A [son
güncelleme 29 Ocak 2017]
a-mezosaprob kuşak [a mesosabrobe zone] ® Saprob
sistemler.
a- (önek) [a-]
sız. Örnek; akromatik (achromatic)-renksiz.
a.m (A.M) (kıs) [antre
meridiem] Saat 12’den önce. Öğlenden önce.
AAS (kıs) [Atomic
Absorption Spectrometer] ® Atomik soğurma spektrometresi.
AB (kıs) [European
Union (EU)] ® Avrupa Birliği.
ab- (önek) [ab-]
Ters tarafında, öbür tarafta. Aboral (aboral) - Ağzın ters tarafında.
a-b yönü [A-B direction] Ağ yapımında ağ gözlerinin düz hat olacak şekilde kesilmesi.
abdomen [abdomen, belly] 1- Karın. Balığın sindirim organını barındıran kısmı.
abdomen [abdomen, belly] 2- Karın. Eklembacaklılarda vücudun ardı (arka) kısmı.
abdüksiyon [abduction] Bir
vücut parçasını ya da uzvu bedenden uzaklaştırma.
abdüktör
[abductor] Uzaklaştıran
uzaklaştırıcı. Bir uzvu dışa doğru çeken kas.
Uzaklaştırıcı kas.
Abdülfettah Paşa [?] Kaptanıderya. Bahriye
Kanunnamesi onun zamanında uygulanmaya başlanan ünlü Osmanlı denizcisi. Öl.
1702.
aberant tür [aberrant species] Bilinen doğal durumundan
uzaklaşan tür.
aberasyon [aberration] Sapma, düzensizlik. ® Kromozom
aberasyonu (Chromosome
aberration). ® Kromatik
aberasyon (Chromatic aberration).
abioseston (abiyoseston) [abioseston] ® Tripton.
abisal (abissal) [abyssal] Yaklaşık 2,200-6,000 m arasında
kalan derin okyanus kesimi.
abisal balık(lar) [abyssal fish(es)] Derin denize ve oradaki
basınca uyum sağlamış etobur balıkların belirtilmesinde kullanılır. Bu
balıkların ağızları büyük olup genellikle buldukları besini yerler. Işık
organları vardır.
abisal
bölge [abyssal zone] ® Abisal
kuşak.
abisal düzlük [abyssal plain] ® Abisal ova.
abisal kuşak (bölge) [abyssal zone] Derin denizin 2,200-6,000
metre derinliğinin orta kesimi
abisal ova [abyssal plain] 3,500 metreden derindeki düzlükler.
abisal taban [abyssal floor] 3500 metreden derindeki taban.
abisal
tepe [abyssal
hight] Okyanus tabanında yüksekliği 900 metreye kadar olan tepecikler.
abiso-bentik [abyssobenthic] ®
Abiso-tabansal.
abiso-pelajik [abyssopelagic] ® Abiso-yüzer.
abiso-tabansal [abyssobenthic] Abisobentik. Abisal derinlikteki taban yaşamı.
abiso-yüzer (abiso-pelajik) [abyssopelagic] Abisal derinlikteki yüzer-gezer yaşam. 2,200-6,000 metre derinlikteki su
kolonu.
abissal [abyssal] ® Abisal.
abiyogenez
[abiogenesis] Canlıların (canlı ana-baba olmadan) cansız malzemeden bir
anda yaratıldığını öne süren varsayımsal organik olağanüstülük.
abiyoseston [abioseston] Seston’un yaşamayan kısmı. ® Tripton. ® Seston.
abiyotik [abiotic] Biyolojik olmayan malzeme,
faktör, çevre vs.
abiyotrofi [abiotrophy] Hücre ve dokuların herhangi bir
yaralanma görünmeden erken ölmesi.
abiyoz [abiose] Su yokluğunda canlıların
yaşamının geçici bir süre için –yeniden su gelene kadar - yavaşlaması. Örnek;
Rotatoria.
ABK (kıs) [Individual Transferable Quota (ITQ)] ®
Aktarılabilen Bireysel Kota.
AB-OBP (kıs) [European
Union Common Fisheries Policy (EU-CFP)] ® AB Ortak
Balıkçılık Politikası.
aboral [aboral] Ağızdan uzak(ta). ® Oral.
aborda [alongside] Gemilerin bordalarının birbirlerine ya da gemi bordasının
iskeleye tamamıyla yanaşması.
AB-Ortak Balıkçılık Politikası [EU-Common Fisheries Policy] Kökü 1957’ye
giden bu politika (OBP) AB’ce 1983 yılında kabul edilmiştir. Buradaki amaç,
herkesin ortak malı olarak kabul edilen ve avlanan stokların, sorumlu
sömürülmesini sağlama ile çevrenin, balıkçılık endüstrisinin ve tüketicilerin
çıkarlarını korumaktır. OBP her ülkeye 12 deniz millik hükümranlık alanı
tanımaktadır. Bu alanda ulusal teknelerin özel kullanım hakkı vardır.
Abra alba (?) [white furrow shell] Çift-kabuklu bir
yumuşakçadır (bir midye türüdür). Avrupa kıyılarının kumlu, çamurlu tabanında
bulunur. Rengi beyaz ya da beyazımsıdır.
Abraliopsis pfefferi (?) [Pfeffer’s enope squid] Sırtta manto
boyu dişilerde 4 cm erkeklerde 3,5 cm kadardır. Mezo pelajik türdür. Gece 0 -
200 m'ler, gündüz 300 - 700 m'ler arasında yayılır. Türkiye'nin Akdeniz
kıyısında bulunur.
Abramis brama (çapak balığı) [carp bream] Tam boyu TL=82 cm ve ağırlığı
abse [abcess] Apse. İrin (cerahat – ölü doku ve akyuvar - ihtiva eden) yer.
absorpsiyon [absorption] ® Soğurma.
acantha-
(önek) [acantha-]
Diken.
acanthias [Acanthias]
Mahmuzlu camgöz Squalus
cinsinin eski adı.
Acanthocardia
aculeata (?) [spiny
cockle]
Sin. Cardium aculeatum. Kabukları
ince ve yamuk ovaldir. Işınsal kaburgalarda dikensi çıkıntılar vardır. Eklem neredeyse
düzdür, kabukların iç kenarı tırtıklıdır. Rengi genelde dışta sarı esmer,
grimsi sarı arkada pembemsi esmerdir. Kabuk içi beyaz pembe ve esmer
gölgelidir. Boyu en çok 10 cm olabilir. Sıklıkla 6 ile 7 cm boylarda rastlanır.
Kaba döküntülü kumlu çamurlu tabanda yayılır. 125 m derinliğe kadar bulunur.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Acanthocardia
echinata (?) [European
prickly cockle] Sin. Cardium
echinatum; Cardium mucronatum.
Kabuk kalındır. Işınsal omurgalar dikenlidir. Eklem neredeyse düzdür, kabuk iç
kenarı tırtıklıdır. Rengi beyazımsı esmer olup eş merkezli açık ve koyu
bantlıdır. Kabuk içi beyazdır. İç kenar son derece çentiklidir. Akdeniz
türüdür. Boyu en çok 7,6 cm, sıklıkla rastlanan boyu 4,5 - 5,5 cm kadardır.
Çakıllı tabanda ve Posidonia
yataklarında yayılır. 300 m derinliğe kadar rastlanabilir. Türkiye'nin Akdeniz
ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Acanthocardia
erinacea (?) [sand cockle] ® Acanthocardia
spinosa.
Acanthocardia
paucicostata (?) [poorly
ribbed cockle]
Sin. Cardium paucicostatum;
Sphaerocardium paucicostatum. Kabuk görece ince, neredeyse yuvarlaktır.
Işınsal kaburgalıdır. Eklem yeri az kavislidir. İç kenar çentiklidir. Rengi
dışta genellikle sarımsı kahverengi, içte beyazımsı kahverengidir. Boyu en çok
4,3 cm olur. Sıklıkla 2,5 - 3,5 cm boylarda rastlanır. Akdeniz'de gelgit kuşağı
altında kumlu çamurlu tabanda 5 m ile 200 m derinlikler arasında rastlanır.
Karadeniz'de 15 ile 100 m derinliklerdeki çamurlu tabanda yaygındır. Türkiye'nin
Akdeniz ve Karadeniz'de Sinop'a kadar olan kıyılarında bulunur. Doğu
Karadeniz'deki varlığı bilinmemektedir. Karadeniz'de avlanmaz.
Acanthocardia
spinosa (?) [sand cockle] Sin. Acanthocardia erinacea. Yakın kıyısal
sularda çakıllı tabanda yaşar. Boyu en çok 10 cm kadar olabilir. Türkiye'nin
Ege ve batı Akdeniz kıyılarında ve aralıklarla da doğu Akdeniz kıyılarında
bulunur.
Acanthocardia
tuberculata (?) [tuberculate
cockle]
Sin. Rudicardium tuberculatum; Cardium
tuberculatum. Kabuk kalın ve ışınsal kaburgalıdır. Eklem hafif
kıvrıktır.Kabuk iç kenarı çentiklidir. Rengi değişken olup beyazdan sarımsı
esmer ve koyu esmere olabilir. Kabuk içi çoğunlukla beyazdır. Boyu e çok 9 cm
olabilir. Sıklıkla rastlanan boyu 5 il3 7 cm arasındadır. Kumlu, kumlu çamurlu
tabanda kıyısal kuşakta 80 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve
Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Acantholabrus palloni (derin-su lapini) [scale-rayed
wrasse] En çok TL=18 cm boyunda olup resiflere bağlı, 30-
Acanthopterygii [acanthopterygians] ® Dikenliyüzgeçliler.
Acetabularia (?) [Acetabularia] Bir gözeden (hücreden) oluşan su yosunudur. Bilinen en büyük gözedir
(hücredir). Çıplak gözle görülür. ® Acetabularia
mediterranea.
Acetabularia
acetabulum (?) [umbrella weed] Sin. Acetabularia mediterranea. Yeşil
algdir. Üç parçadan oluşmuştur. Bunlar, köksüler, sap ve şemsiyedir. Şemsiye
yerleşmiş bikarbonatlı dalcıklardan oluşmuştur. Bu su yosunun tamamı tek bir
hücredir (bilinen en büyük hücredir). Eksen ucundan uzar. Şemsiye üreme
organıdır. Gametogenez ile oluşan izogametler şemsiyede sistler halinde
saklanır. Döllenmeden sonra zigottan yeni bir birey oluşur. Çoğunlukla 5 - 6 cm
boydadır. Akdeniz'in yerlisi olup Türkiye'nin ege kıyılarında 1 - 15 m
derinliklerde bulunur. Elle toplanır. Gizil tıbbi kullanımı vardır. Ayrıca
hücre ve moleküler biyoloji araştırmalarında kullanılır.
Acetabularia acetabulum (sin. Acetabularia mediterranea) (?) [Mermaid’s wine glass] Boyu
Acetabularia mediterranea (?)
[Mermaid’s wine glass] ® Acetabularia acetabulum.
Acetabularia
mediterranea (?) [umbrella weed] ® Acetabularia acetabulum.
Acipenser gueldenstaedtii (Rus mersini, karaca balığı, mersin
balığı, Rusmersin, Rus mersin balığı) [Russian
sturgeon] Bilinen en büyük bireyi TL=235 cm ve
Acipenser nudiventris (biz balığı, şip, mersin balığı, Rus
mersini) [fringebarbel sturgeon] Bilinen en büyük bireyi TL=200 cm ve
Acipenser ruthenus (çuka, çiga balığı) [sterlet] Mersin-balığıgillerin en küçük türlerinden biridir. Ağırlığı 16 kg ve boyu
125 cm kadar olabilir. Tabansal canlılar ve kurtlarla beslenir. 25 yıl
yaşayabilir. Kültürü kırma-melez (hibrid) formlarıyla yapılmaktadır (Acipenser ruthenus x Huso huso; Acipenser ruthenus x Acipenser
gueldenstaedtii).
Acipenser stellatus (sivruşka balığı, mersin, çuka, mersin
yavrusu, mersin balığı) [starry sturgeon] Bilinen en büyük bireyi TL=220 cm
ve
Acipenser sturio (mersin balığı, alman mersin balığı,
kolan balığı) [sturgeon] Toplam boyu TL=500 cm ve ağırlığı
Acipenseridae (Mersinbalığıgiller) [sturgeons, true sturgeons] Actinopterygii sınıfı,
Acipenseriformes takımı, Acipenseridae ailesi, Acipenserinae altailesinin Acipenser
cinsinde 23 ve Huso cinsinde 2,
Scaphirhynchinae altailesi Scaphirhynchus
cinsinde 3, Pseudoscphirhynchus
cinsinde de 3 tür olmak üzere toplam 31 türü barındırır. Günümüzde varlığını
sürdüren en eski ilkel balıklar olup çoğunluğu kıkırdağımsı iskeletli kemikli
balıklardır. Gövde uzun ve silindirik şekillidir. Boyları 2-3 metre ile 5,5
metre arasında değişir. Biraz yassılmış duran yüz koniktir. Küçük ağız alttadır
(karınsaldır). Dört sakalcığı vardır.
Ağız (çeneler) öne uzar (protraktil), erinlerde dişler yoktur. Sırt yüzgeci
tektir ve çok arkadadır. Kuyruk yüzgeci eşit değildir, kuyruğun üst lobu daha
uzundur (heteroserk). Beş sıra kemiksi
plaka gövde boyunca yer alır. Baş, kemiksi plakalarla kaplıdır. Derileri kalın
olup iri pullar bulunur. Dağılımı kuzey yarımkürede ılıman-soğuk kuşakla
sınırlıdır. Acı-suda ve sahil yakınlarındaki (özellikle gençler) çamurlu
tabanda yaşarlar. Yumurtlama tatlı suda olur (yukarı-göçer – anadrom ve
ırmak-göçer - potamadrom). Bazı türleri yalnız tatlı-suda kalır.
Bentik ve yarı yüzücüdürler (semipelajiktirler). Bazen kış uykusu ya da üreme
esnasında küçük gruplar oluştururlar. Ancak aslında yalnız yaşarlar. Çeşitli
tabansal omurgasızlarla (özellikle yumuşakçalar) ve küçük balıklarla
beslenirler. Kumlu, çakıllı, kayalık zemin üstünde bulunurlar. Üreme tatlı-suda
ilkbaharda ve yaz başında (dişi başına birkaç milyon yumurta) bırakılarak
gerçekleşir. Yumurtlama akıntılı, çakıllı kumlu zeminde ya da yumurtaların
yapışabildiği kayalık kesimde gerçekleşir. Gençler haliçlerdeki acı sulara
dönmeden önce tatlı-suda bir yıldan fazla bir süre geçirirler, daha sonra
denize göçerler. Yüzme keseleri büyüktür. Bu canlılar havyar üretmeye yarayan
oositleri, lezzetli etleri ve şarapları arıtmaya yarayan, balık tutkalı görevi
gören yüzme keseleri yüzünden çokça araştırılmışlardır. Türkiye sularında
Karadeniz’de Acipenserinae alt ailesinden Acipenser
stellatus (Mersin, sivuşka bl.), Acipenser nudiventris (şip, bız bl.), Acipenser ruthenus (çuka, çiga bl.), Acipenser guldenstaedtii (Rus mersini,
karaca bl.), Acipenser sturio (kolan
bl.) ve Huso huso (Mersinmorinası,
morina, beluga bl.) türleri bulunmaktadır. Bütün türlerin soyu tehlike ve
tehdit altındadır.
acı-su [brackish
water] Tatlı-su ve deniz sularının karışım alanındaki az tuzlu (%o 5 - %o 18) su.
Caspers’e göre acı-su hidrografik ve biyolojik olarak deniz tarafından oluşur
ve belirlenir. Karışık tuzlu sınır yaşam alanıdır, denizel ve karasal sulardan
tamamıyla farklıdır.
actinaria (aktinitler) [actinaria] Bu takımdaki türler
yerel kullanılan birçok türü içermektedir. Aktinitler tek yaşayan poliplerdir.
Gelişmiş iskeletleri yoktur. Silindir şeklinde (kolon gibi duran hayvanlardır.
Üstte tepede ağız diski ve ortasında dokunaçların yer aldığı ağız açıklığı bulunur.)
Çoğu türde silindir şeklindeki sütunun (kolonun) üst kısmında değirmi büzgen
kas (skinfter) vardır ki bu da hayvanın kasılmasını sağlar. Aktinitler
çoğunlukla taş, kaya, kabuk vb'ne yapışık yaşamakta olup etoburdurlar. Avlarını
yakıcı gözeler ve dokunaçlar yardımıyla avlarlar. Ürettikleri kurtçuklar medüz
evresinden geçmeden büyürler. Tüm denizlere yayılmışlardır. Akdeniz'de 10
aileden 30 tür yaşamaktadır. Actiniidae ailesinin tüm türleri Akdeniz
kıyısındaki ülkeler tarfından düzenli tüketilir. Hasadları elle ve
dredge ile yapılır.
Actinia
cari (?) [grilde
anemone] Actiniidae
ailesindendir. Boyu 5 - 6 cm kadar olur. Kayaların üstünde birkaç metre
derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Actinia
equina (?) [beadlet anemone] Actiniidae ailesindendir. Boyu 6 - 8 cm'dir. Kayaların
üstünde birkaç metre derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında bulunur.
Actinopterygii [actinoptergians, ray finned fishes] ®
Işınlı-yüzgeçliler.
açı demiri [back board chain, chain bracket, angle iron chain, board chain,
chain triangle, towing chain] Trol kapısının suda
uçurtma gibi ağ yakasını yanlara açmasını sağlayan düzenek.
açığa çıkmak [to be off] Bağlı olan bir deniz
aracının bulunduğu yerden ayrılarak açığa gitmesi.
açık [clear] Bulutsuz gökyüzü.
açık deniz [high sea] 1- Okyanus ya da denizin
açık kısmı. Genellikle kabotaj sınırının dışında kalan su kesimi.
açık deniz [open ocean] 2- Okyanus ya da denizin sahanlık
alanı ötesinde olup genellikle karasuları dışında kalan sular.
açık deniz [open sea] 3- Kıyıdan uzaktaki su kesimi.
açık deniz balıkçılığı [offshore fishery] Kıyıdan uzakta bir
günden daha fazla kalınarak yapılan balıkçılık. Bu terim aynı zamanda uzak
mesafe balıkçılığı ile eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır. ® Uzak mesafe
balıkçılığı.
açık düşmek [to fall away] Bulunması istenilen yerden (istasyondan) farklı
nedenlerle rotadan sapma sonucu uzakta kalmış olmak.
açık göl [open lake] Dışarıya su akıtan göl.
açık iyi hava [fair weather] Güneşli, açık, bulutsuz anlamında iyi havayı belirten deyim.
açık sezon [open season] Belirli türlerin,
belirli av araçlarıyla avlanmasına izin verilen mevsim.
açık sistem [open system] Çevresi ile etkileşimi
olan sistemleri belirtir. Balık stokları açık sistemlerdir.
açık su(lar) [offshore water(s)] 1- Kıyıdan uzaktaki su(lar).
açık su(lar) [open water(s)] 2- Seyir ve sefer için bir engelin
olmadığı su(lar).
açıkta [offshore] Ülkenin hükümranlık alanı
içerisinde fakat kıyıdan uzakta.
açıkta balıkçılık [offshore fishery] Kıyısal suların ötesinde görece büyük teknelerle yapılan balıkçılık.
açıkta eylemek [to put about] Teknenin limandan,
iskeleden uzakta açıkta beklemesi.
açılır bakla [detachable link] Yaylı sistemi olan ve
gerektiğinde kolay açılır ve kapanır bakla.
açımlama [dissection] Bir canlının parça ve
kısımlarını göstermek için kesilerek açılması.
açma-emme beslenmesi [gape-and-suck feeding] Balıklarda
beslenme mekaniz-masıdır. Balık avlayacağı, ağzına almak istediği besinin
yakınında ağzını hızla açar. Bu yolla ağız içinde negatif basınç oluşur ve
besin ya da av balığın ağzına emilerek girmiş olur.
ad- (önek) [ad-] 1- Aynı yanda, yakınında.
