F [updated last March 29, 2016]
F (abbrev) [balıkçılık
ölümü] ® Fishing mortality (F).
f (abbrev) [etkin
balıkçılık çabası] ® Effective fishing effort.
f. (abbrev) [forma] İç, alt tür grubu. Örnek; Salmo
trutta – alabalık, Salmo trutta forma
fario - dere alası.
F0,1=F0,1 (abbrev) [F0.1=F0.1] F=0,1’de stoğa katılan birey başına (gram cinsinden)
düşen ürün modelinde kabaca stoktaki 100 balıktan 10’u (%10’u) avlanıyor. F0,1’den
daha büyük olduğunda daha fazla balık avlanabilir ama bunun için çok daha fazla
çaba harcanması gerekir. Hem bu nedenle (ekonomik) hem de daha emniyetli
tarafta bulunmak (avcılık yapmak için mümkün olabilecek Fmax’da
değil de) çoğu TAC %10’a göre ayarlanmaktadır. Bu ayarlamayla daha çok balık
hayatta kalır, iç-göçün (stoğa katılmanın) gerçekleşmeme tehlikesi azalır, stok
biyokitlesinin artması ve daha az çaba ile aynı miktarda fakat daha iri
balıkların avlanması ve sonuçta yıldan yıla daha dengeli balıkçılığın
sürdürülmesi olanağı sağlanmış olur.
facies [fasiyes] Bir türün ve ya da türler
grubunun bulunduğu çevreye uyum sağlama yönünden genel durumu ve yaşayış
tarzı.
factory ship [fabrika gemi] ® Factory
vessel.
factory vessel (factory ship) [fabrika gemi] Avcı bot(lar) ve diğer gemilerin yaptığı av ile kendi yaptığı avı da
işleyerek mamul hale getirebilen gemidir. Balıkların kafası kesilerek, iç
organları alınarak, filetosu çıkartılarak ya da bütün olarak dondurulduğu,
bazen konserve üretimi dahil artıkların balık unu ve yağına dönüştürülerek
işlendiği gemi.
facultative [fakültatif] Zorunlu olmayan. Tercihe bağlı.
facultative
bacteria [seçenekli
bakteriler] Hem oksijenli
(örobik) hem de oksijensiz ortamda (anörobik) yaşayabilen mikroskobik
organizmalar.
facultative parasite [seçenekli asalak (seçenekli parazit)] Asalak olma zorunluluğu olmayan ancak bazı durumlarda asalak olabilen
asalak.
Faculty of Fisheries [balıkçılık fakültesi (su ürünleri fakültesi)] Aslında isimleri balıkçılık fakültesi olması gereken yüksek öğretim
kurumları Türkiye’de Su Ürünleri Fakültesi adıyla anılmaktadır. Sayıları
zamanla ve günümüzde de artmakta olan üniversitelerde sucul organizma ve
ortamla ilgili yüksek öğretim kuruluşlarının da sayıları artmaktadır. Anılan bu
öğretim kuruluşları fakülteler ve enstitüler (® Institute of Marine Sciences-Deniz Bilimleri Enstitüleri) olarak ikiye ayrılmaktadır.
Fakülteler ise kendi içlerinde üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar;
i) Su Ürünleri Fakülteleri, ii) Deniz Bilimleri Fakülteleri, iii) Ziraat Fakülteleri ve iv) Fen ya da Fen Edebiyat Fakülteleri’dir. Türkiye’de mevcut Su Ürünleri (Balıkçılık) Fakülteleri ile Deniz
Bilimleri Fakülteleri şunlardır: Su Ürünleri Fakülteleri - Akdeniz Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Çukurova Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Ege Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Fırat Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Gazi Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - İstanbul Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Karadeniz Teknik Üniversitesi - Rize Su Ürünleri Fakültesi - Mersin Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Muğla Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Mustafa Kemal Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi - Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Sinop Su Ürünleri Fakültesi - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi - Su Ürünleri Fakültesi İsim değiştirerek Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi olmuştur. - Süleyman Demirel
Üniversitesi - Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Deniz Bilimleri Fakülteleri - İstanbul Teknik Üniversitesi - Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri
Fakültesi. - Karadeniz Teknik Üniversitesi - Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi - Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi. |
FAD (abbrev) [balık yığıcı aygıt] ® Fish Aggregating Device.
faecal
coliform organisms [dışkı
organizmaları] Hayvanların
bağırsaklarında bulunan ve dışkıyla atılan mikroskobik organizmalar. Örnek; Escherichia coli.
faeces (feces) [feses] Sindirilmiş ya da sindirilmemiş besin artıkları, dışkı.
Faeroe sunset clam [?] ® Gari
fervensis.
faginism [fajinizm] Düzenli kendi yavrusunu yiyen. Tatlı-su levreği Perca fluviatilis besin kıtlığı çektiği dönemlerde zooplanktonla
beslenebilen yavrularını yiyerek kendi yavrusu üzerinden alt beslenme
basamağından yararlanmakta, kendi besinini oluşturmaktadır.
fair weather [iyi hava] Güneşli, açık,
bulutsuz anlamında iyi havayı belirten deyim.
fake (coil) [roda] ® Rope coil.
fall [sonbahar] ® Autumn.
fall overturn (fall turnover) [sonbahar karışımı] ® Autumn turnover.
false annulus [yalancı halka (sahte halka)] Balıkların sert aksamlarında görünen yavaş büyüme dönemine ait olup yıllık
halkaya benzeyen ya da büyümenin bir nedenle yavaşladığı döneme ait olup yıllık
halka olarak değerlendirilmemesi gereken halka.
false bottom [yalancı taban (sahte taban)] ® Deep scattering
layer.
false egg [yalancı yumurta (sahte yumurta)] Dış-kuluçkacı (ağızda kuluçkalayan) Sihlidgiller (Cichlidae) ailesi erkek
bireylerinin dışkıl (anal) yüzgeci üzerinde yumurtaya benzeyen bir leke
bulunmaktadır. Bunu gerçek yumurta sanan dişi, emince, erkek atmığını bırakarak
dişinin ağzındaki yumurtaları döllemektedir.
false forked ribbons [?] ® Dilophus fasciola.
false scad (spotfin scad, ten-finned horse mackerel, yellow
horse mackerel) [horlayankral balığı, kral balığı] ® Caranx rhoncus.
false tritons (whelks) [?] ® Buccinidae.
family [aile (familya)] 3- Ortak özellikleri nedeniyle bir araya getirilen cinsler
topluluğu. ®
Family (Aile).
family [aile] 1- Alt-aile üstünde ve süper-aile altındaki ulam (kategori).
family [aile] 2- Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan birim. Cinslerin toplandığı
grup. Sonu –oidea, –idae, -inae, -ini ile biten cins’in üstündeki grup. Ad
belirtilerek yapılan aile adının isimlendirmesinde cins adı belirteç olur.
Örnek; Salmonidae – alabalıkgiller’de belirtici cins adı Salmo yer alır.
fanning [yelpazelemek] Yüzgeçlerin yumurtaların üstünde hareket ettirilmesiyle havalandırılması ve
çökellerin uzaklaştırılması.
FAO (abbrev) [Gıda ve Tarım
Örgütü] ® Food and Agriculture Organization.
far distant fisheries [uzak mesafe balıkçılığı] Ulusal karasuları dışında, uluslararası sularda yapılan balıkçılıktır.
Türkiye’nin coğrafik konumu açısından Akdeniz sular sistemi dışında
(okyanuslarda) yapılan balıkçılıktır. Bu faaliyet avcı gemileri, işleme
değerlendirme gemisi (fabrika gemi) ve benzeri servisleri ve bir üs gerektiren
balıkçılık şeklidir. Bunda ileri gitmiş ülkelerin başında Japonya, eski
Sovyetler Birliği, ABD, Polonya ve benzeri ülkeler gelmektedir.
farm (ranch) [çiftlik] Balık çiftliği. Balıkların kültürünün yapıldığı, semirtildiği alan ya da
yer.
farm gate price [üretici fiyatı] Malın (balığın) üretim yerindeki satış fiyatı.
farm pond [çiftlik havuzu] Zirai amaçlı kazılmış havuz. Aynı zamanda balık kültürü
ve boş zamanları değerlendirme balıkçılığı için de kullanılmaktadır.
fascicle [fasikül] Bir cildin ya da serinin ciltlenmiş kısmı.
Fasciolaria
lignaria (wooden fasciolaria) [?] İnfralitoral
ve mediolitoralin kabuklu tabanında çok yaygındır. Yenilebilir. Kullanımı hakkında veri
yoktur. Boyu 7 cm ve çapı 3 cm olabilir. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur.
Fasciolariidae (tulip snails; spindle snails) [?] Kabuk iğsi, uzunca, genellikle yüksek
sarmallıdır. Uzun kabuk ağzı iri sifonsal kanalla
uzamıştır. Etoburdur ancak delici değildir. Akdeniz sular sisteminden ailenin 9türü rapor edilmiştir.
father of angling [oltacılığın babası] 1653 yılında yayınlanan "The Compleat Angler” –
‘Kusursuz Oltacı’ isimli kitabın yazarı Izaak Walton’un (1593-1683) lakabı.
father of ichthyology [ihtiyolojinin babası] Peter Artedi, (1705-1735). Eseri Linnaeus tarafından
düzenlenen ve kendi klasik eseriyle birleştirilen Peter Arctaedius’un lakabı.
fathom [fatom] 1- 1,828
metreye denk anglosakon uzunluk birimi.
fathom [kulaç] 2- Kollar açıldığında eler arası mesafedir. Yaklaşık 183
cm’lik uzunluğa denk gelir.
fattening pond (grow-out pond) [semirtme havuzu] Balıkların pazar boyuna ulaşana kadar büyütüldüğü (tutulduğu) havuz.
fatty eyelid [yağlı göz kapağı (adipoz göz kapağı)] ® Adipose
eyelid.
fatty fish (oily fish) [yağlı balık] Dokularında yağ miktarı yüksek olan balık. Genellikle dokular %2’den fazla
yağ ihtiva eder. Örnek; Clupeidae, Scombridae.
fault [fay] Bir yanı yüksek, diğer yanı alçak yer kırığı.
fauna [fauna] Bir bölgedeki hayvanlar topluluğu.
Hayvansal olanların bütünü.
Fcoll = Fcoll (abbrev) [F-çökme,
Fçökme] Stoğu çökmeye götüren
balıkçılık ölüm payı (oranı).
FCZ (abbrev) [Balıkçılığı
koruma kuşağı] ® Fishery Conservation Zone.
feaces (feces) [dışkı] Sindirilmiş besin maddelerinden arta kalan ve sindirim kanalından dışarı
atılan kısım.
feasibility fishing [fizibilite balıkçılığı] Yeni bir balıkçılığın ekonomik olarak uygulanabilirliğini
belirlemek için yapılan avcılık.
feather oysters [?] ® Pteriidae.
feather stars (sea lilies) [deniz
laleleri] ® Crinoidea.
feature [özellik] Canlıyı diğerlerinden ayıran nitelik.
fecund [doğurgan (fekond)] Çok döl verme yeteneği olan.
fecundity (fertility) [doğurganlık (fekondite)] Bir canlının üreyebilme yetisi. Dişinin ürettiği olgun
yumurta sayısıdır.
fecundity-per-recruit [içgöçer (stoğa
katılan) başına düşen doğurganlık] Toplam doğurganlık. Yani, bir yıllığın ya da tertibin
yaşamı boyunca ürettiği yumurta sayısının yıllık ya da tertibin başlangıç
sayısına ya da bir stoğun bir yılda ürettiği yumurta sayısının stoğa katılan
birey sayısına bölünmesiyle elde edilen sayıdır. Sistem durağan kabul
edildiğinde bu değer çözümsel stoğa katılan birey (iç-göçer) başına düşen ürün
modelinden elde edilir.
fee fishery [ücretli balıkçılık] Kültürde yetiştirilen balığın (genellikle alabalık) ücret
karşılığı avlanılmak üzere suya konulması.
feed additive [yem katkı maddesi (katkı maddesi)] Yem hazırlanmasında besleyici değeri olmayan, bağlayıcılar, boya, hormon,
mikrop öldürücü ve benzerinden oluşan kimyasal maddeler.
feed conversion efficiency [yem dönüşüm etkinliği] Oluşturulan balık yeminin ete dönüştürülme ölçüsüdür.
feed efficiency [yem etkinliği] Tüketilen birim yem başına canlı ağırlık artışıdır. Kazancın verilen yem
miktarına bölünmesi şeklinde de hesaplanabilir ki buna yenmeyen yemden (kayıptan)
gelen hata katılmış olur.
feed gain ratio [yem kazanç oranı] Belirli bir ağırlık artışını sağlamak için kültür
balıkçılığında kullanılan yem miktarıdır.
feed pond [yem havuzu] Kültür işletmesinde yem (besin) üretimi için kullanılan havuz.
feed selection [yem seçimi] Aynı anda farklı yemler verildiğinde balığın seçtiği yem. Bu doğrudan
balığın yediği yemin gözlenmesi yoluyla belirlenebileceği gibi, mide muhtevası
ya da yenmemiş besin maddelerinden de belirlenebilir.
feed utilisation [besin kullanımı] Sucul kültürde kullanılan birim yem başına olan ağırlık
artışı.
feeding ground [beslenme alanı] Besinin olduğu ve balıkların beslendiği bölge.
feeding guild (trophic guild) [beslenme birliği (besinsel birlik)] Birbiriyle ilişkili olmayan balıkların benzer besin kaynağını kullanması.
