O [updated last February
16, 2017]
Oannes [balık tanrısı] ® Oe.
oarfishes [Kurdelebalığıgiller] ® Regalecidae.
Obelia [hydroids] Hydrozoa sınıfı, Hydroida takımı, Campanulariidae ailesinin bir cinsidir.
Polip ve medüz evreleri vardır. Dünya denizlerinde koloni oluşturan yaygın bir
canlıdır. 200 metreden daha derinde rastlanmaz. Koloniler sert malzemeye
yapışıktır. Soğuk su canlısıdır. Kayalıklar arasında görece sakin fakat
yeterince su değişimi olan, ışığı az kesimlerde bulunur. Eşeyli (cinsiyetli) ve
eşeysiz (cinsiyetsiz) çoğalma evreleri vardır. Eşeysiz çoğalırken polip
tomurcuklanarak medüz bireyler oluşturur. Medüz aşamasında eşeyli çoğalma
gerçekleşir. Oluşan kurtçuk (planula evresindeki larva) uygun tabana yapışır ve
yeni bir polip evresi başlar.
objective analysis [objektif analiz] Elde edilen gözlemlerin araştırmacının yorum ve değerlendirmelerine yer
vermeyen bir yöntemle sayısal sonuç ya da şekiller olarak ortaya
konulması.
Oblada melanura (saddled seabream) [melanurya balığı,
melanurya, melanur] Taban-yüzücü (bentopelajik) ve okyanus-göçerdir (okyanodromdur).
obligate parasite [zorunlu asalak (parazit)] Başka türlü yaşaması mümkün olmayan asalak.
obligatory [zorunlu] Sınırlanmış, mecburi. Örnek; yalnız tatlı-suda bulunabilen ve denize girme
yeteneği olmayan balık.
oblong egg cockle [?] ® Laevicardium oblongum.
oblong otter shell [?] ® Lutraria manga.
observer [gözlemci] Balıkçılık teknesinde hasat miktarının aşılmadığını ve konulan av düzeyi
ile ıskarta ve markalı balıkları belirleyen resmi görevli bilim insanı.
obtuse
barracuda [iskarmoz balığı, iskarmoz] ® Sphyraena
obtusata.
occidentalis (west) [batı].
occipital canal (supratemporal canal) [baş kanalı (okupital kanal, kafa (kelle) kanalları)] ® Head
canals.
ocean [okyanus] Kıtaları birbirinden ayıran büyük su kütlesi. Yerkürenin %71’ini yani 361
milyon km2 ’yi kapsar. Büyük Okyanus 180 milyon km2;
Atlas Okyanusu 106 milyon km2; Hint Okyanusu 75 milyon km2’dir.
ocean currents [okyanus akıntıları] Okyanuslardaki önemli akıntılar şunlardır:
Arctic Ocean [Kuzey
Buz Denizi] |
East Greenland
Current [Doğu Grönland Akıntısı] Norwegian Current [Norveç Akıntısı] |
Atlantic Ocean [Atlas Okyanusu] |
Angola Current [Angola Akıntısı] Antilles Current [Antiller Akıntısı] Benguela Current [Bengal Akıntısı] Brazil Current [Brazilya Akıntısı] Canary Current [Kanarya Akıntısı] Cape Horn Current [Boynuz Burnu Akıntısı] Caribbean Current [Karayip Akıntısı] East Greenland
Current [Doğu Grönland Akıntısı] Falkland Current [Falkland Akıntısı] Guinea Current [Gine Akıntısı] Gulf Stream [Gulf Strim] Labrador Current [Labrador Akıntısı] North Atlantic
Current [Kuzey Atlas Okyanusu Akıntısı] North Brazil Current [Kuzey Brezilya Akıntısı] North Equatorial
Current [Kuzey Ekvator Akıntısı] Norwegian Current [Norveç Akıntısı] Portugal Current [Portekiz Akıntısı] South Atlantic
Current [Güney Atlas Okyanusu Akıntısı] South Equatorial
Current [Güney Ekvator Akıntısı] Spitzbergen Current [Spitzbergen Akıntısı] West Greenland
Current [Batı Grönland Akıntısı] West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı] |
Indian Ocean [Hint Okyanusu] |
Agulhas Current [Agulhas Akıntısı] East Madagascar
Current [Doğu Madagaskar Akıntısı] Equatorial Counter
Current [Ekvator Ters Akıntısı] Indonesian
Through-flow [Endonezya Akıntısı] Leeuwin Current [Leuvin Akıntısı] Madagascar Current [Madagaskar Akıntısı] Mozambique Current [Mozambik Akıntısı] Somali Current [Somali Akıntısı] South Australian
Counter Current [Güney Avustralya Ters Akıntısı] South Equatorial
Current [Güney Ekvator Akıntısı] Southwest &
Norteast Monsoon Drift=Indian Monsoon Current [Güneybatı
ve Kuzeydoğu Muson Akıntısı=Hindistan Muson Akıntısı] West Australian
Current [Batı Avustralya Akıntısı] West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı] |
Pacific Ocean [Büyük Okyanus] |
Alaska Current [Alaska Akıntısı] Aleutian Current [Alotya Akıntısı] California Current [Kaliforniya Akıntısı] Cromwell Akıntısı [Kromvel Akıntısı] –
derindeki akıntıdır. East Australian
Current [Doğu Avustralya Akıntısı] Equatorial Counter
Current [Ekvator Ters Akıntısı] Humboldt
Current=Peru Current [Humbolt Akıntısı=Peru Akıntısı] Kamchatka Current [Kamçatka Akıntısı] Kuroshio
Current=Japan Current [Kuroşio Akıntısı] Mindanao Current [Mindano Akıntısı] North Equatorial
Current [Kuzey Ekvator Akıntısı] North Pacific Current=North Pacifc Drift [Kuzey Büyük Okyanus Akıntısı] Oyashio Current=Oya
Current [Oya-şio Akıntısı] South Equatorial
Current [Güney Ekvator Akıntısı] West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı] |
Southern Ocean [Güney Kutup Denizi] |
Antarctic
Circumpolar Current [Güney Kutbu Dolaykutupsal Akıntısı] Weddel Gyre [Veddel Akıntısı (Döngüsü)] |
ocean deeps [okyanus derinlikleri] 6,000-10,000 metrelerdeki derinlikler.
ocean
dumping [denize
atık dökme] Atık ve artık
malzemenin bertaraf edilmesi için denize dökülmesi.
ocean ranching [okyanus çiftlikçiliği] Denizde ticari balık semirtme ve yetiştiriciliği.
Genellikle erinleşmemiş bireyler büyüyüp hasat boyuna ulaşmaları için doğal
ortama salıverilir.
ocean
sunfish [ay balığı, pervane, pervane balığı] ® Mola mola.
ocean sunfishes (molas) [Aybalığıgiller] ® Molidae.
oceanarium [oseanaryum] Büyük deniz suyu akvaryumu.
oceanic [okyanussal] Kıta sahanlığının ötesi.
oceanic
puffer [mavibalon balığı, balon balığı, mavi balon balığı] ® Lagocephalus
lagocephalus lagocephalus.
oceanic species [okyanussal tür] Kıta sahanlığı ötesinde dağılım gösteren ve avlanan tür.
oceanic trenches [okyanussal çukurlar (derin çukurlar)] Okyanuslarda bugüne değin belirlenebilen en derin çukur Mariana Çukuru
olup derinliği 11,033 m’dir. Diğer derin çukurlar şunlardır: Tonga Çukuru-10,790
m; Filipinler Çukuru-10,504 m; Kuriller Çukuru-10,377 m. Atlas Okyanusu’nun en
derin yeri Porto Riko çukurudur (8,605 m). Kuzey Kutup Denizi’ndeki derin kısım
4,000-4,500 m olan Fridtjof Nansen basenidir. Hint Okyanusu’nun en derin yeri
Java Çukuru olup derinliğinin 7,450 m olduğu tahmin edilmektedir. Güney
Okyanusu ya da Güney Kutbu Okyanusu sığ sahanlıklı olup genellikle 4,000-5,000
m derindir.
oceanic two-wing flyingfish [uçan balık] ® Exocoetus obtusirostris.
