O [updated last  February 16, 2017]

Oannes [balık tanrısı] ® Oe.

oarfishes [Kurdelebalığıgiller] ® Regalecidae.

Obelia [hydroids] Hydrozoa sınıfı, Hydroida takımı, Campanulariidae ailesinin bir cinsidir. Polip ve medüz evreleri vardır. Dünya denizlerinde koloni oluşturan yaygın bir canlıdır. 200 metreden daha derinde rastlanmaz. Koloniler sert malzemeye yapışıktır. Soğuk su canlısıdır. Kayalıklar arasında görece sakin fakat yeterince su değişimi olan, ışığı az kesimlerde bulunur. Eşeyli (cinsiyetli) ve eşeysiz (cinsiyetsiz) çoğalma evreleri vardır. Eşeysiz çoğalırken polip tomurcuklanarak medüz bireyler oluşturur. Medüz aşamasında eşeyli çoğalma gerçekleşir. Oluşan kurtçuk (planula evresindeki larva) uygun tabana yapışır ve yeni bir polip evresi başlar.

objective analysis [objektif analiz] Elde edilen gözlemlerin araştırmacının yorum ve değerlendirmelerine yer vermeyen bir yöntemle sayısal sonuç ya da şekiller olarak ortaya konulması. 

Oblada melanura (saddled seabream) [melanurya balığı, melanurya, melanur] Taban-yüzücü (bentopelajik) ve okyanus-göçerdir (okyanodromdur). 30 m derinliğe kadar bulunur. Boyu TL=34 cm olabilir. Ticari balıkçılığı vardır. Taşlık zemin ve Zostera çayırları üstünde gruplar oluşturur ve yığılır. Et-ot-oburdur (omnivordur).

obligate parasite [zorunlu asalak (parazit)] Başka türlü yaşaması mümkün olmayan asalak.

obligatory [zorunlu] Sınırlanmış, mecburi. Örnek; yalnız tatlı-suda bulunabilen ve denize girme yeteneği olmayan balık.

oblong egg cockle [?] ® Laevicardium oblongum.

oblong otter shell [?] ® Lutraria manga.     

observer [gözlemci] Balıkçılık teknesinde hasat miktarının aşılmadığını ve konulan av düzeyi ile ıskarta ve markalı balıkları belirleyen resmi görevli bilim insanı.

obtuse barracuda [iskarmoz balığı, iskarmoz] ® Sphyraena obtusata.

occidentalis (west) [batı].

occipital canal (supratemporal canal) [baş kanalı (okupital kanal, kafa (kelle) kanalları)] ® Head canals.

ocean [okyanus] Kıtaları birbirinden ayıran büyük su kütlesi. Yerkürenin %71’ini yani 361 milyon km2 ’yi kapsar. Büyük Okyanus 180 milyon km2; Atlas Okyanusu 106 milyon km2; Hint Okyanusu 75 milyon km2’dir.

ocean currents [okyanus akıntıları] Okyanuslardaki önemli akıntılar şunlardır:

Arctic Ocean

[Kuzey Buz Denizi]

 

East Greenland Current [Doğu Grönland Akıntısı]

Norwegian Current [Norveç Akıntısı]

 Atlantic Ocean [Atlas Okyanusu]

 

Angola Current [Angola Akıntısı]

Antilles Current [Antiller Akıntısı]

Benguela Current [Bengal Akıntısı]

Brazil Current [Brazilya Akıntısı]

Canary Current [Kanarya Akıntısı]

Cape Horn Current [Boynuz Burnu Akıntısı]

Caribbean Current [Karayip Akıntısı]

East Greenland Current [Doğu Grönland Akıntısı]

Falkland Current [Falkland Akıntısı]

Guinea Current [Gine Akıntısı]

Gulf Stream [Gulf Strim]

Labrador Current [Labrador Akıntısı]

North Atlantic Current [Kuzey Atlas Okyanusu Akıntısı]

North Brazil Current [Kuzey Brezilya Akıntısı]

North Equatorial Current [Kuzey Ekvator Akıntısı]

Norwegian Current [Norveç Akıntısı]

Portugal Current [Portekiz Akıntısı]

South Atlantic Current [Güney Atlas Okyanusu Akıntısı]

South Equatorial Current [Güney Ekvator Akıntısı]

Spitzbergen Current [Spitzbergen Akıntısı]

West Greenland Current [Batı Grönland Akıntısı]

West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı]

Indian Ocean

[Hint Okyanusu]

 

Agulhas Current [Agulhas Akıntısı]

East Madagascar Current [Doğu Madagaskar Akıntısı]

Equatorial Counter Current [Ekvator Ters Akıntısı]

Indonesian Through-flow [Endonezya Akıntısı]

Leeuwin Current [Leuvin Akıntısı]

Madagascar Current [Madagaskar Akıntısı]

Mozambique Current [Mozambik Akıntısı]

Somali Current [Somali Akıntısı]

South Australian Counter Current [Güney Avustralya Ters Akıntısı]

South Equatorial Current [Güney Ekvator Akıntısı]

Southwest & Norteast Monsoon Drift=Indian Monsoon Current [Güneybatı ve Kuzeydoğu Muson Akıntısı=Hindistan Muson Akıntısı]

West Australian Current [Batı Avustralya Akıntısı]

West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı]

Pacific Ocean [Büyük Okyanus]

Alaska Current [Alaska Akıntısı]

Aleutian Current [Alotya Akıntısı]

California Current [Kaliforniya Akıntısı]

Cromwell Akıntısı [Kromvel Akıntısı] – derindeki akıntıdır.

East Australian Current [Doğu Avustralya Akıntısı]

Equatorial Counter Current [Ekvator Ters Akıntısı]

Humboldt Current=Peru Current [Humbolt Akıntısı=Peru Akıntısı]

Kamchatka Current [Kamçatka Akıntısı]

Kuroshio Current=Japan Current [Kuroşio Akıntısı]

Mindanao Current [Mindano Akıntısı]

North Equatorial Current [Kuzey Ekvator Akıntısı]

North Pacific Current=North Pacifc Drift [Kuzey Büyük Okyanus Akıntısı]

Oyashio Current=Oya Current [Oya-şio Akıntısı]

South Equatorial Current [Güney Ekvator Akıntısı]

West Wind Drift [Batı Rüzgarları Akıntısı]

Southern Ocean [Güney Kutup Denizi]

Antarctic Circumpolar Current [Güney Kutbu Dolaykutupsal Akıntısı]

Weddel Gyre [Veddel Akıntısı (Döngüsü)]

ocean deeps [okyanus derinlikleri] 6,000-10,000 metrelerdeki derinlikler. 

ocean dumping [denize atık dökme] Atık ve artık malzemenin bertaraf edilmesi için denize dökülmesi.

ocean ranching [okyanus çiftlikçiliği] Denizde ticari balık semirtme ve yetiştiriciliği. Genellikle erinleşmemiş bireyler büyüyüp hasat boyuna ulaşmaları için doğal ortama salıverilir.

ocean sunfish [ay balığı, pervane, pervane balığı] ® Mola mola.

ocean sunfishes (molas) [Aybalığıgiller] ® Molidae. 

oceanarium [oseanaryum] Büyük deniz suyu akvaryumu. 

oceanic [okyanussal] Kıta sahanlığının ötesi. 

oceanic puffer [mavibalon balığı, balon balığı, mavi balon balığı] ® Lagocephalus lagocephalus lagocephalus.

oceanic species [okyanussal tür] Kıta sahanlığı ötesinde dağılım gösteren ve avlanan tür.

oceanic trenches [okyanussal çukurlar (derin çukurlar)] Okyanuslarda bugüne değin belirlenebilen en derin çukur Mariana Çukuru olup derinliği 11,033 m’dir. Diğer derin çukurlar şunlardır: Tonga Çukuru-10,790 m; Filipinler Çukuru-10,504 m; Kuriller Çukuru-10,377 m. Atlas Okyanusu’nun en derin yeri Porto Riko çukurudur (8,605 m). Kuzey Kutup Denizi’ndeki derin kısım 4,000-4,500 m olan Fridtjof Nansen basenidir. Hint Okyanusu’nun en derin yeri Java Çukuru olup derinliğinin 7,450 m olduğu tahmin edilmektedir. Güney Okyanusu ya da Güney Kutbu Okyanusu sığ sahanlıklı olup genellikle 4,000-5,000 m derindir.

oceanic two-wing flyingfish [uçan balık] ® Exocoetus obtusirostris.

oceanic zone [okyanus kuşağı] 200 metreden derin okyanus. 

oceanodromous [okyanus-göçer (okyanodrom)]. 

oceanodromous fish [Okyanus-göçer balıklar (okyanodrom balıklar)] Deniz ve okyanuslarda gerçek göçmen balıklar. Ocean= okyanus. ® Balık göçleri (fish migration). Örnek; Clupea (ringa), Conger (mığrı), Thunnus (orkinoz) ve Engraulis (hamsi).

oceanography [oseanografi (oşinografi)] Okyanus ve deniz sularının kimyasal ve fiziksel yönden incelenmesi, dalga dinamiği ve akıntılar, sudaki bitkisel ve hayvansal canlıların biyolojisi, taban yapısı ile sedimanları araştıran çok disiplinli bilim kolu. Osenaografi terimi çoğu kez oşinografi olarak da yazılıp söylenmektedir.

ocellated wrasse [benekliçırçır balığı, çırçır balığı, ot balığı] ® Symphodus ocellatus.

ocellated wrasse [çırçır balığı, ot balığı] ® Symphodus ocellatus.

ocellus (eye-spot) [göz-lekesi] Işığa duyarlı yapı.

ocellus [benek (osellus)] Göze benzeyen vücut lekesi. Vatozgillerdeki (Rajidae) benekler.