Örnek; taban-obur (benthivore), çökel-obur (detritivore), ot-obur (herbivore),
et-ot-obur (omnivore), plankton-obur (planktivore), balık-obur (piscivore) vs.
feeding level [besleme düzeyi] Birim zamanda balığa verilen yem düzeyi.
feeding rate [besleme oranı] Akvakültürde belirli bir süre ve zaman aralığında verilen yem miktarı.
feeding ratio [beslenme oranı] Belirli bir süreçte tüketilen (yenen) yemin ağırlığının
vücudun ağırlık artışına bölünmesidir.
feeding time [beslenme zamanı] Balığın gün içerisinde besin almada aktif olduğu zaman.
feeding value [besin değeri] Akvakültürde bir besinin (yemin) besleyici değeri.
feedy fish [obur balık] 1- Avlanmadan önce çok yem alarak karnı şişmiş balık. Çabuk bozuldukları için
uzun süre bütün olarak saklanamazlar.
feedy fish [obur balık] 2- Plankton patlamasından beslenen
balık. Çabuk bozuldukları için uzun süre bütün olarak saklanamazlar.
female [dişi] Yumurta üreten ya da yavru doğuran birey. İşareti
feminisation [dişileştirme] Balığa erken gelişme evresinde dişilik (örneğin oestradiol-17b)
hormonlarının verilmesiyle cinsiyetin doğrudan değiştirilmesidir. Dişilerin geç
olgunlaşması nedeniyle kültürcülerce semirtmede tercih edilmektedir.
fender [usturmaça]
Gemi ile herhangi başka bir yapı arasına sürtünme ve vurma şokunu emmesi için
konulan oto lastiği, plastik ya da halattan örülmüş balon, armut, ya da
silindir şeklindeki yastık.
fermentation [fermantasyon] Mayalanma.
fertile [verimli] 1- Yeni döl verme yeteneğinde
olan.
fertile [verimli] 2- Üretimi geliştirme
yeteneğinde olan. Besin tuzlarınca zengin su ya da humusu bol toprak.
fertilisation [gübreleme] Akvakültürde suyun verimliliğini artırmak (iyileştirmek) için doğal ya da
yapay gübrelerin suya atılması.
fertility [doğurganlık] ® Fecundity.
fertilization [döllenme] Yumurta ve atmığın birleşmesi. Dişi ve erkek eşeysel
gözelerinin-hücrelerinin (yani göze çekirdeklerinin) birleşmesi.
fertilizers [gübreler] Bitkilerin büyümesini sağlamada kullanılan doğal ve yapay besin
bileşenleri. Hayvansal dışkılar, kireçtaşı, alçıtaşı ile azot, potasyum, fosfor
ve sülfür bileşikleri.
FEZ (abbrev) [balıkçılığa
kapalı kuşak] ® Fishery Exclusion Zone.
fh (abbrev) [Fransız su sertliği] ® French
hardness.
Fhigh=Fhigh (abbrev) [FYüksek] Gözlemlenen R/SSB’nin %10’u (R=Stoğa katılma ve SSB=Yumurtlayan stok
biyokitlesi). Stoğa katılmanın 10 yıl içerisinde balıkçılıktan kaynaklanan
ölümü (F) dengeleyemeyeceği düzeydir. Sömürmenin bu düzeyde devam etmesi stoğun
azalmasına neden olur.
fiddle (net needle) [iğne] ® Mending needle.
field research [saha araştırması] Balıkların doğal ortamlarında incelenmesi.
field work [saha çalışması] Balıkların doğal yaşam alanlarında avlanması ya da
örneklenmesi.
fifty (anchovy periode) [hamsin] Soğuk günlerin 31 Ocak – 21 Mart arasında kalan 50 günlük kısmına verilen
ve kışın son günlerini belirten eski tanımlama. Arapçada (50) elli anlamına
gelmektedir. Hamsin kelimesi genelde hasat ve meyveler bayramı kavramlarını da
içermektedir. Deniz balıkçılığı açısından anılan 50 günlük dönem hamsi
balığının bolluğu ile lezzetinin iyi olduğu kabul edildiği için
anlamlıdır.
Fig. (abbrev) [Şek.] Şekil’in kısaltması. ® Figura.
fighting colour [savaş boyası (savaş
rengi)] Genellikle kendi
mıntıkasını koruyan erkek balığın aldığı renk deseni.
figura, figure [şekil] Biçim, şekil.
filament
[iplicik,
iplikcik] Morfolojik olarak açıklayıcı bir terimdir; genelde tallus için ayrılmış
iplikcikler, iyice bireyselleşmiş ve hücrelerden oluşmuş olup örneğin tek ya da
çok sıralı olabilir.
filamentous [ipliksi] İpliğe benzeyen uzantılar.
file clams [?] ® Limaria
tuberculata.
file shells [?] 1- ® Limaria tuberculata.
file shells [?] 2- ® Limidae.
filed nassa
[?] ® Hinia limata.
filefishes (foolfish) [Dikenliçütregiller (Törpübalığıgiller)] ® Monacanthidae.
filefishes (puffers) [Çengelçeneliler] ® Tetradontiformes.
filefishes and puffers (Tetraodontiformes) [Çengelçeneliler] ® Plectognathi.
filibranch gill type [lifsi solungaç tipi] Solungaç yaprakçığı 2 katlı olup
bunlar aynı yaprakçıkta karmaşık (anastomosis = doku bağlantısı) oluşturur.
Lifler kirpiksilerle bağlıdır.
filiform [sicimsi] Sicime benzeyen, yuvarlak, ince ve uzun.
fill shore [kıyıların doldurulması] ® Filling of the shore.
fillet [fileto] Balığın vücudu boyunca, omura paralel kesilmiş, derili ya da derisiz yan
tarafı.
filling of the shore (fill shore) [kıyıların doldurulması] Yağma edilen yakın kıyı kesiminde yeni alanlar (yol,
park vb) elde etmek için deniz ve göl kıyılarının moloz, kaya vb malzeme
atılarak denize doğru doldurulması, uzatılmasıdır. Bu yaklaşım başlangıçta
cazip görünse de doğal verimli alanların tahrip edilmesi gibi çok ciddi bir
sorunu da birlikte getirmektedir. Bir diğer sorun anılan
alanların yerleşime açılmasıdır. Sağlam olmayan tabanın olası bir depremde en
çok hasar görecek kesim olacağı açıktır (bkz. San Fransisko). Birçok Belediye
çoğunlukla Bayındırlık Bakanlığıyla, ÇED değerlendirmesi olmadan kıyıları
doldurmayı sürdürmektedir. Aslında burada kıymetli kıyısal ekosistemin (doğa
parçalarının) yitirildiği bir gerçektir. Doğu Karadeniz’de yol genişletme ve
yapımı faaliyetlerini de bu çerçevede görmek gerektir.
filter feeder [süzerek beslenenler (süzücüler)] Sudaki besin maddelerini (parçacıkları) süzerek beslenen organizmalar.
Örnek; midyeler.
fin [yüzgeç] Balıkların hareket etmesiyle ilgili kanat şeklindeki dış organ (gövde
uzantısı).
fin clip [yüzgeç kırpma] Markalama ve tekrar yakalama ya da benzeri çalışmalar çerçevesinde bireysel
balığı işaretlemek amacıyla yüzgecinin ucunu ya da yüzgecin bir kısmını belirli
bir şekilde kesmek (kırpmak). ® Cutting fin rays (Yüzgeçleri kesme). ® Piercing fin rays (Yüzgeçleri delme).
fin erosion (fin rot) [yüzgeç
aşınması] Balık yüzgecinin
bakteriyel hastalık (örneğin Pseudomonas,
Aeromonas) ya da farklı nedenlerle renginin,
yapısının (doğal görünüşünün) değişmesi.
fin formula [yüzgeç formülü] Eski eserlerde sırt, karın, anüs yüzgeçlerindeki ışın
sayıları örneğin hamsi’de (Engraulis
encrasicholus ponticus D.12-15 ortalama 13.7 ışın. Anlamı sırt yüzgecinde
12-15 ışın bulunmaktadır. Alabalık’da Salmo
trutta labrax D IV 9-10 A III 8
ışın. Anlamı sırt yüzgecinde 4 dallanmış ışın genellikle de 9-10 dallanmış
ışın; anüs yüzgecinde 3 dallanmış ışın ve genelde 8 dallanmış ışın) bulunur
şeklinde şeklindedir.
fin height [yüzgeç yüksekliği] En uzun yüzgecin yüksekliği.
fin membrane [yüzgeç zarı] Sert ve yumuşak ışınları birleştiren ince zar.
fin ray(s) [yüzgeç ışını] Balıkların vücudunda, yüzme, dönme, manevra yapma işlerinde kullandıkları
vücuttan dışa doğru uzanan zarlı yapılardır. Dikenli ve yumuşak ışın olmak
üzere iki kısma ayrılırlar. Dikenli olan kemiğimsi olup ucu sivri ve batıcıdır.
Yumuşak olanlar esnektir. Sert ışınlar bazen ve gerektiğinde balığın yaşının
tayininde kullanılabilirken yumuşak olanlar buna elverişli değildir.
fin rot [kuyruk çürümesi] 1- ® Tail rot.
fin rot [yüzgeç aşınması] 2- ® Fin erosion.
fin whale [fin balinası] ® Balaenoptera physalus.
final [son] Gözlemciye göre bir olayın en son aşamasını,
durumunu tanımlar.
fine coral moss [?] ® Jania rubens.
fine-meshed net [dar gözlü ağ] Göz açıklıkları küçük olan balık ağı.
finfish [gerçek balıklar] ® True fishes.
finfish excluder device [balık dışlayan araç] Balık avcılığında yan av miktarını azaltmak için
kullanılan araç. Çoğunlukla karides trolcülüğünde kullanılmaktadır.
fingerling (parr, samlet, skegger) [parmakboy] 1- Denize göç öncesindeki
genç som balığı ya da alabalık.
fingerling (parr, samlet, skegger) [parmakboy] 2- Cinsi olgunluğa ulaşmamış, bir yaşından küçük, kabaca bir
parmak boyunda, pazar boyuna ulaşmamış herhangi bir balık.
fingerling pond [parmakboy havuzu] Birinci büyüme yılında, semirtme havuzuna konulmuş balık
yavruları.
fins [yüzgeçler] Sepioidea, Teuthoidea ve Cirrina
alt takımındaki Octopoda’daki az ya da çok uzun (farklı uzunluktaki) kaslı
kanat çifti mantonun sırtsal yanlarında bulunmaktadır.
fiord [fiyort] ® Fjord.
first fry pond (first rearing pond) [ilk yavru havuzu] Kuluçkahane aşaması ile boylanma arasındaki semirtme havuzu.
first rearing pond [ilk yavru havuzu] ® First fry pond.
first-level consumer [birincil tüketici] ® Primary consumer.
fish (fishes) [balıklar] ® Pisces.
fish [balık] 1- Yaşamları boyunca solungaç solunumlu olup yumurtlayarak
üreyen, vücut sıcaklıkları ortam sıcaklığında ve varsa, uzantıları yüzgeç olan
canlılardır. Kolaylık açısından batrak, taşemen, köpek balıkları, vatozlar,
sıçan balıkları da balık olarak anılır. Balık tanımı dar anlamda gerçek
balıklar için kullanıldığı gibi geniş anlamda avlanan yumuşakçalar, kabuklular,
deniz memelileri gibi omurgalılar ve omurgasız sucul canlılar için de
kullanılmaktadır. ® True fishes = finfish (Gerçek balıklar).
fish [balık] 2- Yemek için kullanılan balığın eti.
fish [balık] 3- Torpil şeklinde gövdesi olan yapı.
fish aggregating device (FAD) [balık yığıcı aygıt] Doğal ya da yapay yüzücü
malzemenin deniz ya da okyanus yüzeyine yerleştirilmesiyle oluşturan
cezbedicilere denmektedir. Bu yüzücüler
genellikle çapa ile sabitlenmiş olup sürü oluşturan türlerin yüzen malzemenin
altında birikmesine (gölgelenmesine) ve avlanabilirliklerinin artmasına neden
olurlar.
fish allergy [balık alerjisi] Bir kısım insanda balık eti yemesi sonucu görülen
tepkimedir. Tepkime birkaç dakika ile birkaç saat içerisinde oluşabilir. Dil,
dudak ve boğaz şişmesi, ses kısılması, öksürük, burun akması, kızarıklık, göz
yaşarması, nefes darlığı şeklinde kendisini belli eder. Boğazda şişme ölüme yol
açabilir. Bazen tepkime yalnız bulantı, kusma, ishal ve kasılma şeklinde de
olabilir.
