayla uğraşan uygulamalı bir bilim dalıdır. 

balıkçılık bölgesi [fishing region] Balıkçılığın olduğu, yapıldığı geniş alan.

balıkçılık çabası [fishing effort] ® Çaba.

balıkçılık dönemi [fishing period] Bir türün avlandığı zaman süreci.

balıkçılık düzenlemeleri [fishing regulations] Bir türü ve yaşadığı çevreyi korumak için konulan önlemler. Örnek; yumurtlama döneminde avcılık yasağı) ® Balıkçılığın düzenlemesi.

balıkçılık ekonomisi [fishery economics] Üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarına ait parasal (mali) yönler.

balıkçılık ekosistem planı [fishery ecosystem plan] Sömürülen stoklara ilişkin planlardan farklı ve bu planların aksine balıkçılığı ekosistem düzeyinde ele alan plandır.

balıkçılık endüstrisi [fishing industry] Sportif amaçlı ve ihtiyacını karşılayacak düzeydeki balıkçılıktan mesleki (ticari) balıkçılığa uzanan, hasat, işleme ve pazarlama faaliyetlerini içine alan sektördür.

balıkçılık erki (f) [fishing intensity (f)] 1- Balıkçılık gücünün (av gücü=çaba) alan başına düşen miktarıdır.

balıkçılık erki (f) [fishing intensity (f)] 2- Etkin çaba.

balıkçılık erki (f) [fishing intensity (f)] 3- Balıkçılığın etkinliği.

balıkçılık etkinliği [effectiveness of fishing] Stoktan alınan (avlanan) oranın genel adıdır. Bu sömürme oranı ya da anlık balıkçılık oranı gibi tanımlanmamıştır.

balıkçılık fakülteleri [Faculty of Fisheries] Aslında isimleri balıkçılık fakültesi olması gereken yüksek öğretim kurumları Türkiye’de Su Ürünleri Fakültesi adıyla anılmaktadır. Sayıları zamanla ve günümüzde de artmakta olan üniversitelerde sucul organizma ve ortamla ilgili yüksek öğretim kuruluşlarının da sayıları artmaktadır. Anılan bu öğretim kuruluşları fakülteler ve enstitüler (® Deniz Bilimleri Enstitüleri) olarak ikiye ayrılmaktadır. Fakülteler ise kendi içlerinde üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

i) Su Ürünleri Fakülteleri,

ii) Deniz Bilimleri Fakülteleri,

iii) Ziraat Fakülteleri ve

iv) Fen ya da Fen Edebiyat Fakülteleri’dir.

Türkiye’de mevcut Su Ürünleri (Balıkçılık) Fakülteleri ile Deniz Bilimleri Fakülteleri şunlardır:

Su Ürünleri Fakülteleri

- Akdeniz Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Çukurova Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Ege Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Fırat Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Gazi Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi 

- İstanbul Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Karadeniz Teknik Üniversitesi - Rize Su Ürünleri Fakültesi

- Mersin Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Muğla Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Mustafa Kemal Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Sinop Su Ürünleri Fakültesi

- Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi

- Süleyman Demirel Üniversitesi - Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi

Deniz Bilimleri Fakülteleri

- İstanbul Teknik Üniversitesi - Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi.

- Karadeniz Teknik Üniversitesi - Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi

- Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi.   

balıkçılık filosu [fishing fleet] Bir ülkedeki balıkçı tekneleri ya da aynı av aracını kullanan teknelerdir. Örnek; gırgır filosu.

balıkçılık gücü [fishing power] ® Av gücü.

balıkçılık idaresi planı [Fishery Management Plan (FMP)] Veri, veri çözümle ile idari kural ve kısıtlamaları içeren, bilimsel idari hedeflere ulaşmak amacıyla balıkçılık için oluşturulan plan.

balıkçılık istatistikleri [fishery statistics] Balıkçılık ve stok tespitine yönelik istatistiklerin bütünü.

balıkçılık kalıbı [fishing pattern] Balıkçılık ölümünün yaş gruplarına göre dağılımıdır. ® Balıkçılık şekli.

balıkçılık kapasitesi [fishing capacity] Kısaca kapasite olarak da kullanılmaktadır. Belirli bir sürede (bir yıl ya da sezonda) balıkçılık birimi (yani tekne, filo, birey ya da topluluk) tarafından avlanan balıkların miktarıdır.

balıkçılık kaynağı [fishery resource] Balıkçılık tarafından kullanılan dal (cladus), kol (starin), cins (genus), tür (species), stok (stock) ya da yaşam birlikteliğidir.

balıkçılık komisyonu [fishery commission] Uluslararası sulardaki canlı kaynakları korumak için düzenleyici önlemler koyan uluslararası kuruluştur.

balıkçılık kuralı [Law of Fishing] Sınırsız balıkçılık ekonomik olmaktan çıkar. ® Balıkçılığın büyük yasası.

balıkçılık kuşağı [fishing zone] 1- Bir ülkenin kıyısında olup yerli ve yabancıların balıkçılık kaynaklarını kontrol ettiği, 200 deniz miline kadar uzanan, değişken genişlikteki deniz alanı.

balıkçılık kuşağı [fishing zone] 2- Kıyıdan uzaklığı 200 deniz miline kadar uzanan, kıyıdar ülkenin kaynaklarının kullanımını kontrol ettiği deniz kesimi.

balıkçılık meslek lisesi [fishery high scool] Balıkçılık konusunda teknik eleman yetiştirmek amacıyla İstanbul’da 1973’te Japonya ve Türkiye hükümetlerinin işbirliğiyle kuruldu. Kuruluş adı “Balıkçılık ve Su Ürünleri Sanat Enstitüsü” olup bu ad 1975’te değiştirilerek “İstanbul Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi” yapılmıştır.

balıkçılık modeli [fishery model] Balıkçılığın durumunun gösterilmesinde kullanılan basitleştirilmiş ve matematiksel olabilen sunum.

balıkçılık ölüm oranı [fishery mortality rate] Bir stoktan balıkların ne kadar hızlı alındığının ölçüsüdür. F>1 oranı çok yüksek kabul edilmektedir. ® Balıkçılık ölümü.

balıkçılık ölümü (avcılık ölümü - F) [fishing mortality (F)] 1- Balıkçılık (avcılık) faaliyeti sonucu balık ölümüdür. ® Ölüm. ® Toplam ölüm. ® Doğal ölüm.

balıkçılık ölümü (avcılık ölümü - F) [fishing mortality (F)] 2- Bir stokta balıkçılıktan kaynaklanan ölüm oranıdır. F=0’da stoktan hiç balık avlanmıyor; F=0,2’de stoktaki balıkların %18’i avlanıyor; F=0,5’de stoktaki balıkların %39’u avlanıyor; F=1,0’de stoktaki balıkların %63’ü avlanıyor demek olup bazen F>1 olabilir. Bir diğer anlatımla; F=%10’da stoğun başlangıç ağırlığının 1/3‘ü geride kalır. F=%25’de stokun başlangıç ağırlığının yarısından biraz fazlası geride kalır ve F=%50’de ise stoğun başlangıç ağırlığının %20’si geride kalır.

balıkçılık ölümü (avcılık ölümü - F) [fishing mortality (F)] 3- Balıkçılık yoluyla bir stoktan avlanan balık ve bunun getirdiği ölümdür. Balıkçılık ölümü genellikle bir yılda ölenlerin yüzdesi olarak verilmekle birlikte anlık ölüm olarak da verilebilmektedir. Balıkçılık ölümü F=0’dan (hiçbir avcılık yok) F=1,5 hatta F=2’ye kadar çok yüksek (yani avcılık sezonu başlangıcında mevcut olan balıkların 1,5 ya da 2 katı avlandığını gösteren) değerler alabilir. Bu aşırı durum ancak hamsi gibi hızlı büyüyen, kısa ömürlü balıklarda söz konusudur. Balıkçılık ölümünün çoğu ağ içerisinde olur fakat bazı balıklar öldürüldükleri halde avlanmamış, diğer bir kısım ise ıskartaya ayrılmış olabilir. İdarece, avcılığın sınırlandırılması (düzenlenmesi), balıkçılık ölümünün kontrolüdür.

balıkçılık oseanografisi [fisheries oceanography] Görece yeni bir bilim dalıdır. Balık stok ya da popülasyonları ile avdaki değişmeler ve çevresel olaylar arasında bağ ve ilişki kurmaya çalışır. Bu yolla daha etkili ve ekonomik avcılığın yapılmasına katkı sağlar. Balıkçılık oseanografisinin kullandığı veriler balıkçılık biyolojisinde üretilenlerden farklı değildir. Fark, biyolojik bulgularla (av miktarları ile) çevresel olaylar arasında ilişki kurulması amacında yatmaktadır.

balıkçılık politikası [fishery policy] Balıkçılığın kontrolüyle ilgili ticari, mali, sosyal, bilimsel vb kontrol önlemleridir.

balıkçılık potansiyeli (balıkçılık gizil gücü) [fishery potential] Kaynağı tüketmeden avlanabilecek balık miktarıdır.

balıkçılık savaşları [fishery wars] İkinci Dünya Savaşı sonrasında (savaş süresince avlanmamış balık stoklarının) balık avcılığı çok bereketliydi. Savaştan sonra, savaş öncesi alanlarda avlanan ülkeler yeniden, daha büyük, daha hızlı ve güçlü teknelerle avcılığa başladılar. Ancak 1944’te bağımsızlığına kavuşan İzlanda 1901’de imzalanmış olan Anglo-Danimarka Konvansiyonunca konulmuş olan kıyıdan 3 deniz mili açığına kadar olan hükümranlık sınırını geçersiz saydı. İki yıllık geçiş süresinden sonra İzlanda hükümranlık alanını 1950’de 4 deniz miline çıkardı. 1954-1957 döneminde İzlanda sularındaki avın %16 oranında azalması kıyısal hükümranlık sınırının 1958’de 12 deniz miline çıkartılmasına yol açtı. Bu gelişmeyi İngiltere nota vererek protesto etmiş ve bu gerginlik süreci morina savaşları ‘cod wars’ adıyla basında yer bulmuştur. İspanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka ve Fed. Almanya İngiltere’ye destek vermişlerdir. Ağustos 1958’de İngiltere hariç diğer ülkelerin balıkçılık gemileri 12 deniz mili sınırının dışına çıkmışlardır. İngiltere bölgeye savaş gemileri sevk etmişse de 1961’de 12 deniz mili sınırını kabul etmiştir. On yıl sonra 1971’de İzlanda denize doğru olan ilgi ve alaka kuşağını 1972’den geçerli olmak üzere 50 deniz miline çıkartmıştır. AB üyesi İngiltere ve Fed. Almanya durumu protesto ederek uluslararası mahkemeye başvurmak istemişlerse de İzlanda alınacak mahkeme kararına uymayacağını duyurmuştur. Bu ikinci savaş kısa süreli olmakla birlikte ilkinden çok tehlikeliydi. Çünkü İzlanda sahil güvenlik teşkilatını geçen sürede güçlendirmişti. İzlanda ayrıca dip trol ağını çeken teknelerin çelik tellerini kesme tekniğini geliştirmişti ki bu yolla bir yıllık gerginlik ve savaş süresince 69’u İngiltere ve 15’i Fed. Almanya olmak üzere toplam 84 trol teknesine ait ağın denizde kalmasına yol açmıştır. İngiltere bu kez bölgeye İzlanda gemilerini engellemek ve kendi balıkçı gemilerini korumak ve tellerin kesilmesini önlemek için römorkör tekne sevk etmiştir. Ancak 1973’te İzlanda sahil güvenliği ateş açmıştır. İngiltere bu kez savaş gemilerini bölgeye göndermiştir. İzlanda karşılık olarak İngiltere’nin NATO çerçevesindeki uçuşlarına yasak koyarak cevap vermiştir. Elli deniz millik sınıra rağmen İzlanda sularındaki balık miktarı azalınca hükümranlık kuşağı 1975’te İzlanda tarafından bir kez daha artırılarak 200 deniz miline çıkartılmıştır. Böylece İngiltere ve Fed. Almanya İzlanda ile bir kez daha savaşır duruma gelmişlerdir ki bu da hafızalara üçüncü balık savaşı olarak yerleşmiştir. İzlanda’nın 200 deniz millik sınırının genel kabul görmesi üzerine birçok ülke 200 deniz millik kuşağı kendi ilgi alanı olarak ilan etmiştir. ® Hükümranlık alanı. ® Münhasır balıkçılık kuşağı. ® Münhasır ekonomik kuşak.

balıkçılık şekli [fishing pattern] Balıkçılığın yapılış tarzıdır. ® Balıkçılık kalıbı.

balıkçılık takvimi [fishery calendar] ® Türkiye balıkçılık takvimi.

balıkçılık teknesi [fishery vessel] Balık avlamak için kullanılan her türlü bot, tekne, gemi ve benzeri deniz araçları ile bu araçlara destek veren motorin gemisi, taşıyıcı tekneler, dondurma ve işleme (konserve vb) yapan ana (fabrika) gemiyi kapsayan anlatım şeklidir.

balıkçılık teknolojisi [fishery technology] Balıkların yerini bulma, avlama, işleme ve pazarlama cihazları ile bunların kullanımıdır.

balıkçılık ürünü [fishery product] Balıktan gelen herhangi bir kalemi ifade eder. Genel anlamda memeliler ve kurbağalar hariç sucul ürünlerdir.

balıkçılık yasası [law of fishing] ® Balıkçılık kuralı. ® Balıkçılığın büyük yasası.

balıkçılık yeteneği [fishing capacity] 1- Bir yıl ya da sezonda birey, topluluk, tekne ya da filo gibi balıkçılık birimlerince alınabilecek (avlanabilecek) balıkların miktarıdır. Burada avlanan miktar değil, avlanabilecek miktar, örneğin filonun gizil gücü (potansiyeli) kullanıldığında elde edilebilecek en yüksek ürün (av) anlaşılmaktadır.

balıkçılık yeteneği [fishing capacity] 2- Çaba ve avı üreten sermaye.

balıkçılık yeteneği [fishing capacity] 3- Bir geminin büyüklüğü ve özelliği.

balıkçılıktan bağımsız [fishery-independent] Bilginin özelliğini vermektedir. Örneğin stok bolluğu göstergesinin bir araştırma gemisi kullanılarak mesleki balıkçı verileri kullanılmadan elde edilmesi ve bu yolla mesleki balıkçılıktan gelebilecek hata payının ortadan kaldırılması hali vb gibi durumu belirtir.

balıkçılıktan bağımsız veri [fishery independent data] 1- Balık hakkındaki bilgilerin bilimcilerin kendileri tarafından toplandığı verilerdir. Kısaca toplanan bilginin özelliğini göstermektedir. Örneğin stok bolluğu göstergesinin bir araştırma gemisi kullanılarak mesleki balıkçı verileri kullanılmadan elde edilmesi ve bu yolla mesleki balıkçılıktan gelebilecek hata payının ortadan kaldırılması hali vb gibi durumu belirtir.

balıkçılıktan bağımsız veri [fishery independent data] 2- Balık hakkındaki bilgilerin bilimcilerin kendileri tarafından toplandığı verilerdir.

balıkhali (balıkhane) [fish market] ® Balıkpazarı.

balıkkıran [ichthyocide] Balıkları öldüren madde. Örnek; retenon.

