E [updated last March 28, 2016]
E (abbrev) [Ivlev’in tercih göstergesi] 1- ® Ivlev's electivity index.
E (abbrev)
[sömürme
oranı] 2- ® Exploitation rate.
E/R
(abbrev) [Yumurtalar/İçgöçer] ®
Eggs-per-Recruit.
Ea [balık tanrısı] Sümerlerin su altındaki bir sarayda yaşayan balık tanrısı.
eagle
rays [Fulyabalığıgiller] ® Myliobatidae.
ear [kulak] 1- Bazı midye türlerinin sırtsal (dorsal) kısmında yer alan
kulak benzeri çıkıntı.
ear [kulak] 2- Genelde işitme ve
denge organı olarak algılanır ancak çıkıntı anlamında da kullanılır.
early life phase [erken yaşam evresi] Balık yaşamının yumurtadan erinleşmiş balığa benzer
duruma gelene kadar geçen dönemi.
earth [dünya] Kutuplardan basık,
ekvatorda şişkince yerküre. Ekvatorda ortalama çapı=12,760 km, kutupsal
çapı 12,720 km’dir. Kuzey
yarımkürenin %60,7'si su, 39,3'ü karadır. Güney yarımkürenin ise %80,9'u su, %
19,1'i karadır. Toplamda dünyanın %70,8'i su, % 29,2'si de karadır.
earth [yer] Dünya.
eartheater [toprak yiyen] İçindeki besinlerle birlikte toprağı ağzına alıp toprak kısmını dışarı atan
örneğin Cichlidae ailesinden balıklar. Bunlara jeofaj sihlid de denmektedir.
earthworm (nightcrawler) [yersolucanı] Olta yemi olarak
kullanılan kara solucanı (Lumbricus
terrestris). Halkalıkurtların (Annelida), solucanlar (Oligochaeta)
takımından bir tür olup tarla ve bahçelerde genellikle toprak altında yaşar. Bu
solucanın denizdeki eşdeğeri Halkalıkurtların Çokkıllılar (Polychaeta)
takımından Arenicola marina olabilir.
earthworms [solucanlar] ®
Oligochaeta.
ease [kaloma vermek] Gerektiğinde daha fazla
zincir vermek.
east [gündoğusu] Doğu.
East
Atlantic peacock wrasse [karakuyrukçırçır balığı, lekeliçırçır balığı, çırçır balığı, ot
balığı] ® Symphodus tinca.
East
Atlantic red gurnard [dikenlikırlangıç balığı, kırlangıç, dikenli kırlangıç] ® Aspitrigla cuculus.
easterlies [doğulular] Doğu yönlerden esen
düzenli ve sürekli rüzgârlar.
eastern
mosquitofish [?]® Gambusia holbrooki.
east-northeast [gündoğusu-poyraz] Doğu-kuzeydoğu.
east-southeast [gündoğusu-keşişleme] Doğu-güneydoğu.
Ebisu [Ebisu] Balıkçıları koruyan Japon tanrısı.
EBK
(abbrev) [Et ve
Balık Kurumu] ® Fish and Flesh Organization.
ebony miter [?] ® Pusia ebenus.
EC (abbrev) (European
Community) [Avrupa
Topluluğu (AT)] ® European
Union EU (Avrupa Birliği, AB).
Echelus myrus (painted eel) [mırmır balığı, mırmır
yılanbalığı] Boyu TL=100 cm’ye
ulaşabilir. Tabansaldır (demersaldir) acı-suya girer, çoğunlukla 3-
Echeneidae - Sin. Echeneididae (suckerfishes, remoras) [Yapışkanbalığıgiller] Işınlı-yüzgeçliler
(Actinopterygii) sınıfı, Levreksiler (Perciformes) takımı, Percoidei alt
takımı, Percoidea üstailesinde bir ailedir. Başı oval diskle donatılmış
balıklardır. Kafatası disk nedeniyle geniş ve yassıdır. Gövde iğ biçiminde olup
uzundur. Çeneler geniş olup alt çene üst çeneyi geçer. Kılsı (villiforme)
dişler çenelerde yer alır. Sırt ve dışkıl (anal) yüzgeçleri uzun ve yumuşak
ışınlıdır. Kuyruk hafif çatallaşmıştır.
Pullar küçük, çemberimsidir (sikloidtir) ve genellikle derinin içindedir. Yüzme
kesesi yoktur. Bilinen türlerde renkler donuktur, solgun esmerdir.
Yapışkanbalığıgiller 5’i Akdeniz’de olmak üzere sekiz türe ve 5 cinse ayrılmış
olup iki alt aileye bölünmüşlerdir. Başka bir değerlendirmeye göre ailede 4
cins, bir diğerinde de 7 cinste toplam 8 tür yer almaktadır. Hepsi denizel
türler olup sıcak ve ılıman sularda yayılmışlardır. Remora, vantuz olan baş-diski sayesinde bütün iri canlılara
yapışabilir. Ancak yapışmada kendine
özgü bir tercih yapar. Akdeniz’de var olup olmadığı şüpheli olan Remora australis balinaları (ve diğer
deniz memelilerini), Remora osteochir
kılıçbalıklarını tercih eder. Echeneis
naucrates sığ kıyı sularında serbestçe yüzer. Balık plankton (Crustacea) ve
konağın asalakları (parazitleri) ile beslenirler.
Echeneis naucrates (live sharksucker) [yapışkan balığı, vantuz
balığı] Acı-suya girer.
Balıkçılığı önemsizdir. Boyu TL=110 cm ve ağırlığı 2,3 kg olabilir. Yakın ve
uzak kıyıda rastlamak olasıdır. Daha çok sığ suda ve mercan resifi etrafında
yüzerken görülür. Geçici olarak köpek balıkları ve büyük kemikli balıklara,
balina, yunus ve kaplumbağalara yapışır ve üzerlerindeki asalakları yer.
Echiichthys vipera (lesser weever) [varsam balığı] Tabansaldır
(demersaldir). Boyu en çok TL=18-
Echinodermata (echinoderms) [Derisidikenliler, Ekinodermata] Hemen hemen her derinlikte rastlanılan deniz hayvanları kabilesidir.
Derisidikenliler (Echinodermata) altı sınıfı
içerir. Bunlar: Crinoidea (Deniz laleleri); Echinoidea (Deniz kestaneleri); Asteroidea (Deniz
yıldızları); Ophiuridea (Yılanyıldızları); Holothuroidea (Deniz
hıyarları) ve Deniz papatyaları (Concentricycloidea) olup 7,000
yaşayan tür bulunmaktadır. Derisidikenliler bilateral (iki taraflı)
simetri üstüne kümelenen dıştan 5 ışınsal simetri gösterirler. Bütün Derisidikenliler (Echinodermata)
birbiriyle kaynaşmış kalkerli plakalardan oluşan bir deri-iskeletle karakterize
edilir ki bu sert (kestaneyi - deri-iskeleti) oluşturur. Bunlar (yılan
yıldızları, deniz yıldızları ve deniz lalelerinde) eklemler ya da deniz
hıyarlarında dağınık iğne gibidirler. Vücut boşluğu sindirim ve üreme organları
ile doludur: ince barsaklar genellikle boru gibi, uzun ve sarılı ya da kese
gibi olup çok sayıda uzantısı vardır. Ağız her zaman vardır ve sıklıkla
dişlerle donatılmıştır fakat anüs bazı gruplarda olmayabilir.
Derisidikenlilerin (Echinodermata) çoğunda eşeyler ayrı olup döllenme dışta
gerçekleşir. Derisidikenlilerin bir diğer özelliği su taşıma (akifer)
sistemleridir. Sistemin hidrolik basıncını, Poli kesecikleri kontrol eder. Bu
su sistemi (akifer sistem), beslenme, solunum ve harekete güç sağlamada üçlü
rol oynar. Birçok Derisidikenli hareketli olup belirli bazı dikenlere sahiptir
(Echinoidea, Asteroidea).
Bu uzmanlaşmış uzantılar cımbızlı ayaklardır. Erin
Derisidikenliler değişik yapıdaki birçok tabanda yaşar ve bunlara kıyıdan
itibaren büyük derinliklerde rastlanır. Birçoğu küçük organizmalarla beslenir,
diğerleri doymak bilmeyen yırtıcılardır. Kurtçukları kirpikli olup yüzücüdür
(pelajiktir). Birçoğunun yiten vücut kısımlarını yenileme yeteneği yüksektir.
echinoderms [Derisidikenliler] ®
Echinodermata.
Echinoidea (sea
urchins) [deniz
kestaneleri] Echinodermata -
Derisidikenliler kabilesinin Echinoidea ve Perischoechinoidea sınıfından
oluşmaktadır. Echinoidea sınıfı Atelostomata, Diadematacea, Echinacea,
Gnathostomata olmak üzere 4 süpertakım ve 12 takımdan oluşmaktadır. Bu bağlamda
Echinoidea sınıfında bilinen tür sayısı 940’tır. Deniz kestaneleri dünya
denizlerinde sığ kıyı sularından 5,000 metre derinliğe kadar dağılmaktadır.
Genelde alttan basık küresel yapılı, dikenleri genelde 1-
Echinorhinidae (bramble sharks) [Çiviliköpek-balığıgiller] Akdeniz’de yalnız bir türü bulunmaktadır. Orta boylu
canlılardır. Gövde ağır, vücut deri kabarcıklıdır. Beş solungaç yarığı vardır.
Gözler yanlarda olup zarı yoktur. Küçük dişler ince tabaka halindedir. Sırt
esmerimsi ya da kırmızımsı bir griliğe sahiptir. Yanlar koyu, karın kısmı açık renklidir. Derinde
yaşarlar. Sığdan 400-900 m derinliğe kadar yayılırlar. Yavaş yüzerler.
Etenesiz-plasentasız (ovoviviparous) doğurucudurlar. Yengeç ve balıklarla
beslenirler.
Echinorhinus brucus (bramble shark) [çiviliköpek balığı] Taban ve taban üstünde 10-
Echiodon dentatus (?) [inci balığı] Balıkçılığı yapılmaz. Tabansal (demersal) tür olup boyu TL=17 cm olabilir.
Ender rastlanır. Erinleşmemiş genç bireyler yüzücüdür (pelajiktir).
echo [yankı (eko)].
echo signature [yankı işareti] Bireysel balığı tanımada kullanılabilen özel yankı.
echo sounder [yankı iskandili (ekosonder)] 1- Yüksek frekanslı ses dalgaları üreterek yüzeyden tabana doğru gönderen ve
gelen yankıları algılayan, derinlik ölçümü ve balık bulucu olarak kullanılan
cihaz.
echo-sounder [yankı iskandili (ekosonder9] 2- Derinlik ölçümleri ile
birçok organizmanın davranış ve miktarlarının belirlenmesinde kullanılan yüksek
frekanslı ses dalgalarını yayan, dinleyen, işleyip gösteren alet.