Fish and Flesh Organization [Et ve Balık Kurumu] 1951’de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan bir
iktisadi devlet kurumudur. Görevi, kasaplık hayvan ve balık üretimini
geliştirmek ve artırmak ve anormal fiyat dalgalanmalarını önlemekti. Kurum,
depolar yapar, mağazalar zinciri kurar ve satış yerleri açardı. Üreticilere
kredi verir ve balıkçılık dahil ilgi alanına giren araştırmaları desteklerdi.
Kurumun 1970’li yıllardaki mal varlığı 170 milyon dolar civarında olup 3,000
personel çalıştırmaktaydı. Kurumun önce balıkla olan kısmı elinden alındı ve
dağıtıldı daha sonra kurumun kalanı özelleştirilerek ortadan kaldırıldı. Ancak
hayvancılığın gerilemesi üzerine bu kurum 2006’da yeniden kısmen
canlandırılmaya başlandı.
fish attracting device [balık cezbedici aygıt] ® Fish Aggregating Device (FAD).
fish bladder [sidik torbası] Sidiğin toplandığı torba.
fish box [balık kasası] Balıkların saklanması ve taşınmasında kullanılan 15-
fish census [balık sayımı] Bir balık türünün belirli bir zamandaki sayısını ve göreceli bolluğunu
belirlemek için yapılan çalışma.
fish chorusing [balık korosu] Balıkların üreme (yumurtlama) döneminde çıkardıkları ses.
fish culture [balık kültürü] Balıkların yumurtadan itibaren yapay üretimi ve izleyen semirtme aşaması
ile yalnız semirtme aşamasını kapsayan faaliyetlerdir.
fish diverter [balık yöneltici] Hassas alanlara örneğin hidroelektrik santrallerine
balıkların girmesini engelleyen elektrikli yönelticiler.
fish eye treshold values of
illuminance [balık
gözünün aydınlık eşiği değerleri] Karanlıkta 10-7 ile 10-9 lux arasında ve parlak
ışıkta da 10-1 ile 10-3 arasındadır. Kemikli balıklar
(Teleostei) ışıktaki değişikliğe yarım saate uyum sağlayabilirken
Keskisolungaçlılar (Elasmobranchii) bunu 2 saatte başarabilmektedirler.
fish farm [balık çiftliği] Karada ya da suda akvakültür üretimi yapılan yer, alan.
fish fence [balık çiti] Farklı malzemeden (ağaç, çalı, saz vs) yapılmış olup balıkları sabit
ağlara–dalyanlara (bir tür balık labirentine) yönlendiren yapılar. ® Fish screen.
fish finder [balık bulucu] Balığı bulmada kullanılan yankı iskandili ya da sonar cihazı.
fish fungus [balık mantarı] Çoğunlukla bir arada tutulan balıklarda görülen sucul mantar.
fish god(s) [balık tanrıları] Farklı dönem ve
kültürlerde balıklarla ilgili (yaratık) tanrıların varlığına inanılmıştır.
Bilinen balık tanrıları şunlardır: ® Atargis, ® Dragon, ® Ea, ® Fuxi, ® Oe ya da Oannes, ® Triton, ® Vishnu.
fish growth [balık büyümesi] Ağaçlarda olduğu gibi yeni katmanın bir öncekinin üstüne
konulması ile gerçekleşen, yaşamlarının ilk evresinde hızlı yaşlılıkla giderek
yavaşlayan sürekli bir olgudur.
fish guide [balık klavuzu] Balıkları belirli bir yöne ileten her türlü (ışık, hava kabarcığı, ses,
elektrik vb) yönlendirici.
fish handling [balık işleme] Büyütme, toplama, işleme, paketleme, saklama, taşıma, dağıtma, pazarlama ve
satış vb aşamalardır.
fish hook [balık oltası] Geriye içe kıvrık dişi olan bir tarafı uzun u ya da È şeklinde kıvrılmış, uzun ucuna misina vb takılmış balık avlamaya yarayan
farklı boylardaki kancalara verilen
genel addır.
fish kill [balık katliamı] Kısa sürede balıkların ölmesi. Ölüm nedeni çoğunlukla
insan kaynaklıdır. Nadiren doğal nedenlerle (kızıl gel-git, kirlilik, kuraklık
ve kıtlıktan) ileri gelir.
fish ladder (fish lift, lift,
lock) [balık merdiveni] Baraj, bend vb yapıların bulunduğu yerlerde yukarı-göçer
(anadrom) balıkların bend ve barajın oluşturduğu yükseklik farkını aşmaları ve
su kaynağına doğru ilerleyebilmeleri için oluşturulmuş basamaklı dar su arkı,
geçidi, yolu ya da asansörü.
fish leech [balık sülüğü] Balık paraziti olan bir halkalı solucan (Annelidae) üyelerine verilen ad.
Doğada ve balık semirtme havuzlarında sıkça rastlanır.
fish lift (lift, lock) [balık
asansörü] ® Fish ladder.
fish louse [balık biti] 1- Bir cins
kabuklu (Crustacea) olan balık biti (louse – çoğ. lice) tatlı-su balıklarının da
dış-asalağı olup balıkların üstünde hareket ederek yaralar oluşturur. Balıkta
uyuşukluk, iştahsızlık, kansızlık, huzursuzluk, sıçrama, sürtünme şeklinde
kaşıma ve aşırı sümüğümsü salgıya neden olur. Balık bitini yok etmek için akvakültürde
kullanılan ilaçların (teflubenzuron, cypermethrin ve emamectin benzoate)
istiridye, yengeç, ıstakoz, midye, tarak gibi canlılar ile zooplanktonlardan
Kürekayaklılara da (Copepoda’ya da) etki ettiği görülmüştür.
fish louse [balık biti] 2- Balıklarda görülen herhangi bir kabuklu (Crustacea - Branchiura) dış
asalak.
fish manure [balık gübresi] Üretkenliği artırmak ve iyileştirmek için balık havuzuna gübre olarak
konulan kurutulmuş ve öğütülmüş balık.
fish market [balık hali (balık
pazarı)] 1- Balığın satıldığı, genellikle üstü kapalı, saklama, depolama vb
yerleri olan alan, hal.
fish market [balıkpazarı (balıkhali,
balıkhane)] 2- Avlanan ya da yetiştirilen balıkların toptan alınıp satıldığı
pazar yeri.
fish marking [balık markalama] Bireysel balıkların tanınması için üzerlerine
(gövdelerine) konulan özel işaretleme işlemidir. Bu işaretlerin doğada
bulunmaması, kolay görünmesi, tiksinti uyandırmaması, balığa ve deneyi yapana
zarar vermeyecek malzemeden olmasına dikkat edilir. Balığı işaretleme, yüzgeç
kesmek ve kırpmak, soğuk ve sıcak yakma, boyama şeklinde de yapılmaktadır.
Balıklarda ayrıca iç işaret olarak özellikle kemik dokusuna yerleşen
(oxy-tetracyclin) ve radyoaktif maddeler kullanılır. İç işaretli balığa bir dış
işaret de (marka da) konulur.
fish meal [balık unu] Kurutulmuş balık ya da balık artıklarının gübre, hayvan yemi katkısı ya da
küçük parçacık haline getirilmiş şekli.
fish migrations [balık
göçleri] 1- Akıntılar ve sair nedenlerle (sürklenme, rastgele ve odaklı-yönlenmiş hareketler) şeklinde
tanımlanan balık hareketleri (göçleri) kısaca balıkların yer değiştirmeleri çok
ilginç olmasının yanında çok da önemlidir. Büyüme, ölümler ve stok'a katılma
yönlerinde göçerler iyi ya da kötü çevre koşullarıyla karşılaşabilirler. Kötü
koşullarla karşılaşmaları halinde büyük kayıplar söz konusudur. Ancak balıklar
evrimsel süreçte göçlerini kendileri ve gelecek kuşakları için uygun çevresel
koşullar bağlamında geliştirmişlerdir. Bu bağlamda balık göçleri bir üçgensel
oluşum ile açıklanmaktadır. Bu üçgenin köşelerinde üreme alanı, genç balık
alanı ve erin bireylerin bulunduğu beslenme alanı yer almaktadır. Beslenen erin
balıklar buradan yumurtlama alanına akıntıya karşı hareket ederek
(contranatant) ulaşırlar. Yumurtlama sonunda zayıf düşen bireyler tekrar
beslenme alanına akıntıyla birlikte (denatant) giderek dönerler. Yumurtadan
çıkan yavrular genç balıkların büyüme alanına akıntıyla birlikte (denatant)
ulaşırlar. Burada büyüyen balıklar erin stoka katılmak için stok'a katılma yani
bir iç göçü (recruitment) gerçekleştirirler ki bu akıntıya karşı olabilir.
fish migrations [balık
göçleri] 2- Türkiye sularında önemli balık göçleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki
hamsinin Karadeniz'deki göçüdür. Hamsi kış aylarını daha uygun sularda geçirmek
için Türkiye'nin Karadeniz kıyılarına iner (yaklaşır) buna kışlama göçü de
denmektedir. Bu göçün çoğunlukla Karadeniz'in kuzey batıdaki geniş sahanlık
alanında beslenme ve yumurtlama sürecinden sonra gerçekleştiği kabul
edilmektedir. İlkbahar aylarıyla birlikte hamsiler Türkiye kıyılarından
ayrılarak kuzeye yönelirler (beslenme ve yumurtlama göçü).
Bir diğer göç olayı kuzey Ege, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul
Boğazı üzerinde Karadeniz'e çıkma (beslenme) göçüdür ki bu dilimizde "anavaşya-anavasya" terimiyle
belirtilmektedir. Göçmen balıkların bunun tersi hareketine de
"katavaşya-katavasya" denmektedir.
fish migrations [balık
göçleri] 3- Balıkların biyolojileri ya da davranışlarına göre balık göçlerinin
belirtilmesinde şu terimler - tanımlar kullanılmaktadır. i) ® diadromous fish (diadrom balıklar), ii) ® anadromous fish (anadrom
balıklar), iii)
® catadromous fish (katadrom balıklar), iv) ® amphidromous fish (amfidrom balıkar); v) ® potamadromous fish (potamadrom balıklar), vi) ® oceanodromous fish (okyanodrom balıklar).
fish mill [balık çarkı] Sürü oluşturan balık kitlesinin halkamsı, dairesel hareketi.
fish mite [balık kenesi] Balığa yerleşen dış-parazit.
fish oil [balık yağı] Balık ya da balık kısım ve artıklarından elde edilen yağ.
fish pass [balık geçidi] Balığın geçebileceği düzenek. Yukarı-göçer (anadrom) balıklar için balık
merdiveni, aşağı-göçerler (katadrom) balıklar için (çevre yolu gibi) yan geçit.
fish pen [balık ağılı] İstenen balıkları tutmak ve istenmeyenleri dışta bırakmak için kapalı
sularda (havuz, kanal vb) ağdan yapılmış çit.
fish pest [balık vebası] Herhangi ölümcül salgın balık hastalığı.
fish poisoning [balık ağılama] 1- Suya kimyasal atılarak balığın ağılanması (zehirlenmesi)
ve sonuçta avlanması için kullanılan madde. Doğal malzeme olarak ağılı
(zehirli) bitkiler kullanılmaktadır.
fish poisoning [balık ağılaması (zehirlemesi)] 2- Ağılı (zehirli) balığı
yeme sonucu oluşan hastalık.
fish pot [balık sepeti] Kafes şeklinde farklı boy ve malzemeden yapılmış dar ağız ve daralan boğaz kısmı
olan yılan balığı, yengeç, ıstakoz vb’nin avcılığında kullanılır taşınabilir
bir cins tuzak.
fish pox [balık çiçeği] Bilinen en eski balık hastalığıdır. Sazan kültüründe görülür. Hastalığa Herpesvirus cyprinid neden olur.