Adoral - Ağzın bulunduğu tarafta.
ad- (önek) [ad-] 2- Eşit, denk. Örnek; adequate-yeterli uygun.
ada [island] Suyla çevrili kara parçası.
ada yavrusu [island babe] İstanbul boğazı
çevresinde kullanılan bir cins balıkçı teknesine verilen ad.
adabalığı [cachalot, sperm whale] ®
adabeyi [large scaled
scorpionfish] ® Scorpaena scrofa.
Adacna relicta (?) [folded
lagoon cockle]
® Hypanis
plicatus.
Adalar Denizi [Aegean Sea] Osmanlıların 19. ve 20. YY arasında Ege Denizi için kullandıkları ad.
adaptasyon [adaptation] Uyma. ® Uyum.
adduktor [adductor] Çekme, yaklaştırma
hareketini yapan kas(lar). ® Kaslar.
adi dikenli balığı [three-spined
stickleback] ® Gasterosteus
aculeatus aculeatus.
adi köpekbalığı [smooth-hound] ® Mustelus
mustelus.
adi morina [common mora] ® Mora
moro.
adi sazan [carp] ® Cyprinus carpio carpio.
adiabatik
sıcaklık [adiabatic temperature] ® Adiyabatik
sıcaklık.
adipoz [adipose] Yağ, yağlı. Örnek; yağ
yüzgeci (adipose fin).
adipoz göz kapağı [fatty
eyelid, adipose eyelid] ® Yağlı göz kapağı.
adipoz yüzgeç [adipose fin] ® Yağ yüzgeci.
adiyabatik [adiabatic] Çevreyle herhangi bir ısı değiş tokuşu olmaksızın (ısı verip almadan)
gerçekleşen anlamında olup besin zincirinde enerji ve madde aktarımı
incelemelerinin temel prensibi olarak alınmaktadır.
adiyabatik etki [adiabatic effect] Artan basınçla suyun
yoğunluğu artar. Yüzeyde sıcaklık 2,48 0C ve tuzluluk %o 34,67 iken
yoğunluk 1,02769’dur. 1,000 m derinlikte aynı sıcaklık ve tuzlulukta yoğunluk
1,07211 olur. Sıkıştırılabilirlik nedeniyle su kütlesi dikeyde sıcaklık
değişikliğine maruz kalır. Buna, çevre ile sıcaklık değiş tokuşu olmazsa
adiyabatik denir.
adiyabatik sıcaklık [adiabatic temperature] Ortam sıcaklığı değişmediği halde sıcaklığın sıkışma ve
gevşeme nedeniyle değişmesidir.
adlittoral kuşak [adlittoral zone] Supralittoral (üst-kıyısal) kuşağın üstünde olup deniz etkisi nedeniyle
ancak bazı karasal bitkilerin gelişebildiği kıyısal kuşak. ®
Supralittoral.
adsi balığı [?] ® Leiognathus
klunzingeri.
adsorpsiyon [adsorption] Malzemenin (molekül) katı yüzeye tutunması.
adveksiyon [advection] Yatay taşınım. Suların yatay hareketi.
Aegeum Mare [Aegean Sea] Ege Denizi.
Aequipecten audouini (?) [queen
scallop] ® Aequipecten opercularis.
Aequipecten opercularis (?) [queen
scallop]
Sin. Aequipecten audouini, Chlamys
opercularis. Kabuklar yanlardan basıktır. Sol (üst) kabuk sağ (alt) kabuktan biraz
şişkindir. Kabuklar değirmi olup kulaklardan biri diğerinden biraz daha
büyüktür. Işınsal kaburgalıdır. Kabuk içi parlak olup dış kaburga yapısı ile
ilişkili yassı kaburgalıdır. Rengi değişken alacalıdır. İçi beyaz, sıklıkla
esmer ya da farklı renkte (mor, sarı, pembe) olabilir. Boyu en çok 11 cm
olabilir ancak sıklıkla rastlanan boyları 4 ile 6 cm kadardır. Döküntülü
tabanda bulunur. Lagünlere girer. Aktif yüzebilir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
aerobik [aerobic]
®
Örobik.
aerobik ayrışma [aerobic
decomposition] ® Örobik ayrışma.
aerobiyont [aerobiont] ® Örobiyont.
aerobiyoz [aerobiosis] ® Örobiyoz.
aerofaji
[aerophagia] ® Örofaji.
aerosist (örosist, şamandıra) [aerocyste] Tallus bölümü olup kabarcık
şeklindedir, içerdiği gaz sayesinde suda yüzer.
aerosol [aerosol] ® Örozol.
afital [aphytal] Göl tabanının bitkisiz bölgesi.
afotik [aphotic] ® Işıksız.
afotik zon [aphotic zone] ® Işıksız
kuşak.
agami [agamy] Çiftler arasında sürekli bağın olmadığı durum. Yumurtlamadan sonra erkek ve
dişinin ayrılması. Örnek; bazı Sihlidgiller (Cichlidae).
agar [agar] Jöle benzeri madde olup karbonhidrat tabanlıdır ve örneğin Gelidium gibi bazı kırmızı alglerden
elde edilir. Endüstriyel alanda yaygın olarak (bakteriyolojide besi ortamı,
vb.) kullanılır ve agar-agar olarak adlandırılır. Agar ya da agar-agar 1650
sonu ya da 1660 başlarında Japonya'da keşfedilmiştir.
agarofit [agarophyte] Kırmızı algdir. Hücre çeperinde hidrokolloid agar üretir. Örnek; Gelidium ya da Gracilaria) hücre çeperleri.
Agassiz [Alexandre Agassiz] İsviçre asıllı Amerikalı
mühendis ve zoolog (1835-1910). Önce babası ile mühendis olarak çalıştı.
Madencilikten çok zengin oldu ve kıyı hayvanlarıyla özellikle Derisidikenliler (Echinodermata) ile ilgilendi. Kendi gemisiyle
Karayipler’de derin deniz faunasını inceledi. Panama’nın her iki tarafındaki
faunayı karşılaştırdı. Yayınladığı eserindeki tabloları kendisi çizdi.
Agnatha (Agnata) [lampreys,
hagfish] ® Çenesizler.
agonistik [agonistic] ® Kavgacı.
agregasyon [aggregation] Bir araya gelerek yığılma.
ağ [fishnet] 1- İpliğin düğümlenmesi ile elde edilen ve balık avcılığında
kullanılan file tipinde büyük araç. ® Balık ağı.
ağ [net] 2- Gözler halinde örülmüş bir cins örgü, file.
ağ atımı başına tabakalandırılmış
ortalama av [stratified mean catch per tow]
Araştırma gemileriyle farklı türler için beher coğrafi tabakada yapılan çekim
başına düşen ortalama av, bölgedeki tabaka alanıyla çarpılır. Çarpım sonuçları
toplanır ve bu toplam bölgedeki bütün alanların toplamına bölünür ki bu da
göreceli bolluğun bir göstergesidir.
ağ atma [paying away, setting] Bir ağı (av
aracını) suya salmak.
ağ çekici [net hauler] Durağan ağların
tekneye alınmasında kullanılan makara.
ağ derinliği [net depth] Mantar yakadan kurşun
yakaya göz sayısı olarak verilen mesafe.
ağ iskandili [net sonde, net sounder] Ağın mantar
yakasına bağlanmış ya kablo ile ya da yine akustik yöntemle sinyalleri
teknedeki yankı iskandiline gönderen ve ağın bulunduğu derinlik, sıcaklık ve
baktığı alandaki balık bolluğunu gösteren bir cins yankı iskandili.
ağ makarası [net reel] Balıkçı teknelerinde ağ ve ağa
ait donanımın sarıldığı tambur. ® Ağ tamburu.
ağ odası [net room] Ağların, tamir edildiği ve
saklandığı özel donanımlı oda.
ağ seti [net-fleet] ® Batarya.
ağ tabaka
[retina] Gözde sinir uçlarının
bulunduğu ışığa hassas tabaka.
ağ tamburu [net drum, net roller] Sürütme ağlarının
sarıldığı geniş yapılı tambur. ® Ağ makarası. ® Ağ vinci.
ağ tamiri [net mending] Ağın yırtılan, kopan
kısımlarının elle örülerek tamamlanması.
ağ vinci [net winch] Görece büyük balıkçı gemilerinde sürütme ağlarının sarıldığı vinç.
ağı (zehir) üreten balıktan
korunma [treatment of fish poisoning] Zehir üreten balıktan korunma konusu hakkında bilgiler izleyen satırlarda
verilmektedir. Ancak bu hiçbir zaman yeterli sayılamaz ve mutlaka hekime
başvurulmalıdır.
a) Dasyatidae, Gymnuridae, Mobulidae, Myliobatidae, Rhinopteridae,
Urolophidae, Potamotrygonidae ailesi bireylerinde: Yara soğuk deniz suyu ile
yıkanmalı. Yırtılmış deri parçaları çıkartılmalı. Yaralı kısım mümkün olduğunca
ve dayanılacak derecedeki sıcak suda 30-90 dakika tutulmalı. Bu tür zehirler
sıcak suda çabuk parçalanır ve etkisi azalır. Hafif uyuşturucu olarak suya MgSO4
konulabilir. Su banyosundan sonra yara yeri cerrahi müdahaleyle
temizlenir ve kapatılır. Kazıklıhumma (tetanos) iğnesi tavsiye edilir.
Antibiyotik desteği gerekebilir. Ağrı kesici olarak ya kasa ya da damara
demerol etkilidir. Birincil şok alışılagelmiş yöntemle atlatılabilirken, ağı
(zehir) etkisinin oluşturacağı kardiyovasküler ikincil şok ciddi tedavi
gerektirir. Yaralının hastaneye kaldırılması önerilir. KMNO4 ve NH3
ve soğukla tedavi uygulanmamalıdır. Denizde vatoz sokmasından korunmak için
yürürken ayakların sürütülmesi önerilir.
b) Ariidae, Bagridae, Clariidae, Doradidae, Heteropneustidae, Ictaluridae,
Pimelodidae, Plotosidae, Siluridae ailesi bireylerinde: Tedavi yukarıdaki (a)
gibidir.
c) Trachinidae ailesi bireylerinin sokması: Tedavisi yukarıdakinin (a)
benzeridir. Ek olarak Ca-gluconat ağrıyı keser. Procain hafif durumlarda
kullanılır. Damardan mepedridin verilmei sokmadan 1 saat sonra da devam eden
ciddi ağrıları azaltır.
d) Scorpaenidae ailesi bireylerinde: Zehiri (uzaklaştırmak) temizlemek için
sokma yeri yıkanır. Kanamaya izin verilmelidir. Yara (sokma) yeri mümkün
olduğunca sıcak ve dayanılacak derecedeki sıcak su banyosunda 30-90 dakika
tutulmalıdır. Hafif uyuşturucu olarak suya MgSO4 konulabilir. Yara
yeri cerrahi müdahaleyle temizlenmeli ve kapatılmalıdır. Kazıklıhumma (tetanos)
iğnesi tavsiye edilir. Antibiyotik desteği gerekebilir. Ağrı kesici olarak ya
kasa ya da damara yapılan demerol etkili olabileceği gibi olmayabilirde.
e) Batrachoididae ailesi bireylerinde: Tedavisi yukarıda (d)
olduğu gibidir.
f) Siganidae, Acanthuridae ailesi bireylerinde: Tedavisi yukarıda (d) olduğu
gibidir.
Önemli uyarı: Kardiyovasküler ikincil şok ciddi tedaviyi gerektirir.
ağı [poison] 1- Canlılara zarar veren maddeler. Ağılama (zehirleme) ağızdan
alınma solunum ya da dokunmayla oluşabilir.
ağı [venom] 2- Zehir. Hayvanların
ürettiği ağı.
ağı balıkçılığı [poison fishing] Zehir balıkçılığı. Yüksek omurgalılara
etki etmeyen fakat balıkları bayıltan ağı (zehir) kullanılarak yapılan
balıkçılık. Ağı ya suya atılarak ya da yem içerisine gömülerek
kullanılmaktadır.
ağı üreten balıklar [venomous fishes] Ağı (zehir) üreten ve dikensi uzantılarıyla sokarak zerk
eden balıklar.
ağılı balıklar [poisonous fishes] Zehirli balıklar. Bakteriyel olan hariç ağı (zehir) taşıyan herhangi
bir balık. Bazen yalnız ağızla alınmayla oluşan ağılamayla (zehirlenmeyle)
sınırlı tutulur ve ağı taşıyan ve ağıyı iğnesiyle aktaranlardan ayrı tutulur.
ağılı maddeler [toxic
substances] Zehirli maddeler. Can
kaybına kadar uzanan zarara yol açabilen kimyasal maddeler.
ağılı-ekmek hamuru avcılığı [poisoned bread-paste-bait] Zehirli -ekmek hamuru avcılığı. Ekmeğin zirai ilaçla yoğrulmasıyla
oluşturulmuş yem malzemesinin suya atılarak balıkların bayılması sonucu yüzeye
çıkanların toplanmasına dayanan avcılık.
ağır metal(ler) [heavy metal(s)]
Cıva-Hg, kurşun-Pb, kadmiyum-Cd ve çinko-Zn gibi atom
ağırlıkları yüksek ve canlılarda birikmeleri nedeniyle de tehlikeli özellikleri
olan metallerdir.
ağırlığa göre av [catch-at-weight] Ağırlığa dayalı av da
denilebilir. Avlanan tahmini balık ağırlığının, balık ağırlığı sınıflarına ya
da diğer faktörlere (araç ya da ülkeye) göre tablosu. Bir türün ağırlığa (ve
boya) dayalı avı balıkçılıkta (yalnız karaya çıkarılanları değil) avlanarak
öldürülen bütün balıkları kapsamalıdır.
ağırlık [weight] ® Kurşun.
ağırlık kaybı [weight loss] Kötü koşullarda balık
ağırlığının azalması.
ağırlık-boy ilişkisi [weight-length relationship] ® Boy-ağırlık
ilişkisi.
ağız (açıklığı) çevresi [peristome] Karındanbacaklı kabuğu
ağzının kenarı. Kabuk açıklığını değiştiren bir çentik ya da kanal ve yoksa böyle
kabuğa ‘holostome - tam açık’ aksine ise ‘siphonostome – sifonsu açık’ denir.
ağız [mouth] 1- Besin ve suyun mideye alındığı yapı.
ağız [mouth] 2- Balıkların ağın içine girdiği açıklık.
ağız [mouth] 3- Nehir, ırmak ve derelerin denize ya da göle döküldüğü
kısım.
ağız açıklığı [spread] Trol ağının yatayda
yanlara doğru açıklığı.
ağız contası [oral fimbria] Taşemegiller’in
(Petromizontidae) yuvarlak ağızlarını çevreleyen ve sızıntıyı önleyen ve
algılamayı sağlayan uzantıları.
ağız dikmeleri – payandaları [oral pillars] ® Ağız zarı - Buccal
membrane.
ağız gebeliği [oral gestation, oral incubation] ® Ağızda
kuluçkacı. ®
Dış-kuluçkacı.
ağız genişliği [fishing spread] Trol ağının yatay açıklığı.
ağız kapağı (zarı) [oral valve
membrane] ® Ağız kapağı.
ağız kapağı [oral valve,
buccal valve] Balıklarda ağız içerisinde
solunum suyu dışarı atılırken geri kaçmasını önleyen - tek yönlü akıntıyı
sağlayan zar.
ağız yüksekliği [fishing height, height] Trol ağının
ağzı açıkken mantar yaka ile kurşun yaka arasındaki dikey mesafesi.
ağız zarı [buccal membrane] Kafadanbacaklılardan Sepioidea ve Teuthoidea takımlarında ağzı
çevreleyen zar olup üçgensi panellerle, bazı türlerde küçük vantuzlar olmak
kaydıyla ağız payandaları ile desteklenmiştir
ağızda kuluçkacı (ağız gebeliği, kuluçkacı) [mouth brooder, oral brooder] Yumurtalarını ağzında koruyarak kuluçkalayan (ovofil) ve genç bireyleri
ağzında koruyan (larvofil) balıklar. ® Dış-kuluçkacı.
ağızla tutunma [oral grasping] Sazangiller (Cyprinidae)
ve Dikenliçütregiller (Monocanthidae) ailesi fertlerinin ağızlarıyla çeşitli
malzemeye (ağ, sünger, ip, urgan, gömlekliler vs) tutunarak kendilerini askıya almaları davranışıdır.
ağlı-kızak [dredge] Taban organizmalarının
örneklemesinde kullanılan torba ağlı bir çeşit deniz kızağı.
ağtabaka [retina] Gözde ışığa duyarlı tabaka, zar.
ahtapot [devilfish] 1- ® Octopus vulgaris.
ahtapot [Octopus] 2- Sekiz kollu kafadanbacaklı yumuşakça (Cephalopoda) cinsi.
ahtapotgiller [?] ® Octopodidae.
Aidablennius sphynx (horozbina) [?] TL=8 cm. Tabansal (demersal) bir
tür olup sığ kayalıkların güneşli tarafında rastlanır. Yumurtaları tabansal
(demersal) ve yapışkandır. Erkek bireyler yumurtayı bekler.
aile [family] 1- Alt-aile üstünde ve süper-aile altındaki ulam
(kategori).
aile [family]
2- Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan birim. Cinslerin toplandığı
grup. Sonu –oidea, –idae, -inae, -ini ile biten cins’in üstündeki grup. Ad
belirtilerek yapılan aile adının isimlendirmesinde cins adı belirteç olur.
Örnek; Salmonidae – alabalıkgiller’de belirtici cins adı Salmo yer alır.
aile [family] 3- Familya.
akanta [acantha] Diken.
akantosefal [acanthocephalus (çoğ. acanthocephala)] Kafasında dikensi tırtıklar bulunan. Ayrıca balıklar, kuşlar ve memelilerin
barsağında asalak yaşayan Aschelminthes (=Nemathelminthes).
akar-göçer [adfluvial] Göllerde yaşayıp
ırmaklara yumurtlamak için göçen. ® Irmak-göçer.
akarsu [runoff] Yağmur suyunun toprak tarafından
emilmeyen kısmı olup serbest akan su.
akbalık [zander] ® Sander lucioperca.
akbalina [white whale]
® Delphinapterus leucas.
akciğer [lung] Göğüs boşluğunda olup solunumu
sağlayan organ.
akciğerli balıklar [lungfishes] ® Dipnoi.
Akdeniz [Mediterranean Sea] Cebelitarık Boğazı ile
Atlas Okyanusu’na, Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz ve Hint Okyanusu’na, Çanakkale
ve İstanbul boğazlarıyla Karadeniz’e bağlı yüzölçümü 2,966.000 km2
olan ve Avrupa’ya kıyısı bulunan kurak iklim denizidir. Uzunluğu 3,860 km’dir.
Birçok alt bölüme ayrılır. Bunlar Albeyta Denizi, Balerya Denizi, Ligur Denizi,
Tiran Denizi, Adriyatik Denizi, İyon Denizi, Ege Denizi, Libya Denizi, Levant
ve Klikya denizidir. Akdeniz’in suyu mavi olup besin tuzlarınca ve üretim
açısından fakirdir. Bu deniz, kirlilik tehdit ve tehlikesi altındadır. 46,000
km uzunluğundaki çevresinde 22 ülke yer almakta olup bunların kuzeyde yer
alanları gelişmiş endüstri ülkeleri olarak önemli kirlilik kaynağını
oluşturmaktadırlar.
Akdeniz hamsisi [round herring] ® Etrumeus teres.
Akdeniz iklimi [Mediterranean climate] Yazları sıcak ve
kurak, kışları ılık ve orta derecede yağışlı geçen alt-tropik (subtropik) iklim
tipi.
Akdeniz midyesi [Mediterranean mussel] ® Mytilus galloprovincialis.
Akdeniz örümcek balığı [spiderfish]
® Bathypterois mediterraneus.
Akdeniz sardalya balığı [European pilchard] ® Sardina
pilchardus.