Eckström's
topknot [beneklipisi balığı, küçükpisi balığı] ® Zeugopterus regius.
ecoclimatology (ecological climatology) [ekoklimatoloji] İklim ile
canlılar arasındaki ilişkiler ile canlıların iklime göre dağılımlarını inceleyen ekoloji dalı.
ecocline [ekoklin] Çevresel koşulların kademeli ve sürekli değiştiği eko-sistem ya da
topluluk.
ecological climatology [ekoklimatoloji] ® Ecoclimatology.
ecological extinction [ekolojik sönme] Birey sayılarının çok aza inmesi nedeniyle ekolojik
rolünü sürdüremeyen (yerine getiremeyen) bir balık popülasyonu.
ecological niche [ekolojik niş] Bir organizmanın biyolojik çevre içerisindeki yeri; bitki ve hayvan
topluluklarındaki fonksiyon ve pozisyonu. Örnek; bir insanın mesleği gibi.
Canlının yaptığı iş.
ecological resilience [ekolojik esneklik] Bir eko-sistemin değişiklikleri soğurma, emme yeteneği.
ecology [ekoloji] Organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen
bilim dalı. ®
Genecology. ® Demecology. ® Autecology. ® Synecology.
economic overfishing [ekonomik aşırı avcılığı] Aşırı çaba nedeniyle gelir getirmeyen (rant sağlamayan)
balıkçılık. Bu durum her zaman biyolojik aşırı avcılık anlamına gelmez.
economic production [ekonomik üretim] Mümkün olduğunca çok av ile mümkün olan en yüksek ticari
girdi elde etmek.
economic zone [ekonomik kuşak] ® Exclusive Economic Zone (Münhasır ekonomik kuşak).
ecophenotype [ekofenotip] Bir fenotip’in yaşadığı alana ya da çevreye kalıtsal olmayan uyumudur. ® Phenotype.
eco-port [eko-liman] Gemilerin atıklarını ekolojik yönden sürdürülebilir düzeyde atmaları,
atıkları karasal depoya aktarmaları olanağı veren liman.
ecospecies [ekotür] Bir grup ilişkili ekotip’in doğurganlığı etkilemeden yaptığı kalıtsal
madde değiş-tokuşudur. Kabaca tür.
ecosystem [ekosistem] Organizmaların içinde yaşadıkları çevrede birbirleri ve cansız ortamla
ilişkilerinin karmaşık bütünü.
ecosystem overfishing [ekosistem aşırı avcılığı] Balıkçılık nedeniyle tür bileşenleri (kompozisyonu) ile
baskınlığın önemli düzeyde değişmesi halinde oluşur. Önce büyük, uzun yaşayan
dip balıkları (yani üst tüketiciler) azalır, bunun paralelinde kısa ömürlü alt
beslenme basamağındaki türler artar.
ecotone [ekoton] İki ya da daha çok ekolojik topluluk (ekosistem) ya da yaşam-alan
arasındaki sınır ya da geçiş bölgesi.
ecotope [ekotop] Ekosistemin cansız (canlı olmayan abiyotik) kısmı.
eco-tourism [ekoturizm] Tatilci ve doğayı birleştirici, bilinçlendirici görüşle
doğal varlıkların bulunduğu alanlardaki turistik faaliyet olarak kabul görmüş
bir uygulama olarak belirmiştir. Ancak bundan doğanın kendisi kazançlı değil
aksine çoğu kez zararlı çıkmıştır. Uygulamanın doğa bilincine katkısı sınırlı
olup eko-turizm yapılan bazı alanlarda bu uygulama yasaklanmıştır. Örnek;
mercan resiflerine dalgıç ziyareti.
ecotype [ekotip] Sınırlı bir alana doğal seçilmeyle uyum sağlamış popülasyon. Bu uyumun
taksonomiyle ilgisi yoktur.
ecto-
(prefix) [ekto] Dış dışta,
dıştan. Örnek; Ektoparazit (ectopasite)-Dışasalak. Yüzeyde yaşayan asalak.
-ectomy (suffix) [-ektomi] Cerrahi müdahaleyle kesip alma. Örnek; apendektomi (appendectomy)-Apendiks
(alınması) ameliyatı.
ectoparasite [dış-asalak (dış-parazit)] Konağın vücudunun dış tarafında yaşayan, dış yüzeyde –
deri üstündeki asalaktır. Örnek; lice = louse’un çoğulu. Balıklarda görülen ve balık biti olarak da anılan bir
kabuklu (Crustacea) türüdür.
ectotherm (poikilotherm,
heterothermic) [soğukkanlı
(ektoterm)] Vücut sıcaklığını çevre sıcaklığının belirlediği organizmalar. Vücut
sıcaklığı çevre sıcaklığına neredeyse eşit olan hayvanlar.
eddy [anafor (edi)] 1- Dairesel hareket eden
denizel akıntı. Karşıt akıntılarında söz konusu olduğu ortamda suyun daire
şeklindeki hareketi.
eddy [girdap] 2- Havanın ya da suyun
oluşturduğu küçük boyutlu döngüsel hareket.
eddy diffusion [girdap dağılması] 1- Girdapla gerçekleşen su karışması ile su özelliklerinin bir tabakadan
diğerine taşınması olayı.
eddy diffusion [girdap yayılması] 2- Akışkanların çalkantılı
(turbulent) rejiminde bulunan maddelerin yayılması.
eddy flux [girdap akısı] Dönmekte olan suyun
iletilme oranı.
edema [ödem] ® Oedema.
edentate (edentulate, edentulous) [dişsiz] Dişleri olamayan.
edentulous [dişsiz] ® Dişi olmayan.
edible crab [pavurya (yengeç)]
® Cancer pagurus.
EDTA (abbrev) [EtilenDiaminTetra asetik Asit] ® Ethylene-Diamine-Tetraacetic-Acid.
educational institutions [eğitim kuruluşları] Türkiye’de deniz ve deniz canlı kaynaklarına yönelik
eğitim kuruluşları meslek liseleri, fakülte ve yüksek okullar ile yüksek lisans
okulları şeklinde ayırt edilebilir. Ayrıntı için ® Fishery high scool (Balıkçılık Meslek Lisesi). ® Faculty of
fisheries (Balıkçılık Fakülteleri =
Su Ürünleri Fakülteleri). ® Institutes of Marine Sciences (Deniz Bilimleri
Enstitüleri = Yüksek Lisans Okulları).
edulis [edible] 1- Yenilebilir.
edulis [edulis] 2- Bir istiridye türü (Ostrea edulis).
eel (European eel) [yılan balığı,
Avrupa nehir yılan balığı] ® Anguilla anguilla.
eel basket (eel buck, eel pot) [yılan sepeti] Yılan balığını avlamada kullanılan bir cins dar gözlü sepet tuzak.
eel buck (eel pot) [yılan sepeti] ® Eel basket.
eel comb [yılan tırmığı
(yılan tarağı)] ® Eel rake.
eel pot (eel buck) [yılan sepeti] ® Eel basket.
eel rake (eel comb) [yılan tırmığı (yılan
tarağı)] Ucu tırmık şeklinde
dişli bir cins yılan balığı av aracı.
eel-buck (fyke net) [pinter (venter)] Yılan balığı ve diğer
tabansal (demersal) balıkların avlanmasında kullanılan iki ya da daha çok, eşit
boyutlu ya da küçülen çemberlere sarılmış ağ, torba ve çoğu kez bir perdemsi
yönlendiricinin de bulunduğu pasif (tuzak) av aracı.
eel-grass [?] ® Zostera marina.
eelgrass [deniz çayırı] Zostera çayırı. ® Zostera.
eelpouts [Yılanbalığıanasıgiller] ® Zoarcidae.
eels (freshwater
eels) [Yılanbalığıgiller] ® Anguillidae.
EEZ
(abbrev) [Münhasır
Ekonomik Kuşak] ® Exclusive Economic Zone.
effect [etki] Gözlemlenebilir değişme
oluşturan neden.
effective fishing effort (f) [etkin balıkçılık çabası (f)] Etkisi ayarlanmış
(düzenlenmiş) çaba. Bir birim (av aracı, olta, ağı vs) için etkisi ayarlanmış
çabanın artmasıyla (örneğin olta sayısının artmasıyla) orantılı anlık
balıkçılık oranının (etkisinin) artmasıdır. Etkin balıkçılık çabası f=F/q ve
F=q.f. q=Avlanabilirlik katsayısı, F =
Balıkçılık ölüm katsayısı (balıkçılıktan gelen ölümler).
effectiveness of fishing [balıkçılığın
etkinliği] Stoktan alınan yüzde (%)
balık miktarını ifade eden genel terimdir ve sömürme oranı gibi özel bir tanım
değildir (sömürme oranı ya da anlık balıkçılık oranı gibi tanımlanmamıştır).
effets of currents to fish [akıntıların balığa etkileri] Bunlar beş grupta değerlendirilebilir. i) Akıntılar balık yumurta ve
kurtçuklarını (larvalarını) taşır. ii)
Akıntılar erin balıkların göçünü etkiler. iii)
Akıntılar balıkların günlük davranışını etkiler. iv) Akıntı sınırlarında erin balık dağılımı değişir (artar). v) Akıntılar bazen balıkların coğrafi
dağılımını sınırlar.
effort [çaba] 1- Belirli bir zamanda kullanılan balıkçılık av araçlarının toplamıdır.
Balıkçılık bir’den çok av aracı ile yapılıyorsa bunların standart bir av
aracına çevrildikten sonra toplamlarının alınması gerekir.
effort [çaba] 2- ® Etkin
balıkçılık çabası (f).
effort [çaba] 3- Balığın
avlanması için harcanan zaman, av gücü vb. Av gücü araç büyüklüğü, tekne
büyüklüğü, beygir gücü türünden olabilir. Yine denizde kalınan süre, örneğin
trolü sürükleme (çekme) süresi, sabit ağların uzunluğu ve suda bırakılma
süreleri olabilir.
effort control [çaba kontrolü] Balıkçılığı
düzenlemek için konulan çaba miktarı. Balıkçılığın düzenlenmesinde av aracı ya
da kullanım süresine getirilen sınırlama.
EFZ (abbrev) [münhasır balıkçılık kuşağı] ® Exclusive Fishing Zone.
egg [yumurta] Farklı renk ve 1,0 mm’den büyük ve 6,0 mm’den küçük balık yumurtası.
egg and larvae surveys and stock
assessment [yumurta -
larva çalışmaları ve stok tahmini] İlk kez 1877 yılında Victor Hensen batı Baltık Denizi-Kiel ve Eckernförde
körfezlerinde bulunan yaldızlı pisi (Pleuronectes
platessa) ve morinanın (Gadus morhua)
yumurta sayılarından hareket ederek ana-baba (sayılarını) yani stok
büyüklüklerini hesaplamıştır. Bu türden çalışmalar bazen çok güncelleşse de
önemli dar boğazlarla karşı karşıyadırlar. i)
öncelikle çalışılacak türün yumurtlama davranışı ve yumurtlama alanının
bilinmesi, ii) örnekleme
istasyonlarının sıklığı ve temsil eder nitelikte olması, iii) yumurtlamanın en yoğun olduğu döneme denk düşmesi, iv) örneklerin su kolonunu kapsar
şekilde alınması ile v) ilgi türün
doğurganlığının bilinmesi ve dikkate alınmasını, vi)
ilgi türün erken evrelerdeki tanımının doğru yapılması ve vii) stok tahmini için farklı evrelerdeki yumurta ve larva ölüm
oranlarının bilinmesini gerektirmektedir. Tüm bunların eksiksiz yapılması
halinde bile yapılan stok tahmininin %50’lik güvenirlik aralığında olduğu
belirtilmektedir.
egg layer [yumurtlayan] Balık çoğalmasının temel şekli. Vücut dışına bırakılan yumurtalar erkek
tarafından döllenir.
egg production method [yumurta üretim yöntemi] O bölgede yumurtlayan ana-baba popülasyon büyüklüğünün
plankton ağı kullanılarak örneklenen yumurta miktarlarından belirlenmesi.
egg sac [yumurta kesesi] Bir balığın yumurtalarını çevreleyen zar.
egg size [yumurta büyüklüğü] Yuvarlak yumurtada en büyük çap, oval yumurtalarda ise en
ve boy.
egg survey [yumurta incelemesi] Uygun plankton ağları kullanılarak yumurta bolluğunun
belirlenmesi. Bu inceleme yumurtlayan (ana-baba) stok miktarını ya da
yumurtlamanın önemini belirlemede kullanılır.
egg take [yumurta almak] Kuluçkalıklarda yumurtlayan erin bireyden alınan yumurta sayısı.
egg viability [yumurta yaşayabilirliği] Bir yumurtanın normal gelişme yeteneği.
egg yolk (yolk) [yumurta sarısı] Yumurtanın protein ve diğer besin maddeleri içeren, cenin (embryon) ve
kurtçuğu (larva) besleyen kısmı. Embriyonal gelişme için gerekli olan yarı
kristal besin deposu.
egg-bearing season [yumurtalı dönem] Dişi balığın yıl içerisinde yumurta taşıdığı süreç.
egg-capsule (egg-case) [yumurta kapsülü] Myxini, Elasmobranchii ve Holocephali’de gelişmekte olan
ceninin (embryonun) bulunduğu keratinli yumurta kabuğu.
egg-case [yumurta kapsülü] ®
Egg-capsule.
eggs-per-recruit (E/R) [Yumurtalar/İçgöçer] İç-göçer (stok’a katılan birey) başına düşen yumurtalar.
Balığın ürettiği ortalama yumurta sayısından stok’a katılma aşamasına
ulaşanların bolluk göstergesidir.
egg-to-smolt survival [yumurtadan-smolta kalanlar] Bir grup balığın üretmiş olduğu döllenmiş yumurta sayısı
ile bunlardan smolt aşamasına ulaşmış olanlar arasındaki sayısal fark.
Egtved Disease [Viral
hemorrajik septisemi] ® Viral
Haemorrhagic Septicaemia (VHS).
EIA (abbrev)
[Çevresel
Etki Değerlendirmesi (ÇED)] ® Environmental Impact Assessment.
EIS
(abbrev) [Çevresel
Etki Değerlendirmesi] Environmental Impact
Statement. ® Environmental Impact Assessment.
Ekman [Vagn Walfrid Ekman] ® Vagn Walfrid Ekman.
Ekman circulation [Ekman döngüsü] Yüzey suyunun Coriolis etkisi nedeniyle rüzgâr yönünün sağına doğru akması.
Ekman
layer [Ekman tabakası] Okyanuslarda üst akıntıların yükseklik ya da derinlikle
yön değiştirdiği tabaka.
Ekman spiral [Ekman helezonu (Ekman spirali)] Rüzgar ve Coriolis kuvveti
nedeniyle kuzey yarımkürede 450 rüzgâr yönünün sağına yönelen yüzey
akıntısı. Derine inildikçe sürtünme kuvveti nedeniyle benzer şekilde daralan ve
dönel merdiven gibi sağa yönelen akıntıdır.
El Nino [El Niño] ® El Niño.
El Niño [El Niño-Southern
Oscillation (ENSO)] El- Niño-Güneyli salınım küresel bir olay olup okyanusları ve atmosferi etkilemektedir. Olayın okyanuslara
etkisi El Niño (küçük oğlan) ve La Niña (küçük kız) olarak anılmaktadır. Olay
sırasında tropik Büyük Okyanus’un doğu kısmındaki yüzey sularında önemli
dalgalanmalar olmaktadır. Bu gelişmeler Güney Amerika’nın batı kıyılarında
dikkat çekmekte olup atmosferdeki basınç değişikliklerine güneyli salınım
(southern oscillation (SO) denmektedir. Bu etkiler ilk kez 1923’te Sir Gilbert
Thomas Walker tarafından tanımlanmıştır.
El Niño’nun ilk belirtileri
şunlardır: - Hint Okyanusu, Endonezya ve
Avustralya üzerindeki hava basıncının artması. - Merkezi Büyük Okyanus ve
Tahiti üzerindeki hava basıncının düşmesi. - Büyük Okyanus’un
güneyindeki sürekli rüzgâr kuşağının zayıflaması ya da doğuya yönelmesi. - Peru yakınlarındaki sıcak havanın yükselmesi ve
oradaki çöllerde yağışlara neden olması. - Büyük Okyanus’un batısındaki sıcak suların
doğuya doğru kurak bölgelere yağmur götürerek yayılması. |
El Niño’nun sıcak, besin tuzlarınca fakir,
tropik suları Ekvator akıntısıyla doğuya hareketinde ısınır ve Peru akıntısı
da denilen, büyük balık popülasyonunu destekleyen Humboldt akıntısının soğuk,
besin tuzlarınca zengin yüzey sularının yerini alır. Çoğu yıllarda bu olay
birkaç hafta ya da bir ay sürer. Akabinde normal koşullar hakim olur ve
balıkçılık gelişir. Ancak El Niño durumunun birkaç ay sürmesi halinde yaygın
okyanus ısınması olur ki bu da yerel ve uluslararası balıkçılığı ciddi
şekilde etkiler. Özetle, Büyük Okyanus’un Ekvator kesiminin doğu
kısmında La Niña soğuk okyanus sularıyla ve El Niño ise aynı bölgedeki sıcak
okyanus sularıyla özdeşleştirilmektedir. La Niña, özellikle güçlü El Niño’yu
izlemektedir. |
elasmobranch poisoning [keski-solungaçlı zehirlenmesi] Kıkırdak iskeletli köpek balığı ve vatozların eti ya da
iç organlarının (karaciğer) yenilmesi sonucu oluşan zehirlenme. Köpek balığı
etinden zehirlenme hafif geçebilirken karaciğerinin yenmesi sonucu oluşan
zehirlenme ciddi bulantı, kusma, ishal karın bölgesinde ağrı, baş ağrısı,
bitkinlik, koma ve ölüme yol açabilir. Panzehiri bilinmemektedir.
Elasmobranchii (rays,
sharks) [Keskisolungaçlılar] Chondrichthyes-Kıkırdaklı balıklar sınıfının
altsınıfıdır. Vatozumsuları kapsayan (Galeomorphi) ve köpek balıklarını içine
alan (Squalomorphi) süper takımlarından oluşmaktadır. Galeomorphi süpertakımı
Heterodontiformes, Orectilobiformes, Lamniformes ve Carcharhiniformes’ten
oluşan dört takımı, Squalomorphi süpertakımı ise Hexanchiformes,
Pristiophoriformes, Squatiniformes, Squaliformes ile Rajiformes (=Batoidea)
takımlarını kapsar. Solungaçları 5 ile 7 çift yarıklı olup yüzme keseleri yoktur.
Kuyruk yüzgeçlerinin üst kısmı uzundur (heteroserktir).
elasmoid scales [elasmoid pullar] Taraksı (ktenoid) ve çember (sikloid) pullar.
elastic [esnek] Dış etkiyle şekli bozulduğunda eski haline, eski şekil ve büyüklüğüne
ulaşabilen.
elasticity [esneklik] Çok taze balığın eti esnektir ve parmakla basıldığında çukurluk çabucak
kaybolur.
electivity index [seçme
göstergesi] Bir yırtıcının (predatör) alacağı besini seçme derecesini gösterir. Bir
yırtıcının seçme göstergesi; E=ri - pi/ri + pi
‘dir. Burada;
ri = i planktonun mide muhtevasındaki yüzdesi
ve pi = i
planktonunun örnekteki yüzdesidir. E’nin değeri -1 ile +1
arasında değişmekte olup -1 tamamıyla yemden kaçınmayı, 0 aktif seçim yapılmadığını ve +1 ise besinin
tamamıyla seçildiği şeklinde yorumlanmaktadır. |
electric fishes [elektrikli balıklar] Çevrelerine elektrik akımı veren balıklara verilen genel
addır. Örnek, Akdeniz’de de bulunan Torpedo
cinsi balıklar. Diğer elektrikli balıklara örnek olarak Electrophorus, Mormyrus, Astroscopus,
Gymnarchus, Malapterurus, cinsleri verilebilir. Bu balıkların
elektrikli organları olup istediklerinde yön ve yem bulmak için zayıf ya da
yemlerini sersemletmek ya da bayıltmak ya da düşmanlarını uzaklaştırmak için
güçlü akım verebilirler.
electric rays (torpedoes) [Uyuşturanbalığıgiller] ® Torpedinidae.
electro narcosis [elektro narkoz] Elektrikle balıkçılıkta balığın kaslarının gevşemesi
sonucu hareket edememesi.
electrobiogenesis [elektrobiyogenez] Bazı canlıların organlarının elektrik üretmesi. Örnek
için ®
Electric fishes (Elektrikli balıklar).
electro-fishing [elektrikle balıkçılık] Balıklar doğru akımla oluşturulan elektriksel alan
içerisinde, anot (+) ve katot (-) arasında kaldıklarında istemeyerek de olsa
anoda (+) doğru yüzer ve birikirler ya da bireysel olarak avlanırlar. Yöntem
daha çok dere ve çayların kuytu yerlerine saklanmış alabalıkgillerin
avlanmasında kullanılmaktadır. Sazlık alanlarda korunan balıkların da avlanması
bu yöntemle yapılabilmektedir.
electrogenic [elektrojen] Elektrik akımı üretebilen. ® Electric fishes (Elektrikli balıklar).
electrophoresis [elektroforez] 1- Elektrik yüklü bir maddenin elektrik alanında bir kutuptan diğerine hareket
etmesidir.
electrophoresis [elektroforez] 2- Bir jöle ya da uygun ortama bırakılan kimyasalların uygulanan elektriksel
alan içerisinde (anot ve katot arasında) farklı hızlarda hareket ederek
birbirinden ayrılması ve tanınması ile tanımlanması işlemidir.
electro-shocker [elektro-şoker] ®
Electro-fishing (Elektrikle balıkçılık).
electrotaxis [elektrotaksi] Elektrik akımına yönelme. Doğru akım alanına tabi tutulan balık + yüklü
(pozitif) kutba yani kafası anoda doğru, akıma paralel yönelir. Buna
galvanotaksi (galvanotaxis) de denmektedir. Alternatif akım düzensizlik
yaratır.
Eledone moschata (musky
octopus) [?] Manto pürüzsüz ya da ince taneciklidir. 11
ile 12 dış solungaç yaprağı vardır. Rengi siyah lekeli esmer görünümlüdür.
Eşeylerin boyu en çok 14 cm olup ağırlıları 600-700 g ’dır. Tabansal türdür. 15
- 90 m'ler arasında görülür. Sürü oluşturur. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege
kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
elegant bobtail [?] ® Sepietta neglecta.
elegant cuttlefish [?] ® Sepia elegans.
elephant
ear [fil kulağı]
® Spongia
agaricina.
Eltonian pyramide [Elton piramidi] Beslenme ile oluşturulan yeni organik maddenin 1/10
şeklinde azalması dikkate alınarak oluşturulan sanal piramidine verilen ad.
elver [elver] Kıyıya ulaşmış ve nehirlere girme
göçüne hazırlanan 5-
embryon [cenin] Gelişmesinin başlangıç aşamasındaki organizma (oğulcuk). Doğum ya da
yumurtadan çıkma anına kadar geçen gelişme aşamaları.
embryonic period [embriyon evresi] Döllenme anından başlayarak yumurtadan çıkıp dış
beslenmeye kadar geçen süreç. Bu süreci (yumurta sarısıyla) iç beslenme
karakterize eder. Doğuran balıklarda yumurtalık salgısı ya da bunun yumurta
sarısı ile kombinasyonunu içeren süreç. Bu süreç üç döneme ayrılır; i) Gelişmenin başlaması yani organların
oluşmaya başlaması (organogenez). ii)
Cenin dönemi (embriyonik dönem). iii)
Yumurtadan çıkma ve yumurta sarısını neredeyse tüketerek dış beslenmeye geçme
aşaması.
emigration [göç] Emigrasyon. Bir hayvan grubunun yüksek popülasyon sıklığı nedeniyle bir
daha geriye dönmemek üzere kitle hareketidir.
empirical [ampirik] Deneyim ve görgü yoluyla bilinen.
empty-gutted [boş-mideli] Mide ve barsağında besin olmayan balık.
encapsulated egg [kapsüllü yumurta] Kalın nasırımsı tabaka
ya da ince zar ile kaplanmış yumurta. Örnek; Elasmobranchii.
enclosed sea [kapalı deniz] Etrafında bir ya da daha çok ülkenin yer aldığı ve diğer denizlere ya da
okyanusa dar bir boğazla açılan su kütlesi.
endangered
species [tehlikedeki
türler] 1- Soyu tükenme tehlikesi altındaki türler.
endangered
species [tehlikedeki
türler] 2- IUCN’nin verdiği tanım gereği ister ulusal düzeyde
doğadaki kökünün kurutulma ister uluslararası düzeyde doğadaki soyunun yakın
gelecekte kaybolma (yok olma) tehlikesinde olan türler.
endemic [yerli (endemik)] Bir bölgenin dışarıdan gelmemiş, taşınmamış yerli
organizmaları. Belirli bir bölgeyle sınırlı ve bu bölgeye özgü, yerli
organizmalar.
endo-
(prefix) [endo-] İç. İçinde, içerisinde.
Örnek, endoparazit (endoparasite) - içasalak (vücut içerisinde yaşayan asalak).
endobenthic (endobiontic) [endobentik] Taban içinde – çökel içinde yaşayan.
endobiont [endobiyont] Tabana gömülü yaşayabilen organizmalar.
endobiontic [endobentik] ®
Endobenthic.
endofauna [endofauna] Tabana gömülü yaşayan hayvansal organizmalar.
endolithic [endolitik] Kayaların içinde ya da benzer özellikler gösteren
diğer tüm alt-katmanlarda örneğin deniz kabukluları gibi (genelde kireçli
katmanların içinde) yaşayan.
endolymph [endolimf] İçkulak sıvısı.
endoparasite [içasalak (içparazit,
endoparazit)] Konağın (bir diğer organizmanın) içerisinde yaşayan
asalak.
endophytic [endofitik] Bitki dokularının iç kısmında yaşayan.
endotheca [endoteka] Diatomların iç odacığı ya da kapakçığı.
endotoxin [endotoksin] Mikrobun üretip dışa salmadığı fakat mikrop öldükten sonra ortaya çıkan ağı
(zehir).
endozoic [endozoik] Hayvan dokularının iç kısmında yaşayan.
endrin [endrin]
Klorlu hidrokarbon. Çok zehirli böcek kıran (böcek öldürücü).
ends [çıma] Halat, ip vb’nin ucu, uç kısmı. ® Hawser (Çımacı).
energy [enerji] İş yapabilme yeteneği. Organizmaların etkin gücü.
energy in ecological systems [ekolojik sistemlerde enerji] Öncelikle enerji iş yapabilme yeteneğidir. Enerjinin
davranışı ise termodinamik yasalarıyla belirlenmiştir. Termodinamiğin 1.
yasasına göre enerji bir formdan diğerine geçebilir fakat yoktan var olmaz ve
varsa yok edilemez. Örneğin, ışık sıcaklık olarak işe dönüşür ya da
besinlerdeki gizil (potansiyel) enerjiye dönüşür. 2. yasada söylenen ise enerji
bir formdan diğerine kayıpsız geçemez. Bir kısım enerji ısı olarak yayılır.
Yaşam termodinamik yasalara bağlı enerji aktarımı ya da değişmesidir.
engine
officer [makine zabiti] İkinci çarkçı, makineden sorumlu mühendis.
Engraulididae (anchovies) [Hamsigiller] Actinopterygii sınıfı, Clupeiformes
takımı, Engraulidae ailesinde 17 cinste 144 tür hamsigil balık bulunmaktadır.
Bunların ancak birkaçı ekonomik yönden değerlidir. Ekonomik önemi olanlar
şunlardır:
Engraulis anchoite |
Arjantin hamsisi), |
Engraulis australis |
Avusturalya hamsisi |
Engraulis capencis |
Güney Afrika hamsisi |
Engraulis encrasicolus |
Karadeniz
hamsisi-Avrupa hamsisi |
Engraulis eurystole |
Gümüş hamsi |
Engraulis japonicus |
Japon hamsisi |
Engraulis mordax |
Kaliforniya hamsisi |
Engraulis ringens |
Peru hamsisi (Dünyada
en yüksek ürün veren tür) |
Görülebildiği gibi bunlar Atlas, Hint ve Büyük Okyanus’ta yayılmışlardır.
Akdeniz’de bir türünün yaşadığı düşünülmektedir. Türkiye’nin en yüksek
balıkçılık ürünüdür ve Karadeniz’de avlamaktadır. Gövde narindir, kesiti
ovaldir. Karina yumuşaktır. Yüz koni biçimindedir, sivridir. Ağız alttadır, üst
çene uzundur. Sırt yüzgeci kısadır. Pullar kolayca düşebilir. Yanal çizgi
yoktur. Sırt mavi yeşildir, hızla açık griye dönüşebilir. Karın solgundur.
Kuyruk koyu kenarlıdır. Boyu 20 cm’ye ulaşabilir. Ancak böyle bir şansı yoktur.
Bu nedenle Karadeniz’de sık rastlanan boylar bunun yarısı kadardır.
Karadeniz’de 0-150 metre derinliklerde avlanır. Akdeniz’de hamsi 285 m’ye kadar
avlanmıştır. Hamsigiller yüzücüdür (pelajiktir). Geniş tuzluluk aralığına
dayanıklıdır (%o 5-41). Haliçlere girebilir. Yumurtlama Karadeniz’de
Haziran-Ağustos aylarında olur. Eşeysel olgunluğa 1 yılda ulaşır. Hamsi
yumurtaları elips şekillidir. Planktonla (daha çok Copepoda ile) beslenir.
Diğer küçük kabuklular ve yumuşakça kurtçuklarını da yerler.
Engraulis encrasicolus (European anchovy) [hamsi, karadeniz hamsisi, karadeniz hamsi balığı] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya
girer. 0-
Engraulis encrasicolus maeoticus (?) [Azak hamsi
balığı, açıkağız, kamsa] Ölçülebilir bazı özellikleri Karadeniz hamsisinden
değişik de olsa, bu durum Azak hamsisinin alt tür olduğu hakkında yeterli kanıt
olarak kabul edilmemektedir. Benzer şekilde Karadeniz ülkelerinde kullanılan Engraulis encrasicolus ponticus, Engraulis encrasicolus maeoticus, Engraulis encrasicolus mediterraneus, Engraulis encrasicolus ponticus occidentalis,
Engraulis encrasicolus ponticus
orientalis adlandırmaları belki popülasyonları ayırt etmede
kullanılabilirler. Ancak bunlar genel kabul gören tür adları değildirler (bkz. FAO/SIDP Species Identification Sheets). ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus mediterraneus (?) [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus (?) [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus occidentalis (?) [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
Engraulis encrasicolus ponticus orientalis (?) [?] ® Engraulis encrasicolus maeoticus. ® Engraulis encrasicolus.
enhaline [enhalin] ® Ensalin.
enhancement [artırma] Artırma, kavram olarak stoğu iyileştirme anlamında da kullanılabilmektedir.
Taşıdığı içerik ise kültürdeki genç ya da görece yaşlı balıkların yabani stoğu
desteklemek için doğal su ortamına salıverilmesidir.
enrichment [zenginleştirme] Yosun (alg) büyümesini sağlamak için suya azot, fosfor ve
karbon bileşiklerinin eklenmesi.
ensaline (enhaline) [ensalin] Deniz suyu tuzluluğuna
yakın tuzluluk.
Ensis
ensis
(pod
razor shell, sword razor shell, razor shell) [ustura istiridye, ustura midye] Kabuk
hafif kıvrıktır (kavislidir). Sol kabuğun
eklem kısmında iki asıl, iki yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir yanal diş bulunur. Rengi dışta beyaz bejlidir.
Kırmızı esmer bantlı ve beneklidir. Dış deri (zar) cilalı olup sarıdan
zeytuniye çalar. Kabuk içi beyaz açık gri-mavidir. Boyu en çok 17,5 cm olabilir
ancak genelde sıklıkla rastlanan boyları 7 - 10 cm kadardır. İnce temiz kumlu
ve çamurlu tabanda barınır. Yumurtlayıcı tür olup eşeyler ayrıdır. Askı yükle
beslenir. Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Ensis
minor
(sword
razor shell) [?] ® Ensis
siliqua.
Ensis
siliqua (sword razor shell) [?] Sin. Ensis minor.
Kabuk dörtgensidir. Sırtsal ve karınsal kenarlar hemen hemen düzdür. Sol
kabuğun eklem kısmında iki asıl, iki yanal diş; sağ kabukta bir asıl ve bir
yanal diş bulunur. Rengi beyaz bej olup
kırmızı esmer bantlıdır. Zar cilalı gibidir. Sarımsı zeytuniye çalar. Kabuk içi
açık mavi-gridir. Boyu en çok 17 cm olabilir. Sıklıkla rastlanan boyları 8 cm
ile 12 cm arasındadır. İnce kumlu tabanda görülür. Askı yük ile beslenir.
Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
ENSO (abbrev) [El Niño-Southern
Oscillation (ENSO)] ® Southern Oscillation (Güneyli salınım). ® El niño.
entangled moon-shell [?] ® Payraudeautia intricata.
entangling net (tangle net, trammel
net) [fanyalı ağ] Bir dar gözlü ve bir ya da iki geniş gözlü perde tipi ağdan oluşmuş olup
hareket halindeki balığın dar gözlü perdeye çarparak, geniş gözlü perde ağın
içine, çuvala girer gibi girdiği ve geri çıkamadığı sabit (pasif) balıkçılık
aracı.
Entelurus aequoreus (snake pipefish) [yüzgeçsizdeniziğnesi balığı] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer. Boyu TL=40-
Enteromorpha compressa (flat gren nori) [?] Yeşil algdir. Tüp şeklinde dallıdır. Tabana bir disk ile
yapışır. Büyümesi difüz olup üremesi eş-yapılı digenetik döngülüdür. Genelin
boyu 10 - 20 cm kadardır. Besin tuzlarınca zengin kıyısal kesimde boldur.
Küresel yaygın (kozmopolit) türdür. Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında
bulunur. Potansiyel insan gıdası olabilir, tıbbi kullanımı vardır.
Enteromorpha linza (welded gren nori) [?] eşil algdir. Tallus az dallı ya da
dalsız olabilir. Gel-git kuşağı içerisinde yaşar. Rengi yeşil, sarı yeşildir.
Boyu 10 - 20 cm arasındadır. Eşeyli üremesi birbirini izleyen eş-yapılı
döngülüdür. Eşeysiz üremede ya dörtlü kamçılı zoospor ya da çift kamçılı
evreler birbirini izler. Avrupa sularında eşeysiz üreme kanıtlanmıştır.
Türkiye'nin Ege ve Karadeniz kıyılarında bulunur. Gizil tıbbi kullanımı vardır.
Enteromorpha prolifera (dark green nori) [?] Yeşil algdir. Boyu 10 - 20 cm'dir.
Üst infralitoral katta yayılır. Fauling oluşturur. Eşeyli, eşeysiz ve
çelikleme dahil üremesinin birçok yolu vardır.
Karadeniz'de Kafkasya ve İğneada-Bulgaristan sahillerinde bulunur.
enterprise allocation [işletme kotası] Belirli bir balıkçılık için olup birden fazla gemisi
olan bir şirkete verilen yıllık avlanabilecek balık miktarıdır. Bu kota şekli,
bir başka şirkete aktarılabilir ancak yalnız o yıl için geçerlidir.
ento- (prefix) [ento-] İç, içinde, içeride.
entomology [entomloji] Böcekbilim(i). Böcekleri inceleyen bilim kolu.
entropy [entropi] Düzensizlik düzeyi.
environment [çevre] 1- Bir organizmanın var olduğu
ortam ya da biyolojik ve biyolojik olmayan koşulların bütünü.
environment [çevre] 2- Kuşatanın (surrounding)
canlıyı etkileyen kısmı.
environmental
analysis [çevre
analizi] Karasal ya da sucul
ortamın çevresel özelliklerinin incelenmesi.
environmental assessment [çevre değerlendirmesi] Karasal ya da sucul ortama yapılacak tecavüzün çevresel etki raporunun
hazırlanmasının gerekip gerekmediğini belirlemek için yapılan inceleme.
environmental
engineering [çevre
mühendisliği] Çevreyle ilgili
(izleme, değerlendirme, koruma, atık ve artıkları giderme vb) konuların
mühendisliği.
Environmental
Impact Assessment (EIA) [Çevresel
Etki Değerlendirmesi (ÇED)] Çevreye tecavüzcü girişimlerin (endüstri, taşımacılık, yerleşme, zirai
üretim vb’den) ortama (çevreye) olabilecek kalıcı ya da geçici olası etkilerinin,
sosyal sonuçları ve seçenekli çözüm önerilerini de içine alacak şekilde
değerlendirilmesidir.
environmental
impact statement report [çevresel
etki raporu] Çevresel etki
değerlendirmesi raporu.
environmental
management [çevre
yönetimi] Doğal kaynakların
(toprak, su hava) taşınabilir (sürdürülebilir) düzeyde (doğal durumları fazla
bozulmadan) kullanılması yani idaresidir.
environmental
protection [çevre
koruma] Çevresel etkisi olan
madde ve malzemenin çevreye etkisinin en aza indirilmesi ya da önlenmesi için
alınan koruyucu önlemler ve yönetim.
Environmental
Protection Agency (EPA) [çevre koruma ajansı] Kirleticiler konusunda bütün yasa ve yönetmelikleri uygulamayla görevli
ABD kuruluşu.
environmental resistance [çevresel direnç] Bir popülasyonun potansiyel artma yeteneği ile ölçülen
güncel durumu arasındaki farktır.
environmentally sustainable fishery [çevresel sürdürülebilir balıkçılık] Ekosistem
parçalarını yıpratmayan ve uzun süreçli kalıcı değişiklik oluşturmayan
balıkçılıktır.
enzyme [enzim] Canlı hücresinde üretilen, biyokimyasal değişmeleri hızlandıran protein.
Kendisi reaksiyona katılmadığı (tüketilmediği) için çok az bir miktarı çok
fazla malzemenin dönüşmesini sağlar.
EPA (abbrev) [çevre koruma ajansı] ® Environmental Protection Agency.
ephicerkal [episerk] Bakışımsız (asimetrik) olup üst
kısmı (lobu) uzun olan kuyruk yüzgeci. ® Heterocercal (Heteroserk). ® Dificercal (Difiserk). ®
Homocercal (Homoserk). ® Hypocercal (Hiposerk).
epi- (prefix) [epi-] Üstte, üstünde, yüzeyde, yukarıda. Epiderm
(epidermis)-Üst deri (dışderi).
epibentik [epibenthic] Taban üzerinde.
epibentos [epibenthos] Taban üzerindeki tabansal
organizmalar.
epibiyont [epibiont] 1- Taban üstünde yaşayabilen
organizmalar.
epibiyont [epibiontic] 2- Başka
organizmalara zarar vermeden ve yarar görmeden yapışmış olarak yaşayan
canlılar.
epiblast [dışderi] Gastrula
evresinde blastodermin dıştaki iki katmanı. İlkel dışderi. Gastrula evresinden
sonra dışderi (ectoderm).
epicentral [episentral] Başa en yakın omurlara eklenmiş çubuk şeklindeki kemik. Örneğin berlam
cinsinde (Merluccius) 3-4 çift
bulunmaktadır.
epicontinental [üst-kıtasal] Kıtada (karada) ya da kıta sahanlığında bulunan.
epidemic [salgın (salgın
hastalık, epidemi)] Genellikle aynı anda
toplumdaki bireylerin çoğunda görülen, geniş dağılımlı yaygın ortak
hastalık. Popülasyon içerisinde hızla
yayılan hastalık.
epidemic spawning [salgın yumurtlama] Bir popülasyonun yumurta ve atmığı aynı anda suya
bırakmasıdır. Bu yolla döllenme şansı artırılmakta olup genellikle
yumuşakçalardan yassısolungaçlılarda (Lamellibranchiata) görülmektedir.
epidemiology [sayrıbilim (epidemiyoloji)] İnsan topluluklarındaki hastalıkları inceleyen
bilim.
epidermis [dışderi (epiderm)] 2- Derinin
atmosfer ya da suyla temas eden üst kısmı. Derinin üst iki tabakasının dışta
olanı. Elasmobranchii’de 4-6 ve Teleostei’de 10-30 hücre tabakasından oluşur.
epifauna [epifauna] Tabanının üstünde (taban yüzeyinde) yaşayan hayvanlar.
epiflora [epiflora] Tabanının üstünde (taban yüzeyinde) ve ışıklı bölgede
yaşayan bitkisel organizmalar.
epigami [epigamy] ® Epitoky (Epitoki).
epigean [yüzeyci (epijen)] Yüzeyde yaşayan.
Epigonus telescopus (bulls-eye) [küçük
kardinal balığı] Boyu TL=75 cm olup 104
yıl yaşayabilir. 75-1,200 m derinliklerde taban üstünde su kolonunda durur.
Balıkçılığı vardır. Gençleri yüzücüdür (pelajiktir). Erinler tabana yakın
durur. Bulunduğu yeri korumayan etoburdur (karvinordur).
epilimnion [epilimniyon] Deniz ya da gölün sıcak üst tabakası. Sıcaklık geçiş tabakasının
(termoklin) üstündeki tabaka.
epilith [epilit] Kayalar üzerinde yaşayan bitki ve yosunlar.
epilithic [epilitik] Kaya malzemesi üzerinde yaşayan organizmalar.
Epinephelus aeneus (white grouper) [kayahani,
lahoz balığı, taş balığı, kayahanisi, girida balığı, lahoz] Tabansal (demersal)
okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Acı-suya girer. Boyu TL=120 cm ve ağırlığı
Epinephelus alexandrinus (blacktip grouper) [taşhanisi, orfoz balığı, lahoz] ® Epinephelus fasciatus.
Epinephelus caninus (dogtooth grouper) [orfoz, lahoz] Tabansaldır (demersaldır). 30-
Epinephelus fasciatus (blacktip grouper) [taşhanisi, orfoz balığı, lahoz] Epinephelus alexandrinus’un geçerli adıdır. Boyu TL=40 cm ve ağırlığı
Epinephelus gigas (dusky grouper) [sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz] ® Epinephelus marginatus.
Epinephelus guaza (dusky grouper) [sarıhani, orfoz balığı, taş hanisi, orfoz] ® Epinephelus marginatus.
Epinephelus haifensis (Haifa grouper) [orfoz,
pörtlek] Tabansaldır
(demersaldır). Boyu TL=110 cm ve ağırlığı
Epinephelus malabaricus (Malabar grouper) [taşhanisi, orfoz balığı] Etraf-göçerdir (amfidromdur). Acı-suya girer ve 0-
Epinephelus marginatus (dusky grouper) [sarıhani, orfoz
balığı, taş hanisi, orfoz] Epinephelus guaza ve
Epinephelus gigas’ın geçerli bilimsel adıdır. Boyu TL=150 cm ve ağırlığı
epineuston [epinöston] Su yüzeyinin en üst film tabakasındaki nöstonik organizmalar.
epipelagic [üst-yüzücü (üst-pelajik,
epipelajik)] Işığın görece bol
olduğu üst su tabakası. 0-
epipelagic zone [üst-yüzücü
kuşak (üst-pelajik kuşak, epipelajik kuşak)] Yüzücü (pelajik) kuşağın 40-60 m’ler arasında kalan
kısmı.
epiphyte [epifit] Taban ve tabandaki malzeme üstünde büyüyen ya da ilgili olan organizmalar.
epiphytic [epifitik] Bitkilerin yüzeyinde yaşayan.
epipodite [epipodit] Bazı kabuklularda (Crustacea) bacaklardaki dış uzantı.
epitheca [epiteka] Mercanların dış yüzeyinde sürekli ve genellikle şekilsiz tabaka.
epitoky [epitoki] Çokkıllılar’da (Polychaeta) görülen üreme şekli. Burada hayvanın vücudunun
bir kısmı vücut uzantısı şeklinde değişikliğe uğrar. Hayvanın arka kısmı epitok
olur. Epitok bölmeleri eşeysel gözeleri (hücreleri) taşır. Eğer hayvanın bütün
vücudu epitok halini alırsa bu tip üreme şekline epigami denir. Eğer vücut
bölmesinden biri epitok olursa buna şizogami denir ki bu da Çokkıllılar’da
bilinen genel üreme şeklidir.
epizoanthus (soft coral) [epizoantus] Bitkisel görünümlü
(deniz şakayıkları vb) hayvanlardan oluşan mercan kolonisi.
epizoic [epizoik] Hayvanların üzerinde yaşayan.
epizootic [epizotik] Kısa sürede bir popülasyondaki birçok hayvana bulaşan hastalık.
equator [ekvator] Eşlek. Eşitleyen.
Equatorial current [Ekvator akıntısı] Ekvator’a yakın olup batı yönünde ilerleyen akıntıların
genel adıdır. Bu akıntılar Atlas ve Büyük Okyanus’ta görünmekte olup kuzey ve
güney Ekvator akıntısı olarak iki parçadan oluşmaktadır. Kuzey ve güney Ekvator
akıntısı doğuya doğru ilerleyen Ekvator karşı akıntısıyla (kuzey ve güney
Ekvator akıntısı olarak) birbirinden ayrılmaktadır.
equilateral [eşkenar] Midyede kancanın her iki tarafında simetrik büyüyen
kabuğu tanımlar.
equilibrium (steady
state) [denge] Balıkçılık, doğal ölüm, sömürme şekli ve içgöç (stoka
katılma) bir yıldan diğerine değişmiyorsa ve benzer faktörler yeterince uzun
bir süre sömürme evresi boyunca bütün yaş gruplarını etkiliyor fakat stokta
görünür bir değişme olmuyorsa (biyokitle kabaca durağan kalıyorsa) buna denge
durumu denilmektedir.
equilibrium catch (CE) [denge avı] Çevresel faktörlerin etkisinin dışında bir stoktan avlanan balık sayısı
belirli bir balıkçılık erkiyle (f) denge halindeyse yani bir yıldan diğerine
değişmiyorsa buna denge avı (avcılığı), sürdürülebilir ürün ya da denge ürünü
de denmektedir. ® Sustainable yield (Sürdürülebilir
ürün). ® Equilibrium yield (Denge ürünü). ® Surplus production (Artan üretim).
equilibrium yield (YE) [denge ürünü] Çevresel faktörlerin etkisinin dışında bir stoktan avlanan balıkların
ağırlık olarak miktarı belirli bir balıkçılık erkiyle (f) denge halindeyse yani
bir yıldan diğerine değişmiyorsa buna denge ürünü (sürdürülebilir ürün de)
denmektedir. Hiçbir stok değişken balıkçılık erki (f) ile denge halinde olamaz
ve aynı düzeyi koruyamaz. Stok, her zaman, değişen çevre koşullarına bağlı
olarak, değişik tepki vermekte yani kısaca sürekli değişmektedir. ® Equilibrium
catch (Denge avı).
equinox [gündönümü (ekinoks)] Gece ve gündüz sürelerinin birbirine eşit olduğu durum.
Gündönümü dönemleri (21 Mart; 22 Eylül).
equivalent sustainable yield (equilibrium
yield) [sürdürülebilir ürün] ®
Sustainable yield.
equivalve [eşkabuklu] Midye kabuklarının simetrik olması.
ergatomorph [araeşeyli] ®
Gynandromorphy.
Eriphia spinifrons (warty crab) [?] ® Eriphia
verrucosa.
Eriphia verrucosa (warty crab) [?] Sin. Eriphia spinifrons. Karapaks kalın, pürüzsüz ve bombelidir. Rengi yeşilimsi esmer ya da
kızılımsı esmerdir. Sarı beneklidir. Karapaks boyu en çok 8 cm, eni ise 10 cm
olabilir. Sıkça rastlanan boyları 5 il3 6,5 cm arasındadır. Kayalık kıyılarda,
taşlar altında, gel-git ve alt kesiminde, yosunlar arasında yaşar. Türkiye'nin
tüm deniz kıyılarında bulunur. Avcılığı vardır.
Ernst Haeckel [Ernst Haeckel] ® Haeckel.
erosion [erozyon] Aşınma. Genellikle toprağın dış etkenler (yağış, sel, rüzgar) nedeniyle
aşındırılıp taşınması.
error [hata] Ölçülen değer ile
hesaplanan değer arasındaki farktır. Özel anlamda ölçüm ve hesaplama ya da bir
nesnenin gözleminde kontrol edilemeyen değişimdir. Standart’tan ya da bir
özellikten sapmadır.
erythr- (prefix) [eritr-] Kırmızı, kızıl, al. Örnek; eritrosit (erythrocyte)-alyuvar.
erythrocyte [alyuvar
(eritrosit)] Çapı 7µ kadar olan kırmızı renkli kan hücresi. Balıklarda
alyuvarlar elips şeklindedir. O2 ve CO2 taşıyıcılığı
yaparlar. Ömrü yaklaşık 120 gündür.
escape hatch [firar kaportası] Kaçma yolunun güverteye
açıldığı kaporta.
escape trunk [firar yolu] Makine dairesindeki
personelin tehlike anında güverteye çıkabileceği dik, silindirik geçit.
escapee (escapes) [kaçak] Akvakültür tesisindeki balıkların doğaya
dağılması. Bunlar doğada yaygın olmayan hastalık ve parazit
taşıyabilecekleri gibi yabanıl bireylerle melez oluşturabilirler.
escapes [kaçak] ® Escapee.
Escherichia coli [kolibasili] Bakteriyolog ve çocuk hastalıkları uzmanı olan Thedor Escherich’in bulduğu
bir bakteri türüdür. Sıcakkanlı hayvanların dışkısında bulunur. Örneğin bir
insanın günde ürettiği E. coli
miktarı 10 trilyon adettir. Uzunca olan Escherichia
coli’nin boyu 1-2m ve çapı 0,1-0,5m kadardır. Su arıtma tesislerinde başlangıçta temizlik göstergesi olarak
kullanılmaktaydı. Evsel atıkların sulara (kıyısal sulara) karışıp
karışmadığının kontrolünde günümüzde de belirteç (indikatör) olarak kullanılmaktadır. Deniz suyuna dayanıksızdır. Daha çok
evsel atıklarla kirlenmiş tatlı-suyun denize karıştığı kesimlerde rastlanır. Bu
bakteri alınan besinlerin sindirilmesi için gereklidir fakat temiz olmayan
yiyecek ve koşullarda insan vücuduna girdiğinde (idrar yolları
hastalıkları-sistit, erkeklerde prostat büyümesi, memenjit, peritonit, meme
iltihabı, ülser, septisemi, dizanteri ve zatürre gibi) çeşitli ve önemli
hastalıklara neden olur. Streptomycin ve gentamycin gibi antibiyotiklerle
tedavi etkilidir.
escolars (snake
mackerels) [Kalas-balığıgiller] ®
Gempylidae.
Esocidae (pickerels, pikes) [Turnabalığıgiller] Işınlı-yüzgeçliler-Actinopterygii sınıfı, Esociformes
takımındaki bu ailede 1 cins (Esox) bulunmaktadır.
Tür sayısı 5’tir. Tatlı-suda yaşayan balıklar olup acı-suda da bulunurlar.
Küçük sikloid (çember) pulludurlar. Doymak bilmeyen yırtıcıdırlar.
Esociformes [Tekomuzlular] ® Haplomi.
Esox lucius (pike, horned pike,
northern pike) [turna balığı] Erkek
estimation of herbivore production [dışbeslek üretiminin tahmini] Genel anlamda dışbeslekler üretimi üç yaklaşımla
belirlenebilir. Bunlar; i)
popülasyon dinamiği yaklaşımı (population dynamical approach), ii) Karbon bütçesi yaklaşımı (carbon
budget approach) ve iii) devir hızı
yaklaşımıdır (turnover rate approach).
estuarine
perch [denizakbalığı, deniz
akbalığı] ® Sander
marinus.
estuary [haliç] Görece geniş ırmak ağzı. ® River mouth (Irmak ağzı).
et al. (abbrev) (and others) [ve diğ. (ve diğerleri)] İkiden çok yazarın
(araştırıcının) katkısının bulunduğu bilimsel yayınlarda fikir sahibini
belirtirken daha çok kişinin katkısının olduğunu göstermek için kullanılan
kısaltma.
etc. (abbrev) (et cetera) [vs. (ve saire)]
ethanol (grain alcohol) [etanol (etil
alkol)] ® Ethyl alcohol.
ethology [etoloji] Davranış bilimi. Doğuştan olan doğal davranışları inceleyen bilim.
ethyl alcohol (ethanol, grain
alcohol) [etil alkol
(etanol)] C2H5OH; Balıkların saklanmasında %70-80 derecelik
çözeltisi kullanılmaktadır.
Ethylene–Diamine-Tetraacetic-acid (EDTA) [etilen-daimin-tetraasetik-asit] Bitkisel plankton için yapay besi ortamı oluşturulurken
fazlaya kaçan metallerle kompleks oluşturup bunların (ağılayıcı-zehirleyici) etkisinin
azaltılmasında kullanılan kimyasal. Bu kimyasal aslında güçlü bir tamponlayıcı
(buffer) olup su sertliliği tayini, deterjan, kâğıt, tekstil, gübre sanayi
dahil laboratuarlarda metal tayinlerinde ve daha birçok alanda
kullanılmaktadır.
Etmopterus spinax (velvet belly lantern
shark) [karacamgöz, mahmuzluköpek balığı, köpek balığı, kadife köpekbalığı] Derin-tabansal (batidemersal) bir balıktır. 70-2,000 m
derinlikler arasında bulunur ama 2,490 m derinliğe kadar da inebilir. Boyu
TL=60 cm olabilir. Balıkçılığı önemsizdir. Canlı doğurucu (ovovivipar) olup bir
batında 6-20 adet yavru verebilir.
Etrumeus teres (round herring) [kalem sardalya, Akdeniz
hamsisi] Yüzücü (pelajik) olup
okyanus-göçerdir (okyanodromdur). Balıkçılığı önemlidir. Boyu TL=33 cm olabilir
ve 50-
etymology [etimoloji] Kökenbilim. Taksonomide bilimsel isimlerin anlam ve köklerinin
belirlenmesinde kullanılmaktadır.
EU (abbrev) (European Union) [Avrupa Birliği (AB)]
eu- (prefix) [öy] İyi, dengeli
anlamındandır.
euabyssal [öyabisal] 4,000 m’den derindeki su.
EU-CFP
(abbrev) [Avrupa
Birliği Ortak Balıkçılık Politikası (AB-OBP)] ® European Union Common Fisheries Policy.
euechinoidea & holothuroidea (sea urchins & sea cucumber) [deniz
kestaneleri ve deniz hıyarları] ® Echinodermata (Derisidikenliler).
Euglena [öglena] Klorofilli, selüloz zarı olmayan birgözeli (birhücreli) canlı.
eukaryote
[ökaryot] Çekirdek zarı ile 'gerçek' çekirdek taşıyan ve
diğer hücresel organelleri plastitler ve mitokondriaları olan hücredir; geniş
anlamda bu özellikleri taşıyan birgözeli ya da çokgözeli
(çokhücreli) organizmalara verilen genel ad. (® Prokaryot).
eukaryotes
(ökaryotlar) Kırmızı algler (Rhodophyta) ile, Chromophyta ve diğerlerinin yanında
Pheophyta, Chlorophyta ve Ulvophycae ve Charophycae’leri kapsar.
eukaryotic [ökaryotik (eukaryotik)] ®
Eukaryote (Ökaryot).
eukaryotic
kormophyta [ökaryot-kormofitler] Bryophyta, Pteridophyta ve hala Fanerogam olarak adlandırılan Spermatophyta
kapsar. Pigment özellikleri ve genel biyokimyaları nedeniyle Ulvophycae,
Charophycae, Bryophyta, Pteridophyta ve hala Fanerogam olarak adlandırılan
Spermatophyta'yı içine alan, geniş anlamda süper-grup Chlorophyta altında
birleştirildiği de not edilmelidir.
eulamellibranch gill type [yapraksı solungaç tipi] Midyelerde
solungaçtaki solungaç yaprakçığı iki katlı katlanmıştır. Solungaç yaprakçıklar
ve yapraklar arasında doku bağlantısı vardır.
Eumetopias jubatus (Steller's sea lion) [?] Memeliler (Mammalia) sınıfı, Etoburlar (Carnivora) takımı, Otariidae
ailesi, Otariinae alt ailesi Eumetopias
cinsi bir türdür. Boyu 3,3 metreye ulaşabilir. Erkekleri 1,1 ton, dişiler
eumetric overfishing [eumetrik (ömetrik) aşırı avcılığı] Balıkçılık yeğinliğinin
(f) yani (F=q.f)’in artırılmasına rağmen üründe (Y) bir artış görülmüyorsa söz
konusudur. ® Kakometric yield curve (Kötü ürün eğrisi). ® Eumetric yield curve (İyi ürün eğrisi).
eumetric underfishing [eumetrik (ömetrik) yetersiz avcılığı] Verilen ilk avlanma
yaşına (tc)’ye göre
balıkçılık yeğinliği (f) yetersiz ise yani (F=q.f) yetersiz ise söz
konusu olur. ® Kakometric yield curve (Kötü ürün eğrisi). ® Eumetric yield curve (İyi ürün eğrisi).
eumetric yield curve [iyi ürün eğrisi (eumetrik
(ömetrik) ürün
eğrisi)] Eumetrik eğri üzerinde
en yüksek ürün değerleri yer almaktadır. Her bir etkin balıkçılık çabasına
(F=q.f ve f=F/q) denk düşen en düşük av yaşına uyulursa en yüksek ürüne
ulaşılır. Bu belirli bir balıkçılık çabasına kadar ürünün arttığı (eumetric
underfishing) ancak çabanın daha çok (sonsuz) artırılmasına rağmen ürünün
artmadığı (eumetric overfishing) görülür. İyi ürün eğrisinde (tc)
ilk avlanma yaşı ile (f) arasında en iyi (optimal) ilişki vardır.® Eumetric
overfishing (Eumetrik (ömetrik) aşırı avcılığı). ® Eumetric underfishing (Eumetrik (ömetrik) yetersiz avcılığı). ® Kakometric yield curve (Kötü
ürün eğrisi). ® Kakometric
overfishing (Kakometrik aşırı
avcılığı). ® Kakometric underfishing (Kakometrik yetersiz avcılığı).
eupelagic [öpelajik] Tabandan uzak açık su organizmaları.
euphotic
zone [ışıklı kuşak (şıklı
tabaka, öfotik kuşak)] Işıklı tabaka da denmektedir. Okyanus, deniz ve göllerde ışığın ulaştığı ve
fotosentezin yapılabildiği yüzey su tabakasını belirtir. Bu kuşağın derinliği
bölge ya da sudaki askı yük miktarının (planktonlar dahil) azlığı ve çokluğuyla
değişmektedir.
eurilittoral zone [örilitoral kuşak (eurilitoral
kuşak)] Sahilde 40-60 m
derinliğe kadar olan tabansal kuşak.
European anchovy [hamsi, karadeniz
hamsisi, karadeniz hamsi balığı] ® Engraulis encrasicolus.
European
barracuda [iskarmoz,
barakuda balığı, turna balığı] ® Sphyraena
sphyraena.
European common squid [?] ® Alloteuthis subulata.
European
conger [deniz yılan balığı,
mıgrı, mığrı-balığı] ® Conger conger.
European date mussel [?] ® Lithophaga lithophaga.
European eel (eel) [yılan balığı, Avrupa
nehir yılan balığı] ® Anguilla anguilla.
European
flat oyster [istiridye] ® Ostrea edulis.
European flying squid [?] ®
Todarodes sagittatus.
European
hake [berlam, berlam
balığı, bakalorya, bakalyaro]
® Merluccius
merluccius.
European lobster [ıstakoz] ® Homarus
gammarus.
European
pilchard (cornish duck) [Akdeniz sardalya balığı, ateş balığı,
sardalya balığı, sardalya] ® Sardina
pilchardus.
European prickly cockle [?] ® Acanthocardia echinata.
European
river lamprey [nehir minogra balığı, ırmak taş-emeni, derebofa balığı] ® Lampetra fluviatilis.
European seabass [beyaz balık, ispendik, levrek balığı, levrek] ® Dicentrarchus labrax.
European
sprat [çaça, çaça
balığı, karadeniz kilka balığı, palatika, platika balığı] ® Sprattus sprattus sprattus.
European squid [?] ® Loligo vulgaris.
European
thorny oyster [?] ® Spondylus
gaederopus.
European Union (EU) [Avrupa Birliği (AB)] Daha önce adı European Community-Avrupa Topluluğu idi ve 15 ülkeden
oluşmaktaydı. Günümüzde üye ülke sayısı yeni
ülkelerin katılmasıyla artmıştır. AB üyesi ülkeler şunlardır: Avusturya (1995),
Belçika (1957), Kıbrıs (Rum kesimi, 2004), Çek Cumhuriyeti (2004), Danimarka
(1973), Estonya (2004), Finlandiya (1995), Fransa (1957), Almanya (1957),
Yunanistan (1981), Macaristan (2004), İrlanda (1973), İtalya (1957), Letonya
(2004), Litvanya (2004), Lüksemburg (1957), Malta (2004), Hollanda (1957),
Polonya (2004), Portekiz (1986) Slovakya (2004), Slovenya (2004), İsveç (1995),
İspanya (1995), İngiltere (1973). 2007’de AB’ye Bulgaristan ve Romanya
katılmıştır. AB’ye üye olmak için başvuran ülkeler olarak Hırvatistan, Türkiye
ve Makedonya kalmıştır.
European Union Common Fisheries
Policy [Avrupa
Birliği Ortak Balıkçılık Politikası] Kökü 1957’ye giden bu politika (OBP) AB’ce 1983 yılında kabul edilmiştir.
Buradaki amaç, herkesin ortak malı olarak kabul edilen ve avlanan stokların,
sorumlu sömürülmesini sağlama ile çevrenin, balıkçılık endüstrisinin ve
tüketicilerin çıkarlarını korumaktır. OBP her ülkeye 12 deniz millik
hükümranlık alanı tanımaktadır. Bu alanda ulusal teknelerin özel kullanım hakkı
vardır.
European wing oyster [?] ® Pteria hirundo.
eury (prefix)
[öri (euri)] Geniş.
eurybaric [öribarik (euribarik)] Basınca ve derinlik değişmesine dayanıklı.
eurybathic [öribatik (euribatik)] Geniş bir derinlik aralığına tahammüllü.
eurybenthic [öribentik (euribentik)] Geniş bir derinlik
aralığında yani denizin farklı derinliklerinde yaşayan.
euryhaline (eurysaline) [örihalin
(eurihalin)] Geniş tuzluluk aralığına dayanıklı. Tuzluluğa ve değişmesine dayanıklı
türlere verilen ad.
eurypagous [örifaj (eurifaj)] Her şey yiyebilen. Farklı besin maddelerinden yararlanan
organizmalar.
eurysaline (euryhaline) [örihalin (eurisalin)] Geniş tuzluluk aralığına dayanıklı. Tuzluluğa ve değişmesine
dayanıklı türlere verilen ad.
eurythermal [öritermal (euritermal)] Geniş sıcaklık aralığına
dayanıklı.
eurytherme [öriterm (euriterm)] Geniş sıcaklık aralığında yaşayan canlılar.
eurythermic [öriterm (euriterm)] 1- Değişik sıcaklıklarda yaşayabilen.
eurythermic [öritermik (euritermik] 2- Geniş sıcaklık aralığına
dayanıklı ya da geniş sıcaklık aralığında yaşayan.
eurytropical [öritropikal
(euritropikal)] Tropik bölgelerde olan.
Euspongia officinalis (sponge) [banyo süngeri] Sıcak denizlerde, Adriyatik ve Ege Denizi’nde bulunur. Basit, çokgözeli
(çökhücreli) bir hayvandır. Süngerlerin (Porifera) toplam tür sayısı oldukça
yüksek olmakla birlikte kullanılabilir olanları 15 türü geçmez. Bu 15 tür
içerisinden yaygın bilinen ve kalitelisi nedeniyle kullanılan banyo süngeridir.
Canlı iken koyu hatta siyah olan rengi işlenince sarı-kahverengine döner.
Akdeniz’de sünger grupları Yunanistan, Türkiye, Suriye, Mısır, Libya, Tunus ve
Sicilya kıyıları boyunca bulunur. Hassas bir hayvan olup temiz, sıcak, tuzlu
suyu tercih eder. Ticari orta boya ulaşması için 2-4 yıl geçmesi gerekir. Çoğu
sünger erseliktir (hermafrodittir). Eşeysel (cinsi) ya da tomurcuklanmayla
çoğalır. ® Porifera - Sponges (Süngerler).
Euthynnus alletteratus (little
tunny) [yazılıorkinos, benekliton balığı, balamita soda, orkinos] Okyanus-göçerdir (okyanodrom). Acı-suya girer. 1-
Eutrigla gurnardus (grey
gurnard) [benekli
kırlangıç balığı, beneklikırlangıç, kırlangıç
balığı] Tabansaldır (demersaldır), acı-suya girer ve balıkçılığı
yapılır. Boyu TL=60 cm ve ağırlığı
eutrophic [ötrofik] Besin tuzlarınca zengin su bölgesi, alanı.
eutrophication [ötrofikasyon] Aşırı gübrelenme. Ortamın besin tuzlarıyla (nutrients, PO4, NO3
vs) aşırı yüklenmesi.
euxinic [öksinik] Deveranı çok az, oksijensiz çevre, ortam. Örnek, alt tabakası (yaklaşık
150-170 m’den derin kısmı) oksijensiz yani anoksik olan Karadeniz.
evcil [domestic (domesticus)].
evennes index [eşitlik
göstergesi] e = H/ log S ’dir.
H = Shannon göstergesi ve S = Tür sayısıdır. ® Index of dissimilarity (Benzemezlik
göstergesi). ® Index of similarity (Benzerlik göstergesi). ® Index of dominance (Baskınlık göstergesi). ® Index of species diversity (Tür çeşitliliği
göstergesi). ® Community analysis (Topluluk
çözümlemesi). ® Index of species richness (Tür zenginliği
göstergesi). ® Shannon index (Shannon göstergesi).
evenness [aynılık] Bir toplulukta (asemblaj) bolluğun, türlerin, bireylerin, biyokitlenin
yaklaşık eşit, benzer ya da aynı sayıda dağılımı.
evert [içi-dışına] Derinden yüzeye hızla çıkartılan balıkların yüzme kesesinin hızla
genleşmesi sonucu midesinin ters dönerek ağızdan taşan balon görüntüsü
vermesidir.
evolution [evrim] Yavaş ve kendiliğinden olan ard arda biçim değiştirme dizisi.
ex situ [ex situ] Yeri dışında.
exasperating
jujubine [?] ® Jujubinus
exasperatus.
excess capacity [aşırı
kapasite] Tekne sayısının, izin verilebilen avı elde etmek için gerekli olan sayının
kısa sürede üstüne çıkması. Aşırı kapasite mevcut balıkçılık kapasitesi ile
hedef kapasite arasındaki farktır. Aynı ve bir stok için geçerli olmak üzere CE=(Yc-YT)/YT
dir. Burada; CE=Aşırı kapasite, Yc=Mevcut balıkçılık
kapasitesi ve YT=Hedef balıkçılık kapasitesidir. Aşırı kapasite ile
eşanlamlı olarak ‘kapasite fazlası’ (over-capacity) deyimi de kullanılmaktadır.
excessive precipitation [aşırı yağış] Kar yağışı dahil belirli bir bölgenin normal değerler
olarak bilinen uzun dönemli ortalama miktarların üzerinde yağış alması.
exclusion zone [yasak
kuşak] Deniz yapıları (platform), boru hattı, tarihi ve
arkeolojik batık vb’nin bulunduğu ve balıkçılığın hatta seyir halinde geçişin
yasaklanmış olduğu alan.
Exclusive Economic Zone (EEZ) [Münhasır Ekonomik Kuşak (münhasır ekonomik bölge)] Kıyıdan 200 deniz mili açığa kadar uzanan ve ondan sonra uluslararası
suların başladığı kuşak. Bu kuşak içerisindeki kaynakların işletimi kıyıdar
ülkeye aittir.
Exclusive Fishing Zone (EFZ) [Münhasır Balıkçılık Kuşağı (münhasır balıkçılık bölgesi)] Balıkçılık haklarına sahip olunan kuşak. Günümüzde EFZ’nin yerini EEZ
almıştır.
excretion [boşaltım (ekskresyon)] Zararlı malzemenin vücut
dışına atılması.
exo-
(prefix) [ekzo-] Dışa. Örnek; eksoterm (exotehermic)-dışarıya ısı veren.
Exocoetidae (flying fish) [Uçanbalıkgiller] Actinopterygidae sınıfı, Beloniformes takımı, Exocoetidae ailesinde 9 cins
ve 64 tür yer almaktadır. Neredeyse silindirik gövdeli uzun denizel
balıklardır. Yüz genellikle küt, ağız küçüktür. Dişler yoktur ya da çok
küçüktür. Yüzgeçler yumuşak ışınlıdır. Göğüs yüzgeçleri sırta doğru yerleşmiş
olup kanat şeklinde büyüktür. Kuyruk derin çatallaşmıştır, alt lobu, üst
lobundan daha uzundur. Pullar iri olup çemberimsidir (sikloidtir), kolayca
kopabilir. Yüzme kesesi iridir. Sırt mavi ya da yeşildir, karın solgun renklidir.
Uçanbalıkgiller tüm okyanusların yüzey sularında yaşarlar. Suyun dışına
sıçraması ve uzun mesafeler boyunca bir planör gibi süzülmesiyle tanınır. Bu
davranışın yırtıcılardan korunmak için olduğu düşünülmektedir. Normalde bu uçuş
50 m kadardır. Ancak bazı gözlemlerde bu balığın 45 saniye uçabildiğini
göstermiştir. Uçuşu 70 km/saat, 400 m mesafe ve 6 m yükseklikte olabilir. Üreme
sıcak mevsimde gerçekleşir. Yumurtaları hem pelajiktir hem de bitkilere
ipliciklerle yapıştırılmıştır.
Exocoetus obtusirostris (oceanic
two-wing flyingfish) [uçan balık] Yüzücü (pelajik) okyanus-göçerdir (okyanodrom). Boyu TL=24 cm olabilir. 0-
Exocoetus volitans (tropical
two-wing flyingfish) [?] En çok TL=30 cm boyunda olabilir. Yüzücü (pelajik) ve okyanus-göçerdir
(okyanodrom). 0-
exogenous feeding [dışbeslenme] Besinin ağızdan alınıp iç
organlarda sindirilmesi.
exophthalmia (eye protrusion, popeye) [pörtlekgöz] Göz yuvarının gaz birikmesi ya da hastalık nedeniyle dışa, öne çıkık
olması.
exoskeleton [dışiskelet] Vücut yüzeyindeki sert kabuk vb yapı.
exotheca [eksoteka] Diatomların dış odacığı ya da kapakçığı.
exotic [yabancı, ekzotik] Yerli olmayan. Yabancı yer ya da ülkeden gelme.
exotic species [yabancı tür (ekzotik-egzotik tür)] Yerli olmayan, başka bir bölgeden getirilip aşılanmış balık türü.
expanded [ekspandet] Ekstrude yem ile pelet
arasında yer alan yoğunluğu ve yağ oranı görece az, yüzebilen balık yemi. ® Extrude. ® Pellet.
expanded feed [ekspande yem] Yoğunluğu az, yavaş
batan, yağlı topak yem. ® Extruded feed (Ekstrude yem).
expedition [sefer] Çalışma ve araştırma yapmak için denize açılma.
Expendable Bathy-Thermograph (XBT) [tek kullanımlık bati-termograf] Hareket halindeki
gemiden atılan, tekrar kullanılmayan ve derinliğe göre sıcaklık değerlerini
kablosu üzerinden gemiye ileten alet. ® BT.
experimental fishing [deneysel balıkçılık] Yeni geliştirilen av aracını test etmek ve balık stoğuna
etkisini incelemek için yapılan çalışma.
exploitable age [sömürülebilir yaş] Avlanılabilir stoktaki herhangi bir yaş.
exploitable biomass [sömürülebilir biyokitle] Av aracının stoktan avlayabileceği kısım.
exploitation pattern [sömürme kalıbı (sömürme şekli)] Balık popülasyonu ya da stoğunun yaş bileşimine
göre balıkçılık ölümünün dağılımıdır. Bunu, kullanılan araç, çalışılan alan,
mevsim, büyüme ve göç belirler. Av aracındaki değişiklik ile örneğin ağ göz
genişliğinin ya da olta büyüklüğünün ya da hasat oranının değiştirilen av
aracıyla değiştirilmesi bu kalıbı değiştirilebilir.
exploitation phase [sömürme evresi] Bir yıllığın avlandığı
süreç.
exploitation rate [sömürme oranı] Popülasyonun belirli bir
süreçte (genellikle bir yıl) sayısal miktarının avlanan miktara oranıdır.
Örneğin yılın başında 1 milyon balığın yıl sonuna kadar 870 bini avlandı ise
yıllık sömürme oranı 0,87’dir.
exploitation rate [sömürme oranı] Yararlanma ya da kullanma oranı olarak da
adlandırılmaktadır. Popülasyonun belirli bir süreçteki (genellikle bir yıldaki)
miktarının avlanan miktarına oranıdır. Ya da Kısaca E = F/Z ve Z = F + M ‘dir.
E < 0,5 Yetersiz
avcılık göstergesi. E @ 0,5 Stoktan en iyi yararlanma göstergesi ki bu F = M kabulüne dayanır. E > 0,5 Aşırı
avcılık – aşırı sömürme göstergesi. |
exponential [üstel] Üssi. Bir üssü olan, (e-K)
gibi.
extension piece [huni] ® Y-piece.
extensive culture [ekstansif kültür] Havuzlarda yoğunluğu az balıkların yem desteği verilerek
beslenmesi ve yetiştirilmesi.
external brooder [dış-kuluçkacı] Yumurtalarını ağız, solungaç boşluğu gibi yapılarına aktararak bunların
kuluçka evresini geçmesini sağlayan bir kısım balık grubunu belirten genel ad. ® Mouth brooder (Ağızda kuluçkacı).
external gill [dış-solungaç] Solungacın, solungaç kapağı (operculum) ve solungaç yarığının dışına
uzantısıdır.
externel fertilization [dış döllenme] Dişi balığın suya
bıraktığı yumurtaların erkek balık tarafından döllenmesi.
extinct [soyu tükenmiş] Yaşamayan, artık var olmayan.
extinct in the wild [yabanda soyu tükenmiş] IUCN’nin soyu tehlikedeki tür ölçütlerine göre varlığını
yalnız kültür ortamında sürdüren türler. Geleneksel dağılım alanlarında o
canlının ömrü süresince yapılan araştırmalarda herhangi bir bireyinin
bulunamadığı türler.
extra- (prefix) [ekstra-] Dışarıda.
extracellular
[gözedışı (hücredışı, ekstraselüler)] Gözenin (hücrenin) dışında.
extraplastidial
[ekstraplastidial] Plastidin dışında anlamında olup alg hücrelerinde
ana organeldir. Önemli kimyasal bileşiklerin üretim ve depolama yeridir (çoğunlukla klorofil içerir). Not:
“Ekstraplastidial” pyrenoid (örneğin Chromophhyta), plastidial stromanın dışına
yerleşmiş olsa bile, yine de plastidin dış zarının içerisine yerleşmiştir.
extremity
[ekstremite] Bacaklar, kollar, duyargalar gibi hareketli çıkıntılar.
extrinsic
[dışsal] Birey, grup ya da sistem dışından gelen (kaynaklanan).
extrude [ekstrude] Yüksek basınç ve sıcaklık (buhar) ile oluşturulmuş suya dayanıklı,
yoğunluğu ayarlanabilen yüzer-gezer balık yemi. ® Expanded. ® Pellet (Topak).
extruded feed [ekstrude yem] Yüksek basınç ve 1200C’de yapılmış, yüzebilen, kolay
sindirilen, vitamince zengin olmayan balık yemi. ® Expanded feed (Ekspande yem).
eye (spliced loop of a rope) [kasa] 1- Halatın uç kısmının bedeni üzerine kıvrılarak bağlanması
ya da bedene örülmesiyle oluşturulan göz.
eye [göz] 2- Balık gözü.
eye [göz] 3- Çapa ve benzeri
yapılarda zincir ip ya da halatın bağlandığı kısım.
eye diameter [gözçapı] Balık gözünün saydam tabakasının (kornea) bir uçtan diğerine en büyük mesafesi.
eye protrusion (popeye) [pörtlekgöz] ® Exophthalmia.
eye stalk [göz sapı] Değişik uzunlukta olup gözü taşıyan hareketli bağlantı sapı. Örnek; kerevit
(Astacus leptodactylus).
eyebolt (padeye) [mapa] Sabit halka. Ucunda halka olan cıvata.
eyed [gözlü] Koyu benek olarak göz’ün oluşma yerinin belli olması.
eyed side [göz tarafı] Yassı balıklarda gözlerin bulunduğu üst taraf.
eye-piece mikrometer [oküler mikrometresi] ® Ocular micrometer.
eye-spot (ocellus) [göz-lekesi] 1- Işığa duyarlı yapı.
eye-spot [göz-lekesi] 2- Yırtıcıları
yanıltmak için göz benzeri leke.