Hastalık ayrıca sazan tümörü, deri tümörü (kanseri), sazan uçuklaması olarak da
adlandırılır. Deride değişiklik (lezyon) su sıcaklığının kışın düşmesi sonrası
beyaz-süt rengi kabarcıklar şeklinde belirir. ® Carp pox.
fish pump [balık pompası] 1- Çok miktardaki küçük balığı (örneğin hamsiyi) gırgır
ağından taşıyıcı gemiye aktarmak için kullanılan esnek borulu pompa
düzeneği.
fish pump [balık pompası] 2- Bir ışık kaynağı kullanarak balıkların ışık çevresinde birikmesi ve
biriken balıkların güverteye alınmasında (avlanmasında) kullanılan emici pompa,
alet.
fish raceway [kanalhavuz] Uzun, betondan yapılmış dikdörtgen şeklinde olup bol su verilen ve birey
sayısının oldukça yüksek tutulduğu çoğunlukla alabalıklarda kullanılan kanal tipli havuz.
fish rake [balık tırmığı] Üzerinde set halinde kancalar (olta) olan
fish scope [yankı iskandili ekranı] Balık bulucu yankı iskandilinin katot ışını tüpü.
fish screen [balık perdesi] Balıkların hidroelektrik santrallerinde türbinlere girmesini önlemek için
konulmuş koruyucu ve yönlendirici, yandan dolaştıran bir cins ağ, çit. ® Fish fence.
fish shelter [balık sığınağı] Dal, çalı çırpı, ya da betondan oluşturulmuş korunaklı,
daldalık ya da barınma cepleri.
fish silage [sıvı-balık] Çürüme, bozunma ve mayalanmayı önlemek için asit katılmış ve
sıvılaştırılmış balık artıkları. Hayvan yemi olarak kullanılır.
fish spear [balık mızrağı] 1- Balık tutmak için ucunda 3-5 sivri çatal bulunan bir cins mızrak, zıpkın.
fish spear [balık mızrağı] 2- Poseydon ve Neptun’un 3 çatallı zıpkını, mızrağı.
fish stew [aşlık havuzu] Balıkların tüketim için canlı tutulduğu küçük havuz.
fish stick [balık mızrağı] Tek uçlu sopa tipi mızrak.
fish stock [balık stoğu (stok)] ® Unit stok.
fish store [balıkçı dükkânı] Balık satılan yer.
fish tackle [palanga] Torbadaki balıkların boşaltılmasında kullanılan (tek ya da çift dilli) makaralı düzenek.
fish tank [balık tankı] Balık ya da su ihtiva eden, balıkları taşıma ve bir süre saklamada ya da
akvaryum olarak kullanılan farklı malzemeden üretilmiş çeşitli büyüklükteki
kap(lar).
fish trap [dalyan] Balıkların göç yolu üzerinde kurulmuş sabit tuzaktır. Örneğin, Beykoz
dalyanı.
fish tuberculosis (TB, tb) [balık veremi (balık
tüberkülozu, balık tb’zu)] Mycobacteriaceae ailesinden Mycobacterium marinum ve Mycobacterium
fortuitum’un oluşturduğu akvaryum
balığı hastalığıdır. Balıklarda uyuşukluk, iştahsızlık, zayıflık, çökük karın,
renk kaybı, çıban, yıpranmış yüzgeçler, sarı ya da koyu yumrular görülür.
Alabalıkgillerin (Salmonidae) bireylerinde dış belirtiler gözlenmeyebilir fakat
öldürücü iç yara ve
değişiklikler oluşur. İnsana bulaşabilir. Antibiyotik ile tedavi edilir. İleri
aşamada tedavisi mümkün değildir ve akvaryumun temizlenerek
mikropsuzlaş-tırılması gerekir.
fish waste [balık artığı] 1- Avlanan fakat yemek için pazar değeri olmayan balıklar ile balıkların
işlenmesi sonucu arta kalan omur, baş, kuyruk, iç organlar vb’ni ima eder.
Artık malzeme balık unu üretimi ya da diğer yan ürünlerin elde edilmesinde
kullanılır.
fish waste [balık artığı] 2- Balıktan yağın çıkartılmasından sonra geriye kalan ve gübre olarak
kullanılan kısmı.
fish water [balık suyu] 1- Balığın yaşayabileceği ya da yaşadığı ve bulunduğu su kütlesi.
fish water [balık suyu] 2- Bir balığın belirli bir miktar suda bekletilmesiyle elde edilen su. Bu su,
yem olanın (yenenin) bulunmadığı, yırtıcının yiyen/yenen davranışı ile diğer
bazı deneylerde kullanılır.
fish wear [balık bendi] ® Fish weir.
fish weir (fish wear) [balık bendi] Balık havuzu oluşturmak için kurulmuş bend, set,
baraj.
fish wheel [balık çarkı] Akarsuya konulmuş ve akıntıyla dönen bir çark olup çarkın pervanelerine
ağlar gerilmiştir. Çark dönerken avlanan göçmen balığı bir sepete bırakan
düzeneği vardır.
fishability [avlanabilirlik] Avlanmaya uygun olanın miktar ve durumu.
fishable [avlanabilir] 1- Yasal olarak avcılığa açık olan.
fishable [avlanabilir] 2- Avlanmaya uygun, umut verici.
fishable stock [avlanabilir stok] Stoğun avlanmaya uygun olan parçası yani avcılık için
yeterli miktar ve kullanılan av aracıyla avcılığa elverişlilik durumunu belirtir.
fish-bearing waters [balıklı su] Balık ihtiva eden göl, akarsu, havuz gibi su kütlelerine verilen ad.
fishbed [balık-yatağı] Balık fosillerince zengin tabaka.
fish-block [balık-palangası] Ağır malzemeyi kaldırmada kullanılan palanga.
fisher [balıkçı] ® Fisherman.
fisherboat [balıkçı teknesi] Balık avcılığında kullanılan kayık, bot, tekne, gemi gibi
deniz aracı.
fisheries oceanography [balıkçılık oseanografisi] Görece yeni bir bilim dalıdır. Balık stok ya da
popülasyonları ile avdaki değişmeler ve çevresel olaylar arasında bağ ve ilişki
kurmaya çalışır. Bu yolla daha etkili ve ekonomik avcılığın yapılmasına katkı
sağlar. Balıkçılık oseanografisinin kullandığı veriler balıkçılık biyolojisinde
üretilen-lerden farklı değildir. Fark, biyolojik bulgularla (av miktarları ile)
çevresel olaylar arasında ilişki kurulması amacında yatmaktadır.
fisheries regulation [balıkçılığın düzenlemesi] Balıkçılık çabası ve toplam avın kontrol edilmesi ve
sınırlandırılmasıdır. Türkiye’de uygulanmakta olan boy, tür, zaman, bölge, ağ
göz genişliği, tekne sayısı vb gibi her türlü sınırlama balıkçılık
düzenlemesidir. Gelecekte bunlara TAC çerçevesinde tekne ve filo kotasının
eklenmesi beklenmelidir.
fisheries-sensitive zones [balıkçılığa hassas kuşak] Mevsimsel olarak kışlayan yukarı-göçer (anadrom)
balıkların bulunduğu su kütlesi ile kanal, bataklık, denizkulağı ile kıyı ve
ırmak ağzı bölgeleridir.
fisherman (fisher) [balıkçı] Balıkçılığa katılan kişi.
fisherman knot [kazıkbağı] Bir çeşit denizci bağı.
fisherman's knot [balıkçı
düğümü] Halatların
iki ucunun birbirine bağlanması ve ya da bundan oluşan düğüm. ® Mariner’s
knots.
fishery (piscary) [balıkçılık] Balık ve balık avcılığı. Balık avlama, üretme, besleme, satma vb
faaliyetlerinin bütünü.
fishery biology [balıkçılık biyolojisi] Balık-biliminde üretilen bilgiler ile zooloji, botanik,
fizik, kimya, matematik, istatistik gibi diğer bilim dallarında sucul ortamla
ilişkili olarak üretilen bilgileri kullanarak balık topluluklarının
(popülâsyon, stok) sayısal miktarlarının yer ve zamana göre değişmelerinin
araştırılması ile bunların çevre ve avcılıkla olan ilişkilerini ortaya koyan,
ticari ve sportif balıkçılıkta en iyi ürüne ulaşma yollarını aramayla uğraşan
uygulamalı bir bilim dalıdır.
fishery calendar [balıkçılık takvimi] ® Turkish fishery calendar (Türkiye
balıkçılık takvimi).
fishery commission [balıkçılık komisyonu] Uluslararası sulardaki canlı kaynakları korumak için
düzenleyici önlemler koyan uluslararası kuruluştur.
Fishery Conservation Zone (FCZ) [balıkçılığı koruma kuşağı] Kıyıdan 200 deniz mili açığa kadar olan kuşaktır. Günümüzde bunun yerine
daha çok Münhasır Ekonomik Kuşak (Bölge) anlatımı kullanılmaktadır.
fishery dependent data [balıkçılığa bağımlı veri] Balık ve balıkçılık konusunda mesleki ve sportif
balıkçılık verileri.
fishery development [balıkçılığı geliştirme] Balıkçılık sektörünü teknik, sosyal, eğitim, sigorta,
sağlık, idari vb gibi yönlerden geliştirme, iyileştirme çaba ve çalışmalarıdır.
fishery economics [balıkçılık ekonomisi] Üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarına ait parasal (mali)
yönler.
fishery ecosystem plan [balıkçılık ekosistem planı] Sömürülen stoklara ilişkin planlardan farklı ve bu
planların aksine balıkçılığı ekosistem düzeyinde ele alan plandır.
Fishery Exclusion Zone (FEZ) [balıkçılığa kapalı kuşak] Balıkçılığın yasak olduğu kuşak (alan). Biyokitle artışına, ortalama boyu
daha büyük bireylerin yumurtladığı, komşu alanlara (çevreye) stoku iyileştirici
etkisi beklenen sınırlı kuşak, alan ya da bölgedir.
fishery high scool [balıkçılık meslek lisesi] Balıkçılık konusunda teknik eleman yetiştirmek amacıyla
İstanbul’da 1973’te Japonya ve Türkiye hükümetlerinin işbirliğiyle kuruldu.
Kuruluş adı “Balıkçılık ve Su Ürünleri Sanat Enstitüsü” olup bu ad 1975’te
değiştirilerek “İstanbul Denizcilik ve Su Ürünleri Meslek Lisesi” yapılmıştır.
fishery independent data [balıkçılıktan bağımsız veri] Balık hakkındaki bilgilerin bilimcilerin kendileri
tarafından toplandığı verilerdir. Kısaca toplanan bilginin özelliğini
göstermektedir. Örneğin stok bolluğu göstergesinin bir araştırma gemisi
kullanılarak mesleki balıkçı verileri kullanılmadan elde edilmesi ve bu yolla
mesleki balıkçılıktan gelebilecek hata payının ortadan kaldırılması hali vb
gibi durumu belirtir.
Fishery Management Plan (FMP) [balıkçılık idaresi planı] Veri, veri çözümle ile idari kural ve kısıtlamaları içeren, bilimsel idari
hedeflere ulaşmak amacıyla balıkçılık için oluşturulan plan.
fishery model [balıkçılık modeli] Balıkçılığın durumunun gösterilmesinde kullanılan
basitleştirilmiş ve matematiksel olabilen sunum.
fishery mortality rate [balıkçılık ölüm oranı] Bir stoktan balıkların ne kadar hızlı alındığının
ölçüsüdür. F>1 oranı çok yüksek kabul edilmektedir. ® Balıkçılık
ölümü.
fishery policy [balıkçılık politikası] Balıkçılığın kontrolüyle ilgili ticari, mali, sosyal,
bilimsel vb kontrol önlemleridir.
fishery potential [balıkçılık potansiyeli (balıkçılık gizil gücü)] Kaynağı tüketmeden avlanabilecek balık miktarıdır.
fishery product [balıkçılık ürünü] Balıktan gelen herhangi bir kalemi ifade eder. Genel
anlamda memeliler ve kurbağalar hariç sucul ürünlerdir.
fishery protection [balıkçılığı koruma] Balıkçılığı teşvik ve koruma konusunda hükümetin
duyurduğu düzenlemelerdir. Aşırı avcılığın bulunduğu, aşırı filo kapasitesinin
oluştuğu durumlarda balıkçılığı koruma adına teşvik ve destekleme verilmez,
verilmemelidir. Bu tür uygulamalar stokları çökertir.
fishery protection vessel [sahil güvenlik botu] Balık avı ve aracını (ağ) kontrol eden ve ulusal
düzenlemenin uygulanmasını sağlayan devriye botu, teknesi.
fishery resource [balıkçılık kaynağı] Balıkçılık tarafından kullanılan dal (cladus), kol
(starin), cins (genus), tür (species), stok (stock) ya da yaşam
birlikteliğidir.
fishery statistics [balıkçılık istatistikleri] Balıkçılık ve stok tespitine yönelik istatistiklerin
bütünü.
fishery technology [balıkçılık teknolojisi] Balıkların yerini bulma, avlama, işleme ve pazarlama
cihazları ile bunların kullanımıdır.
fishery vessel [balıkçılık teknesi] Balık avlamak için kullanılan her türlü bot, tekne, gemi
ve benzeri deniz araçları ile bu araçlara destek veren motorin gemisi, taşıyıcı
tekneler, dondurma ve işleme (konserve vb) yapan ana (fabrika) gemiyi kapsayan
anlatım şeklidir.
fishery wars [balıkçılık savaşları] İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaş süresince
avlanmamış balık stoklarının avcılığı çok bereketliydi. Savaştan sonra, savaş
öncesi alanlarda avlanan ülkeler yeniden, daha büyük, daha hızlı ve güçlü
teknelerle avcılığa başladılar. Ancak 1944’te bağımsızlığına kavuşan İzlanda
1901’de imzalanmış olan Anglo-Danimarka Konvansiyonunca konulmuş olan kıyıdan 3
deniz mili açığına kadar olan hükümranlık sınırını geçersiz saydı. İki yıllık
geçiş süresinden sonra İzlanda hükümranlık alanını 1950’de 4 deniz miline
çıkardı. 1954-1957 döneminde İzlanda sularındaki avın %16 oranında azalması
kıyısal hükümranlık sınırının 1958’de 12 deniz miline çıkartılmasına yol açtı.