Akdeniz sular sistemi [Mediterranean water system] Akdeniz sular
sistemi dendiğinde yan denizler dahil, görece geniş ya da dar boğazlarla
birbirine bağlı bölgemiz sular sisteminin tamamı anlaşılmaktadır. Bu sitem
içerisinde Adriyatik Denizi, dahil Cebelitarık’tan Filistin kıyılarına kadar
uzanan Akdeniz’in kendisi ile Ege, Marmara ve Karadeniz yer almaktadır.
akdil balığı [solenette]
® Buglossidium luteum.
akı [flux] 1- Birim alandan birim
zamanda geçen (akan) su, sıcaklık, ışık vb.nin miktarı.
akı [flux] 2- Organik madde (enerji) miktarının birim zamanda beslenme ağının
bir basmağından diğerine aktarılması.
akı ölçer [flow meter] Birim alandan birim
zamanda (ya da mesafede) geçen (akan) su miktarını ölçen alet. Deniz
araçlarından çekilen plankton ağlarından geçen (plankton ağlarıyla süzülen) su
miktarını ölçen alet.
akıcı [liquid] Belirli bir hacmi olup şekli
olmayan.
akılcı balıkçılık [rational fishery] En etkili şekilde en yüksek kaliteli balık avı yani hasadı elde edecek
şekilde düzenlenmiş balıkçılıktır.
akıntı [current] 1- Bir yönde ilerleyen (hareket eden) su kütlesi.
akıntı [current] 2- Sıvıların devamlı akma
hareketi. Göl, deniz ve okyanus sularının bir yöne doğru akması yani kısmen ya
da bütün olarak yer değiştirmesi.
akıntı [current] 3- Suların bir yerden bir yere hareketi, akması.
akıntı [flow] 4- Hareket eden suyun kendisi.
akıntı [flow] 5- Hacim suyun bir noktadan belli bir sürede geçmesi.
akıntı ölçer [current meter] Deniz ve göllerdeki akıntı
yön ve şiddetini ölçen alet.
akıntı oranı [flow rate] Akıntı hızının kanal
ya da ırmağın kesitiyle çarpımı.
akıntı rejimi [flow regime] Irmak vb akıntısının
zamansal özelliği.
akıntıların balığa etkileri [effets of currents to fish] Bunlar beş
grupta değerlendirilebilir. i)
Akıntılar balık yumurta ve kurtçuklarını (larvalarını) taşır. ii) Akıntılar erin balıkların göçünü
etkiler. iii) Akıntılar balıkların
günlük davranışını etkiler. iv)
Akıntı sınırlarında erin balık dağılımı değişir (artar). v) Akıntılar bazen balıkların coğrafi dağılımını sınırlar.
akıntıya karşı [upstream] Akarsuyun çıkış
noktasına doğru, akıntıya karşı.
akışkan [fluid] Akabilen. Belirli bir şekli
olmayan. Sıvı ve gazlar akışkandır.
akışkanlık [viscosity] Sıvının akma yeteneği (hızı).
akkaragöz [white seabream]
® Diplodus sargus.
akkümülasyon [accumulation] Birikim.
aklimatizasyon [acclimatisation] Yeni bir çevreye alışma. ® Uyum.
akomodasyon [accomodation] Gözün net
görmek için odaklanması. Balıklarda göz merceği ileri geri hareket ettirilerek
yapılır.
akorkinoz balığı [albacore] ® Thunnus
alalunga.
akpalamut (akpalamut balığı) [plain bonito] ® Orcynopsis
unicolor.
akraba [affinis] Bir şeyin diğerine
yakınlığı, yatkınlığı.
akrabalık [affinity] Belirli bazı
canlıların bir arada (topluluk oluşturarak) bulunma eğilimi.
aksenik kültür [axenic culture] ® Saf kültür.
aksi (ters) yönde [heterostrophic] Karındanbacaklıda embriyonal sarmal döngüsü sola doğru olup izleyen
döngüleri çoğu karındanbacaklıdaki gibi sağa doğru olan.
akşın [albino] Renksiz yani doğuştan beyaz balık.
Genellikle kremsi beyaz olup gözler retinadaki kan damarlarının görünmesi
nedeniyle kırmızıdır. Doğada ender rastlanır. Mağarada yaşayan türler ise
genellikle renksizdir.
aktarılabilen bireysel kota
[Individual Transferable Quota (ITQ)] Balıkçıya (bireye),
tekne sahibine ya da şirkete verilen, satılabilen ya da devredilebilen toplam
avlayabileceği balık miktarı (kotası) hakkıdır. Bu uygulama filonun çalışmasını
etkinleştirir. Bir kısım balıkçının hakkını devrederek ya da satarak filonun
azaltılmasını yani kısaca var olan gizilgücün (potansiyelin) akılcı kullanımını
sağlayabilir. Devletin filoyu azaltma yönündeki etkisi bu yolla
azalabilir. Ancak zengin balıkçılar kazanırken fakir olanlar yok olur.
aktarılamayan bireysel kota [individual non-transferable quota] Balıkçıya (bireye) ya da şirkete verilen toplam avlayabileceği balık
miktarıdır (kotasıdır). Bu kota uzun süreli hak elde etme değildir ve başkasına
devredilemez.
aktarma
isim [nomen translatum, nom.
trans.] Bir taksonomik birimden
diğerine aktarılan ad.
aktif balıkçılık [active fishing] Sabit olmayan, hareket
halindeki av aracıyla yapılan avcılık.
Örnek; trol.
aktif çamur [active sludge] Atık su arıtma tesislerindeki oksijenli çamur.
aktif çamur süreci [activated sludge process] Atık su arıtma
tesislerindeki oksijenli (örobik-aerobic) biyolojik arıtma süreci.
aktif karbon [active
carbon] Gözenekli saf karbon. Kokuların ya da ağılı (zehirli)
maddeler ile çözünmüş organiklerin giderilmesinde kullanılan %98 saflıktaki
karbon (ağaç kömürü) tozu.
aktinitler
[actinaria] ® Actinaria.
akuakültür [aquaculture] ® Akvakültür.
akus [acus] İğne.
akustik [acoustic] Duyma ve ses ile ilgili olan.
akustik balık markası [acoustic
fish tag] Balık hareketlerini
izlemek için balığa takılan bir cins ses yayıcı.
akustik çevre [acoustical environment] Belli bir ses
kaynağını kuşatan çevre. Bu çevre arka plan gürültüsü ile yararlı sesin bir
karışımıdır.
akustik çukur [sulcus acusticus] Sagitta otolitinin
orta düzlemi boyunca uzanan dar çukurluk.
akustik sistem [acoustical system] Ses dalgası üreten, yayan
ve gelen yankıları dinleyerek algılayan sistem.
akustik sörvey [acoustic
survey] Balık bolluğu ve ulaşılabilirliğini belirlemek için yankı
iskandili (eko-sonder) ve sonar (su altı radarı) kullanılarak yapılan çalışma.
akva- (önek) [aqua-]
Su. Örnek; akvakültür (aquaculture)-sucul canlı yetiştiriciliği.
akvakültür [aquaculture] Sucul canlıların sınırlı
alanlarda (havuz, ağ kafes vb.) besiye alınması ile döllenme dahil yumurtadan
başlatılarak genç bireylerin belirli bir boya ya da pazar boyuna ulaşıncaya
kadar yetiştirilmesi.
akvatoz [bottlenosed skate] ® Rostroraja
alba.
akya [leerfish] ® Lichia amia.
al. (al.) (kıs) [alii, al.] Diğerleri, diğ. Diğerleri anlamına gelen kısaltma.
alabalık [Black Sea
salmon] ® Salmo labrax.
alabalık [sea trout] ® Salmo trutta trutta.
alabalık topağı [trout pellet] Besin bileşenlerinden
oluşan ve alabalık çiftliklerinde kullanılan kuru yem.
Alabalıkgiller [salmon and trout] ® Salmonidae.
alabanda [hard over] Dümenin olabildiğince bir tarafa basılması (kırılması).
alabora (alabura) [capsize,
overturn] Geminin yan yatarak
devrilip ters dönmesi,
altüst olması.
alacakaranlık [dusk] 1- Güneşin batmasından karanlık
çökmesine kadar geçen zaman dilimi.
alacakaranlık [twilight] 2- Denizde güneşin batması ile parlak yıldızların doğmasına kadar geçen süre.
Bu sürede ufuk görülebilir durumdadır.
Coğrafi bölge (enlem) ile mevsime göre değişiklik gösterir.
alama kürek [stop rowing] Birlikte kürek çekmeyi
durdurmak için verilen komut.
alametro [?] ® Balıkçı tekneleri.
alan [area] İki boyutlu ortamdaki yüzey. MKS
sisteminde ölçü birimi m2 ‘dir.
alansal yasak [spatial closure] Sürekli ya da mevsimsel
olarak belirli bir alanda (bölgede) ya da kıyı şeridinde balıkçılığın
yasaklanması. Stok tahminlerinde çoğunlukla dikkate alınmamaktadır.
alarga [keep clear] 1- Geminin açıkta durması.
alarga [off, keep away] 2- Açıkta bekle, dur.
alarm [alarm] Tehlike ya da tehlike anını
hemcinslerine iletme işareti.
alarm maddesi [alarm substance] Balığın yaralanması
halinde eşdaşların tehdit ve tehlikeye karşı uyarılması için salgılanan madde.
albatros [albatross] Tüyleri beyaz, gri ve esmer olabilen, gagası eğri uçlu olup, dar uzun
kanatlı irice bir deniz kuşu.
albedo
[albedo] Kelime anlamı beyazdır. Deniz yüzeyinden yansıyan ışın ile deniz yüzeyine
ulaşan ışın arasındaki orandır. Bu oran beyaz cisimlerde 1 ve siyah cisimlerde
ise 0’dır. Kısaca yansıtma gücü
ölçüsü olan bir katsayıdır.
alberaber [stroke together] Kürekleri birlikte çekmek için verilen komut.
albino [albino] ® Akşın.
Alburnus alburnus (?) [bleak] Sazangil tatlı-su balığıdır. Boyu 18-
Alburnus tarichi (inci kefali) [tarek] ® Chalcalburnus tarichi.
alçak [depression]
Alçak basınç alanları için kullanılan bir
kavram.
alçaltı [depression] Deniz ya da okyanusun
çukur kısmı.
alçıtaşı [gypsum] Sulu (hidratlı) kalsiyum sülfat
(CaSO4-2(H2O).
Alectis alexandrinus (iskender balığı, melek balığı) [African
threadfish] Boyu TL=100 cm ve ağırlığı 3,200 g kadar olabilir. Yüzücü
(pelajik) balık olup
alel [allele] Birbirine ait.
alem [regnum, kingdom] Canlıların
sınıflandırılmasının ilk basamağı olup hayvanlar alemi ve bitikler alemi olmak
üzere ikiye ayrılır.
Alepes djedaba (çatal balığı) [shrimp scad] Boyu TL=40 cm ve ağırlığı
Alepisauridae (Neşterbalığıgiller) [lancetfishes] Actinopterygii sınıfı, Aulopiformes takımı, Alepisauridae ailesi Alepisaurus cinsinde 2 türü bilinmektedir. Okyanussal olup yüzücü (pelajik) yırtıcılardır. Akdeniz’de tek türü yaşar.
İnce uzun gövdelidirler. Boyları 2 metre kadar olabilir. Yaygın olmalarına
rağmen çok az araştırılmıştır. Baş basık, yüz uzun ve sivridir. Ağız genişçe
yarıktır. Alt çenede büyük birkaç köpekdişi ile çenelerde tek sıralı küçük
dişler vardır. Yüzgeçleri yumuşak ışınlıdır. Yüksek ve yelkeni andıran sırt
yüzgeci gövde kadar uzundur. Yağ yüzgeci vardır. Kuyruk yüzgeci derin çatallıdır.
Deri çıplaktır (pulsuzdur). Sırt metalik mavi gölgeli olup koyudur. Yanal
karina siyahtır. Yüzgeçler koyu esmer ya da siyahtır. 1,000 m’den daha derinde
de yaşarlar. Geceleri yüzeye yaklaşırlar. Erdişi (hermafrodit), olup
yumurtlayarak çoğalırlar (ovipar). Etoburdurlar, balıklar, kafadanbacaklılar,
gömlekliler ve kabuklular ile beslenirler. Daha çok kuzey Atlas Okyanusu’nda
yaygındırlar.
alesital
[alecithal] Yumurta sarısı çok küçük ya da hiç olmayan yumurta.
alesta [ready] Denizcilikte
izleyecek emre hazır ol komutu.
aletsel hata [instrumental error]
Kullanılan aletin kusurundan kaynaklanan ölçüm ya da bir
değeri okuma hatası. Bu tür hatalar bir katsayı yardımıyla giderilir.
Alexandre
Agassiz [Alexandre Agassiz]
® Agassiz.
alfa-mezosaprob
kuşak [a mesosabrobe zone] ® Saprob
sistemler.
alg (su
yosunu) [algae] Deniz ve tatlı sularda yaşayan köksüz sucul bitkiler.
alg ağılaması (alg zehirlemesi) [algal toxicosis] Microcystis, Anabaena ve Aphanizomenon cinslerinin ağılı (zehirli) madde
bırakmaları sonucu balıkların ölmesi.
alg çökmesi [algal crash] Alg patlaması
(aşırı çoğalması) sonrasında oluşan ani düşüş-azalma (ölüm). Bu karbon dioksit
ve amonyak oluşmasına ve organik maddenin parçalanması sonucu nitrat ve
fosfatın suda artmasına fakat oksijenin azalmasına yol açar ki bu da yerel
balık ölümlerine neden olur.
alg patlaması [algal bloom] ®
Yosun patlaması.
alg zehirlemesi [algal
toxicosis] ® Alg
ağılaması.
algılama kanalı [sensory canal, lateral line] ®
Yanal çizgi.
alginat (alginik asit) [alginic] ® Alginik.
alginik (alginik asit,
alginat) [alginic] Kıvam artırıcı madde olup karbonhidrat, (mannoz ve
glükoz tabanlıdır). Endüstride yaygın olarak kullanılır (kağıt yapımı,
beslenme, vb.). Bazı kahverengi alglerden (Laminaria)
elde edilir.
alginik asit (alginat) [alginic] ® Alginik.
alginofit [alginophyte] Esmer (kahverengi) algdir (örneğin Laminaria, Cystoseira). Hücre çeperleri alginik asit içerir.
algisid [algicide] ® Yosunkıran.
algler [algae] ® Su yosunları.
algler
ve özellikleri [algae
and their features] Algler heterojen bir bütünü oluştururlar.
Biçimbilimleri çok değişkendir. Örneğin tallus şekilleri iplicikli, silindir
yapılı, hafif yassı ya da yaprağı çok yassı, şerit ya da kayış ya da değişik
şekillerde olabilir. Yine dallanma karşıt, dairesel halka diziliş, çatal ve ya
da almaşık olabilir. Tabana sabitlenmeleri de çok değişiktir. Örneğin disk gibi
yapıyla, az çok silindir biçiminde köksü ve dallara ayrılmış, tabana gömülmüş
olabilir. Boyları çok farklıdır. 0,1 m'den birkaç metreye kadardır.
alglerde hücre tipleri [cell types in algae] Üç hücre tipi
ayırt edilmektedir. Bunlar, arkeoplastid, mezoplastid ve neoplastid tiptir.
alglerde üreme [reproduction in algae] Alglerde üreme
çeşitlilik gösterir ve üç yolla gerçekleşir. 1- Vegetatif (bölünme); 2-
Aseksüel (eşeysiz); 3- Seksüel
(eşeyli).
algoloji
[algology] ® Yosunbilim.
algoritma [algorithm] Her türlü dizgeli
(sistematik) hesap yöntemi. Bu yöntem, sınırlı sayıda işlemden yola çıkılarak
bir sonuca ulaşmak için belirlenmiş ve tanımlanmış işlem ve kuralların tamamı
olarak algılanmaktadır. Bu terim 9. YY’da yaşamış olan Farslı matematikçi Ebu
Abdullah Muhammed İbn Musa el Harezmi’nin adının Latinceye aktarılmasından
kalmıştır.
Ali bereket [painted comber] ® Serranus
scriba.
alıcı ortam [receiving environment]
Kirleticilerin ulaştığı (genellikle) son ortam-çevre,
örneğin göller ve denizler.
alien tür [alien species] Alien aslında ‘yaratık’ anlamındadır. Alien tür ya da
yaratık tür görüldüğü bölge ya da alanda daha önce görülmemiş ve oraya ait
olmayan farklı ekosistemden gelmiş ‘acayip’ tür(ler) için kullanılmaktadır.
Örnek; Caulerpa taxifolia (katil
yosun).
alın [forehead] Başın eğimli ön kısmı.
alışma [acclimatization] Canlıların yeni çevre koşullarında normal yaşam faaliyetlerini sürdürmeye
geçmeleri. ® Uyum.
alizarin [alizarin] Bitki
kökünden elde edilen glikozit halindeki doğal boya maddesi. Zararsız olup hızla
bozunur ve çöker. Bu nedenle deşarj noktalarından seyrelmenin ve dağılımın
(akıntıların) izlenmesinde kullanılır. Canlıların kemiğine yerleşir. Türk
kırmızısı adıyla boyama işlerinde de kullanılır.
alize [trade wind] Atlas ve Büyük Okyanus’ta 300 kuzey ve
güney paralelleri arasında yıl boyunca doğudan batıya esen düzenli rüzgârlara
verilen ad.
alkali [alkali] Tanımı; [OH-]/[H+]
(OH- iyonu konsantr/H- iyonu konsantr).
alkali
ölüm noktası [alkaline death point] Suyun bazik olması sonucu balığın kabaca
pH>11,0’dan sonra ölmesi.
alkalinite [alkalinity] 1- Çözeltinin asitlik/bazlık göstergesi.
alkalinite [alkalinity] 2- Sudaki bazların miktarı. mg/l CaCO3 olarak
verilir.
alkalinite [alkalinity] 3- Karbonat, bikarbonat ve hidroksitlerin sudaki asitleri nötralize etme
kapasitesi.
alkol [alcohol] Genel olarak etanol için kullanılır. Canlı malzemenin uzun süre saklanması
(konserve edilmesi) için %70-80 derecelik etanol ve %45-50 derecelik izo-propil
alkol kullanılır.
Allah
selamet versin [be saved by God] Deniz seferine gidene Allahın korumasında olun
dileği.
Alle etkisi [Alee effect] Popülasyon
sıklığının (yoğunluğunun) belirli bir eşik düzeyin altına düşmesi halinde
karşılaşılan sosyal çiftleşme bozukluğu yani çiftleşememe durumudur. Çiftlerin
birbirlerini bulamamaları balıkçılıkta karşı cinse bağımlılık (depensation)
olarak bilinmektedir. Karşı cinse bağımlı ölüm, stok sıklığı azalırken
bağımlılık ölümü artarsa oluşur. Bazı balık stoklarının çökmesinden sonra,
balıkçılık yapılmadığı halde (F=0) kendilerini toparlayamamalarının nedenleri
olarak şunlar ileri sürülmektedir: i)
Yiyen/yenen ilişkisindeki etkileşim nedeniyle ölümler artmış olabilir. ii) Çiftleşecek birey bulma zorlaşmış
olabilir. iii) Döllenme şansı
azalmış olabilir. iv) Cinsiyet
(dişi-erkek) oranları değişmiş olabilir. v)
Yumurtlamadaki sosyal ilişkilerin yoğunluğu azalmış olabilir. Bunların hepsi ya
da bir kısmı popülasyon büyüklüğünün artmamasının nedeni olabilir ki bu gibi
durumlara Allee etkisi ya da karşı cinse bağımlılık denmektedir.
allojenik
[allogenic] Dış nedeni olan. Başka bir yerde oluşmuş ve taşınmış.
allojenik çökelme [allogenic
sedimentation] Kimyasal yolla belirli
bir su kütlesinde oluşmuş ve daha sonra taşınmış çökel.
allometri [allometry] Vücudun bir kısmının ya da parçasının vücudun tamamına göre farklı
büyümesinin incelenmesidir.
allometrik büyüme [allometric
growth] İzometrik büyümenin tersidir. Vücut parçalarının eşit
olmayan büyümesidir. w=a.Lb denklemindeki işlevsel regresyon
değerinin 3>b>3 olduğu ve b=3 olmadığı büyüme.
allometrik kondisyon faktörü [allometric condition factor] k= w/Lb. k=Kondisyon faktörü, w=ağırlık (g),
L=Boy (cm), b=Boy-ağırlık ilişkisinde regresyon değeri. ® Kondisyon
katsayısı.
allomimetik davranış [allomimetic behaviour] Aynı düzeyde karşılıklı uyarı ve
eşgüdüm davranışı için kullanılan bir terimdir. ® Eşanlı davranış.
allopatrik [allopatric] Taksonomik grup ya da
popülasyonların coğrafi izolasyonu.