balıklar [Pisces, fish, fishes] Balıklar suda yaşayan ve dolaşan omurgalılar (Vertebrata) dalının kıkırdaklı ve kemikli balıkları kapsayan canlıları olup solungaçlarıyla solunurlar. Vücutları uzuncadır. Yüzgeçleri ve genellikle yüzme keseleri vardır. Çoğu balık türü ayrı eşeyli olup yumurtlamayla çoğalır. Yumurta sayıları yüksektir. Bazı türlerde canlı doğum da görülür. Kimyasal algılama yetenekleri çok gelişmiştir. Boyları küçükten büyüğe çok farklıdır. 8 mm’den 16 m boya ulaşanları vardır. Yaşam süreleri genellikle 1 ile 25-30 yıldır. 100 yıla kadar yaşayanlarının da olduğu ileri sürülmektedir. Balıklar soğukkanlı olup vücut sıcaklıkları ortam sıcaklığıyla nerdeyse aynıdır. Ancak bunun istisnaları da vardır. Bir kısım balık karada (çamurlu kesimde) birkaç gün yaşayabilir. Diğer bazı türler vücutlarındaki bazı organlarının sıcaklığını düzenlerler. Gelişmiş sindirim, dolaşım, solunum, sinir ve kas sistemleri bulunur. Balıklar omurgalıların çeşidi en yüksek gurubudur ve dünyada 29,000’den fazla balık türü bulunmaktadır. Balık sistematiğinin kesin ilişkileri tartışmalıdır. Alışılagelmiş sınıflandırmadaki tür sayıları şöyledir: Çenesizler sınıfı-Agnatha 75 türü, Kıkırdaksılar sınıfı-Chondrichthyes 800 türü ve kalanları ise kemikli balıklar sınıfı-Osteichthyes türleri oluşturmaktadır. Yunus balıkları balık olarak anılmakta ise de balık değil balina ve foklarla birlikte denizde yaşayan memeli hayvanlardır. Balıklar insanların önemli bir besin ve beslenme kaynağıdır.

balıklara ışığın etkisi [light impact] 1- Balıklara ışığın dolaylı etkileri dört başlıkta özetlenebilir.

i- Dağılıma etkisi: Işığa reaksiyon, dikey göçler, yönelim, dolaşma/gezinti.

ii- Hormon metabolizması: Aktivitede değişme, üreme ritmi, renk değişikliği.

iii- Birliktelik: Sürü oluşturma ve çözülmesi.

iv- Üreme: Dorudan etkiler. Yüksek ışıkta gonad (yumurtalık ve erbezi) erken olgunlaşır.

balıklara ışığın tesiri [light influence] Doğrudan ve dolaylı etki şeklinde verilebilir. 2- Doğrudan etkiler olarak balıkların rengi ışığın ortama etkisiyle değişir.

i- Pelajik renk: Sırt mavi ya da yeşildir. Yanlar ve karın gümüşdir (Clupea herengus, Engraulis encrasicholus).

ii- Bitki örtüsü rengi: Esmer, yeşil ya da sarı sırt. Çoğunlukla yanlarda çizgili  (mercan resifindeki balıklar, Perca fluviatilis, Esox lucius).

iii- Sürüdeki renk: Sürü oluşturan balıkların yönelmeleri.

iv- Tabandaki renk: Sırt ve yanlar koyu karın acık renkli (yassı balıklar).

v- Derin sudaki renk: Koyu, siyah ya da kırmızı.

vi- Üreme rengi. Işıkla az ilgili ve ancak dolaylı ilgili olabilir.

balıklarda görme hızı [optical momentum of fish eye] Balıklar ışıkla kendisi arasında kalan nesneleri ve bunların hareketlerini daha iyi seçerler. Bu ayrıca alacakaranlıkta beslenme ve avlanma davranışlarından da anlaşılabilir. Balıkların görme hızları (hamside 1/50 ile 1/70 saniye) insanlara göre (1/24 saniye) çok yüksektir. Ancak görme hızı insanlardaki kadar olan balık türleri de vardır.

balıklarda ışığı algılama [light reception by fish] Balıklar mordan kırmızıya uzanan 400-700 mµ dalga boyundaki ışığı algılarlar. Tatlı-su balıklarının gözleri daha çok sarı ve deniz balıkları ise daha çok yeşil rengi kapsayan dalga boylarına hassastır. Derinde yaşayanların gözleri uzun dalga boylu ışığa hassastır.

balıklarda koku alma yetisi [ability of fish to smell] Balıklar koku alma organlarıyla (olfactory organs) 1.10-6 ile 1.10-17 oranlarındaki çok seyreltilmiş çözeltileri algılaya-bilirler.

balıklarda öğrenme [learning of fish] Pavlov’un genel (koşullu refleks) kuralları balıklar için de geçerlidir. Bu refleks 3-25 tekrarda görülebilir. Ancak 15-50 tekrarda yerleşebilir ve 10-50 olumsuz tekrarda azalır ama birden bire yeniden ortaya da çıkabilir.

balıklarda tat alma yetisi [ability of fish to taste] Balıklar ancak çok yoğun çözeltileri(n) (tadını) alabilirler.

balıkların akıntıya tepkisi [response of fish to currents] Balıkların akıntıya tepkimelerinde her halde bir eşik değeri bulunmaktadır. Bu eşik değer türden türe değişmektedir. Bu çerçevede; balıklar genellikle akıntıya baş verirler, yani başlarını kendilerini akıntıya bıraksalar bile akıntıya karşı tutarlar. Irmak aşağı yüzerken akıntıdan daha hızlı hareket ederler. Soğuk sudaki balıklar ile beslenmekte olan yüzücü (pelajik) balıklar kendilerini akıntıya bırakırlar. Balıklar akıntıya göre yönelirler ve göçerler. Işıkta akıntıya karşı yüzen ve duran balıklar karanlıkta kendilerini akıntıya bırakırlar.

balıkların duyma yetisi [ability of fish to hear] Balıklar ses ötesi (ultrasonic) dalga boylarını algılayamazlar. Buna karşın 16 Hz ile 13 kHz arasındaki esnek ses dalgalarını algılayabildikleri düşünülmektedir. Balıklar yüzerken, beslenirken ve diğer yaşamsal faaliyetlerinde ses çıkartır ve bunu algılarlar.

balıkların manyetik ve elektrikli ortama tepkisi [response of fish in electrical and magnetic field] Farklı akılarda balık davranışı da değişmektedir. Eğer balık doğru akım alanına konulursa uygulanan voltaja göre farklı tepkiler verir. Bunlar; canlanma (activation), cezbedilme (electotaxis) ve narkozdur (narcosis). Balık alternatif akımda düzensiz hareketler gösterir. Balıkların doğru akımda gösterdikleri cezbedilme davranışından elektrikle avcılıkta yararlanılmaktadır.

balıklı su [fish-bearing waters] Balık ihtiva eden göl, akarsu, havuz gibi su kütlelerine verilen ad.

balıkobur [piscivore] Balıkla beslenen.

balıköldüren [ichthyocide] ® Balıkkıran. 

balık-palangası [fish-block] Ağır malzemeyi kaldırmada kullanılan palanga.

balıkpazarı [fish market] Avlanan ya da yetiştirilen balıkların toptan alınıp satıldığı pazar yeri.

balık-yatağı [fishbed] Balık fosillerince zengin tabaka.

balon balığı [blunthead puffer] 1- ® Sphoeroides pachygaster.

balon balığı [half-smooth golden pufferfish] 2- ® Lagocephalus spadiceus.

balon balığı [oceanic puffer] 3- ® Lagocephalus lagocephalus lagocephalus.

balon-usturmaça [round fender] Farklı malzemeden üretilmiş balon biçimli usturmaça.

Balta Limanı [?] ® Hovasse. ® Kosswig.

Baltabalığıgiller [pomfrets] ® Bramidae.

baltabaş balığı [Atlantic pomfret] ® Brama brama.

baltabaşkaragöz balığı [common two-banded seabream] ® Diplodus vulgaris.

Baltık Denizi [Baltic Sea] Kuzey Avrupa’da acı-su ihtiva eden bir orta denizdir. Doğuda Finlandiya’dan, batıda Kattegat üzerinden (Danimarka) Kuzey Denizine bağlanan bu deniz 1,600 km uzunluğundadır. En geniş yeri 193 km olup ortalama derinliği 55 m’dir. En derin yeri 459 metredir. Doğuda tuzluluk S%o3, S%o5 ya da S%o8 iken batıda S%o16 -18’e kadar yükselebilir. 

Banda Denizi [Banda Sea] Endonezya’da küçük Sunda adalarnın doğusunda kuzey güney yönünde 500 km ve doğu batı yönünde 1,000 km uzunluğunda olup bazı çukurları 5,000 m ve en derin çukuru 7,360 m olan bir denizdir.

bandıra [flag, national flag] Gemilerin hangi ülkeye ait olduğunu (milliyetini) gösteren bayrak, sancak.

bank [bank] 1- Deniz yüzeyine yakın olup seyir ve sefer için tehlikeli olabilecek deniz haritalarında  + işaretiyle belirtilen yükseltiler.

bank [bank] 2- Okyanuslarda yüksekliği 1,000m ve daha yukarıya ulaşan yükseltiler.

bank balıkçılığı [bank fishery] Morina (Gadus morhua) balıklarının avlandığı Newfoundland açıklarındaki Grand Banks’da yapılan balıkçılık.

bank şamandırası [bar buoy, barbuoy] Seyir ve sefer için tehlikeli olabilecek bank yerlerini ve sınırlarını belirten ışıklı şamandıra.

bant [band] 1- Balık vücudunu saran enlice ve renkli halka.

bant [band] 3- Balıkların yaş tayinlerinde kullanılan sert aksamlarındaki büyüme halkası.

bant [band] Balık vücudunda diğerlerinden renk itibarıyla ayrılan enlice dikey ya da çaprazi yama.

bant [stripe] 4- Balık vücudunda boylamasına uzanan enlice renkli çubuk.

bantlıhorozbina balığı [tompot blenny] ® Parablennius gattorugine.

banyo süngeri [Greek bathing sponge] 1- ® Spongia officinalis alt tür adriatica.

banyo süngeri [sponge] 2- ® Euspongia officinalis.

bar [bar] Basınç birimi. Deniz seviyesinden 100 m yukarıdaki atmosfer basıncına eşittir.

baraj [dam] Su akışını kontrol için oluşturulmuş, arkasında su tutan engel.

Barak Reis [?] Burak Reis olarak ta tanınmaktadır. Beyazid II döneminde Türk denizcisidir. Öl. 1499.

barakuda balığı [European barracuda] ® Sphyraena sphyraena.

Barbaros Hayreddin Paşa [Barbarossa, Chaireddin Barbarossa] Osmanlılar döneminde önce korsan sonra kaptanıderya olan Türk denizci (1467-1546). Doğum tarihi kesin değildir. Asıl adı Hızır'dır. Yunanca, Arapça, İtalyanca, İspanyolca ve Fransızca'yı öğrenmiştir. Hızır Reis’in İshak, Oruç ve İlyas adında 3 kardeşi vardır. Denizcilikle uğraşan kardeşler zamanla korsanlığa başladılar ve Cezayir’i üs edindiler. Cezayir’i Yavuz Sultan Selim’e heyet göndererek Osmanlı hâkimiyetine bırakmak istediğini bildiren Hızır Reis sultan tarafından mükâfatlandırılarak Beylerbeyi yapıldı. 1533’te Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a çağrılan Hızır Reis, merasimle kaptanıderyalığa tayin edildi. Kendisine Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hayreddin ismi verildi. Gayrimüslim Akdeniz halkınca kızıl-sakal anlamına gelen Barbarossa adıyla tanınır. 1538’de Andrea Doria yönetimindeki 600 gemilik Haçlı donanmasını Preveze önlerinde 122 kadırga ile karşıladı ve yapılan deniz savaşını kazandı. 1546’da İstanbul’da vefat etti.

Barbatia barbata (?) [hairy ark] Sin. Arca barbata. Yanlardan basık eşit kabukludur. Dış zar esmerden siyaha tüysüdür. Eklem içe kıvrık yay gibi ve kısa enine dişlidir. Dişler kenarlara doğru irileşir. Kızıl esmer renklidir, içi grimsi beyazdır. Sıklıkla esmer ve mor ile renklendirilmiştir. Boyu en çok 7,5 cm'dir. Sıklıkla rastlanan boyu 5 cm kadardır. Kaya ve kaba çakıla, bitki örtüsü ile mercan ve bloklara yapışır. Kıyıdan 300 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

barbun [red mullet] ® Mullus barbatus barbatus.

barbunya (barbunya balığı) [red mullet] 2- ® Mullus barbatus barbatus.

barbunya [?] 1- ® Mullus barbatus ponticus.

Barbunyagiller [goatfishes] ® Mullidae.

barikat [barricade] Balığı belirli bir yere yönlendirmek için kullanılan çit tipi sınırlayıcı, örneğin ağ vb’den duvar.

barınak [fishing harbour] Genellikle küçüklü büyüklü balıkçı tekneleri için yanaşma yerleri olan korunaklı küçük limanlar. ® Liman.

bariyer bankı [barrier bank] Derin su ile sığ suyu ayıran sahanlık ucundaki yükselti. Bu bölgeler besin maddeleri ve balık yönünden zengin olup önemli avcılık alanıdırlar. Bu kesimlerin zenginliği tabandan yükselen suyun bu engel üzerinden aşmasından ve besin maddelerinin burada kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Örnek; Kuzey Atlas Okyanusunda Georges Bank.

bariyer resifi [barrier reef] Kıyı ile arasında bir denizkulağı olan ve kıyıdan belirli uzaklıkta bulunan mercan resifi.

barlam [European hake] ® Merluccius merluccius.

barnakl [barnacle] ® Düğme.

Barnea candida (?) [white piddock] Değişik malzemeyi (ağaç, sıkışmış çamur ve kum, kabuk, kireçtaşı ya da az ya da çok sert kayaları) deler. 40 m derinliğe kadar görülür. Lagün ve tuzlu kıyısal bataklıklara girer. Boyu en çok 7,5 cm kadar olabilir. Türkiye'nin tüm kıyılarında bulunur. Avcılığı enderdir.

barofil [barophiles] Okyanus ve denizlerin derin kesimleinde yüksek basınçta yaşayabilen mikro ve bir kısım makro organizmalar.

baroklinik [baroclinic] Basınç yüzeyleri ile yoğunluk yüzeylerinin birbirleriyle kesişmeleri. Eşsıcaklık ve eşderinlik eğrilerinin birbirini kesmesi.

barometre [barometer] Basınçölçer. Atmosfer basıncını ölçen alet. Çeşitli tipleri vardır.

barotropik [barotropic] 1- Basınç yüzeyleri ile yoğunluk yüzeylerinin birbirleriyle kesişmemeleri. Eşsıcaklık ve eşderinlik eğrilerinin birbirini kesmemesi.

barotropik [barotropic] 2- Sıvı ya da gazlarda sabit basıncın sabit sıcaklığa paralel olması.

barsak [intestine] Birçok balığın midesi olmamasına rağmen balıklarda sıkça sindirim sistemi için kullanılır. 

basen [basin] 1- Deniz ve okyanusların 4,000-5,000 m derinliğe sahip dipleri.

basen [basin] 2- Yüzey ve yeraltı sularının biriktiği çukurluk bölge (havza).

basınç değişikliği [pressure change] 2,000 metre derinliğe dalan bir ispermeçet balinanın (Physeter catodon) vücuduna olan basınç 200 bar=2,000 ton/m2 olur. Balinaların hayati olan atardamarlarının büzülmemesi için bunlar kemikler içerisinde korunmaktadır. Kaburgalar esnektir ve basınç altında kırılmazlar. Ayrıca yağ tabakası ile sıvı yağ deposu büyük basıncı dengeleyen diğer unsurlardır. ® Retia. ® Harika ağ. ® Vurgun.

basınç travması [barotrauma] Ani basınç değişikliğinden kaynaklanan sarsıntı. Derinde yaşayan balıkların hızla yukarı çekilmesinde görülen sarsıntı (travma).

basınçölçer [manometer] Akışkanların basıncını ölçen alet.

baskın [dominant] 1- Her hangi bir zamanda bir toplulukta sayısı en çok olan tür.

baskın [dominant] 2- Yumurtlama aşamasında önceliği olan ve bunu korumaya çalışan erkek balık.

baskın [predominant] 3- Her dem hedef tür olmayan fakat avda en çok çıkan tür.

baskın yıllık [dominant year class] Balıkçılıkta en çok avlanan yıllık. Bu yıllık balıkçılığın çoğunlukla bir kaç yıl devam eden ürününü (av’ını) oluşturur.