Bu gelişmeyi İngiltere nota vererek protesto etmiş ve bu gerginlik süreci
morina savaşları ‘cod wars’ adıyla basında yer bulmuştur. İspanya, Fransa,
Belçika, Hollanda, Danimarka ve Fed. Almanya İngiltere’ye destek vermişlerdir.
Ağustos 1958’de İngiltere hariç diğer ülkelerin balıkçılık gemileri 12 deniz
mili sınırının dışına çıkmışlardır. İngiltere bölgeye savaş gemileri sevk
etmişse de 1961’de 12 deniz mili sınırını kabul etmiştir. On yıl sonra 1971’de
İzlanda denize doğru olan ilgi ve alaka kuşağını 1972’den geçerli olmak üzere
50 deniz miline çıkartmıştır. AB üyesi İngiltere ve Fed. Almanya durumu
protesto ederek uluslararası mahkemeye başvurmak istemişlerse de İzlanda
alınacak mahkeme kararına uymayacağını duyurmuştur. Bu ikinci savaş kısa süreli
olmakla birlikte ilkinden çok tehlikeliydi. Çünkü İzlanda sahil güvenlik
teşkilatını geçen sürede güçlendirmişti. İzlanda ayrıca dip trol ağını çeken teknelerin
çelik tellerini kesme tekniğini geliştirmişti ki bu yolla bir yıllık gerginlik
ve savaş süresince 69’u İngiltere ve 15’i Fed. Almanya olmak üzere toplam 84
trol teknesine ait ağın denizde kalmasına yol açmıştır. İngiltere bu kez
bölgeye İzlanda gemilerini engellemek ve kendi balıkçı gemilerini korumak ve
tellerin kesilmesini önlemek için römorkör tekne sevk etmiştir. Ancak 1973’te
İzlanda sahil güvenliği ateş açmıştır. İngiltere bu kez savaş gemilerini
bölgeye göndermiştir. İzlanda karşılık olarak İngiltere’nin NATO çerçevesindeki
uçuşlarına yasak koyarak cevap vermiştir. Elli deniz millik sınıra rağmen
İzlanda sularındaki balık miktarı azalınca hükümranlık kuşağı 1975’te İzlanda
tarafından bir kez daha artırılarak 200 deniz miline çıkartılmıştır. Böylece
İngiltere ve Fed. Almanya İzlanda ile bir kez daha savaşır duruma gelmişlerdir
ki bu da hafızalara üçüncü balık savaşı olarak yerleşmiştir. İzlanda’nın 200
deniz millik sınırının genel kabul görmesi üzerine birçok ülke 200 deniz millik
kuşağı kendi ilgi alanı olarak ilan etmiştir. ® Territory (Hükümranlık alanı). ® Exclusive Fishing Zone (Münhasır balıkçılık kuşağı). ®
Exclusive Economic Zone (Münhasır ekonomik
kuşak).
fishery-echosystem effect [balıkçılığın ekosisteme etkileri] Yarım yüzyıl öncesinin görüşünün aksine günümüzde
balıkçılığın ekosisteme daha çok olumsuz etkileri ele alınmaktadır. Bu
çerçevede ve biyo-çeşitlilik bağlamında avlanabilir türler ve yaşam alanları
ile av araçları öne çıkmaktadır. Balıkçılıktan farklı canlı grupları ve deniz
tabanı farklı etkilenmektedir. Balıkçılığın sisteme (ekosisteme) bilinen belli
başlı etkileri değişik grup başlıkları kullanılarak verilmektedir. ® Impact of fishing on chondrichthyans (Balıkçılığın
kıkırdaklılara etkisi). ® Impact of fishing on seabirds (Balıkçılığın deniz kuşlarına etkisi). ® Impact of fishing on turtles (Balıkçılığın deniz kaplumbağalarına etkisi). ® Impact of fishing on Mediterranean monk seal (Balıkçılığın
Akdeniz fokuna etkisi). ® Impact of fishing on cetacean (Balıkçılığın balinalara etkileri). ® Impact of fishing on seagrass beds (Balıkçılığın deniz çayırlarına etkisi). ® Impact of fishing on the seabed (Balıkçılığın tabana etkisi).
fishes (fish) [balıklar] ® Pisces.
fish-feed [balık yemi] İnce toz ve kaba tanecik olarak balık unu ve yağından hazırlanmış ticari
balık yemleri.
fishgig [balık kancası] Balığa saplamada kullanılan ucu sivri, kancalı mızrak.
fishing area [av alanı] Genel anlamda avın elde edildiği özelde ise mesleki (ticari) balıkçılığın
avlandığı pelajik (yüzücü) ya da bentik (tabancıl) bölgedir.
fishing bann [av yasağı] Avcılığı düzenlemek amacıyla getirilen her türlü sınırlamadır.
fishing boats [balıkçı tekneleri] Balıkçılıkta kullanılan teknelerdir. Özellikleri ya da
tipleri yönlerinden 3’e ayrılırlar. Bunlar, i) taka, ii) çektirme, iii)
alametro’dur. Taka ahşap olup kıç kısmı aynalıdır. Çektirme de ahşap olup başı
dolgun, kıçı narin yapılıdır. Yük taşımada kullanılır. Alametro ise
modernleştirilmiş taka tipli teknedir.
fishing by foot [toplayıcılık] Alet kullanılmadan yapılan balıkçılık. Genellikle gel-git alanlarında kalan
canlıların elle toplanması.
fishing capacity [balıkçılık kapasitesi] 1- Kısaca
kapasite olarak da kullanılmaktadır. Belirli bir sürede (bir yıl ya da sezonda)
balıkçılık birimi (yani tekne, filo, birey ya da topluluk) tarafından avlanan
balıkların miktarıdır.
fishing capacity [balıkçılık yeteneği] 2- Bir yıl ya da sezonda birey, topluluk, tekne ya da filo
gibi balıkçılık birimlerince alınabilecek (avlanabilecek) balıkların
miktarıdır. Burada avlanan miktar değil, avlanabilecek miktar, örneğin filonun
gizil gücü (potansiyeli) kullanıldığında elde edilebilecek en yüksek ürün (av)
anlaşılmaktadır.
fishing capacity [balıkçılık yeteneği] 3- Çaba ve avı üreten sermaye.
fishing capacity [balıkçılık yeteneği] 4- Bir geminin büyüklüğü ve özelliği.
fishing community [balıkçı topluluğu] Ağırlıklı olarak balık avcılığı ve işlenmesine bağımlı
topluluk.
fishing depth [av derinliği] Balığın avlandığı derinliktir.
fishing down the food web [besin ağında
üstten alta balıkçılık (besin ağını üstten alta avlamak, besin
ağında yukarıdan aşağı balıkçılık, besin ağının baş-aşağı avlanması)] Besin ağını yukarıdan üst tüketicilerden yani iri
balıklardan başlayarak (bunlar azaldıkça) daha küçükleri avlamak olarak
anlaşılması gereken bu tanımlama şunu söylemektedir. Zamanla gereğinden fazla
büyüyen filo bütün iri balıkları avlar. Bu aslında, besin ağının yukarıdan
aşağıya (irisinden ufağına doğru) avcılığı yani balıkçılığıdır. Ekonomik önemi
olan üst tüketiciler (iri olanlar) sistemde çok azaldığından stoğun üreme ve
kendisini geliştirme yeteneği yok denecek kadar azalır ve bir boşluk oluşur. Bu
boşluğun yerini (bir olasılıkla ekonomik olmayan) başka tüketiciler alır.
Biyoçeşitlilik ve tür kompozisyonu değişmiş, sağlıksız durum artık hasıl
olmuştur. Bu ise balıkçılığın tümden çöküşü demektir. Günümüz bilgi ve deneyimi
%1 civarında olan deniz koruma alanlarının tüm okyanus ve denizlerde önemli
ölçüde (%30-50 gibi) artırılmasının gerekli olduğunu göstermektedir.
fishing efficiency [av etkinliği] Avlanan balıkların av alanındaki balıklara oranıdır.
fishing effort [av gücü, balıkçılık çabası] 1- Belirli
bir av ya da ürünün elde edilmesi için harcanan güç ya da çabadır. ® Effort.
fishing fleet [balıkçılık filosu] Bir ülkedeki balıkçı tekneleri ya da aynı av aracını
kullanan teknelerdir. Örnek; gırgır filosu.
fishing gear [av aracı] Balık avcılığında kullanılan araç, alet (solungaç ağı, çapari, gırgır ağı,
orta-su ağı, trol ağı, mızrak vs). Buna tekne, gemi dahil değildir, katılamaz.
fishing ground [balıkçılık alanı] Balıkların bulunduğu, toplandığı ve balıkçılığın (avın)
iyi olduğu kesim.
fishing harbour [barınak] Genellikle küçüklü büyüklü balıkçı tekneleri için yanaşma yerleri olan
korunaklı küçük limanlar. ® Harbour (Liman).
fishing height (height) [ağız yüksekliği] Trol ağının ağzı açıkken mantar yaka ile kurşun yaka arasındaki dikey
mesafesi.
fishing industry [balıkçılık endüstrisi] Sportif amaçlı ve ihtiyacını karşılayacak düzeydeki
balıkçılıktan mesleki (ticari) balıkçılığa uzanan, hasat, işleme ve pazarlama
faaliyetlerini içine alan sektördür.
fishing intensity (f) [av
yeğinliği (f)] 1- Etkin çaba (balıkçılık çabası).
fishing intensity (f) [av
yeğinliği (f)] 2- Birim alan başına düşen çabadır. Bu F=q(f/A) denklemindeki
balıkçılık ölümüyle orantılı olmalıdır.
Burada f/A av yeğinliği yani çaba/alan ve q ise avlanabilirlik katsayısıdır.
fishing intensity (f) [balıkçılık erki (f)] 3- Balıkçılık gücünün (av
gücü=çaba) alan başına düşen miktarıdır.
fishing intensity (f) [balıkçılık erki (f)] 4- Etkin
çaba. Balıkçılığın etkinliği.
fishing light [avcılık ışığı] Bir teknenin avcılık yaptığını (manevra kabiliyetinin düşük olduğunu)
gösteren ve yasal olarak yakılması gereken ışık.
fishing
line [misina] Yapay maddeden değişik kalınlıkta tek kat çekilmiş ip.
fishing mortality (F) [balıkçılık
ölümü (avcılık ölümü - F)] 1- Balıkçılık
(avcılık) faaliyeti sonucu balık ölümüdür. ® Mortality. ® Total
mortality. ® Natural mortality.
fishing mortality (F) [balıkçılık
ölümü (avcılık ölümü - F)] 2- Bir stokta balıkçılıktan kaynaklanan ölüm oranıdır.
F=0’da stoktan hiç balık avlanmıyor; F=0,2’de stoktaki balıkların %18’i
avlanıyor; F=0,5’de stoktaki balıkların %39’u avlanıyor; F=1,0’de stoktaki
balıkların %63’ü avlanıyor demek olup bazen F>1 olabilir. Bir diğer
anlatımla; F=%10’da stoğun başlangıç ağırlığının 1/3‘ü geride kalır. F=%25’de
stokun başlangıç ağırlığının yarısından biraz fazlası geride kalır ve F=%50’de
ise stoğun başlangıç ağırlığının %20’si geride kalır.
fishing mortality (F) [balıkçılık ölümü (avcılık ölümü - F)] 3- Balıkçılık yoluyla bir stoktan avlanan balık ve bunun
getirdiği ölümdür. Balıkçılık ölümü genellikle bir yılda ölenlerin yüzdesi
olarak verilmekle birlikte anlık ölüm olarak da verilebilmektedir. Balıkçılık
ölümü F=0’dan (hiçbir avcılık yok) F=1,5 hatta F=2’ye kadar çok yüksek (yani
avcılık sezonu başlangıcında mevcut olan balıkların 1,5 ya da 2 katı
avlandığını gösteren) değerler alabilir. Bu aşırı durum ancak hamsi gibi hızlı
büyüyen, kısa ömürlü balıklarda söz konusudur. Balıkçılık ölümünün çoğu ağ
içerisinde olur fakat bazı balıklar öldürüldükleri halde avlanmamış, diğer bir
kısım ise ıskartaya ayrılmış olabilir. İdarece, avcılığın sınırlandırılması
(düzenlenmesi), balıkçılık ölümünün kontrolüdür.
fishing mortality (F) [balıkçılık ölümü] 4- Üssi katsayılı
balıkçılık ölümü.
fishing pattern [balıkçılık kalıbı] 1- Balıkçılık ölümünün
yaş gruplarına göre dağılımıdır.
fishing pattern [balıkçılık şekli] 2- Balıkçılığın yapılış
tarzıdır.
fishing period [avcılık dönemi] 1- Avcılığın
yasaklanmadığı süreç.
fishing period [balıkçılık dönemi] 2- Bir türün
avlandığı zaman süreci.
fishing place [avlak] 1- Av alanının bulunduğu
coğrafi yer, alan.
fishing place [avlak] 2- Balık avcılığına uygun yer,
alan.
fishing power [av gücü] 1- Belirli bir süreçte bir
teknenin ya da av aracının belirli sıklıktaki bir stoktan avladığı miktardır.