oceanic zone [okyanus kuşağı] 200 metreden derin okyanus.
oceanodromous [okyanus-göçer (okyanodrom)].
oceanodromous fish [Okyanus-göçer balıklar (okyanodrom balıklar)] Deniz ve okyanuslarda gerçek göçmen balıklar. Ocean= okyanus. ® Balık göçleri (fish migration). Örnek; Clupea
(ringa), Conger (mığrı), Thunnus (orkinoz) ve Engraulis (hamsi).
oceanography [oseanografi (oşinografi)] Okyanus ve deniz sularının kimyasal ve fiziksel yönden
incelenmesi, dalga dinamiği ve akıntılar, sudaki bitkisel ve hayvansal
canlıların biyolojisi, taban yapısı ile sedimanları araştıran çok disiplinli
bilim kolu. Osenaografi terimi çoğu kez oşinografi olarak da yazılıp
söylenmektedir.
ocellated
wrasse [benekliçırçır balığı, çırçır balığı, ot balığı] ® Symphodus
ocellatus.
ocellated wrasse [çırçır balığı, ot balığı] ® Symphodus ocellatus.
ocellus (eye-spot) [göz-lekesi] Işığa duyarlı yapı.
ocellus [benek (osellus)] Göze benzeyen vücut lekesi. Vatozgillerdeki (Rajidae)
benekler.
Ocenebra erinacea (hedge
hog murex) [?] Sin. Murex erinaceus; Cerastoma
erinaceum. Kabuk iğ şeklindedir. Kabuk yontusu çok güçlü sarmal
kaburgalıdır. Nasırsı ağız kapağı eş merkezlidir. Rengi bej-gri bazen
esmerimsidir. Boyu en çok 6,5 cm; çapı 4,2 cm olabilir Yaygın türdür. Kumlu
çamurlu tabanda yaşar. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı
vardır.
octo- (prefix) [okto-] Sekiz. Örnek; oktopoda (octopoda) - Sekizbacaklı(lar).
octocorallia (soft corals) [yumuşak
mercanlar] Octocorallia Anthozoa'nın alt sınıfıdır. Tüm Akdeniz’de ve sıcak denizlerde bulunmaktadır. Gorgonaria ve Alcyonaria çoğunlukla ilk bir-iki yüz
metre derinliklerdeki sert tabanda ve derinlerdeki çamurlu tabanda bulunurlar.
Octopodidae (?) [Ahtapotgiller] Aile
bireylerinin boyları farklıdır. Birkaç gramdan 20 kg'dan ağır olabilirler.
Sekiz kollu canlılardır. Tüm okyanuslarda yüzeyden 1,000 m derinliğe kadar
yayılmışlardır. Yumurta büyüklükleri değişkendir. Küçük yumurtalardan (manto
boyunun %10 ‘undan çok küçük yumurtalardan) çıkan genç bireyler planktonik
evreden geçerler. İri yumurtalardan (manto boyunun %10 ‘undan büyük) çıkan
bireyler doğrudan tabansal (bentik) yaşama geçerler. Üç alt aile tanınmaktadır:
Octopodinae, Eledoninae, Bathypolypodinae.
Octopus (devilfish) [ahtapot] Sekiz kollu kafadanbacaklı yumuşakça (Cephalopoda) cinsi.® Octopus vulgaris.
Octopus defilippi (Liliput
longarm octopus) [?] Deri pürüzsüzdür.
Eşit olmayan kollar uzundur. Rengi sarımsı esmerden griye çalar. Manto boyu en
çok 9 cm olur. Tabansal türdür. 10 - ile 200 m derinliklerdeki çamurlu tabanda
sıklıkla 30 - 60 m'lerde yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Ender türlerdendir. Avcılığı önemsizdir.
Octopus macropus (white-spotted
octopus) [?] Manto, kuvvetli
ve kaslıdır. Kollar çok uzundur. Rengi birçok beyaz benek ile kırmızımsı
esmerdir. Manto boyu en çok 14 cm ağırlığı 2 kg olabilir. Kıyısal tabanda yayılır.
Akdeniz'de enderdir. Yer yer Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Octopus
salutii (spider octopus) [?] Manto balona benzer. Kollar neredeyse eşit
ancak görece uzundur. Karınsal kollar arası zar kuvvetli olup sırttakilerden
geniştir. Rengi turuncu sarı, esmer sarıdır. Manto boyu en çok 12 cm kadardır.
300 - 600 metreler arasında ancak daha çok 150 - 350 m'lerde yayılır. Gençler
plankton evresinden geçer. Türkiye'nin güney Ege ve batı Akdeniz kıyılarında
bulunur. Avcılığı vardır.
Octopus vulgaris (common octopus,
devilfish) [ahtapot] Yırtıcı ve üzerinde yapışkan diskler bulunan sekiz adet güçlü kolları olan
bir kafadanbacaklı yumuşakçadır. Manto kuvvetli ve kaslıdır. Dış solungaç
yaprakçıkları 7-11 adettir. Rengi canlının durumuma bağlı olarak gri, sarı,
kırmızı esmer olabilir. Manto boyu en çok 23 cm (ağırlık 10 kg); geneli 1- ile
20 cm ( 1 ile 3 kg). Erkekler dişlerden daha iridir. Denizlerin değişik
kesimlerinde yaşar. Kayalık ve kumlu tabanda bentik türdür. Tek yaşar. Vücudu
yumuşaktır. İç iskeleti yoktur. Ömrü görece kısadır (1-2 yıl). Yüzeyden
ocular [oküler] 1- Göz ve göz çukuruna ait.
ocular [oküler] 2- Mikroskopta gözle bakılan
mercek kısmı.
ocular micrometer (eye-piece mikrometer) [oküler
mikrometresi] 1/10 ya da 1/100 birime ayrılmış olup oküler içerisine
konulan ve objektif mikrometresi ile
kalibrasyonu sonrası mikroskop objektifinde görünen nesneleri ölçmede
kullanılan bir disktir.
oculus [eye] Göz.
Ocythoe
tuberculata (tuberculate octopus) [?] Eşeysel çift-yapısallık belirgin olup dişiler
erkeklerden 5 ile 10 kez daha iridir. Ovovivipar olan tek Kafadanbacaklıdır.
Dişilerde manto boyu en çok 20 cm ve erkeklerde 3 cm olur. Yüzeye
yakın yaşayan pelajik türdür. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Avcılığı bilinmiyor.
odd bobtail [?] ® Heteroteuthis
dispar.
Odobenidae [Morsgiller] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Etyiyenler (Carnivora) takımının bir
ailesidir. Genel özellikler için ® Odobenus rosmarus.
Odobenus rosmarus (walrus) [mors] İri deniz memelilerinden olup ağırlığı 400-1,700 kg arasında değişebilir.
Boyu
Odontaspididae (sand sharks) [Harhariyasgiller] ® Carcharhinidae (Sin. Carchariidae).
Odontaspis ferox (smalltooth
sand tiger) [pamuk balığı] TL=367 cm, ağırlığı
Odontoceti (toothed whales) [dişlibalinalar] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Balinalar (Cetacea) takımının alt takımıdır.
Adından da anlaşılacağı gibi önemli özellikleri koni şeklinde dişlerinin
olmasıdır. Hızlı yüzücüdürler. Sosyal hayvanlar olup gruplar halinde gezer ve
avlanırlar. Öğrenme yetenekleri yüksektir. Bu takımda yer alan Platanistoidea
(ırmak-yunusları) ve Delphinoidea (yunus-balıkları) süperailelerinde yaklaşık
73 tür bulunmaktadır.
odontoid [dişimsi] Üstünde diken bulunan bir tip yassı balık pulu. Örnek; Elasmobranchii
(keski-solungaçlılar).
Oe (Oannes) [balık tanrısı] Sonradan balık tanrısı Dagon’a dönüşen Babil’in gündüz karada, gece suya
dönmek zorunda olan balık adamı.