Ocenebra erinacea (hedge hog murex) [?] Sin. Murex erinaceus; Cerastoma erinaceum. Kabuk iğ şeklindedir. Kabuk yontusu çok güçlü sarmal kaburgalıdır. Nasırsı ağız kapağı eş merkezlidir. Rengi bej-gri bazen esmerimsidir. Boyu en çok 6,5 cm; çapı 4,2 cm olabilir Yaygın türdür. Kumlu çamurlu tabanda yaşar. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

octo- (prefix) [okto-] Sekiz. Örnek; oktopoda (octopoda) - Sekizbacaklı(lar).

octocorallia (soft corals) [yumuşak mercanlar] Octocorallia  Anthozoa'nın alt sınıfıdır. Tüm Akdeniz’de ve sıcak denizlerde bulunmaktadır. Gorgonaria  ve Alcyonaria çoğunlukla ilk bir-iki yüz metre derinliklerdeki sert tabanda ve derinlerdeki çamurlu tabanda bulunurlar.

Octopodidae (?) [Ahtapotgiller] Aile bireylerinin boyları farklıdır. Birkaç gramdan 20 kg'dan ağır olabilirler. Sekiz kollu canlılardır. Tüm okyanuslarda yüzeyden 1,000 m derinliğe kadar yayılmışlardır. Yumurta büyüklükleri değişkendir. Küçük yumurtalardan (manto boyunun %10 ‘undan çok küçük yumurtalardan) çıkan genç bireyler planktonik evreden geçerler. İri yumurtalardan (manto boyunun %10 ‘undan büyük) çıkan bireyler doğrudan tabansal (bentik) yaşama geçerler. Üç alt aile tanınmaktadır: Octopodinae, Eledoninae, Bathypolypodinae.

Octopus (devilfish) [ahtapot] Sekiz kollu kafadanbacaklı yumuşakça (Cephalopoda) cinsi.® Octopus vulgaris. 

Octopus defilippi (Liliput longarm octopus) [?] Deri pürüzsüzdür. Eşit olmayan kollar uzundur. Rengi sarımsı esmerden griye çalar. Manto boyu en çok 9 cm olur. Tabansal türdür. 10 - ile 200 m derinliklerdeki çamurlu tabanda sıklıkla 30 - 60 m'lerde yayılır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Ender türlerdendir. Avcılığı önemsizdir.

Octopus macropus (white-spotted octopus) [?] Manto, kuvvetli ve kaslıdır. Kollar çok uzundur. Rengi birçok beyaz benek ile kırmızımsı esmerdir. Manto boyu en çok 14 cm ağırlığı 2 kg olabilir. Kıyısal tabanda yayılır. Akdeniz'de enderdir. Yer yer Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.

Octopus salutii (spider octopus) [?] Manto balona benzer. Kollar neredeyse eşit ancak görece uzundur. Karınsal kollar arası zar kuvvetli olup sırttakilerden geniştir. Rengi turuncu sarı, esmer sarıdır. Manto boyu en çok 12 cm kadardır. 300 - 600 metreler arasında ancak daha çok 150 - 350 m'lerde yayılır. Gençler plankton evresinden geçer. Türkiye'nin güney Ege ve batı Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.

Octopus vulgaris (common octopus, devilfish) [ahtapot] Yırtıcı ve üzerinde yapışkan diskler bulunan sekiz adet güçlü kolları olan bir kafadanbacaklı yumuşakçadır. Manto kuvvetli ve kaslıdır. Dış solungaç yaprakçıkları 7-11 adettir. Rengi canlının durumuma bağlı olarak gri, sarı, kırmızı esmer olabilir. Manto boyu en çok 23 cm (ağırlık 10 kg); geneli 1- ile 20 cm ( 1 ile 3 kg). Erkekler dişlerden daha iridir. Denizlerin değişik kesimlerinde yaşar. Kayalık ve kumlu tabanda bentik türdür. Tek yaşar. Vücudu yumuşaktır. İç iskeleti yoktur. Ömrü görece kısadır (1-2 yıl). Yüzeyden 150 m derinliğe kadar sahanlık alanında yayılır. Çift eşeylidir (cinsiyetlidir). Erkek ya aşar ya da dişiye yakın durur ve hectocotylus’u manto boşluğuna sokar ve atmık kesesini bırakır. Birkaç saat çiftleşebilirler. Aynı çiftler hem kendi aralarında hem de diğer erkek ve dişi bireylerle bir hafta süreyle çiftleşebilirler. Dişi sakin bir yerde döllenmiş yumurtayı yapıştırarak bırakır. Yumurtaların etrafına taş, kabuk vb yerleştirerek korumaya alır. Bir dişi 200,000 ve daha fazla yumurta bırakır. Yumurtlama dönemi ve sonrasındaki bakım sürecinde dişi genellikle beslenmez ve yumurtaları temiz tutar. Dişi, yumurtalar açıldıktan kısa bir süre sonra, erkek ise çiftleşmeden bir kaç ay sonra ölür. Üç kalbi vardır. İkisi kanı solungaçlara pompalarken üçüncüsü vücuda pompalar. Kanda bakırca zengin hemosiyanür bulunur. Akıllı hayvan olup kısa ve uzun hafızayla öğrenebilir. Mevsimsel dikey göç eder yani kıyıya yaklaşır ya da uzaklaşır. Tek yaşar ve bulunduğu alanı korur. Gece aktif hayvan olup daha çok midye ve salyangozla beslenir. Kulaç atarak ya da suyu fışkırtarak hareket eder. Ticari balıkçılığı önemlidir. Stokları aşırı sömürülmüştür. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.

ocular [oküler] 1- Göz ve göz çukuruna ait.

ocular [oküler] 2- Mikroskopta gözle bakılan mercek kısmı.

ocular micrometer (eye-piece mikrometer) [oküler mikrometresi] 1/10 ya da 1/100 birime ayrılmış olup oküler içerisine konulan ve objektif  mikrometresi ile kalibrasyonu sonrası mikroskop objektifinde görünen nesneleri ölçmede kullanılan bir disktir.

oculus [eye] Göz.

Ocythoe tuberculata (tuberculate octopus) [?] Eşeysel çift-yapısallık belirgin olup dişiler erkeklerden 5 ile 10 kez daha iridir. Ovovivipar olan tek Kafadanbacaklıdır. Dişilerde manto boyu en çok 20 cm ve erkeklerde 3 cm olur. Yüzeye yakın yaşayan pelajik türdür. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı bilinmiyor.

odd bobtail [?] ® Heteroteuthis dispar.

Odobenidae [Morsgiller] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Etyiyenler (Carnivora) takımının bir ailesidir. Genel özellikler için ® Odobenus rosmarus.

Odobenus rosmarus (walrus) [mors] İri deniz memelilerinden olup ağırlığı 400-1,700 kg arasında değişebilir. Boyu 7 m olabilir. Uzun dişleri 1 metre boya ulaşabilir fakat genellikle 50 cm civarındadır. Dişlerini buz kırmada, savaşırken ve sudan çıkarken kanca olarak kullanır. 30 cm boya ulaşan sakalları vardır ve her yıl yenilenir. Derisi kısa tüylüdür. Gırtlaklarında 50 litre kapasiteli iki hava kesesi vardır. Bu keseler yardımıyla suda dik durumda uyuyabilir. Kutup bölgesinde yaşar. Mevsimsel göç yapar. Bu göç 3,000 km kadar olabilir. Yengeçler, derisidikenliler, midye vb ile beslenir. Bazen balık ve diğer memelilerin yavrularını da yer. Ocak-Şubat aylarında su altında çiftleşir. 8-10 yıl arasında cinsi olgunluğa ulaşır. Memeliler içerisinde hem vücut oranları hem de mutlak olarak erkek morslar 63 cm boyunda en büyük baculum’a (penis kemiğine) sahiptirler. Gebelik süresi 10-11 aydır. Doğan yavru 63 kg ve 1 m boyunda olabilir. Emzirme süresi 2 yıl kadardır. Doğada ömürleri 40 yıla ulaşabilir. Eti, derisi ve dişleri için avlanır. Koruma altına alınmış morsların avcılığı günümüzde yasaktır. Fakat kaçak avcılığı vardır.