baskınlık göstergesi [index of dominance] c= å (ni/N)2 ‘dir. Burada; ni = Her türün önemsellik değeri (tür sayısı, biyokitle ya da üretim vs); N = Önemsellik toplamı (örneğin toplam tür sayısıdır). ® Benzemezlik göstergesi. ® Benzerlik göstergesi. ® Tür çeşitliliği göstergesi. ® Topluluk çözümlemesi. ® Tür zenginliği göstergesi. ® Eşitlik göstergesi.

bastika [snatch block] Palangalarda kullanılan dilli makara.

baş [head] 1- Balığın solungaç kapağı (operculum) ve zarı dahil gövdeye bağlandığı kısma kadar olan kellesi. Balıkların ensesi olmadığından baş doğrudan gövdeye bağlıdır.

baş [head] 2- Geminin ön kısmı. 

baş boyu [head length] Başın ön uç kısmından solungaç kapağının etsi ya da kemiksi kenarına kadar olan mesafe. Cyclostomata ve Elasmobranchii’de birinci yüzgeç yarığına kadar olan mesafe.

baş dikenleri [head spines] İskorpitgiller (Scorpaenidae) ailesi fertlerinin başında bulunan dikenler. Başın her iki tarafında önden arkaya doğrudurlar. Farklı isimlerle anılırlar. Örnek; burundaki (nasal), gözün önündeki (preokular), göz üstündeki (supraocular), göz arkasındaki (postocular), kulak hizasındaki (tympanic), başın üst kısmındaki (coronal) diken olarak adlandırılır.

baş genişliği [head width] Solungaç kapakları normal durumda iken başın iki tarafında ölçülen en büyük mesafe.

başaltı [deck head] Gemilerde baş kısmının içi. Eskiden çoğunlukla gemicilerin yattığı yer.

başat [dominant] Bir hayvanın kendi türünden olup birlikte yaşadığı diğer bireylerle üstünlüğe dayalı olan ilişkisinde mücadeleyle üstün durumda olması.

başkalaşım [metamorphism] Yapı ve bileşenlerin zamanla değişimi.

başkalaşma [metamorphosis] Canlının yapı ve işlevinde, büyüme ve gelişmesindeki doğal yolla olan değişme. Örnek, yumurta sarısı sonrası kurtçuk oluşumu. İribaş’ın kurbağaya dönüşmesi.

baş-kanalı [head canals] Balığın başında yanal çizgiyle birleşen, yanal çizginin baştaki uzantısı.

baş-kıç vurma [pitching] Geminin baş-kıç ekseninde aşağı yukarı hareketi.

başlangıç evresi [initial phase, primary phase] Cinsiyetlere göre çift renkli balıklarda ilk ergenlik rengi d(evresi).

başlangıç yemi [starter feed] Akvakültürde yumurta sarısını tüketmiş olup dış beslenmeye geçen kurtçuğa (larvaya) verilen yem.

başlı [trim by the head] Teknenin baş tarafının kıç tarafa göre daha batık olması. Kıçtan trol ağı çeken tekneler için bir avantaj olarak algılanmaktadır.

başlıgöğüs [cephalothorax] Akrepler (Scorpionidea), kabuklular (Crustacea), örümceklerde (Araneida) baş kısmı ile göğüs kısmının birleşmesinden oluşan bölge.

başomuzluk [quarter] Teknenin baş tarafında sancak ya da iskelede 450’lik açı kısmı ya da yönü.

başsız [headed] Satış ya da diğer işlemler için başı kesilmiş ya da kopartılmış balık.

başsız ve iç-organsız [headed and gutted] Bir nedenle, örneğin dondurmak amacıyla başı kesilmiş ve iç-organları çıkartılmış balık.

baştankara [runagroung,  ashore stem on] Deniz aracının sahile baş tarafından oturması, oturtulması. 

başüstü [bow] Deniz aracının baş kısmında durulabilecek yer, alan.

başuzman [chief scientist] Kuruma ait ya da kiralanmış geminin deniz çalışma programının gerçekleştirilmesinden sorumlu kişisidir. İstasyon seçimi, çalışma süresi ile neyin ne zaman örnekleneceği ve nasıl bir çalışma düzeni izleneceğini başuzman belirler. Alınan örneklerin hiçbir kısmı başuzmanın oluru olmadan denize atılamaz. 

bataklık [marsh] 1- Deniz ya da tuzlu suyla örtülü olup henüz turba oluşmamış otsu bitkilerin yer aldığı ıslak kesimler.

bataklık [swamp] 2- Sürekli tatlı ya da tuzlu su etkisi altındaki ıslak, çok sığ kara parçası. 

bataklık gazı [marsh gas] Bataklık ve turbalıklarda çamurdan çıkan, pırtlayan ve metan bakterilerince üretilen gaz (metan gazı).

bataklıklar [marshes] Belli bir süre sularla kaplanan karasal su alanları.

bataklıksever [helophilous] Bataklığı tercih eden.

batarya [fleet] Yan yana dizilmiş olan nesnelerin oluşturduğu bütün. Örneğin solungaç ağları seti.

Bates taklidi (Batesian taklidi) [mimicry] ® Taklit.

Bathypolypus sponsalis (?) [globose octopus] Manto neredeyse küreseldir. Deri pürüzsüzdür. Yedi dış solungaç yaprağı vardır. Mürekkep kesesi yoktur. Rengi kırmızı-mor, esmer mor olabilir. Boyu (manto boyu) dişilerde en çok 10,5 cm, erkeklerde 8 cm olabilir. Tabansal türdür. 200 - 1,000 m derinliklerde ancak daha çok 400 - 700 m'lerde yayılır. Kıbrıs kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

Bathypterois mediterraneus (Akdeniz örümcek balığı) [spiderfish] Tabansaldır (demersaldır) ve 260-2,800 metre derinliklerde rastlanır. TL=30 cm olabilir. Kıta yamacında genellikle tek gezer. Zaman zaman grup oluşturur. Eşanlı erseliktir (simultaneous ya da synchronous hermaphrodite).

bati- (önek) [bathy-] Derinlik anlamında olup derin deniz ve okyanus kesimini ima eder.

batial [bathyal] ® Batyal.

Batidemersal [bathydemersal] ® Derin-tabansal.

batık şamandırası [wreck buoy] Kırmızı ve siyah yatay bantlı olup batık yerini gösteren şamandıra.

batılılar [westerlies] Batılı bileşenli kalıcı rüzgârlara verilen kısa ad. 

batimetri [bathymetry] Deniz derinliklerinin ölçülmesi.

batipelajik (derinpelajik) [bathypelagic] ® Derin-yüzücü.

batırıcı [sinker] ® Kurşun.

batiskaf [submersible] Denizlerin derin kesimlerinde doğrudan gözlem yapmada kullanılan ve içinde insan bulunan ya da bulunmayan deniz aracı.

batitermograf [Bathy-Thermograph (BT)] Gemiye çelik kabloyla bağlı olup, içerisine yerleştirilen sisli küçük cam üzerine derinliğe göre sıcaklığı kazıyan (çizen), sisli camı değiştirilerek yeniden kullanılabilen, torpil şeklinde olup (artık kullanılmayan) alet. ® XBT.

batiyal [bathyal] ® Batyal.

batma [sink] 1- Su kolonundaki malzemenin zamanla tabana inmesi. 

batma [submergence] 2- Kuzeyli bazı balık türlerinin derin, soğuk ve karanlık suya, ekvatora doğru yönelme eğilimi. Örnek; Cottidae, Zoarcidae.

batmış bitkiler [submerged vegetation] ® Sualtı bitkileri.

Batrachoididae (?) [toadfish] Actinopterygii sınıfı, Batrachoidiformes takımı Batrachoididae ailesinin 4 altailesinde Batrachoidinae (6 cins-25 tür), Halophryninae (13 cins-29 tür), Porichthyinae (2 cins-15 tür) ve Thalassophryninae (2 cins-15 tür) alt aileleri yer almaktadır. Küresel dağılım gösterirler. Çoğunluğu denizlerde yaşar. Bazıları acı-suya girer. Akdeniz’de bir türü Halobatrachus didactylus yaşar. Baş iridir. Solungaç yarıkları küçüktür. Her iki çenenin ön dişleri 3 sıralıdır. Çift yanal çizgili olabilirler. Renk değişkendir, gri  esmer, kırmızımsı ya da yeşildir. Sırt ve göğüs koyu renkli, karın daha açık renklidir. Tabanda dolaşırlar. Yakın kıyıdan derin suya kadar bulunurlar. Et-ot-oburdurlar (omnivor). Solungaçlar, kabuklular ve yumuşakçalarla beslenirler. Erkek çok eşli olup yumurtlama yerini hazırlar. Yumurtlama sonrası erkek yuvayı bekler. Yumurtaları yapışkandır.

batrak [lancelet] ® Branchiostoma lanceolatum.

batyal [bathyal] Göllerin ve okyanusların kabaca 180-1,800 m arasında yer alan kesimine verilen addır (kıta sahanlığı bayırı). 

Bayer hunisi [Bayer trough] ® von Bayer hunisi.

bayrak [flag] ® Bandıra.

bazofil (baziofil) [basophil] 1- Alkali (baz) özelliği seven.

bazofil (baziofil) [basophilous] 2- Bazik ortamda yaşayabilen.

bekle ye davranışı [lie-in-wait predation behaviour] Yırtıcının, avını (besinini) yakalayıp yiyebileceği mesafeye gelmesini beklemesi.

bel [back net] Trol ağının torbadan önceki ara kısmı.

belirleyici [deterministic] Rastgele (tesadüfi) olmayan usul ve işlem.

belirleyici çözümleme (deterministik analiz) [deterministic analysis] Tüm çevresel ve popülasyon değişkenlerinin doğru ve kesin olarak belirlenip sabit kabul edildiği çözümleme.

belirteç tür [indicator species] 1- Özel dayanıklılık ya da hassasiyet nedeniyle belirli ortam koşullarında sıkça ya da nadiren rastlanan tür(ler). Çevresel koşullara duyarlı olan ve bu nedenle de çevre kalitesinin tahmininde kullanılabilen tür. 

belirteç tür [indicator species] 2- Ekosistemin genel durumu ile ekosistemdeki diğer türlerin durumları hakkında bilgi veren hassas balık türü. Türün çevresel koşullara duyarlı olması nedeniyle varlığı/yokluğu ile azlığı/çokluğu genel çevre kalitesi hakkında bilgi edinilmesini sağlayabilmektedir.

belirteç tür [indicator species] 3- Kendileri zararsız olup balık ürünlerinde hastalık yapıcıların bulunup bulunmadığının kontrol edildiği mikro-organizma ya da mikro-organizmalar. Zararsız mikro-organizmaların belirlenmesi hastalık yapıcıların belirlen-mesinden daha kolaydır.

Bellottia apoda (?) [?] Tabansal (demersal) balıktır. TL=7 cm olabilir. Balıkçılığı yoktur. 30-570 metrelerde rastlanır. Yavrularını doğurur (vivipar).

Belone belone (zargana) [garpike] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyano-dromdur). TL=93 cm ve 1,300 gram olabilir. Acı-suya girer. Ticari balıkçılığı yapılmaktadır. Yüzeye yakın yaşar. Yumurtalarına sudaki malzemeye yapışık rastlanabilir.

Belone belone euxini (zargana balığı) [garpike] ® (sin.) Belone belone.

Belone belone gracilis (zargana balığı) [garpike] ® (sin.) Belone belone.

Belone svetovidovi (zargana) [short-beaked garfish] Yüzücüdür (pelajiktir). Yumurtalarına sudaki malzemeye yapışık rastlanabilir. 

Belonidae (Zarganagiller) [needlefish] Actinopterygii sınıfı Beloniformes takımı, Belonidae ilesinde 7 cins yer almaktadır. Bu cinslerde (Ablenes 1 tür, Belone 2 tür, Belonion 2 tür, Petalichthys 1 tür, Platybelone 1 tür, Potamorrhaphis 3 tür, Pseudotylosaurus 2 tür, Strongylura 14 tür, Tylosurus 6 tür, Xenentodon 2 tür) toplam 34 yer almaktadır. Çoğunlukla tropik sularda yaşarlar. Ancak alt- tropikte yaşayanları da vardır. Üstçenesi uzun balıktır. Çeneler ince ve sivri dişlerle donatılmıştır. Yüzgeçlerde sert ışın yoktur. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçleri gövdenin arka kesiminde yer alır. Göğüs yüzgeçleri kısadır. Kolay kopan çemberimsi pullar (sikloid) kaygandır. Renk yüzeydeki hayata uyarlanmıştır. Sırt yeşil ya da mavidir. Yanlar ve karın gümüşidir. Türlerin çoğu denizeldir fakat birkaçı tatlı sularda yaşar. Etoburdurlar. Küçük balıklarla beslenirler. Zarganagiller su yüzeyinde dışarı zıplayabilirler (61 km/h). Işığa yöneldikleri için gece ışıkla avcılıkta balıkçıları yaralayabilirler. Bu yolla 2 kişinin öldüğü bildirilmektedir.

beluga balığı [beluga] ® Huso huso.

beluga havyarı [beluga caviar] Beluga balığı (Huso huso) yumurtalarından üretilen havyar.

benek [ocellus] 1- Göze benzeyen vücut lekesi. Vatozgillerdeki (Rajidae) benekler.

benek [spot] 2- Yuvarlak ya da yuvarlağa yakın ben, boya, işaret. 

benekli hani [brown comber] ® Serranus hepatus.

benekli horozbina [butterfly blenny] ® Blennius ocellaris.

benekli kaya balığı [round goby] 1- ® Neogobius melanostomus.

benekli kayabalığı [four-spotted goby] 2- ® Deltentosteus quadrimaculatus.

benekli kırlangıç balığı [grey gurnard] ® Eutrigla gurnardus.

benekli köpekbalığı [blackspotted smooth-hound] ® Mustelus punctulatus.

benekli pisi [fourspotted megrim] ® Lepidorhombus boscii.

benekli sardalya [spotback herring] ® Herklotsichthys punctatus.

benekliçırçır balığı (çırçır balığı, ot balığı) [ocellated wrasse] ® Symphodus ocellatus.

beneklidil balığı [foureyed sole] ® Microchirus ocellatus.

beneklielektrik balığı [common torpedo] ® Torpedo torpedo.

beneklihani balığı [brown comber] ® Serranus hepatus.

beneklihurmakayası balığı [painted goby] ® Pomatoschistus pictus.

benekliiskorpit [small red scorpionfish] ® Scorpaena notata.

beneklikaya balığı [two-spotted goby] ® Gobiusculus flavescens.

beneklikırlangıç [grey gurnard] ® Eutrigla gurnardus.

beneklilevrek [spotted seabass] ® Dicentrarchus punctatus.

beneklipisi balığı [Eckström's topknot] ® Zeugopterus regius.

beneklisardalya [Madeiran sardinella] ® Sardinella maderensis.

beneklitirsi [Mediterranean shad] ® Alosa falax nilotica.

benekliton balığı [little tunny] ® Euthynnus alletteratus.

benekliüzgün balığı [spotted dragonet] ® Callionymus maculatus.

bent- (önek) [benth-] Taban. Deniz tabanı. Örnek; bentik (benthic)-tabancıl. Tabanda yaşayan.

bent [garth] 1- Balık saklamak için akarsu önüne kurulmuş set, baraj vb.

bent [retarding reservoir] 2- Taşan suyu geçici amaçlı tutmak ya da akışını yavaşlatmak için konulmuş set.

bental [benthal] Deniz tabanına ait yaşam.

Benthophiloides brauneri (?) [?] Tatlı ve acı-suda taban balığıdır. TL=8 cm olabilir. 

Benthophilus stellatus (?) [stellate tadpole-goby] Tatlı-su ve acı-suda taban balığıdır. TL=13,5 cm olabilir. Kokulu çamurlu ve kumlu kesimlerde rastlanır. 