Büyük teknelerin yani motor gücü daha yüksek teknelerin daha çok balık avlama
yeteneği vardır. Buna bağlı ve koşut olarak teknede kullanılan teknolojinin
geliştirilmesi (yankı iskandili, balık bulucular, GPS, sonar, ağ vinci vs) av
gücünü artırır.
fishing power [avlama gücü] 2- Av aracının avladığı miktarın aynı koşullarda çalışmış
standart aracın av miktarına bölünmesidir. ® Fishing effort.
fishing pressure [avcılık (balıkçılık) baskısı] Birim alan (örneğin hektar ya da km2) başına avlanan balık
miktarıdır.
fishing rate [avcılık oranı] Avlanan balık sayısının stoktaki balık sayısına oranıdır.
fishing region [balıkçılık bölgesi] Balıkçılığın olduğu, yapıldığı geniş alan.
fishing regulations [balıkçılık düzenlemeleri] Bir türü ve yaşadığı çevreyi korumak için konulan
önlemler. Örnek; yumurtlama döneminde avcılık yasağı) ® Fisheries regulation (Balıkçılığın
düzenlemesi).
fishing right [av hakkı] Toplam izin verilebilir avın-TAC’ın bir kısmını avlama hakkını ifade eder.
Tekne ya da diğer özel donanım kullanarak, balıkçılık düzenlemesi ve idaresi
planında öngörülen doğrultuda, TAC’dan belirli miktarda pay alma (belirli bir
miktarı avlama) hakkıdır.
fishing
rod (fishhook) [olta] ® Angle.
fishing season [av mevsimi] 1- Belirli bir av aracıyla belirli balıkların yıl içerisinde
avlandığı zaman.
fishing season [av mevsimi] 2- En iyi avın beklendiği mevsim.
fishing spread [ağız genişliği] Trol ağının yatay açıklığı.
fishing success [av başarısı] Av/çaba (C/f).
fishing time [av süresi] 1- Verimli avcılık için denizde geçirilen süre.
fishing time [av zamanı] 2- Yılın, ayın, günün avcılık için harcanan kısmı.
fishing unit [avcılık birimi] Bağımsız avlanan, alet, işlem ve kişilerden oluşan bütün.
fishing vessel [balıkçı teknesi] Beş tonun üstünde olup herhangi bir şekilde balıkçılığa
katılan deniz aracı.
fishing vessel [taka] Eskiden Karadeniz’de balıkçılıkta da kullanılan bir cins küçük deniz aracı).
fishing waters [balık suları] Oltacılık ya da ticari balıkçılık için kullanılan sular.
fishing with angle [oltacılık] ® Angling.
fishing zone [balıkçılık kuşağı] 1- Kıyıdan
200 deniz miline kadar uzanan, kıyıdar ülkenin kaynaklarının kullanımını
kontrol ettiği deniz kesimi.
fish-lure [zoka] Yapay yemli bir çeşit balık iğnesi, olta.
fishmeal [yem] Kültür balıkçılığı ve hayvan besiciliğinde kullanılan proteince zengin olup
balık ve balık yan ürünlerinden elde edilen besin.
fishnet [ağ, balık ağı] İpliğin düğümlenmesi ile elde edilen ve balık avcılığında kullanılan file
tipinde büyük araç.
fish-pond (fishpond) [balık havuzu] İçinde balık saklanan tatlı-su havuzu. Balıkların ticari amaçlı tutulduğu
havuz.
fishway [balık yolu] ® Fish ladder.
fishworm [balık kurdu] 1- Asalak balık kurdu.
fishworm [balık kurdu] 2- Balık avlamak için oltaya takılan solucan.
Fistularia commersoni (bluespotted cornetfish) [kornet
balığı] Kıyısal alanın yumuşak
zemininde bulunur. Boyu TL=160 cm olabilir. Ticari balıkçılığı önemsizdir.
Kişisel ihtiyaç için avlanır. Mercan resifleri alanında 0-
Fistulariidae (cornetfishes) [Hortumağızlıgiller] Actinopterygii-Işınlı-yüzgeçliler sınıfı,
Syngnathiformes takımının bir ailesidir. Beş türün bulunduğu Fistularia cinsini kapsar. İnce
uzun balıklar olup tropik ve alt-tropik sularda bulunurlar. Boyu 2 m’ye
ulaşanları vardır. Burun çok uzundur. Kuyruk yüzgeci çatallıdır. Sırt ve dışkıl
(anal) yüzgeçleri ayrılmıştır. Daha çok kıyıda ve mercan resifleri kesiminde
yaşarlar. Ticari balıkçılıkları önemsizdir.
five fundamental flaws of sea cage
fish farming [deniz kafeslerinde balık çiftlikçiliğinin beş
temel kusuru] ® The five fundamental flaws of sea cage fish farming.
five pointed
fishing hook [çarpma] Balık sürüsü içerisinden hızla çekilen iğneli balık tutma aracı. Daha çok
tatlı sularda kullanılır. Balıkları yaralaması ve her yaraladığını tutmaması
nedeniyle kullanılması yasaklanmıştır.
five years development plans [beş yıllık kalkınma planları] Planlı kalkınma yaklaşımı 1960’lı yılların başında önem
kazanmış ve Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 03.12.1962’de oluşturulmuştur.
Planlı kalkınmayla ekonomik ve sosyal gelişme bir bütün olarak görülmüş ve buna
5’er yıllık kalkınma süreçleriyle ulaşmak istenmiştir. Kalkınma planlarıyla ki
bunlar özel ihtisas komisyonu raporlarına dayatılmıştır gelir dağılımının,
sosyal güvenliğin, nüfus artışı, iç göç, kentleşme, sağlık, konut, çevre gibi
konularda adaletli gelişme ana hedef olarak ele alınmıştır. Plan hedeflerine
ulaşma ulusal politika olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki uygulamada
planlarda konulan hedeflere eksiksiz ulaşılamamıştır. Bunun da ötesinde planlı
dönemlerde gerçekleştirilen ortalama %5’lik gelir artışı topluma adaletli
dağıtılamamıştır. Beşer yıllık planlardan Birinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı’ndan (1963-1967) 2001-2005’i de içine alan dönemde 8 adet plan
hazırlanmıştır. IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na kadar “Su ürünleri Özel
İhtisas Komisyonu” adı altında hazırlanan özel ihtisas komisyonu raporları V.
Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminden itibaren “Su Ürünleri ve Su Ürünleri
Sanayi Özel İhtisas Komisyonu” adı altında gerçekleştirilmiştir. 2006’da AB’ye
uyum çerçevesinde 5’er yıllık planlar kaldırılmıştır. Yedi yıllık olan
Dokuzuncu Kalkınma Planında bu ad Balıkçılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu’na
dönüşmüştür.
five-spotted
wrasse [bıldırcınçırçırı
balığı, çırçır balığı, ot balığı] ® Symphodus
roissali.
fixation [fiksasyon] Tespit. Organizmanın bozunmasını önlemek için bir kimyasala alınması.
fixative [fiksatif] Tespit edici ve koruyucu madde.
fjord (fiord) [fiyort] Denizin dik yamaçlı dağlar arasından karaya doğru uzun, derin, dar
uzantısı.
FL (abbrev) [çatal boy] ® Fork length.
flag (national flag) [bandıra] 1- Gemilerin hangi ülkeye ait
olduğunu (milliyetini) gösteren bayrak, sancak.
flag [sancak] 2- Bayrak ya da flama.
Flagellata (flagellates) [Kamçılılar] Birgözeliler-birhücreliler (Protozoa) aleminin bir sınıfıdır.
Mikroskopiktirler. Birgözeli gerçek çekirdekli, hareketi için bir ya da birkaç
kamçı kullanan ilkel canlılardır. Kamçılılar kısmen dışbeslek (heterotrof)
kısmen de kendibeslektirler (ototrofturlar). Bir kısmı ise bu iki beslenme
şeklinin birinden öbürüne geçebilirler. Önceleri hareket ettikleri için
hayvanlar içerisinde yer verilen kamçılılar günümüzde ne hayvanlara ne de
bitkilere katılmaktadırlar. Farkı kirlilikteki sularda farklı kamçılı gruplarına
rastlanmaktadır. Tek, asalak ya da çürükçül yaşarlar. Tek yaşayanlarda klorofil
bulunur. 10 kadar takımı vardır. Yaygın bilinen birkaç cinsi şunlardır: Euglena, Noctiluca, Trypanosoma, Trichomonas, Volvox.
flagellates [Kamçılılar] ® Flagellata.
flagellum (whip) [kamçı] Çoğunlukla birgözelilerin (birhücrelilerin) hareket etmesine yarayan
ipliksi uzantı.
flagellum [flagellum] Kirpik şeklinde olup
organizmanın hareketini sağlayan ya da çevresinde akıntı oluşturan kamçı.
flank [böğür] Balığın yan tarafı.
flash flood [ani sel] Yoğun yağışların neden olduğu, hızlı gerçekleşen su baskını ve
taşkınlardır.
flat fishes [yassı balıklar] Genelde bilinen oval şekilleri değişerek yassılaşmış
balıklar. ® Bothidae (Pisigiller, Yanyüzerler). ® Pleuronectidae (Yanyüzergiller).
flat gren nori [?] ® Enteromorpha
compressa.
flat tellin
[?] ® Tellina
planata.
flatfish [yassı balık] Yanyüzergiller (Pleuronectiformes) takımının yassı bireyleri. ® Bothidae (Pisigiller, Yanyüzerler). ®
Pleuronectiformes (Yanyüzergiller).
flathead
mullet [haskefal, kefal, paçoz balığı, topan, topbaş, koklan, avrita
balığı, topan kefal] ® Mugil
cephalus.
Flatheads [Yassıbaşgiller]
®
Platycephalidae.
flatsnout
goby [sarı kayabalığı, yassıbaşkaya
balığı, kayabalığı] ® Neogobius platyrostris.
fleet [ağ seti, batarya] 1- ® Net-fleet.
fleet [filo] 2- Benzer yük taşıyan,
belli bir komuta altındaki ya da aynı işlevle yükümlü (balıkçılık) gemilerden oluşan bütün.
fleet statistics [filo istatistiği] Filonun balıkçılık (avcılık) yeteneğini ölçmek ve
izlemek için kullanılan veriler.
flesh fin (adipose fin) [yağ yüzgeci (adipoz
yüzgeç)] ® Adipose fin.
fleshy tellin
[?] ® Tellina
incarnata.
Flexopecten
flexuosus (flexuous scallop) [?] Sin. Chlamys flexuosa. Döküntülü kıyısal kesimde yaşar. Boyu
küçüktür; en çok 4 cm olabilir. Türkiye'nin
Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur.
Flexopecten glaber (smooth scallop) [?] Sin. Chlamys glabra, Proteopecten
glaber, Proteopecten griseus. Bu çenetlinin
kabukları neredeyse değirmi olup yanlardan eşit değildir, orta derecede
şişkindir. Kabuk dıştan pileli gibidir. Çok sayıda dairesel çizgili ve ışınsal kaburgalıdır; kaburgalar
içte yassılmıştır. Rengi dışta kırmızı, sarı ve beyaz
ya da değişken siyahi alacalı, gri-esmerden mora çalar. İçte beyazımsı
ya da esmer ve gri olabilir.Boyu en çok 8,5 cm olup
genellikle 4 - 5 cm boylarda rastlanır. Kayalık, kumlu
çamurlu döküntülerde ve derinde yaşar. Lagünlere
girer. Erdişidir, eşeysel döngülüdür. Türkiye'nin tüm
kıyılarında görülür ancak Trabzon'un doğusunda görülmez. Avcılığı
vardır.
flexuous scallop
[?] ® Flexopecten flexuosus.
float [şamandıra] ® Buoy.
float line (float rope, top line, head line) [mantar yaka] ® Corkline.
floating chaetomorpha [?] ® Chaetomorpha linum.
floating feed [yüzer yem] Kültür balıkçılığında belirli bir süre batmadan su kolonunda kalan
(ekstrude) yem. ® Extrude.
floating gill net [orta-su solungaç ağı (yüzer
solungaç ağı)] Solungaç ağının kurşun
yakasına konulan ağırlıklarla batırılıp (çapaya bağlanarak) su kolonunda
belirli bir derinlikte askıda tutulması şeklinde kullanılan av aracıdır.
floating trawl (Larsen trawl, Larsen midwater trawl, Larsen two boat
trawl, atom trawl) [orta-su
trolü (yüzer trol, çift tekne orta-su trol ağı)] ® Two boat pelagic trawl.
flora [flora]
Bir bölgedeki bitkiler topluluğu. Bitkisel olanların bütünü.