Alloteuthis subulata (?) [European
common squid] Gövde uzun ve erin erkeklerde bir kuyruk ile
sonlanmaktadır. Boyu erkeklerde en çok 20 cm ve dişilerde 12 cm olabilmektedir.
Sığ suda yaşar. 200 m derinliğe kadar farklı tabanda yayılır. Mevsimsel
göçerdir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
allotropik göl [allotrophic lake] Çevredeki karasal
kesimden organik madde alan göl.
Alman mersin balığı [sturgeon]
® Acipenser sturio.
Alopias vulpinus (sapan balığı) [thintail
thresher] Kayıt edilen en büyüğü
Alopiidae (İri-harharyasgiller) [thresher sharks] Chondrichthyes sınıfı, Elasmobranchii altsınıfı, Lamniformes takımında
yer alan bir ailedir. Alopias
cinsinde üç türü bilinmektedir. Aile iri bireyleri barındırmaktadır. Gövde ve
kuyruk silindir şeklindedir. Kuyruk yüzgecinin üst lobu çok uzundur
(heteroserk). Rengi mavimsi, siyahımsı ya da sırta doğru esmer olup karın kısmı
beyaz ya da grimsidir. Aile bireyleri
kıyı suları, derin sular ve açık denizlerde yaşarlar. Ancak çoğunlukla kıta
sahanlığında görülürler. İyi yüzücü ve canlı doğurucudurlar (ovovivipar).
Boyları 60-150 cm arasında değişen 2 ya da 4 yavru verirler. Yavrular ana
karnında yumurta sarısını tüketirler. Bundan sonra annenin döllenmemiş
yumurtalarını yerler (oofaji). Yırtıcıdırlar, mürekkep balığı ve sürü oluşturan
küçük yüzücü (pelajik) balıklarla beslenirler. Soyları tehlike altındadır.
Alosa alosa (tirsi, tirsi
balığı, karagöz tirsi) [Allis
shad] En çok, boy TL=83 cm, ağırlık 4 kg ve 10 yaşında olabilmektedir. Yüzücü
(pelajik) yukarı-göçer (anadrom) balık olup daha çok sığ sularda bulunur.
Ticari balıkçılığı önemsizdir. Yaşamının büyük bir kısmını denizde geçirir.
Göçmen ve sürü oluşturan bir türdür. Mayıs’ta büyük nehirlere yumurtlamak için
girer. Kirlilik ve nehirlere kurulan barajlardan etkilenmektedir. Soyunun
tehlike altında olup olmadığı hakkında yeterli bilgi yoktur.
Alosa caspia (hazartirsi,
tirsi) [Caspian
shad] En çok TL=32 cm,
Alosa fallax (dişli tirsi,
tirsi) [twaite shad] En çok
TL=68 cm, 1,500 g ve 25 yaşında olabilir. Yüzücü (pelajik) yukarı-göçerdir
(anadrom). Çok sığ kıyısal sularda rastlanır. Ticari balıkçılığı önemsizdir.
Sürü oluşturur. Yumurtlamak için nehirlerin üst kısımlarına göçmez. Kumlu,
çakıllı taban üstünde gece yumurtlar. Yumurtalar tabansaldır (demersaldır).
Kirlilikten etkilendiği söylenebilir. Soyunun tehlikede olup olmadığı hakkında
bilgi eksiktir.
Alosa fallax nilotica (beneklitirsi, dişli tirsi, tirsi) [Mediterranean shad] En çok TL=39 cm ve
Alosa pontica (Karadeniz ringa
balığı, ringa balığı, tirsi) [Pontic shad] En çok TL=45 cm ve 7 yaşında
olabilir. Yüzücü (pelajik) yukarı-göçer (anadrom) balıktır. Karadeniz su
sisteminde 3-
Alpheidae (çıt karidesleri) [snapping shrimps] Orta boylu,
güçlü kıskaçlı ancak kıskaçlar eşit değildir. FAO'nun 37. balıkçılık alanında 5
cinse ait 14 tür yaşamaktadır. Bu türlerin 6'sı Hint
Okyanusu-Büyük Okyanus kesiminden olup Süveyş kanalı yoluyla doğu Akdeniz’e göç
etmiştir.
Alpheus
glaber
(?) [red sanapping shrimp] Sin. Alpheus ruber. Alpheidae ailesinde orta boyda karides olup ailenin
özelliği olan farklı irilikte kıskaç taşımaktadır. Rengi kırmızı-pembe olup
toplam boyu 4,3 cm kadardır. Geneli 3 - 4 cm'dir. Çamurlu abanda 35 - 500 m
derinliklerde yaşar. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Olta yemi
olarak kullanılır.
Alpheus
ruber
(?) [red sanapping shrimp] ® Alpheus
glaber.
Alpimsi göl [Alpine lake] Dağlık bölgede soğuk
ve karlı buzlu koşullardaki soğuk iklim gölü.
Alsidium helminthochorton (?) [Corsican moss] Kırmızı algdir, tallusu dik durur, düzensiz
dallıdır. Büyüme dorukta olur (uçtadır - apikal). Üreme trigeniktir (3
kuşaklıdır). Genelde 2 - 5 cm boyunda olup ışıklı, sakin kesimlerde, 1 m den
sığ sert zemin üstünde bulunur. Türkiye'nin Ege kıyısında yayılmıştır. Elle toplanır,
ilaç olarak değişik kullanımı vardır.
alt kutup
[subpolar]
Yeryüzünün her iki kutbunda 50-70°’ler arasında kalan
kuşak.
alt stok büyüklüğü eşiği [minimum stock size threshold] Sürdürülebilir en yüksek üretimi yani ürünü (MSY) sağlamak için gerekli olan
en küçük stok büyüklüğü değeridir. Bu değerin altında kalan stok büyüklüğü
aşırı avcılık olarak değerlendirilir.
altaile (altfamilya) [subfamily] Canlıların
sınıflandırılmasında aileden daha küçük canlı topluluklarını kapsayan gruba
verilen ad. Familya’nın (aile’nin) altında yer alan ulam (kategori). Örnek; aile - Salmonidae. Altaile -
Salmoninae.
altalem [subregnum, subkingdom] Canlıların
sınıflandırılmasında alemden daha küçük canlı topluluklarını kapsayan gruba
verilen ad.
altçene boyu [lower jaw length] 1- Alt-çene ucundan ağız açısına olan uzunluk.
altçene boyu [mandible length] 2- Alt-çene ucundan üstçeneyle kesişme noktasına olan
uzunluk.
altçene kemiği [mandible] 1- Ağzı oluşturan işlevsel alt
kısım.
altçene kemiği [mandibula] 2- Besinin alınmasında kullanılan vücut parçası.
altcins [subgenus, infrageneric] Bir taksonomik
grup olup cinsin altında yer alan ulam (kategori).
altdal [subkladus] Canlıların
sınıflandırılmasında daldan (kladus) daha küçük canlı topluluklarını kapsayan gruba
verilen ad.
altfamilya [subfamily] ® Altaile.
altfilum [subphylum] ® Altkabile.
altın havyar [golden caviar]
Yaşı altmışın üstündeki Acipenser gueldenstaedtii balığından alınan kremsi, tadı hafif ve
kolay algılanmayan havyar. Bu havyara elmas (=almas) havyarı da
denmektedir.
altın iskorpit balığı [small red scorpionfish] ® Scorpaena
notata.
altın renkli kefal [golden grey mullet] ® Liza aurata.
altın tozu hastalığı [gold dust disease] Balık derisine altın
sarısı-esmer tozlu görüntü veren dinoflagellatların neden olduğu bulaşıcı
hastalık.
altınbaşkefal [golden grey mullet] ® Liza aurata.
altınkuşak balığı [bogue] ® Boops boops.
altıparmak [Atlantic
bonito] ® Sarda sarda.
altıyarıklıcanavar (altı-yarıklı
balık) [bluntnose sixgill shark] ® Hexanchus griseus.
Altıyarıklıgiller [cow sharks] ® Hexanchidae.
altkabile [subphylum] Canlıların
sınıflandırılmasında kabileden (filumdan) daha küçük canlı topluluklarını
kapsayan gruba verilen ad.
alt-popülasyon [subpopulation] Kendi içerisinde
çiftleşerek çoğalan büyük popülasyonun etkileşimli bireylerinden oluşan
parçası.
altsınıf [subclass] Canlıların
sınıflandırılmasında sınıftan daha küçük canlı topluluklarını kapsayan gruba
verilen ad.
alttakım [suborder, sub-ordo] Canlıların
sınıflandırılmasında takımdan daha küçük canlı topluluklarını kapsayan gruba
verilen ad.
alt-tropikal [subtropical] Ekvatorun kuzey ve
güneyinde 35-40°’ler arasında yer alan dar kuşak.
alttür [subspecies] 1- Türün altında yer alan taksonomik ulam (kategori).
alttür [subspecies] 2- Coğrafi yalıtılmışlık nedeniyle diğerlerinden kalıtsal olarak
ayrılmış (yapabilecek olmasına rağmen yalıtılmışlık (izolasyon) nedeniyle
diğerleriyle çiftleşemeyen) canlılar ulamı (kategorisi).
alttür [subspecies] 3- Hayvan ya da bitki türü altında yer alan ikinci dereceden tür.
altüst olma [overturn] Mevsimsel sıcaklık
değişmesi ve buna bağlı yoğunluk farklılığı nedeniyle suların deniz ve göllerde
yer değiştirmesi ve yenilenmesi.
alyanak [gilthead seabream] ® Sparus
aurata.
alyuvar [erythrocyte] Çapı 7µ kadar olan kırmızı renkli kan hücresi. Balıklarda
alyuvarlar elips şeklindedir. O2 ve CO2 taşıyıcılığı
yaparlar. Ömrü yaklaşık 120 gündür.
Amandibulata [amandibulata] Mandibulu olmayan. Çenesiz.
Bir eklembacaklı grubu.
amatör balıkçı [amateur fisher] Avladığı balığı satmayan, spor ve kendi zevk ve tüketiminde kullanan kişi.
ambar kapağı [hatch cover] Ambarı kapatan sağlam
ağır kapak.
amberbalığı [cachalot, sperm whale] ®
® Çevreleyen.
ambulakral ayakçık [ambulacral sucker, tube foot] Derisidikenlilerin (Echino-dermata) tutunmaya yarayan yapışıcı ve hidrolik
prensiple çalışan, uzatılıp geri çekilebilen ayakçığı.
amenzalizm [amensalism] Türlerden biri
zarar görürken-etkilenirken diğerinin ne zarar ne de yarar
gördüğü-etkilenmediği ilişki (- 0). Örnek: Çevre yapısının bir tür tarafından
değiştirilmesi ve bir beslenme grubunun yok edilmesi. Tabana gömülen ve
çökeltiyle beslenen organizmalar ince kumlu zeminde daha çoktur. Tabana gömülen
organizma etrafta daha ince askı yükün oluşmasına neden olur. Bu ise askı yükle beslenenlerin filtreleyerek besin
alma organlarının tıkanmasına ve bunların beslenmesinin zorlaşmasına sonuçta
sayılarının azalmasına yani olumsuz etkilen-mesine yol açar.
amfi- (önek) [amphi-] Etrafında, iki tarafa, iki türlü, iki yanda, etrafta. Amfidrom balıklar
(amphidromous fish) - Etraf-göçer balıklar.
amfibiyotik [amphibiotic] 1- Erinlerinin karasal, kurtçuklarının sucul evresi olan
organizma(lar).
amfibiyotik [amphibiotic] 2- Konak ile ortak yaşayış ya da parazit ilişkisinde olan
mikroorganima(lar).
amfibyumlar [amphibian] ® İkiyaşayışlılar.
amfidrom balıklar [amphidromous fish] ® Etraf-göçer
balıklar.
amfinöra [Amphineura, sea cradles, chitons] ®
İlkel yumuşakçalar.
amfioksus [amphioxus] ® Amphioxus.
amfipoda [amphipoda] ® Kum
pireleri.
amfitrof [amphitrophic] ® Çiftbeslek.
amiktik
[amictic] Su deveranı olmayan
sürekli buzla kaplı göl.
amino
asidi [amino acid] Amin ve karbosiklik asit gruplarına sahip olup
proteinlerin temelini oluşturan madde.
amiral [admiral] Yüksek rütbeli deniz subayı (general).
Ammodytes [Ammodytes] 1- Bir
balık cinsi. ® Ammodytes
tobianus.
ammodytes [ammodytes] 2- Saklanan, dalan.
Ammodytes tobianus (kum
balığı, küçük kum yılan balığı) [small sandeel] Genelde yem balığı olarak kullanılmakta olup ticari önemi yüksektir. TL=25
cm boya ulaşabilir. Çoğunlukla kumlu, yakın kıyısal tabanda rastlanır. Kışı
kuma gömülü geçirir. Bireyleri değişimli olarak ya kuma gömülü kalırlar ya da
sürü halinde yüzerler.
Ammodytidae (Kumbalığıgiller) [sand lance,
sandlance, sand-eels] Trachinoidei alttakımının bir ailesi olup daha çok Ammodytes cinsiyle (6 tür) tanınmıştır. Bundan başka ailede Ammodytoides (6 tür), Bleekeria (3 tür), Gymnammodytes (3 tür), Hyperoplus
(2 tür), Lepidammodytes (1 tür), Protammodytes (2 tür) cinslerinde toplam
23 tür yer almaktadır. İnce uzun vücud, yılan balığını andırır ve küçük
pullarla kaplıdır. Yüz uzun ve sivri, üst çene öne uzayabilir (protraktil).
Dişleri yoktur. Sırt yüzgeci kısa yumuşak ışınlıdır. Kuyruk çataldır, karın
yüzgeci bulunmaz. Küçük pullar çemberimsidir (sikloid). Yüzme kesesi yoktur.
Sırt açık esmer, altın sarısı gölgeli ya da yeşilimsidir. Karın gümüş
rengindedir. Boyları 10-
amoeba [Amoeba] 1- Değişken.
Amoeba [Amoeba] 2- Amip.
amonyak [ammonia]
Ağılı (zehirli), tahriş edici gaz (NH3). Gübre maddesi, üre
bileşeni.
amonyak ağılaması (zehirlemesi) [ammonia poisoning] Akvaryumlarda besin ve
sair maddelerin parçalanması sonucu oluşan amonyakla ağılanma (zehirlenme).
Belirtileri balıkların yüzeyden hava yutması ve mukus (sümüksü malzeme)
salgılanmasıdır.
amonyaklama [ammonification]
Nitrat ve nitrit’in bakterilerce amonyum bileşiklerine
indirgenmesi.
amonyaklayıcı bakteriler [ammonifying
bacteria] Organik maddelerce yüklenmiş (atık) sularda amonyağı
açığa çıkaran bakteriler.
amonyum [ammonium] Tek
değerli NH4 radikalinin adı.
Amphioxus [Amphioxus] 1- Branchiostomata cinsinin sinonimi. ® Branchiostomata.
amphioxus
[amphioxus] 2- Her iki ucuda sivri.
Amphioxus lanceolatum (batrak) [lancelet] ® Branchiostoma lanceolatum.
Amphneuira
[Amphineura, sea cradles, chitons] ®
İlkel yumuşakçalar.
ampirik
[empirical] Deneyim ve görgü yoluyla bilinen.
amplitud
[amplitude] Dalga yüksekliği.
Amygdale
decussata (?) [grooved
carpet shell]
® Ruditapes decussatus.
ana- (önek) [ana-] Yukarı doğru, geriye.
ana gemi [mother ship] Diğer balıkçılık (av)
teknelerine hizmet veren büyük gemi. Bu gemi ile avcı teknelerinin avı işlenir
ve karaya çıkartılır.
ana topluluk [major community] Yeteri büyüklükte ve
eksiksiz bir düzene sahip olup bağımsız olan topluluğa denmektedir. Bu tür
topluluklar güneş enerjisinden başka bir girdiye gereksinmezler. Komşu
topluluklardan olabilecek girdi ve çıktılardan görece bağımsızdırlar. ® Küçük
topluluk. ® Topluluk çözümlemesi.
ana yön rüzgârları [cardinal winds] Dört ana yönden (doğu, batı kuzey, güney) esen rüzgârlara verilen ad.
ana-baba biyokitlesi [parental biomass] Kısaca yumurtlayan
popülasyonunun ağırlığıdır. Bir türün erin yani cinsi olgunluğa ulaşmış
bireylerinin ağırlığıdır.
ana-baba popülasyonu [parent population] Araştırma ve çözümleme
için başlangıç ya da çıkış popülasyonu olarak değerlendirilen herhangi bir
popülasyon.
anabiyoz [anabiosis] Yeniden canlanma. Kurak geçen
dönemi, ölü benzeri durumda geçirdikten sonra yeniden canlanma. Birçok
omurgasız hayvan bu yeteneğe sahiptir.
anabolizma
[anabolism] ® Özümleme.
anaç [spawner] Yumurtlama dönemindeki
balık. ®
Yumurtlayan.
anaç tuzağı [spawner trap] Üreme aşamasına gelmiş
balıkların yumurta ve atmığını kültür amacıyla almak (anaç olarak kullanmak)
için ırmak ya da balık merdiveni ya da geçidine konulmuş yönlendirici set, çit.
Anacanthini [Gadiformes, cod likes] ® Dikensizler.
Anadara
corbuloides (?) [basket ark] Çamurlu döküntü
üstünde 25-30 metrelerden 100 m'den daha derinde yayılır. Boyu en çok 7 cm
kadardır. Türkiye'nin aralıklarla Akdeniz kıyılarında ve Ege kıyılarının
tamamında bulunur. Avcılığı vardır.
Anadara diluvii (?) [diluvial ark] Sin. Diluvarca diluvii. Yanal şişkinlikleri farklı eşit kabukludur. Bisal
çentiği yoktur. Kancalar kıvrıktır. Dışı ışınsal kaburgalıdır. Dış zarı (derisi)
koyu sarıdır. Düz eklemlidir (mafsallıdır). Kabuk rengi beyaz, dıştan esmer pas
renginde olup içi sarımsı pembedir. Boyu en çok 7 cm olup geneli 3 - 4 cm'dir.
Kumlu-çamurlu, döküntülü tabanda 5 m ile 500 m'ler arasında yayılır.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
anadrom [anadromous] ®
Yukarı-göçer.
anadrom balıklar [anadromous fish] ®
Yukarı-göçer balıklar.
anaerkil aile [matriachal family] Üreme aşamasındaki
eşeyler birbirine bağlı değildir. Dişi yumurta ve yavruları bekler ve korur.
Bazı Sihlidgillerde (Cichlidae) görülen bu aile tipinde balığın cinsiyeti
belirsizdir. Dişi yumurtaları ağzında kuluçkaya alır. ®
Ataerkil/Anaerkil aile.
anaerkil/ataerkil aile [matriarch/patriarch family] Sihlidgillerde (Cichlidae) dişi kuluçkalıkla ilgilenirken erkeğin
bulundukları bölgeyi koruması şeklindeki ailesel yapıda, yüzmeye başlayan
yavruların oluşmasından sonra dişi ve erkeğin ortaklaşa ana-baba görevini
yürütmesi olarak bilinen birlikteliktir. Bu tür aileye açıkta yumurtlayan
tekeşlilerde rastlanmaktadır. Cinsiyetlerde görüntü ve renk farklılığı
yaygındır. ®
Ataerkil/Anaerkil aile.
anaerobik (anörobik) [anaerobic] Aerobik’in (örobik) tersi. Suda, çözünmüş oksijensiz ortam ya da koşullar.
anaerobik (anörobik) ayrışma [anaerobic
decomposition] Oksijenin bulunmadığı koşullarda mikroorganizmaların
organik maddeleri ayrıştırması.
anaerobiyoz (anörobiyoz) [anaerebiosis] Oksijen ve havanın bulunmadığı ortamda sürdürülen yaşam.
anafor [eddy] Dairesel hareket eden
denizel akıntı.
anahtar [key] Bir tür ya da türlerin
tanımlanmasında kullanılan açıklamalı özellikler listesi. ® Tanımlama
anahtarı.
anal [anal] ® Dışkıl.
anal
yüzgeç [anal fin, proctal fin,
proctopterygium] ® Dışkıl yüzgeç.
analitik [analytic] Çözümsel. Açılımcı çözme yolu.
analiz [analysis] Çözümleyerek. Bileşen ve bileşenlerine ayırarak.
anastezik [anaesthetic] Balığın hareketliliğini sınırlayan uyuşturucu kimyasal maddeler. Çoğunlukla
kullanılan kimyasalların başında MS 222 gelmektedir.
anatomi [anatomy] Yapıbilim.