Odontaspididae (sand sharks) [Harhariyasgiller] ® Carcharhinidae (Sin. Carchariidae).  

Odontaspis ferox (smalltooth sand tiger) [pamuk balığı] TL=367 cm, ağırlığı 289 kg olabilen derin-tabansal (batidemersal) balık olup 10-530 metreler arasında rastlanır. Ticari balıkçılığı yapılmaktadır. Eti insanlarca tüketilmektedir.

Odontoceti (toothed whales) [dişlibalinalar] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Balinalar (Cetacea) takımının alt takımıdır. Adından da anlaşılacağı gibi önemli özellikleri koni şeklinde dişlerinin olmasıdır. Hızlı yüzücüdürler. Sosyal hayvanlar olup gruplar halinde gezer ve avlanırlar. Öğrenme yetenekleri yüksektir. Bu takımda yer alan Platanistoidea (ırmak-yunusları) ve Delphinoidea (yunus-balıkları) süperailelerinde yaklaşık 73 tür bulunmaktadır.

odontoid [dişimsi] Üstünde diken bulunan bir tip yassı balık pulu. Örnek; Elasmobranchii (keski-solungaçlılar).

Oe (Oannes) [balık tanrısı] Sonradan balık tanrısı Dagon’a dönüşen Babil’in gündüz karada, gece suya dönmek zorunda olan balık adamı.

Oedalechilus labeo (boxlip mullet) [dudaklıkefal] Denizde tabansaldır (demersaldır). Tatlı ve acı-suya girmez ancak delta ve evsel atık suların deşarj alanlarına yaklaşır. Yumurtlamayla çoğalır (ovipardır). Boyu TL=25 cm olabilir. Kıyıya yakın durur.

oedema (edema) [ödem] Vücudun herhangi bir kısmının normal olmayan şekilde serumsu su toplaması ve şişmesi. Vücutta normal olmayan farklı sıvıların bağ doku ve lifler arasında birikmesiyle oluşan ciddi şişlikler. 

oesophagus [yemek borusu (özofagus)] Yutak ile mide arasında tüp şeklindeki vücut parçası.

offprint [ayrı baskı] Bir dergide yayınlanan bilimsel çalışmanın ayrı (kopyasının) baskısı.

offshore [açıkta] Ülkenin hükümranlık alanı içerisinde fakat kıyıdan uzakta.

offshore fishery [açık deniz balıkçılığı] Kıyıdan uzakta bir günden daha fazla kalınarak yapılan balıkçılık. Bu terim aynı zamanda uzak mesafe balıkçılığı ile eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır. ® Distant water fishery. ® Far distance fishery. 

offshore fishery [açıkta balıkçılık] Kıyısal suların ötesinde görece büyük teknelerle yapılan balıkçılık.

offshore water(s) [açık su(lar)] Kıyıdan uzaktaki su(lar).

ogive [ogiv] Kümülatif frekans dağılımı eğrisi.

oil [yağ] Balıktan elde edilen yağ. Çoğunlukla ciğerden, yağlı balıkların vücudundan ya da balık artıklarından elde edilir ve yem katkısı, yemeklik yağ, sabun, boya vb’nin üretiminde kullanılır.

oil globule [yağ damlacığı] Bazı balıkların yumurta sarısındaki küremsi yağ. Yağ damlalarının sayısı, yeri, rengi türlere göre değiştiğinden erken evrede türü tanımlamada kullanılagelen yararlı özelliklerdendir. 

oil pollution [petrol kirliliği] Beklenmeyen gelişmeler sonucu (kaza vb) petrolün çıkarılması, taşınması ya da işlenmesinde büyük ölçüde dökülerek kıyı sularını ve bölgeyi kirletmesi. 

oil slick [petrol sızıntısı] Deniz taşımacılığında gemilerin limanlarda yol açtığı görece küçük miktarlardaki petrolün su yüzeyinde yayılması.

oil spill [petrol döküntüsü] Ham petrolün taşınması ya da deniz dibi sondaj platformlarındaki kazalar sonucu denize dökülen büyük miktarlarda ham petrolün meydana getirdiği tabaka.

oilfish [Küveyt balığı, kalas balığı] ® Ruvettus pretiosus.

oil-vesseltriton [?] ® Argobuccinum olearium.

oily fish [yağlı balık] ® Fatty fish.

old tank syndrome [eski tank sendromu] Tankta organik maddelerin birikmesi sonucu pH değerinin (ani) düşmesi. Suyun değiştirilmesiyle giderilir. ® New tank syndrome (Yeni tank sendromu).

Old World silversides [Gümüşbalığıgiller] ® Atherinidae.

olfactory [koklama (olfaktori)] Burunla ya da koku almayla ilgili.

olfactory cavity [koklama boşluğu] Balıklarda koklama gülünün yer aldığı boşluk.

olfactory lamella [koklama lameli] Koklama gülünü oluşturan lamel serisinden biri.

olfactory nerve [koklama siniri] Kokuyu beyne ileten sinir.

olfactory organ [koklama organı] Burun, koku alma organı.

oligo- (prefix) [oligo-] Az, biraz, küçük. Örnek; oligotrof su (oligotrophic water) - Besin tuzlarınca fakir su.

Oligocene [Oligosen] 38-26 milyon yıl öncesi jeolojik çağ.

Oligochaeta (earthworms) [solucanlar] Halkalı solucan ve benzerlerini (yer solucanı) kapsayan Halkalıkurtlar dalının Kıllıayaklılar sınıfındaki bir takımını belirtmektedir. Çoğu tatlı-sularda yaşar. Suda yaşayanların solungacı olabilir. 3,000’in üzerinde türü bilinmektedir. Çoğu erdişi (hermafrodit) olup eşeysel (cinsiyet) organlarının varlığıyla Çokkıllılardan (Polychaeta) ayrılırlar. 

oligo-element(s) [oligo-element(ler)] Canlı vücudunun ihtiyaç duyduğu eser miktarlardaki minerallerdir.

oligohaline [oligohalin] 1- Orta derecede tuzluluğa dayanıklı organizma. 

oligohaline [oligohalin] 2- Tuzluluğu 0,5-3,0 ppt arasında değişen denizsel tuzdan oluşma acı-su.

oligohaline [oligohalin] 3- 17-30 ppt tuzluluğa sahip deniz suyu.

oligomictic [oligomiktik] Oldukça dayanıklı tabakalaşması olan ve ender dönemlerde karışan göl.

oligophagous [oligofajik] Sınırlı besin maddesi olan. Birkaç besin türünü tüketen.

oligophotic [oligofotik] Sahanlık üstünde ışığın fotosenteze yetmeyecek derecede az olduğu tabaka. Işığın az olduğu bu tabaka bağlamında oligofotik biyota ve oligofotik kuşak terimleri de kullanılmaktadır.

oligosaline [oligosalin] 1- Acı-suda yaşayabilen organizma.

oligosaline [oligosalin] 2- Tuzluluğu 0,5-5,0 ppt arasında değişen karasal tuzdan oluşma acı-su.

oligosaprobe zone [oligosaprob kuşak] ® Saprobian systems (Saprob sistemler).

oligothermic [oligotermik] Görece düşük sıcaklıklara dayanıklı.

oligotrophic [oligotrofik] Besin tuzlarınca fakir, organik madde üretimi az ortam.

oligotrophic lakes [oligotrofik göller] Besin tuzlarınca fakir, duru ve soğuk sulu göller.

oligotypic [oligotipik] Birkaç üyesi olan taksonomik birim.

olive gren cockle [?] ® Cerastoderma glaucum.

ombilic (navel) [göbek] Bazı Karındanbacaklıların kaidesindeki kabuklarında görülen az ya da çok önemli açıklık.

omega-3-fatty acid [omega-3 yağ asidi] Balıklarda bulunan uzun zincirli doymamış yağ asidi. Kalp-damar hastalıklarına yararlı olup kanser riskini azaltma etkisi vardır. Şeker ve artride de iyi geldiği belirtilmektedir.

Ommastrephidae (?) [?] Üç alt-ailede 11 cins ve 20 türü dünya denizlerine dağılmıştır. Renkleri koyu kahverenginden soluk kırmızıya çalar. Sığ suda yaşarlar. Mevsimsel ve günlük dikey göç ederler. Hızlı büyürler, Yamyamlık yaygındır.