Benthosema glaciale (ışıldak balığı) [glacier lanternfish] Göçmen olmayan orta-yüzücü (mesopelagic) balıktır. 0-1,085 metreler arsında rastlanır. Gündüz 375-800 metrelerde, gece 12-200 metrelerde yayılır. Daha çok TL=11 cm ve 8 yaşında olabilir. Balıkçılık potansiyeli olabilir.

bentik bölge [benthic realm] Deniz ve okyanusların su altında kalan karasal kısmı.

bentleme [ponding] Dere ve ırmaktaki su seviyesini yükseltmek için oluşturulmuş engel.

bentoloji [benthology] Deniz bilimlerinin tabanda ve taban üstünde yaşayan canlıları inceleyen bilim kolu.

bentopelajik (benthopelajik) [benthopelagic] ® Taban-yüzücü.

bentos [benhtos] 1- Tabanda yaşayan ya da burada oluşmuş hayvansal ve bitkisel yaşam.

bentos [benthos] 2- Dibe bağlı (tabanın içinde ya da üstünde) yaşayan organizmalar bütünüdür (bkz ayrıca plankton ve pelajik). Fitobentos (bitkisel) zoobentos’tan (hayvansal) ayrılır.

benzemezlik [dissimilarity] İki nesne arasındaki cinse özgü benzemezlik ölçüsü olup bir ile sıfır arasında yer alan ölçekle belirtilir. ® Benzerlik.

benzemezlik göstergesi [index of dissimilarity] id = 1-S (1 eksi benzerlik göstergesi). ® Benzerlik göstergesi. ® Baskınlık göstergesi. ® Tür çeşitliliği göstergesi. ® Topluluk çözümlemesi. ® Tür zenginliği göstergesi. ® Eşitlik göstergesi.

benzerlik [similarity] İki nesne arasındaki cinse özgü benzerlik ölçüsü olup bir ile sıfır arasında yer alan ölçekle belirtilir. ® Benzemezlik.

benzerlik göstergesi (index of similarity) S= 2C/(A+B) ‘dir. Burada; A = A örneğindeki tür sayısı; B = B örneğindeki tür sayısı; C = Her iki örnekte ortak olan tür sayısıdır. ® Benzemezlik göstergesi. ® Tür çeşitliliği göstergesi. ® Tür zenginliği göstergesi. ® Baskınlık göstergesi. ® Topluluk çözümlemesi. ® Eşitlik göstergesi.

benzetim [simulation] 1- Doğal koşulların laboratuar ya da bilgisayar modelleri kullanılarak sınanması.

benzetim [simulation] 2- Matematiksel formüller kullanarak balığın üretim ve hasadını gösteren önceden kestirimci yaklaşım.

berber balığı [parrot seaperch] 1- ® Callanthias ruber.

berber balığı [swallowtail seaperch] 2- ® Anthias anthias.

Berg [Berg] ® Berg Lev Semenovich.

Berg Lev Semenovich [Berg Lev Semenovich] Rusya’nın 20. YY’da yaşamış en büyük bilim adamlarından biridir (1876-1950). Biyo-coğrafya, evrim kuramı, taksonomi, limnoloji, iklimbilim, doğa tarihi vb konuları inceleyen birkaç düzine kitabı dahil 700 yayını vardır.  Bunlar arasında ilgi alanına giren 4 ciltlik Rusya ve çevre ülkelerin tatlı-su balıkları da yer almaktadır.

berlam balığı [European hake] ® Merluccius merluccius.

Berlamgiller [merluccid hakes] ® Merlucciidae.

Bermuda Üçgeni [Bermuda Triangle] Bermuda şeytan üçgeni de denmekte olup yaklaşık 1,2 milyon km2’lik bir alanı içine alır. Alan Puerto Riko’dan Florida yarımadasının ucu ile Bermuda Adası arasında kalır. Medya tarafından, normal olmayan, fizik yasalarıyla açıklanamayan olayların yaşandığı alan olarak tanıtılmıştır. Bu alanda bazen uçak ve gemilerin kaybolduğu inanışı yaygın olmakla birlikte USA Sahil Güvenliği deniz trafiği istatistiklerine dayanarak kayıpların yoğun trafiği olan diğer bölgelerden daha fazla olmadığını ileri sürmektedir.

Beroe [Beroe] 1- Adonis ve Aphroditein kızı.

Beroe [Beroe] 2- Bir taraklı cinsi.

Beroe ovata [pink comb jelly] ® Hıyar medüzü.

berrak su [clear water] İçerisinde askı yükün çok az, ışık geçirgenliğinin yüksek olduğu su.

berrak su yöntemi [clear water method] Balık larvalarının kültüründe, besinin bir başka tank ya da kapta kültürünün yapıldığı ve bununla zaman zaman asıl balık larvalarının beslendiği kültür yöntemi.

berş [Volga pikeperch] ® Sander volgensis.

Berycidae (?) [Alfonsinos, alfonsins] Actinopterygii sınfı, Bericiformes takımının Berycidae ailesindeki 2 cinste (Beryx 3 tür, Centroberyx 7 tür) 10 tür bulunmaktadır. Derin deniz balıklarını kapsayan bu aile tropik ve alt-tropik sularda 10-1,300 metre derinliklerde ancak çoğunlukla 100 m civarında bulunur. Akdeniz’de bir türü bulunur. Gövde çok yüksek ve basıktır. Yanaklar pullarla kaplıdır. Gözler çok büyüktür. Ağız büyük ve çaprazidir. İki çenede şerit halindeki dişler fırça yapılıdır (villiform’dur). Pullar taraksıdır (ktenoidtir). Rengi kırmızı ya da kırmızımsıdır. Karın gümüşi yanlar ise pembedir. En çok 60 cm olabilir, çoğunluk 35 cm kadardır. Genç bireyler yüzücü (pelajik) bir hayat sürdürürler. Kabuklular, balıklar ve kafadanbacaklılarla beslenirler.

besin [nutrient(s)] 1- Gübre özellikli tuzlar (nitrat, fosfat vb gibi).

besin [nutrient] 2- Organizmaların besin maddesi.

besin ağı [food web] Canlıların karmaşık beslenme bağlantıları. 

besin ağında üstten alta balıkçılık (besin ağının baş-aşağı avlanması, besin ağını üstten alta avlamak, besin ağında yukarıdan aşağı balıkçılık) [fishing down the food web] Besin ağını yukarıdan üst tüketicilerden yani iri balıklardan başlayarak (bunlar azaldıkça) daha küçükleri avlamak olarak anlaşılması gereken bu tanımlama şunu söylemektedir. Zamanla gereğinden fazla büyüyen filo bütün iri balıkları avlar. Bu aslında, besin ağının yukarıdan aşağıya (irisinden ufağına doğru) avcılığı yani balıkçılığıdır. Ekonomik önemi olan üst tüketiciler (iri olanlar) sistemde çok azaldığından stoğun üreme ve kendisini geliştirme yeteneği yok denecek kadar azalır ve bir boşluk oluşur. Bu boşluğun yerini (bir olasılıkla ekonomik olmayan) başka tüketiciler alır. Biyoçeşitlilik ve tür kompozisyonu değişmiş, sağlıksız durum artık hasıl olmuştur. Bu ise balıkçılığın tümden çöküşü demektir. Günümüz bilgi ve deneyimi %1 civarında olan deniz koruma alanlarının tüm okyanus ve denizlerde önemli ölçüde (%30-50 gibi) artırılmasının gerekli olduğunu göstermektedir.

besin ağında yukarıdan aşağı balıkçılık [fishing down the food web] ® Besin ağında üstten alta balıkçılık.

besin ağını üstten alta avlamak [fishing down the food web] ® Besin ağında üstten alta balıkçılık.

besin ağının baş-aşağı avlanması [fishing down the food web] ® Besin ağında üstten alta balıkçılık.

besin bütçesi [nutrient budget] Belli bir alandaki (örneğin Marmara Denizi’ndeki) besin tuzlarının miktarlarının (girdi ve çıktısının) tahmini.

besin değeri [feeding value] Akvakültürde bir besinin (yemin) besleyici değeri.

besin ihtiyacı [food requirement] Türe ait biyokitlenin (ortalama) büyümesi için gerekli olan yıllık ortalama besin miktarı.

besin kullanımı [feed utilisation] Sucul kültürde kullanılan birim yem başına olan ağırlık artışı.

besin ortakçılığı (ortakçılık, komenzalizm) [commensalism] Kelime anlamı besin ortakçılığıdır. Anak biyolojide türlerden birinin yararlandığı diğerinin ne zarar ne de yarar gördüğü-etkilenmediği ilişki (+ 0) olarak anlaşılmaktadır. Örnek; köpek balığına yapışıp kendisini taşıttıran yapışkan ya da vantuz balığı (Echeneis remora). Bir diğer örnek ise Eupagurus cinslerinin boş, ölmüş karındanbacaklı (Gastropoda) kabuklarını korunak olarak kullanmasıdır. Deniz şakayığı (Anemonia)-balık birlikteliği de ortakçılığa verilebilecek örneklerdendir.

besin tuzları [nutrients] Bitkilerin besin kaynağını oluşturan gübreseller. 

besin zinciri [food chain] Beslenmede tüketilen/tüketen halkalarından oluşan organizmalar zinciri.

besinsel birlik [feeding guild,  trophic guild] ® Beslenme birliği.

besleme düzeyi [feeding level] Birim zamanda balığa verilen yem düzeyi. 

besleme oranı [feeding rate] Akvakültürde belirli bir süre ve zaman aralığında verilen yem miktarı.

beslenme [nutrition] Organizmaların besleyicileri alarak bunlardan yaralanma olayı (beslenmesi).

beslenme alanı [feeding ground] Besinin olduğu ve balıkların beslendiği bölge.

beslenme basamağı [trophic level] Bir hayvansalın besin zincirindeki yeri.

beslenme birliği [feeding guild, trophic guild] Birbiriyle ilişkili olmayan balıkların benzer besin kaynağını kullanması. Örnek; taban-obur (benthivore), çökel-obur (detritivore), ot-obur (herbivore), et-ot-obur (omnivore), plankton-obur (planktivore), balık-obur (piscivore) vs.

beslenme göçü [alimental migration] Besin ve su aramak için yapılan hareket. ® Göç.

beslenme ihtiyacı [nutritional requirement] Balığın gelişmesi, büyümesi ve üremesi için gerekli olan organik maddeler ile mineraller.

beslenme oranı [feeding ratio] Belirli bir süreçte tüketilen (yenen) yemin ağırlığının vücudun ağırlık artışına bölünmesidir.

beslenme zamanı [feeding time] Balığın gün içerisinde besin almada aktif olduğu zaman.

beş yıllık kalkınma planları [five years development plans] Planlı kalkınma yaklaşımı 1960’lı yılların başında önem kazanmış ve Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 03.12.1962’de oluşturulmuştur. Planlı kalkınmayla ekonomik ve sosyal gelişme bir bütün olarak görülmüş ve buna 5’er yıllık kalkınma süreçleriyle ulaşmak istenmiştir. Kalkınma planlarıyla ki bunlar özel ihtisas komisyonu raporlarına dayatılmıştır gelir dağılımının, sosyal güvenliğin, nüfus artışı, iç göç, kentleşme, sağlık, konut, çevre gibi konularda adaletli gelişme ana hedef olarak ele alınmıştır. Plan hedeflerine ulaşma ulusal politika olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki uygulamada planlarda konulan hedeflere eksiksiz ulaşılamamıştır. Bunun da ötesinde planlı dönemlerde gerçekleş-tirilen ortalama %5’lik gelir artışı topluma adaletli dağıtılamamıştır. Beşer yıllık planlardan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan (1963-1967) 2001-2005’i de içine alan dönemde 8 adet plan hazırlanmıştır. IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na kadar “Su ürünleri Özel İhtisas Komisyonu” adı altında hazırlanan özel ihtisas komisyonu raporları V. Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminden itibaren “Su Ürünleri ve Su Ürünleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu” adı altında gerçekleştirilmiştir. 2006’da AB’ye uyum çerçevesinde 5’er yıllık planlar kaldırılmıştır. Yedi yıllık olan Dokuzuncu Kalkınma Planında bu ad Balıkçılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na dönüşmüştür.

BEşik (kıs) [BThreshold] Biyokitle eşiği. ® Minimum stok büyüklüğü eşiği.

beşli [pentad] Beş günlük süreçli, periyotlu. 

beta-mezosaprob kuşak [b mesosabrobe zone] ® Saprob sistemler.  

beyaz balık [European seabass] 1- ® Dicentrarchus labrax.

beyaz balık [white fish] 2- Yağı etinde değilde karaciğerinde biriktiren balıklar için kullanılan genel terimdir. Bu balıkların etlerinde en çok %2 oranında yağ bulunur. Örnek; morina balığı (Gadus morhua). Ayrıca beyaz balık tanımlaması çoğunlukla alabalıkgiller için kullanılmaktadır. 

beyaz balina [white whale] ® Delphinapterus leucas.

beyaz et [white meat] Balık eti renginin ticari ölçüsü.

beyaz halka [light zone] Otolit ya da kesitinde, yansıyan ışıkta parlak (beyaz) görünen, hızlı büyüme dönemine ait olup daha çok inorganik madde (CaCO3’ın aragonit kristallerini) içeren halka.

beyaz kanlı balıklar [white blooded fishes] ® Buz balıkları.

beyaz kaya balığı [transparent goby] ® Aphia minuta mediterranea.

beyaz leke [white spot] Asalak kamçılı birgözelilerin (Protozoa) oluşturduğu hastalık. Balığın vücudu ve yüzgeçlerinde beyaz lekeler oluşur. Balık kendisini sert aksamlara sürter. Solungaçlara da bulaşabilir. Bu durumda solunum zorluğu ortaya çıkar.

beyaz sokar [marbled spinefoot] ® Siganus rivulatus.

beyazgöz balığı [blotched picarel] ® Spicara maena.

beyazgöz izmarit [blotched picarel] ® Spicara maena.

beyin [cerebrum, brain] Omurgalılarda kafatası içerisindeki merkezi denetleme ve karar organı.

bez [gland] Kullanılması ve/ya da vücut dışına atılması için salgı üreten organ, doku.