Organizmaların yapısını inceleyen bilim.
anavasya (anavaşya) [?] Yunancadan dilimize geçmiştir. Yunanca, ana =
yukarıya; vasis= kanaldan. ® Balık göçleri (fish migration).
anavaşya (anavasya) [?] ® Anavasya, ® Balık göçleri (Fish migration).
andr [andr] Erkek, erkek özellik. Örnek; jinandromorf (gynandromorph = erkek ve dişi
özellikleri taşıyan).
andro- (önek) [andro-] Erkek. Koca.
androgamet [androgamete] Atmık gözesi (hücresi).
Mikrogamet.
anele [anchor ring] Hareketli demir halka. Örnek; çapaya bağlı
hareketli halka.
anemi [anaemia] Kansızlık.
anemometre [anemometer] Rüzgâr hızını deniz mili
olarak ölçen alet.
Anemonia
sulcata [snakelocks anemone] Actiniidae
ailesindendir. Boyu yaklaşık 10 cm kadardır. Dokunaçları görece uzundur (15 cm). Kayaların üstünde birkaç metreden 10 metre derinliğe
kadar yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
angström [angstrom] 1Å=10-10 m
= 10-8 cm = 0,1 nm. Uzunluk birimi. Işığın dalga boyunun ölçümünde
ve belirtilmesinde kullanılan birim.
anguiliform [anguilliform] Yılan balığına benzeyen şekilde olan.
Anguilla [Anguilla] Yılan balığı cinsi.
Anguilla anguilla (yılan balığı) [eel, European eel] Yılan değildir.
Kemikli balıklardan olup dişisi TL=133 cm boy ve 2,9 kg kadar olabilmektedir.
Belirlenen en yüksek yaşı 85 yıldır. Tabansal (demersal) aşağı-göçer (katadrom)
bir balıktır. 0-
Anguillidae (Yılanbalığıgiller) [eels, freshwater eels] Actinopyerygii-Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Neopterygii altsınıfı,
Anguilliformes-Yılanbalığımsılar takımı, Anguilloidei alt-takımında Anguillidae
ailesi, Anguilla cinsinde 19 tür ve 6
alt-tür yer almaktadır. Avrupa sularında tek bir türü bulunur (Anguilla anguilla). Gövde
yılan şeklindedir, öne doğru yuvarlak kesitlidir ve arka biraz basıktır. Ağız
uçta ve gözbebeği seviyesine kadar yarıktır. Alt çene, üst çeneyi az geçer;
dişler küçük olup çok sayıda sıralar halinde düzenlenmiştir. Gözler yuvarlak ve
küçüktür. Sırt yüzgeçleri kesintisizdir, göğüs yüzgecinin arkasından başlar
kuyruk yüzgeci ve dışkıl (anal) yüzgece bitişik görünümlüdür. Göğüs yüzgeçleri
iyi gelişmiştir. Karın yüzgeçleri yoktur. Elips biçimindeki küçük pullar deriye
dahildir. Rengi biyolojik ortam ve
gelişme evresine göre değişkenlik gösterir. Boyu en çok 150 cm olur ancak
çoğunluk 20-80 cm arasındadır. Aşağı-göçerdir (katadrom). Denizel kıyı sularında,
acı ve tatlı sularda bulunur. En bilinen bireyi Anguilla anguilla’dır. Yumurtlama Sargasso Denizi’nde gerçekleşir.
Kıyılarda planktonla beslenen kurtçukları (larvaları) leptosefal (leptocephali)
adıyla anılır. Büyüyen kurtçukların izleyen gelişme evresi glass eel (camsı
yılanbalığı) adını alır. Kurtçuklar saydamdır. Bir yıllık olup ırmak ağızlarına
girmeye başlayanlara elver denir. Büyüme ve gelişmesini tatlı-suda tamamlayan
ve eşeysel (cinsi) olgunluğa ulaşan bireyleri yumurtlamak için denize göçer. Avrupa
yılan balıkları Sargasso Denizinde yumurtlar. Balıkçılıkları ve besicilikleri
önemlidir. Yılanbalıkları özellikle geceleyin aktiftir. Kış uykusu süreçleri
hariç çamura gömülü yaşarlar. Yumurtlama göçüne başlamış bireyler beslenmeyi
bırakır. Yumurtadan kültürü henüz yapılamamakta ancak besiye alınabilmektedir.
anguis [snake] Yılan.
Angulus
tenuis (?) [delicate
tellin]
® Tellina tenuis.
ani hız [darting speed, burst speed] Balığın kısa süre (5-10 saniye) koruyabileceği en yüksek hız. Balıklar bu
hızı genellikle avlanırken ya da yırtıcıdan kaçarken kullanırlar.
ani sel [flash flood] Yoğun yağışların neden
olduğu, hızlı gerçekleşen su baskını ve taşkınlardır.
animal(ia) [animal(ia)] Hayvan(lar).
anizogami [anisogamy] 1- ® Eşeyli (seksüel) üreme.
anizogami
[anisogamy] 2- Eşit büyüklükte olmayan üreme ürünleri (yumurta ve
atmık).
anlık [instantaneous] Süresi normalde
algılanamayacak kadar kısa olan olayı tanımlar.
anlık artan üretim oranı [instantaneous rate of surplus production] Büyüme
hızı (oranı) + içgöç oranı – doğal ölüm’dür. Bütün değerler anlık olup ağırlık
cinsindendir. Dengeli balıkçılıkta artışlar avcılıktan gelen kayıpları karşılar
ki o zaman artan üretim balıkçılıktan gelen kayıplara eşittir.
anlık balıkçılık ölüm oranı [instantaneous rate of fishing mortality] Doğal ve balıkçılıktan gelen ölümlerin birlikte etkin olduğu durumlarda
balık sayısının zaman içerisindeki sayısal azalmasının tanımlanmasında
kullanılır (Nt=Noe-Zt). Burada Z=F+M’dir. N0=Başlangıçtaki
balık sayısı; Nt=t zaman süreci sonunda geriye kalan balık
sayısıdır.
anlık balıkçılık ölümü [instantaneous fishing mortality] Herhangi
bir anda ölen balıkların yüzdesidir.
anlık büyüme hızı [instantaneous rate of growth] Bir ağırlık artış ölçüsüdür. Genellikle süresi bir yıl olan birim zamandaki
ağırlık artışı olarak ifade edilir ve g=[ln(Wt)–ln(W0)]/(t1-t0)
‘dir. Burada Wt bir süreç olan t1 gündeki son ağırlık, W0
ise başlangıçtaki ağırlıktır.
anlık doğal artış oranı [instantaneous rate of natural increase] O
andaki artan üretim payıdır. ® Anlık artan üretim oranı.
anlık doğal ölüm oranı [instantaneous rate of natural mortality] Balık
sayısının zaman içerisindeki sayısal azalmasının tanımlanmasında kullanılır.
Doğal ve balıkçılıktan gelen ölümlerin birlikte etkin olduğu durumlarda bu
değer Z=F+M eşitliğinden elde edilebilir.
anlık içgöç oranı (anlık stok’a
katılma oranı) [instantaneous
rate of recruitment] Kısa bir sürede avlanabilir boya ulaşan balıkların
sayısının avlanabilir boydaki balık sayısına bölünmesidir. Bu oran genellikle
yıllık temelde verilir. Bu yaklaşımın temelinde yatan bir hata vardır o da
içgöçün (stoğa katılmanın) stok büyüklüğü ile ilişkisinin ölüm oranları ve
büyüme nedeniyle zayıf olmasıdır. Dolayısıyla yöntem prensip olarak
yararlanılan stoğun büyüklüğünün ya hiç değişmediği ya da çok az değiştiği
hallerde kullanılabilir.
anlık ölüm [instantaneous mortality] Herhangi bir
anda ölen balıkların yüzdesidir.
anlık stoğa katılma oranı [instantaneous rate of recruitment] ® Anlık içgöç
oranı.
anlık toplam ölüm oranı [instantaneous rate of
mortality, coefficient of decrease] Birim zamanda
ölenlerin sayısının o anda popülasyondaki balık bolluğuna oranıdır. Kısaca
yaşam payının (S=geride kalanların payının) işareti değiştirilmiş doğal
logaritmasıdır. S = Nt/N0 ve Z = -lnS ‘dir. Yani Z = -
[lnNt - lnN0).
Annelida [Annelida, segmented
worms] ® Halkalıkurtlar.
annulus [annulus, çoğ., annuli] Balıkların sert aksamlarında bir
yıla denk gelen büyüme halkasıdır.
anofel [Anopheles] 1- Değersiz, zararlı.
anofel [Anopheles]
2- Sıtma yayan sivrisinek.
anoksiya [anoxia]
Oksijen yetersizliği.
anomali [anomaly] Belirli bir dönem ve koşul için geçerli olan ortalama değerlerden sapma,
farklılık.
Anomia ephippium (?) [common jingle shell] Gel-git kuşağı
altında kaya, moloz, yumuşakça kabukları
ve enkaza, bitki ve mercanlara vs yapışık yaşar. Lagünlere girer. Boyu
en çok 7cm olabilir. Türkiye'nin tüm kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır ancak
pek beğenilmez.
Anomiidae (?) [anomiids] Kabuklar eşit değildir ve midye sağ kabuktaki delikten
tabansal malzemeye bisusları ile yapışır. Alt kabuk yassı üst kabuk dışbükey
olup şekilleri düzensizdir. Dişsizdir, eklem simetrik değildir. Her kabukta
yaklaştırıcı kas izi vardır, manto sinüsü yoktur. Lifsi solungaçlıdır. Eşeyler
farklıdır. Askı yükle beslenir. Akdeniz sular sisteminde bu aileden 6 tür
yaşar.
anonim [anonymous] Yazarı bilinmeyen ya da belli olmayan eser.
anormal [abnormal] Normal olmayan durum.
anormallik [abnormality] Doğal olarak balıklarda
bulunmayan durum.
anörobik [anaerobic] ® Anaerobik.
anörobiyoz [anaerebiosis] ®
Anaerobiyoz.
antagonist büyüme [antagonistic growth,
reproductive drain] Üreme ve büyümenin zıtlığı kuramı. Erkeklere göre dişi
balıklar çok daha fazla enerjiyi yumurta üretiminde kullanır ve daha az
büyürler. Bu genelde yanlıştır. Çünkü çoğunlukla dişiler erkeklerden daha
büyüktür.
antagonistik etki [antagonistic
effect] Bileşeni oluşturan maddelerin birbirinin etkisini
azaltması (ters sinerjik etki).
Antarktika [Antarctica] Güney kutbu ve
kıtası. Yüzey alanı=13 milyon km2.
ante- (önek) [ante-] Önce. Örnek: Antenatal (doğumdan
önceki süreç).
antenli kırlangıç [longfin gurnard]
® Chelidonichthys
obscurus.
antenli mercan [bluespotted
seabream] 1- ® Pagrus caeruleostictus.
antenli mercan [pink dentex] 2- ® Dentex gibbosus.
anterior [anterior] Önde,
ön. Anatomide canlı gövdesinin ön kısmını belirtmek için kullanılır.
Anthias anthias (berber balığı) [swallowtail seaperch] TL=30 cm kadar olur. Mercan resifleriyle birlikte kayalık, kaba çakıllı
kesimlerde
anthos [flower] Çiçek.
Anthozoa (deniz şakayıkları) [sea anemone] 1- Knidlilerin bir sınıfı olup
gelişmelerinde medüz evresi yoktur. Atmık ve yumurtaları sıya salarlar.
Bunlardan planula kurtçukları oluşur. Planula uygun zemine yapışır ve buradan
knidli gelişir. Bazı deniz şakayığı ve
mercan türleri tomurcuklanarak eşeysiz ürer. Diğer knidliler gibi polip
silindirik gövdelidir. Dokunaç ve ağız kenarındaki yakıcı gözelerle avlanarak
beslenir.
Anthozoa [Anthozoa] 2- Çiçek-polipler anlamına
gelmektedir.
Anthozoa [corals] 3- ® Mercanlar.
anti tropik [antitropical] Sardinops, Engraulis, Squalus, Zeus gibi
tropik kuşakta bulunmayan ve yalnız kuzey ve güneyde bulunan çift kutuplu
(bipolar) balıklar.
antibiyotik [antibiotic] Bakteriler ve diğer
küçük organizmaların gelişmesini önleyen ve çoğu kez öldüren kimyasal.
antifouling [antifouling] Yapışan
organizmaların yapışma ve gelişmesini engelleyen zehirli kimyasal madde.
antimikrobiyel [antimicrobial] Mikrobiyel büyümeyi önleyen kimyasal ya da biyolojik maddeler.
antirostrum [antirostrum] Balıkların genelde en
büyük otoliti olan sagitta’nın ön ve üst kısmını.
antiseptik [antiseptic] Mikropların
çoğalmasını durduran, engelleyen madde.
antisiklon [anticyclone] Kuzey
yarımkürede saat yönünde, güney yarımkürede ise saat yönünün tersine döngüler
olup yüzeydeki (besin tuzlarınca zengin) sularının aşağıya doğru hareket ettiği
üretim sürecinden koparıldığı (batan) denizel sistemdir.
antisiklonik [anticyclonic] Komşu bölgelere göre
yüksek basınca sahip, kuzey yarım kürede saat yönünde dönen (denizlerdeki sular
ile atmosferdeki hava) hareketleri.
Anton Dohrn [Felix Anton Dohrn] Eklembacaklıların
evrimi üzerinde yoğunlaşmış Darwinci Alman hayvan bilimci (1840 Stettin,
Polonya - 1909 Münih). Çeşitli yerlerde bu arada Helgoland’da Haeckel ile
birlikte çalışmıştır. Deniz faunasının araştırılması için Napoli zooloji
istasyonunun kurucusudur. Almanya’da
onuruna bir araştırma gemisine (RV Anton Dohrn) adı verilmiştir.
antropojenik [anthropogenic] İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan.
antropoloji [anthropology] İnsanbilim. Hayvanlar
aleminden insanların incelenmesini konu alan bilim.
anura [anura] 1- Çiftyaşayışlıların bir takımı.
anura [tailless] 2- Kuyruksuz.
anüs [anus] Hayvanlarda sindirilmiş maddelerin vücut dışına atıldığı kısım.
anüs bezi [rectal gland] Keskisolungaçlılarda
(Elasmobranchii) sindirim sisteminin son bulduğu kısımda bulunan salgı bezi. Bu
bezin önceleri sindirim ve boşaltımla ilgili olduğu düşünülmüşse de bugün bezin
yüksek yoğunlukta fazla NaCl’in atılmasında kullanıldığı düşünülmektedir.
anyon (eksin) [anion] Negatif yüklü iyon (Cl-, Br-). Elektrolizde anyonlar anoda (+) doğru hareket eder.
aparat [apparatus] Cihaz.
apeks [apex] Uç, tepe, en yüksek.
Aphanius dispar (dişli sazancık, dişlisazancık balığı) [?] En çok TL=7 cm. Göçmen olmayan tabansal (demersal) balık olup tatlı-su,
acı-su ve denizde bulunur. Kıyısal kesimde ve karasal kökenli sularda yaşar.
Sürü oluşturur. Akvaryumda beslenmesi zordur. Bitki kökleri ve yüzer bitki
artıklarının olduğu alanlarda yumurtlar.
Aphanius fasciatus (dalaba
balığı, dişlisazancık,
dişli sazancık) [?] Tatlı-su, acı-su ve denizde yaşayabilen ve göçmen olmayan tabansal
(demersal) balıktır. Boy TL=6 cm’dir. Balıkçılığı yoktur. Akvaryum balığı
olarak ticareti yapılır ama saklanması zordur. Kısa ömürlü balıktır. Daha çok
göller ve bataklık alanlarda rastlanır. Omurgasızlar ve bitkilerle beslenir.
Nisan’dan Eylül’e kadar yumurtlar. Yaşam-alan kaybı nedeniyle tehdit ve tehlike
altında olan bir türdür.
Aphia minuta mediterranea (camkaya, saydamkaya balığı, beyaz kaya
balığı, beyaz kayabalığı) [transparent goby]
Aphia minuta’nın Akdeniz sularında
yaşayan alttürüdür. Alttür hakkında kayda geçmiş bilgi azdır. Kısaca Aphia minuta
apikal
[apical] Uç, uçta.
Apkallu balığı [apkallu fish] Babil’in 7 akil adamından
olup balık derisi giyen biri.
aplanospor [aplanospor] ® Eşeysiz (aseksüel) üreme.
aplasental [aplacental] ® Etenesiz.
aplasental vivipar [aplacental viviparity] ® Ovovivipar.
Apletodon dentatus dentatus (?) [small-headed
clingfish] En çok
apo- (önek) [apo-] dan ırak. dansız. Apod (apode)-Ayaksız, ayağı olmayan.
apod [footless] Ayaksız.
apod balıklar [apode fishes] Karın (pelvic) yüzgeci
olmayan balıklar. Örnek, Anguilla (yılan
balığı).
apoda [apoda] Çift-yaşayışlıların (Amphibia) bir
takımı.
apofiz [apophyse] Kemik çıkıntısıdır. Bir kısım midyede ayak kasının
çekilmesine yarayan bombeli çıkıntı.
Apogon imberbis (kardinal balığı) [cardinal fish] Boyu TL=17 cm kadar olabilir. Göçmen olmayan, mercan resifini yeğleyen
fakat kayalık, çamurlu kesimlerde de bulunan bir balık olup 10-200 m’lede
rastlanır. Zaman zaman sürü oluşturur, bazen tek gezer.
Apogonidae
(Kardinalbalığıgiller) [cardinal fishes]
Actinopterygii-Işınlı-yüzgeçliler sınıfı
Perciformes-Levreksiler takımının bir ailesidir. Çoğu türü denizde yaşar,
birkaçı acı-suya girer. Aile 25 cins ve 334 türü barındırır. Küçükten orta boya
kadar olan balıklardır. Gözler iridir. Solungaç kapağında en az bir kemiksi
çıkıntı vardır. İri ağız eğik, alt çene çıkıntılıdır. Çene ve damak dişleri
genellikle kılsı yapılıdır (villiform’dur). Sert ve yumuşak ışınlı sırt
yüzgeçleri ayrılmıştır. Karın yüzgeçleri göğüstedir. Pulları iridir. Rengi
değişkendir; kırmızı, açık esmer ya da mor, gölgeli siyah olabilir. Tropikal
sularda, kıyısal ılıman sularda ve sığ kayalıkların çevresinde, yaşarlar. Küçük
gruplar halinde gezerler. Gece aktiftirler. Birçok türün erkekleri yumurtaları
ağızlarında kuluçkaya alırlar (ağızda kuluçkacıdırlar). Etobur olup küçük
balıklar ve planktonik omurgasızlarla beslenirler. Akdeniz’de yedi türü yaşar.
Bunlardan biri Kızıldeniz’den göçmendir. Diğer ikisi, çok küçüktür.
Aporrhaidae (?) [pelican's foot snails] Kabul sarmalı ve kulesi küçüktür.Kanatsı dudaklar parmak gibidir. Kabuk
ağzı dar, ağız çevresi kalın, değişken sayıdaki parmaklar olukludur. Parmak
sayısı 6'ya ulaşabilir, kapak elips şekillidir. Çamurla
karışık çakıllı kesimde yaşarlar, herbivordurlar. Tabana gömülürler. Bulunduğu
yerde besin tükenince başka yere hareket eder. İç döllenme ile
ürerler.
Aporrhais
serresianus (?) [Serre’s
pelican foot]
Sin. Chenopus serresianus. Kabuk uzun ve
sivridir, kule 7 il3 9 sarmal döngülüdür. Ağız açıklığı parmaklarla
genişlemiştir. Kabuk ince ve narincedir. Kapağı nasırlıdır. Rengi dışta
gri-bej, ağız porselensidir. Boyu dudaksıl uzantıları ile birlikte en çok 6,6
cm, çapı ise 4,5 cm olabilir. Ender türdür. Döküntülü, çamurlu tabanda barınır.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Aporrhais
pespelecani (?) [common pelican-foot] Sin. Chenopus
pespelecani. Ağız kenarları geniş ve uzun parmaklıdır. Ağız açıklığı ön ve
arkada parmaklarla devam eder. Kulede düzenli aralıklı enine hatta yumrucular
vardır. Kapak nasırsı (boynuzsu) yapılıdır. Rengi dışta beyaz içte
porselensidir. Boyu en çok 5,5 cm, çapı 4,2 cm'dir (parmaksı dudak dahil).