Oedalechilus labeo (boxlip mullet) [dudaklıkefal] Denizde tabansaldır (demersaldır). Tatlı ve acı-suya girmez ancak delta ve
evsel atık suların deşarj alanlarına yaklaşır. Yumurtlamayla çoğalır
(ovipardır). Boyu TL=25 cm olabilir. Kıyıya
yakın durur.
oedema (edema) [ödem] Vücudun herhangi bir kısmının normal olmayan şekilde serumsu su toplaması
ve şişmesi. Vücutta normal olmayan farklı sıvıların bağ doku ve lifler arasında
birikmesiyle oluşan ciddi şişlikler.
oesophagus [yemek borusu (özofagus)] Yutak ile mide arasında tüp şeklindeki vücut parçası.
offprint [ayrı baskı] Bir dergide yayınlanan bilimsel çalışmanın ayrı (kopyasının) baskısı.
offshore [açıkta] Ülkenin hükümranlık alanı içerisinde fakat kıyıdan uzakta.
offshore fishery [açık deniz balıkçılığı] Kıyıdan uzakta bir günden daha fazla kalınarak yapılan
balıkçılık. Bu terim aynı zamanda uzak mesafe balıkçılığı ile eş anlamlı olarak
da kullanılmaktadır. ® Distant water fishery. ® Far distance fishery.
offshore fishery [açıkta balıkçılık] Kıyısal suların ötesinde görece büyük teknelerle yapılan
balıkçılık.
offshore water(s) [açık su(lar)] Kıyıdan uzaktaki
su(lar).
ogive [ogiv] Kümülatif frekans dağılımı eğrisi.
oil [yağ] Balıktan elde edilen yağ. Çoğunlukla ciğerden, yağlı balıkların vücudundan
ya da balık artıklarından elde edilir ve yem katkısı, yemeklik yağ, sabun, boya
vb’nin üretiminde kullanılır.
oil globule [yağ damlacığı] Bazı balıkların yumurta sarısındaki küremsi yağ. Yağ damlalarının sayısı,
yeri, rengi türlere göre değiştiğinden erken evrede türü tanımlamada
kullanılagelen yararlı özelliklerdendir.
oil
pollution [petrol
kirliliği] Beklenmeyen
gelişmeler sonucu (kaza vb) petrolün çıkarılması, taşınması ya da işlenmesinde
büyük ölçüde dökülerek kıyı sularını ve bölgeyi kirletmesi.
oil
slick [petrol sızıntısı] Deniz taşımacılığında gemilerin limanlarda yol açtığı
görece küçük miktarlardaki petrolün su yüzeyinde yayılması.
oil
spill [petrol döküntüsü] Ham petrolün taşınması ya da deniz dibi sondaj
platformlarındaki kazalar sonucu denize dökülen büyük miktarlarda ham petrolün
meydana getirdiği tabaka.
oilfish
[Küveyt balığı,
kalas balığı] ® Ruvettus
pretiosus.
oil-vesseltriton [?] ® Argobuccinum olearium.
oily fish [yağlı balık] ® Fatty fish.
old tank syndrome [eski tank sendromu] Tankta organik maddelerin birikmesi sonucu pH değerinin
(ani) düşmesi. Suyun değiştirilmesiyle giderilir. ® New tank
syndrome (Yeni tank sendromu).
Old World silversides [Gümüşbalığıgiller] ® Atherinidae.
olfactory [koklama (olfaktori)] Burunla ya da koku almayla ilgili.
olfactory cavity [koklama boşluğu] Balıklarda koklama gülünün yer aldığı boşluk.
olfactory lamella [koklama lameli] Koklama gülünü oluşturan lamel serisinden biri.
olfactory nerve [koklama siniri] Kokuyu beyne ileten sinir.
olfactory organ [koklama organı] Burun, koku alma organı.
oligo- (prefix) [oligo-] Az, biraz, küçük.
Örnek; oligotrof su (oligotrophic water) - Besin tuzlarınca fakir su.
Oligocene [Oligosen] 38-26 milyon yıl öncesi jeolojik çağ.
Oligochaeta (earthworms) [solucanlar] Halkalı solucan ve benzerlerini (yer solucanı) kapsayan Halkalıkurtlar
dalının Kıllıayaklılar sınıfındaki bir takımını belirtmektedir. Çoğu
tatlı-sularda yaşar. Suda yaşayanların solungacı olabilir. 3,000’in üzerinde
türü bilinmektedir. Çoğu erdişi (hermafrodit) olup eşeysel (cinsiyet)
organlarının varlığıyla Çokkıllılardan (Polychaeta) ayrılırlar.
oligo-element(s) [oligo-element(ler)] Canlı vücudunun
ihtiyaç duyduğu eser miktarlardaki minerallerdir.
oligohaline [oligohalin] 1- Orta derecede tuzluluğa dayanıklı
organizma.
oligohaline [oligohalin] 2- Tuzluluğu 0,5-3,0 ppt
arasında değişen denizsel tuzdan oluşma acı-su.
oligohaline [oligohalin] 3- 17-30 ppt tuzluluğa sahip
deniz suyu.
oligomictic [oligomiktik] Oldukça dayanıklı tabakalaşması olan ve ender dönemlerde karışan göl.
oligophagous [oligofajik] Sınırlı besin maddesi olan. Birkaç besin türünü tüketen.
oligophotic [oligofotik] Sahanlık üstünde
ışığın fotosenteze yetmeyecek derecede az olduğu tabaka. Işığın az olduğu bu
tabaka bağlamında oligofotik biyota ve oligofotik kuşak terimleri de
kullanılmaktadır.
oligosaline [oligosalin] 1- Acı-suda yaşayabilen organizma.
oligosaline [oligosalin] 2- Tuzluluğu 0,5-5,0 ppt arasında değişen karasal tuzdan
oluşma acı-su.
oligosaprobe zone [oligosaprob kuşak] ® Saprobian
systems (Saprob sistemler).
oligothermic [oligotermik] Görece düşük sıcaklıklara dayanıklı.
oligotrophic [oligotrofik] Besin tuzlarınca fakir, organik madde üretimi az ortam.
oligotrophic
lakes [oligotrofik göller] Besin tuzlarınca fakir, duru ve soğuk sulu göller.
oligotypic [oligotipik] Birkaç üyesi olan taksonomik birim.
olive gren cockle [?] ® Cerastoderma glaucum.
ombilic (navel) [göbek] Bazı
Karındanbacaklıların kaidesindeki kabuklarında görülen az ya da çok önemli
açıklık.
omega-3-fatty acid [omega-3 yağ asidi] Balıklarda bulunan uzun zincirli doymamış yağ asidi.
Kalp-damar hastalıklarına yararlı olup kanser riskini azaltma etkisi vardır.
Şeker ve artride de iyi geldiği belirtilmektedir.
Ommastrephidae (?) [?] Üç alt-ailede 11 cins ve 20 türü
dünya denizlerine dağılmıştır. Renkleri koyu kahverenginden soluk kırmızıya
çalar. Sığ suda yaşarlar. Mevsimsel ve günlük dikey göç ederler. Hızlı
büyürler, Yamyamlık yaygındır.
Ommatostrephes sagittatus (European flying squid)
[?] ® Todarodes sagittatus.
omni- (prefix) [omni-] Her, hepsi, evrensel.
Örnek; omnivor (omnivorous) Bitki ve hayvan yiyen. Et-ot-obur.
omnivore [et-ot-obur (herşeyobur,
herşeycil, omnivor)] Bitkisel ve hayvansal
besinlerden yararlanabilen hayvan(lar).
omnivorous [et-ot-obur (herşeyobur,
herşeycil, omnivor)] ® Omnivore.
omopterygium (homopterygium) [göğüs yüzgeci (omopterigium)] ® Pectoral fin.
onboard observer [gözlemci (güverte
gözlemcisi)].
oncogenic (carcinogenic) [kanser yapıcı (karsinojenik,
onkojenik)] ® Carcinogenic.
on-demand feeder (demand feeder, pendulum feeder) [istemsel beslenme] Akvakültürde balıkların acıktıklarında bir manivelayı
hareket ettirerek yem almalarını sağlayan sistem.
one-host life cycle [tek-konaklı] Gelişme evrelerini
aynı konakta geçiren ve tamamlayan asalak.
onomatography [doğru yazım] Hayvan ve bitki isimlerinin doğru yazılması.
onomatology [onomatoloji] İsimbilim ve isimlerin sınıflandırılması.
onshore waters (nearshore waters) [kıyısal sular] ® Inshore
waters.
on-the-feed [yem üstünde] Yemlenen ya da yem arayan balık.
onto- (prefix) [onto-] Varlık
anlamında.
ontogenesis [bireyoluş (ontogenez)] Bir canlının bireysel gelişme öyküsüdür. Bu bir
biyolojik açılma, gelişme olayı olup canlının basitten karmaşığa doğru kademeli
gelişmesini belirtmektedir.
ontogeny [ontogeni] Ceninden (embriyon) erin bireye gelişme.
ontology [varlıkbilim (ontoloji)] Var olma bilimi.