BG (kıs) [HP] Beygir gücü.

bi- (önek) [bi-] İki, iki kez. Örnek; bilateral - iki yanı (tarafı) olmak.

bikarbonat [bicarbonate] Bir hidrojen atomu taşıyan tuz. Örnek; Ca(HCO3)2 kalsiyumbikarbonat (kalsiyumhidrojenkarbonat).

bilateral [bilateral] İki yanlı.

bildirilmeyen av [non-reporting catch] İlgili merciye bildirilmeyen av yüzdesi, miktarı. Örnek; avlanmış olup deney yapana iletilmeyen markalı balıklar.

bilek (carpus) Kafadanbacaklılarda çomağın genişleme alanıdır; küçük vantuzlu ve bazen de düğme-vantuzlu olup çomak kapalı iken karşıt vantuza yapışır.

bileşen [constituent] Bir karışımı oluşturan maddelerden biri.

bilimsel araştırma gemisi [scientific research vessel] Bir kuruma ait olan ya da bütünüyle (av ve personeli dahil) kiralanmış deniz aracıdır. Bu araçla yapılan çalışmalar bilimsel çalışma plan ve programına göre yürütülür. Denizdeki bilimsel çalışmaların gerçekleştirilmesi ve çalışma programının uygulanmasından başuzman sorumludur. 

bilimsel balıkçılık çalışması [scientific fishery survey] Bir gemi (tekne) kullanılarak balıkçılık hakkındaki bilimsel bilgileri artırmak amacıyla yapılan çalışmadır. Bu tür çalışmalar balıkçılık düzenlemesi ve idaresi dışındandır ve çalışmalarda standart ağ kullanılmaz. Bu nedenle ve ticari kaygılar dikkate alınmadığından dolayı da balık bolluğunu daha doğru yansıtırlar.

bilimsel isim [scientific name] Yerel ve halk tarafından kullanılan isimlerin aksine taksonomik bir bütünün Latince ya da Latinceleştirilmiş adıdır. Burada Linne’nin çift isim sistemi kullanılır. Her türün bir cins ve bir de türü belirten adı vardır. Bilimsel isimler yazı içerisinde ya italik ya da altı çizilerek belirginleştirilir. Örnek; Mullus barbatus ya da Mullus barbatus (keserbaş barbunya). Bilimsel isim keşfedilmiş organizmalara verilmektedir. Ancak henüz keşfedilmemiş bir hayvana Pithecanthropus alalus (dik duran, konuşmayan, kçük beyinli maymun adam) adı Ernst Haeckel tarafından verilmiştir. İzleyen dönemde (1890) Java adamına (ya da insanına) Du Bois Haeckel'in cins adını alıp Pithecanthropus erectus adını vermiştir. ava insanının bugükü adı ise Homo erectus'tur.

bilinmeyen stok [unknown stock] Durumu hakkında yetersiz bilgi bulunan stok. 

bim trolü [beam trawl, outrigger trawl] ® Kirişli trol.

bineri nomenklatur [binary nomenclature] ® İkili isimlendirme. ® Bilimsel isim.

binoküler [binocular] Çift gözmercekli.

binoküler mikroskop [binocular microscope] Çift (iki) göz-merceği olan mikroskop.

binominal [binominal] İki terimli.

binominal isimlendirme [binominal nomenclature] ® İkili isimlendirme. ® Bilimsel isim.

bir kez yumurtlayan [semelparous] Yaşamında yalnız bir kez yumurtladıktan sonra ölen balıklar. Örnek; Büyük Okyanus som balığı - Oncorhynchus tshawytscha.

birey [individual] Aynı türe ait canlılardan bir tanesi.

bireyoluş [ontogenesis] Bir canlının bireysel gelişme öyküsüdür. Bu bir biyolojik açılma, gelişme olayı olup canlının basitten karmaşığa doğru kademeli gelişmesini belirtmektedir.

bireysel balıkçılık kotası [individual fishing quota] ® Bireysel kota.

bireysel kota [individual quota] İzin verilebilir toplam av miktarının (TAC) belirli bir yüzdesinin birey, tekne ve ya da sayısı sınırlı şirkete verilmesidir. Şirketlere ve teknelerine verilen kota girişimci kotası olarak adlandırılır. Bireysel kota, kaynağın ortak kullanımı ve kaynağı sahiplenmeyi teşvik ettiği için stoğu koruyucu işlev görür. Ayrıca harcamaların azaltılması ile kaliteli ürüne yönelmeyi sağlar.

birgözeliler [Protozoa, single-celled organisms, unicellular animals] Hayvanlar aleminin (Animalia) bir alt alemi olup bir göz’den (ev, odacık, hücre) oluşan gözle görünmeyen (0,01-1,05 mm) canlıları kapsar. Bunlara çoğu kez birhücreliler ya da tekhücreliler de denmektedir. Üreme çoğunlukla gözenin ikiye bölünmesi ya da kavuşma (conjugation) aşamasıyla olur. Tatlı-su, deniz ve karada-toprakta yaşarlar. Çokgözelilerin asalak (parazit) ve ortakyaşar (sembiyoz) olanları vardır. Biçimleri çeşitlidir. Kamçılılar (Flagellata), kökayaklılar (Rhizopoda), sporlular (Sporozoa), kirpikliler (Ciliata) sınıflarına ayrılırlar. Bu gruplar kamçı, kirpik ya da yalancı ayak ile hareket ederler. Dış-beslek (heteretrof) canlılardır. Göze çekirdeği vardır. Birgözeliler besin zincirinde parçalayıcı ve bakteri biyokitlesini kontrol ediciler olarak önemli bir yer alırlar.

birhücreliler [unicellular animals] ® Birgözeliler.

birikme [accumulation] Bir şeyleri biriktirme ve belirli bir süreçte miktarını artırma anlamında kullanılmaktadır. Örnek; birikme, kirlilik öğelerinden olan ağır metallerin belirli bir süreçte vücuttaki miktarının artmasıdır.

birim av [catch per unit of effort] 1- Harcanan güç birimi (çaba) başına düşen av miktarıdır. Bazı koşullarda filonun ekonomik etkinliği için de kullanılabilir. Kısaltılmış olarak c.p.u.e ya da CPUE ya da C/E olarak da yazılmaktadır. Son zamanlarda kısaltma olarak C/g ya da Y/g de kullanılmaktadır. Burada C = Sayı olarak av; Y = Ağırlık olarak av ve g = Tanımlanmış çaba birimi yani kısaca çabadır.

birim av [catch per unit of effort] 2- Belirli bir araçla, belirli bir süre harcanan çaba sonucu, avlanan balıkların ağırlığı ya da sayısını ifade eden bir terimdir. Çoğunlukla balık bolluğunun ya da biyokitlenin (artma ve azalmasının) bir göstergesi olarak kullanılır. Azalan birim av stokta azalmayı ifade eder.

birim çaba [unit of effort] Tanımlanmış bir çabayı ifade eder. Çaba daha doğrusu birim çaba örneğin balıkçılık filosunu oluşturan teknelerin limandan çıkış ve girişleri arasındaki süre olabileceği gibi bir günde yapılan dip trolü ağı çekim sayısı ya da süresi ile filoyu oluşturan teknelerin makine güçleri ya da tekne büyüklükleri ve benzeri gibi tanımlanmış veriler olabilir. Yanlış olarak bazen birim ava eşdeğer anlamda da kullanılmaktadır. 

birim çaba başına düşen av [catch per unit effort] ® Birim av.

birim stok [unit stock] 1- Beverton ve Holt’a göre (1957) Kendi kendisini devam ettiren açık sistemdir (self regenerating open system).

birim stok [unit stock] 2- Kendi kendisini devam ettiren (self regenerating), bir ırk (race) ya da bir türden olan, belirli bir bölge ve belirli bir zamanda (yıl) üreyen ve diğer stoklardan bağımsız olarak avlanan balık topluluklarına denir. Çoğunlukla kısaca stok olarak anılır. Biyolojik anlam taşımayan yapay, teknik, daha doğrusu ekonomik, bir tanımdır.

birincil besin kaynağı [primary food source] Balığın en önemli besin kaynağı.

birincil erkek [primary male] İkincil erkeğin aksi, normal ve sürekli testisi olan erkek. ® İkincil erkek.

birincil kirleticiler [primary pollutants] Ortama girer girmez çevreyi kirleten maddeler.

birincil tatlısu balıkları [primary freshwater fishes] Tuzlu suya tahammülü olmayan (Cyprinidae, birçok Siluroidei (Siluridae), Centrarchidae, Percidae vs) familyalarından balıkları belirtmek için kullanılır.

birincil tüketici [primary consumer, first-level consumer] Topluluğun oluşturduğu beslenme ağında balığın en alt düzeyde bitkisel plankton (fitoplankton)  ile beslenmesidir.

birincil üretim [primary production] Bir ortamdaki bitkisel üretim.

birincil üretimi ölçme yöntemleri [measurement methods of primary production] Bunlar; i) Hasat yöntemi (harvest method) ya da net topluluk üretimi ölçümü;         ii) Oksijen ölçümü – ışıklı/ışıksız kap deneyi (light and dark bottle experiment); iii) CO2-yöntemi (CO2-method); iv) pH-yöntemi (pH-method); v) Ham malzemenin kaybolması (disappearence of raw material); vi) İzotop izleme ile ölçüm 14C (measurement with radioactive tracer, 14C); vii) Klorofil yöntemi (chlorophyll method) olarak sıralanabilir.

Birincilağızlılar [Protostomia, protostomes] Eumetazoa aleminde bir üstkabiledir. İki yanlı (bilateral) bakışımlı (simetrik) hayvanları kapsar. Birincilağızlılardan diğerlerinin yanında en yaygın bilinen gruplar şunlardır. Annelida, Arthropoda, Brachiopoda, Chaetognatha, Bryozoa, Mollusca, Nematoda, Platyhelmintes, Rotifera vs.

bir-kabuklu [univalve] ® Tek-kabuklu.

birleştirilmiş balıkçılık verisi [aggregated fishery data; pooled data] Ayrıntısı belli olmayan aynı türden olup birleştirilerek birbirine katılmış veriler.

bir-yazlık [summerling] Birinci yazı geçirmekte olup genellikle sonbaharda avlanabilecek bir yaşındaki herhangi bir balık.  

bir-yıllık [yearling] Birinci yaş grubuna ait (AG I). İkinci takvim yılındaki balık. 

bisal [byssal] Midyelerde bisus ile ilgili.

bisturi [bisturi] ® Neşter.

bisus [bysus] Midyenin farklı nesnelere bağlandığı iplik kümesi. İplikler ayak tarafından salgılanarak oluşur.

bitki öldürücü [herbicide] ® Bitkikıran.

bitkikıran (herbisit, herbisid) [herbicide] Büyümesi, yayılması istenmeyen bitkileri (zararlı ot ve benzerini öldüren, yok eden) inorganik ya da organik kimyasallar.

bitkisel balık örtüsü [vegetative fish cover] Sudaki balıkların üstünde olup onları örten, gölgeleyen her türlü bitkisel malzeme.

bitkisel plankton (fitoplankton) [phytoplankton] Planktonun kendibeslek (ototrof) bitkisel kısmıdır. Su kolonunda askıda olup su hareketleriyle taşınırlar. Gözle görülemeyecek kadar küçüktürler fakat suda çok miktarda bulunmaları halinde, suya ve türe bağlı olarak yeşilimsi, sarı ya da esmere çalan renk verirler. Su kolonunun ışıklı tabakasında (öfotik kuşakta) fotosentez yoluyla enerji elde ederler ve yeni organik madde oluştururlar. Bu yönleriyle birincil üreticilerdir. Üretimde, karasal bitkilerde olduğu gibi nitrat, fosfat gibi makro besinler ile demir vb gibi mikro besinleri kullanırlar. Önemli fitoplankton grupları diatomlar (Diatomae), dinoflagellatlar (Dinoflagellata), kokolitler  (Coccolithphore)  ve siyanobakterilerdir (Cyanobacteria).

Bivalvia (Çenetliler, midyeler) [molluscs] 1- Çift (kalkerli) kabuklu yumuşak-çalardır. İki yanlı (bilateral) simetriktirler. Kabuklar dışbükeydir, mafsallı (menteşeli, çenetli) olup içte izi bulunan kaslarla kapanır. Midye gövdesi yumuşaktır, çiğneme düzeneği yoktur. Arkaya doğru (bazen birleşmiş) iki sifonludurlar. Sifonlardan birinden su çeker diğerinde dışarı atar. Balta şeklindeki ayak kaslı olup hareketlidir. Çift lamelli solungaçları vardır. Çoğu tür sudaki askı maddeler ve planktonla beslenir. Diğerleri çökelle (çökelobur, çökelcil) beslenir. Diğer bazı türleri ksilofajdır (xylophage - ağaç yiyen). Eşeysel hücrelerini suya bırakarak eşeyli ürerler. Kurtçukları (larvaları) uzunca bir süre plankton olarak yaşar ve metamorfozdan sonra erin yapıya dönüşüp tabansal (bentik) yaşama geçerler. Birçok türü erdişiliğin (hermaphrodism) farklı formlarını gösterebilir. Dünya denizlerinde toplam 10,000 türünün bulunduğu kabul edilmektedir. Akdeniz sular sisteminde 65 aileden yaklaşık 400 türü yaşar. Bunlardan 30 ailedeki 30 tür balıkçılığın ilgi alanına girer. Midyelerin hemen hemen tamamı yenilebilir.

Bivalvia [Lamellibranchiata, Pelecypoda, bivalve, mussels] 2- Ayrıca ® Midyeler.

biyo [bio] Yaşam. Yaşamla ilgili. Örnek; biyoloji (biology).

biyoakümülasyon [bioaccumulation] Biyolojik yönden, beslenme ağı içerisinde kirleticilerin birikmesi.

biyoakustik [bio-acoustic] Çeşitli durumlarda hayvanların çıkardıkları seslerin incelenmesi.

biyobozunan [biodegradable] Doğal yollarla (süreçlerle) bozunan, parçalanan.

biyobozunmayan [non-biodegradable] Bakterilerin biyolojik olarak ayrıştıramadığı (parçalayamadığı) organik madde(ler).

biyobulanıklık [bioturbation] Delen, tabanda beslenen ya da diğer yaşamsal etkinlikler nedeniyle canlılarca tabanda oluşturulan bulanıklık

biyoçeşitlilik [bio-diversity] Türlerin birim alan ya da hacim başına düşen sayısı olup belirli bir zaman ya da belirli bir yerdeki türlerin bütünü anlamını taşır.

biyocoğrafya [bio-geography] Yerkürede canlıların dağılımlarını ele alan coğrafya dalı.

biyodeneme [bioassay] Herhangi bir etkenin etkisinin laboratuar koşullarında denenmesi ve gözlenmesi.

biyoelektrik [bio-electric] Canlıların tehlike ve tehdit anında ürettikleri elektrik. Örnek; Elasmobranchii (köpek balıkları ve vatozlar sınıfından) Torpedo cinsi uyuşturan balıklarının bazı türleri 220V üretebilmektedirler.

biyoenerjetik [bio-energetics] Organizmalardaki enerji değişikliği ve aktarımını inceleyen dal.

biyofiltre [fluidising bed] Akvaryumlarda kullanılan biyolojik filtre sistemi. Sistem bir silindirin içerisine yerleştirilmiş taneciklerden oluşmaktadır. Suyun arasından geçmek zorunda olduğu tanecikler üzerinde büyüyen bakteriler sudaki azotu almaktadır.

biyofizik [bio-physics] Fiziksel yöntemlerle biyolojik olayları inceleyen dal. Biyolojik fizik.

biyogenetiğin temel yasası [biogenetic law] Haeckel 1866’da ortaya koymuştur. Buna göre “bireyoluş, soyoluşun kısa bir tekrarıdır” ya da soyoluş bireyoluşun içinden geçer. Aşırı bir genelleme olarak Meckel, 1806 ve Serres 1824 “insan embriyosu gelişimi sırasında, en basitinden en yükseğine kadar çeşitli derecedeki hayvanların sabit ve sürekli beden yapısını geçici olarak yapar” demişlerdir.

biyogenetik [bio-genetic] Canlılardaki bileşenlerin incelenmesi.

biyogenez [biogenesis] Canlı olan canlıdan gelir kuramı.

biyografi (biyografya) [biography] Yaşam öyküsü. Özyaşam öyküsü.

biyoizleme [biomonitoring] Bitki ya da hayvanın yaşamındaki değişmeleri değerlendirmek için doğal ortamın, biyolojik konumu dahil, izlenmesi.

biyojenik [biogenic] Biyolojik malzemeye dayalı maddelerdir.

biyojeokimyasal döngü [biogeochemical cycling] Kimyasal elemanların fiziksel çevre ile organizmalar arasındaki döngüsü.

biyokatalizör [bio-catalyser] Düşük sıcaklıkta, canlı dokulardaki kimyasal olayları çabuklaştıran (hızlandıran) vitamin, hormon ve enzim gibi maddeler.

biyokimya [biochemistry] Dokuları oluşturan maddeleri inceleyen dal.

biyokimyasal oksijen ihtiyacı [biochemical oxygen demand (BOD)] Kolay parçalanabilir organik kirliliğin (yükün) dolaylı bir ölçüsüdür. Sudaki organik maddelerin parçalanmasında mikroorganizmaların birim hacim başına gereksinim duydukları oksijen miktarını verir ve genellikle 20 0C’de BOD5 yani beş günlük ihtiyaç şeklinde belirlenir. BOD5 ya su filtrelenmeden (total BOD) ya da filtrelenerek (soluble BOD) olarak belirlenebilir. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı biyolojik oksijen ihtiyacı değildir ve bu şekilde bir algılama yanlıştır.