İnfralitoralin döküntülü çamurlu tabanında sıkça rastlanır. Türkiye'nin Akdeniz
ve Ege sahillerinde bulunur. Avcılığı vardır.
Appendicularia [Appendicularia, Larvacea] 1- ® Ekliceler.
Appendicularia [Appendicularia] 2- Bir Gömlekliler (Tunicata) cinsi.
appendicularia [small appendages] 3- Küçük ekler.
appetenz davranışı [appetitive behavior] Doğuştan gelen düzenli içgüdüsel hareketi başlatacak, hedefe odaklanmış
davranışı çözen arama dürtüsü.
apsis [apcise] X-ekseni.
Apterygota [Apterygota, apteral] Kanatsız(lar). İlkel kanatsız böcekler.
ara liman [intermediate port]
Ana limanlar arasında bir zorunluluk durumunda girilen liman.
araç çatışması [gear conflict] Av alanında av araçlarının
birbirine etki etmesi. Trollerin sabit ağlara takılarak parçalaması.
araç sınırlaması [gear restriction] Bir av aracının miktar
ve tipinin belirli bir dönem kullanılmasının kanunen yasaklanması.
arachne [spider] Örümcek. ® Araneida.
araeşeyli [ergatomorph] ® Karmaeşeyli.
Arafura Denizi [Arafura Sea] Kuzeyde Banda Denizi, batıda doğu Timor, Güneyde Darwin ve doğuda Yeni Gine
arasında yer alır. Boyu 1,290 km eni 560 km’dir. Sığ ve mercan resiflerinin bol
olduğu, derinliği 50-80 metre kadar olan bir denizdir.
aragonit [aragonite] Kalsiyumkarbonat (CaCO3)
kristallerinin biyolojik kökenli olup canlılarda rastlanan altıgen şekli.
araknoloji [arachnology] Örümcek-bilimi.
Örümceğimsileri inceleyen zooloji dalı.
arakonak [intermediate host] Asalağın asıl konağa
geçmeden önce gelişme evresini geçirdiği hayvan.
aralık [range] En düşük sayısal değer ile en yüksek değer arasındaki farkı belirten
değişkenlik ölçüsü. Örnek; günlük, aylık, yıllık vb su sıcaklığı aralığı;
balıkların dağılım alanı sınırları ya da yumurtlama sıcaklığı aralığı gibi.
aralıklı yumurtlama [intermittent spawning, fractional spawning, batch
spawning] Birkaç gün ya da haftalık aralıklarla balıkların
yumurtalık ve erbezini boşaltması-yumurtlamasıdır. Bu, küçük olgunlaşmamış
yumurtaların daha az yer tutması fakat sonuçta olgunlaştırılarak kademeli
olarak bırakılmasını (toplam bırakılan yumurta sayısının bu yolla
artırılmasını) sağlar.
aralitoral [interlittoral] Kıyıdan
arama süresi [search time] Avlanabilecek
büyüklükte balık sürüsünü bulmak için yapılan aramada geçirilen süredir.
Gırgırcılıkta denizde kalınan süre eksi ağı çevirmek ve güverteye ya da
taşıyıcıya aktarmak için harcanan süre olabilir.
Araneida (örümcekler) [spiders] Arthropoda kabilesi,
Arachnida sınıfı, Araneida –örümcekler takımı 40 aileden oluşmaktadır. Vücut,
baş-göğüs (cephalothorax) ve gövde (abdomen) kısmından oluşmaktadır. Karın tek
parçadır.
research vessel (R/V, RV) [araştırma gemisi] Bir kurum ya da kuruluşa ait olup eğitim, öğretim ve araştırma
çalışmalarında kullanılan, büyüklükleri ve donanımları farklı olabilen deniz
araçlarıdır. Türkiye’de deniz araştırmalarında kullanılan deniz araçları
şunlardır:
İşleten kurum |
Gemi adı |
Boy (@m) |
ÇOMU- Su Ürünleri Fakültesi |
Bilim-I |
25 |
ÇU-Su Ürünleri Fakültesi |
Gözlem-I |
9 |
DEÜ-Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü |
Koca Piri Reis |
36 |
|
Sis Bildir |
10 |
Ege-Su Ürünleri Fakültesi |
EgeSüf |
27 |
|
Hippocampus |
16 |
D.K.K SHODB |
Çeşme |
87 |
|
Çubuklu |
41 |
|
Mesaha-I |
21 |
|
Mesaha-II |
21 |
İÜ-Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü |
Arar |
31 |
İÜ-Su Ürünleri Fakültesi |
Yunus-I |
33 |
KTÜ-Sürmene Deniz Bilimleri Fak. |
Denar-I |
25 |
|
Yakamoz |
9 |
MTA |
RV MTA Selen |
20 |
MTA |
RV MTA Turkuaz |
86 |
MKÜ- Su Ürünleri Fakültesi |
M. Kemal I |
20 |
|
? ? |
4,5 ve 4,0 |
OMU-Sinop Su Ürünleri Fakültesi |
|
10 |
ODTÜ-Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü |
Bilim II 1983 |
40 |
|
Lamas 1981 |
16 |
|
Erdemli 1979 |
17 |
TKB-Trabzon Su
Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü. |
|
26 |
TÜBİTAK |
TÜBİTAK Marmara |
41,2 |
Arbacia lixula (?) [black sea urchin] Gövde yassıca ya da
koni şeklindedir. Ağız çevresi geniştir. Ağız yüzeyi siyah sıklıkla açık
kahverengi dikenlidir. Çıplak kabuk pembe ya da gri olup gözeneklerin yerini
belirginleştiren kırmızı çizgilidir. Küçük bireyler açık kahverengidir. Çapı en
çok 6 cm, dikenleri 3 cm'dir. Sığdan (0 m) 40 m derinliğe kadar yayılır.
Kayalıklar ve taşlıklar üzerinde yaygındır. Aralıklı topluluklar halinde
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı önemsizdir.
Arca [Arca] Bir midye cinsi.
Arca
barbata (?) [hairy ark] ® Barbatia barbata.
Arca noae (?) [ark clam] Çift-kabuklu (Bivalvia) sınıfı, Pteriomorpha altsınıfı, Arcoida takımı, Arcacea üstailesi, Arcidae ailesinin Arca cinsi türüdür. Kabuğu kalın ve uzuncadır. Yapısı gemiyi
andırır. Kayalıklara yapışık yaşar. İlginç olan, bu çift kabuklunun diğer
yumuşakça ve midyelerin aksine hemoglobini dokularına oksijen taşımada
kullanmasıdır.
Arca noae (?) [Noah’s ark] Kabukları eşit olup
dikdörtgen şekillidir. Değişken ışınsal kaburgalıdır. Dış zar (deri) koyu sarı
olup lifsi uzantılar kabuk kenarında yer alır. Dar ve uzun eklemli ve çok
sayıda küçük enine dişlidir. Arka kısımdaki rengi hafif koyu esmer, küçük
alazlı ve zikzaklıdır. Kabuğun içi beyaz ve sarı ve esmer lekelidir. Boyu en
çok 10 cm olabilir. Sıklıkla rastlanan boyu 5 cm ile 8 cm arasındadır. Gel-git
kuşağı altında değişik malzemeye yapışık yaşar. Çoğunlukla çakıllı kum, ince ya
da kaba çakıllı üstünde yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
Arcidae (?) [ark clams] Kabuklar eşit yada
eşit olmayabilir (sol kabuk daha büyük olandır). Yüksekliğinden daha enlidir.
Kancalar merkez hat önündedir. Kabuk dışı ışınsal kaburgalıdır, kenarları tırtıklı
(testeremsidir). Eklem kısmı neredeyse düz olup küçük enine dişlidir. 2
gelişmiş kas izi vardır. Solungaçları lifsidir. Akdeniz sular sisteminde bu
aileden 15 tür yaşamaktadır. Bunlardan 5'i boy ve miktar bakımından ilgi
çekicidir.
ardışık [successive] Birbirini izleyen.
ardışık dönüşüm [cyclic succession] Bir ekolojik
dönüşümdür. Bozulmuş, yitirilmiş bir topluluğun yeniden orijinal halini
almasıdır.
ardışık erdişilik [asynchronous hermaphroditism] 1- Ya önce erkek sonra dişi ya
da önce dişi sonra erkek olma hali.
ardışık erdişilik [consecutive hermaphrodite] 2- Önce erkek sonra dişi (protandrous) ve önce dişi sonra erkek olan
(protogynous) balıklarda birbirini izleyen çift eşeysellik (cinsiyetlilik) durumu.
ardışık erselik [consecutive hermaphrodite] ® Ardışık
erdişilik.
ardışık popülasyon çözümlemesi [sequential population analysis] Yaşa göre
av (yaşa dayalı av) değerlerini kullanarak stok büyüklüğünü, içgöç (stoğa
katılma) ve balıkçılık ölümünü farklı yaş ya da yıllar için geriye doğru
hesaplama yöntemidir. Bir diğer anlatımla geçmişin hikâyesi ve bugünkü stok
bolluğu kullanılarak izleyen yıldaki balık sayısı ile izin verilebilecek toplam
av miktarının karmaşık ve gelişmiş istatistiki programlar yardımıyla
belirlenmesidir.
Arenicola (?) [lugworm] ® Arenicola
marina.
Arenicola marina (?) [Arenicola,
lugworm] Kumlu ve çamurlu zeminde yaşar. Metrekaredeki birey
sayısı 50’ye ulaşabilir. Boyu 15-25 cm’ler arasında değişir. Bilinen en büyük
birey 36 cm’dir. Başı aşağı doğru 20-
Arenomya
arenaria (?) [sand gaper] ® Mya arenaria.
argentatus [argentous] Gümüşi.
Argentina sphyraena (derinsu
gümüşbalığı, derinsugümüşü
balığı, gümüş balığı) [Argentine] Bilinen en yaşlı birey 16 yaşındadır. Boyu TL=40 cm kadar olabilir. Taban
üstünde 50-
Argentinidae (Gümüşbalığıgiller) [herring smelts,
argentines, silversides] Işınlı-yüzgeçliler Actinopterygii sınıfı,
Argentiniformes takımın bir ailesidir. İki cinste Glossanodon (14 tür)
ve Argentina (13 tür) bulunmaktadır. Küçük balıklardır. Bilinen en
büyük boylu bireyi 60-70 cm kadardır. Diğer türlerin boyu 25-30cm civarındadır.
Gövde ince uzun, gözler iridir. Ağız küçüktür. Üst çenede dişler yoktur.
Yüzgeçlerde ışın bulunmaz. Yağ yüzgeci bulunur. Gövde ortasında sırt yüzgeci
yer alır. Gümüşi lekeli yüzme kesesi mevcuttur. Dokununca kaygan olup kolay
dökülen pullar çemberimsidir (sikloidtir). Tatlı, acı ve deniz suyunda yaşarlar
ancak çoğu türü denizeldir. Küresel ölçekte yaygındırlar, çoğunluğu tropik ve
alt-tropik iklimde yayılırlar. Tabana yakın kesimde büyük sürüler oluştururlar.
450 m derinliğe kadar kıta bayırlarının üst kesimlerinde ve kıta sahanlığının
üstünde bento- ya da mezo-pelajiktirler. Plankton, Amphipoda, Cephalopoda,
Chaetognatha, Ctenophora ve krill ile beslenirler. Samansı renkte
yanar-dönerdirler. Yanlarda gümüşi ya da esmer şerit vardır.
Argobuccinum giganteum (?) [oil-vesseltriton] ® Argobuccinum olearium.
Argobuccinum
olearium (?) [oil-vesseltriton] Sin. Ranella gigantes;
Argobuccinum giganteum. Kabuk iğ şekilli ve
derin dikiş izlidir. Kabuk ağzında gelişmiş iyi bir kanal hafif arkaya
büküktür. Rengi bej ya da hafif esmer; kabuk ağzı açıklığının içi beyazdır.
Boyu en çok 20 cm, çapı 8 cm olabilir. Ender türdür. Mercan resifli
tabanda yaşar. Türkiye'nin Akdeniz ve
Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Argonauta argo (?) [greater argonaut] Eşeysel
çift-yapısallık çok belirgindir. Dişiler erkeklerden 10 - 15 kez daha iridir.
Rengi kırmızı esmerdir. Manto boyu dişilerde en çok 12 cm olup gondol (kayık
kabuk) ile birlikte 30 cm boya ulaşır. Erkeklerin toplam boyu 2 cm'dir.
Epi-pelajik türdür. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Toplu avcılığı tesadüfidir.
Argyropelecus hemigymnus (gümüşbalta balığı) [half-naked
hatchetfish] En çok TL=5 cm civarında olabilir. Taban üstünde asılı
kalır ya da yüzer. 100-1080 metrelerde bulunur. Balıkçılığı yapılmaz. Erin
bireyler gece dikey göç yaparak yüzeye yaklaşır. Yumurta ve kurtçukları
yüzücüdür (pelajiktir).
Argyrosomus regius (sarıağız balığı, sarıağız, işkine,
kötek) [meagre]
Toplam boyu TL=230 cm ve ağırlığı
arı balığı [cline]
® Clinitrachus argentatus.
Ariosoma balearicum (mığrı) [bandtooth
conger] TL=35 cm olabilir. 1-
Aristaeomorpha
foliacea (?) [giant red shrimp] İri karideslerdendir. Rengi tekdüze
kızıl kırmızıdır. Boyu erkeklerde 17 cm, dişlerde 22,5 cm olabilir. Genelde
rastlanan boyları erkeklerde 13 - 14 cm ve dişilerde 17 - 20 cm'dir. Çamurlu
tabanda 120 m ile 1,300 m'ye kadar demersal olup çoğunlukla 700 m civarında
bulunur. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında (Çanakkale'ye kadar) bulunur.
Dip trolü ile avlanır.
Aristeidae (?) [?] Derinde yaşar, gövde pürüzsüz, bazen yumuşaktır. Rengi
kırmızı bazen de mavimsidir. Ailedeki iki tür (Aristeus antennatus ve Aristaeomorpha foliacea) tabansaldır. Gennadas elegans pelajiktir. Ekonomik
yönden değeridirler.
Aristeus
antennatus (?) [blue
and red shrimp] İri karideslerdendir. Rengi soluk kırmızıdan parlak
kırmızıdır. Karapaks mavimsidir. Boyu 22 cm'dir, ancak genelde rastlanan
boyları 10 ile 18 cm kadardır. 80 m ile 1,400 m arasında çamurlu tabanda
demersaldir. Çoğunlukla 200 m ile 250 m'ler arasında rastlanır. Gündüz 800
m'den derinde, gece ise 150 m'lere kadar çıkar. Türkiye'nin Antalya Körfezi
kesiminde bulunur.
arıtma [purification]
Bir madde ya da malzemenin, malzemeye ait olmayan yabancı
elemanlardan arındırılması.
ark [raceway] Dikdörtgen şeklinde
arka bahçe balık kültürü [backyard fish culture] Ailenin ya da
bireyin ihtiyacını karşılayacak kadar (küçük ölçekli) balık yetiştirme.
arka sınır [posterior margin, apical margin] Pulun
arka kenarı.
arkada [posterior] Fizyolojik yönelmenin aksine şekilbilimsel morfolojik yönelmedir. Uca son
kısma (arkaya) doğru yönelmedir.
arke- (önek) [arche-] İlk, birinci. Örnek;
arkesefal (archencephalon)-İlkel ön beyin.
arkeo
plastid [arceo plastid] Hücresinde plastid taşıyan alglerde belirgin
niteliğe sahip plastidial yapı şeklidir.
arkipelago [archipelago] Adalar denizi.
Eskiden doğu Akdeniz bölgesinin, özellikle Ege Denizi’nin adı.
arktik [Arctica] Kuzey kutbu bölgesi. Kuzey buz
denizinin yer aldığı alan.
armatür [armature] ® Çerçeve.
Arnoglossus imperialis (küçük pisi) [imperial
scaldfish] TL=25 cm. 20-350 metrelerde yaşayan tabansal
(demersal) balıktır. Ticari avcılığı yapılmaktadır. Kabuklar arasında kumlu
zeminde yaşar.
Arnoglossus kessleri (küçük pisi, dil balığı, pisi
balığı) [scaldback] En çok
Arnoglossus laterna (küçük pisi, dil balığı, pisi
balığı) [scaldfish] Boyu TL=30 cm kadar olabilir. 8-10 yıl kadar ömrü vardır. 10-
Arnoglossus rueppellii (küçük pisi) [Rüppell's scaldback] Tabansaldır (demersaldır). 85-900 metreler arasında bulunur. Boyu TL=18-
Arnoglossus thori (küçük
pisi, dil balığı, pisi balığı) [Thor's scaldfish] Boyu TL=22 cm civarındaki bu yassı balık tabansal (demersal) olup 10 yıl kadar
yaşar. 50-300 metrelerde rastlanılan bu tür daha çok 100 m’den daha sığ
yerlerde bulunur. Ticari balıkçılık değeri düşüktür.
artan [surplus] 1- Balıkçılık çerçevesinde popülasyonu belirli bir düzeyin
üzerinde tutmak için gerekli olandan fazla olan.
artan [surplus] 2- Yetiştiricilik işletmelerinde kuluçkahane ve izleyen aşamalarda
kültürü yapılabilecek miktardan fazla üretilen (artan) kısım. Yumurta, larva ve
genç balıkların oltacılık yapılan dere ve ırmaklara salıverilmek üzere
bağışlanan, diğer balıklara yem ve ihtiyacı olan diğer yetiştiricilere
aktarılan ya da satılan fazla olan (artan) kısım.
artan üretim [surplus production, sustainable yield,
equilibrium catch] Avlanabilen balık
stoğunun büyümeyle ürettiği yeni biyokitle + buna eklenen içgöçerler – bundan
doğal ölümle eksilenlerdir. Yani, yeni biyokitle = büyüme + içgöçerler –
ölenler). Kısaca stok ağırlığını artıranlardan, eksiltenlerin çıkartılmasından
sonra kalandır. Stok avlandığına göre biyokitlesi azalmaktadır. Böylece avlanan
stoktaki balıklar daha az beslenme ve benzeri diğer yarışçı baskısı altında
olurlar. Büyüme ve üreme iyileşir, balıklar iyi beslendikleri için sıhhatli
olurlar. Stoktaki yaş kompozisyonu gençlere doğru kayar. Genç balıklar daha
hızlı büyürler yani stoğun üretkenliği artar.
artan üretim modeli (yaşama oranı) [surplus production model - survival rate] 1- Belirli bir süre sonra hayatta olan (yaşayan) birey
sayısı bölü zaman sürecinin başlangıcındaki birey sayısıdır.
artan üretim modeli [surplus production model] 2- Belirli bir yıldaki stok büyüklüğünün ve avın tahmin edilmesidir. Stok
büyüklüğü içgöçerlerin katılma miktarı ve doğal ölümlere bağlı olarak artabilir
ya da azalabilir. Artan üretim modelinde stoğun doğal ağırlık artışı yani
sürdürülebilir ürün (MSY) tahmin edilir.
Artemia (?) [brine
shrimp] Nauplius evresindeki
larvalarının akvaryumculukta kullanılan kabuklular (Crustacea) altkabilesinden
kabuksuz olan Anostraca takımı, Artemiidae ailesinin bir cinsi.
artemia [artemia] Sağlıklı. Yaralanmayan.
Artemia larvaları (kurtçukları) [Artemia nauplii, brine shrimp larvae] Akvaryumda yem olarak kullanılır. Artemia’nın
erin bireylerinin büyük balıklarda yem olarak kullanımı sınırlıdır. Çünkü besin
değeri düşüktür. Sıcak, havalandırılmış suda oluşan kurtçuklar tatlı-su ile
yıkanıp üzerlerindeki tuz uzaklaştırıldıktan sonra yem olarak verilir.
Artemia salina (?) [brine shrimp] ® Artemia
larvaları.
Arthemis
exoleta (?) [mature dosinia] ® Dosinia exoleta.