Onychoteuthidae (?) [?] 20 - 25 türü bilinmektedir. Manto
boyları 7 cm ile en iri bireyde 2 m olabilir. Orta irilikte türlerdir. Manto
kaslıdır. Avcılığı vardır.
Onychoteuthis banksi (boreal clubhook squid) [?] Sırtsalda manto boyu en çok 30 cm kadardır. Okyanussal
türdür. Yüzeyden 250 m bazen 600 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Ege ve
Akdeniz kıyılarında bulunur.
oo- (prefix) [oo-] Yumurta.
oogamy [oogami] ® Sexual reproduction.
oogenesis [oogenez] Yumurtaların oluşup gelişmesi.
oogonium
[oogon] Dişi eşeylik hücresini temsil eden hücredir, bir ya
da birkaç oosfer içerir (sonuncuları kamçılaşmamış eşeylik hücreleridir).
oogonium [oogonyum] Dişide yumurtaları meydana getiren göze (hücre).
oolysis [ooliz] Döllenmemiş yumurtanın yozlaşarak bozunması.
oophagy
[oofaji] Bazı Harhariyasgillerde yumurta sarısını ana
rahminde tüketen yavruların ananın döllenmemiş yumurtalarını yemesi.
oosit [oocyte] Mayoz başladığında oogonyumlar
oosit olur ve uzmanlaşmış gözeler (hücreler) oositi sarar. Oosit yumurtlanmak
için olgunlaşmaya geçer.
oospor [oospore] Su yosunu ve mantarların kalın duvarlı yumurta gözesi
(hücresi).
ooze [balçık] 1- Okyanus diplerinde foraminifer ve diatomlardan
meydana gelmiş sulu çamur, balçık.
ooze [balçık] 2- Suya doymuş çamur.
op. cita. (abbrev) [adı geçen eser]® Opere citato.
opah (parlak
kıral) ® 2- Lampris guttatus.
opah [Parlak-kıralbalığıgiller] ® 1- Lamprididae.
opaque [opak] Işığın geçmesini engelleyen malzemeyi belirten terim.
opaque zone [opak kuşak] Otolitte diğerlerine göre daha az ışık geçiren büyüme halkası. Bu kuşak
yansıyan ışıkta beyazımsı parlak fakat ince kesitten alttan ışık verilip üstten
gözlendiğinde koyu renkli gözükür.
open access fishery [erişime açık balıkçılık] Balıkçı sayısının sınırlanmadığı balıkçılık. Genellikle
hobi balıkçılığı için kullanılır. Erişime açık balıkçılıkta stokların hızla
aşırı sömürülmesi ya da aşırı sömürülmüş olması mümkündür.
open ice (broken ice, loose
ice, loose pack ice, open pack ice, slack ice) [gezgin buzlu] ® Pack ice.
open lake [açık göl] Dışarıya su akıtan göl.
open ocean [açık deniz] Okyanus ya da denizin sahanlık alanı ötesinde olup genellikle karasuları
dışında kalan sular.
open pack ice (broken ice, open ice, loose ice, loose pack ice, slack
ice) [gezgin
buzlu] ® Pack ice.
open sea [açık deniz] Kıyıdan uzaktaki su kesimi.
open season [açık sezon] Belirli türlerin, belirli av araçlarıyla avlanmasına izin verilen mevsim.
open system [açık sistem] Çevresi ile etkileşimi olan sistemleri belirtir. Balık stokları açık
sistemlerdir.
open water(s) [açık su(lar)] Seyir ve sefer için
bir engelin olmadığı su(lar).
opercle [operkül] Solungaç kapağında yer alan genelde en büyük kemik. Yaş tayininde de
kullanılabilmektedir.
opercular canal [operkül kanalı] Kafada devam eden yanal çizgi uzantısı. ® Head canals (Baş kanalı). ®
Occipital canal (Okupital kanal).
operculum (lid, covering) [solungaç kapağı (operkulum)] Kapak. Balıkların solungaçlarını örten kapak.
operculum [kapak] 1- Genelde kapak
(operculum) bitki ve hayvanların açıklanması, tanımlanmasında kullanılan küçük
bir örtüye verilen addır.
operculum [kapak] 2- Karındanbacaklının ayağında ürettiği sert parça olup
hayvan ayağını geri çekildiğinde kabuk ağzını kapatır. Kapak genellikle
değirmi-sarmal yapılı olup başlangıcı ise çekirdek (nucleus) olarak
anılır.
opere
citato (op. cita) [adı geçen eser] Tekrar edilmek istenmeyen kaynağı belirten gönderme.
ophi- (prefix) [ophi-] Yılan.
Ophichthidae (snake eels) [Yılankurdu-balığıgiller] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Elopomorpha üsttakımı, Anguilliformes takımı,
Ophichthidae ailesi iki alt aileyi (Myrophinea-14 cinste 57 tür ve
Ophichthinae- 46 cinste 260 tür) olmak üzere 60 kadar cins ve 300’ün biraz
üstünde türü barındırmaktadır. Gövde çok uzun ve yılan şeklindedir. Yüz konimsi
olup sivridir. Ağız uç-altında yer alır (sub-terminal). Dişler genellikle koni
biçimli olup sivri ya da pürtüklüdür. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçler ya
birleşiktir ya da kuyruğun ön kısmında son bulur. Akdeniz’deki türlerde
belirtici lekeler yoktur. Boyları
küçükten (10 cm) büyüğe (3 m) değişir. Sıcak ve ılıman sularda yaşarlar.
Kıyıdan derin kesime (750 m) kadar yayılırlar. Türlerin çoğu tabansaldır. Kıta
sahanlığı bayırının üst kesiminde kumlu-çamurlu zeminde ya da buna gömülü
olarak bulunurlar. Bir kaçı yüzücüdür (pelajiktir). Omurgasızlar ve küçük
balıklarla beslenirler.
Ophichthus rufus (Rufus snake eel) [yılankurdu balığı, dikenli yılanbalığı] Tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=60 cm olabilir. Kıta
sahanlığında kumlu, çamurlu zeminde bulunur.
Ophidiidae (cusk-eels) [Mırmır-balığıgiller] Actinopterygii sınıfı, Neopterygii altsınıfı, Teleostei
arasınıfı, Paracanthopterygii üsttakımı, Ophidiiformes takımı, Ophidiidae
ailesinde 4 altaile (Brotulinae, Brotulotaeniinae, Neobythitinae, Ophidiinae)
yer almaktadır. Ophidiidae ailesi içeriğindeki 50 cinste yaklaşık 240 tür
bulunmaktadır. Denizde yaşarlar. Ailedeki en büyük boylu tür 2 m’dir. Atlas,
Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır. Yılan görünümü hakimdir. Gövdeleri
uzun, hafif basıktır. Ağız büyük ve
uçtadır. Fırçamsı dişler çenelerde yer alır. Solungaç yarıkları büyüktür.
Yüzgeçlerde sert ışın yoktur, sırt yüzgeçleri tektir. Çatallı sakala dönüşmüş
karın yüzgeçleri önemli özellikleridir.Pulları küçüktür, yanal çizgi vardır.
Renkleri genellikle kahverengiden beyaza doğru olup sarımsı-pembemsi
gölgelidir. Sıcak ve ılıman sularda demersal ya da tanamcıl (bentik) olup
yumurtlayan türlerdir. Akdeniz’de 500 m derinliğe kadar rastlanırlar. 8,000
m’nin üstünde, abisal derinliklerdeki bayırlarda ve kıta sahanlığında yaşarlar.