biyokitle [biomass] 1- Belirli bir zaman ve yerde stok miktarının genellikle ağırlık cinsinden (kg, ton) verilmesi.

biyokitle [biomass] 2- Dikkate alınan tür ya da canlı grubunun (biyolojik materyalin) toplam kütlesidir. 

biyoklimatoloji [bioclimatology] Canlılar ve canlıların gelişmesine olan iklim etkisini inceleyen dal.

biyokütle [biomass] ® Biyokitle.

biyoloji [biology] Yaşambilim.

biyolojik arıtma [biological treatment] Mikroorganizmalar kullanılarak atık suyun arıtılması.

biyolojik denge [biological balance] Organizmalar arasındaki denge.

biyolojik kontrol [biological control] Bir yırtıcıyı (tüketiciyi) sıkıntı yaratan bir popülasyonu kontrol etmek için kullanmak. Örnek; bazı balık türlerinin sivrisineğin kontrolü için sudaki sivrisinek kurtçuklarını yemesi için kullanılması.

biyolojik oseanografi [biological oceanography] Deniz ve okyanuslardaki canlı yaşamı ile bunların çevreyle ilişkilerini inceleyen oseanografi dalı.

biyolojik saat [biological clock] Canlılardaki içsel mekanizmalardan biri olup canlının davranışsal ve fizyolojk düzeninin dış etmenlerce kontrolü ve iç mekanizma ile düzenlenmesidir.

biyoluminesens (biyoluminesans) [bioluminescence] Bazı organizmaların kimyasal tepkime ve hücresel salgı sonucu görece zayıf, soğuk ışık saçmasıdır. ® Luminesens.

biyom [biome] Bölgesel ana canlı organizmalar topluluğu. Doğal ortamdaki ya da bir iklimsel kuşaktaki (tundra, tropik orman, çöl vb) bütün canlı organizmalardan oluşan topluluk.

biyomas [biomass] ® Biyokitle.

biyometri [biometry] Canlıların incelenmesinde (gözlem ve ölçümlere) matematiğin, aslında istatistiğin uygulanması.

biyosenoz [biocoenosis] ® Biyosönoz.   

biyosentez [biosynthesis] 1- Basit maddelerden karmaşık kimyasal bileşenlerin canlılar tarafından üretilmesi. Örnek; nişasta.

biyosentez [biosynthesis] 2- Canlının kendi içinde yaptığı kimyasal sentez. Örnek; klorofilli özümseme.

biyosfer [biosphere] 1- Gezegenimizin canlıların bulunduğu atmosfer ve yeri içeren kısmı.

biyosfer [biosphere] 2- Yeryüzü. Yaşamalan olarak yeryüzü.

biyosid(ler) [biocide(s)] Canlı organizmaları öldüren kimyasallar. 

biyosistematik [biosystematics] Taksonların evriminin incelenmesi.

biyosönoz [biocoenose, biocoenosis, life assemblage] 1- Yaşam birlikteliği. Bitki ve hayvanların yaşam-ortamda (biyotop) dengeli birlikteliği. Burada çevrenin fiziksel yönleri dışlanmakta olup ekosistem ile eşanlamlı değildir.

biyosönoz [biocoenose, biocoenosis, life assemblage] 2- Belirli bir bölgede yaşayan canlılar topluluğu.

biyosönoz [biocoenose, biocoenosis, life assemblage] 3- Bir yaşam-alanda (belirli bir ortamda-habitat) denge durumuna ulaşmış canlılar topluluğu.

biyota [biota] Belirli bir bölgedeki bitkisel ve hayvansal yaşamın bütünü.

biyoteknoloji [biotechnology] Özellikle genetikle (kalıtsallıkla) ilgili mühendislik ile birbirine yakın DNA teknolojisini kullanan ve uygulayan biyolojik bilim. 

biyotik [biotic] Biyolojiyle (canlılarla) ilgili, biyolojik.  

biyotik faktörler [biotic factors] Besin ve beslenme ile canlılar arası etkileşim sonucu canlı yaşamını etkileyen faktörler.

biyotip [biotype] Kalıtsal özellikleri ile biçim benzerliği.

biyotop [biotope] ® Yaşam-ortam.

biz balığı [fringebarbel sturgeon] ® Acipenser nudiventris.

bıçak ağzı seçme [knife-edge-selection] Stoğa katılacak olup ilk avlanma yaşına (tc) eriştikten sonra çoğunluğun (%50<) kısa sürede av alanına göç ettiği türlerde elde edilen seçiciliğe verilen addır. Eğri bıçak ağzı gibi ( ò ) dik eğimlidir. ® Seçme. ® Solungaç ağında seçme. ® Trol ağında seçme. 

bıldırcın kefal [keeled mullet] ® Liza carinata.

bıldırcınçırçırı balığı [five-spotted wrasse] ® Symphodus roissali.

BL (kıs) [home port] Bağlanma limanı. ® Bağlı olduğu liman.

blenna [slime] Çamur.

Blenniidae (Horozbinagiller) [blennies, combtooth blennies] Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımı, Blennioidei alttakımının en geniş ailesi olup yaklaşık 53 cins ve 345 türü kapsamaktadır. Tropik ve alt-tropik sularda dağılmışlardır. Çoğunlukla denizel olan bu balık ailesinin bazı fertleri acı-suya ve tatlı-suya girer. Blenniidae geniş bir ailedir. Küçük boylu balıkları kapsar. Bilinen en büyük boylu birey 54 cm’dir. Görece iri olan diğerleri 30 cm boya ulaşırlar; ancak çoğunluk 15 cm’den küçüktür. Erkekleri dişilerden büyüktür. Daha çok tabanda ya da tabana yakın yaşarlar. Kendilerini çamura gömer ya da kabuklar içine saklanırlar. Kısa bir süre için su dışına çıkabilirler. Bazı türleri küçük gruplar oluşturabilir. Diğerleri tek ve bulundukları kısmı koruyarak yaşarlar. İnce, uzunca vücutlu, pulsuz, sırt yüzgeçleri uzun olup sığ sularda tabanda oyuk ve kovuklarda bulunurlar.  Baş güçlü, yüz kısadır. Gözün üstünde bazen bir ya da saçaklı dokunaçlar bulunur. Uzun ve bitişik tek sıralı kesici dişleri vardır. Alt ve üst çenelerindeki dişleri önemli özelliklerindendir. Tarak-dişli, kılıç-dişli terimler diş tanımlamasında ve İngilizce isimlendirmede kullanılmış ve kullanılmaktadır. Yumuşak ve sert ışınlı sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçler uzundur.  Pulsuz gövde çıplaktır fakat bolca sümüksü maddeyle kaplıdır. Erinlerde yüzme kesesi genellikle yoktur. Erkek dişiyi yumurtlama yerine çeker. Bir batında ya da birkaç batında yumurta ve atmık boşaltılır. Erkek birçok dişiyle çifteleşir. Yumurtalarını boş midye kabuklarının içine bırakırlar. Yumurtaları genellikle erkek korur ve havalandırır. Çoğu suyosunları (alglerle), kabuklular, yumuşakçalarla küçük omurgasızlarla beslenirler. Bazıları plankton yer. Renkleri bulundukları yere göre değişebilir ancak renkler donuktur, sıklıkla damarlı ya da şerit ve lekeler vardır. Üreme döneminde daha çok erkeklerin renkleri değişir ve belirginleşir. Kurtçuklar (larvalar) yüzücüdür (pelajiktir). Kıyısal kuşakta boldurlar. Akvaryumculuğu yapılmaktadır.

Blennius ocellaris (horozbina, kelebekhorozbina balığı, benekli horozbina) [butterfly blenny] TL=20 cm boya ulaşabilir. 10-400 metre derinliklerde rastlanır. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Sert zemin üstünde gece aktiftir. Taş ve kabuklar arasına bırakılan yumurtaları erkek korur.

bobin [bobbin] 1- Trol yakalarının istenmeyen malzemeye takılmasını önlemek ve bir ölçüde açmak için ağın yakalarına açılı demir bir maça (kelebek) ile bağlanmış içi boş demir küredir (dan leno bobini).

bobin [cookie] 2- ® Lastik bobin.

bocalamak [to wear] Ağır fırtınayı savuşturmak ve daha sonra eski rotasına dönmek için denizi kıçtan almak.

bocurgat [windlass] ® Irgat.

BOD (kıs) [Biochemical Oxygen Demand] ® Biyokimyasal oksijen ihtiyacı.

bodoslama [post] Gemi ya da tekne omurgasının iki ucundan yukarıya doğru uzanan dikmeler. 

bofa balığı [sea lamprey] ® Petromyzon marinus.

bofor ölçeği [Beaufort scale] ® Deniz durumu.

boğaz [strait] 1- Okyanus ya da denizlerin dar bir su geçidiyle birleştiği kesim.

boğaz [throat] 2- Kafanın altında boynun ön kısmı (balıklarda karın kısmı).

boğulmak [suffocation] Oksijen yetersizliğinden (eksikliğinden) ölmek. İnsanlar suda (suya batınca) balıklar havada (sudan çıkınca) boğulur.

Bolinus brandaris (?) [purple dye murex] Sin. Murex brandaris. Kabuk değirmi olup uzun, dar kanallıdır. Kabuk ağzı açıklığı geniş olup ovaldir. Rengi sarımsı bejdir. Boyu en çok 9,2 cm; çapı (dikenler dahil) 6,6 cm'dir. Yaygın türdür, kumlu çamurlu tabanda yaşar. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

bolluk [abundance] Çokluk derecesidir. Popülasyon ya da stok’taki balıkların toplam miktarı olarak algılanır. Belirli bir alanda yaşayan canlının örneğin bir balık türünün toplam miktarı, mutlak ya da göreceli bolluk olarak verilebildiği gibi alan başına düşen ya da birim çaba başına düşen değer olarak ta verilebilmektedir. ® Mutlak bolluk.

bolluk göstergesi [abundance index, index of abundance] Bir stoğun ya da parçasının (örneğin yumurtlayan kısmının) örneklenmesiyle ağırlık ya da birey sayısı olarak elde edilen verileridir. Göstergeler çoğunlukla göreceli birimler olup bolluğun zaman içerisindeki göreceli değişmesini ifade ederler. Örnek; birim çaba başına düşen avın zaman serisi.

Bolma rugosa (?) [rough turbo] ® Astraea rugosa.

bongo ağı [bongo net] Kasnaklarından birbirine yatay bağlanmış olup bir batırıcı ile çoğunlukla yatay ya da çaprazi çekilen bir tür zooplankton ağı.

bonitasyon (ekolojik) [bonitation]® Değerlendirme.

Boops boops (kupez, kupes, lopa, gupa, altınkuşak balığı, gopez) [bogue] Tabansal (demersal) okyanus-göçerdir (okyanodromdur) ve 0-350 m’ler arasında yayılır. TL=36 cm olabilir. Ticari balıkçılığı önemlidir. Genellikle kıta sahanlığı üstünde kumlu, çamurlu, kayalık ve deniz çayırları üzerinde bulunur. Et-ot-oburdur (omnivordur). Tez-dişidir (protogyre hermaphrodite-önce dişi sonra erkek olan erseliktir). Toplu halde gece yüzeye çıkarlar.

borda [boardside] Tekne ya da geminin su kesimi üstündeki yanı.

borda feneri [side light] Sancakta yeşil, iskelede kırmızı yanan açılı oturtulmuş ışık kaynağı.

boreal [northern] Kuzey, kuzeyli.

boru balığı [longspine snipefish] ® Macroramphosus scolopax.

Borubalığıgiller [snipefishes] ® Macroramphosidae.

boş almak [take up slack] Gevşek olan ya da gevşek kalmış halatı germek.

boş vermek [give slack] Gerilmiş halatı gevşetmek (kaçırmak, salmak).

boş zamanı değerlendirme balıkçılığı [recreational fishery] Kişisel kullanım, eğlenme, spor vb amaçla yapılan, ticari amacı olmayan balıkçılık ya da hasat.   

boşaltma [evacuation] Gaz ya da uçucu maddeleri uzaklaştırma, atma.

boş-burun [hollowsnout grenadier] ® Coelorhynchus coelorhynchus.

boşluk (kavite) [conceptacle (cavity)] Bazı deniz ve tatlı-su alglerinde üreme organları taşıyan özel bölmelerdir (boşluklardır). Bu boşluklar Corallinaceae, Hildenbrandiales ve esmer Fucales türlerinde (Tallus içinde) bulunur. Not: Receptacle (çiçek taşıyıcı hazne) ile karıştırılmamalıdır. 

boş-mideli [empty-gutted] Mide ve barsağında besin olmayan balık.

botanik [botanic] Bitkileri inceleyen biyoloji kolu.

Bothidae (Pisigiller) [lefteye flounders] Actinopterygii – Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Pleuronectiformes – Yassı-balıklar takımı, Pleuronectoidei alttakımında yer alan bu aile 20 cins ve 158 türü kapsamaktadır. Gözleri başın sol tarafında bulunan yassı balıklardır. Uzayan ağız (protraktil) asimetriktir. Yüzgeçlerde sert ışın yoktur. Göğüs ve karın yüzgeçleri vardır. Karın yüzgeci gözlerin bulunduğu tarafta (kör taraftakinden) daha iridir. Tek bir yanal çizgi gözlerin bulunduğu tarafta kolay görülebilir bir biçimde olup kör (alt) tarafta yoktur. Alt taraf genellikle beyazdır. Tabana gömülen demersal balıklardır. Türlerin çoğu kıta sahanlığında yaşar. Bazıları acı-suya girer. Bothidae hızla renk değiştirebilir. Birçok tür eşeysel çift-yapısallık gösterir.  Akdeniz’de 2 cins ve 6 tür ile temsil edilir. Arnoglossus küçüktür (boyu 10-25 cm). Bonthus podas 40 cm’yi geçebilir. Etleri beğenilir. ® Pleuronectidae.

Bothus pantherinus (?) [leopard flounder] TL=39 cm olup 0-150 metrelerde rastlanır. Daha çok mercan resifleriyle birlikte görülür. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Doğu Akdeniz’de varlığı tartışmalıdır. Kumlu çamurlu zeminde yaşar.