Arthropoda (Artropoda) [Arthropoda] ® Eklembacaklılar.
artı grup [plus group, plus class] Bütün diğer yaşlı
balıkların katıldığı son yaş ya da boy grubu. Örnek; 5+ = Yaş tayini yapılan
bütün balıklar 5 yaşında ya da daha büyüktür. 27+ cm = Ölçülen bütün balıklar
Articulata (Artikulata) [articulata] Eklemliler.
articulatus [jointed] Eklemli.
articulus [joint] Eklem.
artık (interkalar) [intercalary] ® Eklenen.
Artikulata (Articulata) [articulata] Eklemliler.
artırma [enhancement] 1- Artırma, kavram olarak stoğu iyileştirme anlamında da
kullanılabilmektedir. Taşıdığı içerik ise kültürdeki genç ya da görece yaşlı
balıkların yabani stoğu desteklemek için doğal su ortamına salıverilmesidir.
artırma [raising] 2- Örnekteki ya da
alt-örnekteki sayıdan hareketle toplam miktarın hesaplanmasıdır. Karaya
çıkarılan balıklardan alınan örnek miktarının artırma faktörü ile çarpılmasıyla
karaya çıkarılan toplam balık sayısının ve ya da yaş dağılımlarının ya da
ağırlıklarının bulunmasıdır.
artma ve azalmalar [fluctuations] Balık popülasyon ya
da stoklarının bolluk ve avında nedeni kesin bilinmeyen değişmeler; artma ve
azalmalar yani dalgalanmalardır.
Artropoda [Arthropoda] ® Eklembacaklılar.
Arttansolungaçlılar [Ophistobranchia, sea slugs, nudibranchs] Yumuşakçalar
(Mollusca) kabilesi, Karındanbacaklılar (Gastropoda) sınıfının altsınıfıdır.
Kabuksuz Karındanbacaklıları kapsar. Altı takımı barındırır. En önemli takımı
Nudibranchia olup çıplak solungaçlı anlamındadır. Okyanusların tür sayısı
yüksek güzel canlılarıdırlar. 3,000 tanımlanmış türü vardır.
arzbilim (jeodezi) [geodesy] Yerbilimin (jeolojinin), yerküredeki şekillerin kesin coğrafik konumlarını
yani yeryüzünün biçim ve
büyüklüğünü belirleyen bilim dalı. Buna yeryüzü bilimi ya da arz-bilim de denilmektedir. Öz
olarak arazi ölçme bilgisi denilebilir.
asal gazlar (soygazlar) [inert
gas, noble gas] Ender olup kimyasal reaksiyonu çok az olan (reaksiyona kolay girmeyen)
gazlar (helyum-helium - He, neon-neon - Ne, argon-argon - Ar, kripton-krypton -
Kr, ve ksenon-xenon – Xe, radon-radon - Rn).
asalak (parazit) [parasite] Konağa (bitki ve
hayvan) zarar vererek yaşayan canlı. ® Üst-asalak. ® Seçenekli
asalak. ® Zorunlu
asalak. ® Parazit..
asalak erkek (parazit
erkek) [parasitic male] Dişi üzerinde yaşayan, gonadları hariç yozlaşmış tamamlayıcı erkek. Örnek;
bazı Ceratioidei.
asalakcıl yumurtlama (parazitçe
yumurtlama) [parasitic spawning] Baskın erkek ile dişi yumurtlarken, baskın olmayan erkeğin yumurtaları döllemesi.
asalaklık (parazitçilik) [parasitism] Bir türün yararına
diğerinin zararına olan ilişki (+ -).
Örnek; mantar bulaşması, balık ve insanlardaki iplik kurtları (Nematoda), balık
solungaçlarındaki bazı kabuklu türleri (Crustacea, Copepoda) ve birçokları
bilinen asalaklık (parazitçilik) örneklerindendir.
Ascidiacea (Tulumlular) [ascidians;
sea squirts] Tulumlular denizel hayvanlar olup omurgasızlar ile
omurgalılar arasında yer alırlar. Tulumluların boyları
(0,5 ile 30 cm), şekilleri, renk ve kıvamları çok değişken olup
tanımlanmalarına izin vermez. Daima parçalarına ayırmayı (diseksiyon)
gerektirir. Birçok türü ait olduğu aileye bağlı olarak farklı tomurcuk yavru
(bud) oluşturan ve koloni halinde yaşayan canlılardır. Gonadlar erdişidir (hermafrodit);
bunların sayı ve düzenlenmesi bir aileden diğerine değişmektedir. Tulumlular
yumurtlayan ya da yumurtası ana karnında çatlayanlardandır (ovovivipardır).
Bireysel boşaltım sistemi yoktur ve damar sistemi öncelikle bir kan sinüsünden
oluşmaktadır ve kapalı değildir. Tulumlular tüm
enlemlerde kıyıdan büyük derinliklere kadar tabanda yaşarlar. Kayalık tabanı ve
gölgelik çevreyi tercih ederler ancak
yumuşak tabana da yerleşirler. Filtreleyerek beslenirler. Tulumluların
Akdeniz’deki ekonomik önemleri çok sınırlıdır. ® Tulumlular.
aseksüel (eşeysiz) üreme [asexual reproduction] ® Eşeysiz (aseksüel) üreme.
asemblaj [assemblage] Belirli
bir zaman ve yerde bir arada yaşayan organizmalar topluluğu.
asidite
[acidity] Hidrojen iyonu
konsantrasyonunun ölçüsü (pH<7,0).
asıl (esas) düzlek [cardinal plateau] Menteşe (mafsal) ve dişleri
destekleyen düzlemsel iç uzantı.
asıl alan [area cardinal] Kabukların sırt
kenarındaki kancayı dış yüzeyden ayıran parça.
asıl diş [cardinal
tooth] Kancaya
yakın duran menteşe (mafsal dişi.
asıl hani
(asılhani balığı) [comber] ® Serranus
cabrilla.
asimetrik [asymmetrical] 1- ® Bakışımsız.
asimetrik [inequilateral]
2- ®
Bakışımsız. Yanlardan
eşit olmayan.
asimetrik [inequivalve]
3- ®
Bakışımsız kabuk. Eşit
olmayan kabuk.
asimilasyon [assimilation] ® Özümleme. ®
Özümseme.
asimptot [asymptote] ® Sonuşmaz.
asimptotik [asymptotic] ® Sonuşmaz.
asimptotik ağırlık [asymptotic weight] ® Sonuşmaz
ağırlık.
asimptotik boy [asymptotic length] ® Sonuşmaz boy.
asit [acid] H+ iyonu konsantrasyonunun OH- iyonu konsantrasyonunu
aştığı ortam.
asit gölü
[acid lake] Suyu pH<6,0 olan göl.
asit ölüm noktası [acid death
point] Suyun asitli olması nedeniyle balığın genellikle pH @ 4,0 civarında ölmesi.
asit yağmuru [wet deposition, acid deposition] ® Yaş çökelme.
askı malzeme yiyen [suspension feeder] Suda askı haldeki
parçacıklarla beslenen.
askıda katı madde [suspended
solids] Suda yaklaşık 1m civarındaki, küçük ve çok yavaş batan (çöken) katı maddeler.
aşlık havuzu [fish stew] Balıkların tüketim için canlı
tutulduğu küçük havuz.
ASP (kısaltma) [Amnesic Shelfish Poisoning] ® Uyuşturan
midye ağılaması.
Asparagopsis armata (?) [red harpon] Kırmızı
algdir, diğer alglere tutunur. Gövdesi tek eksenlidir, kısa dallıdır. Büyüme
uçta gerçekleşir. Üreme trigeniktir. Boyu 12 cm kadardır. 1 - 12 m'ler arasında
görülür. İlaç elde edilmede kullanılır. Türkiye'de Fethiye-Didim kesiminde
bulunmaktadır.
Aspitrigla cuculus (dikenli
kırlangıç, dikenlikırlangıç balığı, kırlangıç) [East
Atlantic red gurnard] Taban balığıdır. 15-400 metreler arasında
rastlanır. TL=50 cm; 21 yıl yaşayabilir. Kıta sahanlığında bazen sürü
oluşturur.
Aspitrigla obscura (antenli
kırlangıç, kırlangıç) [longfin gurnard]
® Chelidonichthys
obscurus.
Assuan [Assuan] Nil üzerindeki eski barajın
Astacus [Galician crayfish, broad-fingered crayfish, freshwater
crayfish] Tatlı-suda yaşayan
bir kabuklu (Crustacea) cinsi. ® Astacus leptodactylus.
Astacus leptodactylus (kerevit, tatlısu istakozu, göl istakozu) [Galician crayfish, broad-fingered crayfish, freshwater
crayfish] Avrupa sularında yaşar. Türkiye’de göller bölgesinde, Sapanca ve İzmit
göllerinde ekonomik değeri yüksek canlı olarak avlanmaktadır. Rengi açık
esmerdir. Dikkati çeken özelliği uzun makasıdır.
asteriscus [asteriscus] Diğer balıklarda genellikle
küçük fakat Sazangillerde (Cyprinidae) içkulağın lagena kapsülü içerisinde
bulunan en büyük otolit.
Asteroidea [sea
stars, starfishes] ® Denizyıldızları.
asthenosfer [aesthenosphere] Litosferin altındaki 300 km kalınlığındaki yumuşak tabaka.
Astraea
rugosa (?) [rough turbo]
Sin. Bolma rugosa. Kabuk kalın, turları iyi gelişmiş olup genellikle 7
turludur. Kabuk ağzı kapağı kalkerli, iç-yüzeyi düzdür; dış yüzeyi sarmal ve
kubbemsi bir nasırla çevrilidir; rengi turuncudur. Rengi yeşilimsi bej olup içi
inci gibidir. Boyu en çok 5 cm, çapı 6 cm olur. Esmer algli kesimde, resifli
alanlarda boldur. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı
vardır. Ağız kapağı kuyumculukta kullanılır.
aşağı enlemler [low latitudes] Ekvatorun kuzey ve
güneyinde 0°-30° enlemleri arasındaki kuşağı belirten terim. Eşanlamlı olarak
tropik bölge ya da tropik kuşak terimi de kullanılmaktadır.
aşağı kıvrık [decurved] Yanal çizginin aşağı
doğru kıvrıklığı. Bazı sazangil balıklarda görülmektedir.
aşağı konumlu ağız [inferior mouth, sub-terminal mouth] ® Uç-altı
konumlu ağız.
aşağı-göçer (katadrom) [catadromous] Aşağı doğru giden. Yaşamlarını tatlı-suda geçiren ve yumurtlamak için deniz
ve okyanuslara göçen balıklara verilen ad. Örnek; yılan balığı (Anguilla angilla).
aşağı-göçer balıklar (katadrom
balıklar) [catadromous
fish] Dere ve ırmaklardan (aşağıya) denize göçen balıklardır.
Tatlı-suda yaşam sürecinin büyük bir kısmını geçiren ve yumurtlamak için
tuzlu-suya (denize ya da okyanusa) göçen balıklar. (cata = aşağı, aşağıya). Örnek;
yılan balığı (Anguilla anguilla). ® Fish migration (balık göçleri).
aşçıbaşı [chief cook] Beslenme
ve mutfak işlerinden sorumlu gemi adamı.
aşılama(lar) [introduction(s)] Yerli olmayan bir türü
dağılım alanı dışına aşılama bir çok şekilde olabilmektedir. Bunlar;
- Yer değiştirme (nakil) [transplantation] İnsan eliyle bilerek bir türü dağılım alanı dışında bir bölgeye
salıvermek. - Karantina (tecrit) [quarantine]
Yerli olmayan bir türün kapalı sistem içerisinde
(dışarıya kaçamayacak bir şekilde) tutulması. Örnek; akvaryumda tutulan ancak
kazaen kaçak olan Caulerpa taxifolia. - İthal [export] Çıkış yeri dikkate
alınmaksızın düzenli ithal edilen tür(ler). - Ticari uygulama [commercial practice] Yerli olmayan
bir türün ticari amaçlı kültürü. Örnek; Karadeniz’de başarısız olan som
balığı yetiştiricilik uygulaması. - Yerleşik [established] İnsan eliyle
giderilmesi mümkün olmayan ve süreklilik kazanmış bir ya da birkaç
populasyon. Örnek: Diğerlerinin yanında doğu Akdeniz’de Saurida undosquamis ile Siganus
luridus, Siganur rivulatus
türleri. - Rapor edilen [reported] Varlığı bildirilen
ancak üreyip üremediği bilinmeyen türler. |
aşılanan [non-native, introduced
species] Bilerek ya da kazaen
bir türün, kişi ya da kuruluşlarca doğal yayılım alanı dışındaki ortama
bırakılması ve yumurtlaması.
aşılanan tür [introduced species, non-native] Yerli
olmayan her hangi bir türün bilerek ya da kazaen normal dağılım alanı dışındaki
başka bir bölgeye götürülerek salıverilmesidir.
aşınma [corrosion] Bir maddede zamanla ve ya da kimyasal etkiyle oluşan yıpranma.
aşınmış yüzgeç [abraded fin] Eskimiş, yumurtlamadan sonra yıpranmış yüzgeç.
aşırı avcılık [overfishing] 1- Balık stoğunun aşırı sömürüldüğünü ifade eder. Balıkların çok
avlandığı durum.
aşırı avcılık [overfishing] 2- Çaba ve balıkçılık ölümünün azaltılması halinde orta
vadede toplam avın artmasına yol açabilecek düzeye denir. Uzun ömürlü
balıklarda aşırı avcılık, stok aşırı avlanmadan önce başlar. Büyüme aşırı
avcılığında avlanan balıkların ortalama boyları küçülür; ekonomik aşırı
avcılığında ise beklenenden daha az gelir elde edilir. İçgöçer (stoğa
katılanlar) aşırı avcılığında ise yumurtlayacak çok az balık geride kalır.
aşırı avcılık kuramı [overfishing theory] İçerisinden balık
avlanan bir stoğun yapısı değişir. Artan avcılıkla birlikte önce av da artar.
Bu gelişme stoktaki yaş ve boy bileşenlerini değiştirir. Avcılığın artırılarak
sürdürülmesi halinde birim çaba başına düşen av (kısaca ürün de) giderek
azalır. Bu durum aşırı avcılık olarak tanımlanır ki buna ayrıca Russel’ın aşırı
avcılık kuramı da denmektedir.
aşırı avlanmış [overfished] Stok miktarının
güvenli üremeyi sağlayacak düzeyin altına inmesine neden olacak düzeyde
avlanmış (sömürülmüş) stok.
aşırı ekosistem avcılığı [ecosystem overfishing] Balıkçılık
nedeniyle tür bileşenleri (kompozisyonu) ile baskınlığın önemli düzeyde değişmesi
halinde oluşur. Önce büyük, uzun yaşayan dip balıkları (yani üst tüketiciler)
azalır, bunun paralelinde kısa ömürlü alt beslenme basamağındaki türler artar.
aşırı gaz doygunluğu [gas supersaturation] Hareketli sularda
çözünmüş gazların aşırı fazla oluşu. Balıklar için (hava kabarcığı hastalığı
benzeri) ölümcüldür.
aşırı kapasite [excess capacity]
Tekne sayısının, izin verilebilen avı elde etmek için gerekli olan
sayının kısa sürede üstüne çıkması. Aşırı kapasite mevcut balıkçılık kapasitesi
ile hedef kapasite arasındaki farktır. Aynı ve bir stok için geçerli olmak
üzere CE=(Yc-YT)/YT dir. Burada; CE=Aşırı
kapasite, Yc=Mevcut balıkçılık kapasitesi ve YT=Hedef
balıkçılık kapasitesidir. Aşırı kapasite ile eşanlamlı olarak ‘kapasite
fazlası’ (over-capacity) deyimi de kullanılmaktadır.
aşırı kapital birikimi [overcapitalization] İstenen miktarda
balığın, ekonomik olarak avlanması için gerekenden daha çok çaba (daha çok
tekne) ile elde edilmesi.
aşırı olgunlaşma [over-ripening] Döllenmemiş yumurtanın
yaşlanarak kalite ve yaşama yeteneğini yitirmesi.
aşırı sömürme [over-exploitation] Stoğu, uzun süreli
ortalama en yüksek gizil (potansiyel) ürün verme düzeyinin altına düşürmüş olan
sömürme oranı.
aşırı sömürülmüş [overexploited] Stok miktarının
(bolluğunun) çok az olması. ® Aşırı avlanmış.
aşırı stoklama [over stock] Su kütlesini, taşıma
kapasitesinin üstünde balık ile stoklamak.
aşırı üreme [overbreeding] Akvaryum balığı kontrollü
koşullar ve hazır yem sonucu doğada olduğundan daha sık yeni kuşak üretebilir.
Bu gerginliğe bağlı bir sorun olabilir.
aşırı yağış [excessive precipitation] Kar yağışı dahil belirli bir bölgenin normal değerler
olarak bilinen uzun dönemli ortalama miktarların üzerinde yağış alması.
aşırı yemleme [overfeeding] Akvakültürde normal olmayan
gelişmelere ve ekonomik kayba neden olan aşırı yem verme.
AT (kıs) [European Community (EC)] Avrupa
Topluluğu. ®
Avrupa Birliği.
ata [ancestor] Soy, sop, cet. ® Soy.
ataerkil aile [patriarchal family] Çiftler arasında bir bağ yoktur.
Erkek yumurta ve larvalara (kurtçuklara) bakar ve korur. Bu aile tipi
Sihlidgillerden Sarotherodon melanotheron türünde görülür. Cinsiyetler
arasında görüntü ve renk farklılığı yoktur. ®
Anaerkil aile.
ataerkil/anaerkil aile [patriarch/matriarch
family] ®
Haremi olan erkek.
Atargis [balık
tanrısı Atargis] Üst kısmı insan alt kısmı balık
olan Filistin tanrısı.
atasal [ancestral] Öncekinden,
atadan gelen özellik.
atelye (atölye) [workshop] 1- Bir konu hakkında yapılan bilimsel
toplantı ve çalışması.
atelye (atölye)
[workshop] 2- Küçük
ölçekli imalathane.
aterina (aterina balığı) [big-scale sand smelt] 1- ® Atherina hepsetia boyeri.
aterina (aterina balığı) [sand smelt] 2- ® Atherina hepsetia presbyter.
ateş balığı [European pilchard] ® Sardina
pilchardus.
Atherina atherina
hepsetus (gümüş balığı,
çamuka balığı, çamuka) [Mediterranean sand smelt] Yüzücü
(pelajik) balıktır, en çok TL=20 cm olabilir. Balıkçılığı yapılmaktadır. Bazen
deniz kulaklarında görülür, daha çok yakın kıyıda rastlanır.
Atherina hepsetia
boyeri (gümüş
balığı, aterina, gümüş, aterina balığı) [big-scale sand smelt] Tabansal
(demersal) olup etraf-göçerdir (amfidrom). Boyu TL=20 cm olabilir. Deniz,
acı-su ve tatlı-suda bulunur. Etobur olup daha çok
Atherina hepsetia
presbyter (gümüş
balığı, aterina, aterina balığı,
gümüş) [sand smelt] Tabansal
(demersal) olup okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. Boyu TL=20 cm ve
4 yaşında olabilir. Etobur olup mevsimsel sürü oluşturur.
Atherinidae (Gümüşbalığıgiller) [Old World silversides] Actinopteygii sınıfı, Atheriniformes takımında yer alan 25 aileden
biridir. Aile 165 türü barındırır. Nadiren
Atherinomorus
lacunosus (gümüş balığı) [Hardyhead silverside] Boyu TL=25 cm
olabilir. Acı-suya girer.
atık [waste] 1- Çevreye insanlar tarafından verilen, doğal düzeyin üstünde
yoğunlaşmış sıvı, katı, gaz ya da radyoaktif malzemelerin bütünü.
atık [waste] 2- Avlanan fakat pazar değeri
olmayan balıklar ile denizde çıkartılan iç organlardan oluşan balık artıkları
ki bunlar balık unu ve yağı fabrikalarına da verilebilen yan üründür.
atık geri-dönüşümü [waste
recycling] Atığın yeniden
kullanmak üzere içindeki yabancı malzemeden arındırılması.
atık özümlemesi [waste assimilation] Bir kaynağın
atıkları özümleyerek kendini temizlemesi.
atık su [waste water]
Doğal düzeyin üstünde
yoğunlaşmış malzeme içeren su - pis su.
atık su yönetimi [waste
water management] Atık su işletimi. Suyun temizlenmesi ve
izlenmesiyle ilgili yönetim ve idare.
atış [pulse] Akustik sistemde vericiden yayılan ses
dalgalarıdır.
atış süresi [pulse duration] İki atış arasındaki süre.
atış tekrarı [pulse repetition] Birim zamanda
gerçekleşen atış sayısıdır.
atlas [atlas] Kafayı izleyen ilk omur.