Florida Current [Florida Akıntısı] Meksika körfezinden çıkan ve Gulf Stream’i oluşturan
kuzey Atlas Okyanusu’nda sıcak su akıntısı. Yüzey suyu sıcaklığı 26,50C
ve hızı bazen 5 mil’den fazladır.
Floss=Floss (abbrev) [Fkayıp] ® Flow.
flounder [derepisisi, pisi
balığı] ® Platichthys
flesus.
flow [akıntı] 1- Akan suyun bir yerden diğerine hareketi.
flow [akıntı] 2- Hareket eden suyun kendisi.
flow [akıntı] 3- Hacim suyun bir noktadan belli bir sürede geçmesi.
flow meter [akıntı ölçer] Birim alandan birim
zamanda (ya da mesafede) geçen (akan) su miktarını ölçen alet. Deniz
araçlarından çekilen plankton ağlarından geçen (plankton ağlarıyla süzülen) su
miktarını ölçen alet.
flow rate [akıntı oranı] Akıntı hızının kanal ya da ırmağın kesitiyle çarpımı.
flow regime [akıntı rejimi] Irmak vb akıntısının zamansal özelliği.
Flow=Flow (abbrev) [Faz] Balıkçılıktan gelen düşük kayıplar için kullanılmaktadır.
Burada (F) yumurtlayan stok biyokitlesinin (SSB), iç-göçer (stoğa katılanlara,
R) bölümüdür (SSB/R). ® Fishing mortality (Balıkçılık ölümü).
flower [çiçek] ® Anthos.
flowering marina plants
[deniz çiçekli bitkileri] ® Marine phanerogams.
flow-through system [tek-kullanım sistemi] Akvakültürde suyun sistemden bir kez geçerek kullanılmış
olması. Kullanılan bu su daha sonra arıtmadan geçirilerek ortama verilebilir. ® Closed-cycle system (Kapalı-döngü sistemi).
fluctuations [artma ve azalmalar] Balık popülasyon ya da stoklarının bolluk ve avında
nedeni kesin bilinmeyen değişmeler; artma ve azalmalar yani dalgalanmalardır.
fluid [akışkan] Akabilen. Belirli bir şekli olmayan. Sıvı ve gazlar akışkandır.
fluid preservative [sıvı koruyucu] Balıkların saklanmasında kullanılan etanol, izopropanol, formalin gibi
sıvılar.
fluidising bed [biyofiltre] Akvaryumlarda kullanılan biyolojik filtre sistemi. Sistem bir silindirin
içerisine yerleştirilmiş taneciklerden oluşmaktadır. Suyun arasından geçmek
zorunda olduğu tanecikler üzerinde büyüyen bakteriler sudaki azotu almaktadır.
flushing rate [yenilenme oranı] Bir sistemde suyun hangi sıklıkta (hızda) değiştiğidir
(yenilendiğidir).
fluvial [ırmak-yaşar] Nehir ve kollarında yaşayan ya da göç eden.
fluvifaunula [ırmak faunası] Irmakta bulunan hayvanların tümü.
flux [akı] 1- Birim alandan birim zamanda geçen (akan) su, sıcaklık,
ışık vb.nin miktarı.
flux [akı] 2- Organik madde (enerji) miktarının birim zamanda beslenme ağının
bir basmağından diğerine aktarılması.
fly [sinek] Oltacılıkta yem olarak kullanılan doğal sinek ya da sinek benzeri yalancı
(yapay) yem.
flying fish [Uçanbalıkgiller] ® Exocoetidae.
flying gurnard [uçan balık,
uçankırlangıç balığı, uçan balığı] ® Dactylopterus volitans.
flying gurnards [Uçan balıkgiller] ® Dactylopteridae.
Fmax=Fmax (abbrev) [Fmax=Fmax]
En yüksek balıkçılık ölümünü ifade eder. Belirli bir sömürme kalıbı için
balıkçılık ölümü, büyüme oranı ve doğal ölümün en yüksek iç-göçer (stoğa
katılan birey) verdiği düzeydir ki bu da büyüme aşırı avcılığı noktasıdır.
Fmed = Fmed (abbrev) [Fmed=Fmed] ® F-median.
Fmedian (abbrev) [Fmed=Fmed] Yumurtlama
potansiyeli oranına denk balıkçılık ölüm payıdır. Bir başka anlatımla gözlemlenen orta kalım payının tersi yani
stoğa katılanların yumurtlayan ana-baba kitlesine oranıdır. Fmed
düzeyinde sömürülen stok’un eski (tarihi) bolluğuna yakın düzeye ulaşması
beklenebilir.
FMP (abbrev) [balıkçılık idaresi planı] ® Fishery Management Plan.
FMSY (abbrev) [FMSY=FMSY] Sabit tutularak uygulandığında sürekli en yüksek ürünü olası kılan balıkçılık
ölüm payıdır. Denizlerdeki koşullar her zaman aynı kalmadığı için avlanan
miktarlar farklı olacaktır ki bu durumda (FMSY) ölüm payı aşırı
avcılığa neden olur. Aşırı avcılığa yol açmamak için (FMSY)’nin
2/3’si kullanılır. Balıkçılık filosu bu durumda 2/3 oranında daha az çaba
harcar fakat buna karşın MSY değerinin %80-90’ını avlar yani filonun avlanma
oranı yüksektir.
foam oysters [?] ® Gryphaeidae.
focus, pul. foci [odak] Pulun büyümede görünen ilk kısmı, pulda en küçük dairesel yapı.
fodder [yem] Besin değeri görece düşük besin maddeleri ya da akvaryum yemi.
fodder fish [yem balığı] Diğer organizmaları beslemek için kullanılan balıklar. Örnek; hamsinin som
balığı yemi olarak kullanılması, ya da yan avın hayvan yemi olarak
değerlendirilmesi.
fog [sis] Askı nem nedeniyle atmosferde görüş uzaklığının bin metrenin altına
düştüğü durum.
fog bell [sis kampanası] Sabit bir yere bağlanmış
geminin yerini belirtmek için çaldığı çan.
fog signal [sis
işareti] Teknelerin
seyir halinde olup siste durumlarını belirtmek için düdükle verdikleri işaret.
folded lagoon cockle [?] ® Hypanis plicatus.
foliaceous [yapraksı] Morfolojik bakımdan açıklayıcı terimdir; tallus
yaprak görünümündedir (uzunluk ve genişliğine karşın kalınlığı zayıftır -
azdır).
follicle [folikül] Küçük kese.
follicle cell (Sertoli cell) [follikel hücre] Atmık (sperm) oluşmasında gelişen uzunca göze (hücre).
Food and Agriculture Organization (FAO) [Gıda ve Tarım Örgütü] İnsanların beslenme düzeyini yükseltmek, zirai üretimi artırmak ve dünya
ekonomisinin büyümesine katkıda bulunmak ve insanların düzenli, kaliteli ve
yeterli besine ulaşmasını sağlama amacında olan bu örgüt ABD’nin 1943’te
sürekli bir kuruluş oluşturmayı üstlenmesinden sonra 1945’te Birleşmiş
Milletlerin uzman örgütü olarak ilk FAO konferansı Quebec-Kanada’da
toplanmıştır. FAO’nun merkezi 1951’de Roma’ya taşınmıştır.
food
chain [besin zinciri] Beslenmede tüketilen/tüketen halkalarından oluşan organizmalar zinciri.
food conversion efficiency [yem dönüşüm etkinliği] Kültür balıkçılığında belirli bir canlı ağırlıkta balık
üretmek için gerekli olan besin maddesi miktarıdır. Yem değişim oranı olarak da
gösterilmektedir. Bir çalışmaya göre 3 ton doğal balık ile balık çiftliklerinde
ancak 1 ton som balığı yetiştirilebilmektedir. Diğer deniz balıklarında bu
miktar 5 tonun üstüne çıkabilmektedir.
food conversion factor [yem dönüşüm faktörü] Tüketilen yem miktarı (kg) bölü yemi alan balığın brüt
ağırlık artışı (kg).
food conversion ratio [yem dönüşüm oranı] Net yem miktarı bölü balık ağırlığı (net artış). Bir
diğer tanım; Verilen yem bölü hasat ağırlığı eksi başlangıçtaki ağırlık.
food efficiency [yem etkinliği] Toplam balık üretimi çarpı 100, bölü toplam yem miktarı (kg).
food fish [yemeklik balık] Doğrudan insan tüketimi için uygun balık. Yenilebilir
balık.
food mixture [yem karışımı] Kültür balıkçılığında besin karışımı formülüne uygun temel besin
elementlerini doğru miktarlarda içeren yem.
food requirement [besin ihtiyacı] Türe ait ortalama biyokitlenin artması için gerekli olan
yıllık ortalama besin miktarı.
food utilisation rate [yem kullanma oranı] Balık vücudunun protein artışı çarpı 100, bölü tüketilen
yemdeki protein miktarı.
food
web [besin ağı] Canlıların karmaşık beslenme bağlantıları.
foolfish (filefishes) [Dikenliçütregiller] ® Monacanthidae.
foot (pied) [ayak] Midyenin hareket etmesinde kullanılan kas. Terim aynı
zamanda esnek bisal liflerle kendisini sabitlemede kullandığı kası da
kapsamaktadır.
footless [ayaksız] ® Apod.
footrope (lead line) [kurşun yaka] ® Groundrope.
fopt=fopt (abbrev) [fopt=fopt]
f-optimum. FMSY
durumundaki etkin balıkçılık çabası.
forage [yem] Bir balık türünün besin maddeleri.
forage fish [yem balığı] ® Bait fish.
Foraminifera (hole bearers, abbrev. forams) [Foraminiferler] Tek gözeli, CaCO3 kabuklu organizmaları
içerir. Bu kabile birinin yeri tam belli olmayan ikisinin bireyi artık
yaşamayan 14 cinsten oluşmaktadır. Toplam yaşayan ya da taşıl (fosil) 250 türü
bilinmektedir. Çoğunlukla boyları 1 mm’den küçüktür. Bazısı büyük olup
forams abbrev (hole bearers) [Foraminiferler] ® Foraminifera.
force of fishing mortality [balıkçılık ölüm baskısı] ® Fishing
mortality.
forced migration [zorunlu göç] Normal olmayan koşulların zorladığı göç. Örnek; beklenmedik sıcaklık
değişmesi, fırtına, suyun nitel ve niceliğinin değişmesi sonucu balıkların yer
değiştirmesi.
forced swimming [zorunlu yüzme] Balıkların elektrikle avcılıkta artı uca (anoda) hızla yaklaşması.
forceps [pens] Küçük maşa.
forcing factor [zorlayıcı faktör] Balıkçılık kaynağının davranışını etkileyen faktör.
Örnek; sıcaklık, tuzluluk, dip sularının yüzeye çıkması (upwelling) vs.
fore reef [resif bayırı] ® Reef slope.
forebrain [ön beyin] Gelişmekte olan beynin ön kısmı.
foregut [ön-mide] Daha sonra yemek borusu ve midenin oluştuğu kurtçuk (larva) aşamasındaki
midenin ön kısmı.
forehead [alın] Başın eğimli ön kısmı.
forficate [derin-çatallı] Çatalın makas şeklinde derin olması.
fork [çatal] Çatallı ucu bir sap’a bağlı olup zıpkın gibi saplanarak kullanılan av
aracı. Çarptığı her balığı avlamadığı ve yaralı bıraktığı için kullanımı
yasaktır.
fork length (mid-caudal length
(FL) [çatal
boy] 1- Balığın altçene kısmı uzun olsa bile en öndeki kısmından
(burun ucundan) kuyruk yüzgeci çatalının en derin noktasına olan uzaklık. ® Standart
boy. ® Tam boy.
fork length (mid-caudal length
(FL) [çatal
boy] 2- Balıkçılık
biyolojisinde kullanılan balık boyunu belirleme yöntemlerinden biri.
forkbeard [gelincik
balığı, çatalsakal gelincik, eşek
balığı] ® Phycis
phycis.
forked [çatallı] ® Furcate.
forked ribbons
[?] ® Dictyota dichotoma.
forked spear [çatal zıpkın] Çok dişli (çatallı) zıpkın.
formaldehyde [formaldehit] Keskin kokulu bir gazdır.
formalin [formalin] Formaldehit’in suda %37-40’lık
çözünmüş hali (%100’lük formalin, %8-10 metanol ihtiva eder). Canlı malzemenin
saklanması için kullanılır. Tehlikeli ve kanserojen kimyasal olup dikkatli
kullanılmalıdır.
formulated diet (formulated feed) [formüllü yem] Kültür balıkçılığı ve akvaryumda kullanılmak üzere hazırlanmış özel yem.
Karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler ve bağlayıcıların belirlenmiş
özel karışımından oluşur.
formulated feed [formüllü yem] ® Formulated diet.