Ommatostrephes sagittatus (European flying squid) [?] ® Todarodes sagittatus.

omni- (prefix) [omni-] Her, hepsi, evrensel. Örnek; omnivor (omnivorous) Bitki ve hayvan yiyen. Et-ot-obur.

omnivore [et-ot-obur (herşeyobur, herşeycil, omnivor)] Bitkisel ve hayvansal besinlerden yararlanabilen hayvan(lar).

omnivorous [et-ot-obur (herşeyobur, herşeycil, omnivor)] ® Omnivore.

omopterygium (homopterygium) [göğüs yüzgeci (omopterigium)] ® Pectoral fin.

onboard observer [gözlemci (güverte gözlemcisi)].

oncogenic (carcinogenic) [kanser yapıcı  (karsinojenik, onkojenik)] ® Carcinogenic.

on-demand feeder (demand feeder, pendulum feeder) [istemsel beslenme] Akvakültürde balıkların acıktıklarında bir manivelayı hareket ettirerek yem almalarını sağlayan sistem.

one-host life cycle [tek-konaklı] Gelişme evrelerini aynı konakta geçiren ve tamamlayan asalak.

onomatography [doğru yazım] Hayvan ve bitki isimlerinin doğru yazılması.

onomatology [onomatoloji] İsimbilim ve isimlerin sınıflandırılması.   

onshore waters (nearshore waters) [kıyısal sular] ® Inshore waters.

on-the-feed [yem üstünde] Yemlenen ya da yem arayan balık.

onto- (prefix) [onto-] Varlık anlamında.

ontogenesis [bireyoluş (ontogenez)] Bir canlının bireysel gelişme öyküsüdür. Bu bir biyolojik açılma, gelişme olayı olup canlının basitten karmaşığa doğru kademeli gelişmesini belirtmektedir.

ontogeny [ontogeni] Ceninden (embriyon) erin bireye gelişme.

ontology [varlıkbilim (ontoloji)] Var olma bilimi.  

Onychoteuthidae (?) [?] 20 - 25 türü bilinmektedir. Manto boyları 7 cm ile en iri bireyde 2 m olabilir. Orta irilikte türlerdir. Manto kaslıdır. Avcılığı vardır.

Onychoteuthis banksi (boreal clubhook squid) [?] Sırtsalda manto boyu en çok 30 cm kadardır. Okyanussal türdür. Yüzeyden 250 m bazen 600 m derinliğe kadar yayılır. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.   

oo- (prefix) [oo-] Yumurta.

oogamy [oogami] ® Sexual reproduction.

oogenesis [oogenez] Yumurtaların oluşup gelişmesi.

oogonium [oogon] Dişi eşeylik hücresini temsil eden hücredir, bir ya da birkaç oosfer içerir (sonuncuları kamçılaşmamış eşeylik hücreleridir).

oogonium [oogonyum] Dişide yumurtaları meydana getiren göze (hücre).

oolysis [ooliz] Döllenmemiş yumurtanın yozlaşarak bozunması.

oophagy [oofaji] Bazı Harhariyasgillerde yumurta sarısını ana rahminde tüketen yavruların ananın döllenmemiş yumurtalarını yemesi.

oosit [oocyte] Mayoz başladığında oogonyumlar oosit olur ve uzmanlaşmış gözeler (hücreler) oositi sarar. Oosit yumurtlanmak için olgunlaşmaya geçer.

oospor [oospore] Su yosunu ve mantarların kalın duvarlı yumurta gözesi (hücresi).

ooze [balçık] 1- Okyanus diplerinde foraminifer ve diatomlardan meydana gelmiş sulu çamur, balçık.

ooze [balçık] 2- Suya doymuş çamur.

op. cita. (abbrev) [adı geçen eser]® Opere citato. 

opah (parlak kıral) ® 2- Lampris guttatus.

opah [Parlak-kıralbalığıgiller] ® 1- Lamprididae.

opaque [opak] Işığın geçmesini engelleyen malzemeyi belirten terim. 

opaque zone [opak kuşak] Otolitte diğerlerine göre daha az ışık geçiren büyüme halkası. Bu kuşak yansıyan ışıkta beyazımsı parlak fakat ince kesitten alttan ışık verilip üstten gözlendiğinde koyu renkli gözükür.

open access fishery [erişime açık balıkçılık] Balıkçı sayısının sınırlanmadığı balıkçılık. Genellikle hobi balıkçılığı için kullanılır. Erişime açık balıkçılıkta stokların hızla aşırı sömürülmesi ya da aşırı sömürülmüş olması mümkündür.

open ice (broken ice, loose ice, loose pack ice, open pack ice, slack ice) [gezgin buzlu] ® Pack ice.

open lake [açık göl] Dışarıya su akıtan göl. 

open ocean [açık deniz] Okyanus ya da denizin sahanlık alanı ötesinde olup genellikle karasuları dışında kalan sular.

open pack ice (broken ice, open ice, loose ice, loose pack ice, slack ice) [gezgin buzlu] ® Pack ice.

open sea [açık deniz] Kıyıdan uzaktaki su kesimi.

open season [açık sezon] Belirli türlerin, belirli av araçlarıyla avlanmasına izin verilen mevsim.

open system [açık sistem]  Çevresi ile etkileşimi olan sistemleri belirtir. Balık stokları açık sistemlerdir.

open water(s) [açık su(lar)] Seyir ve sefer için bir engelin olmadığı su(lar).

opercle [operkül] Solungaç kapağında yer alan genelde en büyük kemik. Yaş tayininde de kullanılabilmektedir.

opercular canal [operkül kanalı] Kafada devam eden yanal çizgi uzantısı. ® Head canals (Baş kanalı). ® Occipital canal (Okupital kanal).

operculum (lid, covering) [solungaç kapağı (operkulum)] Kapak. Balıkların solungaçlarını örten kapak.

operculum [kapak] 1- Genelde kapak (operculum) bitki ve hayvanların açıklanması, tanımlanmasında kullanılan küçük bir örtüye verilen addır.    

operculum [kapak] 2- Karındanbacaklının ayağında ürettiği sert parça olup hayvan ayağını geri çekildiğinde kabuk ağzını kapatır. Kapak genellikle değirmi-sarmal yapılı olup başlangıcı ise çekirdek (nucleus) olarak anılır. 

opere citato (op. cita) [adı geçen eser] Tekrar edilmek istenmeyen kaynağı belirten gönderme.

ophi- (prefix) [ophi-] Yılan.

Ophichthidae (snake eels) [Yılankurdu-balığıgiller] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfı, Elopomorpha üsttakımı, Anguilliformes takımı, Ophichthidae ailesi iki alt aileyi (Myrophinea-14 cinste 57 tür ve Ophichthinae- 46 cinste 260 tür) olmak üzere 60 kadar cins ve 300’ün biraz üstünde türü barındırmaktadır. Gövde çok uzun ve yılan şeklindedir. Yüz konimsi olup sivridir. Ağız uç-altında yer alır (sub-terminal). Dişler genellikle koni biçimli olup sivri ya da pürtüklüdür. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçler ya birleşiktir ya da kuyruğun ön kısmında son bulur. Akdeniz’deki türlerde belirtici lekeler  yoktur. Boyları küçükten (10 cm) büyüğe (3 m) değişir. Sıcak ve ılıman sularda yaşarlar. Kıyıdan derin kesime (750 m) kadar yayılırlar. Türlerin çoğu tabansaldır. Kıta sahanlığı bayırının üst kesiminde kumlu-çamurlu zeminde ya da buna gömülü olarak bulunurlar. Bir kaçı yüzücüdür (pelajiktir). Omurgasızlar ve küçük balıklarla beslenirler.

Ophichthus rufus (Rufus snake eel) [yılankurdu balığı, dikenli yılanbalığı] Tabansaldır (demersaldır). Boyu TL=60 cm olabilir. Kıta sahanlığında kumlu, çamurlu zeminde bulunur.

Ophidiidae (cusk-eels) [Mırmır-balığıgiller] Actinopterygii sınıfı, Neopterygii altsınıfı, Teleostei arasınıfı, Paracanthopterygii üsttakımı, Ophidiiformes takımı, Ophidiidae ailesinde 4 altaile (Brotulinae, Brotulotaeniinae, Neobythitinae, Ophidiinae) yer almaktadır. Ophidiidae ailesi içeriğindeki 50 cinste yaklaşık 240 tür bulunmaktadır. Denizde yaşarlar. Ailedeki en büyük boylu tür 2 m’dir. Atlas, Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır. Yılan görünümü hakimdir. Gövdeleri uzun, hafif  basıktır. Ağız büyük ve uçtadır. Fırçamsı dişler çenelerde yer alır. Solungaç yarıkları büyüktür. Yüzgeçlerde sert ışın yoktur, sırt yüzgeçleri tektir. Çatallı sakala dönüşmüş karın yüzgeçleri önemli özellikleridir.Pulları küçüktür, yanal çizgi vardır. Renkleri genellikle kahverengiden beyaza doğru olup sarımsı-pembemsi gölgelidir. Sıcak ve ılıman sularda demersal ya da tanamcıl (bentik) olup yumurtlayan türlerdir. Akdeniz’de 500 m derinliğe kadar rastlanırlar. 8,000 m’nin üstünde, abisal derinliklerdeki bayırlarda ve kıta sahanlığında yaşarlar. Planktonla beslenirler. Birkaç türünün ticari balıkçılığı vardır.