Bothus podas (genişgözpisi, kalkan, pisi balığı, pisi) [wide-eyed flounder] Tabansal (demersal) balıktır. TL=45 cm ve 700 g olabilir. 15-400 metrelerde rastlanır fakat daha çok kumlu çamurlu sığ sularda bulunur. Balıkçılıkta hedef tür değildir.

boy [length] Basitçe organizmanın uzunluğudur. ® Tam boy. ® Total boy. ® Çatal boy. ® Standard boy.

boy dağılımı [size frequency distribution] ® Boy sıklığı dağılımı.

boy frekans dağılımı [length frequency distribution] ® Boy sıklığı dağılımı.

boy frekansı [length frequency] Boy sıklığı. ® Boy sıklığı dağılımı.

boy sıklığı dağılımı [length frequency distribution] Aynı türden, farklı boydaki balıklarda yapılan uzunluk ölçümlerinin hangi boylarda (uzunluk gruplarında) kaçar tane ölçüldüğünü gösteren tablo ya da şekil.

boya göre av [catch-at-length,  catch-at-size] Boya dayalı av da denilebilir. Avlanan balık boyu sınıflarının yaşa ya da diğer faktörlere (araç ya da ülkeye) göre tablosudur. Bir türün boya dayalı avı balıkçılıkta (yalnız karaya çıkarılanları değil) avlanarak öldürülen bütün balıkları kapsamalıdır.

boy-ağırlık ilişkisi [length-weight relationship] Koordinat sisteminin Y eksenine ağırlık (g) ve X eksenine boy (cm) konularak oluşturulan üssi katsayılı eğri ile ifade edilen ve balığın boya göre ağırlığını veren matematiksel ilişki olup w=a.lb şeklinde verilir. Regresyon denkleminde; a=kesişme noktası, b=eğimdir. Ayrıca, l=tam boy (cm) ve w=bireysel ağırlıktır (g). ® Fulton kondisyon faktörü. ® Kondisyon katsayısı.

boyalı vatoz [undulate ray] ® Raja undulate.

boylam [longitude] Ekvatora dik açılı olup kutup noktalarından geçerek yerküreyi 360 eşit parçaya böldüğü varsayılan sanal çizgiler.

boylamasına pul sayısı [longitudinal scale series] Balık vücudu boyunca solungaçtan kuyruk köküne kadar olan pulların sayısıdır. Çaprazi sayımlarda ise sırt yüzgeci kaidesinden yanal çizgiye (yanal çizgi pulu hariç) ve yine (yanal çizgi pulu hariç) yanal çizgiden anal yüzgeç başlangıcına olan pul sayılarıdır.

boyun eğme [submissive] Türdeşinin baskınlığını yani yenilgiyi kabul etmek zorunda olan hayvanın tavrıdır.

boz camgöz [sharpnose sevengill shark] ® Heptranchias perlo.

bozcamgöz [bluntnose sixgill shark] ® Hexanchus griseus.

bozlekelikedi balığı [nursehound] ® Scyliorhinus stellaris.

bozulma [impairment] Bir kaynak, ortam ya da olayın kalitesinin azalması, kirlenmesine denir.

bozulmamış [pristine] Eskiden olduğu gibi duran, el değmemiş, değişikliğe uğramamış balık yaşam-alanı.

bozulmamış popülasyon [pristine population, virgin population] Popülasyonun henüz avlanmamış (el değmemiş) fakat ileride avlanılabilecek kısmı ya da parçası.

böbrek [kidney] Vücuttan sıvı atılması ve iyon dengesinin korunmasını sağlayan organ.

böcek [common spiny lobster] 1- ® Palinurus elephas.

böcek [Mediterranean locust lobster] 2- ® Scyllarides latus.  

böcek [Palinurus, rock lobster, spiny lobster, languste] 3- Palunuridae ailesinden eti yenen kabuklu. İstakoza benzer. Kollarında kıskaç yoktur. Türkiye’de Karadeniz hariç diğer denizlerde 50-150 m derinliklerde rastlanır. Böcek tabir edilen Palunuridae ailesinde yer alan kabuklular dünya denizlerinde 45 türle temsil edilir. Plankton olarak yaşayan kurtçukları (larvaları) bu evre sonunda kaya kovuklarına girer ve yerleşir. Akdeniz bölgesinde adi böcek olarak adlandırılan (Palinurus elephas ya da Palinurus vulgaris) bulunur. Vücudunun arka tarafı beyaz lekelidir. Boyu 50 cm ve ağırlığı 8 kg’a kadar ulaşabilir. Kaliforniya böceği adıyla anılan (Panulirus interruptus) en çok 60 cm boya ulaşır. Lessepsian göçmenidir. Ziynet böceği (Panulirus ornatus) 50 cm boya ulaşabilir ancak daha çok 30-35 cm civarında rastlanır. Lessepsian göçmenidir.

böcek-yiyen [insectivore] Sucul ve karasal böceklerle beslenen. 

böğür [flank] Balığın yan tarafı.

bölge [region] Üç boyutlu ortamda, boyut ve şekli belirsiz olup etrafından özellikleri nedeniyle ayrılan alan.

bölme [septum] Benzeyen ya da benzemeyen kısımları (doku, boşluk vb) ikiye ayıran zar ya da katman.

bölme haydrosu [bag becket leg] Torbanın ortasındaki ilmiklerden geçen uçkura bağlı olup haydros (kaydros) benzeri bir halat düzeneği ile avın bölünerek güverteye alınmasında kullanılan halat.

bölme uçkuru [bag becket] Trol torbasını ikiye bölen ilmik (uçkur) düzeni.

bölme-göz [septum papillaris] Gözün bölmeli olması. Örnek; Osteoglossum’un gözü yatay bölmeli olup balık su yüzeyinde aynı anda hem suyun içini hem de dışını görebilir. 

bölünme [segmentation] Birimlerin (elemanların) tekrarı.

bölünmüş [segmented] Elemanlara ayrılmış.

bölüt [metamere, segment] Birbirine az ya da çok benzeyen parçacıklardan her biri. Örnek; solucanlar ile eklembacaklılarda birbirinin benzeri olup tekrar eden parçalar, bölümler.

Brachiopoda [Brachiopoda] ® Kolsuayaklılar. 

Brachydanio rerio (?) [zebrafish, zebra danio] ® Danio rerio.

Brama brama (baltabaş balığı) [Atlantic pomfret] En çok TL=100 cm, 6 kg ve 9 yaşında olabilir. Mevsimsel okyanus-göçer (okyanodrom) olup küçük sürüler oluşturur. 0-1,000 m derinliklerde rastlanır. Zaman zaman kıyıya yaklaşır. Balıkçılığı vardır.

Bramidae (Balta-balığıgiller) [pomfrets] Actinopterygii sınıfı, Perciformes takımı, Percoidei alttakımında 8 cinsi (Brama 8 tür, Collybus 1 tür,  Eumegistus 2 tür, Pterclis 4 tür,  Pterycombus 2 tür,  Taractes 2 tür, Taractichthys 2 tür ve Xenobrama 1 tür) toplam yaklaşık 20 türü ihtiva eden bir ailedir. Tek türü Akdeniz’de yaşar. Orta boydan irilere kadar balıklardır. Orta yükseklikteki gövde basıktır. Sırt profili dışbükeydir. İri ağız eğiktir. Sırt yüzgeci sert ve yumuşak ışınlıdır. Uzun sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçleri vardır. Karın yüzgeçleri kısadır. Kuyruk çataldır. Göğüs yüzgeçleri dikkat çeker. Yanal çizgi erin bireylerde görülür. Pullar çemberimsidir (sikloid). Çoğunluğun rengi parlak siyahtır. Yüzeyde ve orta suda yaşarlar. Sıcak ve ılıman denizlerde Atlas, Hint ve Büyük Okyanus) görülür. Küçük balıklar ve omurgasızlarla beslenirler. Porsiyonlar halinde yumurtlarlar.

Branchiostoma lanceolatum (batrak) [lancelet] Önceleri adı Amphioxus lanceolatum idi. İlkel kordalılardan Cephalochordata altkabilesi Branchiostomidae ailesinin Branchiostoma cinsinden bir türdür. Omurgalılara geçişe ışık tuttuğu için önemle araştırılmıştır. Solungaç yarığı, sırt iplikçiği, baş-gövde-kuyruk, beyin benzeri oluşum, ağız- besin kanalı-anüs, kan dolaşım sistemi vs’nin oluşmuş olması dikkat çekmektedir. Boyu 5 cm kadar olup genellikle kuma gömülü sıcak ve ılıman sularda yaşar. 

branda [sailor's hammock] Denizcilikte, güvertede olup açıkta duran cihaz ve malzemenin örtülmesinde kullanılan su geçirmez bir cins kumaş.

Brown hareketi [Brownian movement] Buna Brown molekül hareketi de denmektedir. Bir bardak suyun içerisine bir damlalık kullanılarak yavaşça bırakılacak bir damla mürekkebin suda yayılması bir Brown molekül hareketi olup moleküllerin birbirlerine çarparak yayılmasıdır. ® Yayılma.

Bryozoa [moss animals] ® Yosunhayvanları.

BSEP (kıs) [Black Sea Environmental Programme] Karadeniz Çevre Programı.

BT (kıs) [Bathy-Thermograph] ® Batitermograf.

Buccinidae (?) [whelks, false tritons] Elips ya da iğ şeklindeki kabuk oymalı ya da pürüzsüz olabilir. Aile bireyleri hem soğuk hem de tropik sularda yaşar. Günümüzde 400'ün ütünde türü belirlenmiştir. Aile bireyleri uzun hortumlu etobur türlerdir (kabuk deşmezler). Genellikle zayıf düşmüş hayvanlara saldırırlar. Ayakları ile kabuğu yarım açtıktan sonra hortumlarını avlarının dokusu içine sokarlar. Akdeniz sular sisteminde 25 türü kaydedilmiştir.

Buccinum corneum (?) [striated buccinum] Sin. Euthria cornea. Kabuk iğsi yapılı ve daralan sarmaldır. Kule kubbemsidir. Kanal arkaya kıvrık, dudak kenarı tırtıklıdır. Rengi küçük alazlar içinde grimsi bej olup düzensiz esmer lekelidir. Boyu en çok 6,5 cm, çapı 2,5 cm olur. Yaygın türdür. Gelgit kuşağında çamurlu ve kayalık kesime kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

Buglossidium luteum (akdil balığı, dil balığı, küçük dil balığı) [solenette] Tabansal (demersal) tür olup TL=15 cm ve 13 yaşında olabilir. 5-450 m derinliklerde rastlanır fakat daha çok sahanlık alanı ve sahanlık yamacının kumlu zemininde bulunur. Ticari balıkçılığı önemsizdir.

buğulaşma [condensation] Buharın sıvıya dönüşmesi.

bulanık [turbid] Asılı ya da askıda bulunan maddeler nedeniyle ışık geçirmeyen su.  ® Bulanıklık.

bulanıklık [turbidity] Suda asılı bulunan maddeler (kolloid, çözünmüş malzeme ve plankton) nedeniyle ışık geçirgenliğinin azaldığı durum.

bulaşıcı kan kangreni [Infectious Haematopoietic Necrosis (IHN)] Kan hücrelerinin ölmesi-çürümesi hastalığı. Balıktan balığa geçen virüslerin neden olduğu akut hastalıktır. Hastalık böbrek ve dalaktaki kan dokusunu tahrip etmektedir. Belirtileri; rengin koyulaşması, gözlerde pörtleklik, kansızlık-solgun solungaçlar, şişkin karın, deride kanama vs. 100C’den soğuk sularda özellikle 5 cm’den küçük balıkları etkiler ve kırımlara yol açar. İnsanlar için gizil (potansiyel) tehlike oluşturur.

bulaşıcı som balığı kansızlığı [Infectious Salmon Anaemia (ISA)] Alabalıkgillerde (Salmo gairdneri-gökkuşağı-alabalığı ve Salmo salar-Atlas Okyanusu som balığında) görülen viral hastalıktır. Böbrekte kanama olur. Balığı diğer hastalıklara karşı korumasız bırakır.

bulaşıcı su toplama hastalığı [infectious dropsy] Sazangillerde bulaşıcı, kanamalı, virüslerin neden olduğu akut hastalıktır. Hastalık özellikle kültürdeki sazan (Cyprinus carpio) balığında ilkbaharda görülür. Belirtileri şişkin karın, düzenli olmayan yüzme ve denge bozukluğu, pörtlek gözlülük, şişmiş anüs, iç organlarda ödem ve kanama. 

bulaşma [infection] 1- İçine işlemek.

bulaşma [infection] 2- Virüs, bakteri ve mantarların balık vücudunu istila etmesi.

bulaşma [infection] 3- Hasatlığı oluşturan ajanın canlıya girerek yerleştiği yer.

bum [boom, gin pole, stout pole] ® Bumba.

bumba [boom, gin pole, stout pole] 1- Yük aktarmak ya da çekmek için ucunda palanga olan direk.

bumba [boom, gin pole, stout pole] 2- Balıkçı teknelerinde ağın içeri alınmasında kullanılan ve palanganın bağlı olduğu kuvvetli direk.

Bunsen beki [Bunsen burner] Gazla çalışan ve laboratvarda kullanılan küçük ocak.

Burak Reis [?] ® Barak Reis.

Burdur Gölü [Burdur Lake] Göl, Burdur ve Isparta arasında yer alır. Aynı adla anılan Burdur şehrinin yakınında olup yüzölçümü 140 km2’dir. En derin yeri 110 m olup denizden yüksekliği yaklaşık 850 metredir. Burdur Gölü uluslararası Ramsar sulak alanlar listesinde A sınıfında yer almakta olup her yıl (kış aylarında) 150,000 kuşu barındırmaktadır. Gölü besleyen birkaç küçük akarsu göle atık ve artık taşımakta olup gölün (oligotrofik) özelliğini giderek bozmaktadır. Göldeki ışık geçirgenliği az olup ilkbaharda 1 ile 3 ve sonbaharda da kabaca 3-5 m arasında değişmektedir. Gölde uç koşullara uyum sağlamış birçok tür yaşamakta olup bunların yaklaşık 45’i bitkisel plankton cinsiden ve 18’ininde hayvansal plankton grubundan olduğu bildirilmektedir. Göl koşullarına uyum sağlamış Dişlisazangiller (Cyprinodontidae) ailesinin Cyprinodon cinsi yerli (endemik) bir balık türü varlığını sürdürmektedir. Bu türe zaman içerisinde farklı isimler verilmiş ya da yanlış tanımlanmıştır. Cyprinidon cinsi bu tür için kullanılan 30 isimden birkaç yaygın olanı Cyprinodon sureyanus, Cyprinodon anatoliae, Aphanius anatoliae sureyanus, Aphanius Burduricus iconii, Aphanius burduricus’tur. Günümüzde Aphanius anatoliae anatoliae geçerli isim olarak kabul edilmektedir. Bu tür kırmızı kitapta (2006 IUCN) soyu tehdit altındaki türler arasında yer almaktadır.

burulma [twisting] Sarmal olma, bükülme.

burun [cape] 1- Denize doğru uzanan kara parçası.

burun [snout] 2- Gözlerin önünde, başın uç kısmı. 

burun boyu [snout length] Başın en uç kısmı ile göz çukuru kenarına olan uzaklık. 

burun deliği [naris (çoğ, nares) nostril] Kafada dışa açılan bir çift burun deliği.

burun delikleri arası [internarial] Balıkların iki burun deliğinin arası.

burun hızı [nose velocity] Balığın önünde ölçülen su hızı.

burun önü [prenasal, rostral] Burun ucuna yakın kemik.

burun üstü ışık-saçar [dorsonasal photophore] Myctophidae ailesinde burun deliklerinin üst kısmında, gözlerin önünde bulunan ışık organı.

burunsal [nasal] 1- Burunla ilgili.

burunsal [rostral] 2- Burunla ilişkili. 

burunsal çukur [nasal fossa] Burun deliklerinin açıldığı yarık.

burunsal köprü [nasal bridge] Burun deliğinin ön ve arka kısmı (giriş-çıkış delikleri) arasındaki doku.