Planktonla beslenirler. Birkaç türünün ticari balıkçılığı vardır.
Ophidion barbatum (snake blenny) [yılansı balık,
kayış balığı] Tabansaldır (demersaldır).
Ophidion rochei (?) [kayış balığı] Tabansaldır (demersaldır) ve
ophioblennius stage [ofiblennius evre] Bazı Blennidae ailesi (Horozbinagiller) bireylerinin
yüzücü (pelajik) aşamalarındaki irileşmiş göğüs yüzgeci evresi.
Ophistobranchia (sea slugs, nudibranchs) [Arttansolungaçlılar] Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesi, Karındanbacaklılar (Gastropoda) sınıfının
altsınıfıdır. Kabuksuz Karındanbacaklıları kapsar. Altı takımı barındırır. En
önemli takımı Nudibranchia olup çıplak solungaçlı anlamındadır. Okyanusların
tür sayısı yüksek güzel canlılarıdırlar. 3,000 tanımlanmış türü vardır.
Ophisurus serpens (serpent eel) [yılankurdu balığı, dikenli yılanbalığı] Mercan resifiyle ilişkilidir.
Acı-suya girer.
Ophiuroidea (brittle stars) [Yılanyıldızları] Echinodermata Derisidikenliler kabilesinin bir
ailesidir. Oegophiurida, Ophiurida ve Phrynophiurida takımlarını kapsar. Deniz
yıldızlarına yakın akrabadırlar. Tabanda 5 adet hareketli kollarını kıvırarak
sürünürler. Kol uzunluğa 60 cm’yi bulabilir. Görece sığ suda yaşarlar.
Günümüzde toplam 1,500 türü
opistho- (prefix) [opisto-] Arkasında, tersi, aksi tarafta, geri, sırt.
opisthogyre – opisthogyrous [kıvrık kanca (gaga)] Arkaya kıvrık kancası olan
kabuk (midye kabuğu).
opisthonephros (mesonephros) [opistonefroz] Erin balıkların işlevsel boşaltım organı, böbreği.
opportunist [fırsatçı (oportunist)] Kullanılmayan ya da az kullanılmış kaynağı çıkarına
kullanan.
opportunistic feeding [fırsatçı beslenme] Balığın hangi besin maddesi varsa ona uyum sağlayarak
tüketmesi.
opportunistic fishing [fırsatçı balıkçılık] Avlama fırsatının en yüksek olduğu türü hedef seçip bu
türün bulunduğu alanda avlanma.
optic muscles [göz kasları (optik
kaslar)] Balığın gözünü hareket ettiren ve türe göre değişiklik gösteren
kaslar.
optic nerve [göz siniri] Retinadan (ağ tabakadan) beyne çaprazlanarak ulaşan, görüntü sinyallerini
ileten özel sinir.
optical momentum of fish eye [balıklarda görme hızı] Balıklar ışıkla kendisi arasında kalan nesneleri ve
bunların hareketlerini daha iyi seçerler. Bu ayrıca alacakaranlıkta beslenme ve
avlanma davranışlarından da anlaşılabilir. Balıkların görme hızları (hamside
1/50 ile 1/70 saniye) insanlara göre (1/24 saniye) çok yüksektir. Ancak görme
hızı insanlardaki kadar olan balık türleri de vardır.
optimum [optimum] En elverişli durum, konum, hal.
optimum age [en iyi yaş (optimum
yaş)] Bir yıllıktaki doğal
ölüm oranının büyüme oranına eşit olduğu ortalama yaştır. Bu yaşta yıllığın
biyokitlesi en yüksek değerdedir.
optimum fishing capacity [en iyi (optimum) balıkçılık yeteneği] Girdi-çıktı dengesini belirtir. En az harcamayla sürdürülebilir ürün
(hasat) elde etmektir. Burada kısa ve uzun süreçli yetenekler değişebilir.
optimum size [en iyi (optimum) büyüklük] ® Optimum age
(En iyi yaş).
optimum sustainable yield (optimum yield) [en iyi ürün, optimum ürün] Kişilere ve ülkeye besin sağlama, koruma, dinlenme ve
yıpranmış stokların iyileştirilmesi şeklinde, genel anlamda, yarar sağlayan
balıkçılıkla elde edilen üründür. Bu, ekonomik, sosyal ve ekolojik değerlerin
katıldığı, değiştirilerek uygulanan sürdürülebilir en yüksek ürün modeline
dayanmaktadır. Burada av sürdürülebilir en yüksek değerden daha düşük
tutulmakta olup stoğun yıpranması önlenmektedir. Modele ekonomik yaklaşımın
eklenmesi, aslında en iyi balıkçılığın en çok biyokitle avlama anlamına
gelmediği sonucunu doğurmaktadır. Ekolojik yaklaşım ve halka besin sağlama
hedefi ekoloji/sosyo-ekonomi dengesini gerektirmektedir.
optimum yield [en iyi (optimum) ürün] ® Optimum
sustainable yield.
oral [oral] Ağız ile ilgili. Ağza ait. Ağzın bulunduğu bölge. ® Aboral.
oral brooding (oral brooder) [ağızda kuluçkacı] ® Mouth
brooder.
oral disk [oral disk] Taşemegiller’in
(Petromizontidae) yuvarlak ağızları.
oral fimbria [ağız contası (oral
fimbriya)] Taşemegiller’in
(Petromizontidae) yuvarlak ağızlarını çevreleyen ve sızıntıyı önleyen ve
algılamayı sağlayan uzantıları.
oral gestation [ağız gebeliği] ®
Mouth-brooding. ® External brooder.
oral grasping [ağızla tutunma] Sazangiller (Cyprinidae) ve Dikenliçütregiller
(Monocanthidae) ailesi fertlerinin ağızlarıyla çeşitli malzemeye (ağ, sünger,
ip, urgan, gömlekliler vs) tutunarak
kendilerini askıya almaları davranışıdır.
oral incubation (oral gestation) [ağız gebeliği] Apogonidae-Kardinalbalığıgiller ve diğer bazı ailelerde görülen ağızda
kuluçkalama, bir cins ağız gebeliği. ® Mouth-brooding. ® External brooder.
oral pillars [ağız
payandaları - dikmeleri] ® Oral valve. ® Buccal membrane (Ağız zarı).
oral valve (buccal valve) [ağız kapağı] Balıklarda
ağız içerisinde solunum suyu dışarı atılırken geri kaçmasını önleyen - tek
yönlü akıntıyı sağlayan zar.
oral valve membrane (buccal valve) [ağız
kapağı (zarı)] ® Oral valve.
orange meat [turuncu et] Tuzlu suda salamura edilmiş balık etinin renginin değişmesi ve pazar
şansını etkilemesi. Örnek; lüfer (Pomatomus
saltator).
Oratosquilla
massavensis (Red Sea mantis shrimp) [?] En çok 22 cm kadar
olabilir ancak sıkça rastlanan boyu 15 cm kadardır. 10 - 50 m derinliklerde
çamurlu, kumlu, killi ve çakıllı tabanda yaşar. Türkiye'nin doğu Akdeniz
kıyısında görülür.
orbit [göz çukuru] Kafatasındaki göz çukuru.
orbital bones [göz çukuru kemikleri] Gözün etrafındaki kemikler.
orbital diameter [göz çukuru çapı] Balık gözü çukurunda ölçülen en büyük yatay ya da dikey
çap.
orbital horn [göz dikeni] Göze yakın kemik uzantı.
orbital pore [göz gözeneği] Sepioidea ve Myopsidea
(Loliginidae) gruplarında kornea’da (saydam tabaka’da) çok küçük gözenek
(birincil göz kapağı) olup gözü örter.
orbital region [göz bölgesi] Gözler etrafındaki kafa kısmı.
Orcynopsis unicolor (plain bonito) [akpalamut balığı,
ak palamut] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Boyu TL=150 cm civarında
olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir.