Ophidion barbatum (snake blenny) [yılansı balık, kayış balığı] Tabansaldır (demersaldır). 150 m derinliğe kadar rastlanır. Boyu TL=30 cm kadar olabilir. Balıkçılığı yoktur.

Ophidion rochei (?) [kayış balığı] Tabansaldır (demersaldır) ve 150 m derinliğe kadar rastlanır. Boyu TL=30 cm kadar olabilir. Balıkçılığı yoktur.

ophioblennius stage [ofiblennius evre] Bazı Blennidae ailesi (Horozbinagiller) bireylerinin yüzücü (pelajik) aşamalarındaki irileşmiş göğüs yüzgeci evresi.

Ophistobranchia (sea slugs, nudibranchs) [Arttansolungaçlılar] Yumuşakçalar (Mollusca) kabilesi, Karındanbacaklılar (Gastropoda) sınıfının altsınıfıdır. Kabuksuz Karındanbacaklıları kapsar. Altı takımı barındırır. En önemli takımı Nudibranchia olup çıplak solungaçlı anlamındadır. Okyanusların tür sayısı yüksek güzel canlılarıdırlar. 3,000 tanımlanmış türü vardır.

Ophisurus serpens (serpent eel) [yılankurdu balığı, dikenli yılanbalığı] Mercan resifiyle ilişkilidir. Acı-suya girer. 300 m derinliğe kadar inebilir. Boyu 2,5 m olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Kıta sahanlığı üstünde kafası dışarıda kalacak şekilde kum ya da çamura gömülü bulunur.

Ophiuroidea (brittle stars) [Yılanyıldızları] Echinodermata Derisidikenliler kabilesinin bir ailesidir. Oegophiurida, Ophiurida ve Phrynophiurida takımlarını kapsar. Deniz yıldızlarına yakın akrabadırlar. Tabanda 5 adet hareketli kollarını kıvırarak sürünürler. Kol uzunluğa 60 cm’yi bulabilir. Görece sığ suda yaşarlar. Günümüzde toplam 1,500 türü 500 m derinliğe kadar yaşamaktadır. Kalkerli dış iskeletleri vardır. Işınsal (radyal) bakışımlıdırlar (simetriktirler). Kollar diske kadar uzanır ve yapışır. Deniz yıldızlarında olduğu gibi kol araları dolu değildir ve birbirine yapışmaz. Eşeyler (cinsiyetler) ayrıdır. Su kanalı sistemleri ve tüp ayakları vardır. Ana sinir halkası ve uzantıları gelişmiştir. Kopan kolları yenileyebilirler. Leş yerler ama küçük kabuklu ya da solucan da yerler.

opistho- (prefix) [opisto-] Arkasında, tersi, aksi tarafta, geri, sırt.

opisthogyre – opisthogyrous [kıvrık kanca (gaga)] Arkaya kıvrık kancası olan kabuk (midye kabuğu).

opisthonephros (mesonephros) [opistonefroz] Erin balıkların işlevsel boşaltım organı, böbreği.

opportunist [fırsatçı (oportunist)] Kullanılmayan ya da az kullanılmış kaynağı çıkarına kullanan.

opportunistic feeding [fırsatçı beslenme] Balığın hangi besin maddesi varsa ona uyum sağlayarak tüketmesi.

opportunistic fishing [fırsatçı balıkçılık] Avlama fırsatının en yüksek olduğu türü hedef seçip bu türün bulunduğu alanda avlanma.

optic muscles [göz kasları (optik kaslar)] Balığın gözünü hareket ettiren ve türe göre değişiklik gösteren kaslar. 

optic nerve [göz siniri] Retinadan (ağ tabakadan) beyne çaprazlanarak ulaşan, görüntü sinyallerini ileten özel sinir.

optical momentum of fish eye [balıklarda görme hızı] Balıklar ışıkla kendisi arasında kalan nesneleri ve bunların hareketlerini daha iyi seçerler. Bu ayrıca alacakaranlıkta beslenme ve avlanma davranışlarından da anlaşılabilir. Balıkların görme hızları (hamside 1/50 ile 1/70 saniye) insanlara göre (1/24 saniye) çok yüksektir. Ancak görme hızı insanlardaki kadar olan balık türleri de vardır.

optimum [optimum] En elverişli durum, konum, hal.

optimum age [en iyi yaş (optimum yaş)] Bir yıllıktaki doğal ölüm oranının büyüme oranına eşit olduğu ortalama yaştır. Bu yaşta yıllığın biyokitlesi en yüksek değerdedir.

optimum fishing capacity [en iyi (optimum) balıkçılık yeteneği] Girdi-çıktı dengesini belirtir. En az harcamayla sürdürülebilir ürün (hasat) elde etmektir. Burada kısa ve uzun süreçli yetenekler değişebilir.

optimum size [en iyi (optimum) büyüklük] ® Optimum age (En iyi yaş).

optimum sustainable yield (optimum yield) [en iyi ürün, optimum ürün] Kişilere ve ülkeye besin sağlama, koruma, dinlenme ve yıpranmış stokların iyileştirilmesi şeklinde, genel anlamda, yarar sağlayan balıkçılıkla elde edilen üründür. Bu, ekonomik, sosyal ve ekolojik değerlerin katıldığı, değiştirilerek uygulanan sürdürülebilir en yüksek ürün modeline dayanmaktadır. Burada av sürdürülebilir en yüksek değerden daha düşük tutulmakta olup stoğun yıpranması önlenmektedir. Modele ekonomik yaklaşımın eklenmesi, aslında en iyi balıkçılığın en çok biyokitle avlama anlamına gelmediği sonucunu doğurmaktadır. Ekolojik yaklaşım ve halka besin sağlama hedefi ekoloji/sosyo-ekonomi dengesini gerektirmektedir.

optimum yield [en iyi (optimum) ürün] ® Optimum sustainable yield.

 

oral [oral] Ağız ile ilgili. Ağza ait. Ağzın bulunduğu bölge. ® Aboral.

oral brooding (oral brooder) [ağızda kuluçkacı] ® Mouth brooder.

oral disk [oral disk] Taşemegiller’in (Petromizontidae) yuvarlak ağızları.

oral fimbria [ağız contası (oral fimbriya)] Taşemegiller’in (Petromizontidae) yuvarlak ağızlarını çevreleyen ve sızıntıyı önleyen ve algılamayı sağlayan uzantıları.

oral gestation  [ağız gebeliği] ® Mouth-brooding. ® External brooder.

oral grasping [ağızla tutunma] Sazangiller (Cyprinidae) ve Dikenliçütregiller (Monocanthidae) ailesi fertlerinin ağızlarıyla çeşitli malzemeye (ağ, sünger, ip, urgan, gömlekliler vs) tutunarak  kendilerini askıya almaları davranışıdır.

oral incubation (oral gestation) [ağız gebeliği] Apogonidae-Kardinalbalığıgiller ve diğer bazı ailelerde görülen ağızda kuluçkalama, bir cins ağız gebeliği. ® Mouth-brooding. ® External brooder.

oral pillars [ağız payandaları - dikmeleri] ® Oral valve. ® Buccal membrane (Ağız zarı).

oral valve (buccal valve) [ağız kapağı] Balıklarda ağız içerisinde solunum suyu dışarı atılırken geri kaçmasını önleyen - tek yönlü akıntıyı sağlayan zar.  

oral valve membrane (buccal valve) [ağız kapağı (zarı)] ® Oral valve.

orange meat [turuncu et] Tuzlu suda salamura edilmiş balık etinin renginin değişmesi ve pazar şansını etkilemesi. Örnek; lüfer (Pomatomus saltator).

Oratosquilla massavensis (Red Sea mantis shrimp) [?] En çok 22 cm kadar olabilir ancak sıkça rastlanan boyu 15 cm kadardır. 10 - 50 m derinliklerde çamurlu, kumlu, killi ve çakıllı tabanda yaşar. Türkiye'nin doğu Akdeniz kıyısında görülür.

orbit [göz çukuru] Kafatasındaki göz çukuru.

orbital bones [göz çukuru kemikleri] Gözün etrafındaki kemikler.

orbital diameter [göz çukuru çapı] Balık gözü çukurunda ölçülen en büyük yatay ya da dikey çap.

orbital horn [göz dikeni] Göze yakın kemik uzantı.

orbital pore [göz gözeneği] Sepioidea ve Myopsidea (Loliginidae) gruplarında kornea’da (saydam tabaka’da) çok küçük gözenek (birincil göz kapağı) olup gözü örter.

orbital region [göz bölgesi] Gözler etrafındaki kafa kısmı.