Forskål [Pehr Forskål] Finlandiyalı doğa
bilimcinin adı Peter Forsskål, Peter
Forskaol, Petrus Forskål,
Pehr Forsskåhl şeklinde de
yazılabilmektedir (1732-1763). Upsala İsveç’te Linnaeus’un öğrencisi oldu.
Göttingen-Almanya’da ortadoğu dillerini öğrendi. 1761’de Arabistan’a yapılan
Danimarka Kraliyet seferine katıldı. Mısır ve Yemen’e gitti. Kızıldeniz’de
yaşayan birçok balığı tanımladı.
fossil [fosil] 1- Jeolojik dönemlerde yaşamış ve toprak altında kalmış
canlı ve canlı kalıntılarının taşlaşmış olarak günümüze ulaşmış olanlarına
verilen ad.
fossil [fosil] 2- Taşıl. Taşlaşmış organizma.
fouling organim(s) [tutunan
(yapışan) organizma(lar)] Tutunan organizmalar dendiğinde daha çok biyolojik olanlar akla
gelmektedir. Bunlar, önce ıslak yüzeyde ince bir film oluşturan mikro-organizmalar,
bunu izleyen bitkisel varlıklar (algler-su yosunları) ve hayvanlardan
oluşmaktadır. Tutunan organizmalar her türlü deniz yapılarında ve gemilerin su
altında kalan kısımlarında görülür. Balıkçı halk buna çoğu kez sakal da der. Bu
organizmaların önemi örneğin su altı kablolarına yapışarak bunları
ağırlaştırmaları, fabrikaların ve güç santrallerinin soğutma suyu kanallarının
daralmasına ya da boruların çaplarının küçülmesine neden olurlar. Yine
gemilerin su kesimine yapışanlar gemi hızının azalmasına yol açarlar. Sıralanan
bu ve benzeri durumlarda önemli ekonomik kayıplara ve ek harcamaların
yapılmasına yol açarlar. Yaygın bilinen tutunan organizmalar olarak düğme
(barnacle), midyeler (mussels), çokkıllılar (Polychaeta), yosunhayvanları
(bryozoa), yosunlar (algae- seaweed) gelmektedir. Tutunan organizmalarla
mücadele temizleme (kazıma) ve kimyasal yolla (ağılı-zehirli boyalarla)
yapılmaktadır.
foureyed sole [beneklidil
balığı, dil balığı] ® Microchirus ocellatus.
fourhorn octopus
[?] ® Pteroctopus
tetracirrhus.
fourlined
terapon [ispinoz, çizgili
isparoz] ® Pelates
quadrilineatus.
four-spotted goby [benekli
kaya balığı, dört benekli kayabalığı] ® Deltentosteus quadrimaculatus.
fourspotted
megrim [pisi, benekli pisi] ® Lepidorhombus boscii.
fractional spawning (batch spawning) [aralıklı yumurtlama] ® Intermittent spawning.
fragile tellin [?] ® Gastrana fragilis.
frame (timber) [posta]
Teknelerde kaburga eğrileri.
frame survey [çerçeve incelemesi] Bu bir sayım işlemi ve çalışmasıdır. Liman, barınak,
tekne tip ve miktarı, balıkların işlenmesi ve pazarlara dağılımı, destek
birimleri vs’yi içeren sistemin (sektörün) bir tam sayım çalışmasıdır.
F-ratio [F-oranı] En yaşlı balıklara ait balıkçılık ölümünün ondan bir yaş genç balıkların
balıkçılık ölümüne oranıdır.
free fishing [ücretsiz avcılık] Pay, kira, karşılık gibi ücretleri ödemeden yapılan
lisanssız yasal avcılık.
free-diving [serbest dalış] Yardımsız, şnorkel, palet ve maskeyle sığ suda, tüpsüz fakat ağırlık ve
dalgıç elbisesiyle yapılan dalgıçlık.
free-running (shore off) [avara] Deniz
aracının bağlı olduğu ya da yanaşmış olduğu yerden ayrılması.
free-swimming [serbest yüzen] Suda serbestçe hareket eden.
freeze drying [donmuş kurutma] Donmuş haldeki
malzemenin vakumda suyunun alınarak kurutulması.
freezing point [donma noktası] Belirli bir basınç
altında saf bir sıvının donmaya başladığı sıcaklık.
French hardness (fh) [Fransız su sertliği] Fransız su sertlik
birimi; 10,0 ppm CaCO3 eşdeğeri.
frequency [sıklık] Bir ölçümün tekrarlanma sayısıdır. Örnek;
fresh frozen [taze donmuş] İç organları alınarak temizlenmiş balığın aniden (şok) dondurulmuş ve
paketlenmiş şekline verilen ad.
fresh water [tatlı-su] 1- Binde 0,5’den (0,5 ppt) daha az tuzlu olan sular.
freshwater [tatlı-su] 2- Tuzsuz göletler, göller,
pınarlar, dereler, çaylar, ırmaklar.
freshwater catfishes [Yayınbalığıgiller] ® Siluridae.
freshwater
crayfish (Astacus,
broad-fingered crayfish, Galician crayfish) [tatlı-su
ıstakozu, kerevit, göl ıstakozu] ® Astacus leptodactylus.
freshwater eels (eels) [Yılanbalığıgiller] ® Anguillidae.
Fries's
goby [kayabalığı] ® Lesueurigobius friesii.
fright reaction [korku tepkisi] Korku anında hem düşmanı şaşırtmak hem de hemcinslerini uyarmak için
salgılanan uyarı maddeleri ile ani değişik hareketlerdir.
frightening line [korkutma halatı] Balıkları tuzağa (av aracına) doğru yönlendirmek için iki
ya da daha çok kişinin kaldırıp indirdikleri perde görevi yapan zincir, çalı
çırpı, halat vb.
fringebarbel
sturgeon [şip, biz balığı, mersin
balığı, Rus mersini] ® Acipenser nudiventris.
fringing reef [kıyı resifi] ® Shore reef.
frogface
goby [sivrikuyruk
kayabalığı] ® Oxyurichthys
papuensis.
front [cephe] Farklı fiziksel özelliklere sahip iki akıntı sistemi arasındaki geçiş
alanını gösteren keskin sıcaklık, tuzluluk farklığı olan biyolojik aktivite
yönünden zengin kuşak.
front runner [öncü] Balık sürüsünü yönlendiren, önde giden, sürüdeki diğer balıklardan
genellikle daha küçük boylu lider balık.
frontal threat display [cepheden korkutma] Bir diğer balığı gören
balığın solungaçlarını kabartıp ağzını sonuna kadar açmasıdır. Bir saldırganlık
gösterisidir. Alanını ya da kendisini koruma ya da yutulamayacak kadar büyük
olduğunu gösterme davranışıdır.
frozen at sea [denizde dondurulmuş] Avlandıktan kısa süre sonra fabrika gemi ya da dondurucu
gemide dondurulmuş balık.
frozen fish [dondurulmuş balık] Saklamak için hızla -180C ya da daha altında
dondurulmuş balık.
frustule
[früstül] Diyatom hücrelerinin silisli çeperidir
(Bacillariophyta), birbirinin içine geçen 2 çenetten (valve) oluşur; bu
çenetlerin düzeni sınıflandırma bilimi ölçütü olarak kullanılmıştır.
fry [yavru balık (genç
balık)] 1- Yumurta kesesini tüketmiş ve dış beslenmeye geçmiş
balık.
fry [yavru balık (genç
balık)] 2- Yumurtadan çıkmadan parmak-boya kadar geçen evrelerden
birinde bulunan balık.
FTarget (abbrev) [FHedef] Aşırı avcılığa yol açmayacak, FEşik=FTreshold
değerini belirli bir olasılıkla aşmayacak balıkçılık ölümü.
FTreshold (abbrev) [FEşik] En yüksek balıkçılık ölüm eşiğine ait kısaltma. Bu eşiğin (sınırın) bir ya
da daha çok yıl aşılması halinde aşırı avcılık oluşur. ® Maximum
fishing mortality threshold (En yüksek balıkçılık ölüm eşiği).
fucoxanthin [fukoksantin] Esmer-suyosunlarının (Phaeophyta) rengini veren madde.
fugitive species [göçmen tür] Yeni bozulmuş yaşam-alana bir türün uyum yoluyla yerleşmesi.
fulcra (pul), fulcrum (sing) [fulkra] Tek yüzgeçlerin önünde bulunan dikensi pullar. Örnek; Acipenseridae,
Lepisosteidae, Amiidae ve Notacanthidae.
fully exploited [olgunca sömürülmüş] 1- Balıkçılığa katılanların (iç-göçerlerin) sayısının
stoktan alınanlara eşit (ölümler=doğumlar) olduğu durum. Balıkçılık idaresinde
popülasyon eğrisinin MSY (sürdürülebilir en yüksek ürün) noktasında olduğu
yerdir. Bu noktadan sonra çabanın artırılması aşırı avcılığa yol açar.
fully exploited [olgunca sömürülmüş] 2- Ne az ne de çok
(kâmilen) sömürülmüş (avlanılmış) stok.
fully fished [olgunca avlanmış] Stoğa uygulanan balıkçılığın (avcılığın) MSY
(sürdürülebilir en yüksek ürün) düzeyinde olduğu durum. Bu, stoğa uygulanan
balıkçılık çabasının artırılması ürünü (avı) önemli ölçüde artırmaz fakat buna
karşın aşırı avcılık riskini artırır. ® Fully exploited (Olgunca sömürülmüş).
Fulton’s condition factor (Fulton’s somatic condition factor) [Fulton kondisyon faktörü] ® Allometric condition factor. ® Condition coefficient.
Fundella
lioyi (straight
hammer oyster) [?] ® Malleus
regula.
fungicide [mantarkıran (fungisid)] Mantarlar için ağılı (zehirli) kimyasal. Yaygın
bilinenlerden biri malakit yeşilidir. ® Malachit gren (Malakit yeşili).
fungus (pul. fungi) [fungus] Mantar. Eşeyli ve eşeysiz
çoğalırlar. Çoğunluğu mikroskobik ölçüde küçüktür. Basit ökaryot organizmalar
olup klorofil taşımazlar. Örnek; küf, maya ve yemeklik mantarlar.
fungus disease [mantar hastalığı] Balığı etkileyen herhangi bir mantarın bulaşması.
funiculus [kordon] Bazı Karındanbacaklılarda
(Naticidae) kalın kabuğun (nasır) oluşturması ve az ya da çok göbeği
doldurmasıdır.
funnel [huni] Kafadanbacaklılarda karınsal tarafta yer alan koni
şeklindeki tüp; bununla solunum ve hareket halindeyken manto boşluğundaki su
dışarı atılır. Huni ve manto hareketle ilgili bir kas-iskelet (sistemi)
oluşturur.
funnel-intendation [huni girintisi] Kafadanbacaklılarda huni tüpünde
(kanalında), başın orta arka yüzeyindeki alçalma.
furcate (forked) [çatallı] İkiye ayrılmış. Kuyruk yüzgecinin üst ve alt kısmının ayrılmış
olması.
Furcellaria fastigiata (red forkweed) [?] ® Furcellaria lumbricalis.
Furcellaria lumbricalis (red forkweed) [?] Sin. Furcellaria fastigiata. Kırmızı
algdir. Tallus koyu kırmızı, silindirik gövde
çatallıdır (dichotomous). Büyüme uçtadır. Üreme trigenetik döngülüdür. Boyu sıklıkla
20 cm olup kıyıya yakın sularda sert tabanda bulunur. Türkiye'nin
İğneada kesiminde bulunabilir. Elle ve kepçeyle (dredge)
toplanır. Kıvam artırıcı özelliği nedeniyle
kullanılmaktadır.
furuncle [çıban] Bakteri bulaşması sonucu deride ve kaslardaki kabarıklık.
furunculosis [frunculosis] Aeromonas salmonicida nedeniyle oluşan genellikle tatlı-su ve
denizel her balık türü ve yaş grubunda görülebilen bakteriyel bir hastalıktır.
fusiform [iğ biçimli] Balık vücudunun iğ şeklinde (akma) biçimli olması. Örnek; Uskumrugiller
(Scombridae) ailesi fertleri.
fusiforme [iğsi] İğ şekilli.
Fusinus rostratus (beaked
fusus) [?] Sin. Fusus rostratus. Kabuk uzun; kabuk ağzı
açıklığı sarmaldan az daha uzundur. Tur sert kıvrımlı, dikiş izi derindir.
Kabuk ağzı kapağı nasırsı ve ovaldir. Rengi kırmızımsı ya da grimsi bejdir.
Boyu en çok 5,7 cm; çapı 2 cm olur. Yaygın türdür. Kumlu çamurlu tabanda
barınır. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı
rastlantısaldır.
Fusinus syracusanus (syracusan fusus) [?] Yaygın bir tür değildir,
kumlu-çamurlu infralitoralda yaşar. Boyu en çok 6,5 cm ve çapı 2,2 cm olur.
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Fuxi [balık tanrısı] Erkek ya da kadın başlı, balık kuyruklu Çin’in sürüngen tanrısı.
fyke net [pinter] ® Eel-buck.