Küçük sürüler oluşturur. Yüzeye yakın dolaşır ve birinci sırt yüzgeci
suyun dışında kalır.
order [takım (ordo)] Aile ve sınıf arasında yer alan canlılar grubu. ® Ordo (Takım).
ordinary name (trivial name, common name) [lakap] ® nomen triviale
(nom. triv.)
ordinate [ordinat] Y-ekseni.
ordino [ordino] Gemi adamının gemiye atanma
belgesi.
ordo (order) [takım] 1- Canlıların sınıflandırılmasında ailenin üstünde, sınıfın
altında yer alan birbirlerine benzeyen canlılardan oluşturulan gruba verilen
ad.
organ of sachs [saks organı] Vücudun arka kısmındaki elektrik organı. Örnek; Electrophorus.
organ
regeneration [organ yenilenmesi (yenilenme)] ® Regeneration.
organic
[organik] 1- Karbon temelli olup hidrojen, azot ve fosfor
içeren halka ve zincir oluşturan kimyasal bileşikler.
organic
[organik] 2- Canlıya ait ya da canlıların oluşturduğu malzeme.
organic bait [organik yem] Oltacılıkta kullanılan herhangi bir organik madde (kurt, böcek, balık,
peynir, ekmek vs).
organism [organizma] 1- Canlıyı oluşturan organların hepsi.
organism [organizma] 2- Herhangi yaşayan varlık.
organisms at hydrothermal vents [hidrotermal ağızlardaki canlılar] 1970’li yılların sonlarına kadar derin denizde yaşayan
canlıların yukarıdan, ışıklı tabakadan dibe çöken malzemeye bağlı olduğu ve bu
nedenle de derinlerdeki oksijenli yaşamın ve yaşam formalarının sınırlı olduğu
sanılıyordu. Ancak 1970’li yılların sonuna doğru okyanus tabanında keşfedilen
sıcak su ağızları bu görüşün değişmesine yol açmıştır. Anılan bu sıcak su
ağızlarında o güne değin (1977) hiç bilinmeyen ve boyları bir metreye varan
deniz solucanları, yine bireylerinin boyları 30 cm’ye varan istiridye ve midye
yatakları, görece bol karides, yengeç ve balığın görülmesi hem şaşırtıcı olmuş
hem de farklı yaşamın mümkün olduğunu göstermiştir. Derin okyanus suları
soğuktur (2-
organogenesis [organogenez] Geç cenin (embriyon) evresinde organ sistemlerinin oluşması.
organogenic [organojenik (biyojenik)] ® Biogenic.
organometallic [organometalik] Bir metale bağlı karbon kökleri yani organik radikali bulunan kimyasal
bileşik. Örnek; sodyum etil.
organophosphates [organofosfatlar] Kısa ömürlü tarım ilaçları.
orientalis (east) [doğu].
orientation [yönelme (oryentasyon)].
oriented locomotion [yönlenmiş, odaklı hareketler] Bu tip balık hareketleri 2 tip göçü
kapsamaktadır. i) taksi (taxis); hayvanlar ya uyarıcı odağına doğru ya
da ondan ıraklaşma şeklinde hareket ederler. ii) çapraz yönelme
(transverse - oblique orientation) Çoğunlukla balıklarda görülür ve balıklar
başlarını akıntıya karşı (belirli bir açıyla) tutarlar.
® Fish movement.
ornamental species [süslü tür] Akvaryum balığı ticaretinde tutsaklık koşullarında üreyen ve semirtilen
balık.
ornamentation [süslenme] Ya üreme davranışı gereği ya da yırtıcılardan saklanmak için balık
vücudunun kanat, yaprak, süs, işaret, uzantı ve benzeri görüntüye
bürünmesi.
ornate
wrasse [gün balığı, aykuyruk] ® Thalassoma pavo.
ornithology [kuşbilimi (ornitoloji)].
oropharynx [orofarinks] Beslenme kanalının ağız-yutak boşluğu kısmı.
ortho- (prefix) [orto-] Düz, dik, dik açılı.
orthographic variant [ortografik değişiklik] 1- Aynı ismin birden çok şekilde yazılması.
orthographic variant [ortografik değişiklik] 2- İki ya da daha fazla birimin isimlerinin yazılışlarının
birbirlerine çok yakın olması sonucu oluşan şaşırtıcı durum.
orthogyre (straight) [düz kancalı] Midyede kancası düz olan; öne ya
da arkaya kıvrık olmayan kabuğu belirtir.
Oruç Reis [?] Yunanca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca
bilen ve kardeşi İlyas Reis ile birlikte denizciliğe başlayan Türk denizci
(1470-1518). Daha sonra diğer kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa)
kendisine katıldı. Piri Reis ile zamanın sultanı Yavuz Sultan Selim’e hediyeler
gönderdi. Karşılığı olarak hilat giydi. Cezayir’e hükmetti ve doğu Cezayir’i
Hızır Reis’in emrine ve batı kısmını ise kendi hükmünde tuttu.
Osilinus
articulatus (articulate monodont) [?] ® Monodonta articulata.
Osilinus
turbinatus (turbinate monodont) [?] ® Monodonta
turbinata.
osmoregulation [osmoregülasyon] Organizma içerisindeki belirli, uygun bir tuz-su
dengesinin korunmasıdır. Tatlı-su balıkları seyreltik ortama tuz
kaybettiklerinden solungaçlarıyla aktif olarak ortamdan iyon alırlar. Yine
vücutları daha yoğun bir ortam olduğu için vücuda giren su ile şişebilirler.
Bunu dengelemek için böbreklerinden her gün vücutlarının %20 ağırlığı kadar
seyreltilmiş idrar atarlar. Deniz balıkları daha yoğun ortamda solungaçlarından
su kaybederler. Büzüşmemek ve eksilen suyu tamamlamak için ise içerisinde çokça
iyonun (tuzun) bulunduğu suyu içerler. Fazladan alınan tuzlar özellikle NaCl ve
KCl solungaçlardan diğerleri ise böbrekler üzerinden atılır ve bu yolla tuz-su
dengesi sağlanır. ® Hyperosmotic (Hiperozmotik). ® Hypotonic (Hipotonik).
osmose [geçişme (osmoz)] ® Osmosis.
osmosis (osmose) [geçişme (osmoz)] Yarı geçirgen bir
zarın (membranın) çok yoğun tarafındaki moleküllerin az yoğun tarafına,
moleküllerin yoğunlukları eşit oluncaya kadar, geçmesidir.
osmotic pressure [osmotik basınç] Yarı geçirgenle ayrılmış farklı yoğunluktaki iki
çözeltinin akışkanlık basıncıdır. Seyreltik çözeltilerin ozmos basıncı p=MRT’dir. M=Molarite; R=Gaz sabiti; T=Termodinamik
sıcaklık ki buna önceleri mutlak sıcaklık denmekteydi.
ossification (osteogenesis) [kemikleşme] Osteoblast
hücrelerinin yeni kemik malzemesi üreterek kemik dokuyu oluşturması. Kıkırdağın
kalkerleşerek kemiğe dönüşmesi.
ossify [osifiye] Kemikleşme.
Ostariophysi [Kemikdesteklikeseliler] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfının bir üsttakımıdır.
Üsttakım Gonorhynchiformes, Gymnotiformes, Characiformes,
Cypriniformes, Siluriformes takımlarını kapsar. Toplam 6,000 türü vardır.
Öndeki 4 omur birleşmiş olup Weber aletine dönüşmüştür. Bu yönleriyle
eşomurlulardan ayrılırlar.
osteo- (prefix) [osteo-] Kemik. Örnek; osteosit
(osteocyte)-kemik gözesi (hücresi).
osteoblast [osteoblast] Kalsiyum tuzları
biriktirerek kemik oluşturan göze (hücre).
osteoderm
[osteoderm] Deri üzerindeki
kemiksi yapılar.
osteogenesis [kemikleşme] ® Ossification.
osteology [kemikbilimi (osteoloji)] Kemiklerin yapısı ve oluşmasını inceleyen bilim.
Ostrea edulis (European flat oyster) [istiridye] Kabuk şekli
değişkendir ancak yuvarlak olma eğilimindedir. Sol kabuk yassı ve eş merkezli
kaburgalıdır. Kas izi böbrek şeklindedir. Rengi dışta gri, soluk yeşilden
esmere çalarken içte pürüzsüz parlak beyazdır. Boyu en çok 20 cm olabilir.