Orcynopsis unicolor (plain bonito) [akpalamut balığı, ak palamut] Yüzücü (pelajik), okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Boyu TL=150 cm civarında olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir.  Küçük sürüler oluşturur. Yüzeye yakın dolaşır ve birinci sırt yüzgeci suyun dışında kalır.

order [takım (ordo)] Aile ve sınıf arasında yer alan canlılar grubu. ® Ordo (Takım).

ordinary name (trivial name, common name) [lakap] ® nomen triviale (nom. triv.)

ordinate [ordinat] Y-ekseni.

ordino [ordino] Gemi adamının gemiye atanma belgesi.

ordo (order) [takım] 1- Canlıların sınıflandırılmasında ailenin üstünde, sınıfın altında yer alan birbirlerine benzeyen canlılardan oluşturulan gruba verilen ad.

organ of sachs [saks organı] Vücudun arka kısmındaki elektrik organı. Örnek; Electrophorus. 

organ regeneration [organ yenilenmesi (yenilenme)] ® Regeneration.

organic [organik] 1- Karbon temelli olup hidrojen, azot ve fosfor içeren halka ve zincir oluşturan kimyasal bileşikler.

organic [organik] 2- Canlıya ait ya da canlıların oluşturduğu malzeme.

organic bait [organik yem] Oltacılıkta kullanılan herhangi bir organik madde (kurt, böcek, balık, peynir, ekmek vs).

organism [organizma] 1- Canlıyı oluşturan organların hepsi. 

organism [organizma] 2- Herhangi yaşayan varlık.

organisms at hydrothermal vents [hidrotermal ağızlardaki canlılar] 1970’li yılların sonlarına kadar derin denizde yaşayan canlıların yukarıdan, ışıklı tabakadan dibe çöken malzemeye bağlı olduğu ve bu nedenle de derinlerdeki oksijenli yaşamın ve yaşam formalarının sınırlı olduğu sanılıyordu. Ancak 1970’li yılların sonuna doğru okyanus tabanında keşfedilen sıcak su ağızları bu görüşün değişmesine yol açmıştır. Anılan bu sıcak su ağızlarında o güne değin (1977) hiç bilinmeyen ve boyları bir metreye varan deniz solucanları, yine bireylerinin boyları 30 cm’ye varan istiridye ve midye yatakları, görece bol karides, yengeç ve balığın görülmesi hem şaşırtıcı olmuş hem de farklı yaşamın mümkün olduğunu göstermiştir. Derin okyanus suları soğuktur (2-40C). Hidrotermal ağızların etrafındaki suların sıcaklığı ise 10-20 0C ölçülmüştür. Suyun sıcak olması oradaki yaşamın açıklanmasına yeterli olmamıştır. Ancak bilinen bir gerçek vardı, o da okyanus derinliklerindeki çatlaklardan çıkan sıcak suların ağılayıcı (zehirleyici) hidrojen sülfür içermesi ve bununda okyanus sularıyla karışarak çok seyrelmesiydi. Bilinen bir diğer gerçek ise bazı bakterilerin (kükürt bakterileri) Karadeniz’in derin sularında olduğu gibi oksijensiz ortamda kimyasal-kendibeslek (kemoototrof) yaşayabilmeleriydi. Başlangıçta bu bakterilerin üst yaşam formlarını beslediği düşünülmüş ise de uzun boylu solucanların (tüp solucanı - Riftia pachyptila) bunlarla beslenebilecek bir yapılarının olmadığı görülmüştür. Araştırmalar Riftia’nın bakterilerle bir içsel-ortakyaşam oluşturduğunu göstermiştir. Hidrotermal ağızlarda görülen bu uyum diğer canlılarda da (istiridye - Calyptogena magnifica ve midye - Bathymodiolus thermophilus) belirlenmiştir. Bu tür yaşam birlikteliğine kemosentetik içsel-ortakyaşam da denilebilmektedir. Doğada bunun örnekleri sanılandan çoktur ve birçok alanda, örneğin mangrov bataklıkları, petrol kaynakları, kanalizasyon ve atıklarında görülebilmektedir.

organogenesis [organogenez] Geç cenin (embriyon) evresinde organ sistemlerinin oluşması.

organogenic [organojenik (biyojenik)] ® Biogenic.

organometallic [organometalik] Bir metale bağlı karbon kökleri yani organik radikali bulunan kimyasal bileşik. Örnek; sodyum etil.

organophosphates [organofosfatlar] Kısa ömürlü tarım ilaçları.

orientalis (east) [doğu].

orientation [yönelme (oryentasyon)].

oriented locomotion [yönlenmiş, odaklı hareketler] Bu tip balık hareketleri 2 tip göçü kapsamaktadır. i) taksi (taxis); hayvanlar ya uyarıcı odağına doğru ya da ondan ıraklaşma şeklinde hareket ederler. ii) çapraz yönelme (transverse - oblique orientation) Çoğunlukla balıklarda görülür ve balıklar başlarını akıntıya karşı (belirli bir açıyla) tutarlar. ® Fish movement.

ornamental species [süslü tür] Akvaryum balığı ticaretinde tutsaklık koşullarında üreyen ve semirtilen balık.

ornamentation [süslenme] Ya üreme davranışı gereği ya da yırtıcılardan saklanmak için balık vücudunun kanat, yaprak, süs, işaret, uzantı ve benzeri görüntüye bürünmesi. 

ornate wrasse [gün balığı, aykuyruk] ® Thalassoma pavo.

ornithology [kuşbilimi (ornitoloji)].

oropharynx [orofarinks] Beslenme kanalının ağız-yutak boşluğu kısmı.

ortho- (prefix) [orto-] Düz, dik, dik açılı. 

orthographic variant [ortografik değişiklik] 1- Aynı ismin birden çok şekilde yazılması.

orthographic variant [ortografik değişiklik] 2- İki ya da daha fazla birimin isimlerinin yazılışlarının birbirlerine çok yakın olması sonucu oluşan şaşırtıcı durum. 

orthogyre (straight) [düz kancalı] Midyede kancası düz olan; öne ya da arkaya kıvrık olmayan kabuğu belirtir.

Oruç Reis [?] Yunanca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca bilen ve kardeşi İlyas Reis ile birlikte denizciliğe başlayan Türk denizci (1470-1518). Daha sonra diğer kardeşi Hızır Reis (Barbaros Hayreddin Paşa) kendisine katıldı. Piri Reis ile zamanın sultanı Yavuz Sultan Selim’e hediyeler gönderdi. Karşılığı olarak hilat giydi. Cezayir’e hükmetti ve doğu Cezayir’i Hızır Reis’in emrine ve batı kısmını ise kendi hükmünde tuttu.

Osilinus articulatus (articulate monodont) [?] ® Monodonta articulata.  

Osilinus turbinatus (turbinate monodont) [?] ® Monodonta turbinata.

osmoregulation [osmoregülasyon] Organizma içerisindeki belirli, uygun bir tuz-su dengesinin korunmasıdır. Tatlı-su balıkları seyreltik ortama tuz kaybettiklerinden solungaçlarıyla aktif olarak ortamdan iyon alırlar. Yine vücutları daha yoğun bir ortam olduğu için vücuda giren su ile şişebilirler. Bunu dengelemek için böbreklerinden her gün vücutlarının %20 ağırlığı kadar seyreltilmiş idrar atarlar. Deniz balıkları daha yoğun ortamda solungaçlarından su kaybederler. Büzüşmemek ve eksilen suyu tamamlamak için ise içerisinde çokça iyonun (tuzun) bulunduğu suyu içerler. Fazladan alınan tuzlar özellikle NaCl ve KCl solungaçlardan diğerleri ise böbrekler üzerinden atılır ve bu yolla tuz-su dengesi sağlanır. ® Hyperosmotic (Hiperozmotik). ® Hypotonic (Hipotonik).

osmose [geçişme (osmoz)] ® Osmosis.

osmosis (osmose) [geçişme (osmoz)] Yarı geçirgen bir zarın (membranın) çok yoğun tarafındaki moleküllerin az yoğun tarafına, moleküllerin yoğunlukları eşit oluncaya kadar, geçmesidir.

osmotic pressure [osmotik basınç] Yarı geçirgenle ayrılmış farklı yoğunluktaki iki çözeltinin akışkanlık basıncıdır. Seyreltik çözeltilerin ozmos basıncı p=MRT’dir. M=Molarite; R=Gaz sabiti; T=Termodinamik sıcaklık ki buna önceleri mutlak sıcaklık denmekteydi.

ossification (osteogenesis) [kemikleşme] Osteoblast hücrelerinin yeni kemik malzemesi üreterek kemik dokuyu oluşturması. Kıkırdağın kalkerleşerek kemiğe dönüşmesi.

ossify [osifiye] Kemikleşme.