Atlas Okyanusu [Atlantic Ocean] Doğuda Avrupa ve Afrika, batıda Amerika kıtaları arasında
kalan ve 106,200.000 km2 alanı olan okyanus. Ortalama derinliği
3,314 metre olup en derin yeri Porto Riko çukurudur. Dünyanın en uzun sıradağı
“Orta Atlas Sıradağı” bu okyanustadır. Akdeniz sular sistemi dediğimiz bölgemiz
iç denizleri Cebelitarık Boğazı ile bu okyanusa açılır.
atmak [shoot] Ağın suya bırakılması.
atmık (sperm) kapsülü [spermathophore] Atmık (sperm) bezinin ürettiği boru şeklinde atmık kabı
olup atmığın depolanması ve atmığın çiftleşmede toplu aktarım düzeneği ® Hektokotil.
atmık [sperm] Erkek tohum hücresi.
atmık kanalı [vas deferens] Anüs ve idrar kabarcığı arasında birleşen ve çift
erbezlerinden gelen atmığı eşeylik boşluğuna ulaştıran kanal.
atmık kesesi [sperm sac] Erkek köpek balıklarında atmık
bir pasaj (ductus deferens) üzerinden geçerek atmık kesesine iner.
atmık paketi [sperm packet] Erkekten dişiye gonopodium üzerinden aktarılan atmık
kütlesi. Örnek; Poeciliidae ailesi.
atmosfer [atmosphere] ® Havaküre.
atmosfer basıncı [atmospheric pressure] Atmosferden birim alana yapılan etki.
atmosfer kirliliği [atmospheric
pollution] İnsanların endüstriyel faaliyetleri sonucu doğrudan
atmosfere verilen kirlilik ögeleriyle atmosferin doğal bileşenlerinin
bozulması.
atol [atoll] İçerisinde adacıkların bulunabileceği
halkamsı mercan resifi.
atol [atoll] Yuvarlak, elips ya da at nalı şeklinde olup mercan resiflerinin oluşturduğu
küçük adacıktır.
atölye [workshop] ® Atelye.
atomik soğurma spektrometresi [Atomic
Absorption Spectrometer (AAS)] Çeşitli matrislerdeki (su,
sediman, organizma vb.) metal miktarlarının saptanmasında kullanılan cihaz.
Atrina
fragilis (?) [brittle pen shell] Sin. Atrina
pectinata; Pinna fragilis. Kabuk kolay kırılır; önde şekli kamayı andırır,
arkada değirmidir. Işınsal sıra sırtlıdır. Sedefsi iç alan ikiye ayrılmaz.
Rengi boynuzsu yarı saydam olup dışı bej, biraz esmerce boyalıdır. İçi parlak
öne doğru sedefsidir. Boyu en çok 35 cm olabilir. Sıklıkla rastlanan boyu 20 cm
kadardır. Çamurlu kumlu, çakıllı kıyısal kuşaktan 600 m derinliğe kadar
yayılır. Türkiye'nin batı Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Atrina
pectinata (?) [brittle pen shell] ® Atrina fragilis.
Aulopidae (?) [?] ® Aulopididae.
Aulopodidae (Derinsu-zurnasıgiller) [?] Aulopididae ailesinin eşanlamlı adı (sin.) Aulopidae’dir.
Sınıflandırmalarında farklılıklar vardır. Aile, Actinopterygii sınıfı,
Aulopiformes takımında yer almaktadır. İki cinste (Aulopus 4 ve Hime 6)
olmak üzere toplam tür sayısının 10 olduğu belirtilmektedir. Akdeniz’de tek bir
türü bulunur. Silindirimsi kesitli gövde ince ve uzundur. Baş iri ve kalındır.
Göz elips biçimindedir, gözbebeği yuvarlaktır. Ağız iri ve uçta bulunur
(terminal). Çok sayıda küçük, sivri, sıkışmamış diş ağızda yer alır. Solungaç
dikenleri gelişmiştir. Yüzgeçlerde sert ışın bulunmaz. Kuyruk yüzgeci çataldır.
Başın alt kısmı hariç, gövde taraksı (ktenoid) pullarla kaplıdır. Göğüs ve
karın yüzgeci kısmında küçük pullar yer alır. Kırmızı, sarı, yeşil renkteki
beneklerle gövde yeşilimsi esmerdir, sırt ve kuyruk koyu lekelidir. Boy 45 cm
civarındadır. Kıta sahanlığı ve kıta bayırında 200 ve
Aulopus filamentosus (derinsu zurna
balığı) [royal flagfin] TL=50 cm boya ulaşabilir. 50-100 m’lerde yayılır. Ticari balıkçılığı
yapılmaktadır. Sahanlık üstünde avlanır.
Aurelia aurita (medüz, ay denizanası) [common jellyfish, common sea jelly, saucer jelly, moon
jelly] Bu medüz türü yakın kıyıda ve açıkta -6 ile +
aurikula [auricula] Kulak kepçesi benzeri
yapı.
auris [ear] Kulak. Duyma organı.
autekoloji
[autecology] Bir türün çevresi ile ilişkilerini ele alan ekoloji. ® Ekoloji. ®
Sinekoloji. ® Demekoloji. ® Genekoloji.
Auxis rochei (tombik, ton
balığı, gobene, gobone, tombil balığı, tulina) [bullet tuna]
Ekonomik önemi yüksek balıktır. TL=
av [catch] 1- Herhangi bir yöntemle elde edilen sucul organizmaların
bütünüdür.
av [catch] 2- Canlı ya da cansız balıkların güverteye alınması ya da
karaya çıkartılması. ® Ürün.
av [catch] 3- Balıkçılıkta elde edilen balıkların ağırlık ya da sayısıdır. Bu
terim avlanan ve balıkçılar tarafından tüketilen, denize kazaen düşürülen kısmı
kapsamayabilir. Bu nedenle çoğunlukla karaya çıkartılan av ifadesi kullanılarak
belirginleştirilmektedir.
av alanı [fishing area] Genel anlamda avın
elde edildiği özelde ise mesleki (ticari) balıkçılığın avlandığı pelajik
(yüzücü) ya da bentik (tabancıl) bölgedir.
av aracı [fishing gear] Balık avcılığında
kullanılan araç, alet (solungaç ağı, çapari, gırgır ağı, orta-su ağı, trol ağı,
mızrak vs). Buna tekne, gemi dahil değildir, katılamaz.
av başarısı [fishing success] Av/çaba (C/f).
av bileşimi [catch composition] Avdaki balıkların türleri, yaşı, boyu, sayısı vb’ni kapsar.
av derinliği [fishing depth] Balığın avlandığı derinliktir.
av eğrisi [catch curve] Birbirini izleyen yaş ya da boylardaki balık sayılarının logaritmasına ait
çizge (şekil). Yani farklı yaş gruplarındaki balık sayısının (Nt)
doğal logaritmasının yaşa (t) karşı yerleştirilmesi ile elde edilen şekildir.
Av eğrisi, toplam ölüm’ün, eğrinin azalan tarafındaki verilerden elde
edilmesinde kullanılmaktadır.
av etkinliği [fishing efficiency] Avlanan balıkların av
alanındaki balıklara oranıdır.
av gücü [fishing effort] 1- Belirli bir av ya da ürünün elde edilmesi için harcanan güç ya
da çabadır. ® Çaba.
av gücü [fishing power] 2- Belirli bir süreçte bir teknenin ya da av
aracının belirli sıklıktaki bir stoktan avladığı miktardır. Büyük teknelerin
yani motor gücü daha yüksek teknelerin daha çok balık avlama yeteneği vardır.
Buna bağlı ve koşut olarak teknede kullanılan teknolojinin geliştirilmesi
(yankı iskandili, balık bulucular, GPS, sonar, ağ vinci vs) av gücünü artırır.
av hakkı [fishing right] Toplam izin verilebilir
avın-TAC’ın bir kısmını avlama hakkını ifade eder. Tekne ya da diğer özel
donanım kullanarak, balıkçılık düzenlemesi ve idaresi planında öngörülen
doğrultuda, TAC’dan belirli miktarda pay alma (belirli bir miktarı avlama)
hakkıdır.
av kompozisyonu [catch composition] ® Av bileşimi.
av kontrolü [catch control] Balıkçılığı düzenlemek için idarece konulan önlemler.
av kotası [catch quota] ® Kota.
av mevsimi [fishing season] 1- Belirli bir av aracıyla belirli balıkların yıl içerisinde avlandığı zaman.
av mevsimi [fishing season] 2- En iyi avın beklendiği mevsim.
av oranı [catch rate] Birim çaba başına ağırlık ya
da sayı olarak düşen avı elde etmek için harcanan zamandır.
av sınırı [catch limit] Mesleği ticari
balıkçılık olmayan (sportif amaçlı) oltacıların bir günde avlayıp kişisel
tüketimleri için saklayabilecekleri balık sayısıdır. Türkiye’de henüz olmayan
‘av sınırı’ uygulamasına tuzlu, acı ve tatlı-sularda geçilmelidir.
av süresi [fishing time] Verimli avcılık için
denizde geçirilen süre.
av yasağı [fishing bann] Avcılığı düzenlemek
amacıyla getirilen her türlü sınırlamadır.
av yeğinliği [fishing intensity] 1- Etkin çaba (balıkçılık çabası).
av yeğinliği [fishing intensity] 2- Birim alan başına düşen çabadır. Bu F=q(f/A) denklemindeki
balıkçılık ölümüyle orantılı olmalıdır. Burada f/A av yeğinliği yani çaba/alan
ve q ise avlanabilirlik katsayısıdır.
av zamanı [fishing time] Yılın, ayın, günün
avcılık için harcanan kısmı.
avadanlık [tool] Tamir ve bakımda
kullanılan iş aletleri.
avara [shore off, free-running] Deniz aracının bağlı
olduğu ya da yanaşmış olduğu yerden ayrılması.
avcı (avcı
balığı) [greater amberjack] ® Seriola
dumerili.
avcı bot–gemi [catcher vessel] Aktif avcılık yapan ve
avını ana gemiye (fabrika gemiye), karaya ya da fabrikaya aktaran gemi.
avcılar grubu [hunting
aggregation] Canlıların, örneğin köpek balıklarının beslenmek için bir
grup halinde hareket etmesi.
avcılık baskısı [fishing pressure] Birim alan (örneğin ha
ya da km2) başına avlanan balık miktarıdır.
avcılık birimi [fishing unit] Bağımsız avlanan, alet,
işlem ve kişilerden oluşan bütün.
avcılık dönemi [fishing period] Avcılığın yasaklanmadığı
süreç.
avcılık ışığı [fishing light] Bir teknenin avcılık
yaptığını (manevra kabiliyetinin düşük olduğunu) gösteren ve yasal olarak
yakılması gereken ışık.
avcılık ölümü [fishing mortality] ® Balıkçılık
ölümü.
avcılık oranı [fishing rate] Avlanan balık
sayısının stoktaki balık sayısına oranıdır.
aves [birds] Kuşlar.
AVHRR (kıs) [Advanced Very High Resolution Radiometer] Çok Yüksek Çözümlemeli
Radyometre.
avlak [fishing place] 1- Av alanının bulunduğu coğrafi yer, alan.
avlak [fishing place] 2- Balık avcılığına uygun yer, alan.
avlama gücü [fishing power] 1- ® Av gücü.
avlama gücü [fishing power] 2- Av aracının avladığı miktarın
aynı koşullarda çalışmış standart aracın av miktarına bölünmesidir. ® Av gücü.
avlama yarışı [race-to-fish] Balıkçılık sezonu
kapanmadan bireysel teknelerin toplam izin verilebilir av miktarına (TAC)
ulaşmak için mümkün olan en fazla avı elde etmek için çalışmaları.
avlanabilir [fishable] 1- Yasal olarak avcılığa açık olan.
avlanabilir [fishable] 2- Avlanmaya uygun, umut verici.
avlanabilir stok [fishable stock] Stoğun avlanmaya uygun
olan parçası yani avcılık için yeterli miktar ve kullanılan av aracıyla
avcılığa elverişlilik durumunu belirtir.
avlanabilirlik [catchability] 1- Av aracının hedef türü avlama yeteneğidir.
avlanabilirlik [catchability] 2- Tanımlanmış bir çabayla balık
stokundan alınan küçük kısımdır. Stoktan değişik parçalar alınıyorsa o zaman
avlanabilirlik katsayısı ya da balıkçılık gücü dikkate alınmalıdır.
avlanabilirlik [fishability] 3- Avlanmaya uygun olanın
miktar ve durumu.
avlanabilirlik katsayısı [catchability coefficient] Balıkçılık ölümünün şiddetidir. Öz olarak örneğin bir sürütme ağı (trol)
önüne çıkan bütün balıkları avlıyorsa buradaki avlanabilirlik katsayısı q=1
yani %100’dür. Avlanabilirlik katsayısının %100 olamayacağı bilinmesine rağmen
taranan alan yöntemiyle yapılan balık biyokitlesi tahminlerinde genellikle ve
deneye dayalı ölçüm değeri yoksa q=1 yani %100 alınır. Bu yapılan tahmini
(biyokitleyi) daha az gösterir. Bu ise yapılan tahminde daha güvenli tarafta
olmayı sağlar ki model uygulamalarında aşırı avcılığa yol vermeyeceği için
seçilebilecek en doğru yol ve yaklaşımdır.
avlanılmamış yer [unfished ground] Balık avcılığının
yapılmadığı alan, bölge.
avla-sal [catch-and-release] Oltacılıkta avlanan balığın stoğu korumak için
salıverilmesi. Av sınırının (günlük) sıfır olduğu durum.
avrita balığı [flathead mullet] ® Mugil cephalus.
Avrupa Birliği [European Union (EU)] Daha önce adı European
Community-Avrupa Topluluğu idi ve 15 ülkeden oluşmaktaydı. Günümüzde üye ülke sayısı yeni ülkelerin
katılmasıyla artmıştır. AB üyesi ülkeler şunlardır: Avusturya (1995), Belçika
(1957), Kıbrıs (Rum kesimi, 2004), Çek Cumhuriyeti (2004), Danimarka (1973),
Estonya (2004), Finlandiya (1995), Fransa (1957), Almanya (1957), Yunanistan
(1981), Macaristan (2004), İrlanda (1973), İtalya (1957), Letonya (2004),
Litvanya (2004), Lüksemburg (1957), Malta (2004), Hollanda (1957), Polonya
(2004), Portekiz (1986) Slovakya (2004), Slovenya (2004), İsveç (1995), İspanya
(1995), İngiltere (1973). 2007’de AB’ye Bulgaristan ve Romanya katılmıştır.
AB’ye üye olmak için başvuran ülkeler olarak Hırvatistan, Türkiye ve Makedonya
kalmıştır.
Avrupa nehir yılan balığı [eel, European eel] ® Anguilla anguilla.
ay
denizanası
[common jellyfish] ® Aurelia aurita.
ayak [pedal]
1- Ayakla ilgili.
ayak [pied
– foot] 2- Midyenin hareket etmesinde kullanılan kas. Terim aynı
zamanda esnek bisal liflerle kendisini sabitlemede kullandığı kası da
kapsamaktadır.
A-yapı [A-frame] A harfine benzeyen düzenek.
ayar [calibration] Kullanılan aygıtın ölçtüğü değerin doğru olup olmadığını kontrol etmek.
Ayar, standart malzemenin kıyaslı ölçümü ile düzeltmenin sağlanması anlamına
gelir.
aybalığı [ocean sunfish]
® Mola mola.
Aybalığıgiller [molas, ocean sunfishes] ® Molidae.
ayırıcı [spreader] Balık ağının belirli
kısımlarını açmak ve ayırmak için kullanılan ağaç yapı.
ayırıcı trol [separator trawl] Göz açıklıkları hedef
tür ve avlanacak boya göre farklı oluşturulmuş trol ağı. Balık türlerindeki
davranış farklılığına bağlı olarak trol ağında bazı balıklar ağın daha çok alt
kısmında diğerleri ağın daha çok üst kısmında avlanırlar.
aykuyruk [ornate wrasse] ® Thalassoma
pavo.
ayna [transducer] ® Çevirici.
aynakıç [square sterned] Kıç tarafı düz olan
deniz aracı. ® Karekıç.
aynalıvatoz [brown ray] ® Raja
miraletus.
aynılık [evenness] Bir toplulukta (asemblaj)
bolluğun, türlerin, bireylerin, biyokitlenin dağılımı.
ayraç [spreader] ® Ayırıcı.
ayrı baskı [offprint] Bir dergide yayınlanan bilimsel
çalışmanın ayrı (kopyasının) baskısı.
ayrık stok [straddling stock] Politik sınırın her iki
tarafında olan ya da bu sınırı göç ederek geçen ve ya da münhasır ekonomik
kuşak ile açık deniz arasında göç eden stoktur.
ayrılma [diverge] İki ya
da daha çok yönde birbirinden sürekli uzaklaşma. Örnek; deniz ve okyanus
akıntıları.
ayrılmış [insular] Adaya ait, ayrı. Coğrafi olarak
yalıtılmış, izole edilmiş.
ayrım [segregation] ® Yalıtım.
ayrıştırma [dissociation] Maddenin
çözeltide ayrışması (NaNO3 « Na++NO3-).
aysberg [iceberg] ® Buz dağı.
az bildirim [under-reporting] Avlanan ve karaya
çıkartılan balıkların tamamının bildirilmemiş (eksik bildirilmiş) olması.
az tuzlu [infrahaline] Tuzluluğu 0,5 ppt’den az
tatlı-su.
Azak Denizi [Azov Sea] Kırım yarım adasının
kuzey doğusunda yer alan, sığ olup suyunun tuzluluk derecesinin oldukça düşük,
Don ve Kuban ırmaklarından tatlı-su girdisinin görece yüksek olduğu bir iç
denizdir. Karadeniz’e Kerç boğazıyla bağlıdır. Uzunluğu 240 km, eni
Azak hamsi balığı [?] ® Engraulis
encrasicolus maeoticus.
azalma [decline] Birey sayılarında ya da dağılım
alanında nedeni bilinmeyen ya da kontrol edilemeyen küçülme. Doğal nedenlerle
olan artma ve azalmalar ile planlanan balıkçılık buna dahil değildir.
azıdişi [molar] Kesici, parçalayıcı ve öğütücü
diş.
Azorinus
chamasolen (?) [antique razor clam] Sin. Solenocurtus antiquatus. Çamurlu ve
kumlu-çamurlu tabanda infra ve cirka litoral katmanda yaşar. Yaygın tür
değildir. Boyu en çok 5,5 cm olabilir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında
bulunur. Avcılığı rastlantısaldır.
azot [nitrogen (N2)] Simgesi (N)
olan renksiz, kokusuz gaz.
azot baygınlığı [nitrogen narcosis] ® Azot vurgunu.
azot döngüsü [nitrogen cycle] Azot suda çözünmüş nitrat, nitrit ve amonyak bileşeni olarak bitkisel
planktonlar (fitoplankton) tarafından emilir, organik azota dönüştürülür. Azot içerikli bitkileri hayvansal
planktonlar (zooplanktonlar) yer. Bunlar ya ölüp çürür, ya da daha üst
basamakta yer alan tüketiciler tarafından yenir ve parçalanır. Açığa çıkan
katı ve çözünmüş organik azotlu maddeler, oksijenli ve
oksijensiz ortam bakterilerince ayrıştırılır ve yeniden suya inorganik azot
bileşikleri olarak karışır ve fotosentezde kullanılır.
azot narkozu [nitrogen
narcosis] ® Azot
vurgunu.
azot vurgunu [nitrogen narcosis] Balığın derinden hızla
yüzeye çıkartılması kanda çözünmüş gazların azalan basınç sonucu genişlemesine,
kabarcık oluşturarak damar tıkanıklığına, inme ve hatta ölüme neden olabilir.
Bu durum insanlar için de geçerlidir.