Sıklıkla rastlanan boyları çok daha küçük olup 6 ile 9 cm arasında değişir.
Kumlu çakıllı, kayalık tabanda 40 m derinliğe kadar büyük yataklar oluşturur.
Birbirini izleyen erkek ve diş evreleri geçirir. Türkiye'nin tüm kıyılarında
bulunur. Avcılığı yapılmaktadır ancak aşırı sömürü nedeniyle yatakları
azalmıştır. Karadeniz'de gözlemlenen azalma yırtıcı karından bacaklı Rapana venosa'ya bağlanmaktadır.
Ostreidae (oysters) [İstiridyegiller] Kabuklar eşit
değildir. Konturları düzensiz ve değişkendir. Üstteki sağ kabuk düzdür. Alttaki
sol kabuk kıvrımlı, eş merkezli kaburgalıdır. Eklem dişsizdir. Kas izi tektir.
Sucul kültüre alınan ilk türdür ve bu işlem 'ostrei-culture
= oyster-culture = istiridye kültürü' olarak anılır. Ailenin Akdeniz sular
sisteminde 6 kadar türü yaşamaktadır.
otic [otik] Duymayla ilgili. Kulak.
otic capsule [kulak kapsülü] İçkulağı içine alan iskelet kapsül.
otolin [otolin] Balık otoliti içerisinde CaCO3
kristallerini saran büyük molekül ağırlığına sahip proteinin adı. Otolit kesiti
ısıtıldığında yanarak koyu renk alan organik madde.
otolith [otolit] Balıkların içkulaklarında her iki
tarafta üçerden 6 adet bulunan taşlar. Bu taşlar biyolojik kökenli CaCO3
olan aragonite kristallerinin otolin adı verilen bir organik molekül ile
sarılmasıyla oluşturulmakta olup statolit olarak ta anılmaktadırlar. Denge, yer
çekimi, duyma, hızın algılanmasında kullanılan sert aksam(lar)dır. Bu taşlardan
genellikle en büyüğü sagitta’dır. Sagitta sacculus, lapillus utriculus ve asteriscus ise lagena ampulü içerisinde
bulunur.
otolithometry [otolitometri] Otolitlerdeki büyüme halkalarından yaş tayini.
otter board (trawl door, trawl board) [trol kapısı (kapı)] ® Otter door.
otter door (otter board, trawl door, trawl board) [trol kapısı (kapı)] Sürütme ağlarının (dip ve orta su trolü) yanlara
açılmasını sağlayan büyükçe ve oldukça ağır, çoğunlukla dikdörtgen şeklindeki
metal ya da metal tahta elemanlı yapı.
otter fishing [su samuru balıkçılığı] Çin’de eğitilmiş ve tasmalı su samuru ile yapılan balık
avcılığıdır. Su samuru ya avladığı balığı balıkçıya verir ya da balıkların ağa
doğru yüzmesini ve avlanmasını sağlayabilir. ® Cormorant fishing (Karabatak (Kormoran) balıkçılığı).
out migration [dışarı göç] Alabalıkgiller ailesinde yer alan balıkların ırmaklardan denize olan
mevsimsel göçüdür.
outer net (outer wall) [koruyucu ağ] Tabana değen ağın çabuk yıpranmasını önlemek için kullanılan geniş gözlü
koruyucu dış ağ. ® Cod end cover.
outer wall [dış ağ] ® Outer net.
outlet box (weir, drain box) [savak] ® Monk.
outlier male [bağlak erkek] Baskın erkekten küçük olup dişi renginde olan ve yumurtlayan çiftin bir
tarafına yerleşen erkek balık. Dişi görünümünde olması nedeniyle baskın erkek
tarafından kovalanmayan erkek, kendi atmığını yumurtlamaya dahil
edebilmektedir. Örnek; Oncorhynchus
gorbuscha.
outotroph [kendibeslek
(ototrof)]
Bitkilerin beslenme şekli. Fotosentezle besinini sağlayan. Kendi besinini
kendisi üreten (sağlayan). Buna özbeslenen de denmektedir.
outplanting [dışsemirtme] Kuluçkahanede büyütülen balığın, ırmak ve derelere salıverilerek
kuluçkahane dışında semirtilme ve olgunlaştırılmasıdır.
output controls [çıktı kontrolleri] Toplam izin verilebilir av ve kota üzerinden balık avının
sınırlandırılması amacını taşıyan idari yöntemlerdir.
outrigger trawl [bim trolü] ® Beam trawl (Kirişli trol).
ovarium [yumurtalık] ® Ovary.
ovary (ovarium) [yumurtalık] Yumurta üreten dişi üreme organı.
ovary cyst [yumurtalık sisti] Yumurtalığın, şişmiş, nereden ve nasıl oluştuğu
bilinmeyen sarımsı ya da kırmızımsı sıvıyla dolu olması şeklinde görülen
hastalık.
ovate [ovat] Yumurta şeklinde.
over stock [aşırı stoklama] Su kütlesini, taşıma kapasitesinin üstünde balık ile
stoklamak.
overall mortality rate [genel ölüm oranı] Bir kaç boy ya da yaş sınıfı için hesaplanan ortalama
ölüm oranıdır. Bu hesaplamada oranlar ya zamana ya da seçilen sınıflara giren
birey sayılarına göre tartılmış olabilirler.
overbreeding [aşırı üreme] Akvaryum balığı kontrollü koşullar ve hazır yem sonucu doğada olduğundan
daha sık yeni kuşak üretebilir. Bu gerginliğe bağlı bir sorun olabilir.
over-capacity [kapasite fazlası] ® Excess capacity (Aşırı kapasite).
overcapitalization [aşırı kapital birikimi] İstenen miktarda balığın, ekonomik olarak avlanması için
gerekenden daha çok çaba (daha çok tekne) ile elde edilmesi.
overcast [kapalı] Tamamıyla bulutlarla
kaplı gökyüzü.
over-exploitation [aşırı sömürme] Stoğu, uzun süreli ortalama en yüksek gizil (potansiyel) ürün verme
düzeyinin altına düşürmüş olan sömürme oranı.
overexploited [aşırı sömürülmüş] Stok miktarının (bolluğunun) çok az olması. ® Overfished.
overfeeding [aşırı yemleme] Akvakültürde normal olmayan gelişmelere ve ekonomik kayba neden olan aşırı
yem verme.
overfished [aşırı avlanmış] Stok miktarının güvenli üremeyi sağlayacak düzeyin altına
inmesine neden olacak düzeyde avlanmış (sömürülmüş) stok.
overfishing [aşırı avcılık] 1- Balık stoğunun aşırı
sömürüldüğünü ifade eder. Balıkların çok avlandığı durum.
overfishing [aşırı avcılık] 2- Çaba ve balıkçılık ölümünün azaltılması halinde orta
vadede toplam avın artmasına yol açabilecek düzeye denir. Uzun ömürlü
balıklarda aşırı avcılık, stok aşırı avlanmadan önce başlar. Büyüme aşırı
avcılığında avlanan balıkların ortalama boyları küçülür; ekonomik aşırı avcılığında
ise beklenenden daha az gelir elde edilir. İç-göçer (stoka katılanlar) aşırı
avcılığında ise yumurtlayacak çok az balık geride kalır.
overfishing theory [aşırı avcılık kuramı] İçerisinden balık avlanan bir stoğun yapısı değişir.
Artan avcılıkla birlikte önce av da artar. Bu gelişme stoktaki yaş ve boy
bileşenlerini değiştirir. Avcılığın artırılarak sürdürülmesi halinde birim çaba
başına düşen av (kısaca ürün de) giderek azalır. Bu durum aşırı avcılık olarak
tanımlanır ki buna ayrıca Russel’ın aşırı avcılık kuramı da denmektedir.
over-ripening [aşırı olgunlaşma] Döllenmemiş yumurtanın yaşlanarak kalite ve yaşama
yeteneğini yitirmesi.
overturn [alabora (alabura)] 1- ® Capsize.
overturn [altüst olma] 2- Mevsimsel sıcaklık değişmesi ve buna bağlı yoğunluk
farklılığı nedeniyle suların deniz ve göllerde yer değiştirmesi ve yenilenmesi.
overwinter [kışlama] Kış koşullarında yaşamı sürdürmek. ®
Overwintering migration (Kışlama göçü).
overwintering migration [kışlama göçü] Kışı geçirmek için iklimsel koşulları daha uygun bölgeye gitmek. Örneğin
Karadeniz hamsisi kışın Türkiye kıyılarında kışlamaktadır. ® Migration (Göç).
overyearling (over yearling) [yıl-üstü] Irmakta en az bir kış geçiren (Salmonidae) Alabalıkgillerden balık.
oviduct [yumurta kanalı (ovidukt)] Yumurtalıktan yumurtaların dışarı taşındığı kanal.
ovipar (oviparity) [yumurtlayıcı] Yumurta bırakan. Yumurtaları vücut dışında gelişip kuluçka evresi
tamamlanan.
oviparity [yumurtlayıcı] ® Ovipar.
ovipariy [ovipar] Yumurtlamayla çoğalmayı belirtir. Anne vücudunda hiçbir ya da çok az bir
gelişme olur. Asıl cenin (embriyon) gelişmesi anne vücudunun dışında
gerçekleşir. Kuluçka döneminden sonra yavrular yumurtadan genç bireyler olarak
çıkar. ® Spawner. ® Egg layer (Yumurtlayan).
ovo-testis [ovo-testis] Hem erkek (erbezi) hem
de dişi (yumurtalık) üreme dokularını taşıyan. Erdişi ya da erselik (hermafrodit) hayvanlarda görülür. Örnek; Centropristes.
ovoviviparity (ovovivipary) [ovovivipar] Yumurtaların anne karnında döllendiği ve çıktığı fakat embriyonun plasenta
bağlantısının olmadığı üreme şekli. Ceninlerin (embriyonların) vücut içerisinde
göbek bağı olmadan farklı keselerde (yumurta zarıyla ayrılmış olarak) gelişmesi
yani kuluçka aşamasını tamamlaması ya da tamamlama aşamasında olup doğması
şeklindeki çoğalmayı belirtmede kullanılır. Ovovivipar çoğalmada ceninler
(embriyonlar) yumurta sarısından beslenir. Ana yalnız gaz değişimini sağlar. ®
Live-bearing (ovoviviparity). ® Aplacental (etenesiz).
ovoviviparous [ovovivipar] Oluşan kabuklu yumurtaların ana karnında açılması şeklindeki üreme.
Kurtçukların (larva) kordonu (plasentası) yoktur ve anneden besin almazlar.
Yavrular minik erin bireyler olarak doğar, yüzer ve beslenir. Örnek; Gambusia
holbrooki. ® Live-bearing (ovoviviparity). ® Aplacental (etenesiz).
ovovivipary [ovovivipar] ® Ovoviviparity.
ovum [ovum] Yumurta.
oxheart cockle [?] ® Glossus humanus.
oxidant [oksidant] Diğer maddeleri oksitleyen madde.
oxidation
ponds [oksitleme havuzları] Su arıtma sistemlerinde atık suyun hava verilerek
oksijence zenginleştirildiği havuzlar.
oxydation [oksidasyon] Bir maddenin oksijenle birleşerek parçalanması, yanması.
oxygen (O2) [oksijen] Renksiz, kokusuz, saldırgan, organik malzemenin yavaş ve
hızlı yanmasına katılan gaz. Suda çözünmüş halini balıklar ve diğer sucul
canlılar solumada kullanırlar.
oxygen deficit [oksijen açığı] %100 O2
doymuşluk değeri ile gözlemlenen (ölçülen) düşük oksijen değeri arasındaki
farktır.
oxygen
depletion [oksijen
tükenmesi] Canlıların kullanımı
ya da kimyasal yolla oksijenin azalması.
oxygen minimum layer [oksijen minimum tabakası] Oksijenin en düşük değerde olduğu (genellikle 600-
oxygen requirement [oksijen ihtiyacı] Organizmaların en iyi
şekilde gelişebilmeleri için gereken oksijen miktarıdır.
oxygen-poor layer [oksijence fakir tabaka] Besin maddelerinin üretilmelerinden daha hızlı
tüketildiği (yıkıldığı) derin göl kuşağı tabakası.
oxygen-rich layer [oksijence zengin tabaka] Besin maddeleri üretiminin (birincil üretimin) tüketimden
(yıkımdan) daha fazla olduğu tabaka.
Oxynotus centrina (angular roughshark) [domuz
balığı, dozum balığı] Derin-tabansaldır (batidemersaldır). 60-
oxytetracycline [oksiterasiklin] Tetrasiklin bazlı
antibiyotiklerden biridir. Canlılara verildiği zaman kemik dokularına yerleşir.
Ultraviyole ışığı veren mikroskop altında sarı renkli olarak görülür. Büyüme
çağındaki çocuklara verilmesi halinde dişleri sarımtırak renk alır. Balıklarda
yaş tayinlerinde kullanılan büyüme halkalarının izlenmesi için sert aksamlarına
(örneğin otolite) konulan marka olarak kullanılır. Büyükbaş hayvanlarda
kullanılan şekliyle, bu antibiyotiğin balığın ağırlığına göre ayarlanan miktarı
Hamilton iğnesiyle basitçe vücut boşluğuna tek doz şırınga edilir. Antibiyotik
kısa sürede (aynı gün) otolite yerleşir. Oda sıcaklığında ve karanlıkta
saklanmış bazı otolitlerde kalma süresi oldukça uzundur. Bu da yaş tayini
çalışmalarında tekraren değerlendirmeyi olanaklı kılar.
Oxyurichthys papuensis (frogface goby) [sivrikuyruk
kayabalığı] Mercan resifiyle ilişkilidir. 1-
Oya current [Oya-Şio akıntısı] Japonca’da Oya-shio adıyla anılan ve aynı zamanda Kuril
akıntısı adını da alan kuzeyden Kamçatka boyunca güneybatıya Kuril adalarına doğru yüzeyden
akan okyanus akıntısıdır. Soğuk, az tuzlu Oya akıntısı doğu Japonya’da Kuro
akıntısının uzantısının altına girer ve güneye doğru devam eder. Oya
akıntısının saniyede 15 milyon m3 su taşıdığı tahmin edilmektedir.
oyster [istiridye] Deniz ve acı-suda yaşayan bir grup çift-kabuklu yumuşakça için istiridye
adı kullanılmaktadır. Kabukları oldukça kalkerlidir. Solungaçlarla planktonu
süzer. Kabuğunu kapalı tutan güçlü kasları vardır. Çiğ ve pişmiş olarak
sevilerek yenir. Gerçek istiridyeler olarak adlandırılan istiridyeler Ostreidae
ailesinde yer alır. Yenilenleri dahil bunlar genellikle Ostrea, Crassostrea,
Ostreola ya da Saccostrea
cinsleridir. İstiridye türlerinden en yaygın bilinenleri Ostrea edulis,
Crassostrea gigas’tır.
Çift eşeyli (cinsiyetli) olmalarına rağmen yaşamlarında en az bir kez cinsiyet
değiştirirler. Başlangıçta erkek iken ileri yaşlarda dişi olurlar. Bir yılda
eşeysel (cinsi) olgunluğa ulaşırlar. Suyu süzdükleri için su kalitesinin
düzelmesine yardımcı olurlar. Biçimleri bulundukları – yapıştıkları yere göre
değişir. Yapışan genç istiridyeye <
oyster bar [istiridye bandı] İstiridyelerin bulunduğu ve iyi bir avlak yeri olan sığ
resif bölgesi.
oyster
farming [istiridyecilik] İstiridyeyi üretme, ıslah etme ve işletme çalışmaları.
oysters [istiridyegiller] ® Ostreidae.
ozone (O3) [ozon] 1- Yüksek oksitleyici özelliği olan ağır kokulu, gaz.
Atmosferin üst katmanlarında bulunur ve morötesi güneş ışınlarını emer.
ozone [ozon] 2- Yüksek enerjili oksijen
molekülü (O3).
ozone
layer [ozon tabakası] Güneşten gelen morötesi radyasyonu süzen ve ozon içeren 20-