Ostariophysi [Kemikdesteklikeseliler] Actinopterygii - Işınlı-yüzgeçliler sınıfının bir üsttakımıdır. Üsttakım Gonorhynchiformes, Gymnotiformes, Characiformes, Cypriniformes, Siluriformes takımlarını kapsar. Toplam 6,000 türü vardır. Öndeki 4 omur birleşmiş olup Weber aletine dönüşmüştür. Bu yönleriyle eşomurlulardan ayrılırlar. 

osteo- (prefix) [osteo-] Kemik. Örnek; osteosit (osteocyte)-kemik gözesi (hücresi).

osteoblast [osteoblast] Kalsiyum tuzları biriktirerek kemik oluşturan göze (hücre).

osteoderm [osteoderm] Deri üzerindeki kemiksi yapılar.

osteogenesis [kemikleşme] ® Ossification.

osteology [kemikbilimi (osteoloji)] Kemiklerin yapısı ve oluşmasını inceleyen bilim.

Ostrea edulis (European flat oyster) [istiridye] Kabuk şekli değişkendir ancak yuvarlak olma eğilimindedir. Sol kabuk yassı ve eş merkezli kaburgalıdır. Kas izi böbrek şeklindedir. Rengi dışta gri, soluk yeşilden esmere çalarken içte pürüzsüz parlak beyazdır. Boyu en çok 20 cm olabilir. Sıklıkla rastlanan boyları çok daha küçük olup 6 ile 9 cm arasında değişir. Kumlu çakıllı, kayalık tabanda 40 m derinliğe kadar büyük yataklar oluşturur. Birbirini izleyen erkek ve diş evreleri geçirir. Türkiye'nin tüm kıyılarında bulunur. Avcılığı yapılmaktadır ancak aşırı sömürü nedeniyle yatakları azalmıştır. Karadeniz'de gözlemlenen azalma yırtıcı karından bacaklı Rapana venosa'ya bağlanmaktadır.

Ostreidae (oysters) [İstiridyegiller] Kabuklar eşit değildir. Konturları düzensiz ve değişkendir. Üstteki sağ kabuk düzdür. Alttaki sol kabuk kıvrımlı, eş merkezli kaburgalıdır. Eklem dişsizdir. Kas izi tektir. Sucul kültüre alınan ilk türdür ve bu işlem 'ostrei-culture = oyster-culture = istiridye kültürü' olarak anılır. Ailenin Akdeniz sular sisteminde 6 kadar türü yaşamaktadır.

otic [otik] Duymayla ilgili. Kulak. 

otic capsule [kulak kapsülü] İçkulağı içine alan iskelet kapsül.

otolin [otolin] Balık otoliti içerisinde CaCO3 kristallerini saran büyük molekül ağırlığına sahip proteinin adı. Otolit kesiti ısıtıldığında yanarak koyu renk alan organik madde.

otolith [otolit] Balıkların içkulaklarında her iki tarafta üçerden 6 adet bulunan taşlar. Bu taşlar biyolojik kökenli CaCO3 olan aragonite kristallerinin otolin adı verilen bir organik molekül ile sarılmasıyla oluşturulmakta olup statolit olarak ta anılmaktadırlar. Denge, yer çekimi, duyma, hızın algılanmasında kullanılan sert aksam(lar)dır. Bu taşlardan genellikle en büyüğü sagitta’dır. Sagitta sacculus, lapillus utriculus  ve asteriscus ise lagena ampulü içerisinde bulunur.

otolithometry [otolitometri] Otolitlerdeki büyüme halkalarından yaş tayini.

otter board (trawl door, trawl board) [trol kapısı (kapı)] ® Otter door.

otter door (otter board, trawl door, trawl board) [trol kapısı (kapı)] Sürütme ağlarının (dip ve orta su trolü) yanlara açılmasını sağlayan büyükçe ve oldukça ağır, çoğunlukla dikdörtgen şeklindeki metal ya da metal tahta elemanlı yapı.

otter fishing [su samuru balıkçılığı] Çin’de eğitilmiş ve tasmalı su samuru ile yapılan balık avcılığıdır. Su samuru ya avladığı balığı balıkçıya verir ya da balıkların ağa doğru yüzmesini ve avlanmasını sağlayabilir. ® Cormorant fishing (Karabatak (Kormoran) balıkçılığı).

out migration [dışarı göç] Alabalıkgiller ailesinde yer alan balıkların ırmaklardan denize olan mevsimsel göçüdür.

outer net (outer wall) [koruyucu ağ] Tabana değen ağın çabuk yıpranmasını önlemek için kullanılan geniş gözlü koruyucu dış ağ. ® Cod end cover.

outer wall [dış ağ] ® Outer net.

outlet box (weir, drain box) [savak] ® Monk.

outlier male [bağlak erkek] Baskın erkekten küçük olup dişi renginde olan ve yumurtlayan çiftin bir tarafına yerleşen erkek balık. Dişi görünümünde olması nedeniyle baskın erkek tarafından kovalanmayan erkek, kendi atmığını yumurtlamaya dahil edebilmektedir.  Örnek; Oncorhynchus gorbuscha.

outotroph [kendibeslek (ototrof)] Bitkilerin beslenme şekli. Fotosentezle besinini sağlayan. Kendi besinini kendisi üreten (sağlayan). Buna özbeslenen de denmektedir.

outplanting [dışsemirtme] Kuluçkahanede büyütülen balığın, ırmak ve derelere salıverilerek kuluçkahane dışında semirtilme ve olgunlaştırılmasıdır.

output controls [çıktı kontrolleri] Toplam izin verilebilir av ve kota üzerinden balık avının sınırlandırılması amacını taşıyan idari yöntemlerdir.

outrigger trawl [bim trolü] ® Beam trawl (Kirişli trol).

ovarium  [yumurtalık] ® Ovary. 

ovary (ovarium) [yumurtalık] Yumurta üreten dişi üreme organı.

ovary cyst [yumurtalık sisti] Yumurtalığın, şişmiş, nereden ve nasıl oluştuğu bilinmeyen sarımsı ya da kırmızımsı sıvıyla dolu olması şeklinde görülen hastalık.

ovate [ovat] Yumurta şeklinde.

over stock [aşırı stoklama] Su kütlesini, taşıma kapasitesinin üstünde balık ile stoklamak.

overall mortality rate [genel ölüm oranı] Bir kaç boy ya da yaş sınıfı için hesaplanan ortalama ölüm oranıdır. Bu hesaplamada oranlar ya zamana ya da seçilen sınıflara giren birey sayılarına göre tartılmış olabilirler.

overbreeding [aşırı üreme] Akvaryum balığı kontrollü koşullar ve hazır yem sonucu doğada olduğundan daha sık yeni kuşak üretebilir. Bu gerginliğe bağlı bir sorun olabilir.

over-capacity [kapasite fazlası] ® Excess capacity (Aşırı kapasite).

overcapitalization [aşırı kapital birikimi] İstenen miktarda balığın, ekonomik olarak avlanması için gerekenden daha çok çaba (daha çok tekne) ile elde edilmesi.

overcast [kapalı] Tamamıyla bulutlarla kaplı gökyüzü.

over-exploitation [aşırı sömürme] Stoğu, uzun süreli ortalama en yüksek gizil (potansiyel) ürün verme düzeyinin altına düşürmüş olan sömürme oranı.

overexploited [aşırı sömürülmüş] Stok miktarının (bolluğunun) çok az olması. ® Overfished.

overfeeding [aşırı yemleme] Akvakültürde normal olmayan gelişmelere ve ekonomik kayba neden olan aşırı yem verme.

overfished [aşırı avlanmış] Stok miktarının güvenli üremeyi sağlayacak düzeyin altına inmesine neden olacak düzeyde avlanmış (sömürülmüş) stok.

overfishing [aşırı avcılık] 1- Balık stoğunun aşırı sömürüldüğünü ifade eder. Balıkların çok avlandığı durum.

overfishing [aşırı avcılık] 2- Çaba ve balıkçılık ölümünün azaltılması halinde orta vadede toplam avın artmasına yol açabilecek düzeye denir. Uzun ömürlü balıklarda aşırı avcılık, stok aşırı avlanmadan önce başlar. Büyüme aşırı avcılığında avlanan balıkların ortalama boyları küçülür; ekonomik aşırı avcılığında ise beklenenden daha az gelir elde edilir. İç-göçer (stoka katılanlar) aşırı avcılığında ise yumurtlayacak çok az balık geride kalır.

overfishing theory [aşırı avcılık kuramı] İçerisinden balık avlanan bir stoğun yapısı değişir. Artan avcılıkla birlikte önce av da artar. Bu gelişme stoktaki yaş ve boy bileşenlerini değiştirir. Avcılığın artırılarak sürdürülmesi halinde birim çaba başına düşen av (kısaca ürün de) giderek azalır. Bu durum aşırı avcılık olarak tanımlanır ki buna ayrıca Russel’ın aşırı avcılık kuramı da denmektedir.

over-ripening [aşırı olgunlaşma] Döllenmemiş yumurtanın yaşlanarak kalite ve yaşama yeteneğini yitirmesi.

overturn [alabora (alabura)] 1- ® Capsize.