buz balıkları [ice fishes] İngilizcede buz balıkları adıyla anılan balıklar Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımı Notothenioidei alt ailesinde Channichthyidae ailesi ve yine Işınlı-yüzgeçliler (Actinopterygii) sınıfı Osmeriformes takımı Salangidae ailesinde yer almaktadırlar. Salangidae ailesi 6 cinste 20 türü barındırmaktadır. Bunlar yarı saydam olup tatlı ve acı-suda yaşayan yukarı-göçer (anadrom) balıklardır. Burada özellikle üzerinde durulmak istenenler ise Channichthyidae ailesinden 11 cinste, bilinen 15 türü olan ve daha çok Güney Kutup bölgesinin soğuk sularında yaşayan kanı renksiz balıklardır. Bu balıkların kanlarında kana kırmızı renk veren hemoglobin bulunmaz ve ya da işlevsiz (ölmüş) alyuvarlar (eritrositler) bulunur. Metabolizmaları doğrudan deri yoluyla alınan oksijene dayanır. Soğuk suda, oksijenin daha çok çözünmesi bu aşırı uç koşullarda hemoglobinsiz yaşamı olası kılmış bir uyum olarak öne çıkmaktadır. Channichthyidae ailesi bireyleri omurgalılar içerisinde bilinen hemoglobinsiz tek canlı grubudur. Güney Kutbunda yaşayan bu balıklara hemoglobinin olmayışı sonucu açık olan renkleri nedeniyle de ayrıca beyaz balık(lar) da denmektedir. Kutup bölgesi doğal olarak diğer denizel kesimlerden daha soğuktur. Suların tuz ihtiva etmesi buz oluşumunun 0 0C’den daha düşük sıcaklıkta başlamasına neden olur. Bu ise suda yaşayan balıkların (canlıların) aşırı soğuması ve kanlarının donma sıcaklığının 1 0C altında buz kristali oluşturarak akışkanlığının çok azalmasına ve sonuçta donmaya yol açar. Ancak bu bölgede yaşayan canlılar örneğin -1,8 0C’de donmamaktadırlar. Bazılarının donabilmesi için sıcaklıklarının  eksi 2,2 0C’ye düşmesi gerekmektedir. Karşılaştırma amacıyla verilecek olursa tropik kuşaktaki balıklar -0.8 0C’de donarlar. Buz balıklarının bu donmama başarısı vücutlarında ürettikleri bir cins antifriz’in (glikopeptit’in) vücut dışına böbrekler üzerinden atılmadan ve yeniden üretimine gerek kalmadan kullanılması ve vücuda buz kristali girişinin engellenmesinde yatmaktadır. Diğer yandan buz balıkları içerisinde tabanda (demersal) ve farklı derinlikte yaşanlar ile yüzücü (pelajik) olanlar da vardır. Yüzücü olanlar enerji harcamasını en aza indirmek için kemik yapılarını azaltıp buna karşın kıkırdak ve yağı (trigliserit) artırarak suyun kaldırma gücünü kendi çıkarlarına kullanmışlardır. Tabanda yaşayan buz balıkları ile yüzücüler arasındaki fark da buradan kaynaklanmaktadır. Buz balıklarında farklı derinlikte yaşamayı seçmiş olanlar şunlardır: Trematomus nicolai, Trematomus bernacchii, Trematomus loennbergii, Gymnodraco acuticeps tabanda ama farklı derinlikte; Dissostichus mawsoni, Pleuragramma antarcticum ve Pagothenia borchgrevinki yukarıya (orta-suya) yerleşmişlerdir.

buz dağı [iceberg] Buzulun kopması sonucu denizde (okyanuslarda) yüzer durumda olan büyük buz kütlesi.

buzlama [icing] Sıcaklığı 0 ile -0,5 derecede tutmak için balıkların buzlanması. Bunun için önemli bir teknoloji geliştirilmiştir.

buzul [glacier] Üst üste yağan karların basıncı nedeniyle önce eriyen ve sonra donan suyun büyük buz kütlesi oluşturması.

buzul çağdan kalma [glacial relict] Kuzey yarımkürenin buzlarla kaplı olduğu ve balığın bulunmadığı buzul dönemindeki olaylarda tecrit edilmiş (ayrılmış).

buzul gölü [glacial lake] Özellikle Pleistocen’de buz örtüsünün erimesiyle oluşan göl.

buzul kuşağı [cryal zone] Buzulların bulunduğu kesimdeki akarsu ya da nehir kısmı.

buzul sonrası göl [postglacial lake] Buzullaşma sonrası çözülen buzulun oluşturduğu göl.

büret [burette] Laboratuar ve bazen sahadaki kimyasal çalışmalarda kullanılan eşit hacim aralıkları olan, musluklu, uzun cam boru.

bütünleşik akvakültür [integrated aquaculture] Akvakültür sürecinin çok yönlü ve kontrollü idaresi. Yemden pazarlamaya ve pazarlamadan yeme doğru işletimin kontrolü. 

bütünleşik çiftlikçilik [integrated fish farming] Balık kültürünün diğer canlılarla (ördek, kaz, tavuk, ekin ile) birleştirilerek yürütülmesi.  

bütünleşik çözümleme [integrated analysis] Stok tahmini yöntemler dizisinde çoklu veri kaynağının tek bir tahmin içerisinde birleştirilmesi. Örnek; filonun karaya çıkardığı toplam balık miktarı, örnekleme büyüklüğü, ıskarta tahmini, ıskarta örnek büyüklüğü, filonun birim çaba başına düşen standartlaştırılmış avı, balıkçıktan bağımsız incelemeler, markalama, büyüme vb’nin bütünleşik değerlendirilmesi.

bütünsel [holistic] Parçaları değil de, bütünü tek bir sistem olarak gören ve ele alan yaklaşım.

bütünsel yumurtlayanlar [total spawners] Yumurtlayan popülasyonda yumurta ve atmığın eşzamanlı oluşması ve bir hafta gibi kısa bir süreçte cinsiyet malzemesinin (yumurta ve atmığın) boşaltılması.

Büyük Bariyer Resifi [Great Barrier Reef] Avustralya’da 1,900 km uzunluğunda ve 30-50 km, bazı kısımlarında ise (Cairns açıklarında) 160 km ene ulaşan ada ve adacıklardan oluşan mercan resifi sistemi.

büyük beyaz köpek balığı [great white shark] ® Carcharodon carcharias.

büyük camgöz [basking shark] ® Cetorhinus maximus.

büyük çapari [great line] Üzerine 12 bin oltanın bağlandığı boyu 20 km olabilen halat tipli av aracı. 

büyük kum yılan balığı [great sandeel] ® Hyperoplus lanceolatus.

büyük kurdele balığı [king of herrings] ® Regalecus glesne.

büyük lekeli alabalık [?] ® Salmo trutta macrostigma.

büyük mersin balığı [beluga] ® Huso huso.

Büyük Okyanus [Pacific Ocean] Kıyı denizleri dahil Amerika, Asya ve Avustralya kıtaları arasındaki okyanus. Dünyada bilinen en derin çukurlar bu denizde ölçülmüştür. Kuriller Çukuru -10,377 m; Filipinler Çukuru -10,504 m; Tonga Çukuru -10,790 m; Marian Çukuru -11,033 m.

büyük pervane [slender sunfish] ® Ranzania laevis.

büyük sardalya [round sardinella] ® Sardinella aurita.

büyük-ağızlı balık [Sloane's viperfish] ® Chauliodus sloani.

Büyükağızlıgiller [stomiids] ® Stomiidae.

büyükcamgöz balığı [basking shark] 1- ® Cetorhinus maximus.

büyükcamgöz balığı [sandbar shark] 2- ® Carcharhinus plumbeus.

Büyükkaridesgiller [penaeid shrimp] ® Penaeidae.

büyüklük kural ve ilişkileri [size rules and its relationships] Büyüklüğün yaşamı yönlendirmesiyle ilgili kurallar şunlardır: i) Güç büyüklükle değişir (Güç µ Ağırlık2/3), ii) Oksijen, su, besin, sıcaklık vs’nin vücuda girip çıkmasına izin veren yüzey alanı büyüklükle değişir (Yüzey µ Ağırlık2/3), iii) İşbölümü ve bunun karmaşıklığı büyüklükle değişir (Karmaşıklık µ Ağırlıka), iv) Bolluk büyüklükle değişir (Bolluk µ Ağırlık-b), v) Yaşam olaylarının (metabolizma, çoğalma süreci, hareket etme vb’nin) hızı büyüklükle değişir (Metabolizma µ Ağırlıkc). Not: µ = ilişkilidir ve a, b, c ise eğimi gösteren regresyon değeridir). ® Büyüklük ve ilginç bazı ilişkiler.

büyüklük sınıfı [size class] Belirli bir boydaki balıkları ifade eder. 

büyüklük sınırı [size limit] Yasal olarak avlanmasına izin verilen balık büyüklüğüdür. Büyüklük alt ve üst sınırlar olarak belirlenebilir. Alt sınır, küçük balıkların pazar boyuna ulaşmasını (kısaca korunmasını) sağlarken üst sınır gelecek kuşakların devamını sağlamak için başarılı döl veren büyük balıkların geride kalmasını hedefler.  

büyüklük ve ilginç bazı ilişkiler [size and some interesting relationships] Büyüklük kural ve ilişkileri çerçevesinde dolaylı olarak ortaya çıkan bazı ilginç ilişkiler şöyle sıralanabilir:

i)         Ses µ Büyüklük (küçük canlıların çıkardığı ses tizdir).

ii)        Kuşak (nesil) µ Büyüklük (küçük canlılar daha sık kuşak değiştirir).

iii)       Ömür µ Büyüklük (küçük canlıların ömrü kısadır).

iv)       Hız µ Büyüklük (hız boyla artar, büyükler daha hızlıdır).

v)        Çap µ Boy, yükseklik (boy arttıkça gövde çapı büyür). ® Büyüklük kural ve ilişkileri.

           

Not: µ = ilişkilidir.

büyükuyuşturan balığı [common torpedo] ® Torpedo torpedo.

büyüme [growth] 1- ® Haplostik büyüme.

büyüme [growth] 2- ® Monopodial büyüme.

büyüme [growth] 3- ® Simpodial büyüme.

büyüme [growth] 4- Ağırlık, boy ya da sayıca artıştır.

büyüme aşırı avcılığı [growth overfishing] 1- Toplam ölümlerle ağırlık kaybının, büyümeyle kazanılan ağırlıktan fazla olması. İçgöçer (stoğa katılan) başına düşen üründe balıkçılık oranının büyük olması hali.

büyüme aşrı avcılığı [growth overfishing] 2- Stoka katılan birey başına düşen ürün (=içgöçer başına düşen ürün) eğrisindeki balıkçılık payında kayıplar, büyümeyle artıştan fazla ise büyümede aşırı avcılık söz konusu olur. Bu da basitçe Fmax olup genç balığın daha büyüme potansiyelini gerçekleştirmeden avlanmasıdır. Burada, avlanan balıkların çoğunun küçük, yani ağ göz genişliğinin çok küçük ve harcanan çabanın ise çok büyük olması, büyüme aşırı avcılığına yol açar. Eğer balıklar daha büyük olduklarında avlansalardı, balıkçılıkta, ağırlık olarak daha fazla ürün elde edilebilirdi. Aşırı balıkçılık baskısının kaldırılması halinde ilgili türün ömrü sürecinde stok kendisini toparlayabilir. ® İçgöç aşırı avcılığı. ® Ekonomik aşırı avcılığı.

büyüme bantları [growing bands] ® Büyüme halkaları.

büyüme denklemleri [growth equations] v. Bertalanffy’nin geliştirdiği ve Bewerton ve Holt’un balıklar için yazış tarzına göre büyüme denklemleri şunlardır: Burada balığın t anındaki boyu ya da ağırlığı onun sonuşmaz boyu ya da ağırlığının bir parçasıdır.

                                                     -K(t – t0)

Boyca büyüme denklemi: lt = L [1 – e               ]

 

  -K(t – t0)

Ağırlıkça büyüme denklemi: wt = W [1 – e               ]3

 

t              = zaman (yıl);

lt   ve wt  = Balığın t zamanındaki boyu ve ağırlığı;

L ve W= Sonuşmaz boy ve ağırlık.

K             = Vücutca büyüme katsayısıdır (yıl).

büyüme eğrisi [growth curve] Büyümenin zamana göre grafiğidir.

büyüme evreleri [growth phases] 1- Bir popülasyon ya da stok miktarının zamana göre değiştiği aşamalar. i- Alışma evresi (lag phase); organizmanın ortama alıştığı, büyümenin çok az olduğu süreç. ii- Logaritmik artma evresi (log growth phase); hızlı büyüme (artış) süreci. iii- Gecikme evresi (delay phase); büyümenin yavaşladığı süreç. iv- Durağan evre (stationary phase); birey sayısının değişmediği süreç. v- Logaritmik azalma evresi (log extinction phase); birey sayılarının hızla azaldığı süreç. vi- Bu süreci ya da evreyi (v) logaritmik olmayan gecikmeli azalma izleyebilir.

büyüme evreleri [growth phases] 2- Erken gelişme dönemlerinde organizmaların geçtikleri farklı büyüme süreçleri. Bu süreçlerde organizmaların şekil ve fizyoloji-lerinde ani değişiklikler olur. Aşırı değişme durumu (başkalaşma) metamorfoz olarak tanımlanır.

büyüme halkası [growth ring] Balığın sert aksamında ağaç halkaları gibi yeni malzemenin bir öncekinin üstüne biriktirilerek oluşan ve balığın yaş tayininde kullanılan halka. Balıkların hızlı büyüme döneminde daha çok CaCO3 ve yavaş büyüme döneminde daha az CaCO3’ı sert aksamlarında biriktirmeleriyle oluşan ve yaz ve kış halkaları olarak da adlandırılan büyümeye ait işaretler.

büyüme havuzu [growing pond, rearing pond] Yapay havuz. Doğaya salınmadan önce erinleşmemiş balıkların saklandığı havuz.

büyüme hızı [growth rate] 1- Bir yıl ya da mevsimde balığın ağırlık artışının başlangıç ağırlığına oranıdır. Ortalama ağırlığın yaşa göre bir fonksiyonu olarak çoğunlukla v. Bertalanffy eğrisinde (K) olarak ölçülür; W=Wmax[1-exp (-K yaş)]. Balıklar sürekli büyürler fakat yaşlandıkça büyümeleri giderek yavaşlar. Balıkçılık idaresinde balıkların hızlı büyüdükleri verimli dönemde büyümelerine izin verilir ve ne genç ne de yaşlı olan (orta yaşlı) bireylerin verdiği (iyi) ürünün elde edilmesi amaçlanır.

büyüme hızı [growth rate] 2- Belirli bir sürede bir popülasyonun ne kadar büyüdüğüne ait değerdir. Bu içsel büyüme hızı çoğunlukla büyüme modellerinde tahmin edilir ve sürdürülebilir hasat düzeyinin belirlenmesi için önemlidir.

büyüme hormonu [growth hormone] Büyümeyi, enerji değişimi ve canlıdaki kimyasal olayları düzenleyen peptit.

büyüme kuramı [theory of growth] Bir balık stoğunun büyümesinin belirgin bir şekilde artabilmesi için erinleşmemiş (juvenile) bireylerin sayılarının azaltılması ve bu yolla bireysel büyüme hızının gözlemlenebilecek düzeyde artmasıyla stoğun toplam ağırlığının artacağını ileri süren bir kuramdır. Buna seyreltme kuramı da (thinning out theory de) denmektedir. Büyüme kuramının savunucuları olan Petersen, Garstang ve Kyle’ın görüşleri her ne kadar doğru olsa da gerçekleştirilmesinin güçlüğü nedeniyle seyreltilme ya da büyüme kuramı stoklara uygulanamamıştır. Bunun nedeni ise Russel ve Bückmann’ın eleştirileri çerçevesinde şöyle verilebilir. Seyreltilmiş stok ağırlığının, seyreltilmemiş stok ağırlığından daha fazla olabilmesi için, seyreltilmiş stoğun iki yıl hiç avlanılmamasını gerektiriyor ki bu da ekonomik olmaktan uzaktır. ® Seyreltme.

büyüme kuşağı [growth zone] ® Büyüme halkası.

büyüme markası [growth mark] ® Büyüme halkası.

büyüme modeli [growth model] Balığın (canlıların) büyüklüğünün matematiksel olarak farklı yaşlar için ifade edilmesidir. Örnek; von Bertalanffy’nin büyüme modeli. ® Büyüme denklemleri.

büyüme oranı [growth rate] Büyümenin birim zamanda değişmesi (ağırlıkça dw/dt, boyca dl/dt, sayıca dN/dt). w=ağırlık, l= boy, N=sayı, t=birim zaman.

büyüme periyodu [growth period] Büyümenin olduğu herhangi bir zaman süreci.

büyüme sabitleri [growth constants] Balıklara uygulanan v. Bertalanffy büyüme denklemindeki K, L, t0 balık yaşamı boyunca durağan ve değişmez kabul edilir.

büyüme şekli [growth pattern] Balığın yaşamındaki bir zaman sürecinde göreceli artmadır. Kalkerli yapılardaki bu görece artışlar yaş tayinlerinde kullanılmakta ve incelenmektedir.

büyüme sezonu [growing season] Yıl içerisinde balıkların büyüdüğü dönem. Soğuk iklim bölgelerinde yaz aylarında, tropik kuşakta ise bütün yıl boyunca büyüme olur.

büyüyen [ongrowing] Akvakültürde balıkları pazar boyuna kadar semirtme.

Bv (kıs) [virgin biomass] ® Bakir biyokitle.