overturn [altüst olma] 2- Mevsimsel sıcaklık değişmesi ve buna bağlı yoğunluk farklılığı nedeniyle suların deniz ve göllerde yer değiştirmesi ve yenilenmesi.

overwinter [kışlama] Kış koşullarında yaşamı sürdürmek. ® Overwintering migration (Kışlama göçü).

overwintering migration [kışlama göçü] Kışı geçirmek için iklimsel koşulları daha uygun bölgeye gitmek. Örneğin Karadeniz hamsisi kışın Türkiye kıyılarında kışlamaktadır. ® Migration (Göç).

overyearling (over yearling) [yıl-üstü] Irmakta en az bir kış geçiren (Salmonidae) Alabalıkgillerden balık.

oviduct [yumurta kanalı (ovidukt)] Yumurtalıktan yumurtaların dışarı taşındığı kanal.

ovipar (oviparity) [yumurtlayıcı] Yumurta bırakan. Yumurtaları vücut dışında gelişip kuluçka evresi tamamlanan. 

oviparity [yumurtlayıcı] ® Ovipar.

ovipariy [ovipar] Yumurtlamayla çoğalmayı belirtir. Anne vücudunda hiçbir ya da çok az bir gelişme olur. Asıl cenin (embriyon) gelişmesi anne vücudunun dışında gerçekleşir. Kuluçka döneminden sonra yavrular yumurtadan genç bireyler olarak çıkar. ® Spawner. ® Egg layer (Yumurtlayan).

ovo-testis [ovo-testis] Hem erkek (erbezi) hem de dişi (yumurtalık) üreme dokularını taşıyan. Erdişi ya da erselik (hermafrodit) hayvanlarda görülür. Örnek; Centropristes.

ovoviviparity (ovovivipary) [ovovivipar] Yumurtaların anne karnında döllendiği ve çıktığı fakat embriyonun plasenta bağlantısının olmadığı üreme şekli. Ceninlerin (embriyonların) vücut içerisinde göbek bağı olmadan farklı keselerde (yumurta zarıyla ayrılmış olarak) gelişmesi yani kuluçka aşamasını tamamlaması ya da tamamlama aşamasında olup doğması şeklindeki çoğalmayı belirtmede kullanılır. Ovovivipar çoğalmada ceninler (embriyonlar) yumurta sarısından beslenir. Ana yalnız gaz değişimini sağlar. ® Live-bearing (ovoviviparity). ® Aplacental (etenesiz).  

ovoviviparous [ovovivipar] Oluşan kabuklu yumurtaların ana karnında açılması şeklindeki üreme. Kurtçukların (larva) kordonu (plasentası) yoktur ve anneden besin almazlar. Yavrular minik erin bireyler olarak doğar, yüzer ve beslenir. Örnek; Gambusia holbrooki. ® Live-bearing (ovoviviparity). ® Aplacental (etenesiz).  

ovovivipary [ovovivipar] ® Ovoviviparity.

ovum [ovum] Yumurta. 

oxheart cockle [?] ® Glossus humanus.

oxidant [oksidant] Diğer maddeleri oksitleyen madde. 

oxidation ponds [oksitleme havuzları] Su arıtma sistemlerinde atık suyun hava verilerek oksijence zenginleştirildiği havuzlar.

oxydation [oksidasyon] Bir maddenin oksijenle birleşerek parçalanması, yanması.

oxygen (O2) [oksijen] Renksiz, kokusuz, saldırgan, organik malzemenin yavaş ve hızlı yanmasına katılan gaz. Suda çözünmüş halini balıklar ve diğer sucul canlılar solumada kullanırlar. 

oxygen deficit [oksijen açığı] %100 O2 doymuşluk değeri ile gözlemlenen (ölçülen) düşük oksijen değeri arasındaki farktır.

oxygen depletion [oksijen tükenmesi] Canlıların kullanımı ya da kimyasal yolla oksijenin azalması.

oxygen minimum layer [oksijen minimum tabakası] Oksijenin en düşük değerde olduğu (genellikle 600-900 m) derinlik tabakası.

oxygen requirement [oksijen ihtiyacı] Organizmaların en iyi şekilde gelişebilmeleri için gereken oksijen miktarıdır.

oxygen-poor layer [oksijence fakir tabaka] Besin maddelerinin üretilmelerinden daha hızlı tüketildiği (yıkıldığı) derin göl kuşağı tabakası.

oxygen-rich layer [oksijence zengin tabaka] Besin maddeleri üretiminin (birincil üretimin) tüketimden (yıkımdan) daha fazla olduğu tabaka.

Oxynotus centrina (angular roughshark) [domuz balığı, dozum balığı] Derin-tabansaldır (batidemersaldır). 60-600 metre derinliklerde rastlanır. Boyu TL=150 cm olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir. Sahanlık ucunda ve sahanlık yamacının üst kısmında bulunur. Canlı doğurucudur (ovovivipardır). Eti yenir. Balık unu ve yağı yapımında kullanılır. 

oxytetracycline [oksiterasiklin] Tetrasiklin bazlı antibiyotiklerden biridir. Canlılara verildiği zaman kemik dokularına yerleşir. Ultraviyole ışığı veren mikroskop altında sarı renkli olarak görülür. Büyüme çağındaki çocuklara verilmesi halinde dişleri sarımtırak renk alır. Balıklarda yaş tayinlerinde kullanılan büyüme halkalarının izlenmesi için sert aksamlarına (örneğin otolite) konulan marka olarak kullanılır. Büyükbaş hayvanlarda kullanılan şekliyle, bu antibiyotiğin balığın ağırlığına göre ayarlanan miktarı Hamilton iğnesiyle basitçe vücut boşluğuna tek doz şırınga edilir. Antibiyotik kısa sürede (aynı gün) otolite yerleşir. Oda sıcaklığında ve karanlıkta saklanmış bazı otolitlerde kalma süresi oldukça uzundur. Bu da yaş tayini çalışmalarında tekraren değerlendirmeyi olanaklı kılar.

Oxyurichthys papuensis (frogface goby) [sivrikuyruk kayabalığı] Mercan resifiyle ilişkilidir. 1-50 m derinliklerde rastlanır. Acı-suya girer. Boyu TL=18 cm olabilir. Yakın kıyıda korunaklı ve saklanılacak yerlerde bulunur. Tehlike anında kendisini çamura gömer.

Oya current [Oya-Şio akıntısı] Japonca’da Oya-shio adıyla anılan ve aynı zamanda Kuril akıntısı adını da alan kuzeyden Kamçatka boyunca  güneybatıya Kuril adalarına doğru yüzeyden akan okyanus akıntısıdır. Soğuk, az tuzlu Oya akıntısı doğu Japonya’da Kuro akıntısının uzantısının altına girer ve güneye doğru devam eder. Oya akıntısının saniyede 15 milyon m3 su taşıdığı tahmin edilmektedir.

oyster [istiridye] Deniz ve acı-suda yaşayan bir grup çift-kabuklu yumuşakça için istiridye adı kullanılmaktadır. Kabukları oldukça kalkerlidir. Solungaçlarla planktonu süzer. Kabuğunu kapalı tutan güçlü kasları vardır. Çiğ ve pişmiş olarak sevilerek yenir. Gerçek istiridyeler olarak adlandırılan istiridyeler Ostreidae ailesinde yer alır. Yenilenleri dahil bunlar genellikle Ostrea, Crassostrea, Ostreola ya da Saccostrea cinsleridir. İstiridye türlerinden en yaygın bilinenleri Ostrea edulis, Crassostrea gigas’tır. Çift eşeyli (cinsiyetli) olmalarına rağmen yaşamlarında en az bir kez cinsiyet değiştirirler. Başlangıçta erkek iken ileri yaşlarda dişi olurlar. Bir yılda eşeysel (cinsi) olgunluğa ulaşırlar. Suyu süzdükleri için su kalitesinin düzelmesine yardımcı olurlar. Biçimleri bulundukları – yapıştıkları yere göre değişir. Yapışan genç istiridyeye <25 cm spat denir. Bütün istiridyeler ve birçok diğer çift-kabuklu yumuşakça inci oluşturur. İnci oluşturan istiridyeler ise bir başka aileye (Pteriidae) aittir.

oyster bar [istiridye bandı] İstiridyelerin bulunduğu ve iyi bir avlak yeri olan sığ resif bölgesi.

oyster farming [istiridyecilik] İstiridyeyi üretme, ıslah etme ve işletme çalışmaları.

oysters [istiridyegiller] ® Ostreidae.

ozone (O3) [ozon] 1- Yüksek oksitleyici özelliği olan ağır kokulu, gaz. Atmosferin üst katmanlarında bulunur ve morötesi güneş ışınlarını emer.

ozone [ozon] 2- Yüksek enerjili oksijen molekülü (O3).

ozone layer [ozon tabakası] Güneşten gelen morötesi radyasyonu süzen ve ozon içeren 20-50 km üzerindeki atmosfer